11 Mart 1938 CUMHURtYET Başvekilimizin beyanatı «Bizim için emniyet evvelâ kendi kuvvetimize, sonra ittifaklarımıza dayanır» [Baştaraft 1 inci sahıfede] şine de gene bu pratik düşünceler şeklne Bu görüşmeler soğukkanlılık ve itida başladık ve devam edıyoruz. Biz bu ile temayüz etmiş ve bu suretle Kemal A meselenin mevcudiyetimizle, istikbali tatürk'ün tamamıle temin edılmiş politik mizle, sıkı bir surette alâkadar olduğu ve askerî bir emniyete ve ayni zamanda fikrindeyiz. Ekonomik bakımdan kendi kuvvetle tarsin edilmiş ekonomik bir va kendimize kifayet ecleceğimizi iddia etziyete dayanan tam bir nefse güvenme miyoruz. Kendi kendimizi boş lâfla oyahissini vermeye muvaffak olduğu, Kema lamak emelinde değiliz. Otarşist değıliz. list Türkiyenin politik havasmı aksettir Fakat, ekonomik bakımdan istihsal vemiştir. ya imali lâzım herşeyi yapmağa azmet Bugün, Türkiye esaslı surette istikra miş bulunuyoruz. Zıra Türk müstahsili rını bulmuş, kuvvetinı ve imkânlannı kendi istihsalinin kıymeti fazlalaşması samüdrik ve yalnız ekonomik kalkınma yesinde. memleketin dahili hayatî ihti programını takıb arzusunda bulunan bir yaclarını karşılıyabilecek kabiliyettememleket olarak gözükmektedir. dir. Esasen, Reisicumhur Atatürk'ün ve Başvekâleti resmen denıhde ettiğim Başvekil Celâl Bayann, parlamentonun zaman, parlamento huzurunda, realize yenı ıçtima devresıne başlaması münase edeceğimiz ikinci beş senelik plânının ubetile söyledikleri, dığer parlmanter memmumî hatlannı da çizdim. leketlerde adet olanlan hacim itıbarile Gene bu münasebetle madencilik plâgeçen iki nutukta, Türkiyenın kendisine nımızı da anlattım. Bu plânın şimdiden olan bu güveninin yeni bir tezahürünü ilerlemiş olan tatbikatı neticeleri, Türkidaha teşkil etmektedir. yenin ekonomik inkişafında bize en nıüAtatürk, bu nutkunda «ekonomik kalkınma Türkiyenin hür, müstakil, daima him tediye vasıtalarından birini temin ekuvvetli, daima daha refahh Türkiye ide deceğini gösteriyor ve gittikce de daha alinin belkemiğidır. Türkiye bu kalkın fazla gösterecektir. Fakat bu görüşmenin madan iki büyük kuvvet serisine dayan hedefi, size politikamızı övmek değildir. rr.aktadır » diyor. Ve biraz ilerde sözle Şimdiden elde edilmiş neticelerin bizatihi rine şöyle devam ediyor: «Büyük dava kâfi derecede beliğ olduğunu zannedıyomız, en medeni ve en müreffeh millet ola rum ve istikbaldeki neticelerin de bunlarrak varhğımızı yükseltmektir. Bu, yalnız dan daha az beliğ olmıyacağına emin bukurumlannda değıl, düşüncelerinde tecelli lunuyorum. Israrla tebarüz ettirmek istieden bir inkılâb yapmış olan büyük Türk yeceğim nokta, faaliyetimizin muharriki milletinin dinamik idealidir. Bu ideali en olan i zihniyetin doktrinimizin sadcce reYısa. bir zamanda başarmak için, fikir ve alist bir düşünceden başka bir şey olmahareketi, beraber yürütmek mecburiyetin dığıdır. Bir devletîn ekonomi makinesi, hususî dedir.» teşebbüsü kırmıyacak şekilde işletmek lâFilhakika, Avrupa ve Asyanın birleşme noktasmda olan bugünkü Türkiye, ge zımdır. Romanyanın millî bayramı 13 martta Museviler de büyük merasim yapacaklar Bükreş 10 Rador ajansı