CUMHURtYET 30 Temmuz 1936 KUçük Hikâye B una büyük bir deJil teşkil ediyordu. Fakat tahkıkat esnasında, bazı noktalar da lehine tezahür etti. Aylardanberi hiç bıkmadan, yorulmadan ve ekini belli etmeden bunaklık rolü yapmak, beşerî kudretin haricinde birşeydi. Sonra, Jerom o kadar mükemmel bir bunaktı ki, onun gibi alelâde bir kimsenin değil fennî bilgileri hayli fazla insanların bile bu derece kusursuz bunaklık taklidi yapması oldukça müşkül bir işti. Fazla olarak, Jeromun amcasının vaktile bir dimağ hastalığından dolayı tımarhaneye kapatıldığı, kendisinin de alkolik olduğu anlaşılınca irsiyet meselesi mevzuu bahsoldu, bunak Jerom vaziyete hâkim olmağa başladı. Ilânıhaye uzayıp gidecek gibi görünen celselerden biri esnasında, Jeromu müşahede altında tutan doktor Kav, onun mes ul tutulması icab ettiği iddiasile bir çok delıller saymağa başladı. Iddıalan kadar delilleri de kuvvetliydi. Doktor Kav, sözlerini şöyle bitirdi: «Bu adamın bunaklık taklidi yapmak için sarfettiği gayret o kadar kuvvetlidir ki, en kuvvetli irade sahibleri arasında bile böylesine az tesadüf edilir. Jerom, doktorluk hayatımda müşahede altında bulundurduğum en sayanı dikkat ınsandır.» Bibliyoğrafya Gazi Anteb Halkevi neşriyatı 1936 da basılanlcn Gazianteb Halkevinin bütün şubeleri umumî bir sıra takib ederek muhtelif neşriyat yapmaktadırlar. Bunlardan birden dokuza kadar olanı 1935 te; on birden on dbrde kadar olanları da bu sene basılmıştır. 10 numaralı neşriyat N. Can ve S. Gökçenin <Yunus Emre» ye hasrettıkleri bir risaledir. Müellifler eseri «Bizim olan eskiye, bizim olan yeninin bir saygısı> olarak takdim ediyor ve «Coşkun mutasavvıf Yunusun ruhunu dev rin felsefesile kaynaştıracak yarımn büyük yazıcısına ne mutlu> diyorlar. Çok hakları var. Yunusa dair bugüne kadar yazılanların en başında Bürhan Toprağın üç cildi gelmektedir. Diğer 1 neşriyat biraz fazla muhtasar. Melâmi > lik ve Melâmiler müellifi Bakinin de | Yunusa dair bir eserinin basılmakta ölduğunu duymaktayız. Bu risalede Yunusun hayatını, fel sefesi ve tesirlerini N. Can yazmış. S. Gökçe de arstist Yunus Yunus ve Aşk Ölüm. korku, şüphe Vahdeti vücud öz söylemek Bugünkü türkçe miz ve Yunus dılı bahislerini nakledi yor. Risalede Yunustan seçilmiş şiirler de var. Umumiyet itibarile Bürhan Toprağın Yunusundan ilham alınmış gibi görünüyorsa da her halde müellifleri böyle bir eser vücude getirdikle rinden dolayı tebrik ederiz. Şirktihayriyenin yaptıracağı yeni vapurlar RADVO Bu aksamki program j İSTANBUL: 18 Taksim bahçesinden nakil 30 ahhl konferans: Dr. Saîim Ahmed Çalışkan . 20,30 stüdyo orkestraları . 21,30 son ha • berkr. Saat 22 den sonra Anadolu ajansmın gazet«lere mahsus havadis scrvisi verile cektir. •vTTANA: 18,05 eğlenceli musiki 19.05 konusma 19,25 felsefi haberler 19,40 tarlalarda bir dolaşma 20,05 haberler, hava raporu . 20,15 Viyana musıkisi 21,05 halk piyesi 23.05 haberler 23,15 musiki . 24,15 ko nuşma 24,30 gramofon. BERLİN: 18,05 eğlenceli musiki 19,05 orkestra konseri, arada Olimpiyad hazırlıklan haberleri . 21,05 haberler 21,15 Hamburg ı dan nakil, arada gunun akisleri 23,05 haberler 23.35 dans havaları; arada Olimpiyad mesalesi Pragda 2,05 gece konseri. BUDAP^ŞTE: 18.45 konser, konuşma 20,15 şan kon seri, konferans 21.15 operet yayını: Prens Bob 23,30 çingene musikist 24,15 gra . mofonla dans havaları 1,10 son haber • ler. BÜKREŞ: 19,05 konser. konferans 20,25 flüt kon. seri, konferans 21,15 orkestra konseri, haberler 22,50 şan konseri . 23,15 gramofon 23,50 fransızca ve rumence haberler. LONDRA: 19,05 havadis 19,35 National istasyonu21,05 dans musikisl 21,45 piyes: Uç dost 22.35 orkestra konseri, spor, havadis 23,35 dans musikisi, havadis . 24,45 gramofonla musiki. PARİS [P. T. T.l: 20,40 piyano konseri, konuşma 21,35 operefc Kalb budur 23,35 pıyes 23,50 tıbbi konferans. ROMA: 18,05 havadis . 18,20 konser 19,25 ya bancı dillerde konuşma 20,05 Napoliden naklen: Liman haberleri, gramofon 20,15 ispanyolca turlzm haberleri 20,25 eğlenceli musiki, fransızca haberler 20,50 Yunanlstan için yayın 21,10 havadis, ko nuşma 21,45 opera yayını: Oceana, lstirahat esnasında konuşma . 24,05 havadis, ingilizce haberler. Adam, bıçağını hâlâ elinde tutuyor, bu murdar otel odasının döşeme tahtaları üstiine kanlar içinde serilmiş. yatan kadını şaşkın şaşkın seyrediyordu. Biraz fvvel, birbirlerinc sokakta rastgelmisjerdi. O gün cumartesi olduğu için, Jerom, öğle yemeğinde fazlaca içtniş, meyhaneden çıktığı zaman tesadüf ettiği bu kadını, vaktile tanıdığı bir kadına benzeterek peşinden gitmişti. Birlikte otele geldiklerini hatırlıyor, fakat ondan sonrasını pek toparlıyamıyordu. Galiba, kadın fazla para istemiş, işi şirretliğe dökmüştü. Jeroiı, onu susturmak için biraz tartakladığını hayal meyal hatırlar gibi oluyordu. Kadın, şimdi, açık kalan gözleri hâlâ kin ve nefrct dolu cansız bir cesed halinde, kanlar içinde yerde yatarken, Jerom, beyninde dalgalanan ispirto buharlarını dağıtmağa çalışarak alık alık düşünüyordu. Vücudünü sımsıkı sarıp sarmalıyan bir dehşet içindeydi. Kafasında bin türlü düşünce dolaşıyordