6 Haziran 1937 CUMHURÎYET Memleketimizde para koyacak, tasarruf yapacak ve para kazanacak öyle iş sahalrı vardır ki, biz onları görmüyor, bu çok güzel iş sahalarını maalesef yabancı ellere bırakmış bulunuyoruz. Yabancılar bu iş sahalarından her sene milyonlarca lira para kazanmakta dırlar. Bu çok kârlı iş shalarından birisi de devlet tahvilâtlarile yapılan işlerdir. Bakınız, bizim tahvüâtlarımızm senelik gelirleri nedir? 334 yani 1918 Dahilî İstikrazın geliri yüzde 5,05; 1933 ikrami Bir müddetten yeli Ergani istikrazmm geliri yüzde 5; beri, doktor Esser 1934 Sıvas Erzurum Demiryolu tah isminde bir Alman vilâtlarırun geliri yüzde 7,5; 1932 haz>ne hekimi, ortaya, «sertahvilâtlannın geliri yüzde 10; Üni best cerrahi devleti» Türk narm verilen bütün harici Türk teşkiline dair bir fiborclarımn faizi yüzde 7,5 olduğu halde kir atmış ve bu fikir bunların geliri çok daha büyüktür; çünetrafmda büyük bir kü bunlar mütemadiyen borsalarda inip faaliyetle çalışmağa yükselmekte, yani oynamaktadır. Bu başlamıştı. Bugün yüzden yabancılar bizim borsalarımızda bizim tahvilâtlarımızla dehşetli paralar bu fikir tahakkuk etkazanmaktadırlar. Anadolu Demiryolu mi|, «serbest cerratahvilâtlannın geliri yüzde 8; Anadolu hî devleti» teşekkül Demiryolu mümessili senedatımn senectmiştir. lik geliri yüzde 10,5; Istanbul Rıhtım, Beşeriyetin en deDok ve Antrepo tahvilâtlannın senelik ğerli eserlerinden bigeliri yüzde 8^,5 tur. Bu senelik gelirler rı olan «Kızılhaç» Adaya. ve tek bina olarak bıdunan manastıra bir bakış daimî ve muntazam gelirlerdir. Bu tahteşkilâtınm Henri vilâtlar borsada mütemadiyen oynadıkDunaut tarafından vücude getirildiği ta mat sahibi olan millî banka direktörle ları için bu suretle elde edilen kâr carihten bugüne kadar, hastalar ve aliller rinden M. Delendas, doktor Esser'e badır. için, «serbest cerrahî devleti» ayannda Kıra Panaiya adasını tavsıye etmişti. Bundan nekadar iyi istifade edilmesi bir yardım ve himaye eseri yaratılma Nıki torpitosu, Yunan adaları arasında bilinirse. bu kâr o kadar fazla olur. Bu bir müddet dolaştıktan sonra, Kira Pa yazıyı yazmaktam gayem, son zamanmıştı. Doktor Esser, hangi milletten olursa naiya adasına yanaşmış ve hevet bu ada larda bu tahvilâtlarla ve bahusus Üniolsun, kaza ve hastalık neticesinde alil ya çıkmıştır. Burası, doktor Esser'in ta Türk namı verilen haricî Türk borcla kalan her hastanın, ameliyat ve fedavi «avvur ettiği adanın ta kendisi idi. 28 rile borsada yapılan çok güzel işler ve bundan maalesef yabancıların elde etedilebileceği beynelmilel serbest bir cer kilometro murabbaı mesahai sathiyesi tiği mütemadi ve iyi kârlardır. rahî merkezi vücude getirmeği, Umumî olan adada bir manastırdan ve bu ma Onlar bu tahvilâtların fiatları düşse Harbin en ateşli devrinde, merkezî Av nastırın üç rahibile bunların zevcelerin • de kazanır, yükselse de kazanırlar. Birupa hastanelerinde cerrahhk ettiği sıra den ve çocuklarından başka insan yoktu. zim birçok para sahibi adamlarımız paDoktor Esser adadan ayrılmak üzere da diişünmüştü. Avrupanm en namdar ralarını nereye koyacaklarını bilmedikhekimlerinin takdirlerini kazanan doktor torpitoya bindiği zaman kararını vermiş, leri şu zamanlarda az sermayeli yabanEsser, cerrahinin noksan kalmış bir adayı intihab etmişti. Kira Panaiya adası cılar bu tahvilâtlardan ve ufak tefek branşı olan «plâstik cerrahî» için bir mer Atinaya on iki saat, Selâniğe 75 mil, borsa oyunlarmdan fevkalâde iyi geçinmekte ve üstelik iyi sermayeler de yapkez tesisini, orada bu branşın esaslı suret Golosa 65 mil mesafededir. tc tetkik edilerek tekemmüle doğru götüDoktor Esser, adada teşkil edeceği maktadırlar. rülmesini, malullerin bu merkezde bir a «plâstik cerrahî enstitüsü» için, Kızılhaç M. Tezel raya toplanıp tedavi görmelerini, bütün teşkilâtının sahib olduğu imtiyazları çok kuvvetile tahakkukuna çalışmağa karar geride bırakan bir takım hukuk istemek verdiği bir emel edinmişti. tedir. Yunanistanın en meşhur hukukşi îngiliz Kralı Majeste Altıncı Jorj'un nasları, adaya verilecek istiklâlin esasını Doktor Esser'in teşebbüsile ve onun teşkil etmek üzere bir proje hazırlamış tetevvüç merasimi dolayısile Londrada riyaseti altmda teşekkül eden «plâstik yapılan şenlıklere iştirak etmek üzere cerrahî enstitüsü» bu vadide atılmış ilk lardır. gitmiş olan Kocatepe torpitomuz dün Doktor, adanın, malî işlerde, posta ve Mataban burnundan geçmiştir. Yarm adımdır. Fakat bu kadan kâfi değildi. Doktor telgraf işlerinde, pasaport işlerinde ve bu dan sonra şehrimize gelecektir. Esser, bu fikir müessesesile iktifa etmek na benzer daha bazı hususatta maılub isZahire Borsasmda dünkü istemiyor, bir cerrahî devleti, bir malul tiklâle sahib olmasını istiyor ki, bu, Kıler cumhuriyeti kurmak tasavvurunu bes zılhaç teşkilâtının manevî serbestisine, vaziyet liyordu. Bu emeli de bugün tahakkuk et hakıkî bir devlet muhtariyetinin inzimamı Dün İstanbula memleketin muhtelif demektir. miştir. yerlerinden 737 ton buğday, 45 ton çavDoktor Esser, bugünlerde M. Metak dar, 15 ton arpa, 37 ton tiftik, 26 ton beDoktor Esser, Avrupanın en büyük sas tarafından kabul edilecek, ve bütün yaz peynir. 8 ton kaşer, 72 ton un, 31,5 cerrahî mütehassıslarının yardımmı te • min, binalann inşaatı için lâzım olan pa dünya malullerinin ıstırabını azaltmağa, ton pamuk, 5 ton yapağı ve 12,5 ton da rayı tedarik etmiş, Italyadan Yunanista onlan yarım insan olmaktan kurtarmak fasulya gelmiştir. Dün İstanbul borsasmda şu fiatlarla na, Amsterdamdan Berline kadar bütün gibi ulvî bir fikrin tahakkuk sahasına çıkarılmasına matuf plâstik cerrahî devle mal satılmıştır: Avrupayı dolaşmış, Mussolini ile, Yunan Yumuşak buğday kilosu 6,10 kuruştan Kralile, petrol kodamanlarından meşhur tinin muhtariyetini tasdik işi görüşüle cekrir. 6,32,5 kuruşa kadar, sert buğday 6,12,5 Deterding'le görüşmüştür. kuruş, arpa 4.01 kuruş, çavdar 4,15 kuDoktor Esser, projesinin bütün Av ruş, keten tohumu 10,30 kuruş, deri tifTomruk suyu açılmamış rupada müsaid karşılandığmı görünce, tik 102,20 kuruş. Geçenlerde Çamlıcada Tomruk suyutesis edeceği yurdun yerini tesbit ijile Dün yabancı borsalarda şu fiatlarda meşgul olmağa başlamış ve ikliminin nun açıldığına dair yazdığımız bir ha alivre satışlar olmuştur: güzelliği dolayısile Yunan adalarını ter vadis üzerine mezkur suyun sahibesi Buğday kilosu 5.18 kuruştan 6.16 kucih etmiştir. Bunun üzerine, doktor, Yu Sabriye Seyhandan bir mektub aldık. ruşa kadar, arpa 4,92 kuruş, mısır 3,77 nan hükumehle temasa gelmiş, projelerini Bu mektubda açılan suyun Tomruk ol kuruş, keten tohumu 8,16 kuruş, iç fınanlatmış, tıb cemiyetinde verdiği kon mayıp, bir kilometro uzaklıkta başka bir dığı 94.76 kuruş. feranslarla büyük Yunan profesörlerinin su olduğu bildirilmektedir. Soma hâkimliği müzaheretini temin ettikten sonra, bizzat Soma (Hususi) Kazamız hâkimi Yunan Kralı tarafından emrine verilen Balkan otomobil yarışı Nıyazinin terfian Afyonun Emirdağ kabir torpitoya binerek Ege denizinde müAtina 5 (Hususi) Balkan Ralley ya zasma nekledilmesi üzerine vekâleten said bir ada aramağa çıkmıştır. rışma iştirak edecek bütün yabancı o idare edilmekte olan hâkimliğimize NuDoktora refakat eden ve Yunan ada tomobilciler bugün buradan hareket et saybiye hâkimi Ziya Akbaş tayin edilmiştir. lan hakkında ihtısası derecesinde malu tiler. Yunanistanın Kira Panaîya adasında kurulmak üzere Dr. Esser'in kuracağı devlete, Yunan hükumeti tam istiklâl verecek Serbest cerrahî devleti thtısadî harehetler Tahvilâtlardan elde edilen kârlar Windsor Dükünün evlendiği gün.... Sabık Kral Edward ve Düşes 25 bin mektuba cevab verdiler Viyana 5 (A.A.) windsor Dükü ile Düşes, geceyarısı Arnoldstein'da tren den inmişler ve bir otomobille gece Wasserleonburg'a vâsıl olmuşlardır. Venedik 5 (A.A.) Windsor Dükü ve Düşesi dün bir kano otomobille şehri ziyaret etmişler ve büyük Lido otelinin taraçasında çay içmişlerdir. Dükle Düşes, akşam Avusturyaya hareket etmişlerdir. *** Fransız gazeteleri Windsor Dükü ile Mrs. Warfield'in nikâh merasimine ve merasime tekaddüm eden hummalı hazırlık devresine aid birçok meraklı tafsijât veriyorlar. Nikâh gününe tekaddüm eden akşam, Cande şatosu, merasımin en ince tefarrüatına kadar tam bir intizam içinde geçmesi için yapılan hazırlıklarm hummasile çalkalanıp durmuş, telefonlar durmadan işlemiş, fakat son dakikada dinî âyin yapılmasma karar verilince iş değişmiştir. Âyini yapacak olan Anglikan papazınm şatoya bırdenbire gelişi, bizzat da vetlileri bile hayrete düşürmüştür. Çünkü Windsor Dükü ve nişanlısı, son dakikaya kadar, bu ciheti gizli tutmuşlardı. Windsor Dükü, öğleden sonra çalışma odasına kapanmış ve dünyanm dört tarafından gelen mektublara cevab yetiştirmekle meşgul olmuştur. Şatoya bir gün zarfmda gelen mektubların ve telgrafların adedi bini bulmuştur. Hediyelerin de haddi hesabı yoktur. Fakat, ne Windsor Dükü, ne de Mrs. Warfield bu hediyeleri görmeğe vakit bulmuşlardır. Gelen hediyeler üç va gon dolusudur ve gümrük muamelesine meydan verilmemesi için, vagonlar boşaltılmadan doğruca Avusturyaya sev kedilmiştir. Cande şatosu civarmdaki Monts kö yünde, şatoya aid resimli bir tek kartpostal kalmamıştır. Bu köyün pastanesine, Düke ve Düşese aid mektublara yapıştırılmak üzere 50,000 franklık pul gönderilmiştir. Pullanacak mektub adedi 25,000 dir. Posta memuru, yanındaki yardımcı memurla birlikte kendisinin durmadan on altı saat çalışmak mecburiyetinde kalacağını, çünkü Dük ve Düşesin, bütün dünyadaki dostlarına ev lendiklerini bildirmek üzere göndere cekleri mektubların bundan daha az bir zaman zarfmda pullanmasına imkân olmadığım söylemiştir. Cande şatosu sahibi M. Bedaux, bir kaç gün evvel, Almanyaya bir seyahat oozde ayın u sözü Anglican kilisesinin organi olan Church Times gazetesinde rahib Jardin kullanıyor ve Windsor Dükü Altes Rövayyal Edvvard'm Fransada kıydırdığı tarihî nikâhı kilise telâkkilerine göre «gayricaiz» buluyor. Anglican kilisesi ne protestan, ne kalvinisttir. Katolikliğe de sırt çevirmiştir. Papayı, tariki dünya olmak akidesini, papazlar hakkındaki evlenme yasağını reddeder. Incilin ingilizce okunmasmı, âyinlerin ingilizce yapılmasını birinci umde sayar. Hür düşüncelilik esasına dayanan böyle bir müessesenin kocasmdan boşanmış genc bir kadını veya karısından ayrılmış genc bir erkeği bütün bir hayat eşsiz yaşamağa zorlaması, zannetmeyiz ki, sahih olsun. Anglican kilisesi, beşerî hatalan hoş görmeğe mütemayil olduğunu, henüz kurulurken isbat etmişti. Malum olduğu üzere bu kiliseyi kuran Tudor hanedanmdan Sekizinci Hanri'dir. Gencliğinde Papalık makamı tarafından DefenseuT de foi ünvanına lâyık görülen ve protestanhk müessisi Luther'le de kalem münakaşaları yapan bu Kral, büyük kardeşinden dul kaldıktan sonra kendisile evlenen İspanyalı Katerini ihtiyar diye boşamak isteyince Papa Katerin'in yeğeni meşhur Şarlken'den korkarak «olamaz» demişti. Sekizinci Hanri bunun üzerine katoliklikle alâkasını kesti, Anglican kilisesini kurdu, Papanın aforozuna karşı da kahir tedbirler alıp Vatican'ın nüfuzunu îngilizler arasında sıfıra indirdi. Fakat yeni kilise erkânını da mühimsemiyordu, dilediği gibi hareket etmekten çekinmiyordu. Hatta ikinci bir izdivacla iktifa etmedi, dört nikâh daha kıydırarak alıp boşadığı kadınların sayısını altıya çıkardı. Gerçi başmdan atmak istediği kadınların bir kısmını zehir vererek, yahud cellâda teslim ederek öldürüyordu. Lâkin bunlann içinde sağ kalanlar da vardı ve o devrin rahib Jardin'leri «boşanmış zevce sağken boşıyan zevc evlenemez» demiyorlardı. Bu susma, bu uysal görünme, o hükmün kitaba müstenid bulunmamasmdan mı, yoksa Sekizinci Hanri'nin şakaya gelir bir adam olmamasından mı ileri geldiği kestirilemezse de Kralın insanla tavuğu müsavi tutmasının kilise adarslannı korkuttuğu kabul olunabilir. Çünkü Hanri gercekten insaf tanımaz, bol kan dökmekten çekinmez bir adamdı. Tarih kitablarına geçen bir cetvele göre iki kraliçe, iki kardinal, üç metropolid, on sekiz piskopos, altı yüz papaz, on iki dük, yirmi dokuz baron, üç yüz otuz beş lord, yüz on düşes ve lâbaron, yetmiş iki bin de rütbesiz vatandaş öldürtmüştü. İnsan bir bu cetveli gözden geçirir, bir de Sekizinci Hanri'ye o zamanlar gösterilen saygıyı ve her emrine, her hareketine karşı takınılan uysallığı düşünürse yüksek bir aşkın çok centilmence kapanan son safhasına karşı bir Yirminciasır rahibınin aldığı muteriz vaziyete hayret etmekten kendini alamaz. Nasıl ki biz de «Sözde âyin» başlıklı yazıyı okuyunca şaşırdık ve «İnsafın o yerde namı yok mu» demekte muztar kaldık. Mihrabın şuuru olsa, şüphe yok ki, susmazdı, aşkı İncile tercih ve rahib Jardin'i tekzib ederdi. O şuursuzluk, bu gevezeliği yaptırıyor. Wiiıdsor Dükü ve D l t iiras sonra yapmış, sebebini söylemeden çıktığı bu seyahatten avdetinde, kendisini karşı lamağa koşan hizmetkârlarına, bin türlü itina ve ihtimamla. büyük bir paket uzatmıştı. Bu paketin, yeni evlilere mahsus bir hediye olduğu anlaşılmıştır. M. Bedaux'nün hediyesi, kucaklaşmış öpüşen bir erkekle bir kadın heykelidir. Heykel, meşhur Alman heykeltıraşlarından bir kadmın, tahtadan uyarak yaptığı harikulâde güzel bir eserdir. Heykelin kaidesine, üzerinde <The Kiss» yani buse kelimesi yazılı, altm bir plâkaya iliştirilmiştir. Mrs. Warfield'in nikâh merasiminde takacağı mücevherat, îngiliz Kral hanedanına mahsus bir imtiyaz olan Galles memleketi altmmdan yapılmış izdivac halkası, gök yakuttan bir bilezik, gene gök yakut taşlı bir plâtin yüzükten ibarettir. Windsor Dükü tarafından, henüz Kral bulunduğu sırada Mrs. Warfield'e hediye edilen diğer mücevheratı, balayı seyahatinde beraberinde götürecektir. Bunların arasında pırlantadan ve gök yakuttan yapılmış bir gerdanlık vardır ki 7000 İngiliz lirası değerindedir. tzdivac mukavelesi, Windsor Dü künün, zevcesine, şahsî varidatından 10 bin İngiliz liralık bir kısmını, malikâ nelerinden bazılarım ve kıymeti en aşağı bir milyon frank tahmin edilen mü cevheratı terkettiğine dair bir maddeyi ihtiva etmektedir. Kocatepe geliyor 1941 Roma sergisine hazırhk İtalya 1941 de Romada açacağı beynelmilel resim sergisi için hazırlıklara başladı." Mussolini serginin parkını teşkil edecek olan yerde toprak tesviyesi ameliyesinde ilk küreği kullanıyor. ^ ^ ^ ^ ^ ^ Vedianın ağzmdan, Orhanm oyununu keşfettiği şüphesini veren bir küçük müstehzi kahkaha kaçtı: Orhan şaşırarak: Meselâ... diyor ve arar gibi yapıyordu. Vedia dudaklannın etrafında etrafmda kahkahasından kalan gölge ile ta mamladı: Meselâ, Rüştü! dedi, korkmayı nız, söyleyiniz! Orhan kızardı: Evet, diye mırüdandı. Vedia tekrar arkasına yaslandı, kol larmı yukarı kaldırdı ve iki elini de bir yastık gibi başınm altma koyarak, göğsünün güzel kabartmasını belirten bir ger ginlik içinde: Orhan Bey, dedi, ben size, koca ve âşık, iki ripten bahsetmiştim. Rüştü bu tiplerden birincisine hiç yakın değildir. Ikincisine? Onu da ben düşünmem. Orhanın gözü önünde bu iki tipin müphem ve umumî iki hayali, biri koca, vazife adamı olarak, öteki âşık, zevk adamı olarak, sadece birer poz halinde belirip geçtiler. Kocanın başı öne doğru iğilmiş, ve saçları alnınm üsrüne düşrnüştü; âşığm başı, bir kahkaha atar gibi arkaya doğru atılmıştı ve saçlan havada uçuyordu. Güldü. Vedia bu gülüşün içinde saklanan fena tefsirden nefsini kurtannak ister gibi bir müdafaa hareketile: Ben size söyledim, dedi, bu iki tipin bir tek adamda birleşmesini isterim. İkisi de benim için yanmdır. Şu halde reddederdiniz. . tı: Emin olunuz! dedi. Kız, Orhanm herşeyi bildiğini hisset miş de teminat veriyormuş gibi gülümsi yerek sabit bir bakışla gözlerini ondan ayırmıyordu. Orhan teşekkür edecek oldu. Fakat biraz evvel ifşa ettiği zâfın manasızlığını son haddine vardırmaktan çekinerek: Anhyorum, dedi. Sonra önüne bakarak: Eminim, dedi. Vedia tekrarladı: Emin olunuz... Hem bilmiş gibi söylediniz. Böyle birşey var. Henüz cevab vermedim. Fakat kabul edemiyece gım. Orhan tekrar ve kızın iki elini birden Vedia Orhanın gözlerinin içine bak M. TURHAN TAN tutarak ona teşekkür etmek ihtiyacım duymuştu. îskemleye oturdu ve öne doğru iğilerek, Vedianın havada duran dizlerine doğru başını biraz yaklaştırdı. Vedianın ifşa ettiği şeye hiçbir hayret göstermediği için, Rüştünün teklifini bildi ğini açığa vurmuş oluyordu. Muhakkak ki Vedia bunu Orhanın beceriksizce sualinden de hemen anlamıştı. Ellerini başmın altından yavaşça çekerek: Rüştünün her işi kumardır, dedi. Orhan bu sözün doğurmasını bekli yordu. Gözlerinde uyanan dikkatle Vediayı devam etmeğe teşvik etti. Kız mınldandı: Birşey kazanmak için değil. Birşey olsun diye. Heyecan. Bu kadar basit mi? Kendisi bu kadar basit olmadığım söylüyor. Fakat böyle değilse, belki de süs için. Rüştü ancak dekoratif bir maksadla evlenir. Vedia söyliyeceği şeye gülerek ilâve etti: Kadını bir elbise gibi ahr: Giymek için. Yahud hem kumar, hem dekor^ Kadınla oynamak ve onu yanmda taşı * mak için. Orhan gülümsiyerek susuyordu. (Arkası var) Cumhuriyetin edebî tefrikası: 94 BiZ İNSANLAR Yazan: Peyami Safa du. Hiçbir bahis açmağa mecali yoktu ve ilk sözü Vediadan bekledi. Vedia da konuşmak teşebbüsünü on dan bekliyormuş gibi susuyordu. Rıhtı mın önünden geçerken ansızm düdük öttüren bir şirket vapuruna ikisi de baktılar. Orhan gÖğsünde büyük bir sıkıntı duyuyordu. îçine bir genişlik doldurmak için Boğazın nihayetlerine doğru baktı. Şiddetle "duyduğu mesafe hasretini doyur masına mâni olan şeylerin hepsi, denizin kenarında upuzun bir kale gibi dikili duran ve sanki arkasmda engin sular varmış da onu örtüyormuş hissini veren karşı kıyı, ufka yapışmış sert bulut kümeleri, balkonun göz hizasından manzarayı de len parmaklığı onun rahat nefes alama masından mes'ul gibiydiler. Orhan bu sikıntının Vediaya aid nişan haberinden geldiğini bildiği halde manzarayı itham ediyor, bir dağ başında olsa ferahhya cağmı sanıyordu. Vedia da sıkıntılı nefesler aldı. Ağızlarından çıkacak her kelimeyi gülünc veya manasız olmakla tehdid eden bu ânı Iclâl çıktıktan sonra, Orhan, devam eden heyecanını Vediaya hissettirmemek için piyano çalmasını rica etri. Kız, piyano başma oturdu, iskemle sînin üstünde yanm döndü ve dedi ki: Fakat ben size bir havadan fazla çalmıyacağım. Orhanın kulağına yabancı geîmiyen, fakat kime aid olduğunu bilmediği bir parçayı çaldı. Yüzünde kederli bir vazife ciddiyeti vardı. Bitirir bitirmez piyano nun önünden kalkh: Mazur görünüz, hergün, iki defa, yalniz bu havayı çalıyorum. Başka bir morso çalmadığım gibi iki defadan fazla da çalmıyorum. Hususî bir sebebi var. Mazur görürsünüz, değil mi? Orhan mmldandı: Hususî bir sebeb... Sesindeki şüpheyi örtmek için kuvvetle ilâve etti: Şüphesiz. Vedia balkona çıkmayı teklif etti: Salıncak iskemlelere uzandılar. Orhan sebebsiz ve ağır bir yorgunluk hissediyor, geçirmek için Orhan ayağa kalkmıya mecbur oldu. Yalniz tek bir kelime söylıyebilirdi: «Nişanlanıyor musunuz?» ve bu kelimenin açacağı bahis üstünde belki saatlerce konuşabilirdi; fakat bunun haricinde hiçbir mevzu, onun bir tek alâka sahasından başka her kanalı hkanmış zihnini açmak kuvvetinden mahrumdu. Doğrudan doğruya nefsinin icbarile,, neticelerini hiç düşünmeden ve yalniz rahat bir nefes alabilmek için bırdenbire sordu: Ali Haydar Beylerden, filân lardan sonra, yeni bir teklif karşısında bulunsaydınız ne yapardınız? Sorduğu şeyin manasızhğmı hemen anlamıştı. Fakat tashihe imkân bulmak için sabretmeğe karar vererek cevabını bek ledi. Vedia arkasına yaslanmışken havada duran ayaklarını yavaşça yere indirdi ve gülümsiyerek: Teklife göre, değil mi Orhan Bey? dedi. Orhan sorduğu şeyin kendisine aid bir ima zannedilmesinden korkarak: Meselâ, dedi, muhitinizde kıymet verdiğiniz insanlardan biri tarafınd)an... meselâ... kim diyeyim...