26 Ağustos 1936 CUMHTJRİYET Kurultayda Güneş Dil teorisinin îlmi izahı yapıldı [Baştarafı 1 tnci sahiftde} mu Genel Sekreteri, Ankara Târih Cografya ve Dil fakültesi profesörlernden îbrahim Necmi Dilmenindir dedi. Ibrahim Necmi kürsüye gelerek Güneş Dil teorisinin ana hatlannı jöyle izaha bajladi: « Gürveş Dil teorisi dünya dilciliğinin kuruluşundanberi üzerinde kafa yorduğu bir büyük ve ana bilmecenin anahtan olarak ileri sürülen yüksek biı Türk buluşudur. Bu bilmece kafası içinde hayvanî instectlerin üıtünde idrak ve şuura dayanan bir takım duygu v« dü * şünceler canlandırmağa başhyan insanlann bu duygu ve düşüncelerini sesle ifade yolundaki uğraşmalarından doğan ilkel ana dili aramak ve bulmaktır.» İbrahim Necmi Diltnenin, bundan sonrâki değerli izahlannı şöyle hulâsa etmek mümkündür: «Bu araştırmalara dil ilmi kâfi gel mez. Bütün yaratılış filozofisini, dinlerin, milletlerin, insanlann psikoloji ve sosyolojisini de bu araftırmalara yardımcı kılmak gerektir. Güneş Dil teorisi, bu idrak v şuur hareketinin ilkin güneş üzerinde toplan dığını, bütün varlığı bu göklerin ışık ve ıssı saçan melikesinin yürekte uyandırdığı hayranlık duygularına bağladıgmı kabul etmektedir. Teoriye güneş adı verilmesi bundandır.» îbrahim Necmi Dilmen, Dil Kurumu adına izah ettiği tezinde, bilhassa bu nokta üzerinde durdu ve güneşin idrak re zihniyet üzerindeki müessiriyetini araştır dı. Bu araştırmalarında ilk klanlardan itibaren totemik zihniyeti esaslannı tezahür ettirerek şu hükmü teyid etti: «Yersel totemlere takaddüm eden göksel totemler arasında da en çok göze çarpanı, en ileri geleni şüphesiz güneştir.» IVrahim Necmi, bundan sonra fonetik tetkıklerine girişerek dedi ki: « Güneş Dil teorisinin »emantik bazı bütün genel mefhumlann insalnığın en ilk totemi olan (Güneş) ten çıkmış bulunmasına; fonetik bazı da bu mefhumu en ilk (Ağ) sesile ifade etmiş olmasına dayanmaktadır.» Bu kuvvetli tezde, »emantik baz tetkiklerinde (Güneş) in ifade ettiği genel mefhumlar bilhassa önemli bir yer almşı, semantik taazzuv ve intişarla da maddeleştinlmişti. Tezde bundan sonra (Ağ) ana foneminin vokal ve konsonunda bir çok değişmelerle kendini gösterir. hük mile vokallerin ve konsonlann tebadül ve ıstıfası takıb ve tesbit olunmuş, konson ların kategorik tasnifi izah edilmişti. Tezde (ek) ve (kb'k) lerin tetkikine büyük yer verilmiş ve monofonemik ve monasilâbik dil devreleri araştınlmış, dilin son taazzuv ve tekâmül devirlerine kadar gerek fonetik ve gerek semantik yani umumiyetle morfolojik olumu izah ve ispat olunmujtu. Ibrahim Necmi: «Bütün kültür dillerinde ana kaynaklık eden ilkel monofonemik dilin hangi dil olması bahsine gelince, Türk dil tezi, bunun özü ilkel Türk dili olduğu davasındadır.» diyerek bunu istorik ve lengüstik delillerle tenvir ve ispatetti. Bundan sonra eklerin (7) kategoriye aynldığı izah ve bu cihet ayn ayn etüd edildi, eklere «emantikman verilen hüvi yetin menşeleri araştınldı. Ibrahim Necmi, tezin bu umumî ve elemanter izah ve tenevvürünü bilhassa (idi) misali üzerinde tatbik etti ve bunun gerek senkronik ve gerekse diyokronik araştırmasını yaparak üzerinde (Güneş Dil) teorisinin morfolojik semantik fonetik ve etimolojik tarbikatmı büyük bir muvaffakiyetle isterler. Bizce zaten böyle bir kelime zümresi yoktur. Nitekim Hermann Paul «Dil tarihi prensipleri» adlı kitabında Lalhvort için «Bu lisan çocuklarin buluçu değildir; bu sözler onlara başka herhangi bir dil gibi öğretilir» demektedir. Onun içindir ki bazı âlimler Lalhvort tabirini Ammensproche yani «Dadılar dili» şeklinde de ifade etmişlerdir. Ata kelimesine gelince bu kelimenin ne (Lalhvort) ve ne (Ammensprache) ye girmiyeceği meydandaır Çünkü ev velâ Ata kelimesinin (t) konsonu güç telâffuz edilir bir dil diş konsonu oldugu gıbi ayni zamanda sert ve patlayıcıdır da... Yalnız bu bakımdan bile Lalhvort olmadığı görünen A T A Kelimesinin her dilde bulunuşu ve yaşaması onun bütün diller üzerine müessir olmş bir ana dile mensub olmasmdandır. Bu ana dil bizce dillerin A T A sı olan türkçedir. Şimdi A T A sözünün hangi dillerde ve hangi manalarda yaşadığını kısaca tetkik edelim: 1 Bütün Türk lehçelerinde A T A =özü vardır. Çağatay, Uygur, Koybal, Kazan, Kırgız ve Garb lehçelerinde A T A şeklinde olan bu kelime Kuman, Televüt lehçelerinde A T T A , Çuvaşcada A T E Y , Kazancada E T E Y veya ATA, Altaycada A D A dır. 2 On Asya dillerinde: (Sümer) : AD ( A D D A ) , (Elâm): A T T A , (Mitani): A T T A , ( E t i ) : A T T A . 3 Hind Avrupa dillerinden: (Grek) : A T T A , (Latin) : A T T A , ATAVUS, (Got): A T T A , (Eski Nort): A T T E , (Eski yüksek alman ca) : A T T O , (Eski ıslavca) : O T E T Z , (Polap dilinde) : O T A Y (Orta îrlanda dilinde): A İ T E . 4 Diğer dillerde: (Votyak dilin de): A T A Y , (Macar dilinde) : A T YA, (Kalmuk dilinde): ATEY, (Bask dilinde): A Î T A , (Eskimo di linde): A T A T A K , (Amerika yerlileri dilinde) : A T A . Bu kelimelerin hepsinde A T A ve ATT A Türk sözlerini aynen buluyoruz. Morfolojilerindeki eleman eksikliği veya fazlalığını teorimiz tabii ve lojik kanun* larile izah etmiştir.» Vecihe Kılıc Ünlü bunlann en tipik olanlannı seçerek analizlerini yaptıktan sonra dedi ki: « Görülüyor ki muhtelif dillerdeki A T T A sözünün etimolojik analizleri hep bir neticeyi veriyor. Arada görülen vokal farklan mana fonksiyonunda müessir olmıyan alternanslardan başka bir şey değildir.» Genc talebe izahlanna şöyle devam etti: A T A sözünün Lallvvort olmadı ğına, muhtelif dillerde yaşamakta olan şu sözler de belge teşkil eder; Türk lehçelerinde «dede» ve Hind Avrupa dillerindeki «tata», «ATA» kelimelerile morfoloji ve semantik bakımdan birlik gosterir A T A sözü Lallwort olmayıp prototürk dilinin organizminden doğmuş ve fone tık, semantin bakımdan dil kanunlanna tâbi olarak yaşamış asıl bir kelimedir. Bu sözde esas sahib, valid olmak gibi üstünlük ifade eden manalann hepsi tamamile mevcuddur. Bu anlamlan Türkler herkesten daha iyi anladıklanm ( A T A ) adını Büyük Önderlerine vermekle ispat etmişlerdir. Şimdi artık yıllarca akından akına koşan Türklük Anadoluda durulup billurlaştırdıktan sonra Ö Z A T A sına kavuşmuştur. A T A kelimesi Türklük kadar eskidir ve A T A T Ü R K kadar bizimdir.» Kemal Eminin tözleri Bundan sonra, başkanlıktan söz almış olan Kırklareli Kültür diketörü Kemal Emin Bora, kürsüye gelerek dedi ki: « Söyliyeceğim şey, Güneş Dil nazariyesinin henüz mevcud olan bir unsurudur. Arkadaşlanmdan biri Büyük Harbde esir düşmüş ve kaderin sevkile hatır ve hayaline gelmiyen yerlere gitmişti. Bu arada Birmanyaya da gitmiş ve iptidaî halk arasında bir sene kaldığı halde dil lerinden bir tek kelimeyi bile söyliyememiştir.» Keml Emin Bora, dil Öğrenmekte pek kabiliyetli olduğunu bildiği arkadaşmın bu müşahedesinden şu hükmü çıkardı: <a Demek ki bizim temeddün etmiş lisanımızdaki harfler ve kelimeler dahi, ptidaî lisanlardaki harfler ve kelimelere benzemiyor.» Kemal Emin, lisanm da medeniyet gibi orta Asyadan doğduğunun, antikite sini hâlâ orada muhafaza etmesile de i zah olunabileceğini söyledi. Arabistanda bulunduğu sırada, kundura gibi türkçe kelimelerin arabca cemilendiğini ve kanşık Türk masdarlarının arabî tasriflere uydurulduğunu bizzat işittiğini de söz lerine ilâve etti ve «bugün arabcadan aldığımız kelimelerin aslen pekâlâ türkçe Iduğurja imanım gibi kanaatim vardır» dedi ve alkışlandı. Başkan profesör Afet, bundan sonra, vaktin gecikmesi dolayısile celseyi, bugün saat on dörtte toplanmak üzere tatil etti. Atatürk bir tethik etnannda Güneş Dil teorisi Dünkü izahla, dünya alimlerinin tetkik ve tenkidleri önüne konuldu Vçüncü Dil Kurultayt, kurucusu, koruyucusu ve yürütiicüsü Atatürkün, hız ve feref veriei yüksek huzurlarile, ikinci çahşma giinünü de, parlak bir mtrvaffakiyetle tamamladı. Yuca Önder, yanında Basbakanımtz İtmet İnönii ve Londra büyük elçimiz Fethi olduğu halde, tam saat 14 te, bütün Kurultayın tazimleri araaında localarında bulundu ve localardan en son söz alanın, en son kelimesini de din • ledihten ve celsenin tatili harart verildikten sonra aynldı. . Salon, ecnebî dil bilginleri de dahil olmak üzere, büyük dil yürüyüşüne katılmış ve bu aydın yürüyüşte ödev almts olan Kurultay üyeleri ve kalabalık bir din leyici kütlerile gene hıncahmç dolu idi. Dünya dilciliğine ışıklı bir yol a a [Ba$ taraft l inct sahifedel Bugün, Atatürkün dahiyane »evk ve iradeaile kazamlmıs olan büyük zaferin başlangıcını anar ve kutlularken askerî bir zaferi' mizi iftiharla yadetmekten ziya de, memleket için, bir kurtuluş ve yükseliş devrinin iptidasınt tet'id ediyoruz. Türkün tarihi askerî taferlerle doludur; fakat 26 ağustos sabaht başlayıp 30 ağustos akşamt ikmal edilen aafer, onların hiç birine benzemez. Türk kahra manlığının yeni tecellisi olan bu zafer büyük Türk inkılâbının sanlı fatihastdır ve onun içindir ki tarih sahifelerini dolduran Türk zaferleri arasında, yalnız onu kuiluluyoruz. Türk ordusunun 26 ağustos sabaht bashyan hamlesi, bir medeniyet hamlesidir ki on dSrt yıldır devam ediyor ve ebediyete ka dar devam edeeektir. 26 Ağustos Emir Abdülkerim menfadan kaçtı! [Baştaraft 1 inct sahlfe&e] hatları, bu toplantıda Türk Dil Kurumunun genel sekreteri taratından izah edildi. Uç saatten fazla süren bu konferans gittikçe artan ve genisliyen bir alâka ile dinlendi ve Türk Dil Kurumu adına söylenen bu tez, yüksek bir Türk buluşunun, yalnız güzel bir zihaı değil, ayni zamanda en kuvvetli şekilde ispatı oldu. Güneş Dil Teorisi, şimdi dünya bilginlerine, dünya dildliğinin Kuruluşundanberi halline uğraşılan bir ana meselenin anahtarı olarak verilmiş ve dava, bütün berraklığt ve parlaklığile, dünya dil bilginlerinin tenkidleri Snüne açılmıştır. Böylelihle, bu verimli toplantıda tohumu atılan arsıulusal Dil Kurultayının ruzna meri de dünden hazırlanmtş ve Kurultay kürsüsünden ilim âle mine bildirilmiş oldu. MEKKİ SAtD rultayca da muvafık görüldü. Profesör Afet: « Şimdi, Vecihe Kılıcoğlu Ata kelimesi hakkında bir etüdünü izah edecektir.» dedi. Ankara Dil, Tarih ve Coğ rafya fakültesinde talebe olan Vecihe kürsüye gelerek, çok beğenilen etüdünü söyle izaha başladı: «Ulu Onderimiz, sayın dinleyiciler. A T A sözü üzerine lengüistik bir deneme yapmak istiyorum. Takib edeceğim metod Güneş Dil teorisi ve dayanacağım esas malumat Ankara Tarih, Dil, Coğrafy Fakültesinde Profesörlerimden öğ rendiklerimdir. A T A kelimesi dünyada yaşamış ve ya* jamakta bulunan dilerin hepsinde ayni manada mevcuddur. Kelimenin böylece bütün insanlığa mal oluşu onun esash bir kelime olmadığl zehabmı vermiştir. Bu nun içjndir ki başta Meillet ve Walde Pokorny olduğu halde birçok garb bil ginleri bu kelimeye «Lalhvort» yani «Ço* cuk sözü» demişlerdir. Eserlerine ve kendilerine sarsılmaz bir hürmet hissi besle diğimiz bu âlimlerin Ata sözü hakkındaki kanaatlerine aykırı olarak kelimenin «Lallwort» olmayıp eski ve esash keli melerden biri ve belki de başlıcası olduğunu ileri süreceğim. Çocuk ağzmdan türemiş, şuurla alâ kası olmryan ve iptidaî semantikten hariç bazı sözler tasavvur ederek teşkil ettikleri zümreye «Lalhvort» adını verirler. Ve Ata kelimesini de bu zümreden saymak sız hükumeti tarafından Reunion adasmda mahpus ve menfi bulundurulan Rifli Abdülkerim adayı terketmiş ve bilinmi yen bir yere kaçmıştır. *** Yukarıdaki telgrafta nezaret altında yaşamakta olduğu Madagaskar adasın dan kaçtığı anlaşılan Abdülkerim, Fas mücahidi namile çok maruf şimalî Afrikalı bir Emirdir. 1923 senesinde Ispan yol Fasında îspanyaya karşı isyan etmiş ve üzerine gönderilen Ispanyol ordusu nu mağlub etmişti. Bu mağlubiyetler üzerine General Primo dö Rivera az vakitte Abdülkerimin ellerini ayaklannı bağlıyarak o zamanki Kral Onüçüncü Alfonsun huzuruna getireceğini vadede rek Başvekil olmştu. Fakat Faslı mücahid, Primo dö Riveranm hazırladığı orduyu da büyük bir hezimete uğratmıştı. Bunun üzerine tspan ya hükumeti Fransaya müracaat ederek yardım istemiş ve Fransa, Abdülkerimin kendi topraklanna da tecavüz ettiğini ileri sürerek îspanyol Fasına büyük kuvvetler göndermişti. Abdülkerim bir avuc taraftarile iki orduya karşı bir müddet çarpışmış, fakat neticede mağlub olarak 926 da bazı şartlarla Fransızlara teslim olmuştur. Ve Faslı mücahid bütün ailesi efradile cenubî Afrika sahillerinde ve Hind denizinde bir ada olan Reunionda ikamet etmeğe mecbur tutulmuşhır. Şimdi aradan on sene gibi uzun bir müddet geçtikten sonra adadan kaçma ğa muvaffak olduğunu öğreniyoruz. Acaba Abdülkerim ne yapacak? Nereye gidecek ? Dün gelen bir telgraf Ispanyol Fasında artık asker kalmamış olduğunu bildi riyordu. Acaba eski mücahid tekrar buraya kapağı abnanın bir yolunu bulacak olursa orada Ispanya aleyhinde iîtiklâl için ikinci bir isyan çıkarabilir mi? Bu çok muhtemeldir. Fakat bu sefer Fran sanın îspanyaya Fas cephesinde ikinci defa olarak askerî bir yardımda buluna cağı çok şüphelidir. Hele îspanyaya faşistler hâkim olursa.. îster sol bir hükumet tarafından idare edilen Fransanın Abdülkerimi bililtizam salıverdiği iddia edilsin, ister Faslı mücahidin kendisine hiçbir fırsat verilmediği halde kaçtığı anlaşılsm; muhakkak olan şu ki Abdülkerim vatanmı kurtarmak için en münasib vakitte hürriyetine kavuşmuş bulunmaktadır. S !L İL'^IL'L *^ff Teorinnin ana gösterdi. Teze şu suretle nihayet verilmekteydi: «> Türk tarih tezinin kardeşi olan Türk dil tezi, işte bu metodla bütün ilim dünyasma dillerin ana kaynağı Türk dili olduğunu göstermektedir. Davamızm büyüklügünü ve ağırlığını biliyoruz. Fakat bu, bizi ürkütmüyor. ölüm uçurumunun kenanndan inanılmaz bir hamle ile kalkınarak ruhunun içindeki cevherle yeni varlığını dünyaya tanıtmış olan Atatürk Türkiyesinin ilim bahislerinde de şaşırtıcı büyük muvaffakiyetlere namzed olduğuna inanıyoruz. İşte bu inanla (Güneş Dil) teorisini buradaki yerli ve yabancı dilcilerin önüne koyuyor, tenkidlerini ve muahazclerini emniyetle bekli yoruz.» Ibrahim Necmi Dilmenin, bu izahlan sırasında, biri on, digeri on beş dakika olmak üzere iki dinlenme yapıldı. Tezin izah ve müdafaası saat 17 buçukta ve alkışlar arasında bitti. Korrmyonlarm çalışmaları Kurultayın ilk celsesinde seçilen ko misyonlar da dün öğleden evvel Dolmabahçe sarayındaki hususî dairelerinde toplandılar, baskanlannı ve mazbata muharrirlerini seçerek çalışmalarına başladılar. Güneş Dil teorisi ve Dil Karşılaştırmaları komisyonu saat onda toplandı. Başkanlığa, Türk Tarih kurumu başkanı Hasan Cemil Çambel seçildi. Gramer Sentaks Komisyonu Veeihe Kthcoğlunun etüdü Bundan sonra başkan profesör Afet, tez hakkında söz istiyenler olup olmadığmı şojdu. Söz alan olmadı. Başkan vaktin gecikmesi dolayısile, Hasan Reşid Tankutun «Güneş Dil» teorisine göre, pankronik usulle «Paleo Sosyolojik dil tetkikleri» ni bugüne tehir etmeği münasib gördü ve bunu reye koydu. Dil Kurumu adına söylenecek olan bu tez de derin ve esash tetkiklerin mahsulü ve uzun olduğu cihetle bugün dinlenmesi Ku Gramer Sentaks komisyonu saat onda bir başka salonda toplanmış bulunuyordu. Bu komisyon baskanlığma Bursa saylavı Fakihe Oymeni seçerek müza kerelerine başladı. Emin Dalkılıcın tezi Türk alfabesine A T A = ağ f at 'L ag bir harf ilâvesi lüzumuna dairdi. Emin TATA = ağ + at + ağ Dalkılıc, Türk lehçesinde «e» ve «i» DEDE = eğ + ed +eğ harfleri arasında bir üçüncü sadalı harf N O T : Sanskritçede «tata», Grekçe olduğunu söylüyor ve konuşma dilinden de «tetta», Lâtince «tata», Keltce «tad», aldığı misallerle iddiasmı tevsik ediyor Sırpça «tata», tngilizce «dad» sözleri du. baba anlamına gelir. Bütün bu kelimeleTerimler Komisyonu rin analizleri A T A sözünün analizinden B'i komisyon saat on buçuğa doğru farksız olduğu için üzerinde dunnıyacatoplandı. Komisyon başkanlığma Askerî ğım.» Akademiler kumandanı Korgeneral Ali Vecihe etüdünü şu sözlerle bitirdi ve Fuad seçildi. çok alkışlandı: Komisyon çalışmalanna, terimler hak« Bütün bu incelemelerden anlaşılkında Kurultayın havale ettiği esaslann dığı gibi dünya dillerinde A T A nın manası ve morfolojisi birdir. Görülüyor ki tetkikile başladı. Terimlerin türkceleştirilmesi mevzuu hakkmdaki incelemelerin müspet bir sahada, neticeye doğru iler lediği görülüyordu. Komisyon, bu noktayı tesbit ettikten sonra, kurumca bu yolda sarfedilen gayretin çok fazla ve verimli olduğu neticesi üzerinde durdu. Bilhassa kimya ıstılahlarının bir an evvel kabulü için Kurultaya bir temenni takriri verilmesi ittifakla kabul edildikten sonra, mesailerinin büyük bir kısmını tamamlamış bir halde, çarşamba günü toplanılmak üzere dağıldılar. Havadis bir taraftan tekzib, bir taraftan teyid ediliyor Kurultayın dort komisyonu faaliyettm Paris 25 (A.A.) Müstemlekât Bakanhğı Abdülkerimin Reunion ada sından kaçtığına dair Matin gazetesinin istihbaratını tekzib etmiştir. Berlin 25 (A.A.) «Deutsche Allgemeine Zeitung» gazetesinin Paristen öğrendiğine göre, resmî tekziblere rağmen Abdülkerim Fasa girmek üzere Fransız makamatının yardımile menfi bulunduğu adadan çıkmıştır. Bu şayialar, Lugat ve Mitoloji Komisyonu General Frankonun arkasmda Fasta is Bu komisyon saat onda toplanmıştı. yan çıkanlmak istenildiğine dair İngiliz Başkanlığma profesör Fuad Köprülü, Nevves Chronicle gazetesinin istihbara mazbata muharrirliğine Kâzım Nami se tını teyid etmektedir. çildi. Komîsyoru Kurultaya arzedilecek e tüdler üzerinde sıkı bir inceleme daha ya halinde Kurultay başkanlığma verilmesi parak, ertesi gün toplanmak üzere içti kararlaştırıldı. Teklifler ve Takrirler Komisyonu maa son verdi. Komisyon Genel Sekreterlik raporu Nizamname Komisyonu nun ve çalısma programmin aynen ka Bu komisyon toplantısına erken başla | bulünü heyeti umumiyeye teklif etmeği mıştı. Başkanlığma Universite Rektörü kararlaştırarak içtimalarma devam etmek Cemil Bilsel, mazbata muharrirliğine de üzere, dağıldı. Ismail Müştak seçildi. Bu komisyon, mühim bir idarî vazife Şişli Partisindeki müsamere Dil Kurultayının açılması münasebeile meşgul bulunuyordu. Türk Dil Kutile ev\'elki gece Şişli Parti ocağında rumunun ana nizamnamesinin tadili hakbir suvare tertib edilmiş, azalardan ve kında kurum merkez heyeti tarafından Kibrit İnhisarı müfettişlerdinden Ek tanzim edilen proje komisyona gönderil rem Tuğ tarafından dil inkılâbımız ü mişti. Komisyon, tadili teklif edilen nok zerinde bir konferans verilmiştir. Bu taları inceden inceye gözden geçirdi ve Konferans alâka ile dinlenmiş ve su muvafık buldu. Bu neticenin bir rapor vare geç vakte kadar devam etmiştir . j ' ' j {