13 Birincikânun 1936 CUMHURİYET îngiliz tarihinde kadınlar Mary Stuart ve Elizabeth maceralarından sonra îngiliz haşmetini, elmastan bir heykel gibi yükselten Kraliçe Victoria devri olmuştu Cennette sakin bir hayat geçirmeğe dayanamıyarak yeryüzüne atılan kadın, erkek yüreklerini bazan cennete, bazan cehenneme çevirmekle de iktifa etmedi, beşerî hayatın her cephesinde rol oynadı. Tarih, kimi müsbet, kimi menfî olan bu rollerin hikâyesile doludur. Fakat kadın, İngiltere tarihinde bilhassa mütebariz olup başka bir tarihte bu derece kuvvetli bir tebarüz yoktur. îngiltere, malum olduğu üzere, ilk kuvvetli tahtını dokuzuncu asnn başlarında kurdu. (1110) yıllık bir hayat sahibi olan bu taht birçok değişiklikler geçirdi ve hanedandan hanedana geçti. Sakson, Danimarka, Normand, Anjo, Tudor, Stuart, Oranj, Hanovre aileleri on bir asırdanberi ingiltere tahtında birbirini takib etmistir. Arada üc yıllık bir fıtret ve yedi yıl yasıyabilen bir cumhuriyet devresi de vardır. Bu değişiklikler sırasında ikisi Lord Protector ünvanile Cumhurreisi olmak üzere tam altmış hükümdar îngilterenin idare mes'uliyetini omuzlarında taşıdı. Bunların beşi kadındır. Fakat ingiltere tarihinde ilk kanlı rolü oynıyan kadın, îngiliz olmayıp Margerit Danjo adlı bir Fransız Prensesidir. O, îkinci Risarı tahttan indirerek kendinı Kral ilân eden Lancaster Dükasının oğlu Hanrinin karısıydı. Kocasının yaplığ' haksız iş, halkın iğbirarını mucib olarak bir takım ayaklanmalar vukua geldıği sırada Margerit, bitaraf bir durum aidı. Lâkin Richard duc d'Yorkun gasib Kralı delilikle itham ve parlamentoya kendisini veliahd ilân ettirerek tahta vazıyed etmesi üzerine ortaya atıldı, lngilterenin temelini sarsacak kanlı bir sahne açtı. Işte umumî tarihte «îki gül muharebes;» diye meşhur olan harb budur ve faciaya o adın verilmesi de Margerit Danjonun temsil ettiği Lancaster armasında al, Ridhard duc d'Yorkun mümessilliğini yaptığ hanedanı armasında beyaz gül bii ndandır. Mar t )anjoya Fransızlar ve Iskoçyalık rdım ediyordu. îngiltere tacını elden kaçırmamak istiyen Fransız kadın, tam yirmi beş yıl ordularının başında bulundu, rakibinin ilkin on yedi yaşında bir oğlunu ve sonra kendini öldürttü, hatta maktül Richardm başmı York kapısının üzerinde sancak direğine astırdı. Fakat Fransız ve îskoç askerlerine dayanarak îngiliz kanı dökmekte gösterdiği insafsız tehalük halkı gazaba getirdiğinden kazandığı muvaffakiyetlere rağmen tahtı elinde tutamadı, Fransaya kaçmak mecburiyetinde kaldı. îngiliz milleti, maktül Richardın başka bir oğlunu tahta çıkarmıştı. Margerit Danjodan sonra İngiltere tarihinde beliren kadın siması Mari Tudordur. Bu kadın, Papaya tapardı, protestanhktan nefret ederdi. Bu sebeble îngilterede katolikliği iade etmeğe kalkışmış ve bu teşebbüs uğrunda binlerce vatandaşm kanını dökmüştür. Onun Sen Piyer kilisesine bağlılığı o kadar büyüktü ki kendine koca olarak ayni kilisenin birinci hizmetkârını, îspanya Kralı Îkinci Filipi seçmişti. Fakat Fransa bu izdivacın aleyhinde bulunarak harb ilân ettiğinden îngilizler bu yüzden de zararlara uğradı. Pas de Calaisnin elden çıkması ve îngilterenin Fransa topraklarından tama mile atılması işte bu zararlar cümlesindendir. Mari Tudorun verine geçen Elizabet Memlekette terazi ihtikârı var mıdır? Ithalât tüccarlarının mukabil iddiaları Geçenlerde haricden ithal edilen terazilerin bazı ihtikârlara sebeb olduğunu ve îstanbul Ticaret Odası sanayi şubesinin de bu ihtikârı tetkik etmekte olduğu yazılmıştı. Halbuki alâkadar bir membadan bize verilen malumata göre yerli âmiller va * ziyeti şöyle anlatmaktadırlar. « Olçüler kanununun tatbikından bugüne kadar haricden memlekete ithal edilen terazilerin sayısı 240 tır. Yerli imalâta gelince bunların sayısı on binlercedir. Binaenaleyh haricden ithal edilen terazilerin yerli terazilere nisbeti yüzde biri bile bulamamıştır. Bu vaziyet karşı sında ihtikârdan bahsetmek tamamile gü lünc bir şeydir. Îkinci olarak bu terazilerin yerli te * razilerden hiçbir farkı olmadığı halde üç, dört lira daha pahalıya satıldığı söyleniyor. Bu iddia ise tamamile yerli terazilerin lehinedir. eğer böyle bir şey vakise yerli terazilerin kolaylıkla esasen piyasada mevcud olmıyan Avrupa te razilerile rekabet edebilmesi lâzım gelir. Gelelim işin iç yüzüne.. Olçüler ka • nunu tatbikatı başladığı zaman memle kette terazi yapan bir tek ecnebi fabrika vardı. Bu fabrika rakibsiz olduğundan 5 kilogramlık âdi terazileri 17 liraya kadar satmakta idi. Sonralan bir iki fabrika daha faaliyete geçince 17 liraya satılan teraziler 6 liraya kadar düştü. Bunu müteakıb fabrikalar aralarında anlaşınca fiatlar tekrar 11 liraya kadar yükseldi. Bu vaziyet karşısında haricden getirilen pek az miktarda terazi fiatlan yeniden 8 liraya kadar düşürdü. Terazi fiatlan 17 liraya çıktığı zaman alâkadar daireler neden bu işle meşgul olmadı? Neden harekete geçmedi? Diğer taraftan ithalâtçıları şikâyet edenlerin bir çoğu dükkânlannda Avrupa terazileri de satmaktadırlar. Acaba sa nayi şubesinin bundan haberi yok mu • dur?» Biz de bu vaziyeti resmî makamlann nazan dikkati önüne koymuş oluyoruz. Tayyare Piyangosu Keşideye dün de devam edildi, 19435 ve 32091 numaralar onar bin lira kazandılar Tayyare piyangosunun yirmi ikinci tertib ikinci keşidesi dün de Beyoğlun da Asrî sinemada çekilmiştir. Bu keşi denin yirmi bın lirahk bir mükâfatı en son çekilen 40 numara arasında taksim olunmuştur. Bunlar beşer yüz lira ka zananlar arasındadır. 10 bin lirahk ikinci bir mükâfat ta 32091 numaraya çıkmıştır. Bu mükâfat yalnız bu numaraya verilecektir. Dünlü keşidede ikramiye ve mükâfat kazanan numaralar sıra tertibile aşağıdadır: ndokazuncu asırda yetişen zoriu vezirlerden Hakkı Paşa, edebiyat tarihine de adını tanıtan kimselerdendir. Onun: «Silivri naibi, şeriat hami!.. İlâmıru gördüm, kahkahayla güldıüm. Hükmü hilâfı Kur'an, meali serapa hezeyan. Mührü müeyyidemi basarım, seni mahkeme kapısma asanm» suretindeki mektubu meşhurdur. Sopasalan adile anılagelen bir vezirin oğlu bulunan bu Hakkı Paşa dediğini yapacak kadar cesur ve kahir imiş. Zamanmda sağını solunu o kadar korkutmuş ki Sadırazamihğa getirilmemesi için bütün devlet ricali paçalan sıvamışlar, vaktin Hün685 kârı üzerinde tesirler yapmışlar. Bu mü66 679 165 524 561 741 1003 1380 1478 1764 2022 nasebetle şöyle bir fıkra da rivayet olu2130 2132 2133 2562 3091 3104 nuyor. Valide Sultan kâhyası Yusuf A3293 3392 3485 3502 3804 3809 ğanın yanmda bir gün ahiretten bahsolu3848 3874 4069 4124 4822 4856 nurken Ağa: «Oliim bir şey değil, can 4887 5084 5697 5902 6096 6161 çekismek fena» deyince yanmda bulu6210 6228 6524 6692 6783 7250 nanlardan biri hemen cevab verir: «O7394 7629 7765 7804 8027 8057 nun da çaresi var. Sopasalan oğlunun Sa8132 8350 8417 8628 8634 9055 dırazam yapılmasına göz yumunuz. He9123 9356 9421 9476 9581 9660 rif o makama gelsin. Siz yüzünü görür 9735 9779 9902 10081 10135 10755 görmez korkudan gık dahi demeksizin 11013 11450 11517 11536 11673 11729 can verip gidersiniz!» 