CUMHURİYET 22 Ağustos 1937 !Niçin, neden, anlıyamadım!.. Geçen gün birinci mevki bir Maçka Beyazıd tramvayında, iki kişilik kanepelerin biriiKİe tek başına oturuyordum. jYeni gelen sinema mecmualarına göz gezdiriyordum. Bir aralık elimden mecmuaların biri kaydı. Onu alaynn diye eğildim, gözüm yerde bir beyaz kâğıda İhştL Cebimden düşmüş zannile heyecanîa aldım. Baktım ki benimle alâkası yok. Adresi yazılmamış ve kapatılmamış bembeyaz bir zarf.. İçerisinde bir mektub.. Kime Vıitab ediliyor, meçhul.. Elkab yerinde hiç birşey yoL. Alhnda da karışık bir imza.. Benim okumaklığım değil ya, nveshur grapbologie mütehassıslannın bile bundan bir mana çıkarmalan imkânı yoL. Fakat mektub entcresan.. Pek fazla hususî olmıyan bir vaziyetten bahset tigini ilk birkaç sahrmdan anladıgım için okumağa devam etmekte mahzur gör medim. Bugün de onu neşirden kcndimi alamıyorum... «Ankaraya gibmezden evvel, Celileye tekrar telefone ettim. Gene her zamanki gibi, beni bir takım manasız sözlerle o yaladı. En nihayet « o halde önümüz deki değil, daha öbür pazara görüşü riiz!» cümlesile veda ettL Ben dc «Pekâlâ.. Öbür pazara !» diye telefonu kapadım. O akşam trene bindim. Ankarada görulecek miihim rçlerim vardı. Onların arasında bile hep o, öbür pazan düşündüm. Bir de erkekleri beğenmezler.. Halbuki benim gibi çocuk kadar saf ve köpek kadar sadık niceleri vardır. Kararlaştırdığımız pazann arifesi, cumartesi akşamı, erkenden eve geldim, biraz yorgun, fakat memnun ve müste rüı yatağa uzandım. Uyandığun vakit, geceyi çok tatlı rüyalarla geçirmiş olduğumun farkmda idim. Lâkin teferrüatı kat'iyyen hatorlamryordum. Derhal banyoya koştum. Bir taraftan duş yapıyor, bir taraftan da ahengini pek de uyduramadığım şarkılar söylüyordum. Tıraş olurken her iki yanağunı da biraz derince kestim. Fazlaca kan akma sma rağmen pek de aldırmadnn. Bilâkis bunu öbür pazara yetişmiş olmaklığımın bir kefareti, bir sadakası gibi telâkki ettim. Vakit daha erken.. Celileyi şimdiden rahatsız etmenin manası yok.. Hele bir kahvaltı edeyim.. Karnrmı doyurduktan sonra daha emin makineye yaklaştım. Celilenin numarasına aid rakamlan çe virdiğim rnuhakkak oldugu halde bilmem neden karşıma başkası çıktı ve beni bir mükemmel azarladı. Yuvarlağı tekrar beş defa döndürdüm.. Bu sefer de «vun, vun!» diye zonklamalar!. Demek konuşuyor.. Biraz durdum, çok şükür bu defa kulağıma Celilenin tatlı sesi geldi. Bonjour, nasılsmız? Teşekkür ederim, siz nasılsmız.. Seyahatiniz güzel geçti mi?.. Kusura bakma, acele evden çıkmak meoburiyetindeyim, bir arkadaşıma söz verdim de!. A.. Nasıl olur, bugün için buluşmrya karar vermemiş miydik? Sahi.. Fakat sözleştiğimizi unut tumdu.. E.. Aşkolsun bunu senden bekle mezdim.. Niye beklemezdin anlıyamadım. O kadar büyük bir hata mı yaptım?.. Hayır hata değil amma, zannediyordum ki.. Rica ederim, beni meşgul etme.. Zaten geç kaldım.. Biraz durdum. Sonra ben de yüksek perdeden çıkifmıya karar verdim: Oraya geç kaldığma o kadar telâş göstereceğine verdiğin sözü tutsaydın, daha iyi ederdin! Baktım yumuşadı: Affedcsin, danlma.. Ne yapalım, bu işi nasıl düzeltelim?. Ha.. Belki ar kadaşımı atlatıran.. Biraz sonra sana telefon ederim.. Pekâla.. Tam yarım saat masanın başından aynlamadım. Hiçbir iş yapamadım. Giyi jıemedım bile.. Ancak aradan kırk da kika geçince telefon çaldı. Celilenin tatlı sesi gene kulaklanmda çınladı: Maatteessüf uzaktan meseleyi halledemedim. Muhakkak kendisini gidip görmem lâzım.. Sen nekadar daha ev desin.. îyi.. O halde iki saat sonra seni gene aranm.. Bir müddet masanm başmda öylece oturdum kaldım. Tam dolabdan elbise lerimi almak için kalkıyordum ki telefon çaldı. Dostlarundan biri öğle yemeğine çağınyor.. Tabiî kabul etmedim. Boyunbağımı takarken gene makine çıngırdadı. Başka bir ahbabım öğleden sonra otomobil gezintbine davet ediyor. Gelemiyeceğimi söyledim.. Arkasmdan beş çayma iştirakim ricası.. Daha sonra akşam yemeği daveti.. Tabiî hepsine red cevabı verdim. Fakat iki saat geçriği halde Celileden hâlâ ses sada yok.. Karnım da fena halde acıkmıştı. Tam dışarı çıkacağım sırada telefon beni kapıdan döndürdü. Celile, buluşmak için ne zaman vaktim müsaid oldugumı soruyor.. O ane kadar müthiş sinirlendiğim halde birden kuzu gibi oldum.. Ne vakit istersen! Cevabım bastırdım. Heyhat, gene muayyen bir saat söylemedi. Ben sana öğleden sonra telefone ederim! Dedi. En yakın bir lokantada çok hızlı bir yemek yedim. Bazı lokmalan çiğnemeden yuttum. Hemen eve koştum.. Saatlerce bekledim.. Hain makine kar şunda sessiz, sadasız put gibi duruyor.. Derken kapı çalındı.. Oh çok şükür.. Telefon etmeğe de hacet görmeden Celile kendisi geliyor.. O sevincle kapıya koştum.. Heyhat. Bizim Faruk değil mi? Tabiî suratım derhal asıldu Halbuki çoouk, gayet nazikâne bir maksadla gelmiş.. Akşam birkaç aileyi «Tepebaşı» bahçesine davet etmiş, beni de beraber almak istiyor.. A.. Artık bunu reddedemem doğrusu.. Muhakkak gitmeliyim.. Hem de Celi leye bir ders olur da, bir daha bu kadar naz etmez.. Yemek de «Regence» da yenecek.. Âlâ.. Fakat «Regence» da Faruğun davetlileri olarak karşnna kim çıksa beğenir sm?.. Celile, annesi, kız kardeşi ve erkek kardeşi.. Kız, bu tesadüfe nekadar güldü, Tahmin edemezsm.. Az kaldı, katılacaktı. Lâkin nekadar da güzelleşmişti sormaî.. Masada benim yanımda oturdu. Müte madiyen benimle konuştu, Fanıkla hiç meşgul olmadı. Bahçede de hemen hemen numaralardan birine dikkat etmedik gibi.. Hep birbirimizle meşgul olduk. Varyete bittikten sonra Taksime kadar yürümek oradan bir arabaya binmek kararını verdik. Yolda Celile koluma girdi. Annesi, krz kardeşi, erkek kardeşi ve Faruk önden gidiyorlardı. Bir sırasını getirip kendisine oldukça aşikâr bir surette evlenirsek çok mes'ud olacağımızı anlattım. Kız, «Regence» deki tesadüfümüze ol duğu kadar buna da güldü. Ayrılırken her zamankinden büsbütün başka bir tarzda elimi sıktı ve: Ben size, dedi, o mesele hakkında telefon eder, fikrimi söylerim. O gün bugün gene kendisinden ses sada yok.. Ben de belki bir red cevabı alırun korkusile telefone edemiyorum! Celiledeki bu kararsız hareketler, manasız nazlar ve her işini mütemadiyen telefonla halletmek merak; neden; bu istiskallere rağmen bende işı biı izdıvaca götürecek kadar ona düşkünlük niçin? Ben anlıyamadım, sen izah edebilirsen, kuzum bana derhal cevab yaz!» Mektub, herhangi bir kaza neticesi hitab edilen adama gitmeyip benim elime geçtiğine göre bunun hakkında benim bir mütalea dermeyan etmekliğim lâzım amma, doğrusunu isterseniz haleti ruhi yesi bu kadar karışık bir gene kıza ve iradesi bu derece zayıf bir delikanlıya şimdiye kadar pek tesadüf etmedigim için bütün bu «neden?» lere ve «niçin?» lere sebebiyet veren hâdiselerdeki esran ben de çözemedim doğrusu! Ahmed Htdayet Mektebler RADYO ı Belediyeye bağh olan müesseseler Maarif Vekâletine bağh olmadıkları halde memleketin kültür seviyesinin yükselmesi için tedrisatla uğraşan birçok müesseseler daha vardır. Bunlardan bir kısmı Istanbul Belediyesine bağhdır. Birinci olarak Galatada, Perşembepazarmda çocuklar kurtarma yurdudur. Bu müessese, ahlâkı tereddiye yüz tutmuş, cemiyet için ileride ciddî bir tehlike teşkil eden çocukları yolundan çevirmek ve onlan cemiyet için faydalı birer insan haline getirmek maksadile kurulmuştur. Bu müesseseye, diğer maarif müesseselerinde olduğu gibi çocuklar kendi arzularile ve yahud da velilerinin direktifi üzerine yazılamazlar. Buraya, esrara müptelâ, yankesicilik, hırsızlık, kapkaççılık, kaldınmcılık ve kumarbazhk cürümlerile suçlu, cemiyet ve aıle otoritesi tanımıyan serseri ve poliste sicilli olanlar ve bunlarla oturup kalkan bedbaht çocuklar kabul edilir. Bunlardan gayri adliyenin gönderdiği ve cürmü meşhudla yakalananlar da kabul edilir. Bu gibi talebeler yurda girdikten sonra orada sıkı bir kontrol altında ders görürler. Ders haricindeki za manlannı da kendileri için açılmış olan atölyelerde çahşmak suretile iş ve san'at öğrenirler. Bu suretle bu çocuklara cemiyet içinde meşru bir şekilde itibar ve gene meşru şekilde bir kazanc yolu temin edilir. Yurddan çıkmak için bitirilmesi lâzım muayyen bir zaman yoktur. Çıkış, ancak istidad ve zekânın inkişafma bağhdır. Burada bir senede ıslahı hal eden serseri çocuk görüldüğü gibi üç senede ıslahı hal edemiyen, bir zerre esrar için her türlü fenalığı göze alan çocuklar da görülmektedir. Kâşif Marco Polo bir Çinli Prensesi sevmiş miydi? Bazıları Garry Cooper'in çevireceği filmin senaryosunun hakikate uygun olmadığmi söylüyorlar Bundan üç ay evvel Holivud'dan bazı haberler sızmıştı: Meşhur kâşıf Marco Polo'nun hayatını gayet interessant bulan Douglas Fairbanks, bu fedakâr seyyahın maceralarını filme çekmek ve başrolü de bizzat kendisi oynamak istiyor! Bu havadis tabiatile herkesin zihninde büyüdü ve Douglas'ın tıpkı «Bağdad Hırsızı» gibi mükellef dekorlu bir kordelâ vücude getireceği tahmin edildi. Biraz sonra maatteessüf bu tahminler boşa çıktı ve Douglas fikrinden vazgeçti. İşe Samuel Goldwyn, Holivud'un en büyük filim âmili el koydu. Hemen bir senaryo hazırlanmasını emretti ve başrolün Garry Cooper'e verilmesini kararlaştırdı. Buraya kadar herşey yolunda gitti. Çünkü Garry Cooper zeki, atlet vücudj lü, kadın erkek bütün sinema meraklıları Amerikalılann yapmakta olduğu Marnın sevdiği bir şahsiyettir. Fakat senar co Polo filminde baş rolü oynıyacak yoda Garry'nin temsil edeceği Venedıkli olan Garry Cooper'in «Cumhuriyet» e