CÜMHÜKIYET 13 BMncttesrfn 1937 Biiyük davalar Dünya, eskiye dönemez! Yazan: VVinston Churchill Fransızcada bîr darbımesel vardır: «Birşey nekadar fazla değişirse o kadar kolay aslına rücu eder» derler. Herhalde dünya milletlerinin hüku met şekilleri hakkında şimdiye kadar yapmış olduklan tecrübeler bu sözü tasdik ettirecek mahiyettedir. Bir vakitler krallara uluhiyet derece sinde salâhiyetler verilmişti. Fakat bilâ hare bütün bir milletin mukadderatmı bir kişiye tevdi etmekteki mahzurlann meydana çıkması üzerine daha demokrat idare şekillerine dönüldü. parlrmanter sistemler dahilinde Avnıpanın bazı memleketleri, müthiş inkişaflara mazhar ol dular. Bazıları da bunlardan hiç isti fade etmediler. Bugün için eski hükümdar sülâlerinin icrayi hükumet etmeleri ya büsbütün muhal, yahud da hükümdar mevcud olduğu memleketlerde bunların salâhiyet hududlan son derece tahdid edilmiş bulunuyor. Habsburg'lar, Borbon'lar, Romanoflar, Hohenzolern'ler, Sultan da dahil olduğu halde hep tarihe karışmışlardır. Avrupa artık herşeye tercihan diktatör lerden b şeyler beklemekte ve onlara tapmmaktadır. Bu itibarla bu diktatör lerden ikisini şöyle bir tetkikten geçinnek faydasız olmıyacaktır. Mussolini'den sonra dünya hiçbir zaman eskiye avdet edemiyecektir. Mussolini iktidar mevkiine gelinciye kadar bütün ihtilâl hareketleri, fikirleri ve nihayet sosyalizm hep sola meyletmekte ve libe ralizm'den radicalizm'e, radicalizm'den sosyalizm'e ve nihayet sosyalizm'den de komünizme bir yol açılmakta idi. Bütün Rusyayı istilâdan sonra Avrupa ve bilhassa Almanya ile Italyaya da sirayet istidadını gösteren komünizme karşı bu iki memleketin yapmış olduklan müca deleyi uzun uzun anlamtağa hacet yok tur. Bunu her münevver pekâlâ bilir. Yalnız şunu söylemek kâfidir ki, Italya bilfnl bolşevik olmuşken onu bu halden kurtaran Mussolini olmuştur. Bundan sonra faşizmin bir gece içinde nasıl doğduğunu da anlatmağa lüzum yok. Fakat bunu doğuranın da gene Mussolini'den başka biri olmadığmı kabul etmek lâzım. Faşizmin doğuşu; demokrasinin ister sağa ister sola, yani çekilen her tarafa dönmeğe müstaid bir rejim olduğu tahakkuk ettikten sonra vuku bulmuştur. Bilhassa Italyada Mussolini'nin iktidar mevkiine gelişi bütün ttalyan halkının görüş zaviyelerinin değişmesini mucib olmuştur. Memleket de, idare şekli de, halkm düşünüş ve hareket ediş tarzı da eskiye nazaran müthiş bir inkılâb geçir miştir. Tarihte böyle kökünden değiştirici bir safhaya raslamak mümkün değildir. Belki bu değişme devresinde halk, hür riyetini kaybetmiş, fakat herhalde Italya kurtanlmıştı. İktidar mevkiine geldikten sonra bü tün siyaset kâhinleri Mussolini'nin uzun müddet iş başmda kalamıyacağını söylemişler ve yazmışlardı. Az zaman zarfında mevkiini muhafaza edebileceğini is pat eden Mussolini 1920 den 1937 yılına kadar memlekette öyle kökleşmiş, öyle tutunmuştur ki o çckilmek istese halk onu bırakmıyacaktır. Bu itibarla onun kuvvet ve kudretini küçük görmek bü yük bir yanlıştır. Çünkü bu adam cesur, anlayışlı, nefsine hâkim ve müthiş inadcı bir şahsiyettir. Hitler'e gelince, onun hakkında he nüz katî bir