25 Ağustos 1936 CUMHURİYET YENİ TURKİYENİN RUHU Ankaradadır ve oradan yurda yayılmıştır! r Buradan düşman ordularına ve Türk ulusunu sarmış olan taassub yılanına hücum edilmiştir Sigortalar yüz bin lira dolandırılmıs Yeniden birçok ip ucları elde edildi Cumhuriyetin büyük Avrupa anketi Oldükten sonra eza IBaştaralı 1 Incı sahtfede\ • Fransızm haksızhklar karşısındaki •« muhtac olduğu iki zamandan, mazi ile feveranlarından çok bahsedilir. Doğru halden, yalnız ikincişi, yalnız hal içinde farzettiği en küçük mesele için sinirlerini Sigorta sahtekârlığı tahkikatı dün de ve sadece gözlerden müdrikeye geçebileilimizde: «Öldü de kurtuldu» diçırılçıplak soyarak mücadeleye giriştidevam etmiştir. Şimdiye kadar bu büye bir söz vardır ve şu kara toprek orada kapanıp kalan bir objenin ğini duyardım; fakat haksız olduğu yeryük sahtekârhğın birçok yeni safhalarağın üstünde derdden, illetten, maddî görünüşile sakatlanmış, idealize de de böyle midir? n meydana çıkmıştır. gamdan, eziyetten kurtulamıyanlar için ö" edılmeğe değil, tam tasavvur edilmeğe Keyfi olrnadığı zaman böyledir. lümün nimet olduğunu anlatmak için kulOnniğin garib sözleri bile vakit bırakmıyan hakikat sansasyo Onu heyecanmın kutublan içinde göreA Hâdisenin kahramanı Onnik İplikçi lanılır. Bizim şairlerimiz galiba bu sözün Rus muharriri L. Nikolinın kitabından yan yeniden dinlenmiştir. Onnik nu, beni tahayyülden dikkat ve müşahe bilirsin. de mefhumu haricınde kalıyor. Çünkü ta" de hâletine çekerek rüyamdakinden da Fakat bu milletin azgm ihtiraslarile nhin hemen her devnnde onlann toprak \Rus edibi Nikolinin memleketimi de oluyordu. Vamberin cildlerine ve dün poliste herşeyi olduğu gibi söyle ha fena bir dünya içinde uyandırdı. Germuvazene yapan mantıkı ve akliselimi altı yaşayışları dahi elemli. Daha doğ ze dair yazdığı kitabdan aldığımız «Büyük Türk» memleketini ziyaret e miş ve sonra da şu cevheri yumurtla çi, trenimiz Fransa topraklarında koştuikinct parçayı da bugun nefrediyo den seyyahlann kitablanna bakmız. mıştır: . meşhurdur. Fransız rasyonalizmi nere rusu mezarında rahat bırakılan şair, par« Ben bu işi memleket için yap ğu halde, bu araziyi dünyanın herhangi Türk ulusu ve müslümanlann dinî tamx.~\ de? makla gösterilecek kadar azdır. assubundan bahseden şeyleri hatırla tım. Esasen bunlar yanmış paralardı. başka bir parçasmdan ayıran Fransız Şimdi, Türkiyede genc nesil 10 veya Ben henüz Fransızı kendi cemiyeti iBu sözümü mubalâğalı bulanlara Ne10 yaşından aşağı çocuklar için İstiklâl yınız. Sankla fes eski muharib Türki Ecnebi kumpanyalarında kalacağına ve farkını ve işaretini henüz görememiş çinde tanımadığım jçin, böyle tek ve fer sımının, Ruhmın, Fuzulinin, Ishak Çememleket haricine çıkacağına, ben, va tim. Tarlalar arasından geçiyorduk. BuğSavaşı devrine aid Dumlupmar ve İz yenin sembolüdür. Fakat ne oldu? tandaşların istifadesini temin ettim ve daylar