22 Eylul 1936 3 5ON TELCFON MABERLEC TELCRAF rtâdiseler arasında YILDÖNÜMÜ MÜNASEBETİLE vc TCLSiZLC Ecnebi dil tedrisi ¥ Jniversite idaresi prensipte haklı • **^dtr: Ecnebi dil imtihanlarım ve remiyen talebe sınıf geçemez. Ya bancı profesörleri türkçe bilmiyen, telifsiz, terciimesiz bir Universitede ecnebi dilin türkçeden fazla şart olduğu yerler vardır. Bu, münakaşa götürmez: Noktayı koyalım. Univesite talebesi de tatbikatta haklıdır: Ecnebi dil iyi b'ğretilmiyor, teşkilât bozuktur ve ecnebi dil öğretmeği ihtısas edinmiş hocalarımız yoktur. Akşamın saat alttsmdan sonra yorgun hafızalara yüklenen bu dersler, kalburun içine su doldurmak gibi nafile gayretler arasına giriyor. Su yerine boşa akıtılan şey, bir sürü yabancı kelimeler ve kaidelerle be raber, heyhat, »enede 86 bin liradtr. Talebelere veremediğimiz şeyi onlardan istiyemeyiz. Hepimiz pek iyi biliriz ki mekteblerimizde ecnebi dil öğrenilmez. Hususi tahsil gormiyen ler ilkmekteblerde başladıkları silâberi lisenin son sınıflarında da hecelemeğe devam edip durmuşlardır. Niçin mi? Kabahati hemen mualli min sırtına bindirmiyelim: Çocuğun dil muhiti yoktur, iyi kitabı yoktur, hatta birçok liselerde koca sınıf m tek bir diksiyoneri yoktur, sınıf mevcudlart haddinden cok fazladır, programlar ttkızdır. Kabahati he men Vekâletin sırtına da bindirmi • yelim: Parası yoktur. Yoktur amma mekteb idarelerine emir verir: Yabancı dile ehemmiyet veriniz. Mekteb idareleri de mual limlere tebliğ eder: Yabancı dile ehemmiyet veriniz. Muallimler de talebeye nasihat eder: Yabancı dile ehemmiyet veriniz. Yukarıdan aşağı yuvarlanan bu kuru aksisadanm son muhatabı talebedir. Yabancı dile nerede, ne ile, ne zaman, nasıl ehem • miyet vereceğini bilmiyen talebe, imtihanda ya muallimin müsamahasile geçer, o zaman da cok birşey öğrenmemekle kalır; yahud çakar. Çakar da ertesi sene öğrenir mi? Hayır. Tedrisat mekanizması değiş medikçe netice ayni kalacaktır. Ayni kaldıkça da, boş yere talebeye bir senelik cehd, para, zaman kaybettir menin manast yoktur. «Sulh ve vifakı temin etmek bizim elimizdedir M. Blum, Fransada ihtilâl çıkmıyacağını ve içtimaî ıslahat için bir plân hazırlandığını söyledi Poissy 21 (A.A.) M. Leon Blum, dün öğleden sonra SeineetOise sosya • list federasyonu tarafından tertib edilmiş olan bir toplantıda bir nutuk söylemiş vc bu nutkunda «Halkçılar ccphesi» hüku meti tarafından şimdiye kadar görülmüş olan işleri ehemmiyetle yadettikten sonra iktiham edilmesi icab eden müşküller den bahseylemiştir. Hatib demiştir ki: « Parlâmento, yeniden toplandiğı zaman biz onun karşısına içtimaî reformlara aid cür'etkârane bir plânla çıkaca ğız. Bu reformlar, işsizlik için millî biı sermaye ihdası, ziraatin uğrıyacağı felâ • ketlere karşı millî sigortalar vücude ge tirilmesi gibi işlerdir. San'at ve ticarctin vaziyetinde daha fazla istikrar vücude getirmek maksadile şimdiye kadar alınmış olan tedbirleri itmam edeceğiz. Hükumet, hayat pahalılığının ve bilhassa havayici zaruriyeden olan gıda madde leri fiatlarının artmaması için elinden geJeni yapacaktır.» M. Blum, hiç te doğru ve asıl ve esası olmıyan bir takım telâş uyandıncı şayiaların zarurî «psikolojik şeraitin» yani halk kütlesinin mutlak itimadının tahakkuk etmesine mâni olmuş olmasından şikâyet etmiştir. Mumaileyh, menşeleri • nin tahkiki kabil olmıyan bir takım şayialann Fransayı bir ihtilâl, kanh bir a•narşi arifesinde bulunmakta olduğuna iknaa uğraşmasım teessüfle karşılamı; tır. Fransız Başvekili, sözüne devamla demiştir ki: « Bu ayın on beşinde bir ihtilâl vukua geleceği haber verilmişti. Halbuki on beş eylulü geçmiş bulunuyoruz. Hiç bir şey olmadı. 15 eylulde vuku bulacağ' evvelce bildirilmiş olan ihtilâl hareketınin şimdi de 15 ilkteşrinde vukua gelece ğini söylüyorlar. Bu şayialan eikân umumiyeye arzedenler, bazı gazetelerdir. Ben bu gazeteler için zihnimi yormak sızın muhalefeti millete ihanet derece • sine çıkarmakta olduklarını söyliyebilirim. Ecnebi propagandacılan, bütün bunlan topluyorlar, istismar ediyorlar. Sizi bu gibi manevralara kapılmaktan tahzir ederim!» M. Leon Blum, son sosyal ihtilâfiar dolayısile halkçılar cephesine karşı da bir takım manevralar çevrilmiş olduğunu söylemiştir. Mumaileyhe göre hükumet, kargaşalığa mutavaatkârane tahammül etmek veyahud hükumetle amele sınıfı arasındaki teması kıracak bir takım ceb rî muamelelere kalkışmak şıklarından binnı ihtiyar eylemek mecburiyetinde bırakılmak istenilmiştir. M. Blum, bu manevraları boşa çıkarmak için halkçılar cep hesinin muhtelif hiziblerine, komünistlc re, sosyalistlere ve radikallere müracaatte bulunmuştur. Hatib, netice olarak, şöyle demiştir: « Girişmiş olduğumuz işi başarmak, sona erdirmek biz sosyalistlere, komünistlere ve radikallere aiddir. Bu işin yapı!" masına uzun müddet devam edilecek o lursa gerek millî ve gerek beynelmılel hayatta silinmez bir iz bırakılacaktır. Bu terakkinin nizam ve inzıbat da iresi dahilinde husule gelmesi bizim eii~ mizdedir. Nasıl ki vatandaşlar arasında olduğu gibi milletler arasında da sulh ve vifak temin etmek te bizim elimizdedir.» Büyük bir halk kütlesi, bu nutkun başIıca fıkralannı şiddetle alkışlamıştır. Başvekilin gelişinde ve gidişinde halk «En ternasyonal» marşını söylemiştir. Ahmed Rasimin aşkı Büyük muharrir, 315 te, Kitabei Gam'ı nasıl hislerle ve ne şartlarla yazıyordu? Yazan : Ahmed Refik 1 O gün, 3 haziran 315. Çok müteessirdi. Kalemini mor mürekkebe batırarak muttasıl yazıyor, ve gözlüğünü. çıkararak arasıra gözlerinin yaşını siliyordu. Ne yazıyordu? Kitabei Gam... Onun en nezih ve candan aşkmı tasvir eden mektublannı... Gözlerim şu birkaç satıra ilişti: «Ağlamışsın. Seni dünyada benim gibi bir betbahtın sevdiğinden dolayı müteessir olmuşsun. Teessüfler etmişsin. Bizim giryeden, teessürden, teessüften maada nemiz var? Yanında bulunduğum bir zaman: Benim ey ah senden gayri nem var? Demiştim de bana: Benim mi, senin mi? diye sormuştun. Şimdi hem benim, hem senin!...» Hakikaten ağlamış. Zamanının bu yüksek, mümtaz, güzel, edib kadını Ahmed Rasimi ne kadar sevmiş! O da aynen su satırlan yazıyor: «Ağlamayı sevmem. Fakat şimdi ne kadar müteessirim, görüyor musun? Artık gözyaşlanmı kalbime içiremiyorum. Bu kataratı âlâm bilâihtiyar cereyan ediyor...» Bu kadın hakikaten güzeldi. Onu Ahmed Rasimden dinlemeli: «Veçhen gene osun. Yalnız elâ gözlerinin in'itafında tereddüdler, nazarlarında birşeyi şiddeti taharriden birikmiş bir taab var. Endamın gene o hıramı dilâşub ile ihtizazh, başın gene o vaz'ı istirham ile bir tarafına meyyal. Yürüyüşün biraz daha seri. Guya muakkibden halâs olmak, halecanını bildirmemek üzere pek te koşmamak için bir nevi seyri bikarara tâbisin.» Ikisi de birbirini sevdiler. Ikisi de aşklarile edebiyatımıza en içten yazılar bıraktılar. Biri gamlannm kitabesini, öbürü kalbinin bütün safahatını yazdı. Fakat Ahmed Rasimin bir rakibi vardı. Mektublannda ince bir sitemle, aşklarının ilk günlerinde hep o rakibinden bahsediyordu. Hatta sevgilisinin ağladığını gözile gördü. Adada, sonbaharın göz alan yeşillikleri, çamlar arasmdan süzüle süzüle çimenler üzerine altm ve turunci ışıklannı serpen güneşin masmavi bir deniz arkasmdan banışını mahzun ve mükedder seyrede ede dolaşb. «Dalgalann nümayişini, o sahillerin kayboluşunu, ufkun karardığını, semanın kirli bir mavi renk alarak gece hululüne muntazır olduğunu» seyretti. Bir araba sadası başını çevirmeğe mecbur etti. Evet, ta kendisi! Arabada idi. Faytonun içinde hizmetçinin dizlerine kapanmış ağlıyordu: «Görmedin azizim, görmedin nurdi dem! Rehgüzarına durmuş zavallıyı görmedin. Çünkü meşgul idin. Faytonun içinde hizmetçinin dizine kapanmış, ağlıyordun. Gözyaşlannı omuzlarının kalkıp inmesinden hissettim. Hıçkıra hıçkıra ağhyordun. Pek çok üzülmüştün. Sitem görmüştün. Seni terketmişler, senden ayrılmışlardı. Sana :«Sevmiyorum!» de mişlerdi. Ne büyük tezad! Seviyorum diyorum ağhyor, sevmiyorum, diyorlar yine ağlıyorsun.» Fakat o gördüğü gözyaşları hazana eren bir ayrılığın son şebnemleriydi.Artık onu sevmiyordu. Bütün sevilen kendi idi. Bir mektubunda devrin mümtaz edibe si: «Kimbilir, kaçıncı defa olmak üzere tekrar ettiğim, gözlerimle, ruhumla bel'eylediğim yazılannız mektub değil, tetebbu ettiğim o eseri mukaddes, ruhunuzdur; fakat ondaki barikii tesiratı bipayane karşı bendeki kuvvei idrak ne kadar hasis, ne derece mahdud!» Dedikten sonra: «Sizin bir gün elimi tutup dalgın na zarlarla gözlerime bakarak: «Işte onu, gene onu düşünüyorsun!» dediğiniz şahısla rabıtai maneviyemin bütün bütün munkati olduğunu hissediyorum. Evelleri bu ıstıraba tahammülü, tedricen kendi kendhni alıştırmakla öğrenmiştim; bilir siniz senelerdenberi devam eden bir mücahedei nefsiyeden sonra bitab düştüm. Benim için unutmaktan başka çare olmadığını anladım; buna muvaffakiyet için bilseniz nelere tevessül ettim!» O zaman Ahmed Rasim kâh Kala mışta, kâh Papazınbağında en hazin sonbahar akşamlannın güzelliğini seyrederdi. Kalamış, onun en sevdiği yerdi. Bütün dostlan yanından aynlmazdı: Hele Tatyos ve kemençeci Vasil... Darüşşafakada musikiyi mükemmel tahsil etmişti. Şarkılarınm güfteleri de, besteleri de kendinindi. O zamanlar, 315, Ahmed Rasimin şarkıları dillerde dolaşıyordu: Kacma didemden aman ey gültenim. Hatırım şâd olmuyor sensiz benim Sen misin omrüm, hayatım, gulşenim. Hatırım şad olmuyor sensiz benim. ((Hitler, Danzişr ve Memeli istiyorh) Loid Corc boyuna propaganda ile meşgul... Londra 21 (A.A.) Almanyadau avdetinde gazetecileri kabul eden M. Loid Corc, ezcümle şu beyanatta bulun , muştur: « Almanya, harb istemiyor, yalnız Sovyet Rusya tarafından bir taarruza uğramaktan korkuyor. Fransız Sovyet misakından kuşkulanıyor ki bu da gayet tabiidir. Esasen Almanya, bu misak yüzünden Reni işgal etmiştir. Her millette bir korku hissi vardır ve bu korku bertaraf edilmedikçe dünya sulhu teessüs edemez ve silâhlan bırakmak imkânı hasıl olamaz. M. Hitler, çok şayanı dikkat bir şahsiyettir. Alman milletinden daha bahtiyar hiçbir millet görmedim. Harbi takib eden son senelerde bu milleti ezmiş olan inhitat ve yeis hisleri tamamen zail olmuştur.» Londra 21 (A.A.) News Chro nicle gazetesinin bir muhabirine geçenler de M. Hitlere yapmış olduğu ziyaret hakkında beyanatta bulunan M. Loid Corc, demiştir ki: « Almanya, Avrupanın herhangi bir mıntakasına taarruz etmek niyetinde değildir. M. Hitler memleketini taarruz için değil, müdafaa için teslih etmekte dir. Kanaatim şudur ki, Almanya ile Sovyet Rusya arasında daha on sene harb olamaz. Alman ordusu, müthiş müdafaa teşhizatma mahktir. Fakat bu or du, hududlarda muvaffakiyetle çarpışa cak kabiliyette değildir. M. Hitler, gayet tabiî olarak Memeli, Danzigi istiyor. Çünkü Hull nasıl bir İngiliz şehri ise bu şehirler de birer Alman şehridir. Fakat milyonlarca Slavları beletmek istemez. Kendisinin ırk doktrini buna mânidir.» Ingilterenin Almanyaya göndermiş olduğu sualnameden bahseden M. Loid Corc, şöyle demiştir: « Bu sualname gönderilmemeliydi. Çünkü böyle bir sualnameyi Almanya dan daha iyi bir surette müsellâh olan Fransa ve Italyaya göndermedik.» :ı Merhum Ahmed Rasimin, ustad Ahmed Refiğe 37 sene evvel verdiği resim Tatyosla arkadaşlığı o derece ileri idi ki, Kalamışın zümrüd sularına karşı yeşil korular altında Marmarayı renkten renge sokan gurubu, elde bade, ve huzuz r çinde geçirirlerdi. Güfteyi Ahmed Ra sim, besteyi derhal Tatyos yapardı: Bir kendime bir hali perisantma baktım. Zâlim seni yâd eyliye ah eyliye çaktım. Sen yoksun, o yok, ben yalnız çıldıracaktım. Zalim seni yâd eyliye, ah eyliye çaktım. Ahmed Rasim, hakikaten sevdeğini üzer, maamafih kendi de üzülür, ve ağIardı. Andelib, Müstecabi zade Îsmet, Mehmed Celâl hep beraber Ştayinbu ruhta oturduğumuz vakitler, kendisine her hafta yazdığı Kitabei Gamın par çalannı okuyarak: «Ah! aşüfte ağa bey!» dediğim zaman, başını kadehine tJoğru eğerek güler, gözlüğünün üstün den gözlerime bakarak: «Ne imiş o!» der, etrafmdakilerin yüzüne: «Sahih, ben öyle miyim?» diye sorar gibi mütebessimane bakardı. Adayı da bir türlü bırakamazdı. Ba zan haftalarca ortadan kaybolurdu. Ada, onun mhunun ve gÖnlünün en sev diği cezire, ve en çok sevdiği kadının oturduğu yerdi. Orada bahann ve haza nın zevkini birlikte çıkarırlardı. Yazın ikisi beraber sandal gezintileri yaparlar lardı. Ahmed Rasim bir mektubunda şöyle yazıyor: «Benden gayri kimse yok. Kürekler ellerimde. O zaman bir daha cem'i hatır ederek seni geceyanlan Adanın etrafmda yalnızca gezdirdiğimi düşündüm. Yine oralarda dolaştıkça en tenha yerlerinde durarak infilakı seheri görmek hevesile sandalımızı bir kumluğa oturtarak se * mayi mükevkeb altmda kâh hazin bir nağme ile, kâh gecenin uyku bilmiyenler üzerinde hasıl ettiği taab ve sikleti ko nuşmakla demgüzar olduklarımızı birer birer tahattur ettim.» «MHIIKIIIHIItllllllltllllllltlillllHIIIIIIUHIIIIHIIUIIKi PEYAM1 SAFA Yeni muallimler Muallim mektebi mezun(arının hepsi tayin edildi Ankara 21 tstanbul Kız ve Erkek Muallim mekteblerinden bu sene sı bildiriyor: mezun olanlann tayin edildikleri yerler Çankayşek, Japonyalı Nakanonun ölşunlardır: dürülmesinden Çin, ve Japon tahkik Erkek Muallim Mektebi mezunlan: memurlannın karaya çıkmasına mâni olNiyazi Muğlaya, Hüseyin Gümüşa maktan mes'ul 19 uncu ordunun son unneye, Ziya îstanbula, Galib Rizeye, surlannı da çekilmeye mecbur etmek iFikret Sinoba, Sadeddin Aydına, îsma çin, Pakhoiye üç Kanton fırkası gönderil ve Mehmed Çoruha, Mehmed Fethi miştir. Muğlaya, Avni Rizeye, Celâl Orduya, Çindeki Japon kuvvetleri Osman Giresuna, Cemal Samsuna, Retakviye ediliyor şad Zonguldağa, Ziya Muğlaya, IsmaTokyo 21 (A.A.) Bahriye Na 11 Burdura, Namık Zonguldağa, Siya zırı, Imparatordan Çindeki Japon kıtavüş Aydına, Mehmed Giresuna, Salâh atına takviye kuvvetleri göndermek müBileciğe, Faruk ve Naci Muğlaya, saadesini istihsal etmiştir. Mehmed Zonguldağa, Mustafa Rizeye, Şinasi Çoruha, Necd«*»Manisaya, Sadeddin Sinoba, Sadık Îstanbula, Feyzi Yozgada, Kanber Karsa, Murad OrduAnkara 21 (A.A.) Meteoroloji ya, Isâ Çoruha, Cemal Gümüşaneye, enstitüsünden verilen malumata göre buMehmed Zonguldağa, Kemal Muğlaya, Ruşen Denizliye, Hasan Karsa, Ali gün şehrimizde biri saat 13,42 de 30 Neş'et Îstanbula, Yusuf Îstanbula, Ab saniye süren siddetli ve ufkî diğeri dr durrahman, Hamdi, Mustafa Yozgada, 14,24 te 1015 saniye süren şakulî 2 yer Hüseyin Trabzona, Osman Nuri Rize sarsıntısı olmustur. Cankırıda ye, Aslan Çoruha, Hüseyin Kütahyaya, Çankırı 21 (A.A.) Bugün saat Enver Orduya, Şaban Afyona, Necdet ve Kâmil Giresuna, Süleyman Çoruha, 13,45 te yer sarsıntısı olmuştur. Sar Hasan Balıkesire, Ali Çoruha, Rüştü smtı 14,30 da bir daha tekrarlamış ve Giresuna, Remzi Manisaya, Ömer Si halk arasında heyecan uyandırmıştır. noba, Lutfi Îstanbula, Şahin ve Ali Os Hasar ve zayiat yoktur. man Giresuna, Enver Yozgada, Kâmil Çankırı 21 (A.A.) Saat on beş Samsuna, Vahid ve Necmeddin Muğla ile on altı arasında iki defa daha yer sarya, Ruhi Aydına, Fethi Çoruma, Uy sıntısı oldu. Bugün dört defa olan bu gur M. Arif Aydına, $erif Erzuruma, sarsıntılar Vilâyetin her tarafında hisseAsım, Eşref ve Fuad Sinoba, Hasan dilmiştin. ispartaya, Hızır Kastamonuya, Neş'et Safranboluda Trabzona, Naci Aydına, Abdülkadir Safranbolu 21 (A.A.) Bugün saYozgada, Ibrahim Erzuruma tayin edil at 14 e 10 kala ve dört buçukta yer sarmişlerdir. Bunlar oradaki ilkmektebler sıntısı olmustur. Zayiat yoktur. de hocalık yapacaklardır. Balıkesir ve Kayseri Istanbul Kız Muallim mektebi me Belediye reislikleri zunlan: Ankara 21 (Telefonla) Balıkesir Fahriye Zonguldağa, Nazmiye ÎstanBelediye Reisliğine azadan Nadirin, bula, Nilufer Zonguldağa, Nesime Manisaya, Ayşe Samsuna, Masume Ağn Kayseri Belediye Reisliğine de azadan ya, Mine Erzincana, Atika Balıkesire, Hayrullahın intihablan Ali Tasdika ikSabahat, Ayşe, Hacer Balıkesire, Irfan tiran etmiştir. Manisaya, Meliha Zonguldağa, Nec Üet Manisaya, Leman Sinoba, Şaziye Nevide Manisaya, Şükriye Îstanbula, Orduya, Müyesser Balıkesire, Makbule Sabahat Izmire, Nezahat Balıkesire, Giresuna, Mes'ud Zonguldağa, Nuriye Fethiye Zonguldağa, Cevriye Sinoba, Erzuruma, Ihsan Kastamonuya, Selma Naciye Izmire, Aliye ve Nimet ÎstanSinoba, Necmiye Balıkesire, Mürüvvet bula, Züleyha Samsuna, Ayşe Kocae Aydına, Cemile Zonguldağa, Mesrure liye, Züleyha Gümüşaneye, Melâhat ve Kayseriye, Saniye Zonguldağa, Meşku Melil îstanbula, Mahmure Balıkesire, re Eskişehre, Rikkat Denizliye, Emine Safiye Kütahyaya, Hatice Aydına, ZehSenihe, Yaşar Sinoba, Suzan Giresuna, ra Balıkesire, Sabiha Îstanbula, Nigâr Saadet Samsuna, Zehra Kastamonuya, Manisava, Gülcin Sinoba, Sacide EskiMelâhat Bursaya, Sevim ve Perviı», sehre, Neriman Izmire tayin edilmişlerSamsuna, Hâdiye Îstanbula, Meliha ve dir. Çin Japon" ihtilâfı Akdeniz emniveti Çine yeniden kıtaat Üzerînde gönderildi İtalyan endişeleri Kanton 21 (A.A.) Domei Ajan Başvekilimiz bugün Ankaraya gidiyor Başvekil İsmet İnönü dün Parkotele gitmiş ve orada Adliye Vekili Şükrü Saracoğlu, Maarif Vekili Saffet Arıkan ve Nafıa Vekili Ali Çetinkaya ile bir müddet görüşmüştür. Başvekilimiz bugün Ankaraya gidecektir. Yaz tatilini şehrimizde geçirmekte olan Millî Müdafaa Vekili General Kâzım Özalp yarın Ankaraya dönecektir. Ankara, Çankın ve Safranboluda zelzele oldu [Başmakaîeden devam] zamanında Akdenize müteallik olarak yapılmış karşıhklı taahhüdlerin hep Milletler Cemiyeti paktından mütevellid mecburiyetler cümlesinden bulunduğunu İtalya bilmez değildir. Gene ltalya şunu da bilir ki bunun haricinde Türkiye İtalyan Habeş macerasından evvel de, sonra da Akdenizde İtalya haric olmamak şartile bir muvazene ve emniyet paktı tesisine bütün samimiyetile taraftar olmuş olan bir devlettir. Bunda gizlikapaklı hiç birşey yoktur. Akdeniz emniyetinde şiddetle alâkamız vardır, ve bu emniyetin en kuvvetli surette teessüsünü isteriz. Yoksa İtalya böyle bir emniyetin teessüsünü istemiyor mu ki ona müteallik bahislerden kocunmağa lüzum görüyor? Halbuki İtalyan matbuatının son endişelerinde bu emniyetin İtalya aleyhine ihlâlinden korkulduğunu seziyoruz. Demek ki emniyetsizlik esasen iyi birşey değildir, hatta İtalya için dahi!.. O halde İtalyanın kendisinin de dahil olacağı umumî ve müşterek bir emniyete taraftarlığınm filiyatını görmekle memnun olacağımızı söylemeliyiz. General Kâzım özalp ta gidiyor Komünist aleyhtarı bir blok kurulmuş Başbakan îsmet Inönünün Londraya mutasavver seyahatinde kendisine refakat edecek heyet erkânını tayin ve ilânda İtalyan matbuatının tamamen ve belki de bililtizamhayalât içinde yüzdüğünü söylemeliyiz. Türldyede Genelkurmay Başkanının harice yapılacak herhangı bir seyahate iştiraki ltalyaca takdir olunamıyacak kadar büyük bir hâdise teşkil eder, ve bize göre buna olur olmaz sebeb ve bahane ile, yani hemen hiç lüzum da görülmez. Boğazların tahkiminin filân veya falan memleket endüstrilerine ievdi olunmasına gelince ikide bir bazı Avrupa gazetelerinde gördü gümüz bu türlti haberlere karşı biz Türkler tadece gülüyoruz. Bu tah him işi yalnız Tü, I iyeyi alâkadar eder, ve onun en iyisini yalnız Türkiye bilir ve yapar. Biz bu hayati işimizi hiçbir memlekete terk ve tevdi edemeyiz. O yalnız endüstri ı*ı deŞil, endüstrile beraber ve belki daha ziyade askerî deha isidir, ve onun daniskast bizde vardır. Yukariki izahlar ttalyan gazetelerinin ne vâhi endişelerle üzüldüğünü göstermeğe yeter sanırız. YUNUS NADl [Batfaraft 1 inci sahifede}* M. Goebbels, bir hafta sonra Berline gideceğini, ancak evvelâ Peşteye uğn yacağını söylemiştir. Atina 21 (A.A.) M. Goebbels, M. Metaksası ziyaret etmiştir. M. Goeb bels, kendi eşrefine bu akşam hükumet Onu, hanımefendi de unutmamış: tarafından verilecek bir ziyafette hazır «Bu gece bütün sevahili manzureyi bulunacaktır. hayalen seninle keştügüzar ediyorum. Pragda anti bolşevik bir cemiyet Arasıra tevakkuf ettiğimiz yerlerde o Prag 21 (A.A.) Alman ajansı, Çek vaz'ı behini sakitanenle beni meşmulü ni halk klerikal partisinin bolşevizme kargâhı rikkat ederek yine ölmeği, ölünciye şı bir millî cemiyet tesisine karar ver kadar gitmeği temenni ediyorsun. Dest diğini bildirmektedir. berdesti şefkat olduğumuz halde o sebili Romaya giden Alman çocukları nuraniyi takib eyliyoruz.» Roma 21 (A.A.) İtalyayı ziyaret etmekte olan 452 Hitler gencliği azası Adada yalnız sandal gezintileri yapmazlardı. Adanm nefis gurublannı da buraya gelmiş ve istasyonda pek hararetli bir surette ve yaşasm Hitler, yaşaçamlar altında başbaşa oturup seyreder sın Musolini seslerile karşılanmışlardır. lerdi; Ahmed Rasim yazıyor: Von Nöyratın Peşte temasları «Son defa olmak üzere görüştüğümüz Peşte 21 (A.A.) M. von Neurath, günün akşamını hatırhyor musun? Tepedün iki saat M. De Kanya ile görüşmüşde yanyana oturmuş, ufku mukabilde tür. Gazeteler, iki devlet adamırun Albatan güneşi seyrediyorduk. îkimiz de manya ile Macaristan arasındaki dostamahzun idik. îkimiz de o hüznü batmiyi ne münasebetlerden müstakil olarak uarttıran gurubdan müteessir idik. İkimiz zun müddettenberi aralarında şahsî de gittikçe kararan sayelerin geceye in dostluk rabıtaları tesis etmiş olduklankılâbmdan endişenak oluyorduk. Hatı nı kaydetmektedirlerT nnda mı? Sana: M. De Kanya, hemen Cenevreye ha reket edeceği cihetle iki Hariciye Na Ne kadar hazin, ne rikkataver zırı arasında başka bir mülâkat vuku bir şamı gariban! bulmıyacaktır. Demiş idim de parmaklarınla beni, M. De Kanya, dün akşam M. von Nekendini işaret etmiştin. Biz yanyana bu urathın şerefine hususî bir ziyafet verlunduğumuz halde bile garib idik. Ben miş ve bunda birçok Macar nazırlan haseni severim, sen beni sevmezsin. Sen onu zır bulunmuştur. seversin, o seni sevmez! O akşamı unutma. O sahilleri, o denizi, o gurubu, o dalgaları, o in'ikâsatı mülevveneyi, o müressematı havaiyeyi, [Bastarafı 1 inci sahifedel seni de beni de ağlatan o şamı garibanePariste üç lâboratuara gönderilmiştir. yi bir daha göremiyeceksin.» İlk tahliller, kanda mutad olarak ma AHMED REFİK larya halinde tesadüf edilenlerden farkh zehirlenme unsurlan mevcud olduğunu göstermiştir. Stalin Yoldaş hasta imiş Isviçre telgraf ajansına göre, doktor Berlin radyosu dün gece Sovyet lar hastalığın menşejni uzun uzadıya tetCumhuriyetleri îttihadı reisinin ağır has kik etmişler ve aralarından bir kaçı Ti ta olduğunu bildirdi. Fakat dün gece ne tuleskonun bir zehirlenme teşebbüsüne Tas Ajansından ve ne de diğer memba kurban olduğu ve bunun Titulesko iktilardan bu havadisi teyid edecek hiçbir dar mevkiini terketmeden çok önce vuku haber gelmemiştir. Bu itibarla havadisin bulduğu neticesine yaklaşmışlardır. Bu kaydi ihtiyatla telâkki olunması lâzım cınaî teşe'bbüsün tarihini tesbit fevkalâde dır. müşkül görülmektedir. Tituleskoya kasden zehir verilmiş