CUMHURİYET 16 Mart 1937 ( Tarihi tefrika : 59 Yazan : M. Turhan Tan (Terciime ve iktibas edilemeı) Şehir ve Memleket Haberlerl ) Siyasî icmal Doğru değil mi? Pazar günkü karma kanşık seyrüsefer Pazar günü Yeşilköyde yapılan hava bayramı, plânörcülerimizin ve paraşütçülerimizin muvaffakiyetli uçuş ve atlayrçlarla halk üzerind* ne kadar büyük bir tesir bırakmışsa, Sirkeciden Bakırköyüne kadar o semtte oturanlarm üzerinde de seyrüseferdeki intizamsızhk haklı bir teessür uyandırmnştır. Asker olarak yaratılmıs Türk milleti, yann memleketin semalarmı koruyacak hava kartallannm idarecilerini yakmdan seyretmek üzere daha şafak sökmeden evinden çıkmıs, kimi otomobille, kimi de rrenle Yeşilköye gitmek için istasyonlara koşmuştu. Otobüs ve otomobillerle gidenler Emniyet altıncı şube müdürlüğünün aldığı tedbirlerle gayet rahat seyahat etmislerdir. tki ortak arasmda kanlı bir cinayet Şilepçiler vaziyeti nasıl görüyorlar? Mevcud şilepler dahilî nakliyata kâfidirler Geçenlerde, hü kumetin şilepçili ği inhisar altına alacağı hakkında çıkan bir şayiadan bahsetmiş, T ü r k şilepçilerinin bu şayiayı alâka ile karşıladıklarını, fakat, yaptığımız tahkikatm, bu yolda verilmiş bir karar Eski Vapurculuk olmadıgı netıcesı Şirketi Umum Müni verdığini yaz durti Turk armamıştık. törlerden Mustafa Şilepçiliğin inhisar altına alınıp a lınmıyacağı dedikoduları devam et mektedor. İktısad Vekâleti Deniz İşleri kısmı erkânmdan birisi, bize, hükumetin memlekette bir şilepçilik inhisarı vücude getirmek hakkında hiçbir tasav\nıru olmadığım, hükumetçe yaptınlması dü şünülen şileplerm devlete aid nakliyat ve ihracat işlerile alâkadar olduğunu söyledi. Maruf armatorlardan eski Vapurcu luk şirketi Umum Müdürü Sadıkzade Mustafa da bir muharririmize bu me sele hakkında şu izahatı vermiştir: < Şilepçiliğin inhisar altına alınacağı rivayetlerini biz de duyduk. Filha kika, bu şayia, iş hayatımızda mahsus bir tesir yapmıştır. Haricden millî de niz ticaret filomuza ilâve etmek üzere yeni gemiler almak vaziyetindeyken bu şayialann ne dereceye kadar doğru o lup olmadığım bilmediğimiz için teşebbüslerimize devam edemedik. Biz Türk şilepçileri, deniz ticaretimizin ihyası için meşkur gayretler sarfeden hükumetimizin bu sahada bize elinden gelen kolaylıkları göstereceğinden ve yar dımlarda bulunacağından ve deniz ti caret tonajımızın daima artmasına çalışacağından şüphe etmeyiz. Denizci memleketlerin kâffesinde şilepçüerin serbest bir ticare.t halinde bulunduğu için bizde de mevcud vazi yetin muhafaza olunacağına ve millî armatorlann himaye edüeceğine kaniiz. Hükumetin yeni 16 şilep yaptırmaktan maksadı ihracat işlerini ve haricî nakliyatı temin olmalıdır. Bugün memle kette mevcud şilepler, dahilî nakliyata kâfidir. Bunlara tedricen yenilerı de iltihak edecektir. Deniz Bank kanun lâyihasında bu müesseseye ıleride verilecek bazı inhiiarlardan bahsolunuyor. Bu inhisarlar arasmda şilepçilik inhisan da var mıdır? Bunu bugün bilen yoktur. Bu şayialar bugün tahminlerden başka bir mahiyet arzetmiyor. Bu vaziyet karşısında biz, Türk armatorlan, hükumetin deniz ticaret işleri üzerinde, millî sermayeleri de hesab ederek en iyi yolu tutacağı kanaatini muhafaza ediyoruz.» Lokarno! 1925 senesinde garbî Avrupanm sulK ve emniyetini korumak için, îsviçrenin cenubunda Lokarno şeL.inde Almanya, Fransa, Belçika, Ingiltere ve Italya arasmda imzalanan misak bundan tam bir sene evvel bozulmuştu. O zaman Almanya Fransanm Sovyetlerle karşıhklı yar dım namı altmda akteylediği ittifak ile Lokarno misakını hükümden sakit addederek ordulannı Rhin'deki gayriaskerî mıntakaya sürmüştü. Almanya ile müzakere edilmeyip kendisine dikte edilmek suretilfc cebren ka bul ettirilen Versay muahedesi ile garbî Avrupa sulhunun muhafaza edilemiye ceğini galib devletlerin de anladıklannı isbat eden ilk delil, bu Lokarno misakı olmuştur. Bu vesikayı Almanya kendi nzasile imzalamıştı. Fakat, Rhin havzasmdaki Alman eyaletleri o tarihte galib devletlerin işgali alhnda bulunduğundan Almanya, bu misakı, daha ziyade o eyaletleri işgalden kurtarmak için kabul etmiş ve bu yerlerin gayriaskerî mmtaka halmde kalmasmı ecnebi istilâsı altmda bulunmasına tercih etmişti. Lokarno misakı, hakikatte, Almanya ile Fransa arasında birbirlerinin hudud ve topraklanna taarruz etmemeği taahhüd eden bir vesikadır. Umumî harbden sonra bitaraflığını terkeden Belçika da, daha ziyade Fransanın müttefiki olarak ayni şeraitle bu taahhüde dahil olmuştu. Ingiltere ile îtalya ise, bir taraftan Al manya ve diğer taraftan Fransa ve Belçika arasındaki karşıhklı ademi tecavüz taahhüdüne iki tarafça riayet edilmesini tekeffül etmek suretile üç devlet muka velesine yalnız kefil sıfatile dahil olmuşlardı. Şöyle ki Almanya, Fransa ve Belçikaya taarruz ettiği zaman, İngiltere ile İtalya, Almanyaya karşı harb edecek lerdi ve tecavüz Fransa ve Belçika tarafından yapıldığı takdirde de, İngiltere ile İtalya, Almanya târafmı tutarak harb edeceklerdi. Taarruz ve tecavüzün bir tahrik eseri olup olmadıgı Milletler Cemiyeti tara fından tesbit edılecek, ayni zamanda kefil devletlerin kendılerine de kanaat gelecekti. Kefil devletler, ancak bu iki şartla harekete geçeceklerdi. Fransanın Sovyetlerle akdettiği anlaşmada ise taarruz ve tecavüzün vukuunu tesbit için böyle kayidler konulmamıştır. Gerçi, bu iki devletten birine "başka bir devlet tarafmdan taarruz edildiği zaman, bunda tahrik olup olmadıgı için Milletler Cemiyeine müracaat edilecekse de Milletler Cemiyeti bir karar veremediği takdirde otomatik olarak bir taraf öteki tarafın yardımına koşacaktır. İşte Fransız Sovyet misakmın böyle otomatik mahiyeüe olması ve garbî Avrupanm emniyet işlerine bir şark devleri olan Sovyetlerin bizzarure müdahale eylemesi ihtimalinin hasıl olması Alman yayı Lokarno misakını feshe ve bir gün iki cephede harbetmek mecburiyetinde kaldığı takdirde Fransaya karşı arkasını F'ransız ve Belçika hududlan boyundaki istihkâmlar ve askerî