mavi, beyaz, kırmızı değildiler; dî vak'alarda bir millet vasfı görecek lebinin, Nedimin, İzzet Mollanm, İsmail mir savaşı hakkındaki büyüklerin hi Fes kalktı, sarık ancak imamlara bıçok ta iyi yaptım kanaatindeyim.» kadar acele hükümler vermek salâhiyetini Safanın mezarlarını düşünmelerini rica kâyeleri efsane olacak kadar uzak gö rakıldı. kuşlar da Marseyyezi bilmedikleri için kendimde bulmuyordum. Bu vak'ayı sa ederim. Yüzlerce şairin içinden bu yedi Altı mühürlü üstü boş ilâmlar rünmektedir. Dağ kurdu, Bozdağ kurdu aşılmaz henüz içimdeki resmî Fransanm bile ih dece kaydetmekle kaldım ve tekrar kom kişiyi seçişim kendilerinin yer yüzünde Onnik Iplikçiyanın evrakı arasında Delikanlı ve çocuk talebeler babala Bazalt kayalıklar arasından koşar. saslanma vuran bu manzara ile alâkabir takım mahkeme ilâmları da bulunpartimanımıza dönmemizi rica ettim. bir gün bile gülmemiş, gülememiş ve ferınm gece karanlığında üç kath padiBu, Türkiye posta pulundaki resim sını anlıyamıyordum. Acaba şu sağdaşah ve ecnebi polis kordonlarından ge dir. Bozkurt yeni Türkiyenin sembolü muştur. Bu meyanda üstü boş. altı pulDijona geldiğimiz vakit, tren durun lâketten felâkete arılmış insanlar olmasmki, soldaki yabani otlar arasında batakîıçerek İstanbuldan Anadolu sahiline dür. Bu münasebetle kırmızı şapkanın lu ve resmî mühürlü bir mahkeme ılâdan ileri geliyor. Ölümün böyleleri için ğı andıran su birikintileri, şu bazı taraf ca başımızı pencereden çıkararak frankaçtıklarını, İktısad Vekili Celâlin sa çocuk masahnı tekrarlamak zevkinden mı bulunmuştur. Bu ilâm Elâziz mah sızca gazete satan bir genc kızı çağırdık. biı nimet olması doğru bulunsaydı bun rıklı molla kıyafetinde partizanlann kendimi menedemiyeceğim. Eski ma kemesine aiddir. İlâmm sahte olup ol ları ekılmemiş toprak parçaları, aradığım lann da mezarlannda rahat bırakılma millî farkm, benim Fransamla istihza e On sekiz yaşlannda kadar vardı. Penyanına vardığını ve köy okulu ismini saldaki gibi, kurt kırmızı şapkasını fe madığı tetkik edilmektedir. lan lâzım gelirdi. Halbuki derisi yüzülden işaretleri mi idiler? Birdenbire Av cereye gazete uzatan elile avcumdan aVergi kaçakçılığı taşıyan İzmir zeybekler ağası seksen si yer ve masal bununla biter. lacağı paraya bakacağı yerde, yosun mek suretile öldürülmüş olan Nesiminin, lik Mehmed Efenin hıkâyesini saygılı Bu şebekelerm yaptığı işler hakkın rupadan çıkıyoruz sandım. Asya sahillerinden sert bir rüzgâr; renkli ve fazla çocuk kalmış gözlerini yamalı hırka içinde ömür geçiren Ruhidikkatle dinliyorlardı. Anadolu rüzgârı esiyor ve bir anda İs da ayrıca malî tetkikat yapılmasma da Kompartimanda yalnızdık. Dekor ve nin, açhktan inim inim inliyen Fuzulinin, Bu İstiklâl Savaşı kadınlarm ateşin tanbul ahalisinin başlanndan feslerini lüzum görülmüştür. Çünkü ölmüş gibi manzara olarak henüz içine girdiğimi an başka müşteriler bulunması ihtimali olan