CUMHURİYET 19 Mart 1937 Deli Fatihte, Şişlide, Kadıköyünde nekadar akraba varsa, Sabri eniştenin telgrafını alır almaz, o gün, kadınlı erkekli, Boğaziçindeki yahya akm etmişlerdi. Mesele mühimdi.Hasibe hala çıldırmıştı ve Hasibe halanm çıldırması, ortaya çıka cak dallı budaklı miras meselesinin ilk safhasmı teşkil ediyordu. Şimdi, yalınm, iplikleri tarazlanmış Hama kumaşı kaplı, yaldızları yer yer dökük kanapelerile, kimbilir kaç neslin çocuklarına, beşikle mezar arasında te selli membaı vazifesi gören yerden tavana kadar yüksek endam aynalarile; çoğu nun adı tarihe karışmış, ne işe yaradığ unutulmuş çeşid çeşid eşyasile bir antikacı dükkânı hissini veren, rıhtıma nazır salonunda, Sabri enişte ve onun etrafın alan hısım akraba arasında bitmez tükenmez bir münakaşa başlamıştı. Sabri enişte, gencliğini ve orta yaşlılık çağının bir kısmını, tahsil bahanesile gitriği Avrupada geçirmiş; memlekete dö nerken, gözünde bir monokl, dilinde sivrilikleri yuvarlaşhrılmış «R» Ier, kafa sında bir miktar kavak yeli ve tıklım tıklım Avrupa eşyası dolu bavullann yanısıra, giderken götürdüğü kadar boş bir irfan dağarcığı getirmişti. Sabri enişte, nzkı başkalarmm kesesine dağılmış kullardandı. Avrupadan dön dükten sonra, onun Avrupa görmüşlüğüne ehemmiyet veren bir baba dostunuun tavassutile, bir yolunu bulup bu yalıya damad olmuş, yağlı bir kapıya çatmanm hayatta muvaffakiyet temin eden mes leklerin en başında geldiğine inamîığ için, bu vaziyete varkuvvetile yapifmıştı Onun, fırtınadan batmak üzere olan gemisini kurtarmak için limana can atan bir kaptan sevincile yalı kapısından içeri girdiği gündenberi geçen otuz sene zarfından, kaympederin vefatı, bankada birikmiş bir hayli para ile İstanbulun en işlek yerindeki yiiklü iradın Hasibe halaya intikali, «Sabri enişte» lik mevkiinin bu servet sayesinde birdenbire büyük bir ehemmiyet alışı gibi hâdiseler olmuş, ve Sabri enişte, kayınpederden münhal kalan aile reisliğine, zımnî bir ittifakla seçilivermişti. Şimdi, rıisrm akraba çocuklan, yalının toprak avlusile cihannüması arasında, gıcırtılı merdivenleri, odalan, sofalan doldurup taşan cıvıltılarile, seyyar bir neşe kaynağı gibi koşuşurken, büyükler, sa londa, Sabri eniştenin, hastalık hakkmdaki izahatını dinliyorlardı. Sabri enişte, Hasibe halanm, bir gün evvel birdenbire patlak veren çılgınlığı, oradan buradan kapma bbbî tabirleri yalan yanlış kullanarak, sözde ilmî şe kilde izaha yelteniyordu. Yetmişe dayadığı hayat merdiveninin ucunu, gökyüzünün derinliklerme dalmış kadar uzak tevehhüm eden Sabri enişteyi, sinekkaydı tıraşı, siyah vestonunun yakasına iliş tirilmiş krizantemi, kıravatım süsliyen inci iğnesile gören ve manikürlü, buruşuk ellerine, ölçülü jestler vererek seçme ıstı lahlarla konuştuğunu işiten bir yabancı, onu profesör rolü yapan bir aktör zannederdi. Sabri enişte, karşısında elpençe divan durmasına ötedenberi alışhğı aile efradını, bugiin, toplu bir halde, talâkatine, ilmine, irfanma hayran bırakmak fırsatını elde etmenin zevkile mestolmuş gibiydi. Hasibe halanm, bir akşam evvel, sofrada birdenbire saçmalamağa başladığını, sonra odasına gidip kapandığını, hiç kimseyi yanına yaklaştırmadığını, kabil olduğu kadar çetrefil tabirlerle uzunuza dıya anlatmağa girişmişti. Halanızın cümlei asabiyesinde, son zamanlarda bir deranjman hissediyor gibiydim. Fakat bunun, bugünkü neticeyi vereceğini tahmin etmiyordum. Siz de gördünüz ya, odasına kapanmış, yanına kimseyi yaklaştırmıyor, durmadan sallanıyor. Ağzmdan bir kelime lâkırdı almak ihtimali yok. Tıbbın bu hastahğa nasıl bir teşhis koyacağmı kestiremiyorum. Ben kendi hesabıma, buna doğrudan doğruya cinnet dıyemem. Halüsinasyon veya di vagasyon diyebiliriz. Fobi olmak ihtimali de var. Delirium tremnes böyle olmaz. Ben, Avrupada bulunduğum zaman, pek çok asabî ve nrhî hastalık vak'alan gör düm. Halanızın hastalığmdaki ârazı, onun tahteşşuurunda, pek eski bir tarihe aid.... Sabri enişte, etrafındakilerin, ilmine, fazlma karşı hayranlık şeklinde tefsir ettiği müstehzi nazarlan karşısında, coş tukça coşmuş, talebeye ders takrir eden bir profesör ciddiyetile, asabî hastalıklar hakkmda, tababet ilmini altüst edecek bir alay safsatayı sıraya dizmeğe başlamıştı. Sabri eniştenin hitabesi bir saattenberi devam ediyordu. Salonu dolduran aile efradı, halayı, halanın hastahğmı unut muşlar, yalıya, bilhassa Sabri eniştenin Jıezeyanlannı dinlemeğe gelmiş gibi bir zehaba kapılmışlardı. Sabri enişte, saçmalarını, kendi aklınca bir neticeye bağlamağa hazırlanırken salonun kapısı açıldı ve hizmetçi, doktorun geldiğini haber verdi. Bir gün evvel, meşhur bir akıl hasta lıkları mütehassısına haber gönderilmiş ti. Doktor o gün geleceğini bildırdiği için, Sabri enişte hısım ve akrabayı da o gün için çağırmış, hem Hasibe halanm hastahğmı bütün akraba huzurunda teşhis ettirmek, hem de, doktorun, kendi bilgisine karşı duyacağı takdirkârlığını etrafa gösterip, bu fırsattan da kendine bir şeref hissesi ayırmak istemişti. Doktorun geldiği haber verilince, Sabri eniştenin nutku, yokuşun en dik yerin de, birden bire bir maniaya çarpıp da ğılan çığ gibi gürültüye gitti; dinliyenler derin bir nefes aldılar ve hatib, en hararetli yerinde kesilen sözlerinin bakiyesini, doktora vereceği izahata ilâve etmek kararile yerinden fırladı. Onun peşisıra salondan çıkanlar, Sabri eniştenin, doktoru merdiven başında karşıladığmı, koluna girip hararetli hararetli birşeyler anla tarak salona bitişik küçük odaya götürdüğünü gördüler. Kalabalık tekrar salona döndü. Er kekler, Sabri eniştenin, fütürist ressam elinden çıkmış bir tablo kadar karışık ve zihin yorocu mavallarile altüst olan ka falannı dinîemeğe