kuvvetlerle koru mağa sevketmiştir. Bu suretle Lokarno misakı bozulduktan sonra İngiltere bu işte Fransanın Sovyetlerle ittifak suretile bir tahrik yapmış oîduğu kanaatine vardığı için Almanyanın gayriaskerî mmtakayı işgal eylemesi üzerine, Fransa ve Belçika ile birlikte müdahalede bulunmağa lüzum görme mişti. Yalnız yeni bir misak akdi uzun bir iş olacağından İngiltere kendi adalannın emniyeti için, hududlarınm muha fazasma ehemmyet verdği Fransa ve Belçika ile muvakkat bir anlaşma yap mıştı. Şu kadar var ki bu anlaşma Lokarno misakındaki esaslara dayanmıyordu. meyip kefalet işinin ortadan kalkmasını ve dört devletin birbirlerinin toprak hududlarınm muhafazasını karşıhklı olarak taahhüd etmelerini istemişti. Almanya ile İtalya şimdi verdıkleri cevabda, her şeyden evvel, bu karşıhklı yardım esasını reddetmişler ve asıl misakın Almanya ile Fransa arasmda olması, İngiltere ile I taiyanın yalnız bu taahhüde kefil olmalarını istemişler, ayni zamanda Fransanın da Sovyetlerle ittifakından vazgeç mesinde ayak diremişlerdir. Muharrem Feyzi TOGAY Abdullah isminde birisi, ortağını öldürdü, karıAdil Koca, kendisinin müşavere için çağırıldığıni sını da yaraladı duyunca gülümsedi: Düşman alayları göründü, siz hâlâ müşavere mi düşünüyorsunuz? Serhaddin en yaşlı adamı Katil Abdullah ve Emine Müşavere bitmiş demekti ve Hüsrev Beyin düşüncesine göre davranılmak kararlaşmışh. Hünkâr da herkesin vazife başına gitaıesini emretmek üzereydi. îşte bu sırada otağın önünde bir atlı gö ründü. Bu, cebesi arkasmda, tolgası başında, kepeneği terkisinde bir kırçıl ihtiyardı. Sakalı yoktu, bryıklan yanaklannı örten togolganm arasmdan tel tel fırlamıştı, hedef arayan bir tutam oka benziyordu. Otağm kapısı açık olduğu için taht üzerinde oturan padişahı gör memesine imkân yoktu. Öyleyken attan irunedi, selâm dahi vermedi, haykırdı: Bre Bosna Beyi neredesin? Hüsrev Bey, bulunduğu yerden başını çevirdi ve bahadır ihtiyarı görünce gülümsedi: Ulu Hüırkâr, dedi, işte Adil Koca da geldi. Serhaddin en yaşlı adamı dır, ferman edersen onu dahi dinliyelim. Ve padişahın muvafakat işareti ver mesi üzerine ona döndü: « Koca, cjedi, attan in de beri gel. Ulu Hünkâr müşavere emrediyor. Adil Koca, gülünc birşey işitmiş gibi şöyle bir bakındı: Düşman alaylan göründü, çer hacılar tutuştu, siz müşavere düşünüyorsunuz, sözü moratayı bırak ta sancağmm dibine gel. Bir saate varmaz iki ordu çatışır, boğaz boğaza gelir. imdad senden, himaye senden. Bize yardım et, bizi ezdinne, çiğnetme! Yeniçeriler, onun ağlıya ağlıya Al lahtan yardım dilediğini görünce börklerini atmışlardı, yere kapanmışlardı: Meded ya Hacı Bektaş!.. Avazesile yüzlerini toprağa sürüyorIardı. Bu heyecan, ruhları şahlandıran bir kasırga gibi çarçabuk bütün orduya sirayet etmişti. Yeniçerilerden sonra sü variler de vecde gelerek tek bir vücud gibi hep birden atlanndan sıçramışlardı, secdeye kapanarak Allahtan yardım dilemeğe koyulmuşlardı. (*) Bu emir, ayni zamanda harb