güzeller elinde derdden derde düşüp soaltında topçulara gülle taşıdıklan ve uçuruyor. Yüzbinlerce fes yerine kifa gösterilen insanların paralarmı şebe lamadığım Fransayı bir insan yüzünde öteki pencerelerden ayırmıyordu. Para nunda karasevdaya tutulan Ishak Çele «Türkiyeye nesil bırakmak> gayesile yet edecek kadar şapkayı birden bul keye ödeyen kumpanya bunu zarar görmeme fırsat verecek hiçbir Fransızla yere düştü ve trenin altına yuvarlandı. binin mezarlan smır dışmda kaldı, asfalt cepheye giden genclerin kahramanlık mak çok güç olduğundan şapka mağa hensine geçtiği için bittabi vergileri de Ben tekrar para vermek istiyordum. karşılaşmamışüm. Hududda gümrük ve kaldınmlarm beyaz kollan içinde kaybodevri idi. zaları depolarım boşaltülar. İstanbul alınmamıştır. Halbuki şimdi aksi sabit bilct muayenesi yapan memurlar, ancak Kız geri çekilerek: lup gitti. Halebde Nesimiyi, Bağdadda O zamanki gazeteler, millî savaşı sokaklannda kıvırcık kalpak, panama, olmakta bulunduğuna göre Hazinenin iki üç acele kontrol hareketinden ve bir Hayır, dedi, tren gittikten sonra Ruhi iîe Fuzuliyi, Üskübde Ishak Çelemızda cephe gazetelerimiz gibi kahve silindir, şapka ve kasketlerden başlıya hukuku da meydana çıkmaktadır. kaç fransızca kelimeden sonra, bir mil ben parayı bulurum. biyi bulmak bugün mümkün değildir. rengi ambalâj kâğıdına basılmakta idi. rak yeniden ve müstacel yapılmış hâki Ermeni patrikhanesinin let intıbaı vermeden çekilip gitmişlerdi. Ya bulamazsanız? Damdan dama atlarken düşen ve beyni renginde başka bir çeşid şapkaya va Gazetelerde düşmana hitaben yazılmış: ölüm kâğıdları Sıcak, alınlanmızı ıslatıyor ve boğazırmcıya kadar peyda oldu. Ancak Ga kaldırımlara akan Nedimin Karaca Bulmaya çalışınm. «Kanla ellerimizi bulaştırmadan ev Bu uydurma ölüm hâdiselerinden mızı kurutuyordu. Vagon restorane geç Hayır, bulamazsanız hesabınız ahmeddeki mezan onun mudur, değil vel gitU («Öğüd» gazetesinden) gibi lata nhtımımn ırgadlan, başlık derdine düşmediler. Başlarım bermutad gü ekserisinin Ermeni Patrikhanesinin ö tik. Ilk defa bir Fransız garsonuna ra eksik kalır. Alınız. cengâverane düsturları okuyorsunuz. midir, henüz anlaşılamadı. Bu karışık dalüm ilmühaberlerine dayanarak yapıl İzmir savaşile padişah hükumetinin neşten solmuş bir bez parçasile sar dığınm tahkikatla tebeyyün etmekte hatça bakabildim ve Balzacdan Carco Hayır... Hayır... Istemiyorum. vayı halledilmiş farzederek Nedimi Kayıkılmasmı (1 sonteşrin 1922) ayıran maktadırlar. racaahmedde gömülü saysak bile mevcud olduğunu yazmıştık. Patrikhane verdi ya kadar okuduğum Fransız romanlann Hayır... zaman pek uzun değildir. Padişah ve Dindar müslümanlar ve ufak köy ği cevabda yalnız bir ölüm hâdisesi i dakı tıplerden bırıni bu garsonun yuvarmezan o dâhi şaire yakışhrmak hayli Kabahat daha ziyade kendisinde ol Peygamberin vekili Halifenin hakimi lerdeki Mekkeye gitmiş ihtiyar hacılar çin dört lira mum parası almdığını ve lak ve etli yanaklannda, birkaç teli ka duğu için başkasını zarara sokmak iste güçtür. Çünkü üstünde köpeklerin gerdek yetinin yıkılmasile alâkadar olan bir ve hocalar diğer insanlardan onlan a şahid dinlenerek bir kâğıd verildiğini şının üstüne düşmüş seyrek sarı saçlarınmiyen bu kızm ısran, benim hakşinas kurduilan bir kabirde Nedimi yatar görmuharrir, o zamana aid bilhassa mizah. yıran yeşil sarığı kaybetmektense kel bildirmişti. da, kalın boynunda, geniş ve çok yuvar Fransamı temsil ediyordu. Parayı ona mek edebiyat seven herhangi bir insanı gazetelerile mecmuaları gözden geçir lesini feda etmeğe razı idiler. Fakat Dün mevsukan aldığımız malumata lak omuzlannda, hiçbir nokta üstündo biraz yalvararak kabul ettirebildim. Bu divane eder. Onun için Karacaahmed melidir. Ankaradan gelen rüzgâr öyle şiddetlı göre, Patrıkhanenin kat'î bir ölüm kâdeki mezan bir başka Nedime mal etmek durmıyan hareketli ve sinirli bakışların nunla beraber, kendi kendime: Istanbul gazete ve mecmualarından esiyor ki, mutaassıb mürteciin sarıği ğıdı ele geçmiştir. Onnik Avadisyan da, masamıza hâlâ gelmiyerek mutfakla «Ne bir garson, ne de bir müvezzi kı daha münasib. ziyade enteresan savaş propagandası ve le beraber kafasını da uçurtabilirdi! ismine olan bu ölüm kâğıdı ingilizce de salon arasında sebebsiz görünen dolaşış zı Fransa değildir. Ancak bundan sonifşaat işlerile meşgul olan Trabzon neş Bu rüzgâr kadının yüzünden peçesini vazılmıştır. Türkiyedeki Patrıkhanenin Omrünün yarısını sürgünlükle geçiren ra biribirini takib ve tekid edecek zen ve son nefesini de gene sürgün olarak Sıriyatı idi. Karikatürcülerin yardımtna ve kadını şekilsiz bir kozaya benzeten bir Türk tebaasına ingilizce bir ölüm larında aradım. Nadir Nadi ona bir şîşe soğuk bira gin bir intıba serisini umumî bir fikre vasta veren İzzet Mollanın mezan yirmi Karagöz yetişti. Karagöz ötedenberi ipekli torbasım da koparır. kâğıdı verişi hayretle karşılanmıştır. molla ve dervişlerle uğraşan mukallid rica etmişti. Masaya vücudünün yan tara bağlıyabilirim. Hatta bu fikir bile Fran yıl önce kaldırıldı. Istibdadın zulmile ruBütün bu yenilikler ruhanî ve sofu Patrikhanenin daha birçok ölüm kâğıbir Türk tiyatrosunun kahramanıdır. muhitte itirazlarla karşılandı. Fakat dı verdiği anlaşılmıştır. Bunlann si file yanaşarak şişeyi bırakh ve açmayı sa hakkında sabit bir vasıf teşkil ede hu, veremin kahrile de ciğeri kan kusarîşte bir karikatür: Karagöz, sırtında ellerinde mantıkî hiçbir delil yoktu. gorta şirketi tarafından Paristeki. mer unuttu. Hahrlamasmı bekledik. Haiız,ar mez.» diyordum. ken Abdülhamid tarafından Sıvasa sü'rii"* padişahın tahtını taşırken yere atmış Bununla beraber genc Cumhuriyet es keze gönderildiği anlaşılmıştır. sı kendiliğinden bize yâr olmadı. Hatırlen ismail Safa, Garibler mezan denilen olan bir hamalla konuşuyor. Hamal d' ki rejim