bildiri yor: 13 mart bayramı dolayısile bir beyanname neşredılerek bütün Rumenlerin barış ve ittihad içinde yaşamaları temenni edılecektir. Başvekil ve Romanya Patriği Kristea, Hahambaşıya bir mektub göndererek dinî ve mutantan merasimle dualar yaparak bu bayrama iştirak etmeleri memle ket dahilinde ve bütün ruhlarda sulh ve sükun tesisine çalısmalan ve binnetic umumî menfaatle beraber vatanın terakkisi için müfid olacak surette gayretler sarfolunmasmı istemiştir. Moskova Muhakemesi fBatfaraft 1 inci sahitede\ Londra temaslarından bir netice umulmuyor Almanya, Milletler Cemiyetine girmemekte ve müstemleke istemekte ısrar ettiğinden M. Ribbentrop hemen avdet edecek [Baştaraft 1 inci sahıiede\ Mekteblerimizde disiplin meselesi IBaşmakaleden devam] niş bir inşaat yeri manzarası arzetmekte ve orada, sükun icinde sağlam ve muhteşem bir bina, önüne geçilmez bir hızla yükselmektedir. Halen, bu geniş mekanizmanın işçibaşisı olan Başvekil Celâl Bayar'dan hususî bir görüşme elde etmiye çalışmıştım. Büyük bağ gözlüklerile, sakinliği ve itidali ile zariflık ve sevimlilik ve asalet dolu demokratık tevazuu ile, Celâl Bayar, bir Amerıkan entellektüelı hissini vermektedir. Celâl Bayar, tam bir modern Türk tipidir. Başvekil, beni, saat elinde kabul etti. Nazik fakat ayni zamanda katî bir ifade ile bana bir çeyrek saat tahsis edebileceğinden memnun olduğunu bildirdi. Eski hatıralar, zihnimde yeniden canlanıyor: Bu Celâl Bayar taraf ından kabul edilmekliğim şerefınin ilki değıldir. Bun dan 12 sene evvel, bugün Türk banka ları içinde şöhreti dunyaya yayılmış en büyüğü olan ve yüzde yüz Türk bir müessese teşkil eden İş Bankasmı ilk kur duğu günlerde bir kere daha görmüştüm. Arada geçen müddet zarfında kendisi imar ve Iskân Vekili, Hariciye Vekâleti vekili ve iki defa da Ekonomi Vekili olmuştur. Hemen ihtiyarlamamış olan yüzü, ayni sakin enerjiyi, belki biraz daha fazla olgunluk ve otorite ile, eskisi gıbi muhafaza etmektedir. îşte yeniden, Reisicumhur Atatürkün yakın bir dostunun, bir ilk gün iş arkadaşımn, soracağım suallere en salâhiyetle cevablar verebilecek adamın, karşısında bulunuyorum. İlk olarak, zıhnimi en ziyade kurcalıyan §u suali sordum: Kemalizmin ekonomik doktrinini bana anlatır mısınız? Türkiyede vakarı ve soğukkanlılığı bir darbımesel teşkil eden ve ismi mu vaffakiyetin bir müteradifi telâkki olu nan adam, sualime tereddüdsüz cevab verdi: Kemalizmin ekonomik doktrini, Cumhuriyet Halk Partisinin programın da tarif edilmiş olarak bulacaksınız. Kemalist rejim, şahsî mülkiyet ve şahsî çalışma prensiplerine hürmet esasına da yanmakla beraber, şahsî menfaat, mıllî menfaate tekaddüm etmesıne müsamaha etmez. «Ferdî ben» ile «sosyal ben» ın karşılaştığı her ihtılâfta Türkiyede, her zaman «sosyal ben» galib gelir. Biz, her seyden evvel realistiz. Bizi, nazariyelerden, akidelerden zivade realiteler ve başarılar alâkadar eder. Liderimiz, Reisicumhur Atatürk, bu prensipi parlamentonun acılıs celsesinde söylediği son nutkunda bir kere daha sağlamıslardır. Liderin bu sözlerini, si ze, harfi harfine tekrar etmekten daha iyi bir cevab veremem. Biz ilhamlarımızı