2 Mart 1938 Et fiatları ucusladıktan sonra». Ankarada toplanan Balkan Antantı konseyinin verdiği kararların tesirlerini siyaset âleminden çok evvel iktısadî ve malî sahada gördük. Konsey tebliği gazetelerde çıktığı andan itibaren alâkadar mehafildeki meserret ve bunun doğurduğu iş hareketi yüksek bir mertebeye çıkmıştır. İktısadî ve malî mehafilde yapüYazan: SALÂHADD1N GÜNGÖR ğımız temaslarda hep bu ferahlancı hava hikmeti var, ucuzdur illeti var! derler. Şaîr, en gür sesile haykırır: ve hareketle karşılaştık.. Esasen normal Bir başka kasab da; daha ben kim ol şartlar içinde cereyan eden Balkan dev«Et lokması lâzım mı, yeu'şmez mi sana nân?» duğumu anlatmadan: letlerinin diğer memleketlerle olan iktı Görüyorsunuz ya, dedi. Kollan sadî münasebatı da hiç şüphesiz ki, içeFilozof, bütün hayırhahlığım ele ala ride görülen şu umumî hareket artışmdan rak «kanaatin lükenmez bir hazine» ol mızı baalamıs, dükkânda oturuyoruz! müstefid olacaktır. Sebeb?.. duğunu anlatmağa çalışır. Hekimler, Kasab dükkânları arasında bir dolaşma İktısadî harekctler Balkan Antantı Konseyi kararlarının tesirleri Büyük davalar Bir kasab: «Et satışı tuhaftır. Mubarek pahalılaştıkça kıymeti artar, ucuzlaymca yüzüne bakan olmaz» diyor Japonya mağlub edilmez bir kuvvet değildir Yazan: B1NBAŞ1 ATTLEE Ingiliı muhalif ışçi partısı lideri 1PENCERESİNDEN Berline cevab irdenbire çizmeden yukan çı* kıp da günün siyasî hâdiselerina temas etmek istediğime zehabî hasıl edilmesın. Ne M. Chautemps tara« fından Berline cevab gbnderildiğini söy* lemek, ne de Romadan Alman hükumet merkezine yeni bir mektub yazıldığıru ıleri sürmek niyetındeyim. Fırsat düştük^ çe sevine sevine tasrih ve ilân ettiğinl gibi şımdı de tekrar edeyim ki ben riya* ziyatla sıyasiyatın cahiüyim. Üç malumla tek meçhulden bir muadele kurulup önütne kcnulsa maîumlan meçhul halina sokarım. Siyasî ıstılah oîmak bakımından monarşi ile anarşinin farklan sorulsa ikisini kardeş sayacak kadar gaflet gös* teririm. Onun için ne hesab, cebir ve müsellesat meselelerine dıl uzatınm, ne siyasî hâdiselere temas ederim. Fıkramın başına koydugum su başlığm da siyasetle a» lâkası yoktur. Berline cevab veren bir diplomat değildir. Bizzat benim. Çünkü o şehırde ve Pension Paul'da oturan yurddaşımız Ziya Balcıdan şöyle bir mektub aîdım: «Sirkeciden hareket edince Kumkapî» Yenıkapı derken karsımıza bir Samatya çıkıyor. Bu kelime türkçe midir, değil midir? Tıirkçe değilse nicin kullanıyoruz. Kelimenin manasile beraber aslının ortaya konularak merakımızm tatmin ei dilmesini dilerim.» Mektubun başında Pension Paul'un telefon numarası da var: 926229! Fakat ben Berline verilecek cevabı ne postaya tevdi, ne telefona tahmil etmek istemei dim, buraya geçirdim: hep bir ağızdan «et» in vücude zararlannı, sayıp dökerler. Fakat, biz bildiğimizden şaşmayız. Et lokmasını, yavan ekmeğimize katık edemediğimiz gün, kendimizi yan aç kalmış sayanz. Mal yok. Celebler, az mal veri yorlar. Zaten bu ara, hayvan kesimi de az!.. Hoş, mal olsa da müsteri nerede?.. Eri, bedava dağıtacak olsak. evlerine götürmek icin hamal parasını bizden anBir dirheminin bin ayıb örttüğüne ge yakacaklar! Daha birkaç kasabdan da buna ben reği gibi kanaat getirdiğimiz bu bol kalozer teraneler işittim, hatta, içlerinden rili gıda, dünden itibaren kilo başında on biri: kuruş düştü! Bulsak, sinek avlıyacağız amma, Mart aymdan itibaren bütçelerimizde et için ayırdığımız paranın, her gün on onun da mevsimi değil! gibilerden bir lâf kuruşunu iktısad edebileceğiz. Bu, elbet bile etti. te iyi bir şey... Beyoğlunda Ete rağbet arth mı? Fakat, hayatı ucuzlatma seferberli ğinde, ihtikâra karşı yapılan bu ilk cepheden taarruz, halkı kasab dükkânlan nın önüne toplıyabildi mi? Daha açıkça sı, ete karşı rağbet, bu ucuzlama ile mütenasib jekilde arttı mı?. Bunu tesbit etmek için, Istanbul ve Beyoğlunun kasab kesafeti olan yerlerinde bir dolşma yapayım, dedim. tlk uğradığım kasab dükkânında, sukuru hayale uğramadım desem yalan söylemiş olu rum. Dükkânın içi, hemen hemen boştu. Tek bir müşteri, sinirli yerinden olmamak şartile, yanm kilo pirzola kestirmeğe gelKasaba: Nasıl, diye sordum, bugünkü alışverişten memnun musunuz? Adam, başını salladı: Orasını hiç sorma! Aldığımız gibi Batıyoruz.. Ne demek o?.. Mezbahada kesnn olmadı da.. Dünden, elimizde kalan mallan harcıyoruz! Yani, senin anlıyacağın kırk beşe aldığımız karamanı kırka satıyoruz.. Ziyan, ziyan üstüne! Zarar yok, dedim, bugünkü ziyanını, yann çıkarırsm! Tahtanın üstüne hrlattığı yanm ko yunun iki bacağı arasma, var hızile satın indirirken cevab verdi: Ziyan, lâfla çıkmaz bayım! Yann da olacağı budur! Karamanı, mezbahada kilosu otuz sekiz kuruştan, kuzuyu kırk iki kırk üç kuruştan alıyoruz, Nakliye masrafı da keseden gitmek şartile kırk kuruşa satıyoruz. Bunun kâr nere Bİnde Allahını seversen... Bu sefer, Beyoğluna çıktım. Karşıyakadaki kasablarda, biraz daha faaliyet var. Fakat onlar da malın azlığından şikâyetçi... Fiatlar, göze çarpacak derecede düşmüş... Meselâ, bir gün evvel, 65 kuruşa satılan buz gibi yağlı kuzulann üzerinde, (47) kuruş yaftasını oku yan, cazib bir sinema ilânı görmüşçesine, hemen koşuyor. Burada da, birkaç kasabla ayaküstü konuştum. Hepsi, ilk söz olarak; bana ihtiyaclan kadar koyun ve kuzu alama dıklanndan bahsettiler. Celebler, idare etmiyor diye, malla nnı mezbahaya getirmiyorlarmış. Bu iddiamn ne dereceye kadar doğnı olduğu tahkika muhtacsa da bazı kasabların, müşteriye, bir kilodan az et sat madıklan da muhakkak! Belki, fiat farkından kaybettiklerini, malın sürümün den çıkarmak istiyorlar. Umumî barış için bir garanri teşkil eden Balkan Antantı devletlerinin yürü düğü yol, yalnız kendi siyasî ve iktısadî varlıklannın korunmasmı değil, bütün Avrupa memleketlerinin ve hatta bütün medeniyet dünyasının umumî sulh ve sükun ve iktısadî inkişaf ve emniyetini tazammun etmektedır. Bu itibarla son verilen kararlar dahi bilhassa Akdenizde ticarî emniyetin ufkunu gblgeliyen en ufak bulutlann da izalesinden başlıyarak Balkanlann bütün dünya ile olan ticarî münasebatı için ümid ve emniyetle dolu bir hava yaratmıştır. Hiç şüphesiz ki, dünya ticareti bugünün çok mütehavvil siyaset havasından en çok müteessir olan saha halındedir. Bu hava içinde ümid verici bir söz, sulh yolunda atılacak bir tek adım dahi büyük bir hassasiyetle karşılanmaktadır. Bunun en açık misalini geçen hafta In giliz Başvekili Chamberlain'ın Avam Kamarasında söylediği nutuk münasebetile gördük. Bu nutuktan sonra Londra piyasasının umumî hareketinde bir hafta evveline nazaran 50,000,000 sterlinlik bir fazlalık kaydedilmiştir. Meselâ çelik sanayii bir hafta evveline nazaran beş milyon ve manifatura sanayii de üç milyon sterlinlik fazla sipariş almıştır. Çin Japon harbi altı aydanberi devam ediyor ve bu harb müddetince, milyonlarca insan, denildiğinden fazla ıstırab çekti. Birçok kimseler, muhasamatın bidayetinde, meselenin birkaç ay, hatta birkaç hafta içinde halledileceğini sanı yorlardı. Japonyanın, Çinle bir anlaşma yapacak ve bu anlaşma mucibince, Uzakşarktaki Japon Imparatorluğu arazisine muazzam topraklar ilâve edilmiş olacaktı. Bu kehanetler boşa çıktı. Çinlilerin gösterdiği mukavemet, Japonyayı, tah min ettiğinden daha ciddî bir muharebeye sürükledi. Altı ay süren savaştan sonra, Japonya, Çin ordusunu mühim bir hezimete uğratmaktan âciz kalmış bulunuyor. Çin ordusu, gerilemek suretile bir meydan muharebesini bertaraf etti. Fa • kat Şanghay'da, Japon ilen hareketini çok uzun zaman durdurduktan sonra, kendi istediği bir sırada, hemen hemen sapasağlam bir vaziyette ricat etti. §i malde, yüzlerce kilometro ileri hareketi yapılmış olmasına rağmen, Japon dümdarı, gayet iyi neticeler veren Gerillâ usulü tutmuş kuvvetler tarafmdan daima tehdid altındadır. Bir gün ziyaretime gelen bir Çinlinin dedıği gibi «Japonlar, çerezin sonuna gelmeden evvel galebe çalacaklarını zannediyorlardı; fakat, yemeğe başladıkları halde nihaî zafere dair bir emare yok. Nekadar beklerlerse, o kadar zorluk çekecekler.» Belediye i$i tıkı tutuyor Yalnız bu arada, Belediyenin işî ga yet sıkı tuttuğunu soylemek de bfr insaf borcudur. Bütün kasablar, ceza yemek rine göre, ayırmış ve üzerlerine gayet okunaklı şekilde fiatlanm yazmışlardı. Belediyenin zabıta memurlan, kasab dükkânlannın önünde dolaşıp duruyor lardı. Sözümü bitiriyorum, tereddüd ettiğim bir nokta var: Kasab dükkânlannın tenhalığına bakarak tstanbul halkmın ete olan iştihasını birkaç gün için hapsettiğine mi, yoksa fiatların bıraz daha düşmesini beklediğine mi hükmedeyim? Bunu pek kestiremiyorum. Ucuz etîn yahnisi tatsız olabilir. Fakat ucuzlamış, daha doğrusu ucuzlatılmış et için böyle bir tehlike olmasa gerek... lcori:asîle>*3üfiânîarnrdâfc •etJerv cînsîe Japonların, ezici faikiyetleri dolayısile, esasen mukadder olan muvaffakiyetlerini burada küçük RÖstermeğe çalışacak de gilim. Fakat şurası aşikârdır kî, ilk muharebe plânlan akim kalmıştır. Simdi, 6Üratle zafere ulaşmak imkânı artık yoktur. Çinliler, hiç tahmin edilmiyen bir mukavemet ve şavanı hayret bir insicam Balkan murahhaslanm Çankayadaki köşklerinde bir çaya davet eden ve bu RÖstermişlerdir. Binaenaleyh, muharebe, çayda Balkan gazetecilerinin vuku bulan uzun sürecek gibidir. temennileri üzerine bir beyanat lutfeden Bazı Japon zimamdarlarının, bilhassa Büyük Önder, büyük hakıkati kısa ve askerî rüesanm sözleri, Çinle, ancak taveciz bir şekilde ifade buyurmuş bulunu mamen arzı teslimiyet ettikten sonra anyorlar: . «. laşmak kabil olacağmı ifade etmekle be« Tarihi bu kadar yüksek bir idea raber, bir endişe gizleniyor. Uzakşarkta thr ternertaşı yatnır geçier poHtika esasla bir hakimiyet tesisi hulyası askerlerin hânnda kalamaz. Bunun esas temeltaşları lâ gözlerini kamaştırıyor; fakat siviller lâzımdır ki, kültür ve ekonomi cevher düsünmeğe baslamışlardır. Dünya milletleri, Japonlan, hulyalalerile dolu olsun. Çünkü, kültür ve ekonomi, her türlü siyasete istikamet veren rını hakikate kalbetmekte serbest bırak mak niyetinde mirdirler? Uzakşarkta ubazlardır.» zun müddet nüfuz icra etmiş olan memtşte bu büyük îdealden hız alan Balkan Antantı hedefine doğru yürüyor. leketler için prestij meselesile beraber, ayAnkarada yapılmış olan son Türk Elen ni zamanda büyük ticarî menafi de meviktısadî temas ve müzakereleri de bunun zuubahistir. Herhalde, hayatî prensipler tehdid altındadır. 1931 Japon taarruzu, en yakın misalidir. dünya »ulhu için bir tehdid teşkil etmişri. zamanlarda, bir takım Japon mümessilleri, bu hususta teşebbüslerde bulunmak üzere Avrupaya ve Amerıkaya gbndenlmişlerdir. Japonya, Çinle harbe başladığı tarihtenberı, hancden para bulmakta pek çok müşkülâta uğramıştır. Büyük dev letler, boykotaj yapmak hususunda an laşmadıkları takdirde, Japonların, muhtac olduklan istikrazı akdetmelerı mümkündür. Şu direktifler dahilinde derhal hare kete geçmek lâzımdır: 1 Birleşik Amerika, Fransa, Ho landa ve Britanya lmparatorluğu beyninde akdedilecek bir anlaşma mucibince, Japonya harbe devam ettiği müddelçe, kendisine kat'iyyen kredi verümemesi lâzrmdır. 2 îsimleri geçen büyük devletler, ülkelerine Japon mallarını ithalden imtina etmelidırler. Diğer küçük devletlerin bu yasağa iştirakleri kolayca temin edılebilir. Japonya, ihracatının yarıyanya indiğini görünce, haricle mübadele husu sunda pek çabuk darda kalacaktır. O zaman, üçüncü tazyik vasıtasına müracaat edilerek, Japonyaya giden ticaret eşyası meyanında harb malzemesi sayılabilecek olanlara derhal ambargo konulacaklır. Şayed, Büyük Britanya, Fransa, Holanda ve Sovyet Rusyadan mürekkeb bir zümre Amerikanın da yardımile Japonya hakkında bu tedbirleri tatbik edecek o lursa, Japonya, muhasamata nihayet vermeğe pek çabuk mecbur elacaktır. Bu milletler niçin harekete geçmiyorlar? Belki de, bazı muhitlerde dolaşan ve Japonyanın, kendisine boykotaj yapan mem leketlere karşı harb ilân edeceğine dair olan rivayetlerden dolayı. Japonyanın, boykotaj halinde, yalnız Çine karşı ha rekete devam hususunda bile nekadar müşkülâta maruz kalacağını sbyledim. Dünyanm en kuvvetli beş milletile mücadeleye nasıl girer? F.G. «.Hergünkü gibi...'» Kasabın bu şikâyetleri, ne yalan söy leyim, bir kulağımdan girip ötekinden çıkjyordu. Çünkü, benim Öğrenmek iste diğim şey, erin kasaba kaç kuruşa maledilmiş olduğu değildi. Ucuzluğun başladığı ilk günkü et sarfiyatı hakkında bir fikir edinmek istiyordum. Bir biçimini getirerek sordum: Bugün satışlarınız epeyce artmış olmalı... Kasab omuzlannı silkti: Hergünkü gibi... Ne arttı, ne ek sildi! Sonra, mühim bazı ifşaatta bulunacağını hatırlatan bir takım hareketlerle: Ben sana birşey diyeyim mi, dedi, et satışı tuhaftır. Mubarek, pahalılaştıkça kıymeti artar. Ucuzladığı zaman da yüzüne bakan bulunmaz! Niçin acaba? Güldü: Meşhur atalar sozüdür: Pahalıdır SALÂHADDÎN GÜNGÖR Pehlivanlığa heveslenen dev cüsse bir genc Kozanlılar ortamekteb istiyorlar Kozan (Hususî) Kazamızın otuz altı bin küsur nüfusu, doksan aln köyü ve Kadirli, Feke, Saimbeyli adlannda mü cavir ve yakın üç kasabası vardır. Okumağa çok düşkün olan halk ço cuklannı Izmir gibi uzak yerlere bile göndermek mecburiyetini hissetmektedirler. Bu vaziyet yalnız zengin ve vakti hali yerinde olanlara inhisar etmekte, fakir çocuklar ise ilkmektebi bitirince tahsil lerine devam edememektedirler. Ortamekteb için lâzım olan bina, eşya hatta muallimlerinin bir yıllık maaş tu tarlan dahi hazırdır. Yalnız bu hususta hükumetimizin bir emir ve işareti beklenilmektedir. Kozanlılar Maarif Veki limizin b'nümüzdeki ders yıh için bu işi halletmesini hasretle beklemektedirler. Çin Japon harbi, Japonyaya, muhtac olduğu iptidaî maddelerin mühim bir kısmım veren ve onun en büyük ihracat piyasasını teşkil eden Ingiltere ile Amerikayı hassaten alâkadar etmektedir. Bundan maada, bu tnilletlerin menfaati icabı, Çinin tamamiyeti mülkiyesi ispat Uzakşarkta menfaatlere sahib bulunan edilmelidir. Fakat, Uzakşarkta, daha Ingilterenin, Amerikanın ve diğer membaşka memleketlerin de mühim menafii leketlerin asıl menfaati, sulhu sağlam vardır. Bunlar meyanında, Fransa, Ho esaslara istinad ettirmektir. landa ve Sovyet Rusya mevcuddur. Bu beş devlet, isterlerse, Japon taarruzunu durdurabilirler. Japonya, iktısaden, çok zayıftır. Harbin devamı için zarurî olan iptidaî maddelerin hemen hepsinden yana fakirdir. Belki birkaç aylık ihtiyatı mevcuddur; fakat, bir erkânıharbiye yalnız halihazın değil, ihtiyat mevcudu tükendiği zaman hâdis olacak vaziyeti de Belediye tarafmdan tayin olunan yedüşünmek zaruretindedir. Samatyanın aslı Bizans müverrihle • rinin ihtilâfh bir ifade ile bize öğrettik* lerine göre Psomathiou, yahud Pso« mathea imiş. Orası vaktile Exokionioa denilen mıntaka dahilinde idi. Tarihçî Anonim'le Kodinos Samatya isminin ne* reden geldiğini anlattıklan sırada şu hit kâyeyi ileri sürüyorlar: Orada oturanlar* dan bir Rumun evinde bir put vardı. Na« sılsa meydana çıktı ve herifin o puta tapındığma kanaat getirilerek ev sahibî maskaraya çevrildi. O esnada halk da putu elden ele devrederek eğleniyordu v^ «Kata pseuma Theos» diye bağırıyordu. Japon makamatı bütün bunlan gayet Bu rumca cümle «yalancı mabud» ma« iyi bildikleri için böyle bir tehlikeye gi nasını ifade ediyormuş ve o mıntakaya! rişmezler. Farzımuhal girişseler dahi, ha bundan dolayı Samatya denilmiş imiş. kikati çabucak kavnyacaklardır. Cezayirli tarihçi Nikıforos ise genci İki şık karşısında bulunuyoruz. Ya Teodosyos'un saltanah zamanında 6 hiçbir şey yapmıyarak, Japonyanın Çini mıntakada bir çocuk galiba bir kartal ezmesini ve Çin arazisinden büyük bir tarafmdan havaya kaldınldığmdan \w kısmmı zaptetmesini, yahud, Çinin, ha çuran, yükselten manasma olarak ma* ricden hiç yardım görmeden, mütecavizin halleye Yspsoma Theion denilmiş ve bıt hakkından gelecek derecede kahramanlık ısım sonra dan Samatya biçimine girmiş, göstermesini beklemek. Bu son ihtimal Benim Samatya kelimesi hakkında1 tahakkuk ederse, Çinin, Uzakşarkraki menafiimize hiç ehemmiyet vermiyeceği bildiğim ve bulduğum bu kadardır. O ne ve dünyanm bu kıt'asile olan ticare ismin neden ayakta kaldığı ve hâlâ yaşa« timizin son derece zarara uğrıyacağma dığı noktasına gelince bunu tenvir etmelc emin olabiliriz. Daha mühimmi şu ki, muharrirlere değil, Istanbul Şehir Mec* 4 medenî millet sıfarile yapmamız icab lisine düşer. eden vazifeyi ihmal etmis ve derhal haM. TURHAN TAN rekete geçtiğimiz takdirde kurtulmalan kabil olan kadm, çoluk çocuk onbinlerce Çinlinin ölümünden mes'ul olmuş olacağız. Fransız tiyatrosunda şan konseri Yeni et fiatları Kasablar şimdi de yeni bir usul buldular şmda Bılecikli bir genc, pehlivan ol îhracatına gelince, başlıca ihrac ettiği mak üzere şehrimize gelmiştir. Ömerin mal ipektir. Hiçbir memleket yoktur ki, boyu iki metro yirmi santim, sikleti 140 kilodur. Yukarıki resim Bilecikli genci icabmda, bu ipekten sarfınazar etmesin. Japonya, sureri kat'iyede zarurî maddegöstermektedir. I• I » Japonya, en bellibaşlı îptîdaî maddeleri saymakla iktifa ederse, güderi, de miri ve petrolu haricden ithal eder. Sı naî faaliyetini fevkalâde genişletmiş olmakla beraber, makinelerinin işlemesi sahasında ecnebi malına müftekardır. Bu maddeleri ithal edemediği takdirde iktısadî bünyesinin heyeti umumiyesi tehlikeMehmed oğlu ömer isminde 17 ya ye pirmiş olacaktır. Bir sigorta prodüktörümüz umumî mümessil oldu Yirmi seneden beri sigortacılık sahasmda dürüst mesaisile tanmmış olan sigorta prodüktörlerınden Kemal Başaran merkezi Almanyada bulu nan Nordştern sigorta şirketinin Tıirkiye umumî mümessilliğine ta yin olunmuştur. Kemal Başaran Karaköy köprüsünün iki başındaki kulübelerin Belediye tarafmdan Genc mümessile yeni işinde muvaffa yıktırılacagını yazmıştık. Kulübelerin yıkılmasma dünden itibaren başlankiyetler dileriz. çııştır. Yukarıki resim bunu göstermektedir. leri satın almak hususunda başka mil'etlere muhtacdır ve bunlara da, bu maddelere mukabil ancak ipek verir. Halbuki ipek, o milletler için kat'î bir zanıret değildir. Japonyanın ihracat maddeleri arasında daha başka şeyler de vardır. Lâkin, bunlar tetkikten Reçirilecek olursa sörülür ki, hepsi «lüks» sınıfına dahildir. Birleşik Amerika bunların bir listesini yapmış ve memleketlere, pakt rehberi halinde tevzi etmiştir. Bundan daha mühim birşey vardır ki, o da kredi^neselesidir. Harbe devam etmek için, Japonların bir de krediye ihtiyaclan vardır. Japonya, kendi sermayesini sarfederek yaşamak mecburivetinde olduğundan, haricden kredi tedakirine son derece ehemmiyet vermektedir. Son ni et fiatları dünden itibaren tatbik" olunmağa başlamıştır. Bütün şubeler dahilinde sıkı kontrol vapılmış ve kasablann yeni tarifeye riayet etmekte ol duklan görülmüştür. Yalnız, söylendigine göre, bazı kasablar eskiden etin döş verile vağlarını ar 3 ırarak sattıklan halde şimdi bunu yapmamaktadırlar. Şayet müşteri kendi arzusuna göre et kestirmek isterse, fazla fiat talebinde bulunmaktadırlar. Maamafih dün henüz kararm ilk tatbik günü olduğu için bu kabil teferrüatm gözden karmıs olması muhtemel görülmektedir. Bu hususta da sıkı kontrol vamlması için alâkadarlara emir verilmiştir. îstanbul Konservatuarmdan me zun san'atkârları mızdan Bavan Ba bikyan önümüzde ki cumartesi günü saat 17 de Beyoğ lunda, Fransız tivatrosunda her sene büvük rağbet kazanan senelik şan konserini verecektir. Profesör Ce Bayan Babikyart mal Reşidin piyano ile refakat edeceğf bu konserin dört kısımdan mürekkelj zengin programmda Bach, Mozart, Strauss, Maurice Ravel, Charles Gou* nod, Cemal Reşid, Parkutaryan, Gomidas, Âlemşahtan müntahab parçalar vardır. Biletler Fransız tivatrosu gişesînde, Konservatuarda ve Ünyon Fransezde satılmaktadır. Elini makineye kaptırmış... Şırketi Hayriyenin Hasköy fabrika • smda bekçi olan îsmail Yavuz, dün mo« törle odun keserken elini makineya kaptırmış ve beş parmağı kesilmiştir. Yaralı hastaneye kaldırılmıştır. Alenî teşekkür Difteri hastalığımn tehlikeli bir anmda va\Tum Pelinin havatmı hazakatile kurtaran Bevoğlu Belediye hastanesi doktorlarmdan Hüsevin Salara alenen teşekkürü vazife bilirim. Elif Naci Büyük bir kayıb Sabık Levazım reisi emekli gene ral Büyük Kara kaş Arif, Beykoz daki hanesinde vefat etmiştir. 2 mart çarşamba günü mo törle Üsküdar iskelesine getirılip öğle namazı Üs küdar Yenicamisinde kılmarak Kara • caahmeddeki aile kabrine defnedilecek* tir. Kendisini tanıyan ve sevenlerin ce« naze merasimine iştirak için Üsküdaf iskelesine gelmeleri rica olunur. ÖLÜM Mütekaid erkânıharb livası Said Sadi Akbıyık duçar olduğu hastalıktan kurtulamıyarak dün vefat etmiştir. Cena zesi bugün Kadıköyünde Süleymanpaşa sokağında 66 numaralı hanesinden kaldırılacaktır. Cenabı Hak rahmet eylesin.