çalışırken, kadınlar, Hasibe halanın hastahğına teşhis koy makla meşguldüler. Sabri eniştenin, kendine ehemmiyet verdirmek için sıraya dizdiği tıbbî ıstılahların hiçbirisini kadmca ğızın haline tatbik etmeğe imkân yoktu. Hasibe hala düpedüz çıldırmıştı. Yata ğında taklak atmağa uğraşan, karyola sının ayakucundaki tahtada yumrukla davul çalan, vakit vakit çırçıplak soyu nup, odada anadandoğma gezen kosko ca bir kadına delıden başka isim verilemezdi. Esasen doktor da birazdan hastayı görünce hiç şüphesiz ayni şeyi söy Iiyecek, kimbilir, belki de zavallıyı tı marhaneye gönderecekti. Doktorla Sabri eniştenin, salona bitişik odaya kapandıklarındanberi yanm saat geçmişti. Salondakiler sabırsızlan ma|a başlıyorlardı. îniştenin bir saat evvel açılan çenesi, hiç şüphe yok ayni saçmalan doktora dinletmek için, ayni süratle işliyordu. Böyle giderse, Sabri enişte hızını almağa muvaffak olmadan akşam olacak, doktor hastayı baştan savma muayene edecekti. Hem doktorun zihnini o karmakarışık lâflarla doldurmanın, Hasibe halanın hastalığını teşhise ne faydası olabilirdi ki? Artık, salondakilerin konuşacak mevzuu kalmamış, etrafa, mühim kararlar bekliyen insanların, ağır, derin sükutü çökmüştü. Herkesin yüreginde, Sabri eniştenin susmasını beklerken duyulan öfkeli sabırsızlığm tıpkısı vardı. Aradan on dakika daha geçti. Kırk dakikadanberi doktorla Sabri eniştenin kapanıp kaldıklan küçük odanın kapısı gürültü ile açıldı; doktor, saçlan darmadağın, yiizü kıpkırmızı dışan fırladı ve kapıyı, üstünde duran anahtarla iki defa kilidledikten sonra, gürültüye koşan salon halkına dönüp: Zır deli, efendim, dedi, zır deli. Bir tek kelime bile sormağa meydan kalmadı. Esasen Iüzum da yok. Derhal hmarhaneye göndermek lâzım. Ben şimdi icabına bakarım. Sakın kapıyı açmayın. Buhranın en şiddetli devrindedir... , Bibliyoğraffya Endişeye mahal yok IBaştaraft 1 inci sahifese] olduğu için Almanyayı terke mecbur kalan doktor Şumur Amsterdamda yerleşerak gene bu teşekkül hesabma şark memleketlerinden tütün almaktadır. Doktor Şumur'un bu maske altında çalışmasmın bizim tütüncülüğümüzde bazı menfî tesirleri olmaktadır. Çünkü bu zatın direktifile memleketimizden tütün mubayaa eden yerli teşekküllerden bazılan buradan aldıkları tütünleri maliyetinden yüzde otuz beş, kırk eksiğine Almanya yolile Amerikaya satmak, fakat mukabilinde bu tütünlerin serbest dövizinin Alman yaya girmesini temin etmek şartile büyük bir satış yapmak üzere Amerikahlarla müzakereye girişmişlerdir. Almanya hesabma tütün alan bu şir ketlerin giriştikleri bu teşebbüs memle ketimizin tamamen aleyhindedir. Çünkü, bunlar, Almanyadan Amerikaya iddia ettikleri gibi yüzde 35 40 nisbetinde daha ucuzuna Türk tütünü sattıklan takdirde memleketimiz her sene Amerikaya sattığı takriben 12 milyon kilo tütünün dövizini kaybedecektir.» Memleket