gokten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen, icinde yasadığımız yurd, bağrından çıktığımız Türk milleti, ve bir de milletler tarihinin bınbir facia ve ıstırab kaydeden yapraklanndan cıkardığımız neticelerdir. Celâl Bayar sözlerine şöyle devam etmiştir: « Mcmleketin endüstrileştirilmesi i, Yapıcı ve yaphncı olan Türk devleti, yapanlara yardım tfmekte ve takdire lâyık ferdî mesaiyi tanzim ve yoluna sokmakta ve mahreç bulmaktadır. $iddetle murakabe edilen ve gayelerinden biri dairelerinden bazılarını pratik uzviyetler haline getirmek olan ve masraflarını çogaltması memnu bulunan umumî bir idare sayesinde varidat membalannı kıymetlendirmeğe veya servetleri yaratmağa muktedir gelir kaynaklannı meydana çıkarıyoruz. Bu prensipi tatbik. mevküne koyarak» yalnız raporlar yazmağa alışmış bazı memurlan, bu raporlan bizzat U.tbik elmeğe de mecbur ertik. Otarşinin hatalarından da birçok defa intizamsızlık ve israfın müteradifi olan ekonomik liberalizmin ifratına düşmemeksizin kendimizi sakmmağa çalışıyoruz. Politik plânda da, dahilde nizam ve vekar ve haricde iş birliği ve taahhüdlere hürmet üzerine müesses demokralık bir görüş esaslarmı tarsine gayret ediyoruz.>> İkinci sual olarak, Başvekile emniyet meselesi hakkmdaki düşüncelerini sordum. Çok kısa cevab verdi ve dedi ki: « Bizim için emniyet, evvelâ kendi kendimizin kuvvetine, sonra ittifaklanmıza dayanır. Jeoğrafik vaziyetimiz, Avrupada ve Yakmşarkta müessir bir rol oynamamıza müsaiddir. Öyle bir rol ki, her türlü yabancı ideolojik ilhamlardan âzade bir halde, bu ideolojilerin hiçbirin* karşı da cephe almak istememekte ve yalnız sulhun hizmetinde bulunmayı arzu eylemektedir.» Başvekil, Balkan Antantı Konseyinin son toplantısı neticeleri hakkııyJa da birkaç kelime lutfetmesine dair olan sualime şu cevabı vermiştir: « Konsey, Balkan Antantına esas teşkil eden fikir ve menfaat birliğini bir kere daha teyid eylemistir. Balkan Antantı, bu toplantıdan da her zamankinden daha sağlam ve realist politikasında devama azmetmiş bir halde olarak çık maktadır.» Ceyrek saat gecmek uzeredir. Görüşmeyi uzatmak arzuma rağmen, nezaket kaideleri muhatabımm kıymetli zama nını daha fazla isgal etmekten benı menetmektedir. Bununla beraber, veda etmeden evvel kendisine son bir sual daha sormak istedim: Yabancı sermayeye karşı Türk poli tikası. Başvekile dedim ki: Türkiyede müesses bazı yabancı şirketlerin hükumet tarafından satın alın ması, malî mehafilde Türk hükumetinin Türkiyedeki ecnebi sermaye ve müesseslerine muanz bulunduğu intıbaını hâsıl etmiştir. Başvekil tebessümle cevab verdi: « Ekonomik politikamızı size umumî hatlarile izah etmiş olduğumu zannedi yorum. Telmih etmek istediğinizi sandıSım şirketler imtiyazlı şirketlerdir ve imtiyaz müddetlerinin bitmesine çok zaman kalmamıstır. Bunlar memleketin ekonomik kalkınması yolunda yapılan gayret leri takib edebilmeleri icin kendi teşkilât ve servislerini tensik ve ikmal etmek icab ettiğini îçörüyorlardı. Halbuki, bu şirketlerden bazılarınm tesisatı modern ihti yaçlara artık tekabül edemiyecek dere cede eskiydi. Bazan, tadilâtm yeni tesisat etmek istersek bu yeni cemiyette her ferdin iyi yetışmesi lâzım olduğunu söylemeliyiz: Yeni nesillerin ferdî ve içtimaî vazifeleri ifaya hergün daha fazla muktedir olmalan gayedir. îşte bugünün talim ve terbiyesinden bunu istiyor, bunu bekliyoruz. Talim ve terbiye... Bunlar ayrı ayrı şeyler midir, yoksa biribirlerini ikmal mi ederler? Sözü uzatmamak için ayn ayrı da mütalea edilmeleri mümkün olan bu iki esasın bilhassa mekteb müessesesinde biribirlerini ikmal ettiklerini söyliyebiliriz. Çocuk okuyup öğrendiği nisbette terbiye olunacak ve terbiyesinin şekil ve derecesile mütenasib olarak da okuyup öğrenmiş bulunacaktır. Okuyup öğrenme itibarile iyi yetişmesini istediğimiz her çocuğun ayni zamanda iyi bir terbiye sistemi dahilinde inkişaf etmiş olacağını da farzedebiliriz. Zamammızda hayat kavgası trajik mahiyetler arzetmektedir. Okuyup öğrenmeden smıf geçmek gayretile taşkmlıklar gösteren bazı haylâzlar işte bu facianm daha kendileri hayata çıkmadan fılizini yükseltmiş erkenci fidanlan gibidir. Biz disipline lâyık olduğu kadar kuvvet verilmesini istediğimiz zaman hakikatin nazariyeye feda edilmemesi icab ettiğini açık söylemişizdir. Bu noktada nekadar dürüst ise o kadar da düriişt olmak hakkımızdır kanaatinde bulunuyonrz. Falakaya hiç hâcet ohrretksızın, hocasına el kaldıran bir bedbahtın cemiyetteki yeri daima kapı ağzı olacak ve bütün hayatınca öyle de kalacaktır. Bu işte bütün millet, bütün memleket ve olanca teşkilâtile bütün devlet hocanın tarafmdadır. Bununla beraber mektebde terbiye politikasınm yalnız şiddetten ibaret olmasını iltizam ediyor olmadığımızı da tebarüz ettirelim. Nazanmızda talim heyetinin terbiyevî vazifeleri tedrisî vazifelerinden ne daha azdır, ne daha az ağır. Mutlaka mekteble aile arasında mütemadi bir münasebet müesses bulunmalı ve mutlaka mekteb çocuğun moraline hitab ederek onun manevî teşekkülüne yardım etmelidir. Böylelikle haklannda hatta şimdiki talimatnamelerin hükümleri kadar bile, yerinde ve haklı şiddet kullanılacak çocuklar asgarinin asgarisine, hatta giderek hiçe inmiş olacaktır. Terbiye işi kâğıdlara yazılarak bir tarafa bırakılan ve herhangi bir inzıbat meclisinde herhangi bir vesile ile dolabdan çıkarılarak okunan talimatlar işi değildir. O mektebde canlı olarak yürüyecek, daima her yerde haz:r ve nâzır, faal bir sistemdir. Okuyup öğrenme bununla kaimdir. Adam olmada ise okuyup öğrenmenin mevkii ilk basta gelir. Bu hale göre mekteblerde disiplin talim ve terbiyenin temeltaşmı teşkil ediyor demekte tereddüdümüz kalmaz sanırız. Hulâsa şuurlu, hür bir disiplin, amma mutlaka disiplin.. Maksimov beyanatmda, kendisinin 1928 senesinde sağcılar teşkilâtına gire lek Koibişef'in kitabetine tayin olundu ğunu ve 1932 de Enokitzenın ihtilâl harekâtında kendisile teşriki mesai ettiğini söylemiştir. Enokitze 1934 tanhinde sağcılar merkezinin kararı ile rüesa aleyhinde tetkik mücadelesine gırişilmesini söy lemiş ve Yagoda da hazır olduğu halde Maksikof'un Koibışef aleyhinde tethiş hareketinde bulunmasını taleb etmiştir. Enokitze'nin başlıca talebi Maksimofun katil doktorlar tarafından Koibişef aleyhinde yapılacak hareketlere