11 Mart 1938 CUMHÜRtYET LER Hfidiseler arasında Avusturya dolaması Konuşmalar Frankistler çok şiddetli bir taarruza geçtiler Dört yerden cepheyi yaran Franko ordusunun düşmanmı tamamen imha kasdile harb ettiği anlaşılıyor Daroka 10 Havas ajansı muhabirinden: Frankist'lej; tarafından Aragon cephesinde Ebr vadisile Siyerra Sen Just arasında 80 kilometroluk bir cephede girişilmiş olan biiyük taarruzun arazi ka zanmaktan ve mühim şehirler elde et mekten ziyade hükumet ordusunu tahrib etmeği istihdaf eylemekte olduğu zannolunmaktadır. Sahile kadar yalnız son bir mâni kalmıştır ki o da Siyerra Arkos'dur. Hükumetçilerin geri hatlarile tnüna kaleyi temin edecek vasıtalan pek azdır. Güzel havalar, rollerinin çok mühim olduğu anlaşılmış olan tayyarelerin hare kâtını teshil etmektedir. Büyük umumî karargâh, hükumetçi lerin cephesinin muhtelif dört mmtakada yanlmış oldugunu ve Frankist'lerin 8 kilometro derinliğinde ilerlemiş oldukların1 bildirmektedir. Frankist'ler, 500 esir almışlar ve çok mühim harb malzemesi zaptetmişjerdir. Barselon 10 Millî Müdafaa Ne zareti bildiriyor: Şark cephesinde, düşman, sabah er ken, üç bölgede birden bir hücuma kalkmış ve tayyare, tank ve topçu faaliyetile yapılan bu hücum neticesinde Fuendetidos köyünü ele geçirmiştir. Viviel del Rio bölgesinde, çumhuri yetçiler Mirabuelo önünde taarruzlarına devam etmektedir. Merkez cephesinde Lagranja bölge sinde düşman, Delreventon sırtlarını ele geçirmiştir. Diğer cephelerde kayda değer birşey yoktur. Düşmanm salı günü Fuebla de Hijar'a karşı yaptığı tayyare hücumu esnasında, hastane tahrib edilmiş ve 105 hasta ölmüştür. Çarşamba sabahı düşman tay yareleri Reus üzerine de bir hücumda bulunmuş ve 20 kişinin ölümüne, 25 kişinin de yaralanmasına sebeb olmuştur. Öğleden sonra da Tortosa bombardıman edilmiş ve burada da 18 kişi ölmüş, 50 kadar kisi yaralanmıştır. Hükumetçilerin tebliği Barselon 10 Asilerin dün şa fakla beraber şark, şimal ve cenub cephelerinde başladıkları büyük taarruz Saragosa'mn cenubu garbisinden Mon talbanın şimali garbisine kadar imtidad eden bir hat üzerinde vukubulmaktadır. Taarruz üç istikamette yapılmış ve mezkur hattın şimalinden, merkezinden ve cenubundan inkişaf ettirilmiştir. Şimalde asiler Fendetodei zaptetmeğe muvaffak olmuşlardır. Bu mevki Saragosa Teruel şosesinin ileri hattmı teşkil etmektedir. Merkezde düşman Odilla mıntakasına taarruz etmiş ve Santa Cruz dağını ele geçirmiştir. Taarruz BelşitMontalban istikametinde yayıl maktadır. (a.a.) iı. iMinmııınillllllllllllllllllimilllllllllllinilllllllllllllllUllıııııı Doktor Göbels'in yeni bir nutku Yeni dünyadaki Cemiyeti Akvam Alman Nazırı, demokrasi Amerika Milletler Cemimatbuatına şiddetle yeti projesinde güzel hücum etti tasavvurlar var Berlin 10 Doktor Göbels, dün akşam Alman matbuatı mensubları önünde, Alman noktai nazarından matbuatın %azifesi hakkında bir nutuk söylemiş ve «garb demokrasilerinde» matbuat serbestisi zihniyetini şiddetle tenkid eyledikten sonra demiştir ki: « Eğer bu matbuata hâkim olmıya başlıyan vahşilik devam edecek olursa, pek yakında Alman milletinin zimamdarlan Alman matbuatını hücumlarda bu lunmağa davet edeceklerdir. Maamafih, M. Hitler, îngiliz gazetelerinin bittabi ağzını mühürlemek istememektedir. Al man matbuatına gelince 1933 ve 1934 de görülen yeknasaklık gittikçe ortadan kalkmakta bulunmuştur. Ve gazeteler de serbest endividüalite faaliyet göstermek tedir. (a.a.) Vaşington 10 Panameriken ünyonu, bir «Amerika milletler cemiyeti» nin kurulması hakkında Kolombiya domi nik teklifi metnini neşretmektedir. Amerika milletler cemiyeti, Cenevre ile sıkı münasebetlerde bulunacak ve Avrupanın organize edilmiş mesaisine yar dım edecektir. Bu cemiyet, Lâhi enter nasyonal adalet divanını tanıyacaktır. Cemiyetin esasında, diğer devletlerin dahilî işlerine karışmamak hakkındaki Anıenkan prensipi, sulh esnasında ekono trik iş birliği ve harb esnasında da müte cavize karşı kollektif hareket mevcuddur. Eu son şıkta, mütecavizi cemiyet tayin edecek ve her aza bu mütecavize karşı, projede esasları biidirilen, diplomatik, ekonomik ve malî zecrî tedbırleri tatbıka mecbur olacaktır. Cemiyet hiçbir askerî zecrî tedbirler almıyacak, fakat ayni zamanda kuvvet ve cebir istimali ile elde edilen fütuhatı tanımıyacakhr. Bu yeni cemiyet paktına muhalif bulunan bütün Londra 10 (Hususî) Dün islifa muahedeler feshedilecektir. (a.a.) eden Macar Başvekili M. Daranyi yeni kabineyi kurmuştur. Yeni kabinenin haricî siyasetinde hiçbir değisiklik yapılmıyacagı temin edilmektedir. Kabinede ancak dört nazır değiştirilmiştir. Taihoku Formoz 10 Dün ak ir plebisit yapmak istiyen Avusturya, pek yakında kendi kendine soracak: Müstakil kalmak istiyor muyum?» Bu tereddüd, herhangi bir millet için, ayıbdır; fakat Avusturyada istiklâl aleyhtarı Naziler, esarete değil, daha büyük bir Cermen birliğine ve istiklâline taraftardırlar. Bu plebisitte rey vermeğe çağınlan Avusturyalı, esaretle istiklâl şıklarından birink değil, iki nevi istiklâlden hangisini tercih ettiğini söylemiş olacaktır. Hitler'in siyasî mühendisleri Avusturyadan büyük Cermen denizine geniş bir kanal açmak davasmdadırlar. Onların plânı, bugün Avusturyada ve yarın Çekoslovakyadaki ırktaşlannın millî şuurlannı ve iradelerini, muhtelif kollardan ve kanallardan gelen nehirler gibi, ayni milliyet okyanusuna akıtmaktır. Fakat Avusturyada vatanperver denilen cephe, üstünde Avusturya bayrağının sallandığı küçük bir nehir hafinde kalmayı, Cermen okyanusuna kanşıp kaybolarak büyümeğe tercih ediyor. Nazilere göre Avusturyahlık, tekbaşma, hiçbir millî karakter, millî birlik ve baskalık ifade etmez. Çünkü milliyet demek, eğer ırk, dil ve kültür birliği demekse, aryen olan, almanca konuşan ve kültürünün en büyük temellerini Almanlığa borclanan Avusturyalı, bal gibi Almandır. Avusturyahlık diye müstakil bir ırk, dil ve kültür olmadığına göre, milliyet de olamaz. Fakat Avusturya vatanperveri için, bugün, Avusturya denilen, siyasî vahdetine ve toprağına sahib bir realite vardır. Avusturyalı bugün düşünüyor: Kendisine, ırkile, dilile, kültürile, tarihile koskoca bir Alman milliyeti teklif eden Nazilere mi, yoksa, kendi siyasî vahdetile, toprağîle, bayrağile, minimini ordusile küçük bir Avusturya vatanı teklif eden vatanperver cepheye mi reyini versin? Işte iki yol ki, birinde milliyet var, fakat vatan yok; ötekinde vatan var, fakat milliyet yok! Böylece, Avusturyada, vatan