17 Ağustos 1936 CUMHURİYET Dünkü at yarışları Trakya manevralarında Kahraman erlerimiz ! Taşan derelerden boğazlarına kadar sulara gömülerek geçen Kırmızı taraf piyadeleri meydan muharebesini kazandılar Mari Bel hayatını anlatıyor «Otuz senelik hayat, otuz dakika içinde nasıl hulâsa edilir. Onu bazan günlerce tahlil etmek istiyorum da muvaffak olamıyorum» Paris, ağustos Bizde gerek sahne ve gerekse sinema artisti olarak çok sevilmiş bir san'atkâr olan Marie Bell burada günden güne mühim bir şahsiyet haline geldiği için kendisinin son faaliyeti hakkında okuyucularımıza biraz malumat vermek hiç te faydasız olmıyacak. Fakat, bu malumatı bizzat onunla . görüşcrek almak ancak yazima kıymet verdirebılecek. Halbuki artist bir taraftan idare etmekte olduğu tiyatronun işlerile uğraşırken diğer taraftan yeni filımlerdeki rolleri dolayısıle stüdyolarda meşgul.. Birkaç güne kadar da bir kür yerine gidıp biraz dinlenmesi mevzuubahis.. Binaenaleyh onu görmek için çok acele etmekliğim ve bulmak için de önüme çıkacak muhtelif müşkülleri çiğneyip geçmekliğim icab ediyor.. Birkaç gün bo şuboşuna binbir ye re başvurduktan sonra nihayet telefon da tatlı sesini işiti yorum: Beni görmek, benımle goruşmek mı Jstiyorsunuz.. Pekâlâ.. Ne zaman emrederseniz.. Yarm sabah, öğleden evvel.. . Durunuz bakayım, hayır, kabil değil.. Ayni gün öğleden sonra saat dörtte evimde.. *** Raynovard sokağında geniş ve aydınlık bir ev.. Büyük dıvanlar, sayısız yastıklar her tarafı kaplamış.. Kuyruklu piyano, bu sıcak günlerde uykuya dalmış büyük bir canavar gıbi kösede hareketsiz duruyor. Geniş taraça, adeta ufak bir plâj sahasım hahrlatıyor.. Bahçede muhtelif çiçeklenn teşkıl etıgi tabıî buketler insana binbir gece masallarındaki tabloları hahrlatıyor. Büyük salonda karşıkarşıya oturuyoruz. Kanapede güzel ve uzun bacaklarını biraz bükerek arkaüstü yaslanıyor, sonra öyle rahat edemiyeceğıne karar vermiş gibi öne doğru iğiliyor ve iki elini sağ dızinin altından birbirine kenedhyor.. Yüzünde fıemen hemen ne pudra, ne de boya var, yalnız dudaklarının üstünden hafifçe bir ruj batonu geçirmiş. Buyurun! Diyor. Geniş bir tebessüm, gözlerinin kenarlarını çizgilendiriyor. Bu «Buyurun!» sözünü söylerken bütün mevcudiyerinde bir müsabakaya mutlaka kazanmak için giren bir sporcu tavn var.. Buyurun, konuşalım, hayatım hak Birinci Inönü ve Boğaziçi müiıâfatlarını kimler kazandı? Dünkü koşular, koşuculuk tekniği bakımından îstanbulun en ehemmiyetli koşusu idi. İstanbulun «Grand Prix» si sayılan «Birinci İnönü» mükâfatı Avrupanın muhtelif memleketlerinden getirilen İngiliz atları arasında olduğu için bun larla memlekette doğmuş halis kan In giliz atları arasında bir seçme koşusu mahiyetindedir. İkinci mühim koşu da, memlekette doğmuş halis kan îngiliz taylanm birinci defa olarak koşu sahasma çıkaran «Boğaziçi» mükâfatı idi. Bu yavruları görüp te memleket namına iftihar etmemek elde değildi. Herbirisi sanki Avrupadan getirilmiş İngiliz atları gibi fevkalâde bakılmış ve yetiştirilmişti. Ayn ayn sahibleri ve idmancılan olan Fethi, Ahf, Said Kara Osman, Ahmed, ve Emin Salıhi memlekete böyle atlar yetiştirdiklerinden dolayı tebrik ederim. Son manevralarda bir sudan geçen Trakyadaki büyük manevraları takib eden arkadaşımız yazıyor: Hayatımm en heyecanlı günlerini büyük manevralar münasebetile Trakyada geçirdiğim bir hafta içinde yaşadım. Zaten bir Türk gencini