CUMHURİYET 9 tkincikânnn 1938 Duymadıklarımız ve bilmediklerimiz Her tarafta kar ve fırtına Yerli futbol antrenörü yetiştirmek meselesi Yazan: NÜZHET ABBAS Memleketin ana sporu olan, kasaba lar ve büyük şehirlerden tutun da köylere kadar yerleşmiş bulunan ve niha yet Türk çocuğunun mücadeleci karakterine en uygun sporlardan biri olan futbolun memlekette kalkınması için alınacak tedbirlerin başında hiç şüphe siz ki saha ve yerli antrenör meselesi gelmektedir. Futbol haricden göründüğü kadar sa de ve basit nizam ve kaidelere göre oynanan bir oyun değildir. Oyun kaideleri bile başlı başına bir bilgi ve ihtısas meselesi teşkil ederler. Oyunun muayyen ve müdevven ni zamlar dairesinde ve nizamî olarak oynanması ve memlekete bu şekilde ya yılması için de oyuncuların küçükten bu nizam ve intizama alıştınlmaları şarttır. Bunlarm haricinde iyi futbol oynanması için de en mübrem olan ihtiyac hiç şüphe yok ki oyun tekniğinin icab larını kavramıs elemanlar tarafından yetiştirilmek sartıdır. Şimdiye kadar memleketimize antrenör namı altında bazılan muktedir, bazılan ebenneka birçok yabancılar cel bolunmuştjır. Bunların içlerinde Türk futboluna büyük istifadeler temin edenlerinin bulunduğunu inkâr hakikati de inkâr demektir. Bilhassa iki tngiliz antrenörü zikrolunabilir ki bunlar haki katen kıymetli adamlardı. Aramızda bulundukları müddetçe bize birçok şeyler öğrettiler. Fakat şurası da gene bir hakikattir ki, ne öğrettilerse, biz futbolda onunla kalmış vaziyetteyiz. Daha doğrusu onların antrene ettikleri çocuklar bugün futbolu terketmiş ve öğrendiklerini de unutmuş vazivettedirler. Şu halde bir kibrit alevi gibi öğrettikleri kısa bir müddet yaşamış, arkası takib edilmediği için unutulmuş gitmiştir. Halbuki haricden getirilecek ve işi nin bihakkm ehli bir îngiliz antrenörünün vetistireceği verli antrenörler memlekette emin bir ise yatınlmıs sermaye gibi istikbal futbolunun maddei esasiyesini teşkil edeceklerdir. Bunlar calışhkları bölgelerde futbolun idarî, nizamî ve teknik icablarını ve inceliklerini müstakbel futbolcu nesli asılıyacaklar ve bövlece futbol, memlekette modern bir şekilde yayılmağa başlamış olacak tır. Avrupa milletleri arasında futbolda ileri giden Avusturyalılarla Cekler ve bunlardan sonra başladıkları halde onları gecen ttalvanlar ve Almanlar, hatta îsveçliler hep bu şekilde hareketle işe baslamışlardır. Elde ettikleri muvaffakivet ise onlan îngiliz futboluna kafa tutacak bir vaziyete çıkarmış bulun maktadır. Zerrece mübalâğaya sapmadan ser detmiş olduğum şu umumî mütalealar. işin ancak zavahirini teskil etmektedir îçyüzüne gelince, vani futbolun kalkınması için zarurî olan bu ihtivacı karşılamak için plân tatbik mevkiine konulduğu zaman karşılaşılacak güclükler bizce asıl üzerinde durulacak maddelerdir. Bu babda her şeyden evvel düşünülecek mıntaka açılacak yerîi antrenör kursuna rağbet edilip edilmiyeceği meselesidir. Bövle bir kursa bu işlerde ikinci, vahud ücüncü plânda kalan elemanlar iştirak ettirilecek ve Türk futbolu da bunların eline emanet ediiecekse, maksadm husulü gücleşe cek ve belki de hiçbir muvaffakivet elde edilemivecektir. Bunun icin de işin ta başlangıcında şunu aklımıza koymalıyız ki ahlâk, seciye ve bedenî kabili yetçe yüksek kalite