CUMHURIYET 8 Birinciteşrin 1936 Atina mektubları Balkanlar ve Türklük Yazan: Yaşar Nabi Şair kalemi, hakikate hayal karıştırmaktan ve daha doğrusu hayali haki kat yapmaktan hoşlanır. Homerden Lâmartine, Fırdevsiden Osmanlı Şehna menüvislerme kadar bütün şaırlerın şiarı budur ve ondan ötürÖ de şaire mü verrih demek mümkün olamamıştır. Yaşar Nabi, her kaidenin müstesna lan, şazları olabileceğini've bir şair kaleminin bazan fotoğraf objektifleri gibi ancak görünen maddeyi tesbit edeceğini ispat etti, bize Balkanlann ve oradaki Türklerin vaziyetini gösterdı. Fakat o kudretli bir şairdir, bu haysi yetle kalemine röntgen adeseleri gibi göze görünmez hakikatleri de tesbit eden bir hassasiyet verebilmiştir ve teşrih etmek istediği mevzuun hem dışını hem içini olduğu gibı okuyucularına gostermiştir. Bıraz kitab okumuş, biraz mürekkeb yalamış olan her Turk bılir ki Onddr düncü asırda Balkanlar bir anarşi ce hennemi idı. Cehalet. ahlâk bozukluğu, yoksulluk zebanileri bu cehennemde yaşıyanları bir ateş girdabından alıp daha korkunc bir ateş uçurumuna atı yordu ve milyonlarca insan, kürenin en güzel bir köşesınde gerçekten cehen nem azabı çekıyordu. Türk, bir sıyanet meleği gibi Anadoludan Rumeli yakasına geçti, yüz yıl içinde o yıllanmış cehennemi ortadan kaldırdı, yerine bir medeniyet cenneti kurdu. Artık Bal kanlarda zebaniler yoktu, ıstırab yoktu, açlık yoktu, birbırini kovalıyan is tılâlar ve dahılî harbler yoktu. Türk bayrağından o koca yarımadaya boyu na nur ve huzur dökülüyordu. Asırlar ve asırlar böyle geçti. Avru panm merkezinde, şarkında ve şimalile garbinde mezheb ve toprak muharebeleri, post kavgalan kandan dereler yaratırken Balkanlarda kimsenin burnu kanamadı. Rum, Bulgar, Ulah, Arna vud, Sırb orada, Türkün kurduğu bu cennette ve Türk unsurile birlikte mesud bir hayat geçirdi. Sonra yabancıların entrikaları Â demi cennetten kovduran yılan gibi araya girdi, kiliseler birer fesad ocağı oldu, gönüllere zehir akıtıldı, fikirler dalâlete düşürüldü ve Balkanlarda yeniden cehennemî bir anarşi yüzgösterdi. Tarihte nimete karşı yapılan küfranm en iğrenc nümunesı Balkan ihtilâlleridir. Osmanlı İmparatorluğunun acze düşmüş olması o ihtilâlleri verımli kıldı ve Balkanlar Türk bayrağı altındaki mes'ud birliği kaybedip parçalandı. Fakat Osmanlılığın Balkanlardan ricat etmesi, Türklüğün oradan tamamile çekilmesi demek değildi. Türklük yarımadanın özüne karışmıştı ve her tarafta yüzbinlerce Türk vardı. Bugün de Bulgaristanda, Romanyada, Yugos lavyada sayıları iki milyonu bulan muazzam bir Türk kütlesi yaşamaktadır. îşte şair Yaşar Nabi, Ondokuzuncu asırda ve içinde yaşadığımız asrın ilk on yılı içinde (Avrupada Yemen) denile cek kadar kanlı bir durum almış olan Makedonyayı yakından tanıyan ve Balkanlarda uzun tetkik seyahatleri yapan bir Türk sıfatile o iki milyon Türkün bugünkü hallerini izah ediyor. Gene şair, vukanda söylediğim gibi, kalemini bir röntgen adesesine çevirerek kanayan birer yara olan bütün hakikatleri olanca fecaatile ortaya koymuştur. O, herhangi bir hakikatin ilmî usullerle tahlil edilmemesi halinde se bebei gösterilmiyen ve ne doğuracağı bilinmiyen yaralar gibi ruha elem vermekten başka bir fayda temin edemi yeceğini bildiği için eserine vâkıfane bir başlangıcla girmiş, Balkanların ta rihî vaziyetini derin surette incelemiş, ondan sonra Romanyadaki, Bulgaris tandaki ve Yugoslavyadaki Türklerin hayatmı nakletmeğe girişmiştir. Yaşar Nabi, bütün tesvirlerinde ha kikate dayandığı gibi tahlillerinde ve verdiği hükümlerde de şahsî kanaatlerinden ziyade Avrupalı muharrirlerin, tarihçüerin eserlerine istinad etmekte dir. Bu sebeble «Balkanlar ve Türk lük» adlı kitab, vsikalarla dolu bir hakikat meşheri halini almıştır. Benim kanaatime göre bizde Balkan Türkleri hakkında bu kadar etraflı malumat veren başka bir eser yazılma mıştır. Hele o Türklerin bugünkü va ziyeti, hiçbir kalem tarafından şu şe kilde tahlil ve tesbit olunmamıştır. Herhangi bir Türkün «Balkanlar ve Türk luk» kitabını okuyup ta iliğine kadar ıstırab duymamasına ve iki milyon ırktaşımızın içine atılmış bulunduklan çeşid çeşid cehennemin ateşini kendi yüreğinde bulmamasına imkân yoktur. Yaşar Nabi bize, iki milyon Türkün elemini tattırdı. Oiki milyon Türke halâs gününün tadını sunmak ise millî hükumete terettüb eden acü vazife lerden biridir. RızaMaksud nasıl Balkan ikinciliğini kazandı? Rumenlerin gelecek sene Yugoslavları geçerek Balkan ikincisi olmaları çok muhtemeldh* Üniversitede derslere dün merasimle başlandı [Baştarafı 1 inci sahifede] sörler ve Üniversite erkânının oturacağı yerler kırmızı kordelâlarla tefrik edilmişti. Saat 9,5 tan sonra Üniversite profesörleri ve doçentleri birer birer salona gelmeğe başladılar. Talebe hocalannı coşkun tezahüratla karşıladı. Saat tam 10 da Rektör profesör Cemil Bilsel kürsüye gelerek nutkunu söyledi. Rektör, talebe tarafından müteaddid defalar al kışlanan bu nutkuna şu sözlerle başladı: « Saym profesörler, gene arkadaşlar, îstanbul Üniversitesi bugün dördün cü ders yılına başlıyor. Dördüncü ders yılının tam verim yılı ve uğurlu olmasını dılerim. Üniversitenin dördüncü ders yılını bu dilekle açıyorum. Yapı ve tesis işlerinde geçen yıl yapılacağını söylediğim şeylerin elde edilmesi kendi elile olduğu için, ben, Üniver sitenın bu ders yılını Kültür Bakanı A rıkanın gelip açmasmı dilemiştim; ken disi de bunu vadetmişti. İşlerinin buna imkân bırakmadığını son günlerde söyledi. Bu sebeble Universiteyi bu yıl da ben açarken, yurdun ve Universitenin büyük kurucu ve koruyucusu Atatürke ve onun güneş dehasının aydınlıklarında ilerli yen Universiteye, bütün dıleklerini veren Cumhuriyet hükumetine, Universitenin minnet ve teşekkürlerini sunanm. Üniversite, büyük binalarile, güzel ve zengin enstitülerile, alim hocalarile ve hevesli talebelenle övünülen bir süs de ğildir. Üniversite yarının mes'uliyetini üzerine alacak nesli iyi yetistirme, bunlan yetiştirecek olanlan esaslı hazırlama, memleketin ilmini kurma ve kültürünü, yurd sevgisini, ve bunu herşeyden üstün tutma faziletini yayma ve sağlamlaştırma ile bir kelime ile söylemek lâzım gelirse Üniversite memleketin varlığını temellendırme vazifesile mükelleftir. Temellendirilemiyen bir varlık çöker.» Rektör Cemil Universitenin vazifesin den, bunun güçlüklerinden bahsettikten sonra sözlerine devam ederek demiştir ki: « Yirminci asır üniversitesi, büyük ders salonlan yanında bu ılmî ve amelî çalışma yerlerine ve vasıtalarına büyük yer veren üniversitedir. Yirminci asır üniversite hocası kürsüde dersini venp giden hoca değil, talebesinin arama ve çalışma hevesini uyandıran ve bunlan a raştırma ve bulmaya sevkeden v« ken • dılerile beraber arayan, çalışan hoca dır. Yirminci asır üniversite talebesi de hocasının söylediğini \eya notlannı ez berliyen talebe değil, hocasile veya hocasının gösterdiği yolda çalışan, kendinı buna veren ve böylece düşünen, arayan, bulan, bilen talebedir.» Rektör bundan sonra Universitenin muvaffakiyetinden ve birçok ecnebi ü nıversitelerine faikiyetinden bahsettikten sonra nutkunu şöyle bitrmiştır: « Sayın profesörler, gene arkadaş lar, Bugün başladığımız 4 üncü yılda hepinize bu şeref yolunda büyük başanlar dilerim. Ne mutlu Universitemize ki, onu ku ran devletin, sarayım ilim kurumlannın ve kurultaylarının toplanma ve çalışma yeri yapan ve en büyük hazzını ilimde ve ilme hizmette bulan Deha güneşi vardır. Bu eşsiz güneş yalnız Universiteyi değil, yalnız Türkiyeyi değil, bütün dünyayı aydınlıklarile kamaştırmaktadır. Sözlerimin başmda olduğu gibi sonunda da, O na, sonsuz ve derin saygılarımızı suna nm.» Profesör Cemil rahatsız olduğundan bahsederek nutkunun mabadini teşkil eden Universitenin bir yıllık bilânçosu nu Hukuk fakültesi Dekanı profesör Sıddık Saminin okuyacağını söyledi ve yerini ona bıraktı. Nutkun bu kısmmda Universitenin bir yıllık bilânçosu, mezun miktan, klinikle rin mesaisi ve kadro vaziyeti hakkında izahat veriliyordu. IRANDA Yazan: MURAD SERTOĞU J l'ahran, yeni Irana lâyık bir payitaht oluyor Garb medeniyetini bir kül olarak kabul eden Iranda çarşaf ve peçe atılmış, hemen her yerde kadınlar Avrupalı kıyafetine girmiştir 5 On bir milyonluk îranın payitahtı o lan Tahran, hakikaten bu güzel memîeketin payitahtı olmağa lâyık derecede güzel ve büyük bir şehirdir. Büyük bir kısmı asfalt olmak üzere yapılan geniş, yekdiğerine amud, ağaclıkh caddeierile, muntazam üç dört katlı binalarile, vit rinleri çok zengin ve cazibeli tanzim e dılmiş mağazalarile modern bir Avrupa şehrinden tamamile farksızdır. Plânla imar edilmekte olan Tahran bir bakıma da Ankaramıza benzemektedir. On on beş yıl içinde nasıl bir hiç olan topraklardarj modern ve beton bir Ankara fışkırdıysa burada da hemen hemen ayni şey olmuş. On sene evvel berbad kulübeleri, yüklü bir devenin güç lükle geçebileceği dar sokaklarile bir Çin şehrinden farksız olan Tahran, şimdı bu gerilik ve iptidailik vasıflanndan tama mile kurtulmuş bulunmaktadır. İtiraf etmek lâzımdır ki Tahranın Hıyabanı Naderî, Hıyabanı Naserî, Lâ lezar gibi muntazam sokaklannın eşle rine İstanbulda tesadüf etmenin imkânı yoktur. Şah Abbastan sonra îranın merkezi olan Tahrana eskiden 12 kapıdan girilirmiş. Bu kapılann herbiri çinilerle kap lanmış fevkalâde güzel ve zarif şeylerdir. Yegâne kusurlan çok dar olmalannda dır. Bu yüzden bilhassa sabah ve akşamlan kapılann iki taraflannda büyük bir 5000 metro koşu başlarken. Bu müsabakada bize Balkan ikinciliğini kazandıran Rıza Maksud soldan dördüncü atlettir Atina 3 teşrinievvel (Yedinci Balkan oyunlannı takıbe giden arkadaşımız dan) Yedinci Balkan oyunlanmn i" kinci günü Rumen atlet takımı için bir muvaffakiyet oldu. Vakıâ bugün yapılan yedi müsabakada aslan payını gene Yunanlılar aldılar, fakat Rumenler uzun atlama ve 5000 metro koşuda biri birincilık, biri de dördüncülük kazanarak puvan itibarile Yugoslavlarla omuz öpü şecek bir vaziyete girdıler. Bu yedi müsabakadan diğer beşinin birincilığini de bermutad Yunanlılar kazandı. Rumen takımmın, Yugoslavları bu kadar sıkıştırması, bu sene buraya yeni elemanlarla gelmiş olmalarındandır. Rumen takımında giizide birçok Macar atleti vardır. Bunlar, bugün sade iki birincılik almakla kalmadılar, kazandıklan diğer derecelerle puvanlarını 47 ye kadar yükselttıler. Şunu da kaydetmek isterim ki, Rumenler bugün ellerinde bulunan atletlerle, yakm bir istikbalde Balkanlarda bırincilik için çok ciddî bir rakib olabileceklerdir. Şimdiden tahmın ettiğime göre Yedinci Balkan oyunlannın ikincisi, Yugoslavya değil, Romanya olacaktır. Yugoslavya atletleri, geçen senelerde gösterdikleri muvaffakiyeti bu sene ne dense gösteremiyorlar. Geçen sene Is tanbulda yapılan 6 ncı Balkan oyunla nnda 5000 ve 10000 metro mukavemet koşulannda Balkan şampiyonu olan Yugoslavyah Bruçan, bu sene burada 5000 metroda dördüncü oldu, 10000 metro da ise hiçbir derece alamadı. Yugoslav yanın diğer maruf atletleri de geçen se ne aldıklan derecelerden çok aşağı düştüler. Bu suretle 7 nci Balkan oyunlan tam manasıle bir Rumen Yugoslav mücadelesine sahne oldu. Yunanlılar, bugün için henüz mağlub edilecek bir kuvvet değildir. Yunanistanda atletik sporlara karşı bu umumî alâ ka, muhabbet ve himaye varken, bu memleketin bu işte ileri gitmemesıne imkân yoktur. Bugün yapılan müsabakalann bizim için en şayanı dıkkati 5000 metro koşu idi. Bu yarışa iki Yunanlı, iki Yugoslav, iki Rumen, bizden de Rıza Maksud girmişti. Yanşın ilk üç turunda iki Roman yalı yanyana en önde gidiyor, bunlan Yugoslavlar, sonra Yunanlılar takib ediyor, Rıza Maksud da dördüncü, beşinci vaziyette geliyordu. İki üç turdan sonra Romanyalının birisi yavaş yavaş gerilemeğe, öteki ise bilâkis aradaki mesafeyi açmağa başladı. Son yeni tura kadar vaziyet bu şekilde devam ettikten sonra Yunanlı seri b'. hamle ile Yugoslavı arkada bıraktı. Başta giden Rumen ile bizim Rıza Maksud arasında uzun bir mesafe açılmıştı. Ve Rıza Maksud dördüncü vaziyette bulunuyordu. Son tur işareti verildikten sonra Rıza Maksud, bütün gayretini kullana rak evvelâ Yugoslavı, sonra da Yunanlıyı peşine taktı, Romanyalı muvasalal çizgisine ayak bastıktan biraz sonra Rıza Maksud da kendisine yetişti. Romanyalı 15,52,6 da koşmuştu, Rıza Maksud da 16,04 te yarışı bitirdi. Rıza Maksudun fevkalâde güzel bir finiş yapışı bize ikinciliği kazandırdı; eğer Romanyalı ile arasını bidayette iki üç yüz metro aç mamış olsaydı muhakkak birinci ola caktı. Bugün yapılan müsabakalardan uzun atlamada bir puvan bile alamadık. İzmirli Hüseyin Şükrü îstanbulda 6,60, 6,70 i rahatça atladığı halde bugün 6,10 bile athyamadı. Rumenler 6,82 ile birinci, Yunanlılar 6,73 ile ikinci oldular. Diskte Veysi 41,24 atarak ancak beşinci olabildi ve bize bir puvan getirdi. 400 metro maniaya giren atletlerden biri ilk tasf ivede çıkmışh. îkincisi de finaJde altıncı oldu amma altıncıya puvan verilmedı ğinden bu sonunculuk bir hiçten ibaret kaldı. Ciridde ancak beşinci olduk ve bir puvan kazandık. Geçen sene bize Karakaşın 59,25 ile kazandırdığı şam piyonluğu bu sene Yunanlı Papayorgı 64,69 ile yeni bir Balkan rökoru yaparak Yunan takunına kazandırdı. 200 metroda maalesef atletlerimiz ilk tasfiyelerde derece alamadıklarından fi nale giremediler. Balkan bayrak yarışında ise az daha Bulgarların da arkasında kalacaktık. Bereket versin son 200 ve 100 metroyu koşan atletlerimiz aradaki mesafeyi kapatarak dördüncülüğü temin ettiler. Yann 400 metro, 1500 metro, üç adım, sırıkla yüksek atlama, Yunan diski, 4 X 100 bayrak yarışları da yapılacak ve yedinci Balkan oyunlan da tarihe karışacaktır. Yarınki müsabakalarda bizim ne derece alacağımız belli değildir. Londrada bulunan Fethi bu sabah buraya geldi. Yann sırıkla yüksek atlama mü sabakasına Haydarla beraber girecek tir. Yannki müsabakalarda da birkaç puvan alacağımızı ümid ediyoruz. Fakat üçüncülük artık bizim için erişilmez bir serab haline gelmiştir. Muhım bir kısmı yikılan Tahranın eski kapüanndan biri luyor. îranda her şehir, hatta her kasaba halkının ayrı ayrı şekılllerde kavukları varmış. Eski îran kadmlan da Çador denilen bir nevi çarşaf giyerlermiş. Bu kıyafetle bizim eski çarşaflar arasındaki fark Ça dorlara konulan peçelerin kolalanmış ve dik olmasıdır. Başa ilkönce bir cokey şapkasını andıran bu kolalı peçeler ko nuyor ve Çadorun pelerini bunun üzerine atılıyormuş. Maamafih kadm kıyafetleri de erkek kıyafetleri gibi yer yer değişiyordu. Meselâ Isfahanda kadınlar ga yet uzun, dizlerine kadar uzayan beyaz peçeler taşırlardı. Bittabi şimdi bütün bu manzara kalkmış bulunmaktadır. Burada şayanı dikkat bir noktayı işaret etmek isterim. Eski İran şehirlprinde kadınlar horozdan değil a, bir erkek kanncadan bile kaçacak ve saklanacak detecede müteassıb oldukları halde İranll köylü Itadın'annda bu taassubdan eser yoktur. Hatta garıbdir, şehirlerde kadmlann yüzlerini sımsıkı örtmelerine rağ » men köylü kadınlann yüzleri açıkbr. YüzİBrini Irat'iyyen örtmezler. Ancak eskiden şehre gittikleri zaman Çador ta karlarmış. Ben İranm hemen hemen her /erinde dolastığım sıralarda tesadüf ettiğim sayısız köylerde gördüğüm kadm lann hepsinin yüzü açıktı. Ve kat'iyyen gizlenmek, yüzlerini örtmek için bir te lâş göstermiyorlardı. Bu da İranlılann içinde haddi zatında mevcud olan ileri fikirliliğin neticesidir. Bugün İranda pek az istisnalarla Çador taşıyan kadın kalmamıshr. Hele mektebli gene kızların hepsi muntazam elbiseler giymişlerdir ve başlannda kasket taşırlar. Bu gene kızlann büyük bir kısmı da izcidır. Millî bayramlarda gayet muntazam izci kıyafetlerile geçid resimlerine iştirak ederler. Esasen İran Veliahdi Mehmed Rıza nasıl erkek izcilerin şefi ise Şehinşahm kızlan da mektebli kız izcilerinin şefle AHMED İHSAN Ankarada ordu atı müsabakaları Ankara 7 (A.A.) 1 1936 senesi Ankarada yapılması mukarrer o lan ordu atı müsabakalanna 15 birinciteşrin 936 perşembe günü başlanacak ve 17 birinciteşrin 936 cumartesi son verr lecektir. 2 Müsabaka birinci günü at terbiyesi, ikinci gün manialı mukavemet ko|usu, üçüncü günü manialardan aşmak müsabakalan olmak üzere üç çeşittir. 3 Birinci gün yapılacak at terbiyesi müsabakası Ankara atlı spor kulübünün manej sahasında, ikinci gün yapılacak manialı mukavemet koşusu Ankaranın cenubu garbisinde Ankara orman çift liği şimali, çim«nto fabrikası, harmanyeri, Karakosunlar köyü, Harbiye okulu garbi ve istasyon tepe hududu içindeki ara zide mevcud arazi anzalanndan başka çok miktarda ilâve edilmiş süel manialarla da arzî şartlan mü|külle§tirilmi| olacaktır. Mânilerden aşma müsabakalan gene Ankara atlı spor kulübünün mâni par kında yapılacakhr. 4 Birinci günkü manej müsabakasile üçüncü günkü mâni müsabakalanna Ankara Atlı Spor kulübünde her gün 9 da başlanacak, ikinci günkü mukavemet tnüsabakasına gene saat dokuzda Muhafız alayı cenubundaki istasyon tepeden başlanacaktır. 5 Seyirciler için duhuliye serbest • tir. 6 Bu müsabakalardan maksad harb atının talim ve terbiyesini teşvik etmek ile beraber sağlam idaresi kolay istenilen hareketi doğru yapar, anzalı ve manialı arazide atılgan ve canlı yürüyüşlere a • lışkan birbirine yakm manialan süvarisinin is^eği dahilinde geçer ve uzun bir yürüyüşten sonra da kısa ve fakat kuv vetli bir gayret göstermek kabiliyetini haiz at yetıştirmektir. İran izcilerinin şefi olan Veliahd t,eiıs Mehmed Rıza Pehlevi kalabalık birikmektedir. Thran gibi büyük ve gittikçe daha ziyade büyümekte olan bir şehir, tabiatile bu derece dar menfezler vasıtasile teneffüs edemez. Bu mahzurun önüne geçmek için bu güzel kapılann ancak en kıymetli olan bir ikisi muhafaza edilmekte, diğerleri yıkılmaktadır. * * * Tamamile modern bir şehir kılığı al mış olan Tajıranda ilk göze çarpan şey halkın tamamile Avupaî bir şekilde gi yinmiş olmasıdır. Erkekler gayet zarif kostümler ve Avrupaî şapkalar giymiş oldukları gibi kadmlarm da büyük bir ekseriyeti manto ve sapka giymişlerdir. İranda yapılan bu kıyafet inkılâbı fevkalâde mühimdir. Eski İran erkekleri şalvar giyerler, başlannda da türlü türlü şekil ve cesamette tuhaf ve garib kavuklar, serpuşlar taşırlarmış. Eski bir kolleksiyonda bu acayib serpuşlann resimlerini gördüm. Nevileri üç yüzü, dört yüzü bu ridir. Bir memleketin kıyafet inkılâbı, mu hakkak ki yapılan inkılâblann en büyük ve en rnühimlerinden biridir. Eskiden bi» zim giydığimiz fes bizi Avrupahlar gözünde ne derece gülünc gösteriyor idiyse eski İranlılann kıyafetleri, o renk renk sanklı, acayib şekillerde kavuklan, garib kadın kıyafetleri de Iranı ecnebiler gözünde ondan yüz kat daha gülünc ve daha geri gösterivordu. MURAD SERTOĞLU Balkanlılarm iş birliği [Baştarafı 1 inci sahifede] Hukukta kalanlarm vaziyeti Vaziyet üzerine verilen izahata göre bu yıl Hukuk Fakültesinin birinci sını fında kalanlann Fakültenin 4 seneye çıkanlması yüzünden 2 sene kaybetmemeleri için Rektörlük bir tedbir düsünmüş ve bu gibi talebeler için teşrinisaninin 20 sinde bir imtihan yapmağa karar vermiştir. Bu karar ayni sınıfta olup ta li sandan kalanlara da şamildir. halaraa müşterek derdlerimizi teşhis etmek ve tedavilerini aramakla şimdiye kadar memleketlerimiz için çok faydalı hizmetler etmiştir. Ayni mes'ud neticeler için toplanan bu münevver iş birliğinin çok kıymetli ve insanî olan mesaisi için muvaffakiyetler diler ve huzurlarile bizlere sevinc ve şeref veren muhterem mi safirlerimizi Türkiye Cumhuriyeti Sıh hat ve Içtimaî Muavenet Vekili namına selâmlarım.» Retsin nutku tlk ders Balkan memleketleri şeflerine çekilen telgraflar Atina 7 (Hususî) Balkan oyun larının neticelenmesi vesilesile Yunanis" tanın jimnastik ve atletizm teşekkül'.eri federasyonu tarafından Türkiye CumVıuı Reisi Atatürkle Bulgaristan, Romanya vt Yunanistan Krallarına aşağıdaki tel graflar çekilmiştir. «Atina stadyomunda birleşen Balkan gencliği en derin »aygılannı huzurunuza Profesör Sıddık Saminin sözlerinden sonra ilk dersi vermek üzere kürsüye Edebiyat Fakültesi profesörlerinden $emseddin gelmiş ve Türk tarihinin ana hatarz ve milletinizin şeref ve saadeti hak lannı anlatmıştır. Profesör hazır bulu kmdaki hararetli temennisinin lutfen k v nanlar tarafından hararetle alkışlanmıştır. Diğer nutuklar bulünü rica eder.» Bunu müteakib Yunan ve Rumen deTekirdağı panayırı açıldı Mamaratas koşusu birincisi Kiryaki legeleri söz almışlardır. Tekirdağ 7 (A.A.) Dün açılan dise sureti mahsusada îstanbuldan getirtEn son Yugoslav delegesi doktor tirilen Atatürkün bir büstü hediye edir Tekirdağ panayırında kalabalık bir halk Markoviç söz almış ve: kütlesi bulunmaktadır. Hububat, hayva miştir. « Balkan milletlerinin menfaat birTürk atletleri bugünkü Romanya va* nat ve rüccar eşyası üzerinde muamele yapan panayır üç gün sürecektir. purile hareket ettiler. liği Balkanlılarm tam bir hürriyetidir» Bunu müteakıb söz alan doktor Âkil Muhtar da Balkan doktorlarınm müşareketile elde edilen hayirli neticelere işaret ederek ferdî çalışmalanmız sayesinde sulha, bugün dünyanın çok muhtac ol duğu sulhu takviyeye çalıştığımızı dü şünmek bile bize hoş geliyor, demiştir. diyerek bütün Balkan milletlerine saa detler temenni etmiştir. Bundan sonra henüz teşkilâtlarmı tamamlamadıkları için Dördüncü Balkan Tıb Haftasına iştirak edemiyen Bulgarlardan alınan mektub okunmuş, Atatürke, diğer Balkan devlet ve hükumet reislerine, Basvekil îsmet İnönüne saygı telgraflan cekilmistir. 15 dakikalik istirahat vakfesinden sonra Yunan murahhası profesör Bensis bazı sari hastalıklann alkolle tedavisi hakkında bir konferans vermistir. Bunu müteakıb delegeler şerefine bir çay ziyafeti verilmiştir. Program mucibince Tıb Haftasımn ikinci günü olan bugün saat 10,30 da Yıldızda toplanılacak, Rumen delegasyon reisi doktor Ghieorghiunun konfe ransı dinlenecek ve müteakıben muhtelif tıbbî tebliğler yapılacaknr. Üçüncü içtima gene bugün öğleden sonra saat 16,30 da Üniversitede yapılacak ve gece Vali ve Belediye Reisi Muhiddin Üstündağ tarafından murahhas • lar ^erefine bir balo verilecektir.