ve milliyet fikirleri pek garib bir tarzda birbrrinden aynlmış oluyor. O kadar garib bir tarzda ka, bizim etle tırnak kadar birbirine bağlı sandığımız bu iki fikirden birine sahib olan Avusturyalı, ötekine adeta düşman olmak mevkiindedir. Bunun için Avusturya vaziyeti, etle tırnak arasında bir iltihabı andırıyor. Buna «Avusturya dolaması» denebilir. Bir iddiaya göre Avusturyada vatancılar cephesi, ehemmiyetsiz bir azlıktır. Şöyle bir hikâye anlatırlar: Avusturya Başvekili, bir gün yüz nüfuslu bir köyü gezerken münevver bir köylüye sorar: Sizde kaç nasyonal sosyaKst var? Seksen üç. Kaç komünist var? Altı. Kaç sosyal demokrat var? On bir. Etti yüz. Hiç vatancılardan kimse yok mu? Başvekili memnun etmek istiyen köylü, gülümsemekten de kendini alamıvarak şu cevabı verir: Hepimiz! Bugünün Avusturyası, köylünün tek kelimelik cevabma saklanan acayib tezad içindedir. Bir sohbet hatırası 1 IHEM D ° NALINA MIHINA İspanya sularında spanya sularında mühim bir hâdise cereyan etti. Hükumetçilerin filosu, Frankocuların donanmasile muharebe ederek Balear kruvazörünü batırdı. Balear, İspanyol donanmasmm 1932 yılında yaptırdığı 10,000 tonluk en yeni kruvazörü idi. Bu itibarla zıyaı, Fran • kocular için, ağır bir darbe olmuştur. Fakat işin daha mühim bir tarafı vardır ki o da şimdiye kadar denizde çok beceriksiz olan cumhuriyetçilerin birdenbire geceleyin torpido hücumu yapmak gibi hay4i zor bir hareketi muvaffakiyetle başarabilecek bir vaziyete girmiş olmaları dır. îspanyada dahilî harb başladığı zaman ispanyol deniz kuvvetleri daha ziyade hükumetçilerin elinde idi. Fakat, deniz zabitleri cumhuriyetçileri değil; Franko'yu tercih ettiklerinden, hükumet elindeki harb gemilerinden istifade edemiyordu. Filvaki yalnız neferler ve gediklilerle bir filoyu muvaffakiyetle kullanmanın imkânı yoktur. Onun içindir, ki harb gemilerinin çoğu hükumetçilerin elinde olduğu halde, Frankocular, deniz zabitlerinin himmetile daha mahdud miktarda gemi ile denize hâkim oldular. Bu hakimiyet sayesinde, tspanyol Fasmdan îspanyaya kara kuvvetleri naklederek memleketin beşte ikisini ele geçirdiler. Şimdi ise, hükumetçilerin elindeki deniz kuvvetlerinin canlandığmı ve Franko'culann filosuna muvaffakiyetle hücum ettiklerini görüyoruz. Muharebenin tafsilâtı, cumhuriyetçilerin, ellerindeki gemileri çok iyi kullandıklarını gösteriyor. Filvaki, gece karanlığında karşılaşan iki filodan Franko'cularınki daha kuvvetli idi. Hükumetçilerin elinde 192527 de yapılmış, 7,475 tonluk Libertad kruvazörile 192324 te inşa edilmiş 4509 tonluk Mendez Nunez kruvazörü vardı. Bu gemilerden biricisinin sürati 34 mil, ikincisininki ise 29 mildir. Birincisinde 8 tane 152 lik, ikincisinde 6 tane 152 lik top ve her ikisinde de 12 şer tane 533 lük torpido kovanı vardır. Franko'cuların donanması ise, 10,000 tonluk, 34 mil süratinde ve her biri 8 tane 203 lük, 8 tane 120 lik top, 12 tane torpido kovanile mücehhez modern gemiler olan Balear ve Kanaris büyük kruvazörlerile Libertad'ın eşi olan Almirante Cerveradan mürekkebdi. Demek ki cumhuriyetçiler tarafında 14 tane 152 lik topa ve 24 kovana mukabil, Franko'cularda 16 tane 203 lük ve 8 tane 152 lik, 16 tane 120 lik top, 36 kovan vardı. Bu