11762 11930 12053 12624 12673 12829 Işte bu adamın meşhur Tepedelenli 13045 13109 13242 13839 14080 14184 Ali Paşaya yazdığı bir buyrultu var, 14516 14622 14780 14827 15152 15674 15948 15964 16068 16072 16331 16739 şöyle baslıyor: «İstanbul süfehasını akçe ve bohçe ile 16804 16815 16998 17547, 17666 17996 18027 18196 18245 18293 18811 18876 kandırıp vezirlik rütbesini bir takrib ih18996 19223 19507 19758 19774 19776 tilâs eden Ali Paşaya!.. 19892 20044 20113 20160 20484 20525 Ve su bicim satırlan ihtiva ediyor: 20727 20762 20913 21211 21373 21469 «Behey hinzir. Bir kişi dünyaya gel21643 21938 22023 22185 22198 22337 mekten murad nedir? Hemen mahbub ile 22903 23033 23139 23140 23426 23666 mı toplamaktır? Senin güvendiğin 23742 23928 24019 24046 24109 24234 kaleleri başına yıkar ve hanümanını tarü24269 24434 24757 25043 25113 25183 mar ederim. Alıştığın düzenleri rical de25301 25571 25602 25647 25664 25686 25985 26089 26167 26207 26304 26314 nilen sefihlere kullan. Biz öyle düzenîere 26374 26462 26534 26616 27568 27750 gelenlerden değiliz. Bütün sözlerinin ya27943 28177 28216 28218 28342 28524 nımızda kapı gıcırtısı ve sinek vızıltısı ka28590 28707 29003 29095 29808 30099 dar ehemmiyeti yoktur. Eğer mallannı al30162 30199 30341 30409 30669 30781 dığın, mülklerini gasbettiğin kimselerin 30798 30820 30859 30928 31203 31303 haklannı vermez ve eşkiya ile alâkanı 31610 31796 32087 32090 32482 32606 kesmezsen cezanı vermek benim için bir 32856 32943 33174 33254 33396 33605 şey değildir, vesselâm.» 33803 34255 34429 34635 34717 34761 Rivayete göre, on binlerce silâhşora 34809 35322 35347 35670 35744 35839 başbuğluk eden, bir Arnavudluk saltana35916 36293 36577 36611 36637 36744 tı kurmak ülküsile pek esaslı hazırlıklara 37060 37320 37360 37594 37791 38110 girişen, hatta Napolyon Bonapartın Ad38252 38367 38516 38557 38634 38682 38953 39271 39312 riyatik sahillerine çıkardığı fırkalan dar38817 38823 38921 madağın edip generallerini zincire vura39851 cak kadar kudrel salıibi olan Teıjedelenli Ali Paşa, Sopasalan oğlunun buyrul tusuna karşı ses çıkaramamış ve onun istediği işi yapmaktan geri kalamamıştır. O devirlerde şarkın değer verdiği bu Dün, Inönü Kız siyasî edebiyat, Avrupanın çoktan unutOrtaokulunda, iktı tuğu bir konuşma tarzıydı. Garb, aslansad haftası müna ların da gülerek cana kasdettiğini örnek sebetile talebe ve tutup hasmını tebessümle ısırıyor, güle muallimlerin iştira güle parçalıyordu. Şark ta, birçok bocakile bir toplantı yalayışlardan sonra, medenî zaruretlere bopılmış ve bu toplanyun eğdi, siyasî edebiyatta nezaket esatıda, talebeden Musını kabul etti, hemen yüz elli yıl var ki kaddes Emin, kü Pekinden Londraya giden notaların üsçük bir konferans lubu, Londradan Parise yollanan ültimavermiştir. tomlann aynidir. Mukaddes Emi Mukaddes Emin Fakat şimdi tabir caizse irticaî bir nin