bayraklarının çekilmesine bir işaret teşkil etti, bütün alaylarda beyazlı, kırmızılı, ye şilli, alh sancaklar açıldı, kösler inlemeğe başladı, atlar kişnedi, kıhclar kmla rından çıktı, palalar sıyrıldı ve Mohaç ovası renkten, hareketten, uğultudan başka bir sima aldı, için için titredi. Ibrahim Paşa, ilk safı teşkil eden Rumeli askerinin başına geçmişti. Anadolu fırkalan, ikinci safı işgal ediyor du ve padişah, Yeniçerilerin arasmda yer alarak arkasmı dağa vermiş bulunuyordu. Bataryalar bu üçüncü safm önünde sıralanmıştı. Harekete geçen düşman henüz uzaktaydı, iki taraf çerhacılarının merdce cilveleşmeğe benziyen mübarezelerini seyrediyor gibiydi ve ayni zamanda hücuma geçmek için manevra yapıyordu. Hünkâr, bu nazik durumda derin bir heyecana kapılmıştı, harbin akıbetini düşünüyordu. Umulmaz bir sendeleyiş, küçük bir yanhş hareket zaferi düşmana kazandırabilirdi. O vakit kaçmak veya ölmek lâzmıdı. Halbuki kaçmak zelil olmaktı:> haysiyetsizliğe katlanmak de mekti. Ölmekse Hurremi, saltanatı, safa içinde geçen ve geçecek olan bir gencliği feda etmekti. Bu düşünceler onun gözlerini nemlen. dirmişti. Gamlı gamh ileri bakıyordu, ge£. ne gamlı gamh içini çekiyordu. O aralık hatırına en büyük kudretleri zâfa ve en acıklı zilletleri kudrete kalbetmekte güçlük çekmiyen samadanî kuvvet geldi, gözlerinde beliren nem, katre katre yaş oldu ve ihtiyarsız elleri göke kalktı, dudaklan samimî bir yalvarışla inledi: llâhî! Kudret senin, kuvvet senin, Yüz bin başm yere kapanması, gök lerin toprağa eğılmesi gibi bir şeydi, pek muhteşem bir sahneydi. O başlann geri kalkması da yerin göke yücelmesi kadar haşmetli oldu ve ordu, yenileşmiş bir zafer azmile, çehkleşmiş bir zafer imanile yürümeğe koyuldu. Düşman da yürüyordu, hem yaman yürüyordu. Çünkü şarabm yarattığı bir seraba koşuyorlardı ve sarhoşluktan gelme aldatıcı cesaretle dümanlı gözlerinin önünde pınldayıp duran o serabı hemen yakalıyacaklarını umuyorlardı. Onlerinde Pıyer Berenes ve papaz Pol Tomori bulunuyordu. Kılıcla haç, bu iki kıla vuzun şahıslannda kardaşlaşmış ve alt mış bin atlıyı şaha kaldırmıştı. Kılıc haça cür'et, haç ta kılıca itimad telkin ediŞimdi başta Hünkâr olmak üzere her yordu ve bu telkinlerin tamamile hare kes dışan çıkmıştı, düşmanın geleceği is kete getiremediği bilekleri şarabm sekri tikamete bakıyordu ve gene herkes, harb oynatıyordu. nizamına göre saf saf dizilmiş ve bir kısBu sebeble ilk müsademe, ilk çarpışmı Türk ileri karakollarile çarpışmağa ma pek heyecanlı oldu. Tepeden tırnağa başlamış olan düşman ordusunun denizkadar demire bürünmüş olan düşman südeki ziya cilvelerini gölgede brrakacak varisi, bir frenk tarihçisinin tabirine gökadar parlak görünen pırıltıh dalgalanıre göğsü yıldırımla dolu bir bulut gibi şmı seyrediyordu. Türklerin üzerine atıldı. Onlar, kovala Hünkâr, uzun bir lâhza bu heybetli dıklan seraba kavuştuklannı umuyor sahneyi temaşa ettikten sonra Sadnaza lardı, boğuk ve kanşık naralarla sevincma elile ileriyi gösterdi: lerini haykınyorlardı. Haydi, dedi, Tann yardımcm olVaziyet te bu sarhoş sevinci haklı gössun. teriyordu. Çünkü bulutun çarptığı Türk safları ikiye ayrılmıştı, sarsılıp dağıhr gibi görünüyordu. Bu, Hüsrev ve Bali Beylerin fikirlerine uyularak yapılan bir hareket olmakla beraber düşmana zafer ümidi, zafer heyecanı ve zafer sevinci vermişti. Şarabı bütün askerlerden fazla içmiş ve serab kuruntulamakta herkesi geçmiş olan Kral Lüi, bu ümidin, bu heye canın ve bu sevincin tacidar timsali idi. O, Rumeli fırkalarınm ikiye aynlmasından istifade ederek şerefin en büyüğünü elde etmek hulyasına kapılmıştı. Hünkârın bulunduğu noktaya doğru at sürüyordu. Genc ve mağrur hükümdar bu atılışta yalnız da değildi. Padişahı ölü veya diri elde etmek için şarab sofrası başmda and içmiş olan üç şövalye ile otuz iki cesur silâhşur da onun önünde zırhlı hayvanlarını koşturuyorlardı. îşte bu sırada açılan saflar kapanmış, Macar süvarileri yaman bir kıskaç içine alınmış, kokrunç bir boğazlaşma başla mıştı. Kral, hedefini kaybederek avare avare dolaşıyordu. O otuz iki seçme silâhşur, bir hamlede yok edilmiş bulunuyordu. Fakat üç şövalye, Yeniçerilerin arasmdan nasılsa yol bulup Padişahın önüne çıkmışlardı, keskin mızraklarını sallıya rak hücuma kalkmışlardı. Onlar, bir yandan ok ta atıyorlardı. (Arkası var) (*) «Hünkârın gözlerinden yas revan olduğun asker goricek bir garib gırye ve bir acib gıriv peyda oldu ki herkes fethü zafer alâmeti idügin tayin kıldılar ve hazan yaprağı şecerden duşer gibi atlarından zemıne dokulup yuzlerın ve gozlerın lcara toprağa surup bir mertebe zarilık ettiler ki bir anda gonul hoşluğile can vermeği kendilere nımet hesabında oldular. «Solakzade tarihi S: 455> Evvelki gece Zeyrekte bir cinayet olmuş bir kişi öldürülmüş, bir kadın da ölüm halinde yaralanmıştır. Unkapanında Zeyrek caddesinde Aslanlı han altındaki kahveyi tutan Veli isminde birisi, yakında askere gideceği Fakat tren yolcuları?.. için arkadaşlarından Abdullahı kendi En küçük istasyonda bile bilet ne ortak yapmıştır. alan yolculann sayreı binden aşağı Evvelki gece saat 11 raddelerinde Vedeğildi. li kahveye gelmiş ve Abdullahtan para İlk trenin 7,3 ^ da Sirkeciden haistemiştir. reket etmesi \a? ndı. ,Halk vagonAbdullah: lara öyle dolmuş.a"' vagon yayları < Para yok. Bugun az kazandık> debile bu ağırlıga day, ıamamış, dümyince Veli: düz olmuştu. Böyl^îce tehlikeli bir < Vay sermaye benim olsun da para vermemeğe kalkış ha.. Böyle işi ben vaziyet alan ve bin fcorlukla kalkan anlamam» demiş ve iM ortak arasında ilk tren Kumkaprya gelince durdu. bir ağız kavgası başlamıştır. Münaka istasyonda bekliyen halk diğer trenşanm hararetli bir sırasmda Abdullah lerde boş yer olacak üaıidile buna ocağm başmdan ayrıhTiış ve belinden yol verdi. Fakat Sirkeciden gelen çıkardığı büyük bir kama ile Velinin diğer trenler Yenikapı v* Samatyalistüne hücum etmiştir. Kısa bir boğuşda durmuyor; halk bagırjyor: madan sonra Abdullah, ortağı