küçük mukayese Franko'cuların muharebe sahasında maddeten çok daha kuvvetli oldugunu gösterir. Muharebe 3 milden daha az mesafede ve geceyarısından sonra 2,20 de başlamış, cumhuriyetçiler, mesafenin azlığından istifade ederek toplarile beraber torpidolanrn da kullanmışlar ve Balear kruvazörüne bir isabet temin etmişlerdir. Bu isabet gemiyi hem ağır yaralamış, hem de tutuşturmuştur. Sonra, bomba tayyareleri de hücum ederek yaralı Balear'ın işini bitirmişlerdir. Geceyarısı, isabetli bir torpido atışî yapmak, hükumet denizcilerinin çok iyi bir talim ve terbiye görmüş olduklarını ispat ediyor. Cumhuriyetçilerin, bu muvaffakiyetli atışı yapan bah'riyelileri başka milletlerden tedarik ettikleri muhakkaktır. Çünkü deniz zabiti, boyacı küpüne sokup çıkarmak suretile yetişmez; yıllarca himmet ister. Hükumetçilerin filosu, deniz hakimîyetini tamamile elde ederse Franko'cuların karadaki vaziyeti de gücleşir. Fakat, Franko'yu himaye edenler de onun denizdeki eksiklerini tamamlamakta gecikmiyeceklerdir. Yazan: FAZIL AHMED AYKAÇ Çok seçkin bazı fikir adamlarmın toplu bulunduğu bir yere çağırılmıştım. Manevî hava pek güzeldi. O kadar seyrek raslanan bir çerçeve içinde idik ki gönüllerimiz içten içe önümüzdeki zaman kadrosuna konulacak mevzuun bu çerçeveye pek uygun olmasını özleyordu. Talihimiz varmış! Çünkü gerçekten pek değerli bir konu bulduk: Bazı büyük şairler ve hususile Yahya Kemal.. Ev sahibi bana şunu dedi: Siz Hâmidi, Fikreti filân sever misiniz? «Pek çok» diye cevab verdim. O halde Yahya Kemalle hiç uyuşamıyacaksınız! Çünkü o, bunları asla beğenmiyor. Hele Fikreti pek (burjuva) buluyor! İşittiğim sözleri şu cümlelerle karşıladım: Yahya Kemal, hayahmda yalnız sevgili bir dostum değil, kendisine hayli şey borclandığım bir ustam oldu. Bugüne kadar da onda sarih bir zevk üstünlüğü ve irfan keskinliği gördüm. Bununla beraber aramızda belki bazı duyuş aynlıkları kalmıştır. Bunun da en büyük sebebi Yahya Kemaldeki kavrayış kabiliyetine benim ulaşamayışımdan başka ne olabilir ki? Fakat ikimiz de her zaman ayni şeyden iğrendik sanıyorum: Fikir diktatörlüğü!. Şu sebeble.. Cümlemi bana tamamlattırmıyan ev sahibi, Yahya Kemalin Abdülhak Hâmid, Fikret, Akif gibi bazı şahsiyetler üzerine nasıl kasıp kavuran bir şişe tuz ruhu halinde döküldüğünü anlattı. Sevgi ile ve istifade etmeğe çalışarak dinledim. O gün orada söylediğim sözlerden hatınmda kalmış bazı parçalan bugün Türk okuyucularma sunmak istiyorum. Sohbetimizin ilk fasıllan şöyle başladı. Dedim ki Yahya Kemalle konuştuğum zamanlar çok hodgâm olurum. îsterim ki hep o söylesin ben dinliyeyim. Eğer her işimde bu kadar hesablı davranabilseydim beni de dünyanın çıkannı iyi kestiren akıllılan arasında sayarlardı. Malum ya, üstadın pek güzel konuştuğu meşhurdur. Benim de bir marifetimi soyliyerek övünmeme izin veriniz: Ben Ledünnî şairi coşturmağı bilenlerdenım. O sebeble zekâ nimetlerinin en lezzetlilerini zihnim birçok defa onun sohbetlerinden almıştır. Yahya Kemal yalnız nefis sb'ylemeği değil, başka birçok şeyi de bilir. Hatta bazan dinlemeği bile!.. Buradaki bazanı görüp onun daima sö'ylemek istediğini sanmamalı! Sözlerine birçok mücevher katmakta cömert olan Yahya Kemal, hoşlanmadığı muhitler içinde dilsiz gibidir. O zaman kendisi adeta lâkırdı denilen şeye küser. Ve öyle yerlerde bu söz prensini meşhur bir doktorumuzdan daha tutumlu görürüz. . Türkiyede şiirden ve edebiyatla tarihten en büyük zevkle bahseden beş adam varsa birisi odur. Üç adam varsa gene birisi odur. Hatta o adam bir tanedir derlerse ben tereddüd etmeden cevab verebilirim: Şu halde Yahya Kemalden bahsediyorsunuz. Eskiliği onun kadar yeni bir damakla tatmış şair bilmiyorum. Gene bilmiyorum ki en taze yeniliği onun kadar kibar an'ane içinde söyliyebilen arkadaşımız kaç tanedir? Yahya Kemal, sayısı ve hacmi çok olmıyan şiirlerinde bize zevklerinin küçük, fakat çok kıymetli örneklerinden yapma bir fatura verdi. Onu ilk mısramdan son gazeline kadar her adımda ayni taassuba bağlı gördük: Sekil mükemmelliğine düşkünlük.. Üstünde başmda hiçbir zaman hiçbir köşeyi ihmal etmek istemiyen şıklar vardır; Yahya Kemal de o adamlar gibi ifadesinin kılığında, kıyafetinde büyük bir özen gösterdi. Fakat her zaman tam muvaffakiyete erdi mi? Bence yüzde doksan beş evet. Maamafih bu noktayı münakaşa edenler yok değildir. Duyguda olduğu gibi şekilde ve zevkte kemal aramak ve yalnız bunu düsünmek elbette bir nevi ideyalistliktir. Bövle bir ideyalistlik bir hayal ve san'at âleminde kutub seyahatine çıkmağa benzetilebilir. Klâsik san'atın mühim bir kısmı bu türlü bir endişeden doğdu. Fakat edebiyat ve san'atı hele en geniş ve kavrayıcı manada entellektüellıği bundan ibaret sanmamalı. Mükemmeli de, nefisi de bir tarafa bırakan, ruhun, fikrin büyük zelzelelerinden, sonsuz tayfunlarından ve bazan da en basit ve iptidaî gönül saflıklarından doğma bir hassasiyet ve edebiyat vardır. Külfetsiz, tasannusuz bir edebiyat.. Karanlıklar, ortasında yılgın bir madenci çehresi gibi, işinin başında uğrasan bir amele esvabı gibi bir edebiyat, ütüsüz, çeki ve düzensiz bir san'at, acele yapıldığı, üzerinde iyice çalışılmağa imkân kalmadığı belli bir takım bedialar.. îşte meselâ Balzak, Leon Tolstoy, bazan Zola, Yunus Emre, Nesîmî v. s. Kemal bu nevi san'ata göz kapıyor demem. Çünkü bu işleri pek iyi anlar. Ancak kendi zevk ve intihabım başka şeylere açmıştır. İnsan ihtilâl içinde bir ümmanın kıvranışına bakarken filân dalganın üzerindeki çöpü görmez. Elbette ki bir yanardağın kaynar karnından fışkıran lâv ne şartröz olacaktır, ne de (şerabülharir) ! Yahya Kemal Abdülhak Hâmide niye kızıyor, Fikretten niçin titizleniyor? Bence sebeb basit: Abdülhak Hâmidde, duymadığmı, düşünmediğini, bize gürültü, şamata ve patırtı içinde duymuş ve anlamış gibi göstermek istiyen gözbağcı, mürai ve üstü başı teberler, tesbihler dolu sahtekâr ve zevksiz bir Mekke delili hüviyeti seçiyor. Ve adeta bir gözboyacıya, şarlatana kızar gibi hiddet ediyor sanırım.. Halbuki eserinde tartısız derecede hırdavat bulunduğuna şüphe olmıyan Hâmıd yalnız bu adam değildir, hiç değildir. O kadar değildir ki insan bu şairin muhayyilesını gezdırdıği kıyıların bazılarında onunla beraber dolaşabilirse öteki birçok eziyet ve zahmete hemen razı olur. Hem de memnuniyetle! O vakit: «Kuşlarda devam suzu saza» «Malikti ağaclar ihtizaza» Beytile eğlenmek hatırından geçmez ve Makberin iğrili büğrülü yollannda ilerlemeğe başlıyarak ukbaya doğru gider. Fikreti yalnız burjuva bulmak, Fikretin cana ve bilhassa bir düşünce adamınm canma yakın olan eşsiz taraflarını aramamaktan ileri gelebilir sanıyorum. Dünyada yediğimiz gayet leziz bir meyva ayni zamanda bir gıda hasiyetini haizse bu sıfat o meyva için kusur mudur? Pol Valeri (Paule Valery) vaktile bu fikri ne iyi aydınlatmıştı! Fakat şimdi sözümü uzatmamak için tafsilâttan kaçınacağım... Beni dinliyenler burada kıyamet kopardılar. Ve dediler ki, sen Yahya Kemale bir türlü toz konduramazsın. Biraz da onun zâflarından bahsetsene bakahm! Maksadım ne toz kondurmak, ne de ortalık süpürmektir. Bilâkis! Türkiyede tenkidin bir türlü tenkid olamadığını, bir takım yazıcılann münekkide karşı kalemlerini hemen süngü ve sözlerini bir iftira mitrayyözü haline getirdiklerini görüyorum. Görüyorum ve tiksiniyorum. Onun için kendi sübjektivitem içinde ne kadar objektif olabilirsem olmağa çalışacağıma şüphe etmeyiniz. Zaten bence medenî olmak bu demektir. On altı on yedi sene evvel yazdığım bir makalenin başlığı şu idi: Mesih bekler gibi... Ve bu Mesihten modern manasile bir münekkid mefhumu anlamıştım... Şu küçük aralıktan geçerek yeniden edebî bahislere girdik. Konuştuklanmızı gelecek sohbetimizde anlatacağım. Evet anlatacağım amma kulağa fısıldıyarak değil. Açık açık görüşme suretile! M. Daranyi yeni Macar kabinesîni kurdu Fazil Ahmed Aykaç Formoz adasında şiddetli fırtma NAŞİD JÜBİLESİ Macaristan yeni Maliye Nazırının şahsiyeti Budapeşte 10 Yeni kabineye Devlet Nazırı olarak giren Macar Millî Bankası Genel Direktörü M. îmredi, ilk Gömböş kabinesinde üç sene Maliye Nazırlığı yapmış ve 1935 te Maliye Nezaretinden çekilerek Millî Banka Genel Direktörlüğünü deruhde eylemistir. M. Îmredi, âyan azasmdandır ve Macaris tanm en yüksek maliye mütehassısların dan biri olarak tanınmıstır. Budapeşte 10 Beş sene Maîiye Nezaretinde bulunduktan sonra son değişmede kabine harici kalan M. Fabinyi Kral Naibi tarafından âyan meclisine daimî aza tayin edilmistir. Macar Umumî Kredi Bankası da M. Fabinyi'yi genel direktörlüğe seçmiştir. Ankara 10 (Telefonla) Trakya Umum Müfettişi General Kâzım Dirik Hitler Hamburga gidecek bugün şehrimize geldi. Umumî müfetBerlin 10 (Hususî) M. Hitler pazar tişliğe aid isler etrafında Vekâletlerle günü Hamburga gidecektir. M. Hitler temas edecek se şehrimkde birkaç gün denize indirilecek olan gemileri gözden kalacak olan General Kâzım Dirik bugün Maliye Vekilini ziyaret etti. geçirecektir. şam çıkan şiddetli bir fırtma yüzünden adanm şimal mmtakasmda kâin Giran'da 27 ev yıkılmış ve 100 ev de ciddî surette hasara uğramıştır. Üç balıkçı gemisi, 22 kisiden ibaret olan mürettebatile birlikte kayıbdır. (a.a.) PEYAM1 SAFA Kâzım Dirik Ankarada Banka müdürlerimiz geliyorlar Ankara 10 (Telefonla) Londrada bulunan banka müdürlerimizin ayın 25 ine doğru memlekete dönmüş ola cakları anlaşılıyor. Gelen haberler, Londra müzakerelerinin müsbet bir cerevan takib ettiğini teyid etmektedir. Bir sarhoşun sebeb olduğu cinayet îzmir 10 (Hususî muhabirimizden) Bu gece Eşrefpaşada Şah Mustafanın kahvesine giren Bekir isminde bir sarhoş, kahvedeki müşterilere silâh çek miş, hâdise mahalline polisler gelince, kahveden