konferansı çok beğenilmis ve dinli cereyan yüz göstermeğe basladı. Avrupa yerder tarafından hararetle alkışlanmış parlamentolarınm bir kısmmda meb'uslar, tır. Hakkı Paşadan Tepedelenliye giden buyüslubile ŞEHİR tŞLERl rultu örneğini konuşuyorlar. Bunun en yeni İngiltere Avam Kamarasının son toplantılarından birinde ve Mimar Prost Ânkaraya Gallacher, Wedgvoose gibi meb'usların gidiyor ağızlannda gördük. Şehir mütehassısı mimar Prost, îs Irticaın bu türlüsü bile kötü. Söz, kitanbulun plâm hakkmdaki tetkikatmı me söylenirse sövlensin, nazik olmak gekısmen ikmal etmistir. Prost, Nafıa ve rek. M. TURHAN TAN Dahiliye Vekâletlerinin daveti üzerine, H: Bir anıkat imzasile mektub yollıyan bu tetkikat hakkmda izahat vermek ü okuyucuya: Kâğıdınızı Basmuharririmiz gördü, t€zere bayram ertesi Ânkaraya gide mas ettiğiniz mevzuu dikkat« değer bularak Adliye Vekâletine gönderdi. M. T. T. cektir. 16196 16809 18007 19176 20201 21538 22886 24211 26268 28684 31147 31740 33466 35768 36570 37877 16234 16360 16361 16449 17021 17057 17326 17815 18077 18344 18408 18442 19342 19433 19631 19737 20479 21036 21130 21295 21555 21815 22423 22586 23220 23319 23404 23621 24439 24802 24819 25249 27109 27319 27749 28520 29136 29391 30064 30478 31198 31237 31407 31568 31841 32131 32572 32923 33662 33950 34951 35155 36113 36240 36272 36549 36662 36742 36978 37246 38406 38733 39526 39863 16574 17985 18612 19977 21479 22618 24013 25258 28559 30930 31600 33393 35639 36568 37399 Siyasî edebiyat 10 bin lira 19435 ikramiye 32091 Mükâfat 106 4850 9816 13997 18835 24293 28231 32329 35987 853 5475 10337 14702 20741 25316 28359 32635 36671 30 lira Marie Stuart Marie Tudor yalnız îngiltere tarihinin değil, bütün cihan tarihinin seçkin simalanndan biridir. Bu kadın, Sekizinci Hanrinin Papaya rağmen nikâhladığı Ann de Boleynin kızı ve Mari Tudorun da hemşiresiydi. Babası 2 kraliçe, 2 kardinal, 3 metropolid, 18 piskopos, 600 papaz, 2 filozof, 12 duc, 29 baron, 335 şövalye, 110 kibar kadın ve 72,000 vatandaş öldürmüştü. Kızkardesi de binlerce insanın kanına girmisti. Bu sebeble halk kızgındı, Elizabet te iyi bir gözle görülmüyordu. Fakat o, enistesi İkinci Filipin izdivaç teküfini red, katolikliğe açıktan açığa husumet izhar ve Anglikan kili«esine candatı hİ7metler ifa ederek, meshur Vilyam Cecil, Kont Leicester gibi mümtaz adamlan isbasında bulundurarak halkın endiselerini kolaylıkla giderdi, bugünkü muhtesem lngilterenin temelini kurdu. F^kat Mari Stııartı öldürrmek suretile de tarihin en büviik facialarından birinin kirli kahramanı oldu. Mari Stuart îskoçya Kraliçesi ve Elizabetin pek yakın hısımıydı. Hatta on dan sonra İngiltere tahtını kendisinin işgal etmesi icab ediyordu. Bu sebeble ikisinin pek iyi geçinmesi lâzımken Elizabet manasız bir kıskanclığa kapıldı, Mari Stuartın güzelliğini ve erkekler üzerinde bu güzellikle yapmakta olduğu tesiri çekemedi, kadıncağızın aleyhikabul ne yürüdü. Mari, kocalığa ettiği Lord Darnleyi gözdelerinden Kont Bothvvelein yardımile öldürtmüş ve sonra Konta varmıştı. Is koçyalılar, bir cinayetten doğan bu izdivacı kabul etmiyerek ayaklandıklarından Mari Stuart kaçmak ve Elizabete iltica etmek mecburiyetinde kaldı. Lâkin umduğu muameleyi görmedi, Lord Darnleyin karili olmak töhmetile zindana atıldı. Elizabet onun zindan ıstırabına tahammü edemeyip öleceğine ihtimal veriyordu. Bu ihtimalin on sekiz sene geçtiği halde tahakkuk etmediğini görünce ve Marinin kendi nedimi Lord Leicesterle de gizlice mektublaştığını duyunca kur banını zindandan çıkarıp cellâd sehpa sına volladı, kafasını kestirtti. Elizabetten sonra İngiltere tarihinin admı kaydettiği kadın, îkinci Mari Stuarttır ki Guillaume do Ranj ile evlendiği için taht üzerinde bir hanedan değişikliği vukua getirmiş ve Stuart Orange a;lelerinin birleşmesine vesile olmuştur. Kocasına bağlılığı mesel hükmüne geçmiş ve çiçeğe ttıtulup ölmüstür. Ondan sonra hemsiresi Anne'in saltanatı ve rolü başlar. İngiltere, bu kadın tahta çıkıncıya kadar Îskoçya ile tam bir ittihad temin edememişti. Londrada olduğu gibi Iskoçyanın merkezi olan Edimburgda da bir parlamento vardı. Anne, Büyük Bri tanvanın bu mühim parçasını Ingiltereye 500 lira 1009 5527 10838 14742 22171 25617 28562 32828 38482 1360 6304 11341 18038 22758 25997 28882 32865 38578 1998 6903 12452 18139 23171 26251 29800 33150 38787 4390 9092 13151 18550 23967 28125 30655 35816 39957 682 3584 4406 9865 10221 15031 15730 19346 20944 22992 23010 23628 24258 24295 24412 26694 30369 32088 32802 200 lira 100 lira 2744 6675 11514 17141 21959 29381 33122 37073 39912 94 900 2008 3490 4545 4968 5436 6333 8928 11363 12761 14676 3009 7017 13276 18483 23954 29612 34117 37289 4034 7385 13417 20303 25560 30153 35881 37511 4684 8474 13833 20576 25749 30968 36307 38174 5514 10333 15558 21653 26367 31629 36534 38250 6608 11268 16387 21832 28592 32130 36821 38569 50 lira 157 1516 2197 3510 4638 5088 5886 6857 9947 11658 12805 14754 191 1637 2255 3626 4699 5109 5921 6859 10585 12129 13792 14768 Belediye ve Hususî Muhasebe varidatları Dahiliye Vekâleti, Muhaşebei Hususiye, belediye ve köy varidatımn çoğalması etrafında esaslı surette tetkikat yapmaktadır. Bilhassa Hususî Muhasebe ve beîediyeler varidatlarının kâfi gelmediği müfettişler kongresinde de şıkâyeti mucib olmuştur. Dahiliye Vekâleti dün vilâyetlere Çanakkale Müdgönderdığı bir telgrafta Belediye ve deiumumî muavi Muhaşebei Hususiye varidatları hak ni Ziya Yazgan, İskında bazı malumat istemiştir. tanbul Müddeiu mumî muavinliği bağladı ve tek parlamento sistemini kur ne tayin edilmiş ve mağa muvaffak oldu. dün şehrimize gel îngilizlerin beşinci kadın Kralı Vik miştir. torya olup Hanovre hanedanına men Beş senedenbe subdur, o sülâleden yetişen hükümdarların ri Çanakkale Müdaltıncısıdır. Tam 64 yıl saltanat süren bu deiumumî muavinkadın, îngiltere tahtına Hindistan îm liğinde muvaffaki Ziya Yazgan paratorluğu tacını da astı ve îngilizler yetle çalışmış olan Ziya Yazgana yeni vazifesinde de mu içinden yetişen ilk Imparatoriçe oldu. vaffakiyetler dileriz. Elizabetin kurduğu altın temel üstünde îngiliz haşmetini elmastan bir heykel gibi Yeşilayın çayı yükselten Viktoryanın saltanat devridir. Yeşilay Gencler Birliği dün Cağal Mrs. Simpson işte bu tarihî zümreye oğlundaki merkezinde bir toplantı ya katılmak, altmış hükümdar admdan yaparak halen (İçki Düşmanları Gazetesi) pılma tarih gerdanlığının beş incisi ara adile çıkarılmakta olan cemiyet gazetesına girip altıncı bir cevher olmak üze sinin bundan sonra daha mükemmel reydi. Bahtı yâr olmadı, emeline eremedi. çıkması için sahife adedinin artırılma Fakat şahsiyet sahibi bir Kralı tahtından sile isminin (Yeşilay) olmasını karar ayırmak suretile kadın cazibesinin salta laştırmıştır. Cemiyet ayrıca bayramm nattan kuvvetli olduğunu isbat ederek ta ikinci günü Tokatlıyanda saat 15 ten rihe geçmekten de geri kalmadı: Âdeme 21 e kadar sürecek bir çay vermeğe karar vermiş ve buna aid hazırlıklan bicenneti bıraktıran Havva gibi!.. M. TURHAN TAN tirmiştir. 214 1812 2506 3774 4765 5151 5934 6970 10760 12376 14037 15663 271 1955 2622 4296 4895 5196 6164 8087 10902 12482 14276 15877 296 1985 2962 4301 4928 5408 6278 8237 11342 12759 14477 16132 İstanbul Adliyesinde yeni bir tayin Küçük bir talebenin verdiği büyük konferans adcum Cumhuriyetin içtimaî romanı: 61 Yazan: Hilmi Ziya Öbür gün öğleye kadar, Demir Kurdoğullarındaydı. Evde kimseyi bulamadığı için bahçede bekledi. Beş 'dakika bir yerde durmadan sinirli adımlarla geziyor ve çok telâşlı görünüyordu. Önceden sormuş olduğunu*unutup tekrar tekrar Ayşeyi sorguya çekti. Küçük hanım hep ayni saatte mi gidiyor?.. Nereye gittiğini sormuyorlar mı?.. Bu gezintilerde neler giydiğini, ne kıyafetle çıktığını da öğrenmek istiyordu. Fakat hemen vazgeçti. Havuza küçük taşlar atıp halkaları seyrediyor, kuru yapraklan koparıyor, her kapı çalınışta hazırlandığı halde gene meyus, eski yerine dönüyordu. Saatlerdir. Halecanla beklediği muhakkaktı. Bununla beraber yüzyüze geldikleri zaman ne söyliyeceğini bilmiyor ve onunla karşılaşmadan çekiniyordu. Bir hafta var, erkenden çıkıp öğle yemeklerine dönmesi fena halde zihnini kurcahyordu. «Evden gizli, o her halde bir yere gidiyor!» diye düşündüğü zar an masum bakışlarile bugüne kadar kendini aldatmış olmasma bir türlü tahammül edemiyor. Ne olursa olsun, onunla açıkça konuşmak istiyordu. Son günlerde ihmalini gösteren en ufak değismeğe raslamadığından, bu gizli gezintilere büsbütün şaşıyordu. «Bana tercih ettiği kimdir? Mutlaka tanımak isterim?» diyordu. Aldatılmış ve terke dilmiş olmaktan ziyade, cür'etine, açıklığına kıymet verdiği bu kızın karışık bir tarafı olduğunu öğrendiği için hayret ediyordu. Ona şimdi sevgiden bahsetmiyecek. Fakat yalnız birkaç kereler üzerinde durdukları, bu noktayı gösterip gözün de en büyük kıymetin kaybolduğunu an latacaktı. Artık hayalinin müthiş bir surette yıkıldığına, onunla karşılaşmamn tamamen boş olduğuna kanidi: Ona şimdi nerdeydin? Nereye gidiyordun? diye sorduğu zaman, nasıl olsa bir cevab bu lacak, belki bir müddet için bununla kendisini teselli edecekti. Fakat onca mühim olan nokta bu değildi: O, muhakkak ki herkese söylemekten utandığı gizli birşey yapıyordu. Bunu yalnız kendisinden değil, bütün evden, herkesten saklıyordu. Yaptığı şeyin utanc vereceğini bilmemiş olsa böyle gizlenmeğe lüzum görür müydü? Nasıl olup ona şimdiye kadar gördüğü kadınların en samimisi, en temizi gözile bakmıştı. «Olur şey değil! Müthiş surette aldandım» diye kendi kendine söyleniyor ve sinirli adımlarla bahçede birteviye dolaşıyordu. Bir aralık çıkıp gitmeği düşündü: «Mademki beni aldatıyor, boş yere niçin anlaşmağa kalkmalı!» diyordu. Zaten ne hakla sitem edecekti? Aralarında kelime haline bile geçmemiş olan bir dostluktan başka ne vardı? «Ne sıfatla bana karışıyorsun?» demiş olsaydı, oı ne cevab verebilirdi? Hazır evde yokken cıkıp gidivermek ve ağır ağır bütün rabıtalarını kesmek daha doğru değil mi? Bununla beraber henüz kapıya dönmeden, derhal bundan vazgeçiyor, biran icin, onu artık bir daha göremiyeceğini düşündüğü zaman kendini sanki başdöndürücü bir boşluğa yuvarlanmış, sanıyor du. Açıkça konuşmak, bütün şüpheleri silmek, ve eğer haklıysa en acı sözlerle hınçını alarak ondan ayrılmak istiyordu. Öğleye doğru Nuriye eve döndü: kan ter içinde girmesinden, nekadar telâşta olduğunu farketti. Gözgöze geldikleri zaman Nur, ihtiyarsız, başını iğmişti. Şüphe yok, evin bomboş olduğunu bildiği saatte bu soğuk, hırçın tavırlar ansızın karsılasması onu bu hale getirmiş ola caktı. Bütün alâmetler Nuru gözünde günahkâr göstermeğe kâfiydi. Karşı karsıya, böyle birkaç dakika hiç birşey söylemeden kaldılar. Demir hiddetini gösteren sabit, donuk gözlerle bakıyor du: Nerdeydiniz? O, tereddüdle: Arkadaşımda... demek istedi. Her sabah değil mi? Nur, göılerini çevirdi ve cevab vermedi. Ona sanki, «herşeyi biliyorsun, niçin işkence ediyorsun?» demek ister gibi geldi. O dakika, karşısındakinin adeta ezildiğini hissederek pişman oluyor, yavaş yavaş geriliyor. Ona korkmadan Bakmak ve soze girmek için cesaret veriyordu. Gücenmeyin! Size söylemeliyim. Zaten size mutlaka söylemek istiyordum. Bu yük altında nekadar ezildiğimi ta savvur edemezsiniz. Babamdan, evden, herkesten sakladığım halde, bilmiyorum neden, size bunu söylemeğe kendimi borclu görüyordum. Birdenbire durdu. Etrafa bakındı: Evde ses sada yoktu. Ayşe herhalde mutfakta olmalı. Bir sır verecekmiş gibi kulağına eğildi: Yukarı çıkalım. Daha serbest konuşuruz. Kurdoğlunun odasına girdiler. Onu böyle yapayalnız görmek için aylarca tutuştuğu halde, şimdi bomboş bir evde, bir odada yaklaşmağa cür'et edemiyor. Kederli bir sükunetle masaya dayanıp en müşkül hükmünü vermeğe hazırlanan bir hâkim azabile onu dinliyordu. Nur, önce kanapeye geçti. Sonra bir türlü yerinde duramadan masanın yanına geldi, gözleri Demire çevrili, anlatırken sesi titriyordu: Hiçbirinin haberi yok. Öğrenmelerini de istemezdim. Hele sizden, doğrusunu söyliyeyim, daha çok çekiniyordum. Anlaşılıyor ki söylemisler. Kimbi lir beni ne kadar aşağı görüyorsunuz. Fakat size izah edeceğim. Hak vermeseniz de bunu yapmalıyım. yeter. Henüz bir şey anlamamıştı. Ayni ta vırla bakmada devam ediyordu. alâkayla onu sarsıp «ne oluyor, ne var?» diye sorabilirdi. Fakat bunu yapmağa kendinde kuvvet görmüyor, biraz önceki endişeleri içinde hâlâ kırgın gözlerle duruyordu. Bu sebebden, onun biran için belki de ısrar ettirmek niyetinde olduğunun farkına varmamış görünüyordu. O geniş bir soluk geçirip gene söylemeğe koyuldu. Size benim için ne dediler, bilmiyorum! Fakat şurasını unutmayın, bütün söylediklerim doğrudur. Bir hafta önce Fransız kozahanesinde daktiloluk aldım. Bu adamın şöhretini belki işittiniz. Havadis bir müddet sonra bütün şehre yayılacak. Benim hakkımda neler söylenecek, hepsini biliyorum. Çok geçmeden tanıdıklar birer birer gelecek, bir felâketi haber verir gibi bundan bahsedecekler. Kâmil Efendi babamı vurmak için, bunu silâh gibi kullanacak. Hicbirinden çekinmiyorum. Yalnız ona güveniyorum! Belki onu da kandırmak isterler. Ne derlerse desinler, hepsi bir. Yaptığım şeyin doğru olduğunu biliyorum ya, bu bana [Arkası var] 4 İ 1