iktısadiyatı için hakikaten mühim olan bu şayia üzerinde alâkadarlarla temas ederek işi tahkik ettik. Bir kere, Almanyadan Amerikaya Türk tütünü satmak üzere hiçbir teşebbüs yapılmamıştır. Almanyada ekseri sigara fabrikalarınm birleşmesinden vücude gelen Reemtsma tröstü hesabma memleketi mizden tütün alan şirketler; Hüseyin Sabri Iskeçeli, Mithat Nemli, Herman Espirer, Felemenk Türk tütün şirketi, Boruvah zadeler, Abdi Fuad ve M. Poliço firmalarıdır. Bu firmalar her sene Almanyadan aldıklan talimat üzerine muhtelif menşelerden lüzumu kadar tütün alır, işler ve sevkederler. İkinci olarak memleketimizde bulunan mubayaacı Amerikan şirketleri doğru dan doğruya köylüden tütün almakta dırlar. Amerikah müşterilerimiz, kendi lerine gösterilen kolaylıklardan, tütünlerimizin evsafından ve fiatlarından mem nundurlar. Almanyaya gelince; bu piyasada şark tütünleri stoku hemen kalmamış gibidir. Bunun için Alman fabrikaları bu sene şark memleketlerinden bilhassa bizden fazla tütün almaktadırlar. Aldıklan bu tütünler tamamen ihtiyaclanna karşılık tır. Bu sene yalnız Reemtsma teşekkülü memleketimizden 1 7 milyon kilodan fazla tütün almaktadır. Bu vaziyette Al man piyasalarından harice Türk tütünü satacak bir vaziyet yoktur. Yalnız; Al manyada yalnız başına çalışan ve sigaret satışları iyi gitmiyen Brikman fabrikası elinde bulunan şark tütünlerinden bir stoku, mukabilinde Virjinya tütünü almak üzere Amerikaya satmıştır ki bu satış ta memleketimizi hiçbir noktadan alâka dar etmemektedir. Vaziyet, Amerikah müşterileri kay betmeyi değil, bilâkis fazlasile kazanmayı mümkün kılan imkânlar taşımaktadır. Çünkü Amerikada şark tütünlerile yapılan harmanlann sarfiyatı çok artmıştır. Binaenaleyh, Amerikalılar her sene bizden daha fazla tütün almaktadırlar. Doktor Şumur'un vaziyetine gelince, bu maruf tütüncü Reemtsma ile alâkasmı temamen kesmiştir. Kendi hesabma tü tün ahp işlemekte ve muhtelif piyasalara satmaktadır. En ziyade Yunan tütün leri üzerinde çahşmaktadır. Bu itibarla umumî endişeyi mucib olan son rivayet tamamen asılsızdır. Amerikalılar, rütünlerimizin en iyi ve devamlı müşterileridir. Bu sene îzmir piyasasındaki canh faaliyetleri ve şimdi Karadeniz mıntakalarında yaptıklan hararetli mübayaalar bunun en iyi misalidir. RADYO Bu aksamki program J İSTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 hava^ dis 13,05 muhtelif plâk neşriyatı 14 son 17 Inkılâb dersleri Unıversiteden naklen: Yusuf Hikmet Baj'ur 18,30 plâkla dans musikisi 19,30 spor musahabele^ ri: Eşref Şefık 20 Türk musiki heyeti « 20,30 Omer Rıza tarafından arabca sdy * lev 20,45 Vedia Rıza ve arkadaşları ta ^ rafından Türk musikisi ve halk şarkıları, saat ayarı 21,15 ork&stra 22,15 ajans veı borsa haberleri ve ertesi günün progra * mı 22,30 plâkla sololar, opera ve operetî parçaları 23 son. VTYANA: 