mâni olma ması ve hünnaki sadırdan mustarib olan Koibişef'e buhran geldıkçe haricden doktor çağınlmaması merkezindedir. Doktor Levin ve Plednef tarafından tatbik olunan usuller neticesi olarak Koibişef'in sıhhî vaziyeti fenalaşmıştır. Kendisi merkezî Asyada yaptığı bir seyahatten sonra bir komiserler meclisi içtimaında şiddetle hastalanmıştır. Maksimof bunu anlatırken diyor ki: « Bana evvelce verilmiş olan tali mat mucibince doktor çağırmadım ve Koibişef'in yalnız ve yaya olarak evine gitmesini temin ettim. Bundan sonra te lefonla vaziyeti Enokitze'ye haber ver dığim vakit bana dedi ki: «Size ne söyledimse onu yapınız. Sinirlenmeyiniz.» Az zaman sonra bir doktor çağırdıklan vakit iş işten geçmişti ve Koibişef bu buhran neticesi olarak öldü. Londra 10 Bütün renklere men sub gazeteler, von Rıbbentrop'un Lon dra seyahatıle İngiltere Almanya arasında faydalı müzakerelerin başlıyabi leceğinde şüphe gösteriyorlar. Gazete ciler bir taraftan, zannettiklerine göre, Almanya Hariciye Nazırının ilen süre ceği büyük taleblerden ve diğer taraftan hiç olmazsa gelecek pazara kadar mer kezî Avrupa vaziyeti üzerınde hâkim kalacak olan bulutlu havadan dolayı bedbin bulunmaktadırlar. Sol cenah organlan, Çemberlayn'ın Almanya ile yaklaşma teşebbüslerinde akamete uğrıyacağmı evvelce haber vermiş olmakla hata et memiş olduklarını daha şimdiden ilân ederken sağ taraf gazeteleri, bu gibi konuşmalar için zamanm pek müsaid gö rülmemekte olduğunu kabul etmekle beraber, İngiltere hükumetinin Roma ile olduğu gıbi Berlinle de anlaşmak ar zusunda bulunduğu hususunda ısrar et mektedirler. son teblığde bilhassa şöyle denilmekte dir: M. Musolini ile M. Ciano'nun M. Bek'le yapmış oldukları görüşmeler es nasında umumî siyasete müteallik muhtelıf meselelerle iki memlekete taalluku olan hususî meseleler tetkik edilmiş ve bu tetkikler, haberlerin ve noktai nazarlarm dıplomasi yolile teatisine devam edıleceğınde iki hükumetin tamamile hemfıkir olduğunun her iki tarafın memnunıyetmi calıb olacak surette tebyin edilmesine medar olmuş ve iki taraf iki memleketin müşterek menfaatler ve nizam ve sulh hakkmda müşterek arzu esasına istina den samimî ve dostane teşriki mesaiye siyasî, iktısadî ve kültürel sahalarda devam etmek arzusunda olduklarını müşahede etmişlerdir. Varşova 10 Burada bir tebliğ neşredilmiş ve bu teblığ, M. Bek'in ziyaretinin iki taraflı haber teatisine inhisar edeceğini ve Polonyanın haricî siyasetini asla değiştirmiyeceğini teyid eden siyasî mehafilde büyük bir memnuniyetle karşılanmıştır. Hiçbir itilâf veya muahedename ak dedilmiş değildir. îtalyan Imparatorluğunun filen tanmmasının ortaya yeni bir unsur çıkarmıyacağı, çünkü Polonyanın bu babdaki hattı hareketini evvelce tarif etmiş olduğu mütaleası ileri sürülmektedir. Maamafih bu hareket, bir dostluk havası ihdas et miş olup bu hava, tebliğin bahsetmekte olduğu samimî teşriki mesaiyi teshil edecektir. ^ ttalya, 936 deniz muahedesinl kabul edecekmiş • Londra 10 Bahrî mehafil, Ingilizlerle îtalyanlar arasındaki müzakerelerin ilk neticelerinden birisi Italyanın 1936 deniz muahedesini kabul etmesi olaca ğını