CUMHURİYET 24 Eylul 1936 Delilik saadettir Doktor arkadaşım anlatıyordu: «Deli kelimesi fennen hiçbir şey ifade etmez Dupin isminde bir terzi vardı. Dükkânı fakir, oturduğu yer havasiz ve güneşsizdi. Çocuklan veremli gibi renksiz, kansı gıdasızlıktan çökmüştü. Kocasına mevsim başına ancak iki kostüm ısmarlatırdı. Kadın da bu san'attan zengin olanları kin duyarak düşünürdü. Dupin sıkıntı ve yorgunluktan gündengüne çöküyordu. Adamcağız, kansız tenli, kel kafalı, zayıf, ellilik bir ihtiyardı. Endişeli bakışlannda bir tahassür okunurdu. Dupin neye hasret çekerdi? Talihinden başka bir talihe. Karısını artık sevmiyor ve ondan korkuyordu. San'atından artık birşey beklemez oldu. Sinirleri gündengüne o kadar zayıfladı ki nihayet hastaneye düştii. Dupin, fazla iş olmadığı için, elbiseleri sahiblerine bisikletle kendi götürür ve Parisin kalabahk sokaklanndan kazasız geçmek onun son derece hoşuna giderdi. Bir gün, şehir haricinde bir yere, tamir ettiği kostümü götürecekti. Mayıs sonlan idi. Öğleden sonra hava gayet açık ve tatlı idi. Dupinin işi azdı. Elbiseyi saat ikide bitirmege muvaffak oldu. Saat üçte, SaintClaudda idi. Bahçelerin güzelliğine, evlerin zenginliğine hayran olarak kendi mahallesini, yuvasmı, kansını çocuklarını unuttu. Etrafına bakınıyordu. Bir levha gördü: «Satılık veya kiralık. Buraya müracaat.» Niçin Dupin bu kapıyı çaldı? Bunu kendi bile hiçbir zaman anlıyamadı. Evi gezmiş ve teklifte bulunmazdan ewel etrafh malumat edinen ciddî bir talib gibi binbir izahat istemişti. Gidip elbiseyi sahibine teslim ettikten sonra tekrar bu eve döndü. Bana sonra: «Mıknatıs gibi beni çekiyordu» demişti. Bu sefer parmaklığm önünde durmuş ve kapıyı çalmamıştı. «Ah! İnsan bunun içinde ne mes'ud yaşar» derken o evde oturuyormuş gibi içine bir ferahlık geldi ve gözünde hayaller canlandı. Akşamm soğukluğunu duyuncıya kadar böyle tahayyüle daldı. Dupin ruhî bir hastalığa tutulmuştu. Viyanalı âlim, profesör Freud buna «tıkma» der ki, ahval ve iradenin hislerimiz üzerinde yaptığı tazyiki ifade etmek ister. Bu tazyik, bütün sinirlerin gevşemesini intaç edebilir. Gene Freud'ün gösterdiği gibi, bu aklî hastahk, hakikat tarafmdan rencide edilen hassasiyetlerin sığmdığı melce olarak tezahür eder. Dupinin tesadüfen gordüğü bu küçük ev kendisini teshir etmişti. Bu hissin hastamızda nasıl işlediğini büyük Vi yanalı âlimin bu «hastalığa sığınma» formülü gayet güzel hulâsa eder. Dupinin melekeleri, zevkleri, istekleri senelerdenberi gayet sıkı bir sansür altında bulunuyordu. Hakikî «benlik» i hayatmm kendisini kabule icbar ettiği bu sun'î «benlik» ten intikam almak istiyordu. İşte bu intikamı hakikî «benlik» hayalde alacaktı. Dupin bu evi hayalen satm almış ve içini istediği gibi döşemişti. Fakat bu işte ne kansını, ne de çocuklarını hesaba katmıştı. Niçin? Çünkü asıl bunlardan kaçıyordu. Akşam eve döndüğü vakit kansı niçin geç kaldığmı sorunca, ilk defa olarak ona sert sert cevab verdi. Makine yolda bozuldu diye yalan söyledi, fakat küçük evden hiç bahsetmedi. Sabah uyandığı vakit aklma ilk gelen o küçük ev olduğu halde gene bir şey söylemedi. Kansı dolaşıyor, çocuklan haykınyordu. Fakat Dupin hiçbir şey duymuyordu. Dünkü tahayyül tekrar başlamıştı; daha doğrusu devam ediyordu. Bir yere bir elbise götürmesi lâzımdı. Dışanya çıkmca dolaştı. Nasıl evin parmaklığmda durmuşsa, bugün de zengin bir mobilya mağazasının önünde durdu. Muhayyel evine yakışacak eşyayı seçiyordu. Aklınca bu ev ona babasından kalmıştı. Bunun gibi daha bir çok mağazaların önünde durdu ve hatta bazılanna girip pazarlık bile yaptı. Dupin, hakikî varlığın yanında inkişaf eden bu hayal içinde günlerce, haftalarca, aylarca yaşadı. Fakat bu evde yaşamğa lâyık bir kadın bulmahydı. On sekiz yaşında bir gene kızla evlendi. Ondan iki çocuğu oldu. Tabiî bütün bunlar hep hayalen... Dupinin hayalâtı gündengüne geniş liyordu. Bir gün atölyesine gelip te: Mösyö Dupin burada mı? diye soran bir müşteriye: Hayır, diye cevab verdi, Mösyö Dupin şehir haricindeki evinde. Terzi, tahayyüllerinden ilk defa olarak yüksek sesle bahsediyordu. Sesinin gürültüsü kendisini de hayrete düşürdü ve zavallı adam: «Çıldırdım! Çıldır dım!» diye haykırarak ellerile başına vurmağa başladı. 3fî î f î 3JC Bibliyoğrafya Türkiyede Şehirciliğin Tarihî Inkişafı Cumhuriyet Matbaası 1936 Fiatı yazilı değil Bundan evvel de diğer bir kitab ve silesile Osman Erginin bu mevzuların tükenmez bir membaı olan «Mecellei Umuru Belediye» sinden bahsetmiştık. Yalnız «Beldî Bilgiler» adlı diğer bir eserini de kaydi unuttuğumuz için, bu hatamızı tashih fırsatını ganimet bili yoruz. «Beledî Bilgiler» üç kısma aynlmıştır. Birincisinde beldenin teşekkülünden Belediyenin bugünkü şekline; ikincisinde Türkiye Belediyesinin teşekkülün denberi geçirdiği safhalara; üçüncü sünde de Belediyenin hakkı kazasına aid değerli malumat vardır. Osman Erginin bu yeni eserine ge lince Üniversite Iktısad ve İçtimaiyat Enstitüsü Direktörü ordinaryüs profe sör Neumark onu su sözlerle takdim ediyor: « Enstitümüzce hazırlanmış olan Komun bilgisi serbest konferanslan serisinde Bay Osman Erginin vermiş ol duğu iki kıymetli konferans sonradan kendisi tarafından çok yerinde ola rak genişletilmiştir. Şimdiki şeklile ayrı bir kitab halinde çıkarılması dü şünülmüş olan bu kıymetli yazılarm haklı bir alâka ile karşılanacağını, tktısad ve îçtimaiyat Enstitüsü kuvvetle umuyor.» Yurdu ören demir ağlar RADYO Sıvas Erzurum ve Malatya Sıvas hatlan süratle (^ Bu akşamki program J ilerliyor. Hat 940 da Erzuruma varacak İSTANBUL: 12,30 plâkla Türk muslklsl 12,50 havadis . 13,05 plâkla haiif müzik . 13,25 muhtelif plâk neşriyatı 18,30 çay saati ve dans musikLsi 19,30 konferans, doktor Salim Ahmed tarafmdan 20,30 Türk musiki heyeti tarafmdan klâsik eserler 20,30 Rifat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi 21,30 plâkla sololar 21,30 orkestra 22,30 Ajans haberleri. VİYANA: 18,30 şarkılar . 18,45 konuşma ve musl ki 19,10 san'at hayatı, fennî haberler, saat, haberler, hava raporu 20,15 şan konseri 20,45 askerî konser . 21,50 edebî ya. yın 22,20 Viyana eserleri 23,05 haber ler, hava raporu . 23,15 opera yayını: Val. kivi operasının birinci perdesi 24,20 ko nuşma 24,35 dans musikisi. BERLİN: 18,05 küçük konser 18,35 halk şarkıları 19,05 gramofonla operet yayını 20,05 spor yayını 20,20 piyano ve orkestra konseri . 20,50 günün akislerl, haberler 21,15 Berlinde eğlenceli bir gezinti 23,05 hava raporu, havadis, spor . 23,35 dans musikisi. BÜDAPEŞTE: 18,35 konser, spor 19,50 memleket ya . yını 20,05 gramofon 20,35 karışık ya yın . 21,05 opera ve operet yayını 23,05 haberler 23,35 Çingene musikisi 24,25 v mülâkatlar 24,35 gramofonla dans mu sikisi 1,10 son haberler. BÜKREŞ: 19,05 konser, konferans 20,15 konser, havadis 20,45 gramofonla şarkılar, konferans 21,30 konser 22,35 spor, haber ler 22,50 şan konseri . 23,15 orkestra konseri 23,50 fransızca ve almanca haberler24 haberler. LONDRA: 18,20 çocukların zamanı . 19,05 dans musikisi, havadis, konuşma 20,50 konser 21,25 otuz beş sene evvelki hayattan ler halar . 22,25 orkestra konseri, havadis 23,35 dans musikisi, havadis 24,45 musiki. PARİS [P. T. T.]: 18,05 gramofon 19,05 Org konseri, havadis 20,30 tıb ve spor 20,40 konser, konuşma 21,35 opera yayını: Hofmanın hikâyeleTİ. ROMA: 18,20 eğlenceli konser 19,25 yabancı dil. lerde konuşmaj) liman haberleri, gramofon, ispanyolca turizm haberleri 20,25 eğlenceli konser, fransızca haberler 20,55 Yunanlstan İçin yayın, havadis, konuşma 21,45 facia, istirahat esnasında mizah ve edebiyat, en sonra havadis. Sıvas • Malatya hattında ray ferfiyatüe uğraşanlar îşte bu nevmidî sahnesinden sonra Dupini bana getirdiler. Teşhisi hemen koydum. Hasta birkaç hafta sonra normal vaziyete gelerek kliniğimi terketti. Bir zamanlar muhayyel evi için eşya seçtiği mağazalarm camekânlanna bakıyor ve bu temaşa onun kalbini melânkoliden sıkıyor, burkuyor, adamcağızı bağırtacak raddeye getiriyordu. Fakat onu bu tatlı hulyalanndan kim ayırmış, kim ona cennetin kapılarmı ebediyyen kapamıştı; doktor Courrioles değil mi? Bu kin gündengüne Dupinde bir fikri sabit halini alarak intikam şekline girdi. Cünün bi rinde yeni bir konsültasyon bahanesile muayenehaneme geldi. Yalnız kalır kalmaz bana tabanca çekti. Hem de çekmesile beraber ateş etmesi de bir oldu. He yecandan eli titriyordu. Kurşunu isabet ettiremedi. Üzerine atılarak tabancasını elinden aldım. Sekiz gün sonra Dupin Parisi terkediyordu. Ailesile beraber taşraya, doğ duğu memlekete gidecek ve yerleşcekti. Utanma ve vicdan azabı onu ezmişti. Bana gözyaşlarile ıslattığı bir mektub göndererek af diliyor ve kendisini polise ihbar etmediğimden dolayı da teşekkür diyordu. Fakat onu o güzel hayallerinden mahrum ettiğim için benim kendisinden af dilemem daha doğru değil miydi?» Fransızcadan: F. VARAL Fransızca dersleri Malatya (Hususî) Doğu ve orta A bitmiş olacaktır. İnşaat Kangal îlçesine nadoluda çok mühim iki hat olan Sı kadar gelmiştir. vas Erzurum ve Malatya Sıvas hatSıvas Erzurum hattı, geçtiği mın larında büyük bir gayretle çalışılmak takaların çok şiddetli soğuk iklimi iti tadır. Her iki hat münakasa ile dört barile temin ettiği birioik emin muvagruptan müteşekkil bir inşaat şirketine sala noktasmdan başka ayni zamanda ihale edilmiştir. güzergâhın arzettiği dikkate değer ve Malatya Sıvas iltisakı hattının ya pek ehemmiyetli anzalar itibarile de pılmasına 933 yılında başlanmıştır. Hat tetkike değer hususiyetleri ihtiva et tın uzunluğu 140 kilometro olup Sıvas mektedir. 1933 yılında yapılmasına başErzurum hattının 112 nci kilometro lanılan bu hattın uzunluğu 553 kilo sundaki Çetinkaya durağile Fevzipaşa metrodur. Sıvastan itibaren 112 kilo Diyarbekir hattı üzerinde bulunan Mametro dahilindeki inşaata devam edil latya durağını birleştirmektedir. Bu mektedir. Mevcud programa göre hat hattın bütün malzemesile beraber umu940 yılında Erzuruma kadar tamamen mî masrafı 9 milyon liradır ki kilometro ikmal edilmiş olacaktır. Ray ferşiyatı vasatî masrafı 65 bin lira tutmaktadır. Bu sitayişkâr sözlerle takdim edilen Üzerinde Hekimhan ve Kangal gibi il 937 de Divrik ve Ilıcaya varmış bulunaeserin birinci kısrm şehircilikte ferdi çe merkezleri bulunan hat 937 yılında caktır. yet sistemi, ikinci kısrm Türkiye azlık larının idare tarzı: Patrikhane imtiyazları, üçüncü kısmı da şehircilikte ce miyet sistemi umumî başlıklan altında bu mevzuların tetkik ve tahlilidir. İçinde geçen meseleler ve adlar için gibi iki büyük ve sevimli artistin büyük bir aşkın safiyet ve iki endeks te kitabdan istifadeyi çok ibtişamını canlandırdıklan kolaylaştırmaktadır. Profesör Neumark bu eserin alâka ile karşılanacağını umduğunu söylerken pek hakhdır. Bunu ispat için bu kon keransların ayni zamanda <Siyasal Bilgiler» mecmuasmda da tefrika edildi ğini ilâve etmek kifayet eder. Şaheseri başhyor. Bu film; «YANIK KALBLER ve «AŞK HÜZÜNLERi» Belediyecilik, Cumhuriyet devrinde filimlerindeki şefkat ve ihtiras doln tatlı saatlerini hatırlatan ve hatta his, ilkönce bir meslek dersi olarak tstan heyeean ve hareket itibarile onları unutturan bir saheserdir. bul Polis mektebine girmiş ve ayni sene idare hukuku dersinde gösterilmek Nurenberg kongresi Fransadaki bllyllk maçlar vesaire... üzere Mülkiye mektebinde bir mevki almıştı. 1936 Üniversite kürsüsünde Yerlerinizi evvelden aldınnız. Telefen : 40868 varlığını gÖstermis olması itibarile mev zu birçoklarımız için yenidir. Ve gene birçoklarımız için bu değerli eserden büyük istifadeler kabildir. Bu akşam M E L E K sinemasında M GARY COOPER ve ANN HARDÎNG KIRIK RÜYA ( Peter ibetson ) NÖBETÇİ ECZANELER Bu gece nöbetçi olan eczaneler funlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Etem Pertev), Alemdarda (Esref Neş'et), Bakırloöyde Hilâl), Beyazıdda (Belkis), Eminönünde ıSalih Necati), Fenerde (Emilyadi), Karagümrukte (Su * ad), Küçükpazarda (Hasan Hulusi), Sa matyada (Teofilos), Şehremininde (A, Hamdi), Şehzadebaşında (Asaf). Beyoğlu cihetindekiler: Oalatada (İsmet), Hasköyde (Barbut), Kasımpagada (Vasıf), Merkez nahiyede (Kanzuk), (Parunakyan), (İtimad), Şişli. de (Necdet), Taksimde (Taksim). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Şlnasi), Heybelide (Ta . naş), Kadıköy, Pazaryolunda (Rifat Jtuhtar), Modada (Alâeddin), Üsküdar, Çarşıboyunda (İttthad). Paramounf jurnalde: Holanda Prensesi Jullana'nın nlşan meraslmi Kış mevsimi, çalışma mevsimidir. Hele lisan dersleri için en müsaid za Izmir Vilayeti beş yıllık bir man şüphesiz ki kıştır. Hayatta ve her program yapıyor meslekte ilk şart olan lisam ihmal et îzmir (Hususî) Valimiz Fazlı Gümemek icab eder. Pratik bir usul sahi leç, Vilâyetin muhtelif işleri hakkmda bi bir Fransız bayanı müsaid şertlarla bana şunları söyledi: ders vermektedir. Gazetede «A> rümu< Vilâyetimizde köy kalkınma ha zuna yazılmalıdır. reketleri çok açılmıştı. Köylerin zaten dar olan bütçe vaziyetlerini düzeltmek OSMANLI BANKA8I lâzımdı. Onun için beş yıllık yeni bir ILAN köy kalkınma programı hazırlıyoruz. Osmanlı Bankası gişeleri birinciteş Vilâyetimizde maarif ihtiyacı yüzde 80 rinin 1 inci perşembe güntinden itiba tatmin edilmiştir. Bu nisbet, Avrupa ren yeni bir iş'ara kadar, aşağıda ya nın en medenî şehirlerindeki nisbettir. zıh saatlerde açık bulunacaktır: Şimdi, yeni mekteb inşasından ziyade 1 GALATA MERKEZt İLE YE yaptırılmış mekteblere, bütçemizin müsaadesi nisbetinde muallim bulmakla NÎCAMİ ŞUBESt: Adi günlerde: Saat 10 dan 16 ya kadar meşgulüz. Mekteb yapmakla beraber muallim ihtiyacını da düşünmek başta Cumartesi günleti: » 10 dan 12 ye » gelir. 2 BEYOĞLU ŞUBESt: Vilâyette umumî olarak mahsul beAdi günlerde: Saat 10 dan 12% a kadar reketlidir. Halkın sıkıntısı yoktur ve »14 ten 16 ya » çok iyi çalışılmaktadır.» Cumartesi giinleri: » 10 dan 12 ye » Valimiz, Bergama, Dikili ve Foça havalisinde bazı tetkikler yapmıştır. Bu Lisan dersleri Beşiktaş Halkevinden: Yaz münasebeüle tetkik, Bulgaristan ve Romanyadan gemuvakkaten tatil edllmiş olan ingilizce ve lecek 900 aile muhacirden bir kısmının fransızca lisan derslerine 1/10/936 tarüün. Aliağa çiftliğinde iskânı meselesile alâden itibaren tekrar başlanacaktır. Gerek kadardır. Hazırhklar bitmiş gibidir. Dieski öğrenicilerin, gerek yeniden kaydedil ğer kısmı, Kemalpaşa, Torbalı ve Çeşmek istiyenlerin hergün sabahtan akşama me havalisine yerleştirilecektir. kadar Halkevi işyarüğına müracaatleri. ladığını biliyorum. Amma ba$ımı çevirdim, bir şeyler göremedim. Herkes yüzünü korumak için dirsegini suratına dayamışb.. Sağ tarafında kimler vardı? Görsem tannnam amma herhalde hastabakıcı, yahud doktorlardı. Kutsi: Allah kahretsin, dedi. Zaten şu koca bina içinde ya hasta, ya hastabakıcı, ya doktor var, sekiz de hademe, ahçı, uşak... Dedikten sonra etrafındakileri teker teker isticvab etti. Hepsi silâh sesile şaşırdığını, ne yapacağını bilemiyerek ya başını eğdiğini, yahud, ellerile yiizünü kapadığını söylüyordu. Kutsi kendi kendine: Hayret, dedL Herifin silâh atmadan beş on dakika evvel içeri girerek mevzi alacağım muhakkak addediyor • dum. Ben tannnam; fakat Dürdanenin boyunu ve kalıbını görünce tanıyacağını muhakkak sanıyordum. Onun için heyecan ve zâfına rağmen gozünü kapıdan ayırmıyan bu hasta kadını gözümden ayırmadım. Dostu kapıdan girbce hatta ona benzetse ve aldansa bile muhakkak titriyecek, sararacaktı. öyle bir şey A Bu™ S ü M E R S i N E M A S I k,. MONTEKARLO KRALI RONALD COLMAN ve JOAN BENNET Kumarın hükümran oldugu mnhtelif Avrupa merkezlerinde gezdirecek canh ve heyecanlı bir maceravı t u v i r etmektedir. 1936 1937 sln«ma mevslmlnl Baş rollerde : gayet sevimli ve eğlendirici komedisi ile açıyor. Teçekkür Sevgili validemiz Eda Sandalcının vefatı münasebetile cenazesine gelen, mektub ve telgrafla beyani taziyet ederek kederimizi paylaşan zevata gazeteniz vasıtasile teşekkürlerimizi sunarız. EVLÂDLARI Kevser Cezmi Kutsay, Münire Finız Suntekin, Kudret Sandalcı, Galib Sandalca İlâveten: FOX JURNAL. Fiatlarda mühim tenzilât Yarın akşam | P E K Sinemasında Mevsimin birinci Fransız süperfilmi ... 1936 Fransız sinemacıhgının şaheseri ... büyük ve ihtiraslı bir eser . M VOLGA MAHKÛMLARI Yaratanlar : PİERRE BLANCHAR CHARLES VANEL VERA KORENE DÜNKÜ RUSYA HAYATINA AID DRAMATIK VE MÜESSİR BİR SAFHA olmadı. Eh, nasıl oldu bu iş? Pencereler kapalı, silâh ta patladı. Demek herif muhakkak içeri girdi. Şimdi lâzım olan... Bu sırada hastane müdürii Nurullah Bey yanına gelmişti. Ona: Şimdi bize lâzım olan haydudu kaçırmamaktır, dedi. Nurullah Bey yan alaycı: Eğer kaçmadise! diye cevab verdi. Kutsi bu cihetten son derece emkıdi: Ben size silâhm patlıyacağını söylemiştim. Buna mâni olmak mümkün değildi. Çünkü ben binanızdan içeriye yanm saat evvel girdim. Bu koskoca binada vaktile giren yabancıyı bulmak kolay değil. Amma arbk bu kuşun kaçmamasını temin etmek mümkündür. îlk iş kurşunun hangi istikametten atıldığını tayin ermektir. Evvelâ başını tavan» kaldırdı. Dökülen sıvalann yerine baktı: Bu bir kurşunun yeri... îki kurşundan biri benim, yüzümdeki sargılardan dışarı kalan gözlerimi bir iki dakika iptale memur edilmiş. Tavandaki şu küçük yaradan kurşunun ne taraftan atıldığını bulmak kolay değil. Dürdaneyi yaralıyan kurşun madem ki sağ tarafına isabet etmiş ve oradan yastığa saplan mış. Bu iki nokta arasına bir çizgi çekelim ve bu çizgiyi temdid edelim. Söylediği ameliyeyi zihnen yapan Kutsi elile mevhum hattı uzatarak yüriidü, büyük kapınin yanında durdu: Silâh buradan abldı! dedi. Sonra ardına kadar açık olan kapıyı çekti ve yerden bir şey aldı: Bu da sözümün delili! Kutsinin elindeki bo; bir silâhtı. Evirdi, çevirdi: Haydud mükemmel nişancı; dedi. Isabetten emin olduğu için silâhında yalnız iki kurşun taşıyor. Hem tasamıfa riayet etmek, hem de fazla yük taşımamak için iki kurşunla bu işe girişmekte tereddüd etmemiş!... Bu sırada asistan Niyazi yanma gelmişti. Onu dikkatle dinliyordu. Demek yere düşen cisim bu imiş!... Deyince Kutsi başını çevirdi. Niyaziyi gördü: Sesini mi duydunuz doktor bey?.. Diye sordu. Evet; iki silâh sesinden sonra sert bir cismin yere düştüğünü işittim. Silâh patladığı zaman doktor Şinasi, hastabakıcı Rana ve ben şurada kapıdan bir iki HALK OPERETi Taksim Bahçesinin kapalı kısmında H A L K OPERETİ W/// Bu akşam W 21,45 te / TARLA KUŞU Ayrıca: Elektrikli kuklalar metro ötede duruyor ve konuşuyorduk. Hatta doktor saati hesablıyordu. «On dakika, yedi dakika, beş dakika kaldı» diyor; nihayet bir dakika kaldığını haber veriyordu. İşte onun bir dakika demesile silâhın patlaması bir oldu. Diyebilirim ki silâh bizim yanıbaşımızdan, kulağımızın dibinden atıldı. Arkasından yere sert bir cisim düştü. Başmızı çevirdiğiniz zaman kimseyi görmediniz mi? Biraz ötede hademe Mustafa vardı. Karşımızda Emine Hanım, tanımadığım iki sivil... Bir de galiba doktor Nurullah Bey vardı. Başka kimse hatırlamıyorum. Zaten, dedim ya, silâh bize o kadar yakın atıldı ki biz bir iki dakika yüzümüzü kapayıp eğilmeye mecbur olduk. Gayriihtiyarî ye gayrişuurî bir nef» si müdafaa hali... Evet, evet... Doğru.., Nöbetçi doktor Dürdanenin pansı • manını bitirmişti. Fakat kadın hâlâ kendisine gelemiyordu. Büyük bir ıstırabı olmamak lâzım geldiği halde inleyip duruyordu. Kutsi iskarpinlerini iliklemek için elindeki silâhı yatağın üstüne bıraktı. îki dakika sonra tekrar almak istediği zaman: lArkası var} Pendikteki beyaz ev Zabıfa romanımıı: 34 Tam kurşun atılacağı sırada benim yüzüme, gözlerime toz toprak nereden geldi? Az kaldı, tozlar içinde bunalacaktım; hiçbir şey göremedim. Hastane müdürii Nurullah, beyaz gömleğile yüzünün rengi birleşmiş bir halde Kutsinin arkasmda duruyordu. Ona biraz da alaylı bir tavırla: Tavandan olacak üstad! dedi. Tam kurşun sıkılacağı sırada kayıbdan bir el sizin başmıza tesadüf eden tavanda sıvayı sökmüş!.. Kutsi hayretle başını kaldırdı. Hakikaten tavandan bir el büyüklüğünde sıva sökülmüştü. Yorganın üstüne baktı, toz içindeydi. Kutsi kendi kendisile alay ederek: Muvaffakiyetimiz pek parlak oldu! dedi. Ve birden bu odanın içindekileri ayn rı ayrı gözden geçirmeye çalışarak yanmdaki iki memura: Hiçbir işe yaramadınız. Silâh sesinden sonra odaya hem girenler, Kem de çıkanlar oldu. Gözlerimin tozunu silerken hepsini farkettim. Fakat kunler girdi, kimler çıktı? O belli değil... Memurlardan biri ümidsiz bir halde: Herhalde katil kaçh.. Kaçtı mı? Pek acele karar veriyorsun dostum! Yanlarına bir üçüncü memur gelince Kutsi: Hiçbiriniz, bir şeyler görmediniz mi? Hiç olmazsa silâhın hangi istikametten atıldığını... Içlerinden birisi: Herkes o kadar tetikte idi ki tam saat sekize gelince bir iskemle devrilseydi gene ortalık kanşacaktı. Hele silâh patlayınca, odada ne kadar adam varsa kıyameti kopardılar. O patırtıda silâhın ne taraftan patladığını farketmek kolay mı? Başka birisi: Silâhm sag kulagımm dibinde pat