hediye etmiş olduğu bir resmi gemki Marco Polo'nun bir Çınli prensesle seviştiği tasrih edildiği gibi bu prenvukua gelmişti. ses rolünü de sinema payitahtına NorveçHakikat bu vaziyetteyken Amerika ten yeni getirilen gene artist Gigrid Gulılann tarihî esaslan değiştirmeleri Amirie'nin oynıyacağı tesbit olundu. ante'in gücüne gitmiş.. Galiba bu mu Bu haberler şayi olunca Fransız mu harririn sinema ne demektir, meşhur inharrirlerbden Amiante işe kanştı. Çün sanların hayatları ne suretle roman şeklikü bu yazıcı bizzat Marco Polo'nun ne sokulur, bunlardan haberi yok.. Eğer Ceneve zindanlanna Cenevizliler tara böyle muhayyel bir prenses icad edilip fından hapsedildiği zaman yazdığı eser de kordelâya kadın sokulmasa o eseri den mülhem olarak bir kitab neşretmişti. hangi memleketin halkı zevk ve heyecanVenedikli kâşifin hayatını adamakıîlı la seyreder.. tetkik eylemişti. Evet, Marco Polo o zaBunlan da bir tarafa bıraksak, hangi man Çin tahtında hüküm süren Türk hâ piyeste, hangi opera veya operette tamakanile çok dost olmuş, senelerce onun sa mı tamamına tarihî hakikatlere riayet erayında kalmıştı. Lâkin gerek taassubu, dilmektedir. Vak'anın esasından tutun da gerekse esas karakteri dolayısile pek o kıyafetlere, tavır ve hareketlere, sözlere kadar kadmlara düşkün değildi. Hatta ve saireye kadar herkes bildiğini yapıCenevizlilerin elinden kurtulup da tekraı yor ve bumunun doğrusuna gidiyor.. vatanma döndüğü vakit ki o zaman 50 Çinli prensesin işe kanşmasile hiç şüpheyaşındaydı evlendi. Bu izdivac da bir siz Marco Polo filmi fazla bir charme aşk neticesi değil, herkesin geçtiği bir kazanacakbr. Fakat bu, Fransız muharyoldan kendisinin de gitmesi lâzım gel riri Amiante'in sözlerinin doğruluğundan diği kanaatinde bulunmasından dolayı kimseyi şüpheye düşürecek değildir. Rti aksamki profifram ISTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havı dis 13,00 Beyoğlu Halkevi gösterit ko taxafmdan bir temsil 14,00 SON 18, plâkla dans musikisi 20,00 Müzeyyen ' arkadaşları tarafından Türk musikisi • halk şarkıları 20,30 Ömer Ri2a tarafın dan arabca söylev 20,45 Muzaffer ve ar kadaşları tarafından Turk musikisi ve ha sarkılan (Saat ayan) 21,15 ORKES TRA 22,15 Ajans ve Borsa haberleri ' ertesi günün programı 22,30 plâkla so lolar, opera ve operet parçaları 23,ı SON. VTYANA: 18.25 karışık yayın 20,35 OPERET YA YINI 22,50 gramofonla eski haberler 23,15 muhtelif haberler 23,35 MUSİKİ 24,20 haberler, gramofonla dans hava ları. BERLİN: 20,35 ŞARKILAR VE MUSİKİ 21,05 ŞA VE ORKESTRA KONSERİ 23,05 hav haberler, spor 23,35 Berlin şenlikleri24,ı DANS HAVALARI. PEŞTE: 18,25 ORKESTRA KONSERİ 19,35 koı ferans 20,05 ORKESTRA KONSERİ 21.05 spor, piyes, haberler, spor 23,05 P YANO KONSERİ, ÇINGENE ORKESTRA SI 24,20 cazband takımı 1,10 son ha berler. BUKRES19,05 KONSER 20,25 konferans 20/ SAN KONSERİ 21,15 eğlenceli konser 22.35 hava, haberler, spor 23 gramofon konser. BELGRAD: 18,05 KORO KONSERİ 19,05 halk şa kıları, gramofon. ulusal yayın 20 55 KOÎ SER 21,45 haberler 22,05 ŞARKILA' DANŞ MUSİKİSİ 23,05 haberler 23; MUSİKİ ve DANS HAVALARI. LONDRA: 18,05 ORKESTRA KONSERİ 