sahibi elemanları yerli antrenörlük işine cezbedebilmek için bu işi kâfi derecede cazib bir iş olarak ortaya atmaklığımız lâzımdır. Bu iş de verilecek ücretlerin yüksekliğinden ziyade futbol antrenörlüğünün bir meslek olarak memlekette revacını temin dir. Faraza İzmir, yahud Samsun böl gelerine gönderilecek birer, yahud ıkişer antrenörün aylık kazanclarını net olarak ayda yüz elli liradan hesab edecek olursak bu tahsisatın hiç olmazsa bir kısmının bu bölgeler varidatından ödenmesini şart koşmalıyız. Bu şekilde hareketle bu bölgelerin antrenör işine maddî alâkalan celbolunmuş olur ki, bir zaman sonra belki de antrenörlük ücretleri bölgelerin kendi öz kayguları arasına geçmiş olur. Fakat bu zaman gelinciye kadar memlekette antrenörlük işini futbol saha sında her vechile yüksek evsaf ve şöhret sahibi arkadasların eline tevdi edebilmek için mutlak ve muhakkak su rette bunları bu isin bizde de bir meslek haline geldiğine ikna etmek şarttır. İki, üç sene devam edip bilâhare kendi haline terkedilecek işlere aklı başında ve secive sahibi genclerin rağbet etmiyecekleri tabiidir. Lik ve şild maçları tehir edildi Hakikî İstanbul şampiyonu nasıl meydana çıkacak ? İstanbul Futbol ajanlığının tebliğine göre, bugün yapılması icab eden şild maçları havanm muhalefetinden tehir edilmiştir. Bu tebliğe göre, Güneş Vefa lik karşılaşması imkân bulunduğu takdırde saat on dörtte Taksim stadyomunda yaptırılacaktır. Bugün, imkân bulunduğu takdirde yapılacak olan Güneş Vefa maçı neticesinden, fazla bir şey beklemek doğru değildir. Çünkü birinci küme namı al tında toplanan on kulübün bir buçuk aydanberi karşılaşmalarından beklenen gaveye, millî kümeye dört kulübün tefriki işi halledilerek, varılmıştır. Güneş takımı bugün sahaya çıkmıyarak hiç puvan almasa dahi kendisini kenarda bekliyen Beşiktaş. Fenerbahçe ve Ga latasarav kulüblerine katılarak îstan bulun dört millî küme takımı taayyün etmiş bulunacaktır. Devecinin kuntratı Ikinciteşrinin birinci haftasındanberi devam eden bu maçlarda İstanbulun millî kümeye ayrılacak dört takımmı meydana koymasından başka İstanbul şampiyonluğunun da mevzuu bahsolduğunu ideîia etmek kat'ivyen doğru de ğildır. Çünkü millî küme maçlarımn tertibi sırasmda ve Hamdi Emin Çapın reis bulunduğu sıralarda Futbol Fede Yerli antrenör yetiştirmek için Avrasvonu tarafından yapılan tebligat sarupa, yahud İngiltereden celbolunacak rihtir. bir antrenörün idaresi altında açılacak 16 birinciteşrin 1936 tarihli nüshamıbir kurs da kifayet etmez. Bu antrenö rün antrenörlük babmda öğreteceği şey zın spor kısmında neşrettiğimiz bu teblerin mahdud kalmaması için bu mes liğ, Ankara. İstanbul ve İzmir takım leğe ve futbola aid eserler de vücude ları arasında bir millî küme teşkil edilgetirmek şarttır. Hakikî bir antrenör diğinden bahsettikten sonra kümeye seevsafı arasında teknik bilgiden maada. çim meselesinde İstanbul mmtakası için futbol tarihi, kaideleri ve nizamlan bir usul vazevlemekte ve îstanbul şamhakkmda da malumat aranmak icab et piyonluğile kümeleri hakkında şu esastiği gibi bir dereceye kadar da umumî ları koymaktadır: hıfzıssıhha, anatomie ve alelumum an*tstanbuldan dört kulüb millî kümetrenman ve idmanlar hakkında da vu ye ayrıldıktan sonra geriye kalacak 18 kuf aranmak lâzımdır. Celbedeceğimiz kulübden kümelerinde alacaklan de antrenörde bütün bu evsafın birleşmiş recelere göre, 10 kulüb birinci ve 8 kuolduğunu farzetsek bile bunların bir dc lüb ikinci kümeyi teşkil edeceklerdir. yazılışı olmak icab eder. Yani bir spor îstanbul şampiyona kümesini tprkib ve futbol antrenörlüğü edebivatı ki edecek dört kulüb aralannda İstanbul bizde bunun dedikodusunun âlâsı ve birinciliği için aynca müsabaka yapa envaı var, hakikisinin ise iz ve nişanesi caklardır. yoktur yaratılmak şarttır. Bu büvük Birinci kümenin birincisi şampiyona işin bir günde basarılamıyacağı gibi bir kümesinin dördüncüsile ve ikinci kü esaslısı, bir de gözboyacıhk sekli olmak menin birincisi birinci kümenin sonunüzere iki çeşidi vardır. Bu ikinci çeşi cusile otomatik olarak yerlerini değişedinden sakmılmak ve esasını almak üze ceklerdir.* re antrenör kursları baslamadan evvel Futbol Federasyonunun millî küme bu ciheti de ikmal etmek lâzımdır. için vazettiği bu sarih esaslardan yu Bütün bunların haricinde bir de an karıya dercettiklerimizin yalnız son fıktrenörlüğün psikolojik tarafı vardır. rasına riayet ediîmemiştir. Yani otomaAntrenman psikoloiisi ve mikabaka psi tikman yer değiştirmeler yapılmamıştır. kolojisi bugün bir ilim haline gelmiş Buna mukabil Fenerbahçe takımı üç tir. Aramızda bulunan ve birkaç zaman sehrin ileri gelen takımlarile yaptığı çocukları çalıştıran bazı antrenörlerle maçlarda topladığı puvanlarla millî kühazırlık maclarmda düşüp kalktığım es me şampiyonluğunu kazandığı gibi genadaki tecrübelerim bana bu noksanın ne millî küme münasebetile aralannda acılıklarını gözle görülür ve elle tutu karşılaşan 4 İstanbul takımı arasında İslur tarzda göstermiştir. tanbul şampiyona kümesinin birinciliğiîşte şu kısa izahlarla önümüzdeki îsin ni, basit tabirile söyliyeyim, İstanbul hiç de basit ve başarılması kolav olmı samnivonluğunu kazanmıştır, yani Futyan bir is olduğunu mevdana koymuş bol federasvonunun millî küme maçlan oluyoruz. Umarız ki Türk Spor Kurumu için» vazettiği esaslarm diğer kısımları bu sahada kat'î kararını vermeden ev tamamile tatbik edilmiştir. Simdiye kavel sporu kulübcülük değil de, bir mem dar kabul edilen usulün bir tarafa bıraleket işi zaviyesinden görebilenlerin kılıp veya unutulup bu maçlan başka fikrine müracaati faydalı telâkki ede zaviyeden görmeğe çalışmanm mana rek elbirliğile başarılması icab eden bu sı yoktur. Mesele basittir. Şimdive kaişte hususiyetlerimize ve nefselemre en dar yapılan maçlar neticesinde Beşik muvafık şekilleri tesbit ettikten sonra taş, Fenerbahçe, Güneş ve Galatasaray plânlaştırarak tatbik eder. takımları 938 mevsimi millî küme maçlarma İstanbul namına iştirak etmek NÜZHET ABBAS yuvarlanırken, bir daha güldü: Amma da pis şeymiş bu Kauva! Diye söylendi. Dışandan, geceyi dolduran sayısız ağustos ve cırcır böceklerinin ötüşü, kurbağaların melâl veren sesleri işitiliyordu. Havada, lâtif, gümüş parlaklığında, toz gibi bir ay ışığı vardı. Doris, gözleri bu yabancı adanın solan gecesine takılmış, Shugers'le geçirdiği bu hayatm hatırasını silmeği, bu hatayı ta mir etmeği düşünüyordu. Kendi kendine: Şarkı söyliyeceğim, dedi; Bazü'le beraber buraya gene geleceğim. Buraya Bazü'le birlikte gelmeden ölmiyeceğim. Dorina Rossi, otuz yaşında şöhrete erişmişti; heyecanh ve ehemmiyetsiz bir büyük opera muganniyesi şöhreti! Saat, sabahın sekiziydi. Doris, International Musical Press gazetesinin, kendi sinden sitayişle bahseden makalesini okuduktan sonra, gazeteyi, yatağınm üstün de duran öteki gazetelerin yanına bıraktı. Salvatori'nin kahvaltı ile beraber getirdiği mektublan açmağa koyuldu. Odanın perdeleri henüz örtülii, pencereler açıktı. Gece dolabının üstünde lâmba yani yordu. Nevyorkun sabah gürültüleri çok uzaktan işitiliyordu; çünkü, Rossi, Central Park'm garb kısmmdaki yeni bina lardan birinin kırk sekizinci katında oturuyordu. Dorina, yığmlarla manasız mektublar Devesini peşine takıp Paris sergi sine iştirake gelen bir Arab deveci. serginin devamı müddetince otur mak üzere Pariste bir oda kiralamıs Gündüzleri, sergi ziyaretçilerini devesile eğlendirdik ten sonra, gece, gene onun ipini koluna takıp evine geliyormuş. Fakat, deve yüzünü binde bir bile görmiyen Parisliler telâşa düşmüşler. Mahallelerinde. burunlarının dibinde oturan bu deve, upuzun boynu, koskoca hörgücü, sarkık dudağile gözlerine, kablettarih bir mahluk kadar korkunc görünmeğe başla mış. îşi ev sahibine anlatmışlar. Fakat. deveci, komşuların şikâyeti üzerine kendisine müracaat eden ev sahibini dinlemeyince iş mahkemeye aksetmiş. Ev sahibi: Ben, eviml, bu adama mesken diye verdim, o, deve ahırına çevirdi. Ya başka yerde bir ahır bulup devesini oraya kovsun, ya evimden çıksın! diyor. Ev sahibi haklı. Fakat deveci de kendini şöyle müdafaa ediyor: Bu adamın dediği doğru amma, benim kuntratımda hayvanlara aid bir madde var: «Evde, kedi, köpek ve pa pağan beslenemez» diyor. Bu beslen mesi memnu havvanlar arasmda deveden bahis yok. Binaenaleyh ben, bu madde mucibince evimde deve besliyebilirim. Deveci de haklı. Mahkeme henüz kararını vermemış. Fakat ev sahibi, kararın deveci lehinde olması ihtimalini düşündükçe ter döküyormuş. Meğer, Paris sergisinin tekrar açılacağını tahmin eden deveci, kun tratı uzun müddet için imzalamış. Yani, evde bir hayli zaman daha mihman kalacak. Deveye hendek atlatmak kadar, de veyi evden atlatmak da zormuş meğer! istanbul, dün karakışın en şiddetli gününü yaşadı Barometre sıfıra düştü. Karadenizdeki müthiş tipi yüzünden seferler tamamen durdu, şiddetH kış memleketin her tarafında devam ediyor Pariste kar yağdıktan sonra [Baştarafı 1 tnci sahifede] giden otobüs yolculan Karaköy yolunda Şehirde manzara kara saplanmışlardır. Yalovaya giden otstanbul, kışm en şiddetli günlerinden tobüsler de Reşadiye sırtlannda kara sapbirini yaşamıştır. Mütemadiyen yağan lanmıştır. Otobüsler geri dönmüşler ve kar tutmamış. fakat caddeleri de geçile yolcuları Bursaya getirmışlerdir. miyecek bir şekle sokmuştur. Karla beraİstanbul postası da bugün gelmemiştir. ber esen şiddetli rüzgâr, sühunet derece Mülhakatla münakalât inkıtaa uğramıştır. sinin de tenezzülünü mucib olmuş, baroMüreftede metre en çok 0,6 santigrada kadar düş Mürefte 8 (Hususî muhabirimizden) müştür. Gece yağmıya başlıyan kar bugün de devam ediyor. Soğuk sıfırdan aşağı bir* Denizlerdeki fırtına ve karın tipi ha dir. lini alması yüzünden dün birçok vapurlar Tîre ve ödemişe kar yağıyor hareket edememiştir. Bartın