18,05 çocuklara elisleri 18,35 eski mu* siki parçalan 19,25 seyahat ve saire • 20,15 ORKESTRA VE ŞAN KONSERI • * 21,20 Mısırda ^merika ÜniversitesindekJ DUNYA KONSERİ 22.25 konuşma 22,33 VIYOLONSEL VE PİYANO KONSERİ • • 23,15 hava, ha^erler ve saire 23,25 espe« ranto yapnı 23,35 ORKESTRA KONSE* RI 24.35 haberler. BERLİN: ' 18,05 ŞARKILAR 18,35 konuşma, hu • kukî nasıhatler 19,05 Lâyipzig'den nak « len: MUSİKİ 20.05 gelecek haftanın programı 20.25 gramofonla marşlar 20,50 günün akislerı, haberler 21,15 plyes M 22,05 ASKERÎ MUSİKİ 23,05 hava, ha • berler. spor 23.35 eski ve meçhul bir o < pera 24,20 gramofonla dans musikisi. BUDAPEŞTE: 18,30 MACAR ŞARKILARI 19,25 spor, gramofon, konferans 21,20 Mısırdan nak» len: DÜNYA KONSERİ 24,05 ingilizca haberler, konferans 24,30 CAZBAND TA< KIMI 1.10 son haberler. BÜKREŞ: 18,05 orkestra konserl 19,05 hava va konuşma 19,15 MUSİKİ: ÇAYKOVSKİ NİN ESERLERI 19,15 konferans 20,10 ŞAN KONSERİ 21 konferans 21,20 Mısırdan naklen: DÜNYA KONSERİ 22,35 haberler, hava, spor ve saire 22,50 gra mofonla konser 23,50 fransızca ve almanca haberler 24 son haberler. LONDRA: 18,20 MUSİKİ VE ŞARKILAR 18,35 ORKESTRA KONSERİ 19,05 çocuklarm zamanı 20,05 ŞANLA BİRLİKTE ASKERÎ MUSİKİ 21,05 haberler, hava ve saire 21,35 varyete numaraları 22,05 spor röportajı 22,35 ORKESTRA KONSERİ 23,20 ÇİFTE PİYANO KONSERİ 23,45 röportaj 24,05 haberler, hava, spor ve saire 24.30 DANS ORKESTRASI 1,35 haberler ve saire 1,45 gramofon. PARİS [P.T.T.]: 18,05 kıraat 18.35 çocuk şarkıları 19,05 gramofon 19,20 kısa piyes 19.35 konuşma 20,05 PİYANO KONSERİ 20,20 ŞARKILAR 20,35 hava. haberler 21,20 Mısırdan naklen: DÜNYA KONSERİ 22.20 gramofon 23,35 piyes 24,35 haberler, hava. ROMA: 20,10 fransızca turizm propagandası, yabancı dillerde haberler 21,10 haberler ve saire 21.35 faşizm haberleri 21,45 KARIŞIK MUSİKİ 22 05 OPERET YAYTNI, istirahat esnasmda konuşma. haberter 24 05 hava, haberler 24.20 DANS MUSİKİSİ 24.35 Bari ve Bologna ile birlikte: DANS MUSİKİSİ. Türklerin harb san'atına Almanların, Türkiyeden aldıkları tütünleri % 40 hizmetleri eksiğine Amerikaya sattıkları doğru değil Askerî Basımevi îstaribul 1936 • Fiatı 12 kuruş <Altı yüz yıl evvelki Türk tabiyesi» nin değerini gösteren bu küçük eser ayni zamanda kütübhanelertmizin her üim sahasındaki zenginliğini meydana çıkardığı için hususî bir kıymeti haizdir. Fazla olarak yekunu her gün kabaran askerî neşriyatımızın dünü de ihmal etmediğini gösterir ki bu da memnuniyetle kaydedilmeğe lâyıktır. «Türklerin Harb San'atına Hizmetleri» adlı bu kitab Ayasofya kütübhanesinin 2839 numarasında kayıdlı olan «Eldeliletürresmiye Fittabiyetülharbi ye» adlı eserin türkçeye tercümesidir. Müellifi, Mısır Türk ordusu komutanlarmdan Benlioğlu Mehmeddir. Nüsha da 770 tarihinde arabca olarak bizzat yazdığı nüshadır. Kur. Yüzbaşı