Veliyi tam altı yerinden yaralamış ve kaçma Bilet aldık. Tren istçriz! ğa başlamıştır. Nihayet otomobillerle g %l«n poKocasınm bıçaklandığını gören Velilis müfrezeleri halkı raylar üzerinnin karısı Emine de derhal sokağa fır den ve trenin kenarlanndan ekmelamış ve Unkapanı polis karakoluna ğe muvaffak oluyorlar ve L tarlar doğru koşarken Abdullah, Emineye de yetişmiş ve kadıncağızı da üç yerinden \ geçip gidiyor. yaralamıştır. Emine kanlar içinde yere Diğer trenler de istasyonlardan yuvarlanırken Abdullah koşarak Tah durmadan geçmeğe başlayınca halktakaleye doğru yoluna devam etmiştir. [ ta bir asabiyet uyanıyor: Tahtakale bekçilerinden Hasan ve Mademki trenler durmıyaBekir bir adamın koşmakta olduğunu caktı. Bize neye bilet verdiler?.. görünce takibe başlamışlardır. Fakat, Abdullah bekçilerin kendisini takib etVe halk bu şikâyetinde haklı idi. mekte olduğunu anlaymca yolunu de Eğer pazar günkü bir Jsısrm kağiştirmiş ve Meyva hâli yanındaki sotarlar Kumkapıdan hareket etririkaktan geçerek kendisini denize atmışlip istasyonlardaki halk bunlara tır. Bekçiler de denize atlıyarak Abdulbindirilse ve Sirkeciden kalkan trenlahı yakalamışlardır. ler gene dosdoğru Yeşilköye gitseyAltı yerinden yaralanan Veli, yara larmın tesirile sokakta, kahvesi önünde di, evvelki günkü intizamsızlıklara ölmüştür. meydan bırakılmazdı. Unkapanı karakolu civarmda sokak Ümid edelim ki bir daha bu kata kanlar içinde yatan Emine hasta bil merasimde şehrin her kısmmdaki neye kaldırılmış, katıl Abdullah ta dün halkm vaziyeti ayn ayrı düşünülür tevkif edilmiştir. ve ona göre tedbir almır. MÜTEFERRİK Bu tecrübe başka seferler için bir dersi ibret olmalıdır, diyoruz; Tatavla panayırı eğlenceli oldu Doğru değil mi? «Tatavla panayırı» adıyla maruf karnaval bayramı dün Kurtuluşta İstanbulun her tarafmdan yaya, otomobille ve tramvayla gıden kalabalık bir maskara 25 ve 50 kuruşluklar kütlesi tarafmdan kutlulanmıştır. Ha îstanbul Darbhanesi tarafından ba vanın guzelhği, bayramm gece geç vaksılmakta olan 25 ve 50 kuruşluk gümüş te kadar devamma yardım etmiştir. paralar bir iki aya kadar tamamlanmış Hava tehlikesi kursları olacaktır. 16 milyon Türk lirası miktaVilâyet merkezlerinde açılmış olan rında basıbnakta olan bu paralardan hava tehlikelerinden ve zehirli gazler sonra dokuz milyon liralık daha gümüş den korunma kursları sonunda yapılan para basılacaktır. Fakat bu ikinoi parti yoklamalarda birçok memurların bu hakkında alâkadarlara bir emir veril kurslara devam etmedikleri anlaşılmış mediği için işmdilik Drbhanede hiçbir tır. Bunun üzerine istıkbalde herhangi hazırlık yapılmamıştır. bir harb vukuunda hava taarruzlarma ve zehirli gaz bombardımanlarma karşı her mmtakada yapılacak korunma teşekküllermde vazife almaları mec burî olan memurların hava taarruzlan ve zehirli gazden korunma bilgilerini öğrenmek üzere bu kurslara mutlaka devam etmeleri resmî dairelere tami men bildirilmiştir. DARBHANEDE Tarife bürosu azaları