postasını ya izmir 8 (Hususî muhabirimizden) pacak olan Denizyollan Idaresinin Ban Seylab mıntakalarında sular kısmen çedırma vapuru, hareket edememiş, Ban kilmiştir. Köylerini su basan köylüler, dırmadan limanımıza gelecek olan Saa yerlerine dönüyorlar. Manisa ve Menedet vapuru da orada kalmıştır. mende bazı köylerde hâlâ su vardır. AyKaradenizden evvelki gün gelmesi valık Dikili yolunda, Bergama şosesinicab eden Güneysu, ancak dün akşam geç de bozukluk görülmüştür. Küçükmendevakit Boğazdan girmeğe muvaffak ol res mıntakasında köylüler yeni bir tugmuştur. yana karşı sedler yapmaktadırlar. Tire, Odemiş ve Manisa taraflanna Bir geminin telsizi Boğaz dışında birçok ecnebi vapuru kar yağıyor. Tirede 1 1 yaşında Şaban bulunduğu tahmin ediliyor. Boğazın on isminde bir çocuk, soğuktan donarak ölmil açığında bulunan Alman bandıralı müştür. Smirna adlı vapur, mütemadiyen telsiz Yunanistanda vererek Boğazı bulamadığını, tipi yüzünAtina 8 (Hususî) Bugün buraya den bir vapur boyundan ilerisinin görüle da kar yağmağa başlamıştır. Yunanistamediğîni bildirmlştir. nın şimal taraflarında karın arkası kesilmemiştir. Selânik civanna yağan kar 80 Dünkü hava raporu santimi bulmuştur. Yunanistanın her taraDün hava tamamile kapalı ve yer yer yağışlı geçmiştir. Yağışlar Zonguldak, fında şiddetli kış devam etmektedir. îtalyada Kayseri ve Konyada yağmur, Çanakkale, Milano 8 (Hususî) Şimalî îtalyaBalıkesir, Kocaeli, Eskişehir ve Ankarada şimdiye kadar emsaline tesadüf edilda kar şeklinde olmuştur. Rüzgârlar şimalden Trakyada, Kara memiş derecede şiddetli kış hüküm sürdeniz sahillerinde, Marmara havzasında mektedir. On kişinin soğuktan öldüğü kuvvetli, Egede kuvvetlice, yurdun diğer resmen tahakkuk etmiştir. Soğuğun şidmıntakalarında ayni istikametten orta detinden İtalyan Riviera'sında mezruata büyük zararlar gelmiştir. Yüksek mahalkuvvette esmiştir. lerdeki göller donmustur. Venedikteki deAnten kopunca... niz gölleri kâmilen donmustur. Dün sabah saat 10,50 de Beşiktaşta Bostaniçi sokağında Haydarın 30 numaAlmanyanın yeni hava ralı evinin dammdaki radyo anteni rüz sefineleri gârın şiddetinden kopmuş, caddedeki elektrik teli üzerine düşmüştür. Antenin bir Berlin 8 (A.A.) Yeni 130 Lz. baloucu caddeden geçmekte olan sucu Hali nu önümüzdeki temmuzda işlemeğe din eşeğine değmiş ve eşek derhal ölmüş başlıyacaktır. Bu balon 40 yolcu ve Hindenburg balonu kadar da mürettebat tür. taşıyacaktır. Bursa yolunda karlara saplanan 131 Lz. admda ikinci bir balon daha otobüsler sipariş edilmiştir. Bu balon 130 Lz. den Bursa 8 (Telefonla) Şehrimize dün 16 metro daha uzun olacak ve 100 ka gecedenberi bilâfasıla kar yağmaktadır. dar yolcu taşıyacaktır. Birincisi şimal Şehir beyaz bir örtü ile örtülmüştür. Her Amerikasına ve ikincisi de cenub Ametarafta tipi olduğu bildiriliyor. Ankaraya rikasma sefer vapacaktır. dan usanmadan tahkikat yapmış, nihayet, Bazil'in altı ay müddetle mektub yaz maktan menedildiğini öğrenmişti. Bazil, uzun müddet, nümunei imtisal olacak derecede usluluk gösteriyor; fakat, günün birinde, anî bir isyan hamlesile, bütün inr tıyazlannı kaybediveriyordu. Bazil düşüncesi, Doris'in bütün gaza bını Rene'nin mektubuna çevirdi. Bu mektubu aldı, buruşturdu, yerdeki beyaz hahnın üstüne