18.50 ko nusma 19,05 KARIŞIK MUSİKİ, OR KESTRA KONSERİ 21 dinî vayın, ha berler ve saire 22,10 ASKERÎ BANDO 22,50 PİYANO KONSERİ 23,35 son. PARİS [P.T.T.]: 18,05 gramofon, iki piyes, gramofon, eğ lenceli yayın, haberler 23 50 gramofo hava 24,05 DANS MUSİKİSİ. ROMA: 18,20 halk musikisi 19,50 karışık ya yın 21,45 KARIŞIK MUSİKİ 22,05 pi yes 22,35 ORKESTRA KONSERİ 23,! haberler 23,45 DANS MUSİKİSİ, istira hat zamanlannda haberler ve hava. MEYVA ENSTÎTÜSÜ VE FÎDANLIĞI Meyva enstitüsü ve fidanhğı Büyükderededir. Enstitü meyva ıslahile iştigal eder, fidanlan çogaltarak halka dağıtır. Ensrirüye, ilk tahsilini bitirmiş köylü çocukları alınır. Fakat muayyen bir kadroya bağhdır. Mevcudünün 40 kişiyi tecavüz etmemesi şarttır. Enstitüde tedrisat geceleri birer saat devam eden konf eranslar şeklindedir. Talebe gündüzleri 55 şer kuruş yevmiye ile tarlalarda çalışır, fidan ve meyva üretirler. Enstitüye de vam için kat'î bir zaman yoktur. Asgarî bir sene, azamî iki sene Enstitüye devam edenler, fennî surette fidan yetiştirme ve meyva ıslahı yollannı öğrenmiş olurlar. NÖBETCİ ECZANELEI Bu akşam şehrin muhtelif semtlerüK nöbetçi olan eczaneler şunlardır: Istanbul cihetindekiler: Eminönunde (Mehmed Kâzım), Beya zıdda (Haydar), Küçükpazarda (Hikm Cemil), Eyübsultanda (Mustafa Arif), Şel remininde (Nâzım Sadık), Karagümrük (Suad), Samatyada (Rıdvan), Şehzadeb şmda (Üniversite). Aksarayda (Ziya Ni ri), Fenerde (Emilyadi), Alemdarda (fi Rıza), Bakırköyde (Merkez). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde (Kanzuk), Dai. tramvay duragında (Günes), Galatac Topçular caddesinde (Sporidis), Taksime (Ni?ameddln), Tarlabaşında (Nihad), Şl 11 Halâskârgazi caddesinde (Halk), Ka sımpasada (Vasıf), Hasköyde (Barbut), B( şiktaşta (Ali Rıza), Sanyerde (Osman). Üsküdar. Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda (Ahmediye>. Kadıköyünde A tıyol ağzında (Rifat Muhtar). Modada (fi lâeddin), Büyükadada (Halk), Heybelic fTanas). C Bir iki satırla Bir Avusturyalı artist daha Hollyvood'a gidiyor KONSERVATUAR Istanbul Konservatuan iki kısımdan ibarettir. Birinci kısım esas konservatuar olup Tepebaşmdadır. Ikinci kısım leylî şehir bandosu kısmıdır. Bu kısım Beşik taşta Çırağan sarayı karşısındadır. Istanbul Konservatuan musiki ve sahne san'atlannı nazarî ve amelî olarak öğreten bir müessesedir. Konservatuara ilk tahsili bitirmiş olanlar alınır. Burada musiki tedrisatı başlangıc ve tekâmül dersleri adı altmda iki kısma ayrılır. Yeni giren talebenin, altı ay zarfmda çalışkanlık ve istidadı görülmezse kaydı silinir. Müsabaka imtihanlarında kazananlar: 1 Piyano ve orkestra aletleri, 2 Yüksek musiki nazariyatı, 3 Tagannî ve musiki deklâmasyonu, 4 Temsil ve balet, 5 Millî kültür sahasına giren türkü ve danslar şubelerinden birine girebilirler. Devam müddetince imtihanlarda mu vaffak olanlara tasdikname, müsabaka larda muvaffak olanlara da diploma verilir. Konservatuarda piyano, keman ve şan derslerinden gayri bütün dersler ve tedrisat ücretsizdir. istidadı, muallimler heyetince tasdik edilen fakir talebelerden bu derslerden ücret alınmaz. Girmek için yaş kaydı da yoktur. Şehir bandosu kısmına gelince, buraya ilkmekteb çocuklan arasmda açılacak müsabaka imtihanlarında muvaffak olanlar kabul edilir. Maamafih burası da bir kadroya tâbidir. Yekunun 40 kişiyi tecavüz etmemesi lâzımdır. Müsabakada kazananlardan ücret alınmaz. Bu kısmı takib edenlerin yaylı ve nefes sazlan derslerin itakib etmeleri ve ağız sazından da diploma almalan lâzımdır. Bu kısım talebelerine tahsile devamları müddetin ce smıf derecelerine göre harçlık da verilir. Bu mektebi bitirenler, ya Şehir bandosunda, yahud Belediyeye bağh musiki müesseselerinde üç sene hizmet etmeğe mecburdurlar. Konservatuarın Şehir bandosu kısmı tahsil derecesi, ikinci de recede orta meslek mektebidir. Leo Slezak'ın evine hırsız girdi Boluda bir Orman mektebi açılacak Evlenme töreni Bolu (Hususî) Ziraat Vekâletince mıntakamızda kurulması düşünülen Orman mektebinin Boluda açılmasma karar verilmiştir. Halk bu karardan çok memnun olmuştur. Mekteb, bundan 17 yıl önce Hususî muhasebenin sarfettiği 80 bin lira ile vücude gelen eski Sanayi, halen de Sakarya mektebinin binasında açılacak tır. Gönderdiğim resim, yenl Orman mektebi binasını göstermektedir. Adana Kız Lisesi coğrafya öğrtemeni Bayan Adile Önalp ile Harb Akademisinin bu seneki mezunlarından topçu teğmen Fahreddin Öngörün nüâhlar' 20/8/937 tarihinde yakınlarınm öniinde yapılmıştır, .Gene evlilere saadetler dileriz. y Sinema payitahtında büyük muvaffakiyetler kazanan artistlerden biri de Louise Reiner'dir. Bu kadın bilhassa son defa Paul Muni ile birlikte çevirdiği «Uzakşarkın Yeni Simalan» ismindeki fi limde bir Çinli annenin ıstırablannı pek güzel yaşarmıştır. Louise Reiner aslen Avusturyalıdır. Şimdi ona zamimeten Açık teşekkür Rose Strander isminde diğer bir AvusŞişli Şifa Yurdunda tehlikeli bir ı turyalı artist de Amerikaya müteveccihen meliyattan sonra hayatımı kurtaran ( yola çıkmıştır. Bu san'atkârı oraya cel peratör Sadreddine, Başhemşire Bava beden, onun eski hocası meşhur sahne va Dürdaneye alenî teşekkürü borc bi Gümüş takımlarile mücevherlere zii Max Reinhardt'dır. lirim. pek acımıyorum. Fakat nişanlarım çok Kalyoncu caddesi 36 Nureddin Güzo kıymettardı. Bunlardan altın olan üç ta Venedik'teki sinema sergisi nesinden birisini Amerika hükumetinden, Bu ayın sonuna kadar devam etmek Istanbul avcılar ve atıdiğerini Bavyera Krah Üçüncü Lud üzere 10 ağustosta Venedik'te beynelmiwig'den, üçüncüsünü de Avusturya hü lel bir sinema sergisi açılmıştır. Bu mü cılar bîrliğinden: kumetinden almıştım. Bunların yeniden nasebetle Lido'da yapılan 1300 kişihk Çakmaktarla ve Avcılar köyü yaptırılması hemen hemen mümkün de salonda muhtelif milletler tarafmdan gön«Ambarh> mer'alarını Bırliğimiz ğildir. derılen fihmler, öğleden evvel, öğleden büdırcın avı için kiralamıştır. Hududları bir taraftan Küçükçekme sonra ve gece olmak üzere üç defa gösSevimli komiğe geçmiş olsun! ce Silivri asfalt şosesi, diğer ta•jt Amerikada çahşan Ermeni reji terilmektedir. Bu sergiye Fransızlar raftan Haramidere ve deniz olan sör Ruben Manulyan Parise gelmiş, re «Büyük Hayal», «İngıltere Tacının înbu alanda avlanacak arkadaşlann Defteri», jisör King Widor'la karısı Karen Mor cileri», «Helene», «Balo ıkişer fotoğrafla kartlarım almak ley Fransadan Ingiltereye geçmişler «Postacı» isminde beş filim, İngılizler, üzere hergün saat 12,30 dan 14 e «Fillerin Hademesi», «İngilterenin Baydir. kadar Birliğimizin Bahçekapı A ramı», «Kral Süleymanın Hazineleri» gobyan hanındaki merkezine mü•Jf Fransız artistlerinden «Hacı Kave «Sabahın Kanadlan» adında dört firacaatleri rica olunur. sımın Büyüsü» filminde başkadın rolünü lim, Almanlar da «Hâkim Adam», oynamış olan Rosine Drean Londrada «Bana Vadetme!», «Eğer Hepimiz HALK OPERETÎ temsiller vermek üzere bir kuntrat imzaMelek Olsaydık!», «Şarlok Holmes O23 ağustos pazartes lamıştır. akşarrn lan Adam», «Vatansevenler», «Yedi •^ Kocasmın ölümündenberi beyaz Bebek bahçesinde Tokab> nammda altı filim göndermişlerperdede görmediğimiz Norma Shearer Zozo Dalmas'ın dir. yakında faaliyete başlıyacaktır. Charles iştirakile "^T Jean Harlo\v'un ölümünden e\"vel Laughten ile birlikte Marie Antoinette'i HALİME oynıyacak, sonra Clark Gable ile bir fi son çevirdiği, fakat yarım kalan sahneîe 24 ağustos salı akşamı Beylerbeyi İskelı rinin sevimli yıldıza benziyen Mary tiyatrosunda Zozo Dalmas'ın iştirakilı lim çevirecektir. HALİME 'A' Belçika Meb'usan Meclisi reisi ve Decs tarafından tamamlandığı «Sara Anvers belediye reisi Camille Huys toga» fılmi bitmiş, Amerikanm büyük şeHaydar Rifatın mans meşhur Flâman ressamı Rubens'in hirlerinde hep birden gösterilmiş, şim diye kadar hiçbir filmin mazhar ohna ölümünün üç yüzüncü yıldönümü münaeserlerinden sebetile ona aid bir filim yaptırmak te dığı rağbeti görmüş, bütün hasılat rökorKaragömlekJiler thtilâli 100 Kr şebbüsüne girişmiş ve bu husustaki se Iarmı kırmıştır. Etrüsk Vazosu 20 •Jc 1937 senesi için Paris güzeli inti Iliçin Olumü naryoyu bizzat kendisi yazmıştır. Henüz 50 Efendi tle Uşak 40 ne Rubens'i, ne annesini, ne de iki kan hab olunan Matmazel Lily Lanb bir Vikontun ölümü 30 smı temsil edecek artistler seçilmemis, müddet evvel Jerome Perreau ismindeki İklimler 100 filimde rol almıştı. Son defa Lily'ye tir. İlk Aşk 100 jf îda Lupino, Gordon Jones, Erik «L'Affaire Lesurques» kordelâsmdaki Küçük Hikâyeler 100 Rhodes, Amerikadaki R. K. O. şir Madam Tallien rolü teklif edilmiştir. TeMevud Toprak 125 keti hesabına «Kann İçin Döğüşür mü vekkeli güzellerin bahtı açık olur, de Stalin 150 sün?» isminde bir filim çevirecekler memişler.. Lenin Mezhebi 75 •jt Amerikada «45 Baba» ism'Jide bir dir. Felsefe 35 Tarih Felsefesi 125 T^" Fransada «Kiraz Zamanı» ismîn filim çevrilmeğe başlanmıştır. Bunda Anarşizm 60 başrolü Jane Withers oynamaktadır. de bir filim yapılmağa başlanmıştır. Yaşlı olmasına rağmen san'atmdaki mehareti ve sesinin güzelliğile herkese kendini sevdirmiş olan Viyanah komik Leo Slezak, Berlinde filim çevirmekle meşgulken Viyanadaki evine hırsız girmiş ve bu haber kendisine telefonla bildirılince artist derhal Avusturya payitahtına hareket etmiş, evindeki birçok mücevherlerle, gümüş takımlannın ve kıy mettar nişanlarının çalındığını görmüş tür. Leo Slezak bu hâdise münasebetıle görüştüğü bir gazeteciye demiştir ki: