24 Evlul 1936 CÜMHTJKITET M. Çörçil, Fransa tehlikeyi atlatacaktır; diyor «Korku her Fransız evini uyanık bulundurmaktadır. Fransız milletinin; büyük Fransayı yaratan nıeziyetleri bir anda kaybedeceğini zannetmem» Fransız dahilî vaziyeti bütün dünya politikacılarını düşündürmektedir. Bunlardan meşhur Ingiliz devlet adamı sabık Bahriye ve Maliye Nazın Mister Vinston Çörçil ötedenberi sevdiği Fransadaki ahvali yakından görmek için bir tetkik seyahati yapmıştır. Mumaileyh Londraya döndükten sonra Fransada hâsıl ettiği intibalar hakkında şu ma kaleyi yazmıştır: «Fransada gelecek teşrinievvel de mühim hâdiseler olacağına dair müheyyiç rivayetler deveran ediyor. Fransız milletinin başında bü yük zorluklann kara bulut gibi toplanmış olduğunu herkes görüyor. Sol cenah partileri iktidar mevkiin dedir. Yeni bir grev dalgası memleket.i çalkandırmaktadır. Geçen intihabda 80 meb'us çıkaran komünistler gittikçe umumî alâkayı kendileri üzerine celbe diyorlar. Komünist partisi haricî poli tika ve millî müdafaa hakkındaki te lâkki ve düşüncelerini. gürültülü bir surette ilân etti. Komünistlerin tehdid kâr tavır ve hareketlerile Fransanın atisi üzerine korkunc bir karanlık çök müştür. Komünistler frangın düşmesini iste miyorlar. Bu karar yabancıların naza rında garib görünmektedir. Komünistlerin frangın istikrarını muhafaza etmeğe çalışmalarından mak sadları Fransanın iktısadî ahvalinin büsbütün fenalaşmasını ve yeni bir vahim buhranın çıkmasını görmektir. Fransada halk cephesi hükumeti ik tısadî ve malî ahval ve şeraite bakmıyarak ameleye müteşebbis ve patronların hesab ve zaranna olarak pek çok müsaadede bulunmuştur. Amele sendika larının ve diğer işçi teşkilâtının kavgacı ve gürültücü hareketleri karşısında Fransada kâr getirecek bir surette ve muvaffakiyetle sanayii ve ticareti idare etmek mümkün değildir. Sırf siyasî esbabdan dolayı yarın grev çıkacağmı bekliyen bir iş adamı hiçbir teşebbüste bulunmağa cesaret edemez. Şiddetli deflasiyon ve parayı yaymamak politikası Fransanın iktısadî ha yatını felce uğratmaktadır. Fiatlar yükseliyor. Bahusus et ve ekmek fiatlan gittikçe pahalılaşıyor. Hükumetin mütemadiyen artırdığı amele ücretleri hayat pahahlığına te kabül etmiyor. İspanyadaki dahilî harb faciası Fransız milletinin burnu dibinde cereyan ediyor. İspanyadaki harb talihinin değişmesi, lâkin fecayi ve mazalimin değişmemesi Fransadaki aşağı tabakalar, hatta halk sınıfları ve partiler rasında derin ve muhteris bir mü naferet uyandırmıştır. Diğer taraftan Almanya teslihatım mütemadiyen artırmakta ve Ren sahillerinde muazzam bir askerî kuvvet her ay gittikçe daha ziyade azamet ve dehgetini göstermektedir. İşte bu saydıklarım cidden gayet ağır basan hakikatlerin bir sicillidir. Bun lara bakarak bedbin kâhinler Fransa nın akibetini fena görüyorlar. Bunlara göre Fransadaki servet ve refah sahibi sınıfın dehşet içinde bulunmasına hay ret edilemez. Parlak Fransız matbuatının derin infial içinde olduğuna şaşmamak elden gelir mi? Avrupanm şark ve cenubundaki Fran sız dostlarının derin endişe içinde bu lunduğuna şüphe yoktur. Bu devletle rin Avrupanm hangi sistemi kendile rine daha ziyade emniyet vereceğini düşünerek etrafa bakındıklarına şaşılmaz. Fransada komünistler, îspanyada olduğu gibi memleketi müthiş anarşiye sokmak istediklerinden alâkadar bir çok mehafilde endişe ile bahsedilmesi hayret olunacak şey değildir. Bu hakikatlere rağmen ben Fransa nın bu sonbaharda ve gelecek kışta her türlü müşkülâtı bir felâkete uğra maksızın atlatacağı ve manen ve maddeten daha kuvvetli çıkacağı hakkında kat'î kanaat besliyorum. Filvaki parlamento ile idare edilen memleketlerde faşist veya komünist rejimlerle idare edilen ve sırf emirle yapılan ülkelerdeki birlik manzarası görülemez. Parlımanter usulile idare edilen memleketlerde hükumeti tenkid etmek memnu değildir. Fakat millî sosyalist ve komünist yurdlannda vaziyet başkadır. Lâkin bundan Almanyada ve Rusyada herkesin kendi halinden memnun olduğu manası çıkarılamaz. Fran sada ve İngilterede her türlü memnu niyetsizlikler meydana çıkar ve tesbit olunur. Bu suretle zâhire çıkan şikâyet ve uygunsuzluklara karşı müessir ted birler alınır ve bertaraf edilir. Fransa ile Ispanya arasında hiçbir suretle mü şabehet yoktur. Îspanyada Avrupanm en geri kalmış bir halkı yaşıyor. Ayni zamanda bu halk fakir ve zaruretin en aşağı derekesinde bulunuyor. Fransa ise inkılâbını 150 sene evvel yapmıştır. Çiftçi toprağını almış, aris tokrasi parçalanmış, kilisenin nüfuz ve kudreti sönmüştür. Eski rejimlerin harabesi üzerine yeni yurdunu kuran Fransız halkı vaziyetinden memnun dur. Dilediğine kavuşmuştur. Zaten Fransız milletinin karakteri Ispanyol milletinden büsbütün başkadır. Fransızlar manev,î mezaya.da, askerî kabiliyette, tahsil, tecrüte Ve zek'â sahalarında kıyas kabul etmez derecede İspanyollara faiktir. Fransa ile İspanya arasında mühim bir fark daha vardır. İspanya ahvali âlemden en az müteessir olan bir memlekettir. Fransa ise en ziyade tazyika maruz bir ülkedir. Fransada dahilî bir harb çıkacak olsa hatta Fransız milleti göze çarpacak derecede , millî sukuta maruz kalsa, Fransanın cihan devleti olmak itibarile haiz bulunduğu mevki ve otorite bir anda harab olduktan başka Alsas Loren ve Akdeniz sahilin deki Fransız mülkeleri ecnebi devletlerin eline geçecektir. İstilâ tehlikesi ormandaki kulübeleri tehdid eden kurdlar gibi her Fransız evini daima uyanık bulundurmaktadır. Fransanın daima yaralığını ispat eden bir bekçisi vardır: Ordu. Hükümdar lığın sukutundanberi Fransız ordusu halk ruhunun en kuvvetli makesi ol muştur. Askerî hizmet ve vatan tehli kesi her Fransızı vatanperver yapmış tır. Roma İmparatorluğunun sukutun danberi dünyanın en güzel yerini elinde bulunduran Gal ırkı her türlü müstevlilere karşı kendisini korumuştur. Büyük Fransayı yaratan ve koruyan meziyetleri ve birliği bir anda Fransız milletinin kaybedeceğini zannetmem. Fakat Fransız milletinin meziyet ve birliğini ispat edecek en ağır devrin hülul ettiğine de şüphe yoktur.> Kehanet mi iyi göriiş mü ? Talimatname kat'î şeklini almıştır. Vekâlet alâka. Aldatıldığmdan şüphe darlar için ayrıca bir izahname hazırlamaktadır lenen bir koca karısmı Ankarada alâkadar dairelerin reyleri nci maddelerinin ikinci fıkralarında yazılı kabahatler hakkında tatbik edilir. Bunöldürdü alınarak hazırlanmış olan cürmümeşhud ların haricinde kabahatler hakkında tatEvvelki gece Balatta bir cinayet ol muş, bir koca kendisini aldatan kansını tabanca ile öldürmüştür. Cinayet şöyle cereyan etmiştir: Balatta Külhan sokağında 18 numa ralı evde 29 yaşlarında îshak, kaympe deri ve baldızlarile oturmaktadır. lshakın otuz yaşlarında Safiye isminde gü zelce bir kansı vardır. Ishak Safiye ile bundan 12 sene evvel sevişerek evlen miştir. Bundan bir ay evvel Ishak Tramvay Şirketindeki biletçi vazifesinden çıkarıl mış, ve Balatta bir kayıkhane tutan ka yınpederinin yanında çalışmağa başlamıştır. Son günlere kadar birbirini seven ka rıkoca arasına Safiyenin bazı şüpheli hallerde bulunmasından ve kocasile eskisi gibi meşgul olmamasından dolayı soğuk!uk girmiştir. îshak bu hallerden dolayı kansının kendisini aldatmakta olmasından şüp helenmiş ve gizliden gizliye Safiyeyi takibe başlamıştır. Nihayet, bir arkadaşı karısının fena yola saptığını kendisine haber verince tshak deli gibi olmuştur. Bundan üç gece evvel, Safiye soyunurken kendisini gözetliyen kocası belinde bağlı bir torba görmüş ve zorla bu torbayı alarak içini açmış ve içinde karısına hitaben yazılmı; bir aşk mektubu bulmuştur. Tabiî kızılca kıyamet te kopmuştur. Aradan bir gün geçtikten sonra saat dokuz raddelerinde Ishak evine gelmiş ve kapıyı çalmıştır. Kapıyı açan Safiye daha ağzını açmadan kocasının taban casile karşılaşmıştır. îshak orada iki el ateş ederek kansını yaralamıştır. Safiye sofaya doğru kaç mak istemiş, fakat îshak tekrar ateş ede rek kadını yerlere sermiştir. Silâh seslerini duyan ve üst katta bır lunanlar aşağı koşunca, Safiyenin: « Baba.. Baba.. Elveda» diye bağırdığım ve derhal öldüğünü görmüşler dir. Katil, bu cinayeti yaptıktan sonra büük bir soğukkanlılıkla evinin kapısını kapamış ve sokağa çıkarak yürümsğe başlamıştır. Katil tabancasını kullanırken jokaktan geçen bir otomobilin gürültüsü silâh se sinin komşular tarafından duyulmasına mâni olmuştur. Bu sebeble civarda bu lunanlar otomobilin lâstiklerinden binsr nin patladığını zannetmişlerdir. Katil oradan uzaklaşırken bir memurun ayağının nasırına basmış ve bu yüzden ufak bir münakaşa da cereyan et miştir. Cinayeti haber alan Müddeiumumî muavinlerinden Sabri tahkikata el koymuştur. Katilin yakalanması için bütün merkezlere emir verilmiştir. Katil bir müddet sokaklarda dolaştıktan sonra geceyarısından sonra saat 2 de Emınönünde yakalanmıştır. Dün îshakın Sultanahmed birinci sulh ceza mahkemesinde ilk duruşması yapılmış ve tevkifine karar verilmiştir. Katil mahkemede suçunu itiraf etmiş ve demiştir ki: « Cinayeti yaptıktan sonra geceteyin Eminönü emniyet memurluğuna gi " derek kanmı öldürdüğümü, beni yaka lamalarını söyledim. Fakat, sarhoşîun diyerek sözlerime aldırmadılar. Kapıda duran bir inzibata hâdiseyi. anlattım ve yakalandım» demiştir. lat. ; Sonra Ercümende sordu: Hangi yemekleri seversiniz? Biz askerler ne olursa olsun yeriz. Tekrar telefona döndü: Onun ne yemekler sevdiğini Payastan bilirsin. Onları yaptır. Akşam Ercümendi tiyatroya da götürürüz. Ercümend, akşamüstü, altıda Süha nın evine gitmek üzere, adeta kaçar gibi onun yanından ayrıldı. Altıda, Bomon tideki eve geldiği zaman, Süha henüz gelmemişti. Kendisini Saniha karşıladı. Ercümend, Süha ile görüştüğündenberi içinde bir üzüntü duyduğu için neş'esiz di. Saniha: Nen var? Neş'esiz görünüyorsun? Diye sorunca, üzüntüsünü anlattı. Dost bir adam sıfatile onunla yüzyüze gelmekten müteessir oluyorum, dedi. Saniha, genc zabitin teessürünü haklı buldu. Ne dürüst insansın Ercümend, dedi; ben, senin duyduğun vicdan azabını duymuyorum; çünkü, onun her canı is~ tedikçe beni aldattığını, bana en bayağı kadınlarla ihanet ettiğini biliyorum. talimatnamesi îstanbulda salâhiyetli kimseler tarafından bir kere daha gözden geçirilmiş, Emniyet Umum Müdürünün ve îstanbul Müddeiumumisinin mütaleaları da alınmak suretile talimatname tekem mül etmiştir. Yakında tevzi edilecek olan bu talimatnamenin aslını aşağıya aynen dercediyoruz: bik edilmez. 8 Siyasî mahiyeti haiz olan suçlar hakkında bu kanun tatbik edilmez. 9 Hususî muhakeme usullerine ve takibl izin veya karar istlhsaline bağlı olan suçlar kanunun şumulü dışındadır. Kaçakçılık ve matbuat suçları gibi hususî muhakeme usulüne bağlı olan suçlarla Cumhurrelsine, hükumetin şahsî manevisine, Türklüğe vâki hareketlerde olduğu gibi ta kibat icrası Adliye Vekllliğile Büyük Millet Meclisi Relsliğinden ve teşriî masuniyet mevzuu bahsolan hallerde olduğu gibi Büyük Millet Meclislnden İzin istih.saline bağlı olan suçlar hakkında bu kanun hükümleri tatbik edilmez. Şüphe üzerine işlenen cinayet Cürmü meşhutlar ^M Bir hasta san'atkâr akacıktaki sanatoryoma, dS] arkadaşla beraber, ayak a tınca ilk düşündüğüm «ey oldu: , Odasmda yer bulacak mıyız? Yüzlerce ve binlerce okuyucusu ol duğuna kanaat beslediğimiz bir roman cmın, eserleri ellerde ve adı dillerde ge zen bir san'atkârın hastalandığını duy mıyan elbette yoktu ve onu iyadete ka şanlar da elbette çok olacaktı. Kapıcıya: Mahmud Yesariyi göreceğiz. ber verir misiniz? Derken ayni düşünce kafamda dola şıyordu ve biraz sonra: «Buyurun» di yen bir sesin kılavuzluğile sanatoryomunı tertemiz koridorunu geçerken de o dü ] şünce bana yoldaşlık ediyordu. FakaÇ hasta dostumuzu, küme küme çamlannj yeşil kolları karşısında yorgun bir kelebek gibi yapayalnız görünce ne boş bir kuruntuya kapıldığımı anladım ve... irkildim. Onu kalabahk bir ziyaretçi kütlesi arasında sağa sola söz yetiştirmekten,' yorulmuş görseydim, kendi iştiyakımın zaranna olmakla beraber, kıvanc duya^ caktım. Bu ümidimin boşa çıkması, kendi tahas3Ürümün lehine olduğu ve hasta dostumla bol bol görüşmeğe imkân verdiği halde, gücüme gitti. Çünkü düşüncelerini, duygularını yıllardanberi tadı na doyulmaz bir bal şelâlesi gibi ruhlara akıtan bu san'atkâr adam, içi boşaltıl • mış bir bal kovanı gibi böyle mühmel bırakılmamalıydı ve onun ruhlara sunduğu san'at balından kana kana tadanlar şimdi şükran teraneleri terennüm eden bir an kümesi gibi yatağınm etrafında toplanmalıydı. Ne yazık ki Yesariyi de hastalık doşeğinde yüce şair Mehmed Akif gibi, musiki üstadı Nevres gibi yalnız bulduk. Verimsiz bir şöhretin yetim gölgesi, gene onlar gibi, bu san'atkâr adamı sar mıştı, işitilmiyen ve fakat sezilen elemlı bir sesle teselli ediyordu. * * * Bu müşahedenin hüznünü kolaylıkla yüreğimden atamadım, eve dönüşte gene mahzundum. Dılden yüreğe geçmi • yen veya yürekten dile yükselmiyen sevgilere mutekid san'atkâr gafletine acı yordum. Bir aralık üzüntümü avutınak istedim. gelişigüzel bir kitab aldım, gene gelişigüzel açıp okumağa daldım. Gözüme ilk çarpan sahifede Molla Hüsrevin hal tercümesi yazılıdı. Mu harrir, o yüksek ilim adamını anlatırken şöyle diyordu: «Cuma günleri Ayasofyaya gelince bütün cemaat ayağa kalkarak kendisini karşılardı. Talebesi her sabah birkaç yüz kişilik bir alay halinde evine gelir, onu alarak medreseye götürür ve ders sonunda ayni saygı ile geri getirirdi!..» Kitabda Molla Hüsrevin hasta düş * tüğü günlerde nasıl muamele gördüğünü bildiren bir işaret yok. Bunu, Mahmud Yesarilerin ve başka san'atkârlann du " rumuna kıyasen tahmin etmek nekadar 1 Kanun meşhud suçlar hakkında tatbik edilir. Meşhud suçlar ceza mahkemeleri usulü kanununun 127 nci maddesinde tarif edilmiştir. Bu tariı dört hali ihtiva etmektedir. A Tarifin ihtiva ettiği dört halden blZabıtanın vazifeleri rincisi asıl meşhud suça taalluk eder. Asıl 10 Zabıta suç fallinl derhal yakalımeşhud suç işlenmekte olan suçtur. Fai! suçu işlerken görüldüğü için suçun bu yacaktır. C. M. U. K. nun 127 nci maddesi şekildeki meşhudluğu suçlunun onu işledi mucibince zabıta ancak tevkif müzekkereği hakkında kat'iyet ifade eder. Suçu iş slnin kesilmesini müstelzim ve ayni zamanlerken üstüne varıldığı takdirde suçlunun da gecikmesinden mazarrat umulan hu su.slarda maznunu yakalıyablldiği halde bu inkâra da mecali kalmaz. kanuna göre suçluyu yakalamak hususunB Tarifede bundan sonra meşhud suç sayılan haller yazılıdır. Bu üç halde de da mutlak olarak bu salâhiyeti haizdir. 11 Zabıta hırsızın üzerinde elde edisuçlu suçu işlerken başkaları tarafından görülmüş değildir. Suçun işlenmesinden len çalınmış eşya ile suçun lşlenmesinde hemen sonra zarar gören şahıs, yahud fiili kullanılmış olan anahtar, bıçak gibi su görenler tarafından husule gelen teessür çun maddi sübut delillerinl teşkil eden büve heyecan içinde suçlunun takib edilerek tün eşyaya el koyar. 12 Zabıta vals'a mahallinde failin yayakalanması meşhud suç sayılan hallerin başında gelmektedir: Suç işlenip bitmiş ve kalanmasını ve maddî sübut delillerinin hakiki manada meşhudluk kalmamış ol elde edilmesinl müteakıb bir zabıt varakamakla beraber suçlu takib edilerek yaka sı tanzim eder. 13 Zabıta zabıt varakasında: lanmış olduğu için hakıkında çok esaslı ka1 Suçun maddî sübut delillerinin nerineler mevcuddur. C Suçu işlerken görülmemiş ve takib den ibaret olduğunu, 2 Vak'a mahallinde suçun işlendiğine edilmemiş olmakla beraber suçlunun suçun pek az evvel işlendiğinl gösteTen eşya ve dair görülen izlerln mahlyetini, 3 Suçtan zarar gören şahısla şahidleeserlerle yakalanmış olması hali de meşhud rin ve suçlunun hüviyeti ve adreslerlni, suç sayılmıştır. Kaydetmekle iktifa eder. D Tarifin henuz işlenmiş olan suç ke14 Zabıta zabıt varakasını kendisi imlimelerile ifade ettiği dördüncü halde suçlu suçu işlerken görülmüş olmadığı gibi za etmekle beraber şahidlerle suçluya ve zarar gören şahsın veya suçu işlenmiş bir suçtan zarar gören şahsa da imza ettirir. 15 Zabıta 21 yaşını bitirmemiş veya halde görenlerin husule gelen umumî heyecan içinde takiblerile de yakalanmış 65 yasını bitirmiş olduklarını söyliyen suçdeğildir. KendLsinde suçlu olduğuna esas luların Tiirk tebaasından Lse nüfus tezkelı karine teşkil edecek eşya ve asar da el relerinin, ecnebi tâbiiyetinde ise pasaportde edilmemlştir. Fakat suçu işleyip bitlr larının asıllarını veya taraflarından tasdik mi? olan suçlu henüz suçu işlediği yerde edilmiş bir suretlerini sevklerinin ge bulunmaktadır. O suretle ki suçun başkası cikmesine meydan vermiyecek süratle hatarafından işlenmiş olması ihtimallni sel zırlıyarak zabıt varakasına bağlar ve madbetmek itibarile kendisini itham eden bu dî sübut delillerlle birlikte suçluya derhal, vaziyeti aleyhinde çok esaslı ve kuvvetli ve doğrudan doğruya yani hiçbir mevkl ve merkeze uğratmaksızın C. M. TJ. sine bir karine teskil etmektedir. sevk ve teslim eder. Suçlunun yakalanmaKanun meşhud suçların bu dört hali sının tatil gününe tesadüf etmiş olması C. hakkında da tatbik edilir. Müddeiumumiliğine tosliminde geclkme 2 İşlenmekte olan suçlarla henüz iş lenmiş olan suçların ceza mahkemeleri u vukuuna sebeb teşkil edemez. Ancak ge sulü kanunundaki tarif mucibince me$ rek tatil, gerek iş günlerinde suçluyu saat hud sayılmaları için failin yakalanması yediden yirmiye kadar C. Müddeiumu şart olmadığı halde bu istisnai takib ve misine teslim eder. Saat 20 den sonra ya muhakeme usulünün tatbik edilebilmesi kalanmış olan suçlunun C. Müddeiumu için bu hallerde de suçlunun yakalanması \ meslne tesliminl saat yedlye kadar tehir şarttır. Kanun, bu şartı birinci maddesinin edef. Bu takdirde serbest kalmasında mahzur ilk fıkra.smdaki faili o sırada veya pek az sonra yakalanan kelimelerile açık bir su gördüğü suçlu hakkında polis teşkilâtı kanununun on sekizinci maddesinde yazılı retle ifade etmiştir. 3 Kanunda suçlunun ne kadar müd olan salâhiyeti kullanır. [Talimatnamenin son kLsmını da yarındet içinde yakalanması icab ettiği tasrih edilmemiştir. Kanunun ruh ve mânasından ki sayımızda aynen dercedeceğiz.l mülhem olmak suretile C. Müddeiumu Bir izahname hazırlanıyor mileri suçun yaptığı teslrlerin de dereeesini ölçerek bu müddetin kaç gün olabiHaber aldığımıza göre bu kanunun leccğini tayin ederler. şümul dairesine giren suçları zabıtamızın 4 Kanuri, Adliye teşkilâtı olan yerlerdeki belediye sınırları içinde işlenmiş olan kolaylıkla diğer suçlardan tefrik edebilsuçlar hakkında tatbik edilir. Belediye sı mesi için Adliye Vekâletince bir izah nırları haricinde kalan nahiye ve köyler name hazırlanmaktadır. kanunun da tatbik sahası hariclndedir. Adliye teşkilâtından maksad asliye teşki lâtıdır, yani kanun asliye teşkilâtı mev cud olmayıp yalnız sulh mahkemesl bu lunan yerlerde tatbik edilmiyecektir. Esasen C. Müddeiumumisinin sulh işlerini de mahkemeye iddianame ile sevketmesi esası kabul edilmlş olmasma göre tatbikına maddî imkân da yoktur. 5 Kanun, panayırlarda işlenmiş suçlar hakkında tatbik edilir. Panayırlar belediye sınırlarının haricinde de olsa buralarda işlenen suçlar bu kanun hükümlerine Dördüncü cildi de çıktı. Fiatı tabidir. SO kuruştur. Beşinci ve toC. Müddeiumumileri kaza dairelerl 1çinde kurulan pazarlardan panayır mahinuncu cild basılmaktadır. yetini haiz olanlarının bir listesini en 4 clldden mürekkeb olan bu büyük mülkiye âmirinden isterler. kıymetli eser memleketin siyasî, 6 Kanun, ağırceza mahkemeleri vaziiçtimaî, fikrî hayatının 40 yıllık fesi dışındaki cürümler hakkında tatbik ecanh bir levhasıdır. Baştanbasa dilir. Kanunun şumulü haricinde kalan cazib bir hakiki roman hükmünde ağırcezalı cürümler C. M. U. K. nun 421 olmakla beraber birçok parçaları inci maddesinde gosterildiği üzere ölüm, müstakil birer hikâye gibidir. ağır hapis ve beş seneden fazla hapis cezalarmı müstelzim olanlarıdır. 7 Kanun, T. C. K. nun 529, 534, 539, 545, 548, 551, 565, 567, 568, 571, 572, 573, 574. ve 576 ncı maddelerile 534. 540 ve 547 Kanunun tatbik edildiği suçlar KIRKYIL Uslad Halid Ziya Uşaklıgilin hatıraları M. TURHAN TAN îzmirde çuval fiatları yükseldi \ îzmir (Hususî) İç ve dış ticarette kullanılacak çuvallar için İktısad Ve kâleti emrine 70,000 İngiliz liralık dö viz verilmişti. İstanbul ihtiyacı da İz ' mirden vize edilecektir. \ Çuval fiatları, son günlerde iki mislej yakın yükselmiştir. Bu son tedbir, buhranı kaldırmıs olacaktır. disine uzanan elleri, sinirli avcunun içinde kuvvetle sıkıyordu. Bu tiyatro locasında duyduğu en büyük zevk, Sanihanın kendisine arzu üe' bakan altın gözlerini ve minnetle tebes •" süm eden güzel ağzını seyretmekti. Sa* \ niha, sanki ona lisanı hal ile: j «Benim güzel aşkım, sevgili hulyam, < kahraman zabitim, bu akşam seni tekrar l buldum. Uzülme! Bütün bu erkeklerin \ hepsi sana feda olsun. Senin sıcak nefesin omzumda dolaştıkça duyduğum saadeti onların hiçbir komplimanı, bana veremez.» j OKUYUNUZ! crmcvtu"Cumhuriyet,, ıo tefrik an 75 Sühayı görmesem, evinize gelmesem daha iyi olur, demişti. Onunla yüzyüze gelmek istemiyorum. Fakat Saniha ısrar edince kabul etti; hemen, o gün, Sühanın ziyare tine gitti. Süha, boynuna sarılıp öp * tüğü zaman, genc rabit, büyük bir vicdan azabı duydu. Karısını gızlıce elinden aldığı bu adamın kendisine gosterdiği sıcak ve samimî muamele onu müteessir etmişti. Kendisi de Sühayı öperken fena halde utanmıştı. Büyük bir cebri nefisle itidalini muhafaza etti. Ko* nuştular. Ercümend, Sanihanın kendisine öğrettiklerini ezber dersi okuyan bir talebe gibi, Sühaya söyledi: Bir müddet evvel mezunen îstanbula gelmiş, fakat hemen ertesi gün Bursaya hareket ettiği için Sühayı ziyarete gelememişti. Büyük anasının ölümü münasebetile Bursada fazla kalmağa mecbur Âbidin Daver DAVER olmuştu. Şimdi mezuniyetinin mütebaki birkaç gününü geçirmek üzere îstanbula gelmi? ve hemen kendisini ziyarete koşmuştu. Genc mülâzim, Hanımcfendi nasıldırlar; iyidirler inşallah? diye sorarken kızardı. Süha, Durunuz, geldiğinizi Sanihaya haber vereyim; diyerek telfona sanldığı zaman, daha sıkıldı. Karı koca arasındaki telefon muhaveresini adeta terliyerek dinledi. Süha, babacan halile, Sana bir müjdem var Saniha, diyordu. Bil bakayım nedir?... Bilemezsin nafile... Ercümend Bey geldi. Yanımda?... Hangi Ercümend mi?... Ne çabuk unuttun yahu!... Hangi Ercümend olacak? Payastaki mülâzim Ercümend... Mezun gelmiş. Bu akşam eve yemeğe getireceğim. Mükemmel bir sofra hazır Sen belki haklısın amma, bana pek candan muamele ettiği için kendimde onu aldatmağa hak görmüyorum... Onunla temas ettikçe muazzeb oluyorum. Saniha, Ercümendi salonun kuytu bir köşesine doğru götürdü. Orada boynuna sarıldı. Bu yeni üniformanla nekadar güzelsin Ercümend; dedi. Benim kahraman zabitim, sana sivil elbise hiç yaraşmıyor. Bir daha, bana sivil elbise ile hiç görünme e mi? Sivil giyindiğin vakit, aşkımızdan, Payastaki aşkımızdan bir şey eksil" miş, bir şey unutulmuş gibi geliyor bana.. Ercümend, ökçelerini birbirine yapıştırdı: Emredersiniz mimozalar kraliçesi dedi. Bir an Payastaki günleri düşünerek kucaklaştılar. Yanak yanağa durdular ve yüreklerinin çarpıntısmı dinlediler. Onları bu tatlı kucaklaşmadan kapının zili ayırdı. Sühanın sesini işittiler. O, hizmetçiye soruyordu: Misafir bey geldi mi? Al şu pa ketleri; çabuk aç, mezeleri sofraya koy. Sonra salona geldi. Ercümend, dedi, evin adresini sor madan fırlayıp gittin. Bilmem neydi o acelen... Nasıl buldun burayı? Ercümend, biraz şaşaladı; fakat kendini çabuk topladı. Adresi öğrenmeden çıktığımı tam buraya geleceğim zaman hatırladım. Bereket versin, telefon rehberine bakmak aklıma geldi. Oradan adresi buldum. Ben, bunu düşünemedim de evi bulamıyacaksın diye üzüldüm. Sofraya oturdular, yediler içtiler. Sühanın ricası üzerine Ercümend şarkılar söyledi. Sonra tiyatroya gittiler. Perde açılmadan evvel birçok erkekler, Süha nın locasına gelip Sanihaya arzı hürmet ediyorlar, kadının elini öpüyorlardı. Ercümend Sanihayı kıskanıyordu; erkeklerın onun elıni öpmesini, ona kompliman yapmasını ve bilmukabele Sanihanın da onlara iltifat etmesini, her şeyi kıskanı yordu. Saniha, bu akşam, bir omzu kapalı, bir omzu açık siyah kadife bir tuvalet giymişti. Locaya gelen erkeklerin siyah kadifenin içinde daha beyaz görünen bu güzel omza aç kurdlar gibi bakmalarına fena halde sinirleniyor, canının sıkıntısından oturduğu köşeye büzülü yordu. Saniha, bu akşam, siyah kadife tuva } leti ile hakikaten çok güzeldi. Fakat o ] nun herkesin nazarlarını mıknatıs gibi J kendine çeken güzelliği ve zarafeti, Ercümendin kıskanç ve münzevi asker n r > hunda, sadece üzüntü ve ıstırab uyandr rıyordu. Genc zabit, şimdi arasıra P a • yasta olduğu gibi, asabî ve hırçındı. Orada, bayram gecesi verilen baloda Sa j nihayı kıskanıp ağladığı gibi hırsmdan ağlamak istiyordu. Ercümend, bir türlü, bu Şişîi muhitininj komplimanlarına, flörtlerine tahammüf: Saniha, bu ziyaretçilerin çoğuna Er edemiyordu. cümendi takdim ediyor, genc zabit, kenlArkası var] 1