6 Subat 1938 CUMHURİYET MISIRDA .CUMHURİYET, tktısadî lıarekctler Diiğiin ve siyasî mütareke bitti Şimdi bütün Mısır, politika dedikoduları, hırs ve heyecanları içinde çalkanıyor Yazan: KANDEMİR Majcste Faruk ve Kraliçe Feride sarayın balkonundan halkın alkışlarına mukabele ediyorlar Marmara iktısadî mıntakası Büyük önder Atatürkün Gemlik ve Bursayı ziyareti, yalnız bir ziyaret ol makla ve iki fabrikamızm açılışile kalmadı, ayni zamanda büyük mikyasta bir iktısadî hareketin doğmasmı temin etti. Bu ziyaret vesilesile, Büyük Şefin beraberlerinde Bursaya gitmiş olan Başvekilimiz Celâl Bayar ve İktısad ve Ziraat Vekili Şakir Kesebir bu mıntakanın tüccar, ziraatçi ve sanayicilerile temasta buluna rak onlara, Marmara mıntakasının daha fazla kalkınması ve refaha ulaşması için alınacak tedbirleri izah ettiler. İktısad Vekili Şakir Kesebir, evvelce Istanbulda da yapılmış olan bu temaslara ilâveten Istanbul Ticaret Odasında Vekâlet erkâni ve şehrimizin ileri gelen tüccarlanmn iştirak ettiği bir toplantıda ayni mevzular üzerinde görüşmelerde bulundu. Türk yurdunun cennet kadar güzel köşeleri içinde müstesna bir güzelliğe sahib olan Marmara mıntakasından, tabiat, denilebilir ki, hemen hiçbir şeyi esirgememiştir. Tarihin her devrinde insanlar tabiatin bu cömerd lutfundan anlayış ve kabiliyetleri nisbetinde istifade edegel mişlerdir. En tabiî limanlar, en zengin meyvalar, en çeşidli sebzeler, feyizli toprak, her tarafmda akar sular bulunan bu mıntakada Cumhuriyet hükumeti, şimdi ye kadar daha fazla yükseliş ve daha iyi yaşayışı temin için her türlü tedbirleri alımştır. Fakat bu kadarı da kâfi görül müyor. Daima daha iyiye ve daha yükseğe gitmek prensipinin tahakkuku için çalısılıyor. Marmara bölgesinin, bir turizm mın takası olmasının buranın halkına temin cdeceği sonsuz faydalar izahtan varestedir. Buna ilâveten bu mıntakanın toprak altı ve toprak üstü servetlerinden azamî istifadeyi temin etmek, müstahsilin kolaylıkla çalışmasına imkân vermek, yeni sanayi hareketleri yaratmak velhasıl va tandaşın işsiz kalmamasına ve işinden azamî şekilde faydalanmasına hizmet edecek tedbirleri de almak yolunda hiçbir şey ihmal edilmemesinin başlıca gaye edinildiği görülüyor. Başbakan Celâl Bayar ve îktısad Vekili Şakir Kesebirin sözlerinden biz bunu anlıyoruz. PAZABDAN PAZAPA Büyük adamlarm meslekleri Yeni bir tırnak modası Maroken cüzdan Medeniyeti çok seven Kral Büyük adamların meslekleri İtaat, hele anaya babaya itaat, klâ sik faziletlerin en mecburî şekillerin den biri olmasına rağmen en güzel brinden biri değil midir? «Söz din le!» emri çocuğa verilen öğüdlerin başında gelir. Fakat bir Fransız mecmu asının topladığı misahere bakılırsa, bu dünyada, büyük adamlann bazılan baba nasihati dinlemedikleri için adam ve büyük olmuşlar... Meselâ, meşhur ressam Corot, anasının, babasınm sözüne kulak assa imiş, toptan çuha satan bir mağa zada çırak olup kalacakmış. Meşhur romancı Balzac'ı da bir avukat kâtibi ha linde kalmaktan kurtaran şey babasınm sözünden dışan çıkması olmuş. Ingiliz romancısı Kipling de baba sözü dinjese imiş bir istasyon şefi olup kalacakmış. Meşhur Washington'u ailesi çiftçi yap mak istemiş. Hitler'b babası, oğlunun adam olacağına hiç kani değilmiş. Mus solini on beş