CUMHURİYET 12 Nisan 1937 Şehir ve Memleket Haberleri Tarihî tefrika : 86 Yazan : M. Turhan Tan (Tercüme ve iktibas edilemez) Siyasî icmal Belçikanın bitaraflığı elçikanm Fransa ile olan ittifakından aynlmak için verdiği kat'î karar nihayet Ingiltere ve Fransa tarafından kabul edildi. Belçikanm hiç olmazsa lngiliz ve Fransız umumî erkânıharbiyelerini muhtemel bir düşmanm hava harekâtından vakit ve zamanile haberdar etmek gibi bir taahhüd altına girmesi için Londra ve Paris hükumetleri her nekadar gayret sarfetmiş iseler de Belçika, Almanya dahil olduğu halde komşusu ve yakmı olan her devlete karşı tam bitaraflığını muhafaza için verdiği kararı tadil etmemiştir. Belçikanın Fransa ve Ingiltere ile olan\ bağlantılan şunlardı: 1 1920 senesinde Fransa ile Bel çika arasında akdolunan ve muhteviyatı gizli tutulan askerî anlaşma, 2 Lokarno misakı bozulduktan sonra Belçikanın bu misaktaki Fransaya karşı olan teminatının devam eylediğine ve Almanya tarafından bir hareket ve teşebbüs vukuunda iki taraf umumî erkânıharbiyelerinin istişarelerde bulunmalarına aid muvakkat mukavele, 3 Almanya ile yeni Lokarno misakı akdedilemedıği takdirde Belçikanın Fransa ve Ingiltere ile karşılıklı yardım esası üzerine kat'î bir muahede akdede ceğine dair geçen martta girmiş olduğu taahhüd. Şimdi Belçika bu anlaşma ve taahhüdlerin hepsinden çıkıyor. Yalnız Milletler Cemiyeti misakına olan bağlılığı bu müessesenin azası bulunması itibarile baki kalacakhr. Bu suretle Belçika 23 sene Fransa ve îngiltere ile müttefik bulunup hatta Umumî Harbde bir safta harbet tikten sonra 1914 senesinden evvelki bitaraflık vaziyetine benziyen bir hale tekrar dönmüş oluyor. Şu kadar var ki o zamana kadar Belçikanın bitaraflığı 1839 senesinde Lon drada akdedilen bir muahede ile İngil tere, Fransa, Prusya, Rusya, Avusturya ve Holanda tarafından taahhüd ve hatta tekeffül edilmişti. Fakat Almanyanm 1914 senesinde Belçikayı istilâsile bu muahede hükümden sakıt olmuştu. Hatta Ingiltere, bu muahedenin ihlâl edilmesini kendisinin Umumî Harbe girmesine se beb ittihaz etmişti. Belçika tekrar bitaraflığa renaen dön.dükten sonra bitaraflığmın gene komşuları tarafından hep birlıkte taahhüd ve kefalet altına nasıl alınacağı malum değildir. tngiltere ile Fransa yeni Lokarno misakmda Belçikanın bitaraflığına riayet ve kefalet edilmesi için kayıd konulmasını istiyor. Almanya ise Hitler'in malum nutuklarile Belçikanın tamamiyet ve bitarafhema riayet edeceğini esas itibarile kabul etmiş bulunuyor. Yalnız Belçikanın bitaraflığmın müşterek emniyet sistemile değil ikişer taraflı muahedelerle temin edilmesine taraftar bulunuyor. îtalya dahi bu fikirdedir. Çünkü bu iki devlet yeni Lokarno misakı teklifi hakkında İngiltereye verdikleri cevablarda bu misakm aslı Almanya ile Fransa arasında birbirlerinin hududlanna tecavüz etmemeği taahhüd yollu iki ta rafh bir taahhüdden ibaret olmasını ve Ingiltere ile İtalyanın yalnız kefil mevkiinde kalmalannı istemişlerdir. Belçikayı, bitaraflığa dönmeğe karar vermiş bulunmasmdan misaka bir taraf ve aza olarak almmasına lüzum görmemişlerdir. Konya Vilâyetinde göçmen işleri Halk, göçmenlerin müs tahsil vaziyete girmele Dün Eminönü Halkevinde yüzlerce gencin iştirarine yardım ediyor Oğlu Selimin zâfından, gösterişsizliğinden igrenikile merasim yapıldı, hararetli nutuklar söylendi Konya (Husuyordu, anasına benzeyişinden haz alıyordu sî muhabirimiz Sazendeler de, bütün öbür oyuncular gibi baslarına serpilen, ahnlarına yapış tınlan, önlerine atılan altmları tophyarak küçük birer servet edinmişlerdi, düğünün zevkini hakkile çıkarmışlardı. On sekizinci gün şehzadeler Atmey danına getirildi ve bu da ayrı bir rasime, ayn bir temaşa sahnesi oldu. Bir babanın evlâdı olduklan, henüz pek küçük yaşta bulundukları halde prensler, birbirlerine neyzen bakışile bakıyorlardı, kardeş olduklannı sezdirmi yen bir durum taşıyorlardı. Mustafa, enikonu serpilip gelişmişti. Mükemmel bir sıhhat ve pek alımlı bir tenasüb tezahür ettiriyordu. Yaşını aşan vakan masum yüzüne pek yakışıyordu ve bu va kann duygulu bir zekâ ile hemahenk olduğu seziliyordîı. Babasınm küçük bir nümunesi gibiydi. Esmer yüzile, açık ve ileriye doğru çıkık alnile onu hatırlatıyor, kendine pek yakışan kavuğunu da gene babası gibi gözlerinin üstüne kadar indirerek vakarına sertlik te kanştınyordu. Selim, ona nazaran cılızdı, çelimsîz di. Yüzünde erkekten ziyade kadm hatlan görünüyordu, renkçe anasına benzi yordu. Henüz altı yaşmda olduğu için atta duramıyordu, iki yandan kucaklanarak getiriliyordu. Askerlerden, kalaba hktan, gürültüden korktuğu belliydi, ikidebir ağlamak meyli gösteriyordu. Halk, şehzade Mustafanın parlak bir istikbal vadeden güzelliğine, merd du rumuna meclub olarak şevkle alkışhyor ve oğlan kılıema sokulmuş san bir kızı andıran Selimin geçişini acıyarak seyrediyordu. Ibrahim Paşa sarayınm meydana hâkim bir penceresinden bu gelişi a dım.adım ve halkm hükümlerini de safha safha tarassud eden Hurrem zıvana dan çıkacak vaziyetteydi, için için ho murdanıyordu ve kendi oğlunu çelimsiz bir kukla, ruhsuz bir oyuncak mevkiine düşüren Mustafayı yenibaştan ölüme mahkum ediyordu. Bugünün şerefine de mahpesinden azad edilmiyen Mahidev ran o dakikada yanmda bulunsa, bu homurdanış, hiç şüphe yok, kıskanc bir nara olacaktı ve Mustafanın anası pençe pençe eza görecekti. Talihsiz kadının uzakta bulunması hem Hurremi hırçınlıktan, hem kendini sert bir hücumdan kurtarmış oluyordu. ni rahatsız ediyordu, yüreğine bir bocalama tadsızlığı veriyordu. Ondan ötürii gözlerini kapadı, hislerine müstakim bir ahenk verebilmek için Hurremi temaşaya daldı. Meydan, şen velvelerle gürül gürül gürlerken, binlerce insan hayü huy içinde o günün zevkini yagma ederken o, sevgilisinin hayaline benliğini vererek ve oğullannı, vajirlerini, düğünü, hatta nefsini unutarak istiğrak âleminde yaşı yordu. Bu âlemden ancak Hurremi görmek, Hurremin sesini duymak, Hurremin kokusile mestolmak için uyandı, günün batmasını beklemeden saraya çekildi. Hurrem de, Mustafayı Selimden üstün bulmaktan doğma sinir buhranım kocasınm nüvazişleri arasında gidermek için acele etmiş ve hergünkü itiyadını bozup ikindiüstü saraya dönmüştü. Bu karşılıklı iştiyak, Topkapı sarayı nın bir köşesinde onlan çılgın bir telâkiye sevkederken Armeydanında fişekler yakılıyor, rakıslar yapılıyor, çalgılar çalınıyor ve Veziriazam îbrahim Paşa, veliahdin yanıbaşına kurularak Padişaha vekâlet ediyordu. Selimle meşgul olan Başimrahur Rüstemdi ve zeki Hırvat, bir yandan küçük prensi eğlendirmeğe, bir yandan da ka§ göz lehçesile Vezire dalkavukluk etmeğe savaşıyordu. Hurrem, yeni doğmuş gibi taze ve pek taze bir aşkla kucağına atılan kocasını derece derece sarhoş ederek manevî bir sızgınlığa sürükledikten sonra fısıldamış tı: Tanrı bir gününü bin etsin, ömrü mü alıp senin ömrüne katsın, gölgeni üzerimizden ayırmasın. Senden biraz uzak kalınca Selimi yetimleşmiş gördüm. Ve zır bıle dönüp masum yavrumun yüzüne bakmıyordu. den) Akşehir ve Çumra kazalannda göçmen ve su iş lerini tetkik eden Valimiz Cemal Bardakçı elde edilen netice hakkında şu beyanatta bulun dular: Göçmen vazıyeti «"" S " * * k a " hakkında gazete daı Çumraya üç yüz beyanatta V e Akşehre 396 ev mize CeKmT **»« gelmiştir. Bardakçı Bu göçmenlerden Kanunide iki zıd duygu! Kahranıan Urfanın kurtuluş bayramı hepsi yerleştirilmiş ve müstahsil vaziyetine geçirilmiştir. Göçmenlerin yerIeştirilmesi ve müstahsil vaziyetine geçirilmesile uğraşıhrken yerli halkın büyük yardımlan görüldü. Yerli halk, kendilerine komşu olan göçmenlerin arazisini hiç bir menfaat karşılığı olmıyarak nadas etmiştir. Hatta Akşehir kazasının Tuzlukçu nahiyesi mıntakasına yerleştirilirken göçmenlere Tuzlukçu ve diğer köyler halkı kendi nadaslanndan nüfus başına beşer dönüm ayırmışlar ve hükumet tarafm dan verilen tohumu bu kendi şahsî na daslarına gene hiçbir menfaat karşılığı olmıyarak göçmenler hesabına ekivermiş lerdir. Her göçmen ailesine kanunen verilmesi icab eden arazi ölçülmüş, numaralan mış ve yerleri kendilerine de gösterilmek suretile dağıtılmıştır. Tuzlukçu köyüne yerleştirilmiş olan 154 ev göçmene bu köyün mer'asından bir kreım verilmişti. Buna mukabil Tuzlukçu köyüne Pazarkaya çiftliğinde hazineye aid araziden 300 dönümlük bir mer'a gösterilmiştir. Orta ve Tipi köyleri halkma da ayrıca bu çiftlıkten ve Akşehir gölünün çekilmesinden hâsıl olan araziden 150 dönüm bir mer'a ayırdık. Gerek Çumrada, gerek Akşehirde yerleştirilmiş olan göçmenler vaziyetkrind^n çok memnun ve emindirler. Yerli halkın da sıcakkanlılığını ve misafirperverliğini, göçmenlere karşı yardımmı şükranla anmağı bir borc bilirim. Aralarmda kal dığım 15 gün zarfında gayet samimî o larak hem yerli halk, hem göçmenler çok memnun olduklannı söylediler. Ve sonra ardına kapandığı pencereden neler gördüğünü birer birer anlatmış, Ibrahimin hep büyük şahzade ile meşgul olup Selime selâm dahi vermediğini hikâye etmışti: Benim masum şehzadem, diyordu, senin oğlun değil mi?.. Neden onu yuvadan atılmış leylek yavrusu gibi yadırgarlar?.. Yoksa ciğerparemi yeryüzünde fazla mı görürler?.. Vallahi aslanım, gücüme gitti. Hakkım da var. Sen sağ iken Mahidevranın oğluna dalkavukluk etmek, berikinı de mühimsememek ne de Şehzadeler, kendilerini karşılıyan ve mek?.. Yoksa Vezir şimdiden kendini zirler tarafından koltuklanarak babala büyük şehzade hazretlerine sevdirmek mi rının huzuruna getirildi, el öptürüldü. ister?.. Sultan Süleyman, kanamadığı aşk şaHünkâr, vakitsiz bir olgunluk gösteren rabını o şarabm süzülüp geldiği kızıl kayMustafanın merd tavnnı uzun bir lâhza süzdü, onda kendi çocukluğunun şen iz naktan bir kere ve bin kere daha içmek lerini buldu ve derin bir heyecana ka ihtiyacile kıvranıp durduğu için kulağına pıldı. Çocuğu okşamak, yıllardanberi on dökülen bu zehirlerden memnun olmu dan esirgenen şefkati bol bol vermek is yordu. Ayni zamanda kansının hükümletedi. Fakat yer ve zaman, böyle bir di rini doğru bulmuyordu. Çünkü İbrahimin leği açığa vurmaga müsaid değildi. Ken büyük şehzadeye herhangi bir maksadla disi orada ve o dakikada bir baba değil, müdahinlik etmesi mümkün değildi. Musbir padişahtı. Eğilip elini öpen şu ço tafa ona ne verebilirdi?.. Bununla beracuklar da, gün^erdenberi ayaklan dibin ber Hurremin teessürlerine hak veriyorde dizçöken küme küme insanlardan üs du. Selim, büyük kardeşinin yanmda yaltün bir kıymet taşımıyorlardı. O sebeble nız yaşça değil, her bakımdan küçük gödileğini yüreğinde sakladı, yüzünü İb rünüyordu. Ana, işte bu küçüklüğü sezerahim Paşaya çevirdi: rek teessüre kapılmış olabilirdi. Bunları, dedi, çadırlarına götürün, Hünkâr, bu kanaâtle İbrahim aleyhinoyun seyrettirin! de bir tahassüs göstermedi, sadece karısıVe şahzadeler çıkarken dikkatini Se nı müteselli etmek istedi: limin üzerinde topladı, adım adım onu Tasalanma yavrum, ben sağken süzdü, iliğine kadar titredi. Bu yavrusu senin oğlun yetim olamaz. Gene ben sağnu Mustafaya uşak olamıyacak kadar ken Mustafaya sokulmaktan kimse fayda çelimsiz bularak müteessir, fakat Hurre bulamaz. min rengini sezerek müteheyyic olmuştu. Ve kansını vehmî sahneler düşünmekÇocuğun zâfından, gösterişsizliğinden iğten uzaklaştırıp aşkm kucağına sürükle reniyordu, anasına benzeyişinden haz ameğe koyuldu, kulağına fısıldadı: Iıyordu. Fakat bu iki zıd duygu, kendisi(Arkası var) Kahraman Urfanın kurtuluşunun yıldönümü dün Eminönü Halkevinde tes'ıd edılmiştir. Merasimde, Urfa savaşına iştirak etmiş gaziler, Urfalı Üniversite talebeleri ve kalabahk müne\rver bir kütle hazır bulunmuş vc hep bir ağızdan söy lenen îstiklâl marşile merasime başlanmıştır. Marştan sonra Aziz Moltay kürsüye gelerek 17 senedenberi îstanbulda yapılmıyan bu büyük günün tes'idi dolayısile ihtisaslannı anlatmıştır. Bundan sonra Urfalı münevverlerden Mithat Ömer Karakoyunlu, Urfanın kurtuluşu hakkında bir hasbmalde bulunmuş, Türk tarihinin şanlı menkıbelerle dolu olduğunu, eğer bütün bu zaferleri tes'id etmek lâzım gelse senenin 360 gününde merasim yapılması icab ettiğini, fakat Türklerdeki tevazuun buna hacet bırakmadığmı söylemiştİT. Mithat Ömer Karakoyunlu sözlerini şöyle bitirmiştir: « Türk gencliği, hududlanmızın biraz ilerisinde bir Türk yiğitin mezarında dalgalanan şanlı bayrağımızı unutma malıdır.» Aziz Moltay; Karakoyunlunun Urfa için yazmış olduğu şiiri okumuş, genc Üniversitelilerden Hikmet Urfa savaşına aid çocukluk hatıralannı anlatmıştır. Urfalı şair Hulusinin de şehidler için yazdığı şiiri okunduktan sonra harb zamanında Urfada harekâtı idare etmiş c Kahraman Urfanın Kurtuluş yüdonumu merasiminde bulunanlardan iki grup lan kaymakam Ali Rıza Urfa harbini anlatmıştır. Üniversite talebelerinden Abdülkadir Karahan ateşli bir hitabede bulunmuş ve bilhassa son hudud meselelerine temas ederek: « Türk, askerlikte şanlı bir tarihe maliktir. Bu cihetçe her zaman Büyük Şefin işaretile bizler hazınz.» demiştir. Muallim Nahid Cemal Urfa tarihin den, savaşından, güzel san'atlanndan bahsetmiştir. Hatiblerin nutuklan bittikten sonra, Urfa.li, jUqrfe/5i v talçbelen tarafından millî havalar çalmmış, türküler söylen miştir. Bilhassa Urfalı bir gencin söyle diği Urfa savaş türküsü merasimde bulunanlan çok mütehassıs etmiştir. Çumra ve Akşehirde sulama işleri Çumra mıntakasında ve Akşehirde sulama işleri üstünde çalışıyoruz. Çum rada Alibey höyüğü denilen mevkide sondaj makinelerimizden birisi faaliyete geçti. Burada §imdilik tazyikli su arıyoruz. Akşehirdeki çalışmalarrmız orada mevcud olan akar sulardan istifade ederek araziyi sulamak gayesini istihdaf ediyor. Vilâyetin mütehassıs su mühendisleri bu sahadaki etüdlerini bitirdiler. Oradaki çalışmaları iyi bir neticeye bağlamak için Akşehirde Vilâyet Su İşleri Bürosunun bir de şubesini açtık ve bu şube şefliğine Akşehir Belediye mühendisini tayin ettik. Bu şubeyi su işleri üstünde çalışmış iki fen memurile de takviye edecegiz. Akşehirde sulama işleri için Koçaş deresi, Kuruçay ve Bolca sularından istifade ediyoruz. Yapılan projeye göre bu sularla Akşehir mıntakasında 6000 hektarlık bir araziyi muntazaman sula yacak ve kuraklıklara karşı sıyanet ey l;;receğiz. Bunun için 35 40 kilometroluk bir kanal açmaktayız. Açacağımız kanal bu suların husule getirmekte ol duğu bataklığın da önüne geçebilecek ve sıhhî faydaları da olacaktır. Akşehir ziraat sahasınm yetişecek kadar suya ka vuşması ve kuraklıktan kurtulması daha çok gecikmiyecektir. Vilâyetimizde su işleri bakımından sıkmtılı bir durumda olan Cihanbeyli kazasının geniş ziraat mıntakasına da el koyduk. iki sondaj makinemiz olduğu için bu mıntakada şimdiye kadar tazyikli su arayamadık. Makinelerimiz şimdi Karamanda ve Çumrada çalışıyorlar. Bunlan oradan ayıramıyoruz. Halbuki Ci hanbeyîi kazasını da daha fazla bekIetmeği doğru bulmuyoruz. Onun için bir sondaj makinesi daha almağa karar verdik. Bu makine gelir gelmez Cihan beylide de tazyikli su aramağa başlıya cağız. Tazyikli su ararken dört, beş yüz metro derinliğe inebilmek için de gere ken tertibatı aldık. Korku yüzünden bir kaza oldu İki musevinin telâşı bir sandalı batırdı Samoel, İbrahim, îsrail ve Fehmi a dmda dört kişi Üsküdardan Köprüye gecmek üzere dün Rizeli ibrahimin 2709 numaralı sandalma binmişlerdir. Sandal denize açıldıktan sonra sallan mağa başlamış, iki Musevi dalgalardan korkarak sandalcıya geri dönmesini söylemişlerdir. Fakat bu sırada büyük bir dalga sandalı kuvvetle sallayınca Musevilerin korkusu fazlalaşmış ve ayağa kalkarak: İmdad, batıyoruz. Diye bağırmağa başlamışlardır. Mu ^evilerin bu telâşı üzerine sandalın mu vazenesi bozularak devrilmiştir. Etraftan yetişen diğer sandalcılar dört yolcu ve bir sandalcıyı muhakkak bir ölümden kur :armıslardır. Pratik bîr harman makinesi yapıldı Bir Türk san'atkârı yardım bekliyor Karaman (Hususi muhabirimizden) Karamanda elli beş yaşlarmda Sami Tartan adında bir yurddaşımız bir harman düven makinesi icad etti. Çok pratik ve randımanh olan bu düven, ziraatçilerimiz tarafından beğenilmiş ve faydalı görül müştür. Sami Tartan çiftçilik ve ticaretle meşguldür. Uzun senelerin tecrübesinden sonra harmanlarımız için çok faydalı olduğu söylenen bu makineyi bulmuştur. Bu makine şu vasıfları haizdir: 1 Taşlı düvenler 27 liraya mal olduğu ve üç sene iş gördüğü halde Tartar, düvenleri 18 liraya mal olmakta ve otuz sene çalışacağı tahmin edilmektedir. 2 Taşlı düvenin tam randıman vermesi için iki hayvan tarafından çekilmesi lâzımdır. Sapları ayırmak için de ayrıca işçilere lüzum gösterir. Halbuki bu makine bir hayvan tarafından çekilince tam randımanını vermekte ve tarak tertibatmı da haiz olduğundan sapların çekilmesi için ayrıca işçi kullanılmasına meydan bırakmamaktadır. 3 Tartar makinesinden elde edilen saman tozsuz, ince ve yumuşaktır. Bu itibarla gıda bakımında nüstün sayılıyor. Makine önde 7, arkada 6 çarktan mürekkebdir. Ayrıca arkasında müteharrik taraklan vardır. Bu taraklar samanı yukarı kaldırarak kesip atmaktadır. Bu keşif birçok ziraat memurlan tarafından tetkik edilmiş ve faydalı olduğuna dair raporlar verilmiştir. Şimdiden Adananm büyük çiftçileri tarafından bin makine sipariş edilmiştir. Fakat Sami Tartar kendi mütevazı atölyesile bu siparişi taahhüd eylerse hiç şüphe yok ki altından kalkamıyacaktır. Bu noktaya da akıl erdiren muhteri ken disine yardım edilmesi için millî banka lara başvurmuştur. Bankalanmız bu keşfin mahiyetini ve Adanadan vaki olan talebi tetkik eylemektedirler. TaJtar düğenleri şimdi ve böyle müteferrik bir halde yapıldıkları vakit 18 liraya maledıldiklerine göre esaslı bir çalışma ve elverişli sermaye ile daha çok ucuza mal olabilecekler demektir. Mttharrem Feyzi TOGAY Kreminoloji Enstitüsü tstanbul Emniyet müdürlüğüne bağh olarak bir Kreminoloji lâboratuarı ya pılması kararlaştırılmıştır. îstanbulda yapılacak olan bu lâboratuar Ankara daki laboratuarden biraz küçük mikyasta, fakat teknik itibarile ayni olacak tır. MÜTEFERRİK San'atkâr Şadinin oynıyacağı piyes Büyük sahne san'atkârımız Şadinin bu ayın 17 sinde Fransız tiyatrosunda «Sekizinci» yi oynamağa karar vermesi, şehrimiz tiyatro meraklılarını çok sevindirmiştir. O güne mahsus biletlerin mühim bir kısmı daha şimdiden satılmış bulunmaktadır. Kayseriye tekrar kış geldi Kayseri (Hususî) Çoktanberi ku rak gıden havalar birdenbire soğumuş ve şiddetlı soğuk ve yağmurlar başla mıştır. Erciyeşin aşağı eteklerine kadar üç, dört santim kalılığmda kar yağmış ve soğuklar geceleri 6 8 e kadar düşmüştür. Bu yeni kar ve kışın şiddetin den bağı yananlar çoktanberi devam eden bahar havasile sevinip duruyor ve paltolarını çıkarmış bulunuyorlardı. Yeniden başlıyan soğuklar bu bağrı yanıkları nekadar müteessir ettise, yağmur dahi kuraklıktan şikâyet eden ziraatçileri o nisbette memnun etmiştir. Artık bir kuraklık tehlikesi yoktur ve kalmamıştır. Edirne Kız San'at mektebinde çalışan kızlarımiz Avcılar cemiyetinin kongresi îstaribul Avcılar Kurumunun senelik oplantısı dün sabah Eminönü Halkevinde Nezihe Atıfm başkanhğında yapıl mıştır. Senelik faaliyet raporile hesab ar okunduktan sonra ekseriyetle kabul edilmiş ve azadan Remzi Kanadlı ta rafından yapılan teklif üzerine Kurum nizamnamesinin 39 uncu maddesine «her avcı verdıği aidattan başka vezneye 25 kuruş cenaze parası yatırmağa mecburdur» cümlesinin ilâvesi kabul olunmuş ve derhal azalar 25 er kuruş vermişlerdir. Cum huri yet NUsbası 5 kuruştur. Edirne (Hususî) Bu ders yılı ba şında şehrimizde açılan Kız San'at mektebi 150 talebe mevcudile çalışmalarına devam etmektedir. Buraya devam eden genc kızlarımiz beş ay gibi kısa bir zamanda bluz, etek ve sokak elbiselerile moda kısmmda muhtelif fötr şapkalar ve çiçekler yapmağa başlamışlardır. Gönderdiğim resim, müesseseye de vam eden talebeden bir kısmını mektebin bahçesinde grup halinde göster mektedir. Şimdiye kadar elde ettiğimiz netice, Bundan başak yeni idare heyeti intiKonyanm kuraklıktan kurtulacağınm bü habına geçilmiş ve Nezihe Atıf ekseri yük bir işaretidir. Sayın Başvekilimizin yetle reisliğe, Ahmed Rıza, Mustafa Asu ve sulama siyasalannın behemehal sım, Keleci, Halil Nazmi, Şükrü Ya an idare heyetine seçilmişlerdir. muvaffak olacağma inanıyoruz. *boneçeraiti{TÜ*/e Senelik Altı aylık Üç aylık Bir aylık 1400 Kr. 750 • 400 > 150 > 2700 Kr. 1450 a 800 • Yoktur