CUMHURİYET 22 Eylul 1936 Küçük hikfiye Geçmiş günler! Cahid Uçuk Bibliyoğrafya İklimler Beşiktaş Dikîş Yurdu sergisî RADYO (^ Bu aksamki program J Erkek tıraş olup yatak odasına dön • Hiç değil! Aksiliğim olsaydı, bü Kültür Serisinin yirmi üçüncü sayıs\ ISTANBUL: düğü vakit, kansı karyola içimle otur tün gece uykusuzluktan sonra akşama 1936 Fiatı 100 kuruş 12,30 plâMa Türk musikisi 12,50 hava* mus, esniyordu. Kocasmı tıraş olmuş, ve kadar yatardım. Seninle kırlara çıkar dis 13.05 plâkla hafif müzik . 13,25 muh. yan giyinmiş görünce, isteksiz isteksiz mıydım! Andre Moruvanın bu cazib romanın telif plâk neşriyatı 18,30 çay saati, dans musikisi 19,30 monolog, Pışkin Teyze tasordu: Erkek, bir otomobil çevirmişti. Birer Haydar Rifat tercüme etmiş, 1932 de rafından . 20,00 Rıfat ve arkadagları tara, köşesine oturdular. Araba hareket etti. bastırmıştı. Bugünkü tab'mın üstün Bu ne erkencilik? fmdan Türk musikisi 20,30 Vedia RızaErkek, ayna karşısmda kır saçlanm Serin sabah rüzgân, açık pencerelerden deki: «İkinci basılış, üçüncü bin» kaynın istirakıle Turk musikisi 21,00 plâkla bütün kuvvetile doluyordu. Erkek, aksır di birçok kitab dostlarını sevindirecek sololar 21,30 studyo orkestrası . 22,30 A» dikkatle tanyordu: jans havadısi. Bahara benziyen bu güzel pazar dı. Kadın, pardesüsünün yakasını örter mahiyettedir. VİYANA: Bunlann başında gelenlerden biri osabahmda, tıpkı gencliğimizde olduğu ken kahkahalarla gülüyordu: 17,10 eğlenceli konser, konuşma . 18,35 lan S. Gezgin bakınız ne diyor: Gene erkek kıra gidiyor! gibi kırlara çıkmak, gezmek, yürümck ispiyano konserı, konuşmalar 20,05 saat, < İlk günlerde ahcüar seyrekti haberler, hava raporu, konu^malar 21,05 Neşelendin! tiyorum! Belki duyulmamış, belki duyurmak musiki. 22,40 haftanın makalesi 23,05 ha Kır havası tesir ediyor!.. Kadın, esniyordu: uğrunda fedakârhğa katlanılmamıştı berler, hava raporu 23,15 viyolonsel kon* Otomobil, iki yanından mavi gri tram Bizde yurd için verimli meseleler da Güzel, iyi günlerdi onlar; fakat bir seri 23,55 konuşma 24,10 dans musikisi, BERLIN: vaylar işliyen, güneşli asfaltte yürüyen ha hep birden kavranmıyor. Başkasıdaha geriye dönüp bize gelmiyecek! 18,35 Alman san'atı 19,05 Münlhten Kadın ve kızlarımızm son senelerde erkek gömlek, pijama ve robdöşam insanların arasından rüzgâr gibi kayarak nm başlaması gönüllerde kıskanc rüzErkek, omuzlarmı silkcrek giildü: ev işlerine fazla ehemmiyet vermeleri brlan, kadın rob ve tuvaletlerile man naklen eğlenceli konser . 20,05 spor konuşgârlar bile estirdiği oluyor. Yatakta oturup, tembel tembel es uçuyordu. maları . 20,20 ev musikisi 20,50 günün Bugün Andre Moruvanın <îklimler»i memleketimizin her tarafında biçki ve to ve tayyörler, çocuk ve kadın şap akisleri, haberler 21,15 edebî yayın (muErkek, şoföre seslendi. Otomobil durniyeceğine kalk, yüzünü yıka, taran, giikinci basıhşa erdi. Yarın daha ağor dikiş yurdlarının çoğahnasından anla kaları, saksı ve tuvalet çiçekleri, kor sikili) 22,05 eğlenceli musiki . 23,05 hayin, sonra konuşuruz. Tabiatin insana muştu. Yavaş sesle kansına sordu: şılmaktadır. salar ve boya ile tezyinat işleri var berler, hava raporu, spor . 23,20 Münihten taze kuvvetler, yaşamak istekleri verdi Bostancıdan trene binelim ister mi" başlı fikir eserlerinin de tabılan ço Bu gibi yurdlardan çıkan kadınla dır. Hepsi pek ince bir zevkin mahsulü naklen spor 23^5 eğlenceli konser ve ğalacak. Ümidli olmak ta bir türlü göhalle musikisi. gini unutuyor musun? sin? rımız dikiş ve biçkiye aid işlerind ken olarak göze çarpan bu eserler karşı nül zenginliğidir.» BUDAFEŞTE: Kadın, başını iğerek gülümsedi: Inandırmak istiyen bir sesle söylüyor 18,35 koro konseri, konferans 19,50 ÇinS. Gezgine müjdeliyelim. Daha bir dileri yapmak suretile aile bütçelerine sında Türk kadınlığının yüksek kabi Olur. ve ken<li söylediklerine kendi de inanıyor çok ağırbaşlı fikir eserlerinin de ta faydalı olduklan gibi, bunlann içinde liyetine hayran olmamak kabil değil gene orkestrası . 20,45 piyes 22,45 haberBeş on dakika sonra, köşkler, bahçeler bıları ikiye, hatta üçe vardı. Sadreddin hayata atılarak mükemmel terzi ve dir. Gerek talebelerin yetişthihnesi ler, spor 23,05 gramofon 24,05 cazband gibiydi. Kadın, karyoladan inerek, ter liklerini giydi. Banyo odasına girdi. arasından geçen trende idiler. Pencere Celâlin «PedagojU adh kitabı daha ge ve şapkacı olarak çalışanlar ve mem ve gerekse serginin tanzim ve tezyini takımı 1,10 son haberler. BUKREŞ: ler gene açıktı. Parlak güneşle kamaşan çenlerde üçüncü defa olarak basıldı. leketin her tarafında biçki ve dikiş hususunda Yurd direktör ve biçki muBiraz sonra dönünce kocası giildü: 19,05 gramofon, konferans 20,25 Viya* Yüzünde, dün geceden kalan bo deniz gözlermi alıyor, kır, deniz kokula Kabınm üstünde de yazıh. Başka bir yurdları açarak yurda yeniden san'at allimi Şükrü Canalla dikiş ve şapka na musikisi, konferans 21 şan konseri, nsvi de olsa mükerrer tabı olduğu ya kâr yetiştirenler de vardır. öğretmeni Ferihan Ziya Canal ve na konferans 21,35 senfonik konser 22,35 yalar, hâlâ duruyor. Onlan çıkaran bir rile dolu rüzgâr yüzlerine çarpıyordu. Bu sahada kıymetli hizmetleri gö kış öğretmeni Hayriyeyi takdir ve teb haberler 22,50 konserin devamı 23,25 Kadın, gb'zlerini kısmış, denize dalmış zıh olmıyan daha birçok eserler bili ilâcm vardır. Yüzünü sil, temizle ve hegramofonla konser . 23,50 fransızca ve yoruz ki her tab'ı beş binden aşağı ol rülen Beşiktaş Dikiş Yurdu da 14 se rik ederiz. Bu sene mektebden mezun almanca haberler 24 rumence haberler, men giyin! Kahvaltıyı bir kır kahvesinde ü: mamak üzere yirminci tab'ını idrak ne evvel tesis edilmiş ve bugüne ka olan talebeler şunlardır: LONDRA: Ne güzel günlermiş! Çabuk geçti. yapanz. dar memleket irfan hayaüna yedi yüetmiştir. 17,50 eğlenceli musiki 18,20 çocuklann Neriman, Nimet, Münire, Şekure, Kadın, oda içinde zorla dolaşıyor gî Deniz, o zaman da bu kadar parlak, teYalnız konulan teşhis pek doğru. zü mütecaviz san'at sahibi vatandaş Müfide, Hamide, Ayşe, Nazike, Pana zamanı 19,05 konser 20,35 cazband takımı, konuşma . 21,20 şarkılar 21,50 açık biydi. Yüzünün geceden kalan boyalan mizdi. Tarlalar, bahçeler, bostanlar gene Bizde ttmumiyetle baalan kitabları yetiştirmiştir. Mektebden bu sene menı sildi, hafifçe pudralandı, dudaklanna vardı ve yemyeşildi. Tabiat eskisi gibi, «duyurmak uğrunda» fedakârlık ya zun olan kızlarımız tarafından vücude yoti, Melâhat, Sabiha, Zühal, Malike hava konseri . 22,40 eğlenceli konser, hai Kadriye, Atiye, Sıdıka, Sevim, Mü vadis 23,35 dans musikisi, havadis. belirsiz bir ruj sürerek, kocasma döndü: yalnız biz değiştik. pılmamaktadır. Ticaret âlemi mah sat getirilen bu sergide beş yüz parçadan PARİS [P. T. T.]: Erkek, dargın dargın karısına baktı: mak için müşterinin ayağına kadar gö fazla pek kıymetli ve nadide işleme zeyyen. Işte, hpkı gencliğimde olduğu gi18,05 orkestra konseri, gramofon, konuşMezun kızlanmızı da tebrik eder ve ma 19,05 orkestra konseri, havadis . 19,40 Her dakika, o günleri hatırlatma türürken biz basılan bi, belirsiz bir makiyaj yapbm. eserlerin i ler, hesab, Rumen, Çekoslovak işleri orkestra konseri, konuşma 21,20 dinle» Donuk kahkahalarla gülüyor ve koca san, bugünün güzelliğine kendhni kaptr simlerini müşterilerin kulağına bile bluz ve çay takımları, güzel dikilmiş hayatta muvaffakiyetler dileriz. yicilerin zamanı 21,30 pratik nasihatleErabilirdim, elimde bir kuvvet olsaydı, aksettiremiyoruz. Hatta bu mevzula sma bakıyordu: 21,35 opera yayını . 23,35 havadis. Ne tuhaf degfl mi? Bu tuvaletle gencliğimizin bizi bırakmasma izin ver alâkadarlanmız içinden: «Kitabcıları ROMA: Doktor Muzaffer Şevki Mes'ud bir evlenme mız, kitablanm okutmak için reklâm 18,20 toonser 19,25 yabancı dillerde ko. tamamile on sekiz yjışmda gibiyhn değil mezdim. Moskova, Leningrad ve Odesadaki Oksford Üniversitesinden mezun, zaruretine katlanmak lüzumunu his nuşmalar 20,05 eğlenceli musiki, ingilizTren, ray eklerinde tempo tutarak, mi? tıb Enstitü ve hastanelerinde tetkikat Gazi Terbiye Enstitüsü ingilizce mu setmiyorlar. Vitrinlere konan bir ki ce turizm haberleri 20,35 eğlenceli musl. Erkek, masa üzerinde duran gözlüğü rüzgân ikiye bölerek koşuyordu. tabın satılması için başka külfete gi ta bulunan dahiliye mütehassısı dok allimi Bayan Hadiye Ertürkanla An ki, fransızca haberler 20,55 Yunanistan Sonu denizde biten ağaclıklı yolda rişmiyorlar. Yeni çıkan kitablar sü tor Muzaffer Şevki muallimler heye nü alarak, camlannı sildi, gözlerine takakara Erkek lisesi riyaziye muallimi için yayın . 21,10 havadis, konuşma 21,45 yürüyecek miyiz? rak kansına baktı: tununda yalnız adı ve fiatı yazıh bir tile birlikte dün Odesadan şehrimize Faik Sayronun evlenme merasimleri komedi 23,20 dans musikisi, Lstirahat es. nasında haberler. Eğer canın istiyorsa evet... , kitabın, kitab meraklılannı tatmin et avdet etmiştir. On sekiz yaşında degilsin amma, 19/9/936 cumartesi akşamı Parkotelde Trenden inmce, ilerideki kahvede te miyeceğini herkesten iyi bilenlerde bu makiyajla herhalde geceki halinden yapıhıuş ve sabaha kadar samimî ve Nişan neke masanın üzerine kâğıd sererek pey niz.» dedikten sonra: «Türk kitabla daha güzel ve daha alımlısın... çok neş'eli bir şekilde devam etmiştir. Cide Mutasarrıfı merhum Ahmed Kadın, şık bir sabah elbisesî giymiş nir ekmek yediler, çay içtiler. Sonra a rmdan bahsedilmemesine sebeb neş Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar, Bu toplantıda birçok güzide zevatla dır: tî. Gene kocasma yaklaştı. Korsayla ğaclıklı yoldan denize doğru yürüdüler. riyatm gönderilmemesi olduğunu> ö Kâmilin torunu ve doktor Saimin kızı ne sürenlere hatırlatmak isteriz ki ki Semahat Gülgunla Seyrisefain Ens beraber sayın Kültür Bakanımız SafIstanbul cihetindekiler: sütyenin sıkıp taşırchğı mjdesini göster Erkek, ıslıkla eski bir şarkıyı söylüyor Atasarayda (Şeref), Alemdarda (Abdültablann reklâmı yapılmak üzere gön pektörlüğündem mütekaid Hüsnünün fet Ankan da*hazır bulunmuş ve topdu, kadın, kocasınra koluna girerek, yadi: kadlr), Bakırköyde (Merkez), Beyazıdda derilmemesi biraz da o reklâmın inti oğlu değerli mimarlarımızdan Âdil lantıya şeref vermiştir. (Asador Vahram), Eminönünde (A. Minasvaş sesle anlanyordu: Ya, buna ne dersin? şar sahasını dar bulmaktan da ileri ge Denktaşm nişan töreni Parkotel sa yan), Fenerde (Hüsameddin) Karagüm Gene evlilere saadetler dileriz... Buraya gelince denize girerdik. Ve lebilir. Bugün her münevver için ki Erkek, bakmak, birşey söylemek isterukte (Kemal), Kuçukpazarda CNecati),Saonlarında iki taraf akraba ve ehibbamatya, Kocamustafapaşada (Rıdvan), Şeh, miyor, kadın, çabuk çabuk sıralıyordu: kimse bizi görmesin diye açıhrdık, sonra tab propagandası yapmak bir borc smın huzurlarile icra edilmiştir. Kenremlninde (A. Hamdi), Şehzadebasında Üsküdar H A L E Sineması On sekiz yaşımda iken, gene böyle trenyolundaki çamlıkh tepecikte oturur dur. Bu sebebden kitab bize gelmiyor dilerini tebrik eder ve saadetler dile (Haitt). korsa giyer, ve sütyen kullanırdun, midem duk, trenler geçerken herkesi kıskandır sa, başlangıcda olsun, biz kitaba gide iz. SEVEN KADIN Beyoğlu cihetindekiler: mak için öpüşerek ve kahkahalarla gü lim. Onun reklâmını yapahm. Sonra elbisemden bile görünürdü değil mi? Galatada (Hüseyin Hüsnü), Hasköyda o koşa koşa bize gelir. Ümidli olmak Yaşına göre zarif ve güzel kadın lerdik hatırlıyor musun? (Barbut), Kasımpaşada (Vasıf), Merkez Unutulmıyan .... bir gönül zenginliğidir. Gönül bu üminahiyede (Della Suda), Şişlide (Nargile • Evet, bugünkü gibi hatınmda... sın kancığım. Bu güzel sonbahar saba Unutulmıyacak bir flllnı... din tahakkukuna iman ederse neler ciyan), Taksimde (Limonciyan). Deniz kıyısına gelmişlerdi. Parlak, hında kıra gitmek, gencliğimizde olduğu olmaz. Uskudar, Kadıkoy ve Adalardakller: gibi gezmek istedhn diye bumumdan ge kıpırtısız sulara dalgm dalgm bakıyorlarBüyükadada (Merkez), Heybelide (Yu Bu yazı nasıl başladı, nasıl bitti. suf), Kadıtaoy, Muvakkithanede (Saadet), dı. tirme... Kadıköy, Soğüdlüçeşmede (Osman Hulu • lstersen çamlıkh tepeye gidelim? «İklimler» den bahis bile edemedik. Kadın, şık bir fötr şapka, sonbahar Oynıyanlar: si), Üsküdar, İskelebaşmda (Merkez). Fakat eserin satılması okunması de Erkek, gülümsedi: için yaptırdığı pardesüyü giymiş, sabah Plerre Blanchar Vera Korene Charles Vanel mektir. Bu tab'ının da birçok okuyucu Gidelim... jtezintilerinde kullanılabilecek, birkaç Müessif bir ölüm bulacağından eminiz. Sesinde son ümidlerin titreyîşi vardı. parça nefis pırlanta takmışu: Elli seneye yakın Galatasaray lisesi Benün onlara baknğım gibi... Yürüdüler. Tepeye çıkan hafif yokuşu Ben hazmm. ijyen muallimliğinde ve Amelî Hayat Tren, birçok yolcu bıraktıktan sonra tırmanırlarken, ikisi de yorulmuş, kuv Öyleyse çıkalım. 24 eylul perşembc akşamı mekteblerinde öğretmenlik eden dok gitmişb'. Denize giden ağaclıklı yoldan vetli soluklar alıyorlardı. Yemek salonunun önünden geçerler ;or miralayhğından mütekaid Bay RiRONALD COLMAN ve JOAN BENNET Buraya, bir dakikada koşarak ç r kahkahalar duyuluyor, gene çiftler o ken hizmetçiler şaşırmışlardı: fat ölmüştür. Cenazesi Beşiktaşta Kâtarafından bir sureti fevkalâdede yarablan yana doğru koşarak gidiyorlardı. Efendim kahvaltı etmiyecek mîsi iardık. ğıdhane yokuşunda 7 numarah hane Kadın, asık bir yüzle kocasına dön Öyle... niz? sinden bugün saat 11 de kaldınlarak Çamlann gölgesi sermdi. Rüzgâr u dü: Beşiktaş camisinde namazı kılmdıktan Erkek, cevab vermeden geçti. Kadın Fransızca sözlü zengin filim ile yeni sinema mevsimini açıyor! Yoruldum. Eve dönelim. sonra Yahyaefendi dergâhı kabrista ğulduyordu. Erkek, omzuna attığı pardealaylı alaylı gülüyordu: nına defnedilecektir. Kendisini tanıyan Trende bir saat önce geçtiklerî yol Kırlara gidiyoruz. Kahvaltıyı ora süyü giydi. arkadaşlan ve yetiştirdiği binlerce ta Pardesünü yere sererdik, üzerine ara bakarlarken, kadın söylüyordu: da edeceğiz. Havanın nekadar güzel ollebesi bu büyük öğretmenin son va • Rica ederim, beni kendi yaşımın otururduk. duğunu görmüyor musunuz? zifesini ifaya davet olunmaktadrr. rüyalanndan uyandırma. Bizi bırakıp giSokaga çıktıklan vakit erkek, geniş bir Bir tren geçîyordu. Kompartimanla den bir vefasızın ardından koşmak, çok soluk aldı: HALK OPERETi Taksim Bahçe Bir otomobile atlayıp Pendiğe gi nn açık pencerelerinde, ışıklı gözler, gü boş birşey... Bu sabah, gencliğimizde olsinin kapalı len taze yüzler vardı. Son baharm belki duğu gibi gezelim diye, bana o günleri delim. kısmında Mademki otomobille gidecektik, de son güzel pazannda, güneşten, top hahrlatmasaydm, ve bugünkü gezintiyi, HALK raktan, yeşilliklerden, sulardan pay al yaşımıza göre yapmağa kalksaydık, gi niçin kendi otomobilimizle değil? Fransızca sözlü, aşk, macera ve hareket dolu halihaor parlak vakayii OPERETt Değişiklik olur. Gencken otomobi mağa gidiyorlardı. Tren istasyonda du den günleri düşünmiyecek, ve üzülmiyemusavver bir fîlm , Bu akşcan racaku, yavaşlamıştı. Pencerelerdeki cektim... limiz yoktu. önümüzdeki perşeme akşamından Itibaren Erkek, yorgun ve kmk; îçînî çektî: 21,45 te Evet her zaman köşebaşında bulu gene kızlar, çamlıkta duran bu olgun ve Evet kancığım hakkm var... çok şık kadını imrenerek süzüyoılardı. şur, ve yürüyerek gezerdik... TARLA KUŞU CAHİD UÇUK Sana nasıl bakıyorlar! Bugün senin aksiliğin üzerinde. Ayrıca: Elektrikli kuklalar NÖBETÇİ ECZANELER YOLGA MAHKÛMLARI SÜMER SiNEMASI KARLO M O N T E KIRALI r Güzeller güzeli... L I L Y D A M i T A Sehhar ve orijinal artist... JAMES CAGNEY v R i C A R D O CORTEZ'in beraberce temsil ettikleri e AMERiKA İHTİLALİ SARAY sînemasında di, diye bakıyor. Kutsi saatine baktı ve: Pendikteki beyaz ev Zabıta romanınıız: 32 Ne müthiş haydud!.. Bir taraftan bizi Beyoglunda; bir taraftan îstanbulda, Sirkecide, öbür taraftan Pendikte ve nihayet işte Modada meşgul ediyor. Bazan bir iki saat ara ile, bazan bir iki gün ara ile şehrin bu birbirinden uzak yerlerinde habasetini yapıyor. Cür'ete de bak ki mektub gönderiyor ve cinayeti yapa cağı saati bile haber veriyor. îster misin, herif göz göre göre, bizim bütün tarassudlanmıza rağmen kanyı öldürsün!.. Vay canına... Bu ihtimal Kutsiyi bile titretti. Merdivenbaşmdaki bir pencereden görünen bahçeye bakarak yanındaki hastabakıcr lara: Şu karşıki küçük bina nedir? Diye sordu. Ameliyathane! Dediler ve ilâve ettiler: Yanındaki hariciye koğuşu. Öte tarafmdaki küçük Numan Beyin klinigi.. Yukanda koguşlan gezerken, rasgel diklerini prezante ettiler: Doktor Şinasi Bey. Hastabakıcı Rana Hanım, hastababcı Zehra H a nım.... Kutsi üstkattaki koğuşlara girmeden evvel kapısınm üstünde (telefon) yazılı küçük bir odaya daldı ve kendisini gez diren hastabakıcılara: İki dakika müsaade eder misiniz? Dedi. Telefon odasından çıktığı zaman hastabakıcıların yanında ortaboylu, tıknazca, ortayaşlı, zarif bir adam vardı. İki eli ceketinin cebinde, bir kapıya da yanmış gene kadınlarla konuşuyordu. Kutsi yanlanna gittiği zaman dpğruldu. Kutsiyi selâmladı: Doktor Niyazi! dedi. Ve hep beraber tek yataklı odalardan girip çıkarak kalabalık odalara geçtiler. Doktor Niyazi pek nazik bir adamdı. Kutsiye yol gösteriyor, odalar ve hastalar hakkında izahat veriyordu. Yalnız kadınlara mahsus 8 numaralı odada hastalann isimlerini, hastalıklan nın seyrini gösteren cetvellere bakarak izahat verirken Kutsi bu nazik adam hakkında yanındaki hastabakıcılardan ma lumat istedi: Hariciyede asistan... Kendisi aslen Yugoslavyalı bir Boşnak; fakat çok muktedir bir doktormuş. Belgradda bü yük bir hastanenin operatörlüğünü yap mış. Mühim vesikalarla îstanbula gel miş. Nurullah Beye pek yakın dostla rından birisi tarafından takdim olunmuş. Bu malumab aldıktan sonra Kutsi Niyaziye daha çok ehemmiyet ve emniyet verdi. Ona sokuldu: Dürdane ismindeki hasta nerede a* caba? Diye sordu. Niyazi başını çevirerek büyük odadaki sekiz yatağı araştırdı ve elile köşedeki karyolayı göstererek: Bu olacak! dedi. Tanıyor musu nuz? Hayır, hayır... Yalnız ismini i§itmiştim. Görebilir miyiz onu? Doktor Niyazi birden durdu. Şüpheli bir hareketle Kutsiye bakmağa başladı. Kutsi güldü: Merak etmeyiniz; dedi. Bu kadının âşıkı ben değilim. Beni tanımadığmı göreceksiniz. Doktor Niyazi hâlâ tereddüdle KuUİye bakıyor ve ağır agır yürüyordu. Kutsi öne geçti. Dürdanenin tam yanındaki boş karyolanın önünde durdu ve kadına baktı. Heyecandan, fazla hararetten, tor kudan bu derece solmuş olmasa çok güzel bir kadındı. Yorganı ta boğazına kadar çekmiş, gözleri kâh kapıda, kâh iseride öyle endişe ile dolaşıyordu ki, kendisine gözlerini diken bir adam görünce yatakta sıçradı. Kutsiye dörtgözle baktı. Sonra emin ve müsterih tekrar yatağına yattı. Beyaz gömlekli doktorun başı ucun dan cetveli almasını görmedi bile. O beyaz gömleklileri sıyanet melekleri sanı yordu. Doktor Niyazi kısa bir göz attıktan sonra cetveli yerine astı ve Kutsinin yanına geldL İki eli gene gömleğinin altında ve ceketinin cebinde: Alelâde bir mide... Belki ambaragastrik... Bununla beraber fiyevr entermitant ta var. Fakat kadını asıl harab eden aldıgı tehdid mektubudur. Şu saatte zavallı hep Azraili bekliyor. Karşısına çıkan her yabancıya acaba Azrail mi gel Çıkalım! diyerek kapıya doğru yürüdü. Doktor Niyazi ona refakat edi yordu. Halbuki hastabakıcüar bir hasta ile lâkırdrya dalmışlardı. Büyük sofada Niyazi: Hastanemizin en şayanı dikkat yeri ameliyathanesidir. Gezmek isterseniz buyunınuz, onu da göstereyim. Bir de bizim koşuğu teşrif buyurursunuz. Kadının aldıgı mektub çok garib değil mi? Acaba malumatınız var mı? Kutsi dalgındı. Cevab bile vermedi. Bununla beraber, çok nazik ve kibar doktora teşekkür etmeği ihmal etmedi. Beraber merdivenleri indiler. Aşağıdaki büyük taşhkta dört memur kendisini bekliyordu. Onlarla beş dakika başbaşa kaldı. Bu sırada doktor Niyazi ta§lığın Öbür ucundan bahçeye çıkmıştı. Görülmiyen el Artık ortalık kararmışti. Hastanenin mutad hilâfına olarak bütün lâmbaları yandığı için her taraf gündüz gibiydi. Hatta hariciye koğuşunun, ameliyathanenin bulunduğu bahçe bile. O akşam nöbetçi doktor Şinasi olduğu için yalnız onun kalması lâzırh gelirken müdür, nedense diğerlerinden de kalma » larmı rica etmişti. Hiç olmazsa on bire, on ikiye kadar beklemeleri mukarrerdi. Hastanede fevkalâde bir faaliyet vardı. Meseleyi bütün doktorlar ve hastabakıcılar bildikleri için hastalardan bazılan bile öğrenmişlerdi. Herkesin gözü saa tindeydi. Yirmi beş dakika kaldı... Yirmi dakika kaldı... Canım, kuru gürültü... Böyle haydud mu olur? Saatini, dakikasını tayin ederek cinayet işlemek... Nerdeyiz? Dağbaşmda mı? Yoksa herif kelleyi koltuğuna mı almış?.. Koridorlarda, büyük sofada, merdivenlerde bir takım yabancı adamlar, sokakta, bahçede tektük resmî polisler dolaşı • yordu. Bekçiler bile vaktinden evvel yola çıkmışlar, hastanenin etrafından aynlmaz olmuşlardı. Bir takım fısıltılar, iki kişi, üç kişi bir araya gelince etrafa bakınarak konuşmalar eksik değildi. Hele küçük bir tıkırti herkesi yerinden oynatıyordu, titretiyordu. Aşağıdakilerin gözü merdivende, bahçedekilerin gözü 8 numaralı odanın pencerelerinde idi. lArkası vari