yaşına kadar okuma öğre nememiş. Lokomotifin mucidi Stephenson da on sekiz yaşına kadar okuma öğrenememiş ve babasınm zorıle, ilkönce kun duracılık, terzilik, saatçilik etmeğe mec bur olmuş. Ya Stalin, babasına kalsa papaz olacakmış. Robert Taylor'u babası doktor yapmak istiyormuj. Ailesinin terbiye ve telkinine tâbi olsa imiş, Greta Garbo şimdi bir moda mağazasının mü diresi halinde kalacakmış ilâh.. kadın parmağı vardır» derler. Bu moda, acaba bazı kadın parmaklarının bir sürü karışık işlerde ezeldenberi oynadığı role ne ilâve edecek? Belki, on harf lik bir yalan daha! PENCERESİNDEN Gazabı hümayun! «Devrilen Kazan» tefrikasma münasebeti olan tarihî vesikaları sıralarken şar Keçecizade İzzet Molla hakkmda Ikinci Mahmudun kaleminden çıkan bir yazı bilhassa dikkatimi çeldi. Malum oldusçu üzere İzzet Molla zarif bir adamdı. Padişah onun devlet işlerine dair verdiği bir lâyihadan gazaba gelerek öldürülmesini tasarlıyor ve bu düşünce ile harekete geçiyor. İşte o sırada Serasker Hüsrev Paşaya şu hattı gönderiyor: «Serasker Paşa Dünkü gün sen ve Kaymakam Paşa ve Reis üçünüz hazır olduğunuz halde mahud îzzet ve refiki Rasim için ne veçhile müzakere olunduğu ve Kaymakam Paşaya Efendi daimize emir ve iradei şahanemizin ne guna ifade olunacağı tarafı hümayunumuzdan sipariş ve tenbih kılınmış olduğu malumundur. Bu işe dair Efendi daimizin (Şeyhülislâm Yasin oğlu Abdülvehabdır) Silâhtar Ağa tarafma şimdi bir tezkeresi geldi. Merkumun tarikten hâk olunduğundan bahisle evlâdlarına merhameten idamı hususunda af ve merhamet kılınmasını niyaz eder, Ancak merkumun mütecasir olduğu ka. bahat, ahir şeye makis olmayıp şu günkü günde bundan büyük hıyanet ve idâli âlemi mucibi fezahat olmamakla nizamı âlemin vikayesi için izalesi farz menzilesinde olduğu zâhirdir. Efendi daimizin evvelemirde tehevvür gösterip de sonra merkumun affolunması suretini göstermeleri aceb Kaymakam Paşanın fadesinde kat'î irademiz olmamasından mı iktiza ediyor. Yoksa tarik (ülema demektir) beyninde bu husus için levn ve mezemraetimizde olurlar hulyasına sapmış olmalarından mı lâzım geliyor. Velhasıl merkumların ileruki mütaleaya göre böylece durmalarından ise gerek' sirren ve gerek âlenen tertibi cezaları ikizayı halden görünür.» Görülüyor ki padişah, o devirlerde «gazabı hümayun» denilen haletin tesirl altmda değerli bir kafayı kestirmek için ısrar ediyor. Sebeb?.. Çünkü îzzet Molla o sırada Ruslarla harbe girişmenin bir felâket teşkil edeceğini söylemiş!.. îstibdadın gafil çalımma ve kör gururuna bundan daha kuvvetli bir örnek bulunamaz sanırım. Hükümdar, ihtiyat tavsiye eden bir ağza kulak değil, bıçak tutuyor! Vesikanın öğrettiği bir hakikat de Hünkârın tezyif eder gibi göründüğü ulema dedikodusuna sonradan kıymefc vererek, yani Şeyhülislâmm ihtarma korkulanndan boyun eğerek îzzet Mollayı öldürmekten vazgeçmesidir. Koca şa,r, sadece Sıvasa sürgün gitmekle gaza* bı hümajTindan kurtuldu. Dokuz ay sonra ise lâyihasında yazdığı musibetler, felâketler ve rezaletler tahakkuk ettiğinden affolunmak istendi, îstanbula dönmesine müsaade edilmesi için bir ferman yazılıp Sıvasa gönderildi. Fakat İkinci Mahmudun yolladığı bu tarziye mektubunu getiren Tatar Sıvasa girerken îzze» Mollayı toprağa bırakan cemaat mezarlıktan geri dönüyordu. *•* îzzet Molladan bahsederken onun şır kıt'asmı da hatırlamamak mümkün oI« madı: Eyledİ kahti rtcal, ehli mesanldden benl Oldu insan gümresinden bir silrü hayvan, diriğl Shveni mevcud, îzzet'tir, varın fehmeyleytn Kaldı nâdanlar elinde meclisi irfan, diriğ Onun hedef olduğu «gazabı hüma* yun» da bu gibi sözlerin tesiri de var mıdır, bilmiyorum. Maroken cüzdan Kahire 1 şubat Bütün Mısın dört gün dört gece bir düğün evine çeviren zifaf şenlikleri bitti. O günlerin nasıl geçtigini tafsilâtile okumuş olanlara söylenecek yeni birşey hahrlıyamıyorum. Esasen Kubbe saraymda nikâh kıyılırken gürlemeğe başlıyan toplara karışan kilise çanları bir gelin odast gibi süslenmiş meydan ve sokaklardaki iki milyon insanı bir anda çileden çıkarmış ve evlenen bizzat kendileri imiş gibi ele avuca sığmaz bir hale getirmişti. Fırka gürültüleri, post kavgalan dur muştu. Hatta Kahirenin yankesiciler şahı bile, gazetelere gönderdiği bir mektubla bütün meslektaşlarını bu büyük gün hürmetine icrayi san'attan menediyordu. Sarayın bahçesinde kurulan muazzam ipek salonda üç buçuk metro boyundaki pastanm etrafında bütün hanedan azası toplanırken, ötede yüz bin fakire ziyafet çekiliyordu. Her taraf mızıka, saz, davul zurna sesleri, şarkılarla çınlıyordu. Kendilerinden geçerek sokak ortalannda göbek atanlar, birbirlerıne sarılanlar hadsiz hesabsızdı. Saraya hediyeler yağıyordu. Bunla nn arasında çöjlerden gelen kına yüklü develer de, Londradan uçan çiçek yüklü tayyareler de vardı. Evet herkes sevinc içindeydi. Bir düğün, hatta bir tacidar düğünü milyonları böyle içten gelen bir sevincle yerinden oynatacak kudreti haiz midir? Fakat bu, sadece bir düğün değildi. Altı ay evvel kimseye haber vermeden telcbaşına otomobilinin volanına yapışan Majeste Faruk, ansızın Helyopolis'e gitmiş ve orada Zülfikarlann köşküne girerek, salonda bulduğu çocukluk arkadaşı ve kalb yoldaşı Safinaza sormuştu: Benimle evlenmek ister misin? Aldığı cevab kısaca şu olmuştu: Evet.. Biri on sekiz yaşında, öteki on yedi sinde, fakat birbirlerine karşı ne zamandanberi ayni duygularla bağlı bu iki taze, asil ve tertemiz kalb işte böyle birleşmişti. Denebilir ki, Majeste Faruk, daha o gün kendi nikâhını, kendi kıymıştı. Kralını seven halk, Kraliçesini de seviyordu. Bu sevginin sebebleri arasında tarihî olanı da yok değildi: Krallık hanedanının banisi Mehmed Ali şarktan ve garbdan gelmiş güzide yardımcılar bulmuştu. Bunların arasında bilhassa ikisi daima hürmetle anılır: Biri Ana Kraliçe Na7İının büyük babası (Fransadan gelen kolonel Seves) Süleyman Paşa, öteki Kraliçe Feridenin dedesi Türkiyeden gelen miralay Yusuf Remzi Bey. Yusuf Remzi Bey ölünciye kadar Hıdivlere sadakatle hizmet etmiş, onla nn daıma sevgısıni kazanmış, tanmmış bir askerdi. îki aile arasındaki bu yakınhk sonuna kadar sürmüştür. İşte, görülüyor ki, bugün birleşen genc tacidarların dedeleri, bundan yüz yıl önce manevî bir bağla birbirlerine bağlan mıslar, adeta bugünkü izdivacı hazırla mı^lardır. Kral ve Kralice, simdi Kahire civarında Nil kenarındaki Inchass şatosunda bal aylarmı geçiriyorlar. Fakat hâlâ dünyanm her tarafından hediyeler gelmekte ve hâlâ fakirlere et ve elbise dağıtılmaktadır. Kahire, dört gün dört gece sürmüş olmasma rağmen düğün şenliklerine doymamış görünüyor: Büyük binalar süslerini kaldırmamışlar, sokaklardan, meydanlardan taklar sökülmemiştir. Herkesin yakasında Kralla Kraliçenin rozetleri duruyor. Unutulan yalnız birşey var: Şenlikler esnasmda Ezher talebesi Kralın önünden geçerken (Yaşasm Emirülmü'minin Melik Faruk) diye bağırmışlardı. Bu nümayiş ertesi gün kıyametler kopardı. Bilhassa Nahas Paşa taraftan gazeteler Ezherin ötedenberi güttüğü hilâfet propagandasma tekrar br.şladığmdan şikâ yet ettiler ve hilâfet meselesinin tazelenmesine şiddetle ıtiraz ederek bunun, Mısınn başma bir felâket getirecegini yazdılar. Ezher şeyhi Meragi'yi politikaya karışmakla ve böylece saraya hükmet mek istemekle itham eden bu neşriyat çok şükür, zannedildiği gibi devam etmedi. Vefdciler şövle diyorlardı: «Kaç sene evvel Türkiyenin başından attığı bu hilâfet Mısınn ne isine yarıyacaktır? Hoş biz böyle bir şeye teşebbüs etsek bile, bunu kim kabul eder: Irak mı, Iran mı, Efganistan mı, Hicaz mı, Yemen mi? Artık modası geçmi olan bu siyaseti bırakalım. Kuvvetimizi milletimize hasre delim, başka kurtuluş., ve ilerileyiş yolu yoktur.» Bu gürültünün çabuk dinişi de gösterir ki Mısırda bu cereyar. bazılarınm tahmin ettiği gibi kuvvetli dcğildir. Ancak karşılıklı cephe almış bulunan Ezherle Vefdin çarpışmalarından bir sahnedir. Düğün şenliklerile beraber siyasî mütareke de nihayet bulmuş oldu. Şimdi politika dedikoduları, hırsları ve heyecanları içindeyiz. Bir ay müddetle tatil edilmiş olan Mısır pariamentosu yarından sonra içtima ediyor. O günün gürültüsüz geçmiyeceg; muhakkak. Çünkü gerek Vefdciler, yani Mustafa Nahas Paşa grupu, gerek onlardan aynlıp da doktor Ahmed Mahirin etrafında toplananlar hep o güne hazırlanıyorlar. (Mısır parlamentosunun feshi ve yeni intihabat hazırlıkları, hâdiselerini, telgraf haberi olarak dah. evvel bildirmiştik.) F. G. Vekîllerîn tetkikleri Hariciye Vekilimiz, bir iki güne kadar Cenevreden şehrimize gelecektir Büyük Millet Meclisi Reisi Abdülhalik Renda. dün sabahki ekspresle An karadan şehrimize gelmiştir. Abdülhalik Renda, Haydarpaşadan doğruca Beyoğluna geçerek, Perapalasta Başvekil Celâlâ Bayara mülâki olduktan sonra, Başvekille beraber Dolmabahçe sarayına gitmiştir. Dahiliye Vekili ve Parti Genel Sekreteri Şükrü Kaya dün Perapalas otelinde meşgul olmuş ve bir müddet yeni Brüksel elçimiz Cemal Hüsnü ile gö rüsmüştür. Cemal Hüsnü, Cenevreden dönmekte olan Hariciye Vekili ile şehrimizde görüştükten sonra Ankaraya ve oradan da Brüksele gidecektir. Dahiliye Vekilimiz, dün akşam üzeri Eminönü Halkevine giderek tetkiklerde bulunmustur. Vekil. bu arada Halkevinin kütübhanesine uŞramış, orada bulunan talebelere okudukları eserler hakmda muhtelif sualler sormuştur. Vekil, bir müddet sonra Halkevinden avrılmıshr. Dahiliye Vekili yeni Brüksel elçimizle görüstü Bu misalleri veren Fransız mecmuası, Medeniyeti çok seven Kral büyük adamlardan yirmide on sekizinin meslek seçme hususunda ailelerine kafa tutmıya mecbur kaldıklannı ilâve ediyor. Fakat sakın haylazlar, büyük adam olmanın çaresini analarına, babalanna is yan etmekte bulmasınlar. Çünkü biz de şunu ilâve edeceğiz: Eğer, ailelerine kafa tuttuklan için hırsız, katil, haydud, serseri olanların da bir listesini çıkarmak lâzım gelseydi, bu ne\â büyük adamlann sayısmı çok aşan korkunc bir rakam karSobhuza adını işitmişliğiniz var mı? kahnırdıl Bu, cenubî Afrikada, istiklâli Ingilizler tarafmdan teminat altına alınan, 185,000 Yeni bir ttrnak modası nüfuslu bir zenci memleketinin Kralıdır. Avrupa gazete 38 karısı olan bu Kral, beyazlar tarafm' leri yeni bir moda dan icad edilen şeylerin memlekete girdan bahsediyorlar: mesini yasak etmiş: Telefon, radyo, oto Tırnaklar üstüne mobil... gibi âletleri kullanan tebaalarıyazı yazmak... Kanı idam ettiriyormuş. Fakat, bu kanun dınlar, her parma dan yalnız bir kişi müstesna imiş: Kendiğın üstüne bir harf yazarak sevdiklerine sürpriz yapmıya si! Çünkü sarayında radyo, telefon, elekbaşlamışlar. Meselâ güzel bir kız, ken trik, herşey olduğu gibi, kendisi mükemdisile evlenmek istiyen bir gence, her par mel otomobil de kullanıyormuş. Ingiliz mağı üstünde bir harf yazılı ellerini gos ceyi gayet iyi biliyor ve çiftliğini terak teriyor. On harfden mürekkeb şöyle bir törle bizzat sürüyormuş. İşte medeniyeti çok seven ve çok sevcümle: «Umid ediniz». Yahud gencin ısrarlarına karşı kestirme bir menfi cevab: diği için de yalnız kendisine inhisar ettiren bir Krall «Artık yeter». «Hangi taşı kaldırsaniz altmda bir SERVER BED1 Doktorlann para hırsına dair bir vaka okudum. Bu sütuna nakletmeden geçemiyeceğim. Fakat aziz doktorlarımızm yersiz bir telâşına sebeb olmamak için hemen ilâve etme lıyim ki hâdise Pariste cereyan etmiştir: Marcelle P . isminde güzel bir kadın san'atkârın bir otomobil kazasında kolu k'rılır ve meşhur profesör B. onu tedavi eder. Kadın tamamile iyi olduktan sonra doktora uğrıyarak, harikulâde güzel bir maroken cüzdan hediye eder: Benden bir hatıra olarak bunu lutfen kabul ediniz! der. Doktor, kadının muayene masrafını bir hediye ile savuşturacağuıı zannede rek: Teşekkür ederim, cevabmı verir, fakat size hesab pusulasını yollıyaca ğım. Pekâlâ... Size borcum nekadar? Sizin için, yalnız beş bin frank. Bunun üzerine kadın, doktora uzattığı cüzdanı açarak içinden on bin frank çıkarır, beş binini verir, öteki beş bini de hemen kendi çantasma atarak alıkoyar! Trakya baştan başa ağaclandırılıyor M. TURHAN TAN Nofıa Vekili mühendis mektebinde Mi8irın bir köyünde kavga çıktı, 10 kişi öldü Lqndra 5 (Hususî) Mısırda bir köy» de cereyan eden muhtar intihabatı neticesinde iki namzed taraftarları ara ^ smda kanlı bir musademe olmuş, neti» cede on kişi Ölmüştür. Nafıa Vekili Ali Çetinkava dün sabah Yüksek Mühendis mektebine giderek talebe için yapılmakta olan pansiyon binasımn inşaatını tetkik etmis ve bazı eHulâsa buhranlı günlerdeyiz. Fakat bu arada Kahirede Kral Fa mirler verdikten sonra mektebden ayrukun act'ğı bi. bevnelmilel pamuk kon rılmıştır. Hariciye Vekilimiz gresi toplanmıştır. Bu bes yüz kişilik büCenevrede bulunan Hariciye Vekili yük kongrenın vereceği kararlar elbette bizi de alâkadar edecektir. Henüz mesa Tevfik Rüştü Aras. bir, iki güne kadar şehrimize dönecektir. isine başlamış olan kongrenin faaliyetinBudapeşte 4 Doktor Rüştü Aras. den sırası gelince bahsedeceğim. Cenevre ve Viyanadan burava gelmiş $ubatın birinde de beynelmilel telli ve tir. Vekil, bu akşam Başvekil Daran telsiz telgraf kongresi acılıyor. Buna iş yi'yi ziyaret edecek ve yarın akşam İstirak için muhtelif memleketlerden 600 tanbula dönecektir. kadar aza geliyor. Ancak halk, dediğim gibi, şimdi konyan insanlar kâh politika kavgalarile grelerle alâkadar değildir. birbirlerine girerek, kâh bavram sevincFakat 3 şubatın doğuracağı gürültüler lerile kucaklaşarak, fakat daima ve kane olursa olsun bu, bir haftadan fazla yıdsız şartsız tahtm etrafında birleşerek sürmiyecek gene bir mütareke ile inkıtaa genc ve kardeş Mısıra yeni ve mes'üd bir uğrıyacaktır. Çünkü 11 subat Kral Farukun velâdet günüdür. Bütün Mısır bu devir hazırlamağa çalışıyorlar. KANDEMİR günü ilk defa olarak misli görülmemiş bir bavram şeklinde tes'ide hazırlanıyor. işte böyle, bereket kaynağı Nil kıyı Yarın göklerden gelebilecek ölüsmda ve dalgın dalgır tarihi seyre dalmış me binlerce kurhan vermemek için Sfenkes'in eteğinde tıpkı o Nil gibi kakurbanlarımızı Hava Kurumuna bağıslıyahm. bına sığamıyan, ve tpkı o ehramlar ve Sfenkes gibi tarihin hırslarına doyamı Trakya fidanlıklanndan birisi Edirne (Hususî) Memlekette ağac sevgisini ve ağac koruma duygusunu vilâyet merkezlerinde ilk ve ortamekteb talebeleri arasında yaymak ve kökleştirmek maksadile güzel bir nizamname ile bir «okullar ağac birliği> yapılmıştır. Alâkadar Vekâletler tarafmdan tas dik edilen bu birlik, Trakyanın ağac lanma davasmda en ileri bir hareket olacaktır. 36 sı köy kollektif fidanlığı olan fidanlıklarm 3 ü Ziraat Vekâletine, 4 ü hususî muhasebelere ve 14 ü de Belediyelere aiddir ve Trakya ümumî bir ağaclanma seferberliği içindedir. Bir yandan mevcud fidanlıklar genişle tilirken, diğer yandan da buralardan tedarik edilen yüz binlerce meyvalı, meyvasız fidanlar mütemadiyen dağıtılmakta ve bu vaziyet Trakyanın çehresini her gün biraz daha gözelleştirmektedir. Trakyanın 200 kadar yerinde r yoktur. Bunun için buralarda kollektif Teşekkür fidanlıklardan temin edilen akasya fidanlarile yeniden baltalıklar yapılmağa Topkapı Fıkaraperver müessesesi re» ve yeni orman kanunundan istifade e isliginden: Müessisimiz Sinob sayla\n merhurrt dilmeğe başlanmıştır. doktor Galib Hakkı Üstün, vefatından, Zeytin budama ve baktm evvel cenazesine çelenk gönderilmeme" kurslart sini, çelenk gönderecekîerin bunlarıi Zeytinciliğin amelî ve nazarî bilgile paralarmı müesseseye teberru etmele^ rini artırmak maksadile Çanakkale Vi rini vasiyet etmişti. Sinob saylavlar lâyetinin 30 yerinde zeytin budama ve Yusuf Kemal, Hüsameddin ve Hulus çelenk parası olan 22 bucuk lirayı mü« bakım kursları açılmış ve bu kurslara essesemize göndermişlerdir. Arzı te J civar köyler halkı da iştirak ettirilmiş şekkür olunur. tir. Kurslar devam ediyor. Şimdiye kadar ÖLÜM yapılan imtihanlarda 450 kişinin ehli Mütekaid kaymakam Şekib tsfendi yeti görülmüş ve kendilerine zeytin buyaroğlunun validesi Bayan Ayşe vefa^ dama izin vesikası verilmiştir. Bu kurs> etmiştir. Cenazesi bugün öğle vakti K ^ lardan vesika alacakların sayısı 1000 e dıköyünde Çanakkale sokağındaki ha çıkarılacaktır. Trakya mmtakası dahi nesinden kaldınlarak Osmanağa cami^ linde ellerinde budama izin vesikası ol sinde namazı kılmdıktan sonra BeylerJ mıyanlar bu işlerden şimdiden mene beyinde aile makberesine defnedılecek^ tir. Mevlâ rahmet eyliye. ağac dilmişlerdir.