çıkarak içeriye ateş etmeğe baslamıstır. Polis îbrahim de mukabelede bulunmuş, Bekir başmdan vurulmuştur. Öl mek üzeredir. Bu sırada kabvenin karşısmdaki berber dükkânında tıras ol makta olan Hasan isminde birisi de polisin attığı kurşunla kolundan yaralanmıştır. Aşı ve serumlar için yeni tarife Ankara 10 (Telefonla) Aşı ve se rumlarm nevileri çoğaldığı gibi. fiatları da bugünkü fennî esaslara ve rayice göre değişmiş olduğundan, bunlar için veni bir fiat listesi tanzim e^ildi ve Vekiller Heyeti kararile mer'iyete konuldu. Listede, kolera, veba, dizanteri, melengokok, tifo, aşıları ile, kızıl toksini. difteri, ana toksini, difteri, tetanos, dizanteri, melengokok, bnomok, kızıl kangren, şarbon serumlarının fiatları yeniden tanzim edilmistir. , * PARİS 10 Resmî gazete. 3 aylık vade ile yüzde 3 faizli hazine bonoları ihracı hakkında bir emirname neşretmiştir. * LONDRA 10 Avam Kamarası, dün akşam muhalefet tarafından Hariciye bütçesinde tenkisat yapılması hakkında ve rilen teklifi 111 reye karşı 208 reyle red detmlştir. * LONDRA 10 M. de Valera, dün akşam Dahiliye Nazırı Hor ve Dominyoniar Nazırı M. Makdonald'la yeniden görüşmelerde bulunmuştur. * PARİS 10 M. Vellington Ku ile refi'sası, Âyan relsi M. Jannenly ile refikası şerefine bir ziyafet vermişlerdir. * ATİNA 10 Kral dün Olimpia'ya gitmiştir. Prenses İrini ile Katerini de Kralın beraberindedir. * ATİNA 10 «Emden» Alman kruvazörü dün Korfu adasına gelmiştlr. Kruvazörde deniz zabit namzedleri bulunmaktadır. * BELGRAD 10 Meb'usan meclisinde Hariciye bütçesi müzakereleri bu sabah saat 2 de bitmiştir. Meclis, intizar edildiği gibi, bütçeyi büyük bir ekseriyetle kabul etmiş tir, c KISA HABERLER Kıymetli san'atkâr Naşid için tertibi ötedenberi düşünülmekte olan /üfct/enin tarihi takarrür etmiştir. İstanbul Valisi Muhiddin Üstündağın himayesi altında hazırlanmakta olan müsamere martm 22 sinde Beyoğlunda Fransız tiyatro sunda verilecektir. Türk sahnesinin halk tarafından en çok sevilen değerli uzvu Naşide karşı bu hareket bir borcun edv sı yerine de geçmiş olacaktır. Jübüede şüphe yok ki hem Nasidin, hem iştirak edecek artistlerin en iyi eserleri oynanacaktır. Hazırlıklar ilerlemektedir. Belçika Maliye Nazırı da istifa etti Brüksel 10 Maliye Nazırı M. Deman, istifa etmiştir. M. Deman'ın sıhhî sebeblerden dolayı istirahate muhtac oldugunu nazan itibara alan kabine, kendisine muvakkat veya kat'î halefini irae salâhiyetini vermiş ve Başvekilin bu halefin kat'î olması arzusunda olduğundan kaydi malumat eylemiştir. Maamafih bu babda hiçbir karar ittihaz edilmemiştir. Brüksel 10 Nafıa Nazın M. Merlo M. Deman'ın yerine Maliye Nazırlığı vekâletine tayin edilmistir. (a.a.) Ankara radyosunda radyofonik konserler Ankara 10 (Telefonla) Ankara radyosunda bu akşamdan itibaren radyofonik temsillere Karmen operasile başlandı. Yüksek tahsil görmüş gene lerden müteşekkil bir heyet tarafından verilen bu temsile stüdyo orkestrası refakat etmektedir. Temsiller bir hafta sürecektir. Ulus meydanı genişletiliyor Ankara 10 (Telefonla) Ankarada Atatürk abidesinin bulunduğu Ulus meydanımn genişletilmesi takarrür etmiştir. Hükumet bu husustaki proje nin hazırlanmasını İmar müdürlüğüne emretmiştir.