fikir dermeyan edilemez. Çünkü henüz katedeceği merhaleler vardır. Bugün bizi kimse temin edemez ki, o, Almanlan bir harbe daha sürüklemiyecektir. Belki de Alman izzetinefis ve gururunu lâyık olduğu mevkie çıkardıktan sonra Almanlan milletler ailesinin şerefli bir azası olarak bir kat daha yükseltecektir. Bu da kat'î olarak kestirile mez. Tarih, Hitler'i ya bir kahraman, yahud da bir ucube telâkki edecektir. Maamafih Hitler'in fena yolu tercih edeceği hakkında da elimizde kat'î bir mikyas yoktur. Şimdilik iyi tarafının galebe çalacağını ümid etmek de fazla nikbinlik addolunamaz. Hitler, Alman müfekkiresinden ümidsizliği silen şahsiyettir. Alman ordularının inhizamını ve koskoca bir milletin inhidama doğru sürüklenişini müteakıb işbaşına gelen Hitler, Almanyayı Avrupanın en kuvvetli milletleri seviyesine çıkarmıştır. Hatta Büyük Harbin neticelerini Alman milletinin lehine bile çevirebilmiştir. Öyle ki galibler mağlub, mağlublar galib mevkiine çıkmışlardır. Hitler işe başladığı zaman, Almanya, müttefiklerin ayaklanna yatmış vazi yette idi. Belki bir gün gelip Hitler, Avrupadaki milletler bakayasmın Alman yanın ayağına kapanmış olduğunu göre cekrir. Bütün bu hâdiseler dünya tarihinde bir misli daha görülmemiş derecede büyük işlerdir. Hitler iktidar mevkiine geldiği zamandanberi Goering ile bırlikte gizliden gizliye silâhlanma işini öyle bir meharetle idare etmiştir ki, dünya, bundan haber dar oluncıya kadar Almanya, dünyaya kafa tutacak vaziyete girmiş bulunuyor du. Hitler, halka vadettiği iki şeyi, yani Almanyayı Avrupada eski mevkiine çıkannayı ve memleket dahilindeki işsizliğin önüne geçmeyi çok az zamanda ba şarmış bulunuyordu. Hitler'in tevessül ettiği usuller artık ortadadır: Almanyayı silâhlandırmak suretile eskî mevkiine çıkarmak ve işsiz lere silâhlanmak bahanesile iş bulmak. 1933 tenberi Almanya bütün ener jisini yalnız askerî hazırlıklara hasret mekle kalmamış, mekteblerden tutun da bütün müessesatta bu hazırlığın propa gandasmı yaparak milleti harbcu hislerle beslemiştir. Fakat halkı bu ihtiraslara sevkeden adamm acaba kendi şahsiyeti ne merkezdedir? Toz ve toprak içinde yuvarlanan bir milleti, yerinden kaldırarak başına geçen bu adamın acaba kendi hisleri nasıldır? Nefret ve intikam hisleri mi taşıyor, yoksa muvaffakiyete ermiş olmak itibarile enerjisini başka kanallara mı sevk arzusundadır? Bu sualler dünya memleketlerini idare eden bütün siyaset adamlan hakkında sorulabilir. Hitlerle karşıkarşıya geçip konuşan lar, onun son derece soğukkanh, malu matlı ve her işte erbab bir adam olduğunu tasdik etmektedirler. Etvar ve hare kâtının son derece nazik ve tebessümü nün insanı derhal yatıştıran bir cazibesi olduğuna da asla şüphe yoktur. Hitler son nutuklarında bütün cihanı Alman yanın sulhperver emeller beslediğine iknaa uğraşmış, bu yolda teminat vermiş tir. Bunların hakikat olup olmadığmı bize zaman gösterecektir. Şimdilik Almanya, karada ve havada müthiş kuvvetlenmiş, işi denizlerde kuvvetlenmeğe dök müştür. Bakalım o sahada ne mertebeye vâsıl olacak? Lik maçları tehir edildi İhtilâf halledilmeden maçlar yapılamıyacak