25 Ocak 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

25 Ocak 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

48 İkincikânın 1007 Sancakta Hatay halk dilinin vokaboleri Halkın veya- bir cemiyette - bulunaz Ahmed Faik Türkmen Müaltepe Askeri Lisesi Felsefe mualiimi halk dili s2 — Bacı: Anadalunun ber tarafında oldu.. n (ü zibi, kızkardeş yerini tutan bacı, Har “ahtelif uaf ve zümrelerin kullandıkları | ayda yalnız köylerde kullanılır. Misal: ekaboler birbirinden azçek farkhı - bir. Bacımı gördün mü? halde bulunur. Ve böylece teyekkül eden — Ağa: Kadın kocasına hitab ederken her zümre vokabaleri bazı hususi vasıf- (bey yerine) yakın akrabadan bir çocuk Tar arzeder, İşte her ülde olduğu - gibi. veya küçük kardeş kendi büyüğü bi er garb türkçesinin de yayıldığı geniş saha- | keğe hitab v Jarda mintaka mintaka bazı vökaboler Tummiyetlerine tesadüf olunur. Birçok mütefekkirler bu vokaboler hu- yellerine çok ehemmiyet verirler. Me- lerken (ağabey yerine) hep er İağa kullandır. Şark Anadolusunun bir. gak yerleri gibi, Misal: Osman ağam İzeldi “Ayni şekilde - kızlar ve kadınlar - Jiçin de (abla) kallanılır. Misal: Fatma Seli Albert Bayet, Ahlâk Vakıslarını | ablam geldi. İlmi adlı everinde, bir cemiyetin kullar- | — Annmak: Temizlenmek. Misal: Ça Giğı vokaholerin tetkikile o cemiyetin zih- | maşırları arıtı. Buna şark Anadolusunun hiycti ve kıymet hükümleri hakkında bir | birçok yerlerinde raslamır. fikir edinilebileceğini ileri sürüyor (1) Albert Bayet'e göre her sınıf ve her züm- kullandığı vokaboler ile malik ol İ karakterler arasında değiş- mmez bir münatebet vardır. Tnt bu sebebden Hatayın halk & vekabölerini tetkik etmenin faydalı ola: ağımı düşünerek bu vokaboler hususiyet- Jeri hakkında birkaç fikir vermek itiyo- Arca: Temiz. Mislt Bu gömlek ar- çadır. Tlaşıyıl: Evvelki senez Anadolunun ber İyerinde olduğu gihi geçen sene yerini tur fan (buldur) da Hatay halk dilinde kul- " Tanır, Şark Anadolusunun — müayyen yerlerinde olduğu gibi büyük anneye de) nine derler. Bu tefrikalarımız kitabımazın| hulsası olduğundan misallerimizi burada| kesiyoruz. ŞEvvelâ umu söyliyelim ki Halay balt | — Türk el inkilâbında yapılar derleme-| dilinin vokabolerindeki hususiyetler çok İdir. Tefrikamıza kitabımızdan hu - İra clarak geçireceğimiz misallerden an- Taşılacağı veçhile Halay halkı give itba umum Türk iline bağlı gözüküyor. Nasıl Ki münevterler - edebiyatı — inbarile de Ormanlı Türkiyesinin Divan ve Tecedb düd edebiyatma bağlı olduğunu yukarı. Tarda görmüştük. Hatay balk dilindeki en bariz vekabo- Ter hususiyetleri şunlardır: Kele: Anadolunun hemen her tarafın da erkeğe hitab ederken bire denildiği bi Hatayda ağni zamanda kıza ve Giıma bitab edilirken kele denir. Kele ö züne Diyarbekirde ve sair bazı şark mem: Teketlerinde de rargelinir. Kele bazan öylenmeyin (kele kiz) şeklinde de Kele dude. manasına gelir. Bu #arb Anadolurunda nadiren çocuğun ye-| Tini tatar Şark Anadolurunun bazı yerler rinde ize daima çocuk manasına kullanı - lır. İşte hatayın halk dilinde de döl i- Timasız. olarak çocuk - yerine” kullanılır. Misal: Kaç dölün var, Döl döş: Çoluk çocuk, Buna Ana Golunun her tarafında