5 Haziran 1937 Bendlerde birkaç saat ve Altesin « Cumhuriyet» e verdiği mülâkat «Atatürk çok büyük adam. Onu gören herhalde kendîsine inanır. Gözlerinde muradını telkin eden bir kuvvet mevcud!)) mir Abdullah ile CUMHURİYET Meclisin dünkü içtimaı Ziraat Vekâleti teşkilât ve vazifelerine aid kanun kabul edildi tılmış bazı adımlarımız vardır. Meselâ Kayseride bir yonca istasyonumuz vardır. Burada yonca tohumunu üretme ve ıslahla uğraşmaktayız. Köye ve köylüye indikçe hayvan yemi maddelerimizin de taammümüne çalışmak esaslı vazifeleri * mizdendir. Hatta mer'a ve çayırhklan mız hakkında Kamutaya verilmiş bir de kanun lâyihası vardır.» Ziraat Vekâleti teşkilât ve vazifele * rine aid kanunun heyeti umumiyesi üze rinde geçen bu müzakereden sonra madZiraat teşkilâtı takviye ediliyor delere geçilmiş ve aynen kabul edilmiş < Hüsnü Kitabcı, mevzuu müzakere olan tir. kanunun kabulü için yeni elemanlarla Hava yolları ve orman bütçeleri takviye edilecek olan ziraat teşkilâtının de kabul olundu köye ve köylüye doğru giderek köylünün Meclisin bugünkü toplantısmda H a > derdlerile, ihtiyaclarile yakmdan alâka va Yollan idaresinin 1937 yılı bütçesile dar olması temennisile sözlerini bitirmış Orman Müdıriyeti Umumiyesi teşkilâtı tir. kanunu müzakere ve kabul edilmiştir. General Ahmed (Urfa) muzur hay Orman Müdiriyeti Umumiyesine aid o vanlar ve parazitlerle mücadele lüzumun lan kanunun müzakeresinde söz alan Tadan bahsetmiş ve bununla devamlı su hir Hitit (Manisa) kanun lâyihasmdaki rette meşgul olacak bir lâboratuar vücu esasların tatmin edıci mahiyette bulun de getirilmesini ve memleketimiz için bü madığmı söylemiş ve bu hususta noktaî yük bir ehemmiyeti olan hayvan beslen nazanm izah eylemiştir. mesini ve çayır ve mer'a işlerine lâzım Ziraat Vekili Muhlis Erkmen buna gelen ehemmiyetin verilmesini istemiştir. karşılık olarak demiştir ki: ' Ziraat Vekilinin izahatı « Arkadaşımın bidayetteki sozleri * Ziraat Vekili Muhlis Erkmen ileri ne baktım da bu babda söyliyeceklerinin, sürülen bu mütalealara karşı şu izahatı bu teşkilâtı kâfi görmiyerek takviye edilvermiştir: mesini teklif edeceğini sanmıştım. « Evvelâ, Hüsnü arkadaşımın ısArkadaşlanm, ormancıhk hakikaten lah vadisinde, fidancılık vadisinde, ısla bizde daha yeni kurulan bir şube oluyor, hı hayvanat vadisinde arkadaşlarımın hizbirçok kısımlan, amenajman meselesi olmetleri hakkmda burada takdirkârane sun, mücadele, imar, ekonomik kısımlan söylemiş oldukları sözlerden dolayı teyeni teessüs edecektir. şekkür edeceğim. Bu takdirler arkadaşlaBunu her hangi bir memleketin tees • rım için büyük bir teşvik olacaktır. Ar süs etmiş olan bir ormancılığile mukayese kadaşım köye ve köylüye inme meselesi etmek doğru değildir. Ekonomiden bahüzerinde durdular. Bu hakıkaten Vekâ settiler. Bu çok mühim bir şubedir. Tariletin üzerinde uzun uzadıya durduğu bir feyi, haricî piyasayı, dahilî piyasayı tameseledir ve hedefimiz köye ve köylüye kib edecek ve bunlar üzerinde tetkikatta doğru gitmeğe matuftur. 18 inci madde bulunacaktır. Amenajman, hakikaten üokunduğu zaman göreceksiniz ki ziraat zerinde durulması lâzım gelen mühim bir teşkilâtımızın mümkün olduğu kadar seyşubedir. Ondan sonra mücadele de müyar bir halde kurulması gözönünde tu him bir şubedir. Avcılık meselesi de hatulacaktır. Masa başından çalışmaktan kikaten üzerinde tevakkuf edilmesi lâzım ziyade tarla başında çahşarak yani kögelen mühim bir meseledir. Şimdiye kaye ve köylüye doğru inerek, ve onunla dar orman hastalıklarile, ormanlara ârız birlikte çahşarak ziraatimizin ilerlemesiolan haşaratla maalesef meşgul olmadık. ne gayret edeceğiz. Gayemiz budur. Bilhassa şark vilâyeti ormanlarmı gezdiGeneral Ahmedin veteriner hakkmda ğim zaman gördüm.» söyledikleri çok mühimdir. Dediler ki vaZiraat Vekili sözlerini bitirirken de zife çok büyük, buna mukabil kadrolar şunlan ilâve eylemiştir: çok dar ve eksiktir. Gerek veteriner ve « Teşkilâtı birçok şubelere ayırmak, gerekse ziraat sahasında yapılacak işler ihtısasa doğru gitmek demektir. Mesai çoktur. Fakat bunu zamanla elemanlanmız arttıkça peyderpey yapacağız. Ensti ihtısas dairesinde teksif edildiği için brtüde bu branşlar üzerinde çalışmak üze tasiyecilıği artırmak değil bilâkis azal > re lâboratuarlarımız bulunacaktır. Bu tır.» Bu izahattan sonra maddelere geçilelaşık hastalıklarla mücadele etmekle beraber ıslahı hayvanatla da uğraşıyo rek kanun kabul edilmiş ve pazartesi güruz. Bu saha üzerinde dururken yem me nü toplanmak üzere toplanöya nihayet selesinden de bahsettiler. Bu hususta a verilmistir. IBastarafı 1 incl sahifedei ve icab eden yeni sandıkların açılması için prim dahi verileceğini ilâve ederek, memleketin bütün kazalarında bankanın birer ajanı bulunmak lüzumu hasıl olduğunu söylemiştir. Neticede takrir reye konulmuş ve reddedilmiştir. Ziraat Bankası kanunundan sonra da Ziraat Vekâleti vazife ve teşkilâtına aid kanun lâyihası müstaceliyet kararile müzakere olunmuştur. «Bugünün ve yarının kahramanlan arasında» Röportajı konuşulurken, Altes Abdullah «Ne olurdu, dedi, bunları Arablar için yazsanız!» Maverayi Erdün Emiri Altes Ab dullah iki gündür, çocukluğunun ve gencliğinin en güzel günlenni geçirdiği îstanbulun misafiridir. Memleketinde kendisini bekliyen bir çok işler yüzünden ancak be§ gün sürebilecek bu ikamet esnasında, yıllardır hasreti çekilmiş İstanbulu doya doya görebilmek için dolgun bir tenezzüh progra mile hareket eden muhterem Emiri ziyaret maksadile dün sabah Beylerbeyi sa rayına gittim: Biraz evvel Rasadhaneyi teşrif etti, dediler. Bir saat kadar sonra Rasadhaneden avdet ettikleri zamansa Bendlere gitmek üzere nhtımda bekliyen motöre biniyordu. Işte o esnada, muhterem Emirin «Cumhuriyet» e karşı izhar buyurduğu sevgi ve alâka, bize, refakatinde bulun mak imkânmı bahşetti. Altes Emir Abdullah Bendlerde hitabeyi tetkik ediyor Hicaza giderken Bendlerde tahassür Saat on birde Bendlerdeydık. Bu, suyile, dallan ve çimenlerile yemyeşil tabiat ortasmda, bir müddet: « Bir zamanlar buralara arabalarla gelirdık.. Çocukluk ve gendik demleri..» diye eski günleri yadederek dolaşah Ankarayı evvelâ Arabistana benEmir, hasır koltuğuna oturur oturmaz zettim. lsmet İnönü Enstitüsünden An gülümsiyerek bizi yanına davet etti ve tertemiz bir türkçe ile konuşmağa başla karaya bakarken bizim Elmuvakkan hatırladım. Oradan görünen manzara da dı: biraz buna benzer. Etrafı ciballe muhat, Büyük Şefimize dair tahassüsleri ortası basık manzaralı bir şehir. Bu gö « Atatürk için tek kelime söylemerünüş bir an beni müteessir etti. Fakat, îini istemezdım. Onun hakkındaki duy vakta ki şehre geldık, hayır aldanmıştım: gulanmı kendıme saklamak emelimdi. Ankara, Asyanın ortasmda muazzam bir Fakat mademki soruyorsunuz, mademki mamure idi. Ve bu memleket, ona kucaistiyorsunuz, kısaca söyliyeyim: Atatürğını açmış büyük bir babanın elinde dev kii bu defa Ankarada üç defa gördüm. adımlarile ilerliyordu. Bunu her adımda Fakat ondan evvel yalnız resimlerini görfarketmemek imkânsızdı. müştüm. Bu resimler bile, onun, yorgun Ve tstanbul bir memleketi birdenbire diriltecek kud rette bir yaradılış olduğunu anlatıyordu. Ya îstanbul? Bu defaki mülâkatımda ise, Atatürkü İstanbulu henüz iyice gezemedim. daha başka türlü gördüm: Aklını fikri Ancak Galata ve Beyoğlu taraflarında ni, bütün muhabbetini, olanca kuvvetini yer yer havaya fırlamış yapılar gördüm. milletine, milletinin refahma hasretmiş Ne yalan söyliyeyim, bunlan hiç de beçok büyük bir adam. Onun bakışlannda ğenmedim. «beni, iyice anlamadan, bir takım zan îstanbulun tabiî güzelliği içinse, ben, larla tahayyül etmeyiniz» manası var. Ve ne diyebilirim? Düşününüz ki yıllarla kendisini gören, herhalde ona inanır. yaşadığım ve köşe bucağındaki bütün güGözlerinin şuaında muradını muhatabına zellikleri gördüğüme, bildiğime inandı ilka edecek tarif edilmez bir kuvvet mev ğım İstanbulda, bugün Rasadhaneye gicud. Kendılerini kalbimden sevdim. Tür dince, oradan şöyle Boğaza baktım da, kiyeye ise zaten kalbî alâka ve muhabbe kendi kendime: «Meğer bu şehrin bil tim var.» mediğim daha ne güzellikleri varmış..» Bir lâhza susan muhterem muhatabım, dedim. iki elile bastonuna yaslanarak, ağır ağır Uzakta, îstanbulun hasretini duyilâve ediyor: duğunuz zamanlar oldu mu? « Ben bir Arabım. Ve resmen ec Ooh.. Kaç sene oldu.. İstanbuldan nebi sayılınm. Binaenaleyh bu sözlerim Hicaza giderken ağlamıştım. Sonra mebde bir mürailik kokusu bulmamanızı rica us olarak birkaç defa geldim, gittim. Buederim. nu müteaiıb birçok gavail hasıl oldu. Ve Ankara beni benliğimden çıkardı. Bambaşka bir Ankarayı nasıl buldunuz? adam oldum. Öyle bir hale geldim ki; Emir ((O vakit ağlamıştım, diyor, sonra birçok gavail hasıl oldu ve beni benliğimden çıkardı. Arablar ve Türkler, Şarkın garba karşı mes'uliyetini birkaç âefc yüklendi» Burada muhterem Emîr, bir istitrad artık hiçbir şeyden ne keder, ne sürur duyuyorum. yapıyr: Siz hars kelimesini kullanıyorsu Emirin hayatında en mühim nuz, amma, zannederim, bunun daha hâdise? doğrusu sakafettir. Evet.. Irfan ve saka İstanbuldan son aynlışmızdanberi fetçe Arablar Türklerin madunu idi. İşgeçen hayatmızın en mühim hâdisesini te bu inkılâb esnasında Türklerin Arabsormama müsaade buyurur musunuz? lardan farkı bu noktadadır. Bugünkü Muhterem Emir, çok samimî görtksn Arab teşkilâtı gayrimuvahhid bir teşki bir hareketle elimi tutarak, yüzüme ba lâttır. Buna muhtelif dahilî ve haricî tekıyor: sirat sebeb olmuştur. Fakat herhalde bü Bu suali bana sormasaydınız...tün iktidarile ve zekâsile Arab da uya Susuyorum. nıp temerküz etmek istiyor. Işte beni, O, devam ediyor: bahsettiğiniz bu tarihî senelerde en ziya Mademki sordumız.. Daha açık de endişeye sevkeden noktalar, Arablasorunuz.. Sual açık olmazsa müfti cevab nn, kendilerine bilâfayda zaman kaybetveremez.. riren rical elinde kalması, yahud filen Susuyorum. Ve bastonunun ucile çî tatbikı gayrikabil bir siyaset peşinden menlerin üstünde mub*yyel şekiller çize koşmalandır. çize anlatan muhterem muhatabımı dinliTürkiyede mektebler yorum: Ağır ağır yerinden doğrulan muhterem Tarihin iyi veya fena cihetleri Size gönlümü açarak söylüyorum. Bu sualiniz zannımca en ziyade tarihe temas eder. Tarihin ise iyi ve fena ci hetleri vardır. Milletler vatan ve âdete merbutturlar. Tarihimiz bizi evvelâ Arabistandan şarka ve garba sevketti. Sonra sizi garbdan bu diyara getirdi. Birkaç defa şarkın garba karşı mes'uli yeti her ikimizin tebadülen sırtına yük lendi. Her iki millet de, bana öyle geli yor ki, her defasında maddî ve manevî hasalar geçirmiştir. Türkiye daha seri bir surette bu felâketlerden kurtuldu ve uyandı. Arabistan öyle değildir. Evvelce irfan ve sakafetçe... muhatabım, bizi de büyük bir nezaketle, ağaclar altmda kurulmuş sofraya davet ediyor, ve yemek, tatlı, samimî bir sohbet içinde devam ediyor. Bir arahk, muhterem Emir: Bunu da kaydediniz ki, diyor, Türkiyede bilhassa mektebler nazan dikkatimi celbetmiştir. Evet bilhassa o mükemmel mektebler ve oraya gelen gözlerinde ilim ve irfan aşkı okunan çocuklar.. İtiraf ederim ki bu, beni en fazla memnun eden bir nokta. Başka hiçbir yerde, bu derece büyük bir bilgi aşkı göremediğimi söyliyebilirim. Son Avrupa seyahatlerinden bahsediyordu: Evet gezdik, birçok şeyler gördük. Fakat açıkça söyliyebilirim ki; hiçbir tarafta, Türkiyedeki kadar mütehassis olmadım. Bilhassa hakkımda o derece mültefit davrandılar ki, doğrusu bu kadarını beklemezdim. Ahlâksızlık suçile mahkum edilen papazlar Vaşington 4 (A.A.) Nevyork Times gazetesi, ahlâka mugayir hareketlerden suçlu papazların muhakemesinde hazır bulunmak üzere Coblence'a gönderdiğı hususî muhabirinin verdiği malumatı neşretmektedir. Muhabir, bütün suçlularm itirafta bulunduklarını, bunlarm kendı seçtıkleri avukatlar tarafından müdafaa edıldık lerini, muhakemenin Alman matbuat ve kilise mümessilleri huzurunda cereyan ettiği, suçlularda hiçbir işkence eseri görülmediği, gazete muhabirlerinin suçlularla serbestçe görüşebildiklerini, itiraflarm iğrenç bir intıba hasıl ettiğini ve tam itirafta bulunmıyan hiçbir kimsenin mahkum edilmediğini bildirmektedir. döne dolaşa, bizim (Bugünün ve yarının kahramanlan) röportajına gelmişti. Muhterem Emir, beşuş bir çehre ile sordu: Bu makaleleri niçin yazarsınız? Ona, benim yerime, şu cevabı verdiler: Türk askerinin kahramanlığını, Türk ordusunun büyüklüğünü bir kere daha milletin gözünde canladırmak için olacak..* Muhterem misafir, bir lâhza durdu, çatalını bıraktı ve bana döndü: Hayır... Türk milleti, çok eski denberi, her zaman askerdir, her zaman kahramandır. Bunu o kadar benimsemişimdir ki... Ve sabit bir noktaya dalan bakışlannı çevirmeden ilâve buyurdu: Bu güzel yazılarınızı Arab harf lerile yazsanız, Arablar için yazsanız ne olurdu? Yavaş yavaş sofradan kalktık. Soda ve göztaşı istihsal için çalışmalar îzmir (Hususî) Hükumet, yeni çahşma ve tetkikleri arasmda, bazı mü him jstihsalât üzerinde de durmakta dır. Bunlardan bıri, İzmir civanndaki Tuzlada bir imalâthane kurarak çama şır sodası istihsal etmektedir. Tuzun şimdıki maliyet fiatı, 10 para kadar bir şey tutmaktadır. Nekadar sevkiyat ya pılırsa yapılsm, gene istihsalât çoktur. Binaenaleyh bu fazlanm, soda halinde kıymetlendirilmesi düşünülmektedir. Diğer tetkik te, nikotin fabrikası te sisidir. Her sene gerek İnhisarlar idaresinin, gerekse tacirlerin depolarmda, şurada burada, satış kabiliyetinden mah rum, kırmtı, döküntü, hastalıklı tütünler kalmaktadır. Hükumet, işte bu tütünlerden nikotin istihsal ederek hem ziraat mücadelesinde kullanmağı, hem de ihtiyacdan fazlasım harice sevkey lemeği düşünmektedir. Bu fabrikanın Eğe tütün 'mmtakasmda kurulması çok muhtemeldir. Üçüncü bir tetkik te. göztaşı istihsaline matuf bulunuyor. Memlekette her yıl külliyetli miktarda göztaşı kullanılır ve bu madde, haricden getirilir. Halbuki fennî bazı ameliyelerle bakırdan göztaşı imal edüebileceği anlaşılmaktadır. Netice rmisbet çıkarsa, fabrika Erganıde kurulacaktır. Habeş İmparatorunun baklavası Emir muharririmizle konuşuyor Tathya çatallarını dokundururlarken, gülümsediler: Bu defa Londrada Habeşistan împaratoru beni yemeğe davet etmişti. Efendim bir baklava yedik ki orada... Bu kadar nefis baklavayı ben ne İstanbulda, ne Samda, hiçbir yerde görmemiştim. Merak ettim, herhalde yağlann fevkalâde nefasetinden olacak... Bu sırada, gayriihtiyarî kaleme kâğıda sarılmıştım. Ne o... Gene ne oluyor?.. Baklava hikâyesi mi?.. diye gülümsedi. Ve ilâve etti: Canım, cinayet işlemedik ya... Baklava yedik işte... Sofradan kalkmak üzereydik ki, söz Bir haf tada yakalanan kaçakçılar Ankara 4 (A.A.) Geçen bir hafta içinde gümrük muhafaza örgütü biri ölü 50 kaçakçı, 1003 kilo gümrük kaçağı, 318 kilo inhısar kaçağı, 448 gram esrar, 102 Türk lirası, 4 süâh, 77 mermile 27 kaçakçı hayvanı ele geçirmiştir. Acı bir kayıb Üsküdar Halkevmden: Üsküdar Halkevi Gösterit kolu üye • lermden Emin Yuksel, Haydarpaşa Entaiye hastanesinde dün akşam vefat etmıştır. Cenazesi bugün saat 11 de hastaneden kaldırılacaktır. Bütün Halkevi mensublarını teessürle davet ederiz KANDEMİR VIYANA DONUSU