îstanbul lik maçlarınm başlıyacağı bir sırada Futbol federasyonu tarafın dan tanzim edilen fikstürle birinci ve ikinci lik takımları için yapılan lik taksimatı yüzünden çıkan ihtilâfın federasyonla îstanbul bölgesi arasında bir mesele doğurduğunu yazmıştık. tstanbul mıntakası birinci likten aşağı indirilen Hilâl takımile, talimat name mucibince birinci like geçmesi icab eden Altınordunun ikinci likte bı rakılması yüzünden karışan tstanbul lik maçları meselesi nihayet umumî mer keze aksetmiştir. Futbol Federasyonu, umumî merke zin vereceği karara intizaren îstanbul bölgesine gönderdiği bir telgrafla lik maçlarınm bu hafta tehirini bildirmiştir/ îstanbul bölgesi de federasyonun bu kararım alâkadar kulüblere tamim et mistir. Kulüblertn haklı vaziyetleri düzelinciye kadar lik maçları başlamıyacaktır. Çırağan sarayının tamiri işi Akademi direktörü bu hususta izahat veriyor Meşhur Çırağan sarayının tamirinin takarrür ettiği yazılmıştı. Tarihî bir bina olan sarayın tamir işinin Güzel San'atlar Akademisine verileceği hakkındaki ha berler üzerine vaziyeti Akademi müdü ründen soran bir muharririmize Bürhan Toprak şunlan söylemiştir: « Bize bu hususta bir müracaat vaki olmamıştır. Bektebde bir mimarî bürosu vardır. İcab ederse bu büro sarayın tamiri işinde fikrini söyler ve çalışır. Esas itibarile tamir işinin mektebimize verildiği doğru olmadığı gibi, tamir edildikten sonra bu saraya Akademinin nakli haberi de yanlıştır. Çünkü bu sene içinde bulunduğumuz binaya30 bin lira sarfedilerek yeni inşaat yapılmıştır. Böyle birşey mutasavver olsaydı, bittabi bu masrafın yapılmaması icab ederdi.» Baş ve diş ağrılarına karşı muafiyet demektir Nafileyere veçaresivarken niçin ıstırabçekmeli Bir tek kaşe GRiPiN Beyoğlu Tahsilât Fırtınanın yaptığı tahribat (Bajfara/ı 1 inci sahifede) Karadeniz limanlanndan gelen telgraflar, orada şiddetli bir fırtına hüküm sür düğünü bildirmektedir. En muannid ağrıları, En kısa zamanda Kesmeğe kâfidir. Icabında günde 3 kaşe alınabilir. Isim ve markaya dikkat. Taklidlerinden sakınınız. Müdürlüğünden: Ankarada da lik maçları tehir edildi Ankara 14 (Telefonla) Bu hafta yapılması mukarrer olan Ankara lik maçlan, Ankara bölgesinin teşebbüsile iki hafta sonraya bırakrlmıştır. Fırtınanın yaptığı kazalar Tramvay şirketi hakkında yapılan şikâyetler Son zamanlarda Tramvay şirketinln kontrollar, vatmanlar ve biletçilerile muhtelif smıf atölye işçileri îş dairesine müracaatle şirketin iş kanununun hükümlerine aykırı hareketlerinden şikâyet etmektedirler. İş dairesi de bütün şikâyetler gibi bunları da tetkik etmekte bulunmuş ve şirketten bu meseleler üzerinde izahat istemiştir. Şirket bu şekilde, hakkında şikâyet yapıldığmı duyunca şikâyette bulunan memurlar hakkında derhal tahkikat yaptırmış ve onlardan resmî dairelere niçin şikâyette bulunduklarını sormuştur. İş bu kadarla da kalmamış, memur ve müstahdemlere şirketin en son ce zası olan «son ihtar> verilerek^ bundan sonraki cezanın doğrudan doğruya tard olduğu bildirilmiştir. Bunun üîfcrLne bu eezayı alâft me murlar, düştükleri müşkül vaziyeti dün tş dairesine bildirmişlerdir. îş dairesi dün bu müracaatleri tesbit etmiştir. mtmıınınıııııııııııııiııııifiıtıııııınııııııııııımıınıı Türk bayrağmı hâmil Türkân vapuru Mudanyada karaya oturmuştur. Kazazede gemi Zonguldaktan 800 ton kömür hamulesile Mudanyaya gitmiş bulunu « • yordu. Orada hamulesinden 620 tonunu boşaltmış ve mütebaki 180 tonu da bo şalürken fırtınaya tutulmuş ve bu kaza vukua gelmiştir. Gemi kendi vesaitile kurtulmağa uğraşmış ise de baş tarafında büyük bir yara aldığmdan Gemi Kurtarma şirketinden tahlisiye vapuru istemek mecburiyetinde kalmış, Gemi Kurtarma şirketi de Hora vapurunu göndermiştir. **• Niyazi kaptanın idaresindeki balık yüklü iki tonluk motör, Rumelihisarmda Mezarlıkburnundan geçerken dalgalann tesirile karaya düşmüş, ve kayalara çarparak batmıştır. Motördekiler kurtanl mıştır. * * • Geceyarısı Bebekte tramvay caddesi ortasındaki büyük ağacın dallan kopmuş ve yere düşmüşse de insanca zayiat ol mamıştır. *** " ''' Odun yüklü Niyazi kaptanın yelken lisi geceyarısma doğru Anadolukavağı önlerinde seyrederken fırtınaya tutulmuş ve sahile kayalar üstüne düşmüştür. Devrîye polisler kazayı görünce imdada koşmuşlar ve tayfalan kurtarmışlardır. A radan on dakika geçmeden de yelkenli batmıştır. Zeki Ali Kaptanm Galata Maliye S.ubesine 933 934 yılları kazanc ver . gisinden olan 846 lira 30 kuruş borcundan dolayı 1862 tarihinde İngilterede yapılan ve îstanbul Deniz Ticaret kütüğünün 289 sayısmda mukayyed 831 gayri safi ve 468 safi rüsum tonilâtosunda ve 22000 lira kıymetinde Sami vapurundaki yüz pay itibarile 65 payı tahsili emval kanununun hükümlerine tevfıkan alenî müzayede suretile satılacaktır. TaJib olanlarm 5/11/937 tarihine raslıyan cuma günü saat on dörtten sonra % 7,5 pey akçesile Beyoğlu kazasında müteşekkil îdare heyetine başvur maları ilân olunur. (7047)' îstanbul Nafıa Müdürlüğünden: 2/11/937 salı günü saat 15 te îstanbulda Nafıa Müdürlüğünde (2765,05) lira keşif bedelli îstanbul Gümrük Muhafaza Deniz Merkezi binasında yapılacak tamirat işleri açık eksiltmiye konulmuştur. Mukavele, eksiltme, Bayındırlık işleri genel, hususî ve fennî şartnameleri, proje, keşif hulâsasile buna müteherri diğer evrak dairesinde görülecektir. Muvakkat teminat (208) liradır. İsteklilerin en az (2000) liralık bu işe benzer İş yaptığına dair gösterecekv leri vesika üzerine Nafıa Müdürlüğünden almış olduğu müteahhidlik ve Ticaret Odası vesikalarile gelmeleri. (7015)' Uludağa kar yağıyor Bursa 14 (Telefonla) §ehre üç gündenberi fasılasız yağmur yağmaktadır. Uludağ ve eteklerine k#r düşmüştür. Hava çok soğumuştur. Bursa ovasındaki 10 milyon metro mikâbhk su havuzu, dağlardan inen sulan zaptetmiştir. Maamafih, yağmur bu gece de devam ederse, su, kanallara verilecektir. Havre limanında vapur kazası Havre 14 (A.A.) Leon Mar gan vapuru, Lacarosse'da demirlemiş olan Visma adındaki Letonya bayrağmı hâmil vapura bindirmiştir. Visma vapurunda büyük bir rahne açılmışsa da vapur batmamıştır. Bunun üzerine, Pennvvitz, büyük otomobile binip önden gitmeği düşündü. 24 numaralı ajanı, Polis Müdürünü ve zabıta memurlanndan ikisini yanına alacaktı. Hennings de, Matmazel Belkis Mahmud, avcı kıyafetli casus ve müfettişlerden birile öteki otomobile binecek, Salzburg'da onlara yetişecekti. Verilen bu karar hemen tatbik edildi ve büyük otomobil, gecenin karanlığına dalıp kayboldu. Hennings, plâ nını hazırlamıştı. Avcı kıyafetli casusu yolda muhafazaya memur olan müfettişi, şoförün, tamir işini bir an evvel bitirmesine yardım etmek üzere kasabadaki makinisti çağırması için oraya gönderdi. Fransız casusu, otelin arka odalarından birine kapatılmıştı. Müfettiş, kasabaya gitmek üzere yola çıkar çıkmaz Hennings, otelin kapısını açtı ve kendisini orada bekliyen Sybil'i çağırdı. CasuSun salona girmesi akabinde cereyan eden hiç beklenmedik hâdise onu fena halde şa şırtmıştı. Adamın, doğrudan doğruya kendi yanına oturmayıp 24 numaralı ajanın masasına gitmesinin nasıl bir mucize eseri olduğunu düşünüyor, bir türlü bu hale mâna veremiyordu. Hennings, yanına gelen Sybil'e: Matmazel, dedi, lutfen teşrif edinîz, otomobilin yanmda bekliyelim. Sybil, otelden çıktı. Hennings, onu hemen binanın yan tarafına doğru götürdü ve kulağına fısüdadı: Sybil, derhal kaçmak lâzım. Avcı ile beraber, hemen İsviçre istikametinde kaçacaksm. Kendisine, hayatını kurtaracağımı vadettim. O, seni hududdan geçirecektir. Beni biraz burada bekle... Sybil'i orada bıraktı; binanın etrafını dolaştı ve muhafızlara, bulunduklan noktanm aksi cihetinde de biraz dolaşmaları emrini verdi; sonra, mahpusun penceresine bir iki çakıltaşı attı. Avcı, pencereden göründü. Hennings, yavaş sesle: Çabuk, dışarı çık, dedi. Adam, dış merdivenden süratle indi; Hennings, alelâcele ona şu talimatı verdi: Demin, salonda sizi bekliyen ka dmla beraber, hemen buradan uzaklaşacaksınız. Beş dakika sonra takibinize çıkacağım, fakat, buradan bir kilometro ileride, seni tevkif ettiğim noktada, size yalnız başıma ben yetişeceğim. Evet efendim. Bu kadını beraberinizde İsviçreye götüreceksiniz. Başüstüne, kumandan. Sybil ve Fransız casusu, karanhklar içinde gözden kaybolur kaybolmaz Hennings, hudud muhafızlarına doğru koştu ve haykırdı: Çabuk, bu tarafa gelin; mahpus, odasından kaçtı. Şu istikamete gittiğini gördüm. Bu emri verdikten sonra, hudud mu • hafızlarının karargâhına seğirtti; şimal ve cenub istikametlerine ikişer muhafız sev* ketti. Ormanda gayet sıkı bir araşbrma yapıp, firariyi mutlaka yakalamalarını emretti. Askerler, fırladılar. Hennings, kaçakların, bu sayede, tehlikesizce Rhin hududunu tutacaklarını ümid ediyordu. Kendisi de, Sybil'in ve Fransız casusunun kaçtıkları istikamette ilerlemeğe ba§ j ladı. Kalbi çatlıyacak gibi atıyordu. Casusun, izini belli etmeden, Sybil'i, tehlikeli hududdan dışan çıkarmağa muvaffak olacağmı umuyordu. Muayyen yerde onlara yetişti. Casusa: İsviçre toprağını tutacağına emin misin? diye sordu, yolun şimaline ve cenubuna birer müfreze gönderdim. (Arfcasi var) Alman manevTalarma iştirak eden motörlü kıtaata mensub motosikletli bir asker yolda benzin alıyor. ben, du. Fakat oturmağa vakit bulamadı. Dama oynıyan iki zabıta memuru, üstüne çullanmışlardı. Adamı derhal tevkif ettiler; ayni zamanda, müfettişler de, 24 numaralı