rasgelini. Kimk: Azıcık, ufacık demektir. Şark Anadolusunda buna Tasgelinir. — Misal: Bir kımık döl Ankı Büyük sudan ayrılmış küçük bir a buna şark Anadohusunda ayruk der- Ter. Misal: Anktar at Kadin: Antakyada eşraf aileleriz in sonuma ilâve olun hanım ye| ar. Hizmetçiler hanımlarını kadın diye çağındlar. Hatayda tahsl görmüş. gene kızlara hanım denmeğe başlanmış -| Hir. Şark Anadolusunun bazı yerlerinde de hanım yerine kadın kullanılır Hatun: Amukta bazan hanım yerini Cik: Hizmetçilerin, küçük çocukların ve umumiyetle eşraftan almıyan kimsele- yi isimlerinin sonuna getirlir. Misal: A- Hicik, Fatmacık gibi. Anadolunun her ye rinde kullanıı. Ablat Eşraf ailelere mensub olmuyan yaşlı kadınların isimlerinin sonuna getiri- dir. Kadın veyn hatu yerini tutar, Misaf Fatma ablı. lerde şark Anadolurunun mühtelif yerle. rinden gönderilen sözleri Hatay vekabo-| lerile karşlaştırarak bulduğumuz netice dere göre Hatay halk dilinin şark Anada-| aa türkçesile ayni ” give karakterlerini taşımakta olduğunu görüyonuz. Diğer folklör mahsnlleri Etmik araştırmalarda folklör dar ehemmiyetli bir mevki tuttuğu ma - Tümdür. Bu . münmebetle, — Hataydaki folklör tetkiklerimizden de burada küçük bir bulâsa vermeği faydalı bulduk. Hatayın folklörünü tetkik ederken baş- hen iki vatıfla karşılaşıyoruz: 1) Anadolu Türklerinin anonim mahe| sulü olan folklör eserlerinin mebzulen Ha-| daya kadar - yayılmış, — benimsenmiş vel hazmedilmiş olması, yani Hatay muhit- İnin ihtiyaclarına ve yaşama şartlarına gö re deferme edilerek küllanılmış olması. ) Hatay muhitinin bizzat kendi mah-| l olan folklör eterlerinin — tamame) 'Türk rahi vasllarım toşması Ve Tük| san'atı tesirleri dahilinde - yaratlmış ol: mahsullerini, diğer Türk illeri folklörile mükayese eltiimizde aralarında birçok) İmüşterek vaşıflar buluyonuz. Ala sözleri, darbimeseller, halk tâbir- deri, balk türküleri, müniler, koşmalar. balk itkadlar, âdetler ve saireden ibaret| olan bu. mahsallerin her çeşidinde de gördüğümüz zengin ve güzel eserlerin bu tefrikalarımızda neşri çok uzun sürer, An: cak bazı folklör mahsulleri hakkında bir iki misal vermek, bazılarını huldsa etmek ve bazı garkıların bir iki musramı söyle mekle bu enleresan mevzu üzerinde an. cak bir fikir vermiş olmağa çalışacağız? Hatayda kullanılan asöz başıs - veya bir söz varı tübirleri darbmetel, ata sözü ve saireyi ifade için kullanılır. Ve bi evöz başım lar Hatay halkı zihninde kuvvetli eteritelerdendir. Hataylılar ağzından topladığımız bir- 'çok darbimesellerle ata sözlerini Hâmid Zübeyrin (Ana Dilden — Derlemeler )i, Sadeddin Nüzhetin (Konya Halfiyatı) |Şimasinin (Durubu Emsal) i ve nihayet Halk Bilaii mecmusları koleksiyonla - ada görüyoruz. Hatayda - yaşıyan bu kiymetli mahsullerin listerini yapıp yuka-) iması, yani Halayda topladığımız halk | — Bu yeri plâkaların hangi ecnebi mem| | — Şehircilik köşesi Otomobil Plâkaları Otomsbil plükaları diye etomabille - vi önüne ve arkasına takılan ve üzerle -| Finde etemabillerin. Belediye — mumar yazılı olan levlıalara derler. Tarihçesi: Bundar 15 - 16 tene e veli. bizde, yani İstanbulda otomabil Tere mumara koymak âdeti bile yökken) Amerikada ve Avrupada bu iş için yık, sağlam, dökme demirden yapılmış Bi -| kalar kullamhyordu. Bu on beş senelik| müddet zarfında birde plâkalar ince bor| ahi teneke parçasından kahnea saç şek-) line kadar bir tekâmül görtermişti. Oto- mebileilik bakımından — İstanbul - şehril 'Türkiyenin — bütün - şebitlerine - yakin vakir kadar - rehberlik ettiğinden diter| Sehirler belediyeleri İsambulu taklid e| nekle iktifa etmişlerdir. Başlangıçta olamabil / vergini — olarık İbelediyeye tediye etiğiniz makpuz üze- İrinde size etomobilinizin belediye muma- yam diye aymca bir sumara — yazarlardı. Siz bu numaraları otomabilinizin arka —| ya ve motör kapaklarının iki tarafına yazdırırdınız. Bir müddet sonra yeni bir, arul kondu. Bu numarayı bir teneke par çazma östediğiniz gibi östediğiniz yere ve| adama yazdırıp etomobilinize takardınız. Daha sonra plâkaları yapmağı ve size| hazır plâka satmak işini Belediye kendil üzerine aldı. Hâlâ da bu şekil devam ediyor. Ötomabilciler rica ettiler: Biz-| çL diye fazla para ahınız.| memleketlerdeki gibi mun -| tazam, sağlam, dökme bir plâka veriniz. Bunu yapmıyacaksanız, müsaade ediniz. biz kendi plâkamızı Olmaz, elamaz, cevabim aldıları da olmüyor ve olamıyor. | Tnsan eenebi memleketlere gitiği za -| İman veya ecnebi otomobilleri şehrimize| eldiği zaman — onların hep ye Yalmız memleket ve tehir iimleriniz harllerini taşıyan plâkalarını — gördükçel ve bizimkilerle kıyas - ettikçe bu kadar sade bir meselede bile niçin diğerlerinden) geri kaldığımızı anlıyamıyor ve üzül -| e. Son günlerde, şehrimizde bir iki olar Sbil tüzerinde buçüüne kadar görmedi -| im, beynelmilel kahul edilmiş şekil ve| eb'adda, yabancı plâkalar gözüme ilişt. Dökme demirden de değil. aleminyunr dan yapılmış olan bu plâkaların zemini kırmızı diğer, memleketlerdeki, gibi 'olan A harfi alaminyum şik, güzel, tağlam plâkala İeketin plâkası olduğunu bir tirlü kes -| tiremedim. Sormağa mecbur oldum. aldığım cevabi — Ankara belediyesinin yeni otomor bil plâkaları! Türkiyede otomobil busunında mem lekete her oktadan rehberlik eden İv harbul şehri idi. Bunu da kaybettik. Ne saklıyayım! — Anlataya gipta ettim ve| İgehrimiz namma çok üzüldüm. V. BİRSON 'ıda saydığımız eserlerle karşılaştırdığımız zaman bu Hatay mahsüllerinin Anadolu-| 'mun başka taraflarında da yaşamakta ol-| duğunu görerek burada — dercine Tüzum görmedik. Yalnız bu saydığınız everler. de bulunmadığı ve Hatayın şivesine vye gün ve yaşama gartlarına mutabik. oldir n için Hatayın orijinal mahsulü saya - bileceklerimizi burada zikredelim: Eğer bu mahtllere başka yerde teradüf edile | bile bunların Hataydan — oralara siraye ni olduğuna hükmetmek mümkündür Ta selemce dev mte| CUMMURİYET " | sözün doğruluğunu her gü geçtikçe de-| Anadoluda Ulukuşladan trenle cenuba ükülünce| iklim ve arazi değişmeğe ve güzelleşme -| e başlamışt. Adana istasyonuna — gecel vönl oldum. Temiz ve medent ihtiyaclar düşün 'zek yapılınış bir olelde rahat bir uşku - dan sonra sabahı gözümü açınca, odamıni penceresinden, yurdumuzun cenub iklimi: 'ne mahtus çılgın renklerile ufakları sür - Tiyen bulet tabakalarının yeridleri arasın- dan sazan güneş, yastıktaki başımı İyordu, seyrediyordum. Adana - evlerinin) çatıları