beyan etmektedir. Bu mehafil, îtalyan hükumetinin bu muahedede derpiş edilmiş olan tahdida ta riayet etmeği bilamel kabul ettiğini, yalnız Habeşistan fütuhatı tanmmadıkça beynelmilel herhangi bir itilâfı imzala maktan imtina eylemiş olduğunu hatır latmaktadırlar. Ingilizlerle îtalyanlar a rasındaki müzakereler, Milletler Cemi yetinin önümüzdeki mayıs aymdaki içtiıra devresinde Habeş meselesini hallet mesine müsaid olacak derecede ilerle mesi takdirinde bu itiraz ileri sürülecek tir. Ayni mehafil Italyanın Fransa ve Alrranya gibi zırhlıların tonajını 35,000 ton olarak tahdıd eden maddeyi kabul edeceği mütaleasındadır. Kazakof neler diyor? Moskova 10 Tass Ajansı bildiriyor: Mahkeme Kazakof'un isticvabına geçmiştir. Kazakof 933 senesinde Levin'le konuştuktan sonra Yagoda'nın kendisini çağırdığını ve tahtı tedavisinde bulunan Menjinskı'yi öldürmek üzere tedbir alması talebinde bulunduğunu söyleroiştir. Bu ölüm plânı Kazakof'la Levin tarafından tertib edilmjştir. Plâna nazaran Menjinski'de hünnaki sadır hem de branş asmi bulunduğu için bu hastalıklardan birinin tedavisinde diğer has talıkta kullanılması memnu olan ilâclar verilmesi kararlaştırılmıştır. Bu suretle Kazakof'un hazırladığı kalb hastalığma mahsus ilâclarla Lysatesler hastanın vücudunu harab etmiş ve bu suretle tatbik olunan iki tedavi müddeti neticesinde Mejinski ölmüştür. Kazakof bu caniyane hareketleri sırf Yago.da'nın kendi düşmanlarını sımsıkı M. Bek Napoliye gitti de mesleğinde te Roma 10 M. Bek'in resmî ziya rakkiler temin edeceğine emin olarak reti, bu sabah saat 12,30 da hitama eryaptığını itiraf eylemistir. miştir. M. Bek, Napoh'ye hareket et Kazakof Müddeiumuminin bir sualimiştir. Birkaç gün orada kalacaktır. ne cevab olarak, hükumetin kendi emriVarşova ve Romada neşredilen ne fen mesaisi için en mükemmel enstitütebliğler ^ lerden birini tahsis etmiş bulunduğunu ve Roma 10 Dün akşam neşredilen bu iş için mühim meblâğlar verdiğini söylemiştir. Bundan sonraki ifadelerinde Kaza kof, kendisini Yagodanın elinde kör bir aletmiş gibi göstermeğe çalışmıştır. Fa kat Müddeiumumî Yagoda'nın bu caniyane hareketlerini meydana çıkarmak istemiş olup olmadığmı ve ilâclarınm ha zırlanmasında hiçbir kontrol mevoıd olmadığına nazaran Yagoda'nın emirlerini harfiyen icra etmemesi imkânı bulu nup bulunmadığını ve nihayet Menıinskiye karsı öldürücü bir tedavi sistemi tat bik edilecek yerde fayda verecek ve hiç olmazsa zarar vermiyecek bir sistem üzerinde yürümek ihtimalinin bulunup bu lunmadığını sorduğu vakit Kazakof, bunlara doğrudan doğruya cevab ver memistir. Müddeiumumî ayni suali kendisine sorduğu vakit müttehim Levin Kaza kof'un ilâclarınm kimse tarafından kontrol edilmesine imkân bulunmadığını, çünkü bu ilâcların Kazakof tarafından en mahrem bir surette saklanılmakta ol duğunu beyan etmiştir. Müddeiumumî ayni suali eksperlcre tevcih etmistir. (a.a.) Von Ribbentrop aleyhine nümayiş yapılan Londra 10 Von Ribbentrop, Lord Halifaks ile iki saatten fazla görüştükten sonra saat 19,30 da Hariciye Bakanlığından çıkarken, kapıda toplanmış olan 300 kisinin hasmane tezahüratile karşılanmıştır. Von Ribbentrop elçilik otomobiline binerken komünist selâmı veren birkaç genc «defol Ribbentrop» diye bağırarak yaklaşmışlardır. iki genc derhal poliâ tarafından tevkif edılmiştir. Bununla beraber, otomobil, polis otomobillerinin arasmda harekete geçtiği esnada ayni sözler birkaç defa tekrarlanmıştır. (a.a.) Dünyanın en büyük Doku nasıl açıldi YUNUS NADI tan daha pahalıya mal olduğunu bilirsiniz. Bu şartlar içinde mezkur şirketler bizzat kendi arzularile hükumet tarafjıdan satın ahnmayı tercih eylemişlerdi. Arzu edilmez telâkki ettiğimiz tek bir nevi sermaye vardır: Bunlar da serseri sermayelerle münhasıran politika ve spekülâsyon gayeleri güden sermayeler dir. Fakat ciddî sermayeler ve şahıslar, kanunlarımıza ve ekonomik siyasetimize uymak şartile, Türkiyede daima en derin anlayıs ^ihniyetini ve en samimî dostluğu tasıyan bir kabul bulacaklardır.» Artık ayrılmak zamanmın geldiğini anladım. Bu mülâkattan ve dünyanın bu köşesinde topladığım diğer bütün inti balardan edindiğim kanaat şudur ki, Türkleri, bu derecelerde modern olan bu eski milleti, her an daha ziyade hesaba katmak lâzımdır ve lâzım gelecek tir. Onlann dostluğu veya düşmanlığı, ihmali ihtiyatsızlık olabilecek bir unsur dur. (a.a.) Ankara hapisanesinde açılan matbaa ve mücellidhane Ankara 10 (Telefonla) Ankara umhuriyet Müddeiumumisi Baha Ankan önümüzdekı salı günü Ankaradaki gazetecılere Cebecideki hapisanede bir çay ziyafeti verecektir. Müddeiumumiliğin gazetecileri hapisaneye çağırmasına sebeb yüz elli mahku mun çalıştığı matbaa ve mücellidhaneyi yakından tetkik etmek fırsatını hazırla maktır. Evvelce okuyup yazma dahi bilmiyen ve hemen hepsini ağır ceza mahkumları teşkil eden matbaa ve mücellidhane işçileri, son dokuz ay zarfında on beş bin liraya yakın sıpariş almışlar ve işlerini .üyük bir muvaffakiyetle başarmışlardır. Ierdir. Johar Sultanv yarıyolda yattakiler» mülâki olmuştur. Yat, iki rıhtım arasma gerilen kordelâyı kopararak doka girmiştir. Merasime, dokun inşası tarihini taşı İngilizlerin «Şark Cebelüttarıkı» adını verdikleri Singapur deniz üssünün açılış resmi 14 şubatta yapılmıştı. Merasime, Malezya devletleri yüksek komiseri Sir Şenton Tomas riyaset etmiştir. Ussübahrinin küşad resmi, dünyanın en büyük doku olan «Kral Altıncı Corc» dokunun açılmasile başlamıştır. İngiltere Krah, bu münasebetle kendisine çekilen tazim telgrafına verdiği cevabda, Singapur deniz üssünü, İmparatorluğun Pasifik denizinceki kudretinin sembolü olarak tavsif etmiştir. Sir Senton Tomas ve amiralhk sivil lordu, vali yatına binerek limana gelmiş Sıvasta 200 kimsesiz çocuk giydirildi Sıvas (Hususî) Çocuk Esirgeme Kurumu, ilk okullardaki kimsesiz ve fakir 200 çocuğa elbise, ayakkabı ve çorap temin etmek suretile çocuklan sevindir miştir. Kurum tarafından gösterilen bu hayırseverlik cidden şayanı şükrandır. : yan levhanın açılmasile nihayet verilmiştir. Yukarıdaki resîm, dokun büyük ka pısını, gemilerin geçmesi için açılmış vaziyette gösteriyor. Ortada, dok açılır ken, Singapur valisile davetlilerin selâm duruşunu, altta, Singapur dokunun kü şad resminde hazır bulunan Malezyat sultanlannı görüyoruz.