Fevzi bu eseri türkçeye çevirmiş, Kur. Albay Baki Vandemir de «aslındaki ruhu bozmadan yalmz mevzuu alâkadar eden kısımları ayırarak yeni usul ve üslubla sıraya> koymuştur. Eserin kıymeti hakkında tam bir fikir edinmek için başındaki bir iki sözün birkaç satırına birlikte göz gezdirelim: «Görülecek ki bu kitab adeta bugün bile değerini ve temelini kaybetmiyen bir «Talimname> gibidir. Bu talimname ne Fransız, ne de Alman veya diğer yabancı milletlerin malıdır; halis muhlis Türk oğlu Türk Benlioğlu Mehmedin «Cedlerinden almdığını söylediği) Türk malıdır. Okuyalım Biz mi Avrupalılardan, yoksa Avrupalılar mı bizden harb kaidelerini, tabiye esaslarını almış bulunduğunu bir daha ölçmüş olalım...» Büyük bir hakikati aydınlatan bu satırların belâğati her ne kadar kifayet ederse de eser hakkındaki şu sözleri de kaydetmeden geçemiyeceğim: «Bu itibarla da bu eser; VIII. Hicrî ve XIV. Milâdî asrm askerî kültür yaşayışma Bu yerli şirketlerin başka bir vazife ve Türklerin hâkim olduğu hakkında büsalâhiyetleri olmadığı için Amerikahlarla yük ve değerli bir delil vermiş oluyor. Bununla biz Türkler haklı olarak övü böyle bir müzakereye giriştikleri kat'iyyen doğru değildir. nebiliriz.> İzmirde hiç yoktan bir cinayet oldu Sokak ortasında bir adamı yaralıyarak öldürdüler îzmir (Husu sî) Burada, Keçecilerde bir cinayet oldu. Katü Hüseyin oğlu Hamdulahtır. Maktul de Ahmed oğlu Turan. Her ikisi, diğer üç arkadaşile kafa yı tütsüledikten sonra Keçeciler H t ^m* caddesine gelmiş A m 1 i lerdir. Turan, bunKatil Hamdullah dan epeyce evvel, Hamdullahm eniştesini vurmuşmuş. Bu yüzden aralarmda, eöki ve gizli bir iğbirar varmış. Bir riva3Tete göre, Hamdullah, kendisine de bir şey yapar zannile Turandan korkuyormuş.. Beş arkadaş karakolun yanmda ayak üstü konuşurlarken; Turan; Bana bakın, haydi polise numara yapalım, Diyerek elini, beline götürmüş, tabancasını çeker gibi bir vaziyet takınmıştır. Bundan şüphelenen Hamdullah, hemen bıçağma davranmış ve Turanı karnmdan, sağ omzundan yaralamıştır. Katil, bunu müteakib, elinde kanlı kaması olduğu halde karakola girmiş ve komiserin karşısma dikilmiştir. Komiser, bu anî vaziyet karşısında derhal tabancasını çekerek: Kıpırdama! Diyerek bağırmış ve namluyu katile tevcih etmiştir. Katil, fena bir maksadla değil, teslim olmak için geldiğini söylemiş ve hâdiseyi anlatmıştır. Turan, beş on adım attıktan sonra ölmüştür. Hamdullahm, kan güttüğü ve hâdisenin bundan ileri geldiği de söyleniyor. DENİZ ÎŞLERİ Denizyollan idaresinin tarifesi Denizyolları tarife komisyonunun, tarifeler hakkında esaslı bir karar veremeden dağıldığmı ve komisyona iştirak eden tarife bürosu azalannın da Ankaraya döndüğünü yazmıştık. Denizyolları tarifelerile İktısad Vekâletinde teşkil edilen mütehassıs bir heyet meşgul olmağa başlamıştır. Vekâ letle temas etmek üzere