fırlattı, attı. Bu, sırf sembolik bir hareketti. Zira, kâtibesi Mis Butcher, meydanda bulduğu bütün mektubları topluyor, buruşturulmuş olanları düzeltiyor, yırtıklannı yapıştırıyor ve hepsine cevab veriyordu. Mis Butcher, Do ris'in yazısını mükemmel surette taklid ettiği için, hergün, bir çok da ithaf yazıları yazıyordu. Dorina lâmbayı söndürdü ve gözlerini tekrar kapadı. Maksadı uyumak değildi; rolünü ezberlemek istiyordu. Sabahleyin, banyodan evvel ezberlediği kısımların zihninde iyice yerleştiğine dikkat etmişti. Fransızca olarak teganni edeceği yeni bir rol olan, Çaykovski'nin Eugene Onegu ne'indeki Tatiana rolünün güftelerini ve bestesini, zihnen takib ediyordu. Bu eski operanın provalan hayli ilerlemişti ve Dorina, kostümlü provada, kendi rolünü baştanbaşa ezbere okumağı kararlaştır mıştı. Ayaklarını karyolanın ayakucuna dayadı ve gözleri kapalı, rolünü okudu. Bu iş bittikten sonra, teneffüs hareketine başladı. Nefes alıyor, on dörde kadar sayıyor, nefesini bırakıyordu. Arka arkaka, otuz altı defa, böylece nefes aldı, saydı, bıraktı. Bu hareket, Delmonte metodunun kaidelerinden biriydi. Dorina, bunu senelerdenberi takib ediyordu. Bu hareketi yaptıkça içi rahat ermekle beraber, gözlerinin önünde aydınlıklar uçuşuyordu. Zira, bu teneffüs hareketi, her halde, çok sağlam kalbli insanlara mahsus olsa gerekti. Bu müddet zarfında, kahvaltı, hergünkü gibi soğumuştu. Lâmbayı tekrar yakü; zayıflamamak için yediği koyu pirincunu lâpasını, isteksiz karıştırdı; iri bir salkımdan bir iki üzüm tanesi kopardı, yedi. Zile bastı, yorganı itti. Salvatori içeri gırdiği zaman o, yataktan kalkmıştı. İhtiyar muganniye değişmişti. Aya ğmda, her adım attıkça gıcır gıcır öten, uzun konçlu, güzel ayakkabılan vardı. Bunları, bacaklarının, ağır vücudünü taş:yabilmesine yardım etmek için giyiyor du. Kır saçlı olmağa karar vermiş, başını, çepeçevre, ufak buklelerle süslemişti. Odanın içinde çıplak dolaşan Dorina, ona hitaben: Madam, dedi, locandaki küçük heykeli artık görmek istemiyorum. Salvatori, kollarını havaya kaldırdı. Dorina asabiyetle haykırdı: lArkası var] Vapurların vaziyeti Bursada telefon işleri ıslah ediliyor Bursa (Hususî) Bursa telefon larında esaslı ıslahata başlanmıştır. Evvelâ îstanbul Bursa devresinin Yalovadan Bursaya kadar olan kısmı tecdid edilmektedir. Evvelce pek iyi olmıyan bronz te.l, dçğiştirilerek yerine yeni bakır tel çekilmektedir. Bu suretle îstanbul Bursa arası görüşmelerinin daha düzgün bir şekle gireceği anlaşılmak tadır. Ayrıca buradaki telefon santrali binasma konulan koraportör tesisatı ile de îzmir Bursa arasındaki devreden bir kanalla ikinci bir konuşma yolu temin edilmiş bulunmaktadır. Bu yol da yakmda açılacaktır. Şimdiye kadar Bursa ile îzmir konuşamıyordu. Artık bu tesisatla îzmir Bursa servisi de açılabilecektir. Bu tesisatm Bursa îstanbtıl ve Bursa Ankara arası mükâlemelprine de müessir olacağı anlaşılmaktadır. hakkmı kazanmışlardır. Bu dört kulüb millî küme maçları dolayısile bırbirle rile ikişer defa karşılaşacaklardır. Bunların neticesinde en fazla puvan toplamağa muvaffak olan takım 1938 senesi îstanbul şampiyonluğunu kazanacaktır. Ajanlığın tebliği Futbol ajanlığından: Muhalefeti hava dolayısile 9/1/938 pazar günü yapılacak olan bütün şild maçları tehir edilmiştir. İmkân bulunduğu takdirde Vefa Güneş kulübleri arasında yapılacak olan lik maçı saat 14 te Taksim stadyomunda yaptınlacaktır. alırdı. O sabah gelen mektublann da hepsini okudu ve yorganının üstüne fır latıp attı. Yalnız bir tanesini alıkoydu ve daha dikkatle okudu. Bu mftktub Re ne'den geliyordu. Doris, çabuk öğrendiği fransızcayı çabuk unuttuğu için, mektubu biraz zorlukla söktü. Içinde biraz sevinc duyarak açtığı bu mektub, onu, öteki mektublardan daha fazla öfkelendiri yordu. Rene, evlendiğini ve paraya ihti yacı olduğunu söylüyor, kendisine yaptığı iyilikleri hatırlatıyor, vaktile yazdığı opera için ondan yardım istiyordu. Bu mektubun, Doris'i küplere bindiren tarafı, evvelâ, bu tarzda yüze yakın mektub almış olmasıydı. Dört taraftan bir takım insanlar ortaya çıkıyor, hepsi ondan minnettarlık bekliyorlardı. Muvaffakiyet kazanmağa başlıyalı, herkes ondan birşey ümid eder olmuştu. Para ve nüfuz sahibi olduğu gündenberi, hiçbir iltifata mazhar olmamış, hiçbir hediye almamış, hiçbir yardım görmemişti ki yüz mislile ödemeğe mecbur kalmasın. Rene bu manevî alacaklılann sonuncusu idi ve Doris, ondan, bu hareketi ümid etmiyordu. Kaşlannı çattı, aklı başında, borjuvalaşmış bir Rene tasavvur etmeğe çahştı, fakat daha ileri gidemedi. «Bir kere de menfaat ümidile yazılmamış bir mektub alsam» diye düşündü. Çoktanberi Bazil'den haber alamadr ğı için hırçındı. Avukat Cowen, bıkma Vicki BAUM 69 Onlann arasındar geçerek ırmağa doğru ilerlerken biraz ürküntü duydu. Fakat, etrafı, garib bir alışkanlıkla tanıyor gibiydi. Bu adayı çok sık tahayyül etmişti; şimdi tanımamasın' imkân yoktu. Çahlıklardan, kulağına hışırtılar geliyordu; ve el yordamile ilerledikre, kuvvetle teneffüs eden, bilmedıği gece çiçeklerınin neminı, tazeliğini ve kokusuni' duyuyordu. Doris gökyüzüne baktı; şimdi, bu parlak kubbede, yıldızlar, birbirinin ardısıra, yerliyerinde gczükmeğe baslıyordu. Bunlar, büyük ve güzel yıldızlardı; yabancı, fakat, yurddaki yıldızları sevkeden ayni kanuna tâbi yıldızla.... Doris «hangi yurd?» diye a ı ac düşündü. Durdu, derin, muntazaı nefp«ler aldı. Bu yabancı Ve saf hava ile birlikte, kendi varlığından büyük bir kısr.ıı da dışan attığ'na, gayrijuurî bir şekilde inanıyordu. Bir ağacın 'epesinden bir kus öttü, palmiyelerin sirah, kalın yapraklan bir rüzgârla sallanJı. Doris, kolunu bir palmiye dalına da/adı ve ağacm sallandığını, yaşadığmı, Yazan: Hamdi VAROĞLU yabancı fakat kardeş bir mevcudiyet taşıdığmı hissetti. Bazü'e, öldürücü bir iştiyakla mütehassirdi. O esnad\ otelden, kalabalık bir ses uğultusu geldi. Onu çağınyorlardı. Onların haline için için güldü; fakat gene döndü, aheste adımlarla, sonra daha hızh bir yürüyüşle, otelin ışıklarile aydınlanan yere kadar geldi. Shugers, hoyrat ellerile onu yakaladı. Herhalde meraka düşmüş olacaktı: Benim yanınrcdar. ayrılmıyacaksın. Diye haykırdı. Doris, mutiane cevab verdı: Affedersin. Gece geç vakit odalanna çekildikleri zaman, Bryant'ı, bir köşeye, hasır üstüne kıvnlmış buldular Öyle sızmıştı ki, Doris onu uyandıraıradı. Hayli içmiş olan Shugers, güldü: Bırak canım, dedi, rahatsız ettiği yok ya! Ayakları doJaştı, odanın ortasında bir cibinliğin altında duran demir karyolaya Çevlren: * *» \