taraflarına karşı oldukça u Bu arada öldürüleceklerden Avram lattık. öfkeli bir hareketle şişeyi açtı. Parise yaklaşıyoruz. Henüz iki saatten yere gömülmüştü. Zavallı şaire bir arayor ki: tBu bayağı bir iskemledir, fa zun ve manasız mücadeleye göğüs Muradyan isminde birisinin ismi daha Fakat bjra sıcak olduğu için birkaç yu fazla vakit olduğu halde, tren her yavaş lık oradan göç ettirildi. İzzet Mollanın kat ağırlığmı ancak sırtımdan attıktan germeğe, açık isyanlan bastırmağa, meydana çıkmıştır. dumdan fazlasım içemedik. Nadir Nadi ladıkça, bu zaman fasılasını ikidebir at yanında yer gösterıldi. Sonra gene onunla sonra anladım!> muhalif ve padişah taraftarlarmın gizŞemseddinin ervakı iade edildi lıyarak beni aldatan muhayyilemin birlikte görünmez bir köşeye atıldı. garsonu çağırdı: Fakat hamalın tahtı sırtmdan atması li çalışmalarma mâni olmağa mecbur Müddeiumumihk Adliyeye intikal cambazlığına kapılıyor, Parise geldik sa Biz soğuk bira istedik, siz sıcak Başka şairlerimizin mezarlannda raiçin, buna Sevr sulhunun imzalanma kaldı. etmiş yegâne dosya olan Şemseddinin nıyorum. Heyecanımı kontrol eden Na hat edip etmedikleri şu verdiğim örneksında padişah hükumetinin hainane Izmir Halkevinde küçük zabit üni evrakında bazı noksanlar gördüğün getirdiniz! dedi. oynadığı rolü anlatmak lâzımdı. Tahta formasile bir gencin resmini görecek den dün zabıtaya iade etmiştir. Tetkik Garson, ön düğmeleri çözük kapalı dir Nadiye verdiğim cevab doğru idi: lerden anlaşılabilir. Halbuki Aavrpada bir imparator ve bütün müslümanlığın siriiz. Onun adı Kubilaydır. Bu genc edilmekte olan diğer üç dosyanın tah ceketini sallıyan ve çalkalıyan geniş ta «Ben daha fazlasım ümid ederdim.» ünlü bir şairin mezan hergün ziyaret oBenim için Türkiyenin dışarısında her lunan bediî bir türbe menzilesindedir. halifesi oturmakta idi. Genc Türkiye, Menemen şehrinde mürtecilerin isyan kikatı henüz ıkmal edilememiştir. He vırlarla bağırdı: halifenin sarığmm altında gizlenen re gününde vahşiyane işkencelerden son nüz izleri bulunamıyan üç kişinin bu Ne yapalım? vagon restoran şimdi yer Fransa ve Fransa da Paris demekti. Hügonun nerede gömülü olduğunu yalaksiyonla mücadeleye girişti. Şeriat ra başı kesilmek suretile öldürülmüştü. lunmasından evvel bu dosyalarm tah takıldı. Şişeleri buza oturtmadım. Soğuk Italya ile Isviçreyi Akdenizle Fransa a nız Fransızlar değil, bütün cihan bilir. şefliğinin hakimiyetini kaldırdı ve din Böylece Türkiyenin ulusal hareketinin kikatının ikmaline imkân görüleme rasmda bir noktalı virgül farzetmiştim. Dantenin kemikleri üzerinde kurulu kubbira nereden bulacağım ben? reaksiyonuna hücum etti. Mizah mec şehid ve kahramanları vardır. Onun mektedir. Zihnimde Avrupayı bu kadar temerküz benin resmi Amerika kitabhanelerinde de Fakat bunu bıze önceden haber mualannın karikatürcülerl sanğı lâ için bütün bunları düşündükçe yeni ettiren bir şehre girerken duymam lâzım asıhdır. Götenin kabrini Japonyalılara biDoktor Vassaf ta henüz bulunama verebilirdiniz. hana başlan şeklinde gösterirlerdi. Ka Türkiyenin adamlannm yürüdükleri gelen heyecan, gene, imkânın ve hakika le sorup öğrenmek mümkündür. Şu hale mıştır. rikatür artık cengâver propaganda çetin ve tehlikeli yolu gözünüzün önüOmuzlannın ve dirseklerinin geniş ve tin taarruzuna uğrıyarak sakatlanıyor göre derdden ve eziyetten oldükten sonra 30 kişiye 100 bin lira yapması şeklini almakta idi. ne getirdikçe, «Türkiye> kelimesi ye dik hareketile de konuşan garson, söyledu. Sukutu hayal ruhiyatının bütün sür kurtulamıyanlar yalnız bizim şairler oluYapılan tahkikatta Ünyon sigorta ne söylene uzaklaştı, buz dolu bir kova İşte sarıklı bir adam. Resme iyice rine «Ankara» dedikçe ancak o zaman kumpanyası tarafından verilen para prizlerine iyice hazır olmak için, dikkati yor. Ne acınacak bir kara talih?.. dikkat ederseniz sarığın yılan olduğu bu küçük ve şayanı dikkat şehrin tarigetirdi ve şişeyi onun içine koyduktan nm 100,000 liraya yakın olduğu anla mi hayalimden fazla çalıştırmayı tercih hî rolü ve büyük ehemmiyetini kavra*#* nu görürsünüz. Resmin altında: şılmaktadır. Bu para çoğu İngiliz lirası sonra, daima öfke ile uzaklaştı. îtalyan ettim. mağa başlıyorsunuz. «Taassub yılanı genc Türkiye Cum Bana bu fıkrayı yazdırtan hâdise, halk olmak üzere 30 gayrimeşru varise ve ve Isviçre garsonlannın sessiz, nazik ve Parise yarım saat kala, gecenin saat huriyetinin başını sarmıştır.> diye yaîşte bu şehre Türk ulusunun bütün dikkatli servisleri yanında bu hareket, rilmistir. şaırlerının en değerlılerınden Kuddusinin onbirinde, Nadir Nadi beni pencerenin zılmıştır. Bu, «Türkün sarık yerine canlı kuvvetlerini içinde ve etrafında bana tamamile ferde aid bir ruh anının önüne çekerek, gökyüzünün aynasına Bordaki mezanna saygısızlık gösterilmek canlı kafası> Marksm tabirinin başka toplamak kısmet olmuştu. Buradan tezahürü gibi görünmeseydi hayretim bir nev'idir. Derviş, molla ve tarikat düşman ordularına ve Türk ulusunu sanlarda ve bunlarm münasebetlerin vuran, sıra dağlar halinde ufku çevirmiş istenilmesidir. Ömrünü, halkın elemlerini cilerin sırlarım açan karikatürler yağ sarmış taassub ve reaksiyon yılanına de Ankara ile İstanbul arasındaki far Fransayı kaphyacakü. kıpkızıl ışık dalgalan gösterdi: Parisin ve emellerini terennüme hasreden, millî Nadir Nadiye fikrini sordum. kı hissetmektesiniz. Ankara ahalisi a mur gibi yağmakta idi. Karagöz ru karşı hücum edilmişti. ışıkları... Kitabhaneye koca bir Divan bırakan Bu daha mukaddeme, dedi, Parishanî okulu medreseyi kapatır ve Onun için bir ecnebi seyyahın An çıktan söylememekle beraber, münasib Her bü\ük şehre girerken, belki de Kuddusinin bu zamanda mezarında ra medresenin kapısına «okul» levhasmı karada yaşıyan Türke eski îstanbulun bir şekilde hakikî Türkiyenin orada te göreceksin. Fransız böyle sinirli ve bazı gecikmeleri telâfi için bütün trenlere hatsız edilmesini, ne yalan söyliyeyim, asar. güzelliğile İzmir rıhtımınm ihtişamı değil, burada, Ankarada ve Anadoluda öfkeli adamdır. Bak daha ne kavgalar Bir kere hâdiselerin nerede olduğu nm tarifi karşısında niçin sustuğunu olduğunu size telkin etmek fırsatını seyredeceksin. Kavga etmediği zaman, gelen büyük sürat, Parise yaklaşırken yakışıksız buldum. Bu gibi lâübalilikler kaçırmaz. Bunda haklıdır, çünkü, yeni Fransız, alay eder. Çok impulsif, taşkın bana içimdeki sabırsızlığın makineye si on beş yıl önce caiz görülebilirdi. Fakat nu hatırlayımz! Bunlar Peygamberin anlamağa başlıyorsunuz. yeşil bayrağı altmda savaş eden ve ga Sinemada, lokantada ve sokakta ay ve hür Türkiye başka yerde değil, bu bir millettir. Ben onu bu huyu için sevi rayeti gibi görünüyordu. bugünün telâkkilerine uygun düşmüyor. £. NİKOL1N lib gelen cengâver islâm memleketin ni ulustan çıkmış, ayni dil konuşan m rada doğmuştur. Af. TURHAN TAN yorum. PEYAMt SAFA ud dakikalan hatırladı. dan kalma, hücra ve ıssız yerlerde yaşa rinin devamı sandı ve... bu yalancı, fakat tatlı teselli ile yavaş yavaş uykuya Sahile vardıkları zaman güneş batıyor mak lâzım. du. Kıpkırmızı bir güneş, sanki gökyüSanihanın aklı ise Sühanın beğenme daldı. zünü tutuşturmuştu. Bu güzel manzara diği, konforsuz, elektriksiz, medeniyetsiz 19 karşısında Saniha daldı, Süha coştu, ha yerlerde ve oralarda bıraktığı sevgili zaErtesi gün Pırlantanın ağnsı tuttu. Satırında kalmış bir manzumeden §u kıt'ayı bitinde idi. «Zavallı Ercümendim, benim niha, çocuk doğurmamış bir kadm meraokudu: sevgili aşkım, bütün bunlardan mabrum» kile iğilmiş, anne olmağa çalışan köpeğine diye esefleniyordu. Sıra dağlar mordu, sular ktrmızı; baöıyordu. Hayvan ıstırabdan kı\Tanıyor, Suları beklerdi bir peri kvn; Odalanna çıkınca Saniha hemen so inliyor, körük gibi nefes alıyor ve yalvaAlntndan operken akşam yıldızı yundu. Yalandan uzun uzun esnedi: ran gözlerile sahibine bakıyordu. Fakat Yeşil gözlerine meftundur sandım. Dehşetli yorgunum, uykusuzluk her defasında, yavru doğar doğmaz, onu Saniha kocasının koluna girdi. Ona so tan ölüyorum, dedi. Yatar yatmaz hemen yalıyor, temizlıyor, burnunun ucile çekekuldu: uyuyormuş gibi yaptı. Maksadı, rahat rek iterek memelerinin önüne getiriyor, Aferin, Süha, dedi. Çok güzel, rahat Ercümendi düşünmek, aziz hatıra* ondan sonra, bakışı birdenbire değişerek tam zemin ve zamana muvafık bir şiir için için husumetkâr bir mana alıyor, dişlarile başbaşa kalmaktı. hatırladın. Kocası, saçlannı okşadı, yanaklannı lerini göstererek hırlamağa ve Sanihayı Süha, o zaman, manzumeyi tamamile tehdide başhyordu. öptü. O, hıçkıra hıçkıra ağlamamak için okudu. Şair, bu güzel mısraları sanki oAnne olan bu köpeğin yarım saat evvel nun için yazmış, Süha da sanki onun hic kendini sıkıyor ve uzaklarda bıraktığı, Ercümendini düşünerek kalbınin ta için~ sahibine karşı gösterdiği muhabbetten saranına tercüman olmak için okumuştu. dakatten ve minnettarhktan eser kalmaKocasının omzuna yaslanarak, ona dt inliyen bir sesle kendi kendine: «Bebüsbütün sokuîarak yürüdü. Otele dön nim zavallı aşkım, beni bedbaht aşkım» mıştı. Şimdi artık onun yavruları vardı ve sevmek ihtiyacı, başka tarafa yüz çevirdüler. Akşam yemeğinde Süha çok mem dıyordu. miştı. nun ve neş.'eli idi. Otelden, yemeklerden, Hayalen, o kadar Ercümendle beraSeniha, sepetin içinde kaynaşan gözü servisten memnundu. berdi ki bir an, kocasının nüvazişlerini, kapalı ıslak yavrularla bu yavrulann ü Medeniyet iyi şey vesselâm, diyor du. Fakat bütün mcdenî istirahat vasıtala sabahleyin, çiçek açmış kayısı ve şeftali zerine titriyen anaya bakarak dalgın ve rının Itıymetini anlamak için. onlardan ağaclan altında, sevgilisinin gözyaşlarile mahzun düşünüyordu: mahrum olmak, bir müddet Kurunuvusta~ ıslanmış ve yarım kalmış zavallı buselelArkası var" "Cumhuriyet,, tn tefnkau 47 Abidin Daver DAV'ER Benim masum âşıkımın aziz göz niyet manası dolaştı ki Saniha, müteessir yaşlan, bana benziyen bu yetim çiçekleri oldu. Yola çıktılar. Otomobil mesafe * leri yutmakta ve aynlık yolunu uzatmakkabul ediniz, diye söylendi. Ruhunda öyle bir melâl vardı ki... ta devam etti. îçinde öyle bir hicran duyuyordu ki... Manzaranın ayni olması, Sanihaya git~ r Yavaşça büyük taşa yaklaştı, e\ velâ ya miyorlarmış hissini veriyor ve Ercümendnağını sonra dudaklarını onun cila.ii ve den uzaklaşmadığı hulyası, kederini biraz sıcak sathma yapıştırdı. Ercümendin de hafıfletiyordu. Onceleri kansının süku hayalen o anda kendisini öptüğünü düşü~ tuna hürmet eden Süha da, onun biraz evnerek hem zevk, hem azab duydu. velki dalgın ve kederli hali kalmadığını Kocasırun yanına döndüğü zaman, bi görerek şarkı söylemeğe başladı. raz sükunet bulmuştu. Süha, karnını doAkşamüstü Adanaya vardılar. O geyurmuş yemek takımlarını toplamış, se ceyi otelde geçirdiler, ertesi sabah erkenKocasının omuzuna yaslanarak, pete yerleştirmifti. Tatlı bir sesle kan dcn Mersine yollandılar. Mersinde de İsona büsbütün sokuîarak yürüdü suıa: tanbul oteline indiler. Bu isim Sanihanın Seni bekliyorum, dedi. Gidelim mi, hoşuna gidiyordu. Çünkü ona Payası ha zinü yapmağı teklif etti. Otelden çıkıp tırlatıyordu. Her türlü istirarıat vesaiti yürüdüler. Deniz kokan serin bir rüzgâr yoksa harabeleri darıa gezecek misin? Gidelim Süha, dedi. Demin biraz bulunan, temiz, denize nazır, balkonlu yanaklannı okşuyordu. Saniha, Ercü mendi düşündü, deniz kenannda alnn gisinirli ve huysuzdum. Harabeleri gez ve geniş yataklı bîr oda seçtiler. dim; sinirlerim yatıştı; bir şeyim kalmadı. Otomobilde oturmaktan bacakları tu bi kumların üstünde, ruhlannın ilâhî nağSiihanın iri yüzünde öyle bir memnu* tulan Süha karısına limana doğru bir ge mesini dinliyerek kolkola yürüdüğü mes