CUMHURİYET 20 Mayıs 1937 Ankaradaki merasim Dahiliye Vekili mühim bir nutuk söylîyerek tarîhî hâdisenin büyük kıymet ve ehemmiyetini tebarüz ettirdi IBaştarafı 1 incl sahifedei tanat ve hilâfet mevkiini işgal eden Vahimutlu güne verdiği önemin en güzel bir dettin mütereddi şahsmı ve yalnız tahtım temin edebileceğini tahayyül ettiği ifadesiydi. Spor şenliklerinin başlıyacağı saatten deni tedbirler araştırmakta. Damad Feçok önce stad, sahayı çevreliyen tel mâ rid Paşanm riyasetindeki kabine âciz, nialara kadar halkla dolmuş bulunuyordu. haysiyetsiz, cebin, yalnız Padişahın iraSaat 14 ten itibaren de meb'uslar, kor desine tâbi ve onunla beraber şahıslannı diplomatik, Vekâletler ileri gelenleri^ve vikaye edebilecek herhangi bir vaziyete diğer davetliler kendilerine aynlmış olan razı Ordunun elinden silâh ve cepanesi alınmış ve alınmakta..» loca ve tribünlerde yer almışlardır. îşte bundan tam 18 yıl önce Atatürk Şeref tribününde başta Kamutay başkanı Abdülhalik Renda olduğu halde Samsuna çıktığı gün Osmanlı saltanatının bütün Vekiller bulunmaktaydılar. Saat arzettiği hazin, fakat hakikî manzara 15 te de şenliklere iştirak edecek olan bu idi. Vaziyetin vahamet ve dehşetini kız, erkek mektebliler önde Riyaseticum arttıran yerli, yabancı daha birçok se hur mızıkası olduğu halde stada girmeğe bebler ve âmiller vardı. Her zaman okumamız lâzımgelen o büyük ve ebedî nubaşlamışlardır. Mızıkayı takiben ellerinde Türk bay tukta böyle acı levhalar, ibret ve ders raklarile beyaz giyinmiş atletlerin ve on ahnacak manzaralar pek çoktur. Asırlarca geniş ve derin hareketlerile lan takiben de beyaz gömlek ve fanilâ giyinmiş genc kız ve erkek talebelerin sta cihan tarihinde büyük yer tutmuş, insanda girisleri ve tribünler önünden geçişleri Iığın tarih ve talihine hâkim olmuş bir bütün hazırunun takdir ve alkışlarile kar devlet çöküyor, bu muazzam inhizam ve inhidamın en mağduru olan Türk milleti şılandı. Gencler sahada şeref tribününe karşı de enkaz altında bırakılıyor ve mahvedilyer aldıktan sonra mızıkanm çaldığı ve mek isteniyordu. Tertib tamamdı, yer yer herkesin iştirak ettiği İstiklâl marşile şen tatbikata geçilmişti. Memlekette elem ve liklere başlandı. Ve bunu îç İşleri Ba ıstırab umumî idi. Fakat, bu dehşetli fekanı ve Parti Genel Sekreteri Şükrü Ka lâketin acısını en çok duyan, o gün Samya ile Bolu saylavı Cevad Abbas Gür suna çıkan o genc Generaldi. Türk milerin nutuklarile gencler adma Hüsnü letinin bütün acılan onun yüreğinde topGökselin söylediği hitabe ve Kız lise lanmış, Türk milletinin tarih ve talihine onun vicdan ve irfanı sonsuz ve kuvvetli sinden melâhat Saltekinin idare ettiği and bir mihrak olmuştu. içme merasimi takib etti. Mustafa Kemal, memleketi bu vazi Mızıkanm refakatile Yüksek Müzik yetten çıkarmak için hazırladığı siyasal Öğretmen mektebi kız ve erkek talebe lerinin söyledikleri Sporcu marşmdan ve süel plânmı tatbik için Samsuna çık sonra da idman hareketlerine geçildi. mıştı. Plânınm muvaffakiyetle tatbik oîlkönce kız talebeler Kız lisesi beden ter Iunacağına, bu memleket ve bu milletin biyesi muallimi Medıha Unatın idaresin her şeye rağmen ve her şeye karşı ve her halde kurtulacağına tam bir inanı vardı. de büyük bir muvaffakiyetle başardıkları O, Türk milletinin ve millî ordunun idman hareketleri yapmışlar ve bunlan lise beden terbiyesi muallimi Mahmudun kıymet ve kabiliyetini herkesten iyi bili idaresinde erkek talebelerin yaptıkları yor, onun içini ve ruhunu herkesten iyi tanıyor ve çok seviyordu. hareket takib eylemiştir. Sürekli alkış Millet, Ona inandı, ordu Ona güvendi. larla karşılanan bu harekâttan sonra da O günden bugüne kadar geçen 18 yılın Yüksek Ziraat Enstitüsü ve Yüksek beden Terbiyesi kız ve erkek talebeleri id menakıbi, cihan tarihine mal olmuş uzun bir zafer destanıdır. Tarih onu geleman gösterîlerini yapmışlardır. Kız ve erkek talebelerimizin spor sa cek nesillere olduğu gibi anlatacaktır. Bizce Atatürk inkılâbının objektif ve hasındaki muvaffakiyetine en güzel bir reel mevzuu bugünkü Türkiyedir: Hür, delil olan ve baştan sonuna kadar takdirle alkışlanan spor şenliklerine Onuncuyıl medenî, müterakki, çalışkan, sulhcu, milletler arasında sevilen ve sayılan, dostlumarşile nihayet verilmiştir. ğuna ve sözüne güvenilen, kudret ve kuvDahiliye Vekilinin nutku vetine dayanılabilen canlı ve dinamik Ankara 19 (Telefonla) Dahiliye Vekili ve C. H. P. Genel Sekreteri Şük Cumhuriyet Türkiyesi. İşte yurddaşlarım, 19 mayıs, en müşrü Kaya, Atatürkün, Türk milletinin kül şartlar içinde bile kendine ve mille kurtuluşu savaşını açmak için Samsuna ayak bastığı bugün münasebetile Anka tine inanışın bir remzidir. ra stadyomunda yapılan spor bayramı şenliğinde toplanan genclik ve halka hitaben çok büyük alâka uyandıran bir nutuk söylemiştir. Bu nutkun en mühim parçalannı bildiriyorum: «Yurddaşlar, Cumhuriyet Halk partisinin 1927 ilkteşrinde Ankarada toplanan ikinci ku rultayında Partinin Genel Başkanı Atatürkün nutku şöyle başlar: «1919 senesi mayısının 19 uncu günü Samsuna çıktım. Vaziyet ve manzarai umumiye: Osmanlı devletinin dahil bulunduğu grup, Harbi Umumide mağlub olmuş, Osmanlı ordusu her taraftan zedelenmiş, şeraiti ağır bir mütarekename imzalamış, Büyük Harbin uzun seneleri zarfında millet yorgun ve fakir bir halde, millet ve memleketi Harbi Umumiye sevkedenler kendi hayatlan endişesine düşerek memleketten firar etmişler. Sal19 mayıs, bozgunculuk, pesimizm ve menfilik illetlerine karşı, insan iradesinin ve insan zekâsmın, Atatürkün şahsında tecelli eden eg şifalı bir panzehirdir. 19 mayıs, güçlükler ve sıkıntılar içinde bunalmış, gerek ferd, gerekse cemiyet halindeki insana, Atatürkün hediye ettiği en canlı bir teselli ve ümid kaynağıdır. 19 mayıs, Türk milletinin kurtuluş savaşmm başladığı ışıklı tarih olarak, yal nız bizim için değil bütün ins?nlık tarihi için mutlu bir gündür. O günden beridir ki, insanlık camiası, zaten ezelî misyonu medeniyet ve kültür faktörü olan Türkü, yeniden insanî vazifesinin başmda görüyor. Yurddaşlanm, Atatürkün ve onun devrinin büyük ve muvaffak yapıcısı Ismet înönünün en çok sevdiği, benimsediği ve beğendiği eser, / Türk gencliğidir: Ne mutlu size, ey Türk gencleri, Her aile, çocuğunu ve her rejim, gençliği kendi şekline ve gayesine göre yeti|tirmek ister. Atatürk rejiminin Türk çocuklannda görmek istedıği vasıflar gençliğin sağlam, dürüst, merd, çalışkan, güzel ve güzel san'atları sever olmasıdır. Türk ailesile Atatürk rejimi, her meselede olduğu gibi, bu işte de tam bir mutabakat halindedir. Bir milletin en aziz sermayesi ve en kıymetli varlığı nüfusudur. Bu kadar doğru fakat acı bir hakikatta bir milletin düşebilecekleri felâketlerin en büyüğü nüfus kıtlığına uğramasıdır. Var olsun Türk analan. Nüfus hareketleri ve istatistikleri de gösteriyor ki, yakın ve uzak bize böyle bir felâket mukadder değildir. Fakat, unutulmamahdır ki, insan harekâtmda medenî faaliyete ve milletler münasebatında adedin çok yeri olmamakla beraber, kalite ham kütleye daima hâkim olmuştur. Atatürkün direktifleri, Ismet înönünün çalışma hedefi, emirleri hep bu gayeye matuftur. Kamutay bu ülkünün en büyük merevvici dikkatli ve daimî mürakıbıdır. Sel devletin ve Cumhuriyet Halk partisinin teşekkülleri faal ve mes'ul üyeleri bu gayeye varmak için vazifelendirilmişler dir. 19 mayıs gütıünün, spor ve genclik gösterilerine hasredilmes'nin manası bu dur. Türk gencleri! Sağlam ve kuvvetli bir milletin çocuk larısmız. Sinirlerinizde ve damarlarmızda ananızdan ve babanızdan kalma kötü hiçbir miras yoktur. Birbirinizden farksız, sınıfsız, imtiyazsız, iltimassız hepiniz ayrı sevgi ve şefkat içinde, ayni hukuk ve fırsata sahib olarak bu vatanm ve milletin sinesinde yetişeceksiniz. İftihar edeceğiniz en büyük sıfatınız, asil Türk milletinin çocuğu olmaktır. Hayatta güveneceğiniz, en kuvvetli istinadınızsa kendi çahşkanlık, kendi faziletiniz olacaktır. Bu millet size güveniyoı ve ü zin için çalışıyor.» Dahiliye Vekili burada. AlatürJkün, gencliğe hitabesini aynen tekrar ettikten sonra nutkunu şöyle bitirmiştir: « Yurddaşlar, Büyük Şef lerin adına 19 mayıs gününü hepinize kutlar, ve bugün yurdun her tarafmda hazırlanan töreni açar ve bütün Türk milletini ve onun sayın misafirlerini sonsuz saygılarla ve sevgilerle selâmlarrm.» Şükrü Kayadan sonra Bolu meb'usu Cevad Abbas da güzel bir nutuk söyle miştir. *** Bir Macar gazetesine göre bu ziyaret münaDün yapılan müsabaka sebetile yapılacak temaslar orta Avrupadald larda ekseriyetle İstanbuî karışık vaziyeti aydınlatacak takımı kazandı Ankara 19 (Telefonla) Genclik spor bayramı münasebetile bugün stadda yapılmış olan idman şenliklerini müteakıb Atletizm Federasyonunun İstan bul, İzmir, Ankara mıntakaları arasında tertib ettiği müsabakalara başlanmıştır. Bugünkü müsabakalarda alman tek nik neticeler şunlardır: 100 metro: İhsan (Ankara), Haluk (İstanbuî), Cemil (İzmir) derece: 11,6. 1500 metro: Receb (İstanbuî), Rıza Maksud (İzmir), Galib (Ankara) dere ce: 4,20,5. 75 metro (kızla^ arasında): Meliha (Gazi Beden Terbiyesi okulu) , Neza het, Maide derece: 11. 4x400 bayrak: istanbuî, Ankara, İzmir. Cirid: Rasih (İstanbuî), Salâhaddin (Ankara), Samih (İzmir) derece: 47.25. Ankara atletizm müsabakaları Italyan Kralı Peştede hararetle karşılandı Macar kabinesinde tadilât yapılacakmış i £ t Galatasaray kulübünün yeni bir tavzihi Memlekette 19 mayıs Memleketin her tarafından aldığımız telgraflarda ezcümle İzmirde, Bursada ve Konyada 19 mayıs bayramının emsalsiz tezahüratla tes'id edildiği bilidiril mektedir. Gencliğe ogudler Kendini koruyan, neslini korur. Sağlam vücudde sağlam kafa. özü, sözü doğru ol. Güzelliğin temeli sağlıktır. Her yaşta hareket. Galatasaray spor kulübü başkanlığından: Kıymetli azamızdan Nihad tarafından idare edilen son Güneş Ankara maçlarınm dedikodusunun hâlâ devam et mekte olduğunu esefle görmekteyiz. Kulübümüzün gazetelerde intişar e den son tavzihinin bir takım suitefeh hümlere sebebiyet verdiğini görmekle tavzihimizi yeniden tavzihe mecburiyet hissediyoruz. Güneş kulübünün Ankaradaki muvaffakiyetini her kazanan sportmen takımı tebrik ve takdir etmek şiarında olan kulübümüz de, samimiyetle alkışlar. Maçları idare eden, azamızdan bu lunan ve uzun seneler kulübümüze büyük hizmetler yapmış olan Nihadın spor camiasmdaki değerli mevkii, her hangi bir maçta kasten tarafgirlik et mesine, başlıbaşına bir mânidir ve ku lübümüz de bu kanaattedir. Kulübümüz kazanan ve kaybeden her spor takımmı kardeş bilir, fakat Galatasarayın, sporculuğa yakışmıyacak hareketlere tavassut edebileceği hakkmdaki en ufak imaları şiddet ve nefretle karşılar. iu son tavzihimizi de en "büyük sattıi; miyetle gönderir ve* eski tavzihimizle hükümdarlarının ziyaretleri münasebetile Jnç kimsenin ve hiç bir teşekküiün fe refini kat'iyyen istihdaf etmediğimizi uzun ve hararetli makaleler neşrederek 13 senedenberi Kral Emanoel'in harice tekrar eyleriz. ilk ziyareti Budapeşteye olduğunu ehemmiyetle kaydetmektedir. Gazeteler, Macar Başvekili Daranyi, Hariciye Bakanı Kanya ve İtalyan Hariciye Nazırı Kont Ciano arasında etraflı İstanbuî Müddeisiyasî müzakerelerin yapılacağını haber umumî muavini iken veriyorlar. cürmü meşhud mahZiyaretten doğacak neticeler kemesi hâkimliğine Budapeşte 19 (A.A.) İtalya Kratayin edilmiş olan lının Peşteyi ziyaretinden bahseden Kâmil Günas dün «Reggeli Ujsag» gazetesi diyor ki: yeni vazifesine baş«Fazla nikbinlik göstererek yeni bir lamıştır. inkisarı hayale uğramak istemeyiz. Bu On dört yılhk nun içindir ki İtalyan Kralının bu ziyareadliyeci olan Kâmil on yıldanberi tinden mucize beklemiyoruz. Fakat herîstanbul Müddeiu Kâmil Günas halde İtalyan Hariciye Nazın Kont Cimumî muavinliğinde muvaffakiyet ve vu ano ile Macar devlet adamlan arasında kufla çalışmakta olan kıymetli bir adliye yapılacak konuşmalar, İtalyan Yugoslav cimizdir. Muvaffakiyet dileriz. anlaşmasından Venedik'teki îtalyan Amüzakerelerinden Londrada tramvay işçilerinin vusturyaHariciye Nazırının ve Londrada Macar da iştirak etgrevi tiği konuşmalardan sonra iki memleket Londra 19 (A.A.) Bütün tramvay münasebahnın son şeklini tesbit etmeğe garajlarınm delegeleri yarm toplanarak yanyacaktır. Kont Ciano ayni zamanda otobüs grevcilerinin, tramvay işçilerinin de greve iştirak etmeleri hakkında vu Mussolini'nin ne dereceye kadar Tuna ku bulan son teklifleri hakkında müs havzasında teşkilât yapmağa taraftar olbet bir cevab verilip verilmiyeceğini duğunu, İtalyanm bu teşebbüsü nasıl ankararlaştıracaklardır. ladığmı ve Merkezî Avrupada Alman İtalyan Kralı Emanuel'in Macar Kral Naibi Amiral Horty ile Romada alınmış bir resmi Budapeşte 19 (A.A.) Italya faaliyetine ne gibi bir saha ayırmak ısteKralı saat 10,30 da hususî trenle buraya diğini de tasrih eyliyecektir.» gelmiştir. Naib Horthy, Kralı istas Bir Fransız gazetesinin mütaleası yonda karşılamış ve bando İtalyan mar Paris 19 (A.A.) İtalyan Kralının şını çalmıştır. Budapeşte seyahatini mevzuu bahseden Kral Emanuel'le Naib Horthy ve ma Erenouvelle gazetesi diyor ki: iyetleri selâm duran kıt'alann önünden «İtalyan Hariciye Nazın Kon Cia geçmişlerdir. no, italyan Yugoslav anlaşmasmı it • Almanya, Avusturya ve Yugoslavya mam edecek olan Yugoslav Macar ansefaretlerile İtalya sefareti erkânı Kralı laşmasmı tahakkuk ettirmek projesinden karşılıyanlar meyanmda bulunuyorlardı. vazgeçmiş değildir. Söylediği nutukta eKral ve maiyeti bundan sonra araba sasen buna temas etmişti. Ve bugün ik lara binmişlerdir. Adedi 18 olan bu ara tidar mevkiinde bulunan Macar devlet balardan 3 tanesine beşer at, 15 tanesine adamlanna da bu hususta güvenmekte de dörder at koşulmuştu. 1917 senesinde dir. Diğer taraftan bu harekete AlmanyaDördüncü Şarl'ın tac giyme merasimi es nın da yardim ettiği anlaşılıyor. Fakat bu nasında kullanılmış olan bu arabalar, o hareket Yugoslavya Naibi Prens Paul zamandanberi istimal edilmemişti. nezdinde pek o kadar muvaffak olamı Alayın geçtiği sokaklarda kalabalık yor. Roma Berlin mihveri böyle bir anhalk kütleleri misafir Kralı selâmlamış laşmada Paris Londra harekerine lardır. karşı bir engel görmektedir. Acaba Naib Horthy, bundan sonra îtalyan Macaristan kendisine yapılan teşçilere Krahnı kabul etmiş ve Daranyi de Kont kapılarak Almanya ve Avusturya gibi Cinao'yu öğle yemeğine davet etmiştir. tek komşusu Küçük Antant devletlerile Macar gazetelerinde hararetli arasındaki uçurumu daha ziyade derin lestirecek midir?» neşriyat MacarTıafitriesinde değiflltlik V» olacak Yeni İstanbuî cürmü meşhud mahkemesi reisi Londra 19 (Hususî) Peşteden bildirildiğine göre, yakında Macar kabinesinde yeniden bazı tadilât yapılacaktır. Londra ve Parisi ziyaret edecek olan Hariciye Nazırının değişeceği ve yerine Macaristanm Bükreş sefirinin getirileceği haber verilmektedir. Akşam verilen ziyafet Budapeşte 19 (A.A.) Amiral Horty ve refikası, bu akşam İtalya Kral ve Kraliçesi şerefine Kral şatosunda büyük bir ziyafet vermiş ve bu ziyafette Kont Ciano ile Macar Başvekili Darany, bütün Macar Nazırlan meb'usan ve âyan meclisi reisleri ve daha birçok yüksek zevat hazır bulunmuştur. Ziyafetten sonra, Kral Naibi Amiral Horty, bir nutuk söyliyerek Macar milletinin İtalyan milletine karşı olan derin dostluk hislerini tebarüz ettirmiştir. îtalyan Kralı da bu nutka mukabelede bulun muştur. Yunanistan hava kadrosunu artırıyor Atina 19 (Hususî) Hava Nezareti tayyarecüer kadrosunu artırmağa ka rar vermiştir. Şimdilik harb tayyare lerinde istihdam edılmek üzere bin gönüllü alınacaktır. Bunlar tayyare kıt'alarında on sekiz ay hizmet göreceklerdir. başucumda durdu. Benimle titrek bir sesle konuştu. Hatta «ölüyorum!» dediğim zaman ağladığını bile anladım. Sonra ona kilidli gözden bahsettim. Derhal alâkadar oldu... Tabiî... Bu genc kız benim kadar kendi akıbetini de düşünme • • sinde mazur değil mi?.. Gitti, anahtan alarak gözü açtı. Sonra acele ile ka pıdan çıkarken hem benim tekrar çağırışımı işitmedi, hem de sigara iskemle • » sini devirdiğini farketmedi. Zaten bu küçük iskemlenin kalın hali üstünde çıkardığı ses ne olacak ki... Ben Leylânın arkasından bakarken iskemlenin devrildiğini görmüştüm de... îşte hâlâ yerde devrilmiş olarak duruyor. Demin odaya girenin Münevver de Âdile de farkmda olmadılar. Heyecan ve alaca karanlık mâni oldu onlara. Amma ben görüyo rum. Bundan daha maddî şahid olur mu ki. Biraz evvel kızım Leylâ odama girdi ve çıktı... Bu bir hakikattir. O halde Âdileye kilidli gözü kontrol ettirebili rim!.. HACI RAŞİD «Cumhuriyet» in milli sergüzeşt romanı : 3 «Amma... Bana hemen geleceğini söylemişti. Zaten... O kadar aceleye de ne lüzum vardı ?.. Bunlan elinde tutarak ve cebine koyarak yanımda birkaç dakika daha kalamaz mıydı? «Bir defa bile yanıma yaklaşmadı. Bir defa bile elimi öpmedi, bana sarıl madı. Acaba doktorlar mı tenbih ettiler? Hayır.. Bu sirayet eden bir hastalık değil ki. Belki beni son nefesimde müteheyyic etmemek için... Sesi nekadar hafifti. Muhakkak ağlıyordu ve onun için yüzü nü bana göstermemeğe çalışıyordu. «On dokuz senedir hayatımın bir tek zevki, bir tek meşgalesi olan Leylâdan ebediyyen ayrılırken onu mümkün olduğu kadar az mustarib etmeğe çalıştım... Fakat hayret edilecek şey... Hâlâ Leylâ dan eser yok... Nasıl olur?..» Büyük bir cehdle elektrik ziline bastı, cevab alamaymca zili tekrar tekrar çaldı ve ses bu altı odalı kârgir evin her katmda uzun uzun çınladı. Ne Âdile, ne de Leylâ gelmişti. Bir iki dakika bekledi. Zili tekrar ve devamlı çajarken birdenbire kapı açıldı. Gelen ne Âdile, ne de Leylâ idi. Küçük besleme Münevver yatağından fırlamış, entarisile, Mercan terliğile fırlayıp gel mişti: Beyefendi, ben geldim... Âdile... Hayır, benim, Münevver... Âdile sizin yanınızdaki odada yatıyordu. He men yanınıza gelebilmek için... Amma şimdi baktım, orada yok. Zili de hep çaldığınız için ben geldim... Git, Leylâya söyle, hemen gel sin... Leylâ Hanım mı?... Leylâ Hanım mektebde... Dün akşam gelmişti... Birdenbire kapı tekrar açıldı ve Âdile içeriye girerek Münevvere: Haydi sen git, dedi, ben burada yım... Sonra hastaya dönerek: Affedersiniz beyefendi, biraz işim vardı. Geç kaldım... Leylâyı çağır... Eğcr uyuyorsa uyandır, odasmda olacak... Âdile hiçbir şey söylemeksizin çekildi, gitti. Biraz sonra tekrar gelerek: Küçükhanım odasında yok; git miş... Gitmiş mi? Nasıl olur bu saatte?... Mektebe mi gitmiş? Bilmiyorum efendim... Odasında yok. Ah^.. Nasıl gider, senin haberin olmadan Âdile?.. Kadının cevab vermediğini görünce hasta hiddetlendi: Söyle, kızım demin burada değil miydi ? Bilmiyorum efendim... Sen görmedin mi? Hayır... Amma ben gördüm. Kendisile konuştum; o bana cevab verdi... Belki hayaldir beyefendi... Leylâ Hanım dün akşam sizi görmeğe geldi ve gene gitti. Tekrar gelseydi ben görmez miydim. Ben uyumuyorum kü... Belki hastalık hali... Size bir kaşe daha vereyim mi efendim? Rahatça uyursunuz... Hayır, hayır... Biraz sonra... Ağnm filân yok. Rahatçayun; uyurum... Sen de git yat Âdile... O sırada Ahmed Şevket hafızasını tamamile toplamış olarak, hizmetçi kadının dediği gibi, biraz evvel bir kâbus geçirip geçirmediğini düşündü. Daha iyi düşünebilmek ve kendisine kızı Leylâyı bir hayal olarak değil, bir hakikat olarak gördüğü kanaatini veren az evvelki zamanı daha iyi hatırlamak için yalnız kalmak istedi. Kadma işaret etti, Âdile çıktı. Kızının zayıf sesi, odada dolaşışı, kapıyı açıp acele gidişi, hepsi hatırındaydı. Yazıhanenin gözünü açmamış mıydı? İçindekileri alırken: «Bunlan götürüyo rum!» dememiş miydi? Nasıl oluyor da Âdile o kadar kat'î, o kadar emin olarak bunların birer hayalden ibaret olduğunu biraz da kendisine acıyarak tekrar ediyordu?... Ya Münevver? Bu küçük kız da Leylâya raslamamış olabilir miydi? Ah, bir ayağa kalkabilse!.. O zaman derhal aldanıp aldanmadığmı, aldatılıp aldatılmadığını anlıyacaktı. Gidip kızını arayacaktı, fakat daha kolayı vardı: Asma saatin içindeki anahtarı bulmak, onunla kapalı gözü açarak içindekileri araştırmak kâfiydi. Fakat bütün vücudünü saran zâf buna mânidi. Yerinden kımıldıyacak hali yoktu. Yoksa Âdileyi çağırıp ona bu işleri gördürmeli miydi? Kilidli gözün içinde kileri bir yabancının gözleri önüne çıkarmak onun ihtiras gözlerini açmak de mekti. İşte asıl o zaman kızı için sakladığı şu küçük servetin başkalarının eline geçeceğinden korkarak ölecekti. Fakat kilidli gözün şimdi bomboş olduğundan o derece emindi ki... Başmı sağa çevirerek, hâlâ rüya gör mediğine kanaat getirmek üzere odanın bütün eşyasını bu yarı karanhkta iyice farkedip etmediğini tetkik etti. Herşeyi görüyor, biliyordu. Hayır, uyanıktı. Hastalığm acısını, vücudünün rehavetini hissediyordu. Odayı araşhrmağa devam ederek kendi kendine düşündü: Evet, işte... Kapının yanındaki küçük sigara iskemlesi yere devrıli duruyor. Halbuki bu iskemle devrili değildi. Âdilenin bundan evvel girişinde, lâmbanın üstüne bez örtülmeden evvel devrili değildi. Devrili olsaydı şüphesiz Âdile Hasta bir müddet gözlerini tavana dikaldınr düzeltirdi. Bunu kızım, acele çıkarken devirdi. Devirirken çıkan sesi kerek düşündü, sonra: (Arkası var) bile hatırlıyorum. Leylâ geldi, evvelâ