Ankaraya gitmiş olan Denizyollan müdürü Sadeddin, İşletme müdürü Zekeriy\ra da bu heyetin mesaisine iştirak etmektedir. Denizyolları idaresi tarifelerde tenzilât yapılmasma muhaliftir. Fakat İktısad Vekâletinde çalışan heyetin, idarenin bilânçosunu müsaid gördüğü ve tarife komisyonunda tenzilâta taraftar olanların iddialarını Denizyollan idaresinin mütalealarına nazaran daha makul bulduğu takdirde tarifelerde tüccar, nakliyeciler ve halk lehine bazı indirmeler jrapmasının pek muhtemel bulunduğu sövlenmektedir. VİLÂYETTE Vilâyet binası tamir edildi İstanbul Vilâyeti binası mükemmel surette tamir edilmiştir. Binanm tamir ve temizliğinde gösterdjği dikkat ve ihtimam dolayısile Daire müdürü Ali Rızanın faaliyeti takdire şayan görülmüştür. Ölümile bizi çok müteessir eden kıymetli oğlum kumcu ve kömürcü Hakİcı Alperin cenaze merasiminde ve gerekse beyani taziyette bulunup bu lutufları bize büyük teselliyetbahş olan merhumun bütün sayın arkadaşlanna ve sevenlerine ayrı ayn teşekküre imkân bulamadığından gazetenizle bu teşekkürümü kendilerine sunarım. Efradı ailesi namına babası Hurşid Alper Hassa Müşürü Rauf Paşanın torunu, Bay Ata kızı Seminin ruhuna ithaf edilmek üzere 21 mart pazar günü öğle namazını müteakib Teşvikiye camisinde Mevlid okutturulacaktır. Teşekkür NOBETÇİ ECZANELER Bu akşam şehrin muhtelif semtlerlnde nobetçi olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetmdekiler: Eminönünde (Beşir Kemal), Beyazıddaı (Haydar>. Küçukpazarda (H. Hulusu, Şehremininde (Suad), Samatyada (Teofilos), Şehzadebaşmda (Unıversite), Aksarayda (Ziya Nuri), Fenerde (Vitali), Alemdarda (Ali Rıza), Bakırköyde (Merkez). Beyoğlu clhetindekiler: Galatasarayda (Matkoviç), Galata Fın dıklı caddesinde (Mustafa Nail), Taksim i de (Kürkçiyan), Kalyoncukullukta (Zafiropulos), Firuzağada (Ertuğrul), Şişlide (A. sım), Beşiktaşta (Suleyman Receb), Sarı « yerde (Asaf), Hasköyde (Nesim Aseo), Kasımpaşada (Müe>yed). Üsküdar, Kadıkoy ve Adalardakiler: Üsküdarda (Ahmediye), Kadıkoyde Yeldeğirmeninde (Üçler), Büyükadada (Halk), Heybelide (Tanaş). Mevlid HAMDt VAROĞLU Bugünden A c v î itibaren ^ » n HENRY GARAT ve MONiQUE ROLLAND tarafından 2 büyük filimden mürekkep yeni programı görünüz. Etrüsk Vazosu Iliçin ölümü Efendi île Uşak Vikontun Ölümü îklimler tlk Aşk Küçük Hikâyeler Mevud Toprak Stalin Lenin Mezhebi Felsefe Tarih Felsefesi Anarşizm Haydar Rifatın eserlerinden 20 Kr. 50 40 30 100 100 100 125 150 75 35 125 6Q Gece Bülbülü Zengin mizansenli cazip ve nefis bir film Yıldırım Bölüğü DiCK FORAN ve PAULA STONE tarafından Beyoğlunda görülmemiş büyük macera ve sergüzeşt fîlmi Ölüm Ebe Anika Eleftriyadi vefat etmiştir. Cenaze merasimi bugün saat ikide Şişlide Rum kilisesinde yapılacaktır. meşhur muganni kovboy ^ ^ ^ B B ^ ^ ™ ^ ^ ^ ™ Müstesna bir film : ^ ^ ^ LUCIEN BARROUX ve GAŞRIELLE DORZlAT KIZLAR PANSiYONU Pek yakında S A K A R Y Â S' BUGUNmatinelerden baçl.yarak ve 40 genç kız tarafından temsil edilmiş Fransızca sözlü film. Frnsızca dersleri Diplomah ve pratik metoda malik bir Fransız bayanı kısa zamanda mükem • mel surette fransızca öğretmektedir Müracaat için gazetede (F.) rümuzuna yazılmak lâzımdır. Piyano resitali Galatasaray kulübü 23 mart salı günü akşamı için Fransız Tiyatro sunda bir müzik gecesi tertib etmiştir. Müzik gecesinde genc san'atkârlarımızdan Ömer Refik Yaltkaya piyano ile Bach Liszt, Beethoven, Chopin, Faure, VilÖmer Refik laLobos'dan münYaltkaya tehab parçalar çalacaktır. Konser tam saat 21 de başhyacaktır. ı P E K sınemasında 2 Baş rollerde : 1 SEVİŞMEK ARZUSU MARLENE DIETRICH ve GARY COOPER AKBA müessesesi Ankarada her dilden kitab, mecmua, gazete ve kırtasiyenizi ucuz olarak Akbadan tedarik edebilirsiniz. Cumhuriyet ve diğer gazete ve mecmuaların Ankarada satıcısıdır. Gazete ve mecmualar için ilân kabul eder. Abone kaydeder. Her dilden kitab, gazete ve mecmua siparişi kabul eder. Yazı ve hesab makinelerinin Ankara acentasıdır. Parker kalemlerinin Ankarada satış yeridir. Telefon: 3377. 2BÜLBÜLLER OTERKEN Baş rolde : Şurayi Bahriye azası ve müsteşarı merhum Midillili Hasan Paşanın oğlu İzmirde sun'î aza mütehassısı Fahri Bayraktarın babası, Riyaseti Cumhur mızıka heyetinden İhsan, 188 inci alay ikinci tabur kumandanı binbaşı Yavuz Kızıltan ve Beykoz Deri fabrikası muhasebe kaleminde Bürhan Dikmenin kaymbabası mütekaid bahriye binbaşısı Hüseyin Rıza Bayraktar vefat etmiş ve cenazesi Kadıköy Mühürdardaki hanesinden kaldırılarak Eyübde aile kabristanına defnedilmiştir. Cenazesi pek sevdiği deniz ve kara erlerinin de iştirakile kaldırılan merhum Avrupada sun'î aza imalini ilk tahsil eden bir Türktür. Muhtelif muharebelerden sonra malulgazilerimizin hemen hepsine el ve ayak yaparak onların maluliyetine yardım ederek hamiyet ve hazakatini gösteren merhum pek sevilmiş muhterem bir asker ve san'atkârdı. Cenabı Hak gariki rahmet eylesin.' VEFAT M A R T H A E G G E R T H T Ü R K' te BugÜn İki büyUk filim birden YENİ ESERLER 168 inci sayısı çıktı. Bu kültür mecmua sını karilerimize ehemmlyetle tavsiye ederla. SAVOY OTEL 217 HANS ALBERS BRIGITTE HORNEY YEŞİL DOMİNO DANIELLE DARRIEUX MAURICE ESCANDES Yeni Adam Fevkalâde meraklı 7e heyecanlı film Zevkli ve neşeli Fransızca büyük film Bir müddettenberi uğradığım ve en şiddetli acıları içinde kıvrandığım mühlik bir illeti, anî teşhis etmek ve alelâcele, pek mahirane şekilde ameliyat yapmak suretile beni muhakkak bir ölümden kurtaran «Bakırköy Reşadiye Emrazı Asabiye» hastanesi doktorlarından operatör Bay Hâmi Dileke karşı hasıl ettığim minnet ve şükranm bu sütunlar üzerinde alenen arzını, vicdan ve insaniyet borcu olarak tanırım. Bedri Ziya Aktuna Açık teşekkür