ajanı yakaladılar ve bileklerine tekrar kelepçeleri geçirdiler. Birdenbire, Frankl'm sesi işitildi! İkisini de dibdeki küçük salona götürün! Bu işler o kadar çabuk görülmüştü ki, öteki müşteriler, cereyan eden hâdiseyi görecek kadar vakit ancak bulabilmişlerdi. Miralay Von Pennwitz merdivenden inerken, Hennings de, kapıdan içeri giriyordu. Pennwitz ona işaret etti: Gel, azizim, dedi. îş yoluna girdi. Sifreyi çalanm Groener olduğu ve Frankl'm, Matmazel Belkis Mahmuddan haksız yere şüphelendiği artık sabit ol muştur. Elimizde delâil var. Kendisini Viyanaya kadar götürmek ve bu yorucu seyahatten dolayı da, kadmcağızdan öziir dilemek lâzım..^ Avdete karar verildi. Viyanaya, bir an evvel varmak ve mücrimleri divanı harbe teslim etmek icab ediyordu. Şoförlerden biri, manyetosunun iyî !şIemediğini ve tamirinin yanm saat süreceğini söyledi. nezaketlet Müsaade eder mhînîz? diye SEHER VAKT Maurice Dekobra 47 Hamdi Varoğlu Sybil, Hennings ile birkaç dakika konuşması için her şeyi fedaya razı idi. Ona, kendisini masum göstermek için yalan yere şehadet etmekle, çok yerinde ve doğru bir iş yaptığmı söyîemek istiyordu. Kocasmm intikammı almağa ve onun idammdan mes'ul tuttuğu sefili cezalandırmağa çalışmak bir cinayet miydi? Sybil, bira ve hakve lekelerile dolu eski gazetenin sahifelerinı, ikinci defa olarak çeviriyordu. Başını kaldırdıkça, karşısmda polis müdürünü görüyordu. Frankl, bir köşede duran portmantonun arkasında bir müddet gizlendikten son ra tekrar salona girmiş, jsrarlı bir şekilde onu göz hapsine almıştı. Bu adamın ba kışları, genc kadını korkudan donduru yordu. Frankl'in, kendisine karşı gizlice düşmanlık beslediğini hissediyor, onun bir şeyler sezmesinden korkuyordu. Fransız casus otele girdiği zaman işin alacağı rengi düşünerek büsbütün korkuya kapılıyordu. 24 numaralı ajanın, otelde söylediği sözler hâlâ kulağmdaydı: «Avcı kıyafetli adam, size müracaat elmesi lâzımgeldiğinden malumatlı bu lunacakbr. Şapkasmı sizin yanınızdaki masanın üstüne koyacaktır. Siz de, kâğıdları şapkanın altına sürüvereceksiniz.» Avcı, şifrenm sureüni hâmil olan kimsenin, şu dakikada mevkuf bulunduğunu ve kendisine hitab ettiği takdirde, vazi yetini tamir kabul etmez bir şekilde bozacağmı, adeta idam karannı imzalamış olacağını bittabi bilemezdi. Birdenbire otelin kapısı açıldı; içeriye bir adam girdi ve kendi halinde bir müşteri gibi «akşamlar hayrolsun» diye, usulen, salonda oturan öteki müşterileri selâmladı. Dama oynamakla meşgul iki polis memuru, ellerindeki taşları bıraktılar. Kapının sağında ve solunda oturan iki müfettiş, portmantonun arkasındaki masayr işgal eden Frankl ile bakıştılar. Otelci, aldığı emirler mucibince, yeni gelen müşterinin selâmma, ayni şekilde güler yüzle mukabele etti. Avcı, kahverengi ceketli adamın orada oturduğunu görmüştü. Masaların arasından geçerek, aheste bir yürüyüşle onun bulunduğu tarafa doğru ilerledi, tereddüd etmeden bir iskemle aldı ve 24 numaralı ajana hita sor * Yazan: Çeviren: Korkuyorum! Münderecatımızın çokluğundan Server Bedi'in romanını yartna bırakmak zaruretinde kaldık. Karilerimizden özür dileriz. i