askerlikten daha fazla alâkadar eden, daha fazla heye ~ canlandıran ne olabılir ki... 6 ağustos akşamı, bana Trakyadaki büyük manevralan «Cumhuriyet» namına takıb emri verildıği vakit içimde bir se vinc belirdi. Ertesi sabah erkenden foto muhabir arkadaşımla birlikte Şark Demiryollannın külüstür vagonlanndan br rine yerleştik. Sirkeci İstasyonu birçok generaller ve büyük rütbeli subaylarla dolu idi. Onlar da ayni trene bindiler. piyadelerimiz Birinci koşu Satış koşusu: Dört ve daha yukarı yaşta yarım ve halis kan Arab atlanna mahsus. Sıklet dört yaşmda 56, beş ve daha yukarı yaşta 58 kilodur. 1936 senesinde bir koşu kazananlar 2, daha fazla koşu kazananlar 4 kilo fazla alırlar. 400 liraya satılık olan at 4 kilo eksik alır. Mesafe 2000 metro. îkramiye birinciye 120, ikinciye 50, üçüncüye 20 liradır. kında neler öğrenmek istiyorsunuz.. Ömrümün birçok sırlarını birden meydana çıkaracağımı mı zannedıyorsunuz. Otuz senelik hayat, böyle otuz dakika içinde hulâsa edilebilir mi? Onu bazan bizzat ben tahlil etmek istiyorum da gene muvaffak olamıyorum. Ben, verilen bu geniş müsaade üzerine artisti sayısız sorgulara boğuyorum. O, bunları sıraya koyarak toptan cevab veriyor. Çocukluğu.. Marie Bell îrlandalı bir baba ile Bordolu bir Fransız anneden dünyaya gelmiştir. Küçüklüğü büyük bir şehrin ücra mahallelerinden birinde çok sade ve çok fakirane geçmiş.. Yegâne eğlencesi, babasının memur olduğu tren istasyonuda manevra yapan lokomotiflere binip gezmekmiş. Bugün bile, diyor, çocukluktaki bu itiyadımı terkedememişimdir. Lokomotifini muayene etmeden, makinisti gözden geçirmeden bir rene binemem. Pek küçük yaşında dansa merak sarmış. Gazetelerden büyük dansözlerin resimlerini kesip saklar ve onlann hareketlerini taklid edebilmek için aynanın önünde saatlerce vakit geçirirmiş. Altı buçuk yaşında Bordodaki büyük tiyatroya girmiş. On dört yaşındayken Londraya giden balet heyetinin arasında yer almış. Bir gün Andromak faciası temsil edılirken Kleon rolünü oynıyacak olan artist has talanmış. Aman, onun yerine birini bulmak lâzun... Direktör, bu siyah ve gölgeli gözlü, biraz vahşi tavırlı genc kızı münasib görmüş. İşte, diyor, sahneye ilk defa Racinein kahramanı olarak çıktım ve o direktörün teşvikile konservatuara girdim. İki sene sonra komediden bi... , rincihkle diploma aldım. Bu muvaffakiyet «Komedi Fransez» e kabul edilmekhğimi temin etti. Komedi Fransezdeki san'at hayatım ömrümün en tatlı geçmiş zamanlandır. Nasıl bugün mühim bir futbol maçına 4050 bin kişi birden hücum ediyorsa programa Andromak veya Fedr gibi bir eser koyduğunuz vakit te 1516 bin frankhk bir hasılat temin edebilirsiniz. Bu vaziyet kültür ve temaşa san'atı noktasından herhalde ümid verici bir hal!.. Sessiz ve sesli sinemaya san'akâr Henry Roussellin tavassutile girdim. Sessizde Veda Valsi, Madame Recamier, Figaronun îzdivacı ve saire.... Seslide ise Aşk Geceleri, Katil Kim?, Çılgm Macera, Fedora, Polis, Büyük Oyun, Otomobilli Adam, Fakir bir delikanlının hikâyesi, Ihtılâl günleri ve saire... Son olarak ta Abel Gancein idaresi altmda Kroyçersonatı çevirmek üzereyim.. Işte benim hakkımda öğrenmek iste dıklerinizin komprime haline getirilmiş şekli! H. ö. Sinema Haberleri Bir ihtilâlcinin portresi Katerin Hepburn çevirmekte ol dugu «Kraliçe Mari» filmini bitirmiştir. Yakında «Bir ihtilâlcinin portresi» is minde bir kordelâ yapmağa başlıyacak tır. Mişel Strogof Mişel Strogofun amili Ermoliyef, bu filmin Amerikada yeniden vücude ge tirilmesi için R. K. O. kumpanyasile bir mukavele imzalamıştır. Marlene Dietrich Parise geldi Ginger Rogers Ginger Rogers, Fred Astairele birlikte yeniden iki filim yapmaktadır. Bun lardan birinin ismi «Svvingtime», dığe rinin adı «Watch Your Step» tir. Lil Dagover Fransızca kopyasında baş kadın ro lünü Marie Bellin oynadığı «Kroyçer Sonab> filminin almanca kopyasında ayni rolü Lil Dagover temsil etmektedir. Saadet çocukları Lilian Harvey ile Villy Friç çevirmekte oldukları «Saadet çocukları» filmini bitirmişlerdir. 45,000 lira vergi Claudette Colbert, Paramounta bir mukavele ile bağlıdır. Fakat senede bir filim de başka bir kumpanya hesabına çevirmek için müsaadesi vardır. Bu sene işte o baska kumpanya hesabına çevirdiği «İki bayrak altında..» filmi için bizim paramızla 200 bin lira almıştır. Fakat derhal vergi memurları yakasma yapışmışlar, kendisinden bu kazancına mukabil 45 bin lira vergi tahsil etmi§lerdir. Marlene Dietrich Holivudda Charles Boyerle birlıkte çevirmekte olduğu «Allahın bahçeleri» filmini bitirdıkten sonra Normandie vapurile Fransaya gelmiştir. Yukarıki resim yıldızı Pariste Sen Lazar istasyonunda kendisini karşıhyanlar arasında göstermektedir. Netice: Birinci Yusufun Ceylânı 62 kilo, ikinci Sada 62 kilo, üçüncü Necib 62 kilo. Plâse olmıyanlar: Sarikus, K. Teylân. Zaman 2,21. Atlar arasındaki Babaeskide mesafe: Bir boy, yarım boy. Bahsimüşterek Gangan 1 liraya 7 lira. Birinci plâBabaeski, Babaeski olalı bu kadar kase 4 lira, ikinci plâse 110 kuruş. labalık görmemiş. Sokaklar hep zabit ve askerle dolu. Şehirde yerli ve yabancı siİkinci koşu ikinci koşu: Dört ve daha yukarı yaş viller, askerlerin arasında birer benek gita yanmkan İngiliz atlanna mahsus. Sık bi kalıyor. Kaymakam ve Belediye reisinin ta let 4 yaşındakilere 56, daha fazla yaştavassutıle yerli bir Musevinin evinde kenkilere 58 kilodur. 1936 senesi 250 lira kazananlar 2 kilo, 450 lira kazananlar dimize yatacak bir yer bulabildık. Ertesi 3 kilo, 750 lira kazananlar 5 kilo, daha gün Genelkurmay Başkanı Mareşal F e v fazla kazananlar 7 kilo fazla sıklet aldı d Çakmak ve birçok kumandanlar, ge neraller Babaeskiye geldıler. O gece halar. Mesafe: 2400 metro, ikramiye bi rekât başladı. Sokaklardan geçen tank, rinciye 410, ikinciye 75, üçüncüye 25 zırhlı otomobil, motosıklet, kamyon, ve lira idi. askerin haddi hesabı yok. Mütemadıyen Netice: Temelin Alemdan 63 kilo, igeçiyorlar, demir ve çelık dalgalı bir nekinci Ceylân 63,5 kilo, üçüncü Semirahır gibi mütemadiyen akıyorlar. mis 56,5 kilo. Plâse olmıyanlar: Nona, Tunç yüzlü, çelık yürüyüşlü Meh Aslan, Bora, Olga, Selten, Ayhan. Zamedciğin seferber haldeki heybeti görü man 2,21 dakika, ara mesafesi çok kolay lecek şey. O sağına soluna bakmadan gidört boy, bir burun. Bahsimüşterek Gandiyor, terleri akarak gıdiyor, şarkı söygan 1 liraya 230 kuruş. Birinci plâse liyerek gidiyor. Kıt'alar şimdi manevra 105, ikinci plâse 140 kuruş. daki mefruz cepheye gidiyor. Bundan Birinci İnönü koşusu evvel savaş cephelerine de böyle gitmişÜçüncü koşu, Birinci İnönü mükâfa ti. Yarın gene başı dara gelirse böyle gitı: Memlekette doğmuş iki yaşında İn decek, bbyle gideceğiz, böyle gidecekler. giliz aygır ve kısraklarına mahsus. MeErtesi gün manevra başladı. Biri kırsafe 800 metro, ikramiye birinciye 785 mızı ve biri mavi olmak üzere kıt'alar iki lira, ikinciye 120 lira, üçüncüye 50 lira. grupa ayrılmışlardı. Biz de iki arkadaş, Sıklet 56 kilo. otomobilimizle her iki grupun cepheleri Netice: Birinci Fethinin Baylanı 54,5 arasında mekik dokumağa başladık. kilo, ikinci Merana 56 kilo, üçüncü DafMavi taraf taarruz ediyor ya 54,5 kilo. Plâse olmıyanlar Taşpı Ma\i ve Kırmızı odular, hakıkî bir nar, Girğin, Şehrazat. Zaman 0,52. Daharb vaziyeti almışlardı. Otomobilimizie kika atlar arasındaki mesafe üç boy, bahharb sahasından geçerken mükemmelen simüşterek : Gangan 1 liraya 150 kuruş, gızlenen kıt'aları güçlükle seçebiliyorduk. plâse 130 kurus. Telgraflarımızda okuduğunuz gibi Boğaziçi mükâfatı manevralar beş gün sürdü ve evvelâ Mavi Dördüncü koşu, Boğaziçi mükâfatı: taraf taarruz etti ve Kırmızı taraf, ustaca Üç ve daha yukarı yaşta halis kan İngi bir çekılme hareketi yaparak Mavi kuvliz aygır ve kısraklarına mahsus. Sıklet 3 vetleri yanmdan sardı. Ve manevranın yaşındakilere, 53 kilo 4 ve daha yukarı beşinci günü Mavi tarafı ta Edirne huyaştakilere 58 kilo. Mesafe 2400 metro. dudlarına kadar sürerek büyük bir mu İbramiye birinciye 730 lira, ikinciye 85 vaffakıyet kazandı. Bu beş gün benim ilira, üçüncüye 55 lira. çin ve manevrayı görenler için büyük bir Netice: Birinci Prens Halim Saidin heyecan kaynağı oldu. Tapaini 60 kilo, ikinci Bekâr, 60 kilo, Mareşal Fevzi Çakmak bile, resmigeüçüncü Markiz, 60 kilo. Plâse olmıyan çidden sonra kumandanlara şöyle demişyerli Tomru 52 kilo. Zaman 2, 34,5 da ti: kika. Aradaki mesafe çok kolay iki boy, « Maneüralara gelmeden eüüel biüç boy. Bahsimüşterek Gangan 1 liraya 6 raz rahatsızdım. Fakat askerlerimizde ve lira, birinci plâse 4 lira, ikinci plâse 130 subaylarımizda gördüğüm heyecan, vazikuruş. fenin clddiyetini kavrayiş ve şevkle çalışBeşinci koşu mak hasletleri beni de onlar kadar, sizler Beşinci koşu: Dört ve daha yukarı kadar heyecanlandırdı. Hastalığımı unutyaşta yarım ve halis kan Arab atlanna tum. Şimdi ben de sizler kadar, en genc mahsus. Mesafe 1800 metro. Sıklet 4 yaş erlerimiz kadar heyecanlı ve zindeyim.» 58 kilo daha yukan 60 kilo. îkramiye Büyük asker çok güzel ve haklı söylübirinciye 1 10 lira, ikinciye 30, üçüncüye yordu. Türk ask>ri her türlü müşkülâtı 15 lira. yenerek aldığı emri mutlaka yerine gerirNetice: Birinci Talâtın Sarıkuşu 60 meği bilen bir kudret olduğunu bir kere kilo, ikinci Güler, üçüncü F. Ceylân. daha ispat etti. plâse olmıyanlar: Gülizar. Zaman 2,09 İki taraf kuvvetlerinin karşılaştığı gedakika, mesafe bir boy, uzak. Bahsi niş manevra sahası hummalı bir faaliyete müşterek gamyan 130; birinci plâse 105, sahne oluyordu. Yüzlerce kamyon yılikinci plâse 130 kuruş. Çıfte bahis 1 lira dırım süratile cepheye asker taşıyor. ya 6 lira getirmiştir. Tanklar, zırhlı otomobiller karşı kuvvetJ SABRİ ler üzerine ilerliyor. Uzaktan uzağa top sesleri geliyor. îki taraf tayyareleri, ta İzmire gelen seyyahlar rassudlar ve keşifler yaparak erkâmharİzmir (Hususî) Tempres Of Avus biyelerine rapor veriyorlardı. tralya vapurile şehrimize 480 seyyah Hakem heyeti, karşılaşan iki tarafın gelmiştir. Seyyahların bir kısmı trenle sevkulceyşî vaziyetine ve sahanm o kısSelçuğa gıtmiş, buradaki eserleri görmındaki kuvvetlerin nisbetine göre neticemüş ve avdet etmişlerdir. Diğer kısmı da payton ve otomobil yi tayin ediyor ve iki taraftan birine çekillerle şehrin muhtelif yerlerini, yeni me, diğerine takib vazifesi veriyordu. Meydan muharebesi müessesemlerimizi, müzeyi ve İzmir hafriyatını dolaşmışlardır. Manevranıo en heyecanlı günü son gün oldu. O gün Mavi taraf ricat ediyor, Kırmızı taraf ta büyük bir taarruz hazırhyordu. Bız evvel Kırmızı tarafın bütün kuvvetlerile ilerleyişini takib ettik. Çok geniş bir cephe üzerinde aslan piyadelerimiz kendılerini gizliyerek, yere yatarak ilerliyorlar. Mavi taraf ta muntazam bir gerileme yapıyordu. O gün akşama doğru Kırmızı taraf büyük bir taarruza başladı. En heyecanlı vaziyetin, iki tarafın karşılaşacağı yerde olacağını düşünerek Mavi tarafın bulunduğu Havza civarına gittik. Sonra alâkadarlardan da öğrendik ki iki ordu burada karşılaşacak ve manevra da bir meydan muharebesinden sonra burada nihayet bulacakü. Burası geniş, bir vadidir; ortasından bir dere geçiyor ve nehrin bir tarafında Kırmızılar, diğer tarafında da Maviler var. Büyük meydan muharebesi bu dere civannda olacaktı. Kırmızı taraf nehre amudî olarak ilerliyordu. Derede karşıya geçebilecek tek köprü vardı. Hakem heyeti bu köprünün düşman tarafından tahrib edıimiş olduğuna karar vermişti. Bu vaziyete göre, kırmızı ordu muharebeyi kazanmak için dereyi geçmek mecburiyetinde idi. Biz işin kolayını bulduk diye seviniyorduk. O anda kendi ken dimize şunlan konuştuk: Son yağmurlardan sonra Havza deresi hayli yükselmişti. Buradan insan geçemezdi. Kırmızı taraf için yapılacak tek iş, derede bir geçid yeri bulmaktı. Bu geçid yerini biz onlardan evvel aramağa koyulduk. Ve otomobilimizle dere bo yunu gezerek nihayet bir geçid bulduk. Ve artık emindik. Kırmızı ordu ancak buradan gecebilirdi. Burada suyun derinliğini ölçtük. Dizlerden biraz yukan çıkıyordu. Rahatladık. Burada bekliyecek ve başka geçid olmadığı için ordumuz buradan geçerken fotoğraf alacak, geçişi mükemmelen seyredecektik. Fakat hâdise pek tahmin ettiğimiz gibi olmadı. Vakıâ bulunduğumuz geçidden o istikamette ilerliyen kıt'alar geçtiler amma sonradan öğrendik ki asıl büyük kuvvetler derenin derin yerinden omuzlarına kadar su içinden, silâhlarını başlarınm üstünde tutarak geçmişlerdi. Askerlerimiz, gazetecileıi atlatmışlardı. Mehmedcik aldığı emri hiç yerine getirmez olur mu? İşte sular, böyle boğa zma kadar da yükselse gene yürüyüp geçer. Her zaman böyle olmuştu; manevrada da böyle oldu. I t Ktrmızı taraf galib Akşam başladı. Güneş karşıki tepelerin arkasmdan yavaş yavaş kayboldu. Şimdi bütün o sahayı temiz ve berrak bir kızıllık kaplamıştı. Kırmızı ordu ilerliyor. Dere çok geride kaldı. Mavi taraf ta muntazam bir şekilde geriliyor. Bu sırada kıçnızı tarafın tank ve zırhlı otomobilleri dere bo yuna geldiler. Karşıya geçeceklerdi. Fakat köprü mefruz olarak tahrib edilmiş ti. Onlar da dereden geçmek mecburiyetinde idiler, geçtiler. Onlan sevkedenler de biraz evvel dereyi yaya geçenlerin kardeşleriydi. Nihayet hava karanrken kırmızı taraf kuvvetleri tamamen derenin öbür tarafına geçmiş bulunuyorlardı. Hakem heyeti, meydan muharebesinin kır mızı tarafın lehine rreticelendiğini ilân etti. Artık kıtaat yerlerine dönmege rıazırlanıyorlardı. Üstübaşı çamur içinde, te miz alnından terleri akau tir nefere yaklaştım: Nasıl yoruldun, değil mi hemşeri? dedim. O, biran tereddüd etti ve gülümsüyerek: Hayır.dedi; Türk askeri yorul maz. Mahçub oldum. Doğru söylüyordu. Türk hangi harbde yoruldu ki manevrada yorulsun! RÜŞTÜ SEZGİNOĞLU