azacından yükselerek bu zengin) ufkun san, kırmizi fonuna yaslarmış bir| burma ağazı görünüyordu. Zinde bir heyecan ve coşkun bir ve- vincle yataktan fırladım. Bu tabloyu sone| yaz bir ihtiratla Biraz da alaım camal dayayarak seyrettikten sonra, dışarı çık: ti Adananın sokaklarını, abidelerini,| bahçelerini, nazlı Seyhanını ve sahilleri”| ni hiç durmadan ve dinlenmek ihtiyac| duymadan gerdim. Sehir büyük, abideler de azlığına va men ba büyük şehre dağılmış. Bu abide- Terin hepsini birer defa gözden geçirdim. Bu zengin pamuk memleketinde husur idre ve belediyenin yehri imar için sıkı bir çalışma yolunda olduğu göze ça| yor, cumburiyet san'at erverlerinden yal, haz ikisini zikretmekle iktifa — edeceğim. Birti Cumhuriyet antıdır, beni bu anıta| götürdükleri zaman içimdeki acı sızılarım| yaanmıştı, Edimedeki zayıf eserin — ve İstanbulda Sarayburnundaki heykelin bir. ler nümunesini de burada - göreceğim zamnile ırab içindeydim. Beni ayıbla -| amasınlar, Atatürkün birçek heykellerini| gördükçe en hastas - yerimden - vrulmuş| aibi olurum. Ne olurdu. bunlar marifetler| Tini başka yerlerde gösterselerdi de Tür- kün en mükaddes bir varlığına #işmeser, di. Maamafin n yıl evvelki bir sözie| mü göndi yurada — yurddaşlarının buzü unda tekrar ediyorum: «Bu / heykeller| bagün için bazılarımızı avutuyor, bazıla-| nmızı aldatıyor, Fakat bir gün gelecek ki| Türk çocukları / kendi mukadderatinin| sembolü meykünde olsu bazı kötü hey-| kelleri kaldırıp yerlerine salâhiyeti elle-| gile doğusunu ve aslını koyacaklardır.e | On yal evvel bir yerde söylediğim bu ha küvvetli bir imanla tardik ederken bu| zlime şunu da ekliyorum: Yerl sar| akârların da ehillerini çalıştımak şarb| b İşte Adananım Cumhüriyet abidesi de bit sözümün en kuvvetli bir şahididir. Bunu Akademi hocalarından beykeliraş| Hadi yapmış.. Diyebilirim Ki yurdumuz.| a yapılımış heykellerin en muvaffak ve| gözellerinden biridir. Heykellerin bütün| muraffakiyetine rağmen mimari kompo-) ziyonunu Adanalılardan tenkid edenler yarı Alatürkün etrafindaki savaş, ordu.. ya gükran, ve ülküyü ifade eden sembo- Tik heykeller Atatürkten çok uzaklarda kalmış, lâzim olan armoniyi, - topluluğu dağıtmıştır; diyorlar ki bu doğrudur. Kayserideki - Atatürk heykelinin de mimari kırmında bir acayiblik ve uy -| gunsuzluk vardır. Bunu da görünce aca- 'ba diyorum: Heykelitaş arkadaşlar ken- di kavvetlerile - mütenasib bir mimann yardımına mühtac almadan . çalışıyor: lar, diye düşünüyorum. Eğer böyle ise ne| kadar yanlışt Gerçi tarihte görülmüştür. hele Onbe-) önci asır artisilerinden Mikel Anj ve muasırlanadan Birçokları / böyle çalıştı- San'at tetkikler AMID YOLUNDA Adanaya muvasalat mimarisinde minaresi dar. Fakat unutmamalıdırlar ki Mikel| Anj en kuvvetli bir beykeltraş / oldüğul gibi Romadaki Sen Piyer gibi bir abide-| in de mimardır, o zamanın artistleri kuvcetli bir heykeliraş olduğu kadar da kzvvetli bir vesram ve » kadar da kuvvetli bir mimar idiler, Eibette ki bu ihtsasdarı| yolda çalışmış bir heykeliraş arkadaş ha- Hususi idare bir yeni ikmekteb yaptı| rarak adım İsmetiönü koymuş.. Bu bina mekteb mimarisinin kıymetli bir örneği ol mutur, binayı Cumhuriyet kültürümüzün) bütün modem ihtiyaclarına cevab vere cek kabiliyette kompoze edilmiş buldum. bugünkü rejim önünde Türk san'atkâr -| Tarının harekele geçen heyecan ve emek Terinin kiymetli verimi olan bu iki everin)| munvaffak sahiblerini, heykeltraş - Hadi, ektebi yapan mimar Abdullah - Ziyayı) tebrik ederken bu iki kiymeti takdir eden Adana Belediyesi ve onun kiymetli Va. Töne de teşekkürü bore bilirim. Nlimar SEDAD ÇETİNTAŞ Almanlar sun'i benzin ima- lini artırıyorlar Almanların dört sezelik ptânın tatbb kında motarizasyonm ünemll bir yer aye 'nldağl ve bihassa sunt benzin İmalini urtırmak üzere büyük gayret sarfedil - diği bildirilmek a 1985 yi Tında 2 mülyon *on, benzin istihlâk et - mmüştir. Ba miktarın 925 bi Sonu, yani) 045 1 dehiler temin olunmuştur. Almanyanın sun'ü benzin imalâti de | yamkı sürette artmaktadır ve bu ttibar- <a yakın zamanda Almanyanın benzin ihtiyacrın bizat dahilder tatmin odi deceği anlaşılmaktadır. Birkaç ay evvel Diesel motörlerinde| kullanılar yağ yabancı kelerden ithal olunürken, hali hazırda Almanya istih- Tük miktarının tamamını bizzat imal meğe muvaftak olmuştar. Sun'i kauçuk imalâtına gelince, ma iyet #latının azaltıldığı ve tesisat ma - arifinin de bir ehemmiyeti halz olma düh kaydedilmektedir. Sun'i yün imalâtında dahi büyük bir, terakki ve inkişaf göze çarpmaktadır ve kalite itibarile suntt yün tabil yünün evkinde olduğu tesbit edlimektedir. J gün aklına eti " Kat zeki ve anlayışlı bir koz istiyordu, böylesi de kendi köyünde yoktu. Onun için seyah 'i He siyordu; smak adamın Tayinca cakun, lıp ba andı koştu, vabinı dan Şimdi sıfat yazanla Birar sonra bir İtiler. Sen bur sefer, şöyle hir soru yaptı: — Acaba u tabutun içinde bulur adam diri midir. ölü müdür? Herif artık makaraları - koyüvermişti, kasıklarını tata tuta gülüyordu ve söyler — Tabuta diri kinci soruz «Tarla #lum, elinde öç u dikildi — Babacığım, dedi. u vöz » lerden ben Birşey anlamadım. Eğer sen anlarsan bana da anlat Ve okudu: Dalların eiricetmdeyie ancak Soldan sivade serdem vaak Yoldan Siyade 'mâha yekın, Cevab verdim: — Bu, gürdir oğlum. Anlaşılını değildir. horu gitmesi kalidir. Çocuğum ağı Bir karış açık kaldı: Demek ki bunları söyliyenlere, yı zanlara şair diyorlar. — Evet oğlum. Ve aklıma meşhur bir masal geldi — Otur, dedim. dinle: Vaktile «Şen adam vardı. Çölde yaşardı. Bir veği tararladı. Far aktı, diyar diyar dolaşma: Aaeme Ülncentsin Avse ai ğ T E GEbE L n çöl yalile Sama doğru giderken bir ada adaş oldu ve ona torduz Sen mi Bana binenin, yokm ben mmi sana bineyim? f güldü: -B: den iki yolem birbirine nasıl biner? abil, dedi. deve üzerinde yastu. Birar sonra önlerine ekin- hep Bir ele toplamış bir heykeliraşın mi- İleri yeşermiş bir tarla çiknen gene arkar mara ihtiyacı olamaz., Fakat bizde ize bu | daşına başım çevirdi: — Acaba bu ekin yenilmiş midir, ye- tırlamıyorum nilmemiş midir) Herif, uzun uzun güldü, şu karnlığı — Henüz yeşeren ekin yenilmiş alur > seye tesadüf &t - tam konür mu Ah » Akşama doğru Şen, arkadaşlık eti köyüne ulaşmışı ve onun evinde misafirdi. herifin kazt babasına, kimi ko- İmuk getirdiğini sorup 6 İkini alhnca ve misafire alık denilmesine de yoldaki soruların sebeb olduğunu an: birir ceva babanını azarladı: — Alık sensin ki çok zeki bir adamı hamskatle üiham edliyorsun. Onun birin ci soruuz eMusahabeye ven mi başlıyar ben mi başlıyayıma demekti. D - üne para ar ekinleri karşılık görtermiş midird iye yapılmıştı. Üçüncü sorudan mak - sadı #Tahuttaki ölünün kendini hayırla ık eser, yahud evld birakmış 6e hup'olmadığınm azaştımmaktır. Herif, kızımı dinler dinlemez — dşanı Şeni buldu: — Yolda yaptığın soruların, dedi, ce- söyliyeyim. Fakat Şen bu cevabların başka bir ae çahındığını anladı, herili skşür hakikati anlayınca da o kazı aldı. görk tarihleri (Şen) için edühi kullanılar. Böyle konuştuğu için ona dâhi denilince şa elindeki muraları lara niçin şair dememeli?. M. TURHAN TAN Anasından başka kimsenin haberi yok-| tu. Gazetenin faaliyetine ânza verir kor kusile arkadaşlarının duymasından çeki- niyordu. O akşam, anasile konuştuğu bir. kaç kelimeden başka bir şey töylemedi. Neşesini kaybetmişti, Yemekten, erken| kalktı. Sabahleyin kimseye - görünmeden çıktı. Çekindiği bir haberi almadan kor. kar gibi bir türlü matbaaya uğryamıyor du. Boş yere, Fatihe kadar yürüdü. Bir dramvaya atlayıp döndü. — Yazıhaneye| sırf mektub sormak için uğradı. Ölekiler. den birkaç kişiye ranladığı halde, — garib bir tarzda alâkasız göründü. Birden, Ay- dıni aramak aklına geldi. Bir hi kablel. yuku onun tehlikede olduğunu haber miş gibi adeta koşarak evine gitti. Bu, onu ikinci ziyaretiydi. Bu sefer hiç çekin: meden çekineceklerini düşünmeden içeri Şi Oda her zamenkinden - perişandi. İlk bakışta hastalık ve vefalet tesiri veri- yardu. Kaynanası mar salda birşey kay Aatiyor ve küçük gene ağlıyordu. İçerden Cumhuriyetin ictimei romanı 101 Yazanı Hilmi Ziya Aydının sesi geliyordu. Evin halinde te- Tüştan sonraki bitkinlik seziliyarda. — Aydlm istiyorun. İhtiyar cevab vermeden, başile içeriyi| zönerdi. O kadar dalaın Ki. cnunla mey Sal görünmüyordu. Demir, girmeğe ce Taret edemediği için * çünkü - yatılcak yezine oda olmak » Kadının - cevabini bekleyip kaldı. İktiyar az sonra yeni işi- miş gb — Aydım m görmek itiyonunuz? — Evet valide hanım, rahatuz ede - üim aa. O surada kadıaın, oli buruşturup yadaz bakman bürada bulunduğun * da kiç te memnim elmadığını gözeri < İyor. Hununla beraber, — iwranla " duruşu İyüründen, ne alura alun görüşmek b -| tediğini Anladığı. çi çocuğun - müz'ç Bağırmaları arasında fasilayla terlendi. Aydın koştu. Çocuk, babanm görüne İce yilgen bir halde sinip ağlamağa baş » İndi. Demirini yordu. Demir onu birdenbire kavradı. İtercer sine sahanlığa çıkardı. Birşey süylemek| yerdir ötiyor, boğazı tkanmış gibi — yutkıma - — Çok hatta.. Ve hıçkırıklarını tt -| mmak için dudaklarını iırdi. Demir bunt zaten biliyordu. - Fakat hiçbir. zaman bu kadar heyecanda gör mediği için, bu sefer hakikaten korkula- ak birşey olduğunu hişvetti. Şiddetle e- Ti skü. O yalmız: — Kan varl dedi. Bu anda herhangi / birşey — sormanın bosluğunu anlıyordu. Kapıyı çarnın on sürükledi. Öteki senizce ilast ediyordu Doktora koştular. Demir, satlerce Aydının yatak oda aında, hastanın başıcunda, onunla, Ko- wyor, ilâe. yeğşiriyor ve seiz yardım zdiyordu. Kadınım mumya balini — alan saptarı benzi o kadar ürkütmüştü ki, bu rada söylemek istediği şeyleri tamamile Doktorun tavsiyesile çocuğu çıkardı lar. Her ikisi karyola etrafinda makine Arasın merdivenden sesler — geliyor. ve Demir eski bir itiyada tübi, yerinden İsenyordu. Ser uzaklaştığı zaman, Ay -| d — Üntekileri.. diye izah ediyordu. Bir aralık ayak - sevleri kapı / önünde durdu. İkisi birden kulak verdiler. Kapı hazlı hizli çalındı. Demir unuttuğu bir yeyi batırlamış gibi dyan fırladı. Aralık - dan kızık, fakat asabi bir mımltı geliyor du, İki dakika sonra girdi. Tevunda fer- Kalâde şaşkınlık ve matem sükütu vardı. Hasta, henüz uyumuştu. Aydını yan o daya geçirdi. Çok yavayı — Telüş etmet., Temin ederim biyyey bilmiyordum. Ne beni merkerden çağırdılar, gazete için Umduğum gibi çıkmadı. Herhalde ara - dıkları başkası olacak! Daka bizimkiler| bilmiyor. İlk defa sana söylemeğe gel -| miştim. Bu halde görünce hepsini unut - tam. Hastarın yanından çıkmamızı bek. Tiyordum. Fakat ne feci tedf! — Tekrar mı çağınyorlar? — Sanl.. Yavaş konuşalım, Polis bu — Seni çağınyorlar! — İmkânazl.. Ne münasebeti, Şimdi Demirin yüzüne yalnız heyecan| ve korku ile değil, ayni zamanda itimad- sızlıkla, nefretle bakıyordu. -Bu garb hüdite ona birdenbire önceden hazırlan. ü gibi geldi: «Eğer bunu haber ver - meğe geldiyse, niçin söylemedi? diye dü gündü, Evdekileri niçin gönderdi? Ayak leri duydukça neden telüşla firliyor ve kapıya koşuyordu? Şiphesiz bu adamı bekliyordu. Mutlaka beni ele vermek ir tedi!m bi koşan bu adama şimdi tamir edilmez bir emmiyetsizlikle bakıyor ve cevab ver. miyordu. Artik fazla izahat itemiyor. Ne söyler de, kendini daha çok mahvedecekmiş ge Tiyer, endan kurtulmak isiyordu. Demir, bu ant değişmeyi farkeder et- mez ürktü. Bunu hattalığa, tehlike kor. kusuna, utiraba yormak İstediği için hâlâ ümülle bakıyordu. Aydın, soğuk bir tavırla kalkıp: Küi verdi Aydın tereddüdle elini uzatırken: — Bu ne? diye soruyor ve bakamıyor- İsibi işliyor ve bir kelime konuşmuyordu. dü, — Anlaşıldı! dedi. Ve kestirme elini vzallı geyler nüyor kadar — Bizim için yoruldunuz. Bunu ber- İhalde ödiyeceğim! madi, münasebeti yoktur! Demir, yıldırımla vurulmuş gibiydi. Bir söylemek istiyordu, fakat me diye- gapırmıştı, Vahşi ve hati bakışları önünde mrar edemedi, dışarı çık. Bu ue tetadüf yüzünden uyanan şüphe- l sileceğini bilemiyordu. Fakat a- ı azaba sokan, bu en nazik anda birakıp gitneğe mecbur olmasıydı. Geceyi rahatsız geçirdi.. «Bu her nu mutlaka tanıdı. Ya gidip haber verir- sel Bu sefer şüpheleri büsbiltün artacık. Hakikaten zaranın olacakla diye düşü- t 've nedamet içinde kıvranyordu. Yanıbaşında sabahtanberi pervane gi-| Faydalı olayım derken onları / tehlikeye sürüklediğini gördükçe kendini / merim sanıyordu. Haklarında ne iyi düşüncele gi olduğunu anlatmı ah merkezde, bu adamın boş yere çek- azab söylemeğe karar verdi. Saat - lerce pencelesin, aain eden bu karat üüzerinde uyudu. Ertesi sabah gene çağırdılar: Bu teler dünkü gibi toğukkanlı değildi. Memuru Görünce sapsarı kevilmişti. İşin gitgide ka- Tastığını hössediyorda. Bugün müstantik © ir dereceye kadar tat- Ji ki onun bu işlerle zek ve bi et lemeğe fırsat bula Tarkası sari

Bu sayıdan diğer sayfalar: