CUMHURİYET 2 Birincikânun 1936 Tarihten yapraklar Londrada büyük bir yangın Çeki Karli takımı yapıyor tstanbulda üç maç yapacak olan Çeklerin Çeki Karli profesyonel futbol takımı ilk maçı cumartesi günü Galata sarayla yapacaktır. Çekler ikinci maçlarmı pazar günü stadyomda Fenerbahçe ile, üçüncü maçlarını da Güneş takımile salı günü ya pacaklardır. Çek takımı bundan sonra iki maç için Ankaraya gidecektir. Baş antrenör Mister Boath ta Çek takımile beraber Ankaraya giderek oradaki maçları seyredecektir. Antrenör, Ankarada hakem kursunu açtıktan sonra îstanbula dönecektir. ( Eserler arasında j Güzel bir mecmua Türk Yunan Ticaret Ofisi mecmuasının ilk sayısı çıktı Damad beye verilen ders İlk müsabakasını cumartesi günü Galatasarayla Ayda dört beş yüz altın alân damad hazreti şehriyarilerin aylığı otuz liraya indirilince hepsinin etekleri tutuşmuştu 1908 de meşrutiyet ilân edildi, Kanunu Esasî Yıldız sarayındakı mezarından çıkarılıp yeni baştan canlandırıldı, mebuslar meclisi açıldı, bir alay âyan seçildi ve memlekette meşrutî idare kurulmuş oldu. Toplar atılarak, davullar çahna rak, günlerce nümayiş yapılarak kurulan bu idare sisteminin nasıl bir mana taşıdığını imparatorluk hududu içinde anlamıyan veya anlamak istemiyen tek bir zümre vardı: Saraylılar!.. Evet. Saray ve saraylılar meşrutiyeti yalnız sevmiyor değillerdı, anlamak ta istemiyorlardı. Meselâ Abdülhamid, kabine teşkılinın başvekile aid bir hak olduğunu bir türlü havsala sına sığdıramıyordu, bir takım na zırları kendisi seçmek istiyordu. Sonra kızlarağalığına getirilen bir haremağası, eski devirlerde olduğu gibi kendini padişahtan biraz küçük, sadrazamdan ise pek büyük görmek dileğini taşıyordu ve isminin gazetelerde devletlu, inayetlu lâkablarile birlikte anılmasında ısrar ediyordu. etmişti, o sebeble damadlann kendi lehlerine birşey yaptırmalan mümkün de ğildi. Yalnız Mülkiyeli damad bey aylığının on beşte on dördünün kesilmesine dayanamadı, Sultan Reşadın huzuruna çıktı: Efendimiz, dedi, devir değişti. zatı şahanenize hizmet için taşralara çıkmak gerekleşti. Sadrazama ferman buyurunuz, kulunuzu bir vilâyete vali yapsınlar. Orada velinimetime hizmet edeyirfı. Bu, sade bir nümayişti. Aylıklar hakkmdaki karara karşı kapah bir protesto idi. Fakat Padişah, damadlardan birinin valilik istemesini hoş buldu, çok eski devirlerde damadlann taşralarda kullamldığını habrladı, hemen muvafakat gös terdi: Hay hay evlâdım, dedi, Sadrazaraa söylerim. Gerçekten söyledi de. Lâkin meşru tiyet devrinde herkesin gelişigüzel vali yapılamıyacağını düşünemediği için şu iradesile Sadrazam Hakkı Paşayı müşkül bir mevkie düşürmüş oldu. Hakkı Abdülhamidden sonra tahta çıkan Paşa, meşrutî idarede başvekilliğin ne Sultan Reşad ahretlik bir adamdı, dünya demek olduğunu pek iyi bilenlerdendi. işlerile o kadar meşgul olmuyordu. Gerçi Bununla beraber alık hünkân da güceno da meşrutiyetin manasını ha,zmetmiş dirmemek istedi. Şimdi manasız bir irade değildi, millî hakların büyüklüğünü kav ile karşılaşınca sıkılmıştı, savsaklamaya nyamıyordu. Fakat hükumet işlerine bu çahşıyordu. Fakat Sultan Reşad, kendirun sokmuyordu, sadece duasile, tesbihi sini her gördükçe yumuk gözlerini ışıldale oyalanıyordu. Bununla beraber arası tarak soruyor ve iradesini tekrarlıyordu: ra padişahlığını haurlardı, haremağala Bizim damadın valiliği ne oldu? rına salise, saniye, mütemayiz gibi rüt Rica ederim, şu işi yapıveriniz! beler dağıtırdı ve onlara rif'atlu, izzetlu Hakkı Paşa meseleyi uyutup unuttu ağa dedirtirdi. ramıyacağını anlayınca Dahiliye NaeıHalk arasında aksakallılığmdan kina n Talât Beyi (Paşa) çağırdı, ezile büye olarak Pamuk Mehmed, Mevlevî ta züle başmdaki sıkıntıyı anlattu rikarine mensub oluşundan dolayı da Ne olursa, dedi, senden olur, beni Derviş Mehmed diye anılan bu padişa Padişahın elinden kurtar. hın bir damadı vardı. Bu adam onun öz Talât gülümsedi, damad beyin kendi kızırun kocası değildi. Eski hünkârlardan yanına gönderilmesini söyledi. Birkaç birinin kızını nikâhı altında tutuyordu. gün sonra genc ve çalımlı damad, komiLâkin birer sultan alarak kendilerini mil. tacı ve şen Nazırın yanındaydı. Nazır, let hazinesinden besletmeğe koyulan bir ilk hamlede ona sordu: sürii paşalar ve beyler gibi o da «Dama Valilik istiyorsunuz, öyle mi?.. dı Padihaşî» unvanını taşıyor ve o şe Mektebden hangi tarihte çıktınız? kilde imza atıyordu. Beş sene evvel! Bu damad bey Mülkiye mektebinden Sizinle beraber çıkanlann bugünçıkmıştı, elinde mükellef bir şehadetname kü vaziyeti nedir? vardı, fakat o mektebe müsabaka ile de Çoğu kaymakamdır, bir ikisi muğil irade ile girmiş, sınıfları imtihanla detasarnftır. ğil irade ile geçmiş ve şehadetnameyi de Oyleyse ben de damadlığınıza gene irade ile almış olduğu için münevsaygı göstererek size en ileri giden sınıf ver bir adam olamamıştı. Tıpkı haremağalan gibi o da meşrutiyetin hakikî ma arkadaşlannızla müsavi bir iş vereceğim: nasını anlamıyordu, anlıyamıyordu ve Basra vilâyetindeki Müntefik sancağı damadlığı vatandaşlık haysiyeti fevkinde mutasarnfhğı açıktır. Lutfen kabul ediniz. bir şeref sayıyordu. Damad bey, kendine bir menfa göstelttihad ve Terakki kabineleri, pek saren Nazıra cevab vereyim derken Talât yıh olan iyi işleri arasında bu damadlann hazineyi gelişigüzel emmelerine de ilâve etti: Belki siz hiçbir mektebden çıkmanihayet verdi, her biri dört yüz ve hatta dığım halde Dahiliye Nazın olduğumu beş yüz altın aylık alan sultan kocalanna yüzüme vurup valilik istemekte kendinizi birer tek lira gündelik tahsis etti. Günde bir lira!.. Bu, avuc dolusu pa haklı göstermeğe çalışacaksınız. Ben bu ra harcamağa alışan damadlar için sefalet noktaya da cevab vereyim: Türkiyede müjdesi gibi birşeydi. Onlar, meb'usla siyasî bir cemiyet vardı. Bu cemiyet siyann ve âyanın kendilerini dilenmeğe veya sî bir inkılâb yaptı, istibdadı kaldırdı, yedilenci mevkiine düşmeğe zorladığını te rine meşrutiyeti koydu. Bu cemiyet, i§ vehhüm ederek sinirleniyorlar, gizli ve başında kendi adamlarını görmek istiyordu. O adamlardan biri de benim v« inaçık söyleniyorlardı. Bir bakımdan hakları da yok değildi. kılâb namına şu iskemlede oturuyorum. Kocalannı uşak sayan, gözleri kendi bu Yann başka bir cemiyet bizi düşürürse runlanndan ilerisini görmiyen ve akılla şu sandalyeyi işgal edecek adam, bana nna eseni yapan padişah kızlannın ka nahiye müdürlüğü bile vermez, anladm hırlan da bedava çekilemezdi!.. Fakat mı damad bey? maaş meselesi padişahın tasdikma iktiran Sultan kocası bu merdce söz üzerine Sarayda patlıyan camların müthiş tarrakası kilometrolarca uzaktan duyuluyordu. Zarar on milyon Türk lirasına yakındır Galatasaray Beşiktaş B takımları maçı Cumartesi günü oynanacak olan Galatasaray Çeki Karli maçından evvel Galatasaray Beşiktaş B takımları arasmd hususî bir müsabaka yapılacaktır. Bu müsabakaya saat 1,30 da başla nacaktır. Izmirde yapılan spor bayramı îzmir (Hususî) Alsancak stadyo mu, epeyce zamandanberi devam eden esaslı tadilât ve tamirattan sonra me rasimle açılmış ve bu vesile ile sahada bir spor bayramı yapılmıştır. Bu bay ram, mevsimin ilk büyük hareketi ha linde geçmiş ve alâkalı olmuştur. Kemalpaşa şosesi üzerinde başlıyan bisiklet yarışlarmın finali sahada bit miş, bunu muhtelif atletizm yarışları ve bir, maç takib etmiştir. Maç, bayramda şehrimize gelecek olan Çek takımına karşı bir hazırlık olmak üzere tertib edilmiş ve futbol ajanlığı, İzmir muhteliti halinde iki takım çıkarmıştı. Oyun 3 3 berabere neticelenmiştir. * * * İzmir kulübleri arasmdaki birleşme cereyanlarmı büdirmiştim. Göztepe ile İzmirspor ve Egespor kongreleri dün Halkevinde müşterek bir toplantı ya parak kat'î kararlarını vereceklerdi. Göztepeliler, Eğesporlular Halkevine geldikleri halde İzmirsporlularda ekseriyet olmadığı görülmüş ve netice alınamamıştır. Haber aldığıma göre, îz mirsporda Göztepe ile birleşmeğe karşı bir muhalefet vardır. Bazıları kendi kulüb isimlerinin alınmasmı, bazıları Altayla, bir kısmı da Göztepe ile birleşilmesini istiyorlarmış. Maamafih esas itibarile birleşmeğe muhalif olanlar da varmış. 40 seneden fazla ders okutan üç muallim îzmir (Hususî) Şehrimizde kırk seneden fazla muallimlik ederek memle kete bir çok okumuş evlâd yetiştiren üç muallim tekaüde sevkedilmiş ve bu münasebetle Muallimler Birliği tarafmdan Halkevi salonlarında güzel bir gece tertib olunmuştur. Bu muallimler Yaşar, Hüsnü ve Daniştir. Her üçü, İzmirin çok tanıyıp sevdiği ve çok eski günlerdenberi mesleğine hayat ve gönül vermiş muallimlerdir. Merasimde Vali de bulundu. Güzel sözler söylendi, şiirler okundu, temsiller, konserler verildi. 250 muallim, bu üç eski meslektaşı sevgi ve hürmetle selâmladı. ancak kekeliyebildi: Ben mutasarnflık kabul edemem, hele Basraya hiç gidemem. Talât Bey kapıyı gösterdi: O halde sarayınıza gidiniz. Millete gece gündüz dua ediniz. M. TURHAN TAN Türk Yunan Ticaret Ofisi, resmî organ olarak tesls ettiği mecmuanın ilk sayısını neşretmistir. YunanLstanda, yunanca ve fransızca olarak basılan ve her sahada tezahürünü görduğumüz Turk Yunan dostluğunun iktısad ve ticaret sahasmda elle tutulu bir ifadesi denebilen bu güzel mecmuanın İlk sahifeleri Atatürkün ve Yunan Kralı İkincl Jorjun buyük birer fotoğraflarile süslenmiştir. Diğer sahifeleri, İsmet İnönünün ve Yunan Başvekili M. Metaksasın, her iki memleket İktısad Vekillerile elcilerinln fotoğraflarına tahsis edilen bu iktısad mecmuası, Türkiye ve Yunanistan iktısadi münasebatı hakkında cok zengin ve faydalı yazıları ihtiva etmektedir Mecmuavı süsliyen makalelerin salâhi . yettar Türk ve Yunan sahsiyetlerinin lm zalarını tasıması bu esere daha büyük bir kıymet vermektedir. Mecmuada, makalelerden maada, Türk Yunan Ticaret Ofisinin açılısına ve teati edilen nutuklara dair tafsilât, Türkiye İle Yunanistan arasmdaki ithalât ve lhracatı gösteren istatistikler, klering vaziyetleri, Selânik ve İzmir panayırlarma dair yazılar ve resimler vardır. Türk Yunan Ticaret Ofisi reis vekill M. Travassorosun bu mecmuada neşrettigl bir makalede de söylediği gibi, Ofisin ihKristal Palasın havadan, muhteşem bir görünüşü dasından beklenen hizmetler şöyle hulâsa Londra 1 (A. edilebilir: A.) Londrada Yunanistanda teşekkül eden OfLsle, daha S y d e n h a m evvel Türkiyede açılan Ofis, mütekabil tldahi meşhur Kriscarî menafiimizi birleştiren köprünün lkl başıdır. Bu güzel teşebbüs, iki memleket tal Palas yanmış istihsalâtile istihlâkâtı arasmdaki sıta Ir ve kül olmuştur. tibatı, kısa bir zamanda tahakkuk ettire Dün akşam Pacektir. Aynl zamanda, iki memleket tüccalasta sebebi meçrına müzaherette bulunacak ve yapacağı hul bir yangın çıktetklkat sayeslnde, her iki hükumetln, mllraış, bu yangın der letlerinl terakki ve refaha götürecek müşhal büyümüş ve aterek yolda süratle llerlemelerinl temin levler Londaranın edecektir. bütün cenubu şarTürk Yunan Ticaret OfLsl, iki memle kî kısmını aydınlıkket arasmdaki ticarî ve iktısadî münase batın inkişafına çalışırken, onun çok kıylar içinde bırak metli naşlrl efkârı olan İktısad mecmuası mıştır. Camlann kıda, neşriyatı sayesinde bir yandan bu bağrılması ve potrelleların takviyesine yardım edecek, bir yanrin yıkılması birkaç dan da, hiç şüphesiz, iki memleket arasmkilometro uzaktan idaki dostluk rabıtalarmı artırmakta âmil şitilmiştir. Yangı olacaktır. Bu itibarla, bu mecmuanın intinın çıkmasından biSarayın antresi şara başlamasını, bizzat Ofisin ihdası karaz sonra binanın deniz kısmınm çatısı bütün gayretlerine rağmen televizyon te dar hayırlı ve şayanı şükran bir teşebbüs çökmüştür. Etraftaki sokaklar binlerce sisatı tamamile harab olmuştur. Muaz olarak karşılıyabiliriz. seyircile dolmuş bulunuyordu. Alevler zam Org da harab olmuştur. 150 metro yüksekliğe kadar çıkıyor ve Meşhur kuşhanede bulunan cinsleri den çok geridedir. Binanın hakikî kıy kıvılcım yağmurları 3 kilometro ilerilere nadir yüzlerce kuş serbest bırakılmıştır. meti beş milyon îngiliz lirası tahmin okadar düşüyordu. Sarayın orkestrası, yangmın çıktığı lunmaktadır. Palas civarındaki binalar Saat 21 e doğru, bütün bina alevler anda prova yapmakta idi. Mızıkacılar, da oturmakta olan ve dün gece daireleriiçin bulunuyordu. 65 tane büyük yangın kaçmak için ancak fırsat bulabilmişler ni terketmek mecburiyetinde kalanlar, bu sabahtan itibaren yeniden evlerine tulumbası durmadan çalıştığı halde yan dir. dönmeğe başlamışlardır. gınm önüne geçilememiştir. Alevler bu İtfaiyenin gayreti *#* esnada binanm iki kulesine de sirayet etLondra 1 (A.A.) Kristal Palasın miş ve kulelerden bir tanesi, bir gök güKristal Palasın tarihi esas bınasından tecrıd edılmış olan iki rültüsü sesile yıkılmıştır. Binanın esas kıLondranın şimalinde geniş bahçelerle kule elli altı yangın tulumbası sıkılmak sımları müthiş gürültülerle parça parça suretile yangından kurtanlmıştır. Resmî muhat bulunan Kristal Palas adile mayere düşmeğe başlamış ve alev öteki kubir ziyafetten çıkan Dük dö Kent tu ruf camlı saray 1851 deki büyük sergi leyi de sarmıştır. lumbacılarla tehlikeli mıntakaya girmiş münasebetile yapılmıştır. Saray 1851 serKristal palasın içinde çalışmakta olan ve arkasında bir palto, ayağında uzun gisini tertib eden Sir Jozef Pakstonun orkestra san'atkârlan kaçmağa muvaf konclu çizmeler olduğu halde sabahın plânı mucibince inşa edilmiştir. 500 yarfak olmuşlardır. Bütün meb'uslar parla üçüne kadar orada kalmıştır. Bu sabah, da uzunluğunda bulunan saray bilâhare mentonun tarasasma toplanmışlar ve ageceyi civarda, bahçelerde ve tepelerde konser, müsamere gibi güzel san'at ha * levleri oradan seyretmişlerdir. Brightongeçiren binlerce seyirci karşısında kalan reketlerine tahsis edilmiştir. Bu meyanda dan telefonla bildirildiğine göre alevler, büyük salonda müteaddid sergiler tertib on tulumba işlemeğe devam ediyor. Londradan 10 kilometro mesafede olan edilmiştir. Son zamanlarda Londra radYangın söndii bu şehir civarından görülmüştür. yosunun televizyon tertibatı da bu sarayLondra 1 (A.A.) Kristal PalasGeceyansına doğru Kristal Palas arda tesis edilmişti. Umumî Harbde Camlı ta çıkmış olan yangın bu sabah saat dörttık tamamile mahvolmuş bulunuyordu. Köşk bahriye efradına tahsis edilmişti. Maamafih alevler ayni kuvvetle devam te söndürülmüştür. Hasar miktarı, bir Harbden sonra 1920 senesi haziranında ediyordu. Kristal Palas yaknındaki bi buçuk milyon İngiliz lirası tahmin olun Camlı Köşk gene halk işlerine verildi ve nalarda oturan yüzlerce aile, tehlikede maktadır. bu münasebetle sarayın büyük salo Yangımn sebebi bulunan dairelerini terketmek mecburi nunda «împaratorluk Harb Müzesi» aLondra 1 (A.A.) Kristal Payetinde kalmışlardır.. çıldı. Sabahın saat birinde alevler azalma las yangınının sebebleri halen anlaşıla Sarayın inşaatı bir buçuk milyon îngiğa başlamıştır. Maamafih itfaiye, daha mamıştır. Palas direkötürünün sandığına göre liz lirasına mal olmuştur. Sarayın iki tabirkaç saat, afetin her türlü sirayetinin rafında 282 kadem yükseklikte iki kule önüne geçmek üzere çalışmak mecburiye yangın havagazi patlamasından çıkmış vardır. Geniş bir saha işgal eden sarayın tır. Bina, sigortalı idi. Ancak, sigortadan bahçesinde ayrıca geniş bir futbol sahası tinde kalmıştır. Nüfusça telefat yoksa da itfaiyenin alınacak para, binanın hakikî kıymetin yapılmıştı. Duman ve kalabalık arasında onun kendisini selâmladığmı ve gülümsedığini sandı. Ayağa kalktı; bir adım atmak istedi. lhtiyar adam kaşlarile yürümemesi ni ve yerinden kımıldamamasını tenbih edince teessür ve merak içinde yerine çöktü. Fakat gözleri hâlâ onda idi. lhtiyar, Kenanın endişesini, merakmı seze rek güldü. Başmı sallıyarak, gözlerini kırparak: Sabret, behemehal gelecekler. Demek istedi ve etrafını gözden ge çirerek sağa sola dönerek kendisini araştırdığını anlattı. Bu müthiş kalabalığın içinde, dünya da en çok sevdiği mahluku beklemek ve bulamamak ıstırabile son derece harab olan Kenan Hayrullahın bakışlarile a deta teselli buldu ve garsona bir viski daha ısmarladı. Balo gittikçe coşuyor, çiftler gittikçe mest ve bihuş dönüp duruyorlardı. Ba ğıran, kahkalar kopartan, havaya konfetiler atan, düdük çalan sarhoş kadın ve erkekler Kenanı yerinden kımıldatamı yor, hatta kızdırıyordu. Onun gözleri ya karşıda, yahud etrafında birini arıyor du. O kalabalık ve o endişe arasında Kenan kendisine viski getiren garsonun so dadan sonra bardağına ihtiyatla ve etrafma bakınarak küçük bir kâğıddan bir toz döktüğünü görmedi. Garson acele uzaklaştı ve Kenan viskiyi birkaç yudumda dikti, bitirdi. Elindeki tepsiyi kimseye çarpmamak için havaya kaldıran garson büfeye yaklaşırken tıknazca bir adamla karşılaştı. Bu tıknaz adam, yani Deli Ömer garsona istifsarkâr baktı. Garson gözlerini kırparak: Verdim! dedi. Deli Ömer müsterihane yürüdü; arka sıralardan geçti; bir locaya çıktı ve orada kendisini bekliyen genc kadına mülâki oldu. Yavaşça iğilerek: Şimdi geldi; dedi. Fahri bize o nun nerede oturacağını haber verecek. Nerminin yanaklan birdenbire kızar dı. Elleri titremeğe başladı ve gözleri yaşararak: Yanında kimse var mıydı? Diye sordu. Deli Ömer iblisane güierek: Size söyledim, o sanşın bir kızı delice seviyor. Şirndi onunla beraber geldiğini gördüm, size de göstereceğim. Nasıl seviştiklerini de görüp anlıyacaksmız. Hatta bu sevginin nekadar eski ve kök leşmiş bir sevgi olduğunu da anlıyacaksmız. Nermin, hafifçe ıslanan gözlerini beyaz örtülü masaya dikti ve daldı... Kenan, ondan biraz ötedeydi; yalnızdı. Fakat ikinci viskiyi içtikten sonra gözleri birdenbire dumanlandı ve herşeyi birden büsbütün başka görmeğe, neş'e lenmeğfr başladı. Renkler tatlılaşıyor, kadınlar, hatta erkekler ona çok sevimli» bütün etrafı gönlü avlayıcı geliyordu. Bir an geldi ki uzaktan işittiği bir kah kahaya uzun kahkahalarla mukabeleye, lüzumlu lüzumsuz bağırıp çağırmağa başladı. Ayağa kalktığı zaman kendisine işaret eden ihtiyarın ne demek istediğinî anlamadı ve tekrar oturdu. Bir an oturduğu hasır koltuğun arkasma başı düşerek gözleri kapandı. Kendine gelir gibi olduğu zaman yanındaki iskemleye bir yabancı oturmuştu. Genc, güzel, sanşın, dekoltesinden pembe teninin bütün taraveti taşan bir kadın. İArkası vari Meşhur Kristal Palas tamamen mahvoldu Pendikteki beyaz ev Zabıta romammız: 95 Hem de Nerminin ağzmdan işiteceksi niz. Bu sÖzlerim belki seni şaşırtıyor ve belki bir hile olduğuna hükmediyorsun amma işin içinde ne hile var, ne dolab. Sana ispat edeceğim. Bir şartla: Yann akşam Taksimde bir balo var. O baloya Kenan da sen de geleceksiniz. Nermin de getirilecektir. Baloda Nermin Kenana ve sana büsbütün başka birisini sevdiğini ve artık sizinle alâkası kalmadığını, hayatmdan memnun olduğunu söylerse sesinizi çıkarmıyacak, akıbetinize razı olacaksınız. Nermin tamamile serbesttir. Olabilir ki benim iddiamı yerine gerirmez ve Kenanı görünce bugünkü fikrini de ğiştirir. O zaman Nermini Kenana iade edeceğim. Her iki şekilde de seninle kozumu baloda veya balodan sonra paylaşacağım. Bu teklifi kabul edip etmediğini acele bildir. Omer.» Diye masaya doğru iki adım attı. Fakat Omer son derece sakin ve vaziyetinden emin mektubu ona uzatarak: Sen benim sözümü dinle ve bu mektubu şimdi sana bildireceğim adrese götür, bırak! Dedi. * * * Balo kıyamet gibi kalabalıktı. Kalın halılark döşeli merdivenler ve vestiyerin önü daha geceyansına bir saat kala mahşer gibi dolup boşalıyor; kadin er kek yüzlerce kişi birbirini ite ite içeriye hücum ediyordu. Kenan, baloya yalnız geldi. Kendisine telefon eden Hayrullah meseleyi anlat mış, bu işte Deli Ömerin yeni bir hilesi melhuz ojmakla beraber Nerminin de belki kurtulmak için onu aldattığı ka naatini izhar etmişti. Sonra Hayrullah: Fahri bu mektubu dinleyince çılgm Baloya yalnız geliniz. Dostlarınızı, gibi ayağa kalktı: hatta kimseyi haberdar etmeyiniz. Ben Bu nasıl şey? Olur mu bu y*hu? söz verdim ve Deli Omer hakikaten de lidir. Nermini ve kendini tevkif ettirmeğe kalkarsak istemediğimiz bir fenalığa se beb olabilir. Bana itimad ediniz, Ner mini ben yalnız kurtaracağım ve sizi baloda bulacağım. Demişti. Kenan Nermini görmek, o nunla karşılaşmak saadetini bile kâfi görerek ne Kutsiye, ne Kadriye bir haber göndermeden baloya gelmişti. Sahnenin tam karşısında bir masayı işgal etti. îlk işi bütün salonlan aramak oldu: Nerminden eser yoktu. Ondan sonra geldi, masasına oturdu. Bir viski ısmarladı. Kalabalık bir rad deye gelmişti ki dans edenler onun masasına dokunuyor, üstüne yıkılacak gibi oluyordu. Bu kalabalık arasında gözü iki kapıdan ayrılmıyan Kenan bir taraftan da Hayrullahı görmek ve onunla karşılaşarak ne alacağını anlamak merakı içinde çırpınıyordu. Saatler geçti ve ne Nerminden, ne Hayrullahtan bir haber çıkmadı. Bir ara kalabalığın arasında orta boylu çember gözlüklü, yaşlıca bir adamın bir kenarda durarak kendisine dikkatle baktığını gördü. Gözlerini ona dikti: Bu Hayrullah mıydı"1