Ankaraya döndüler Denizyollarının yeni yolcu ve yük ücretlerini tesbit edecek olan komisyon tenzilât yapmak lehinde ve aleyhinde bulunan taraflarm ısrar ve iddiaları üzerine bir karar vermeden mesaismi bitirmiş olduğundan komisyona iştirak eden İktısad Vekâleti Tarifeler bürosu reisi Muhsin Naim ve aza Bürhaneddin Ankaraya dönmüşlerdir. Yeni tarifeler hakkında İktısad Ve kâletinde bir heyet teşekkül edecek ve karar bundan sonra verilecektir. İran konsoloshanesinde dünkü resmi kabul Dünya şarab istihsalâtı Romadaki beynelmilel Ziraat Ensti tüsünün yaptığı en son istatistiğe göre, Rusya haric olmak üzere dünya şarab ıstihsali 140 150 milyon hektolitredir. Bu takribî hesaba göre 1936 senesi şarab istihsali bir sene evvelkinden yüzde otuz nisbetinde noksandır. 19301934 yıllan vasatisine nazaran 1936 senesi istihsal vasatisinin, takri ben 30 milyon hektolitre eksik olduğu anlaşılmıştır. Dünya şarab istihsalâtının, Fransa ve Iran mektetnnin talebelen dun sabah Konsoloshanenin bahçesınde Fastaki az istihsal ve İspanyada hüküm Dost ve kardeş îranın büyük reisi Şa rinin ömrünün müzdad olmasını alkışlar süren ihtilâl dolayısile azaldağı anla hinşah Rıza Pehlevinm doğumlannın arasmda temenni etmiştir. şılmaktadır. yıldönümü münasebetile dün şehrimizdeYeni bir balık tutma usulü ki konsoloshanesinde de parlak merasim ruh Müteakıben Iran konsolosu Bay FerBeragon da kısa bir nutuk söyliyerek İstanbul balıkçılan yeni tatbik ettik yapılmış ve îran kolonisinin tebrikâtı ka gelenlere teşekkür etmiş ve koloninin tebleri bir usulle Marmara adalan civa bul edilmiştir. rikâtmı kabul eylemiştir. rmda külliyetli miktarda torik ve paMerasime saat on bir buçukta Debis Bundan sonra, aralarında çay elbiselamut balığı tutmaktadırlar. Bu usule tanı Iraniyan talebesinin hep bir ağızdan sile gelmiş Iranlı kadmlar da bulunan dagöre denizin dibine gayet parlak bir zdya indirilmekte, palamutlar derinlik okuduğu Iran millî marşile başlanmış ve vetlıler, hazırlanan zengin büfede izaz ten su sathına doğru yükselmekte ve Iran kolonisi tarafından şiddetle alkış ve ikram edılmişlerdir. Merasimden sonra, bu mes'ud günün ışığın etrafmda toplanmaktadırlar. Bu lanmıştır. Bundan sonra mekteb müdürü vaziyet hasıl olur olmaz balıkçılar ağ Neşet bir nutuk söyliyerek, Şahinşah hatırası olarak îran kolonisine reislerinin larla etrafı sararak yüzlerce palamutu Hazretlerinin memlekette husule getirdiği en son fotografilerinden birer hediye vebir hamlede yakalamaktadırlar. terakkilerden bahsetmiş ve büyük reisle rilmiştir. Esnaf cemiyetlerinde Lokantacılar cemiyeti idare heyeti seçimine dün başlanmıştır. Bugün de Berberler cemiyeti heyeti umumiyesi yapılacaktır. Fakat heyeti umumiyenin ruznamesinde sadece yeni idare heye tinin seçimi vardır. Seçim Eminönü Halkevmde yapılacaktır. Cumhuriyet Nüshası 5 kuruştnr. Abone şeraiti Senelik Altı aylık Üç aylık Bir aylık Türkiye için 1400 Kr. 750 » 400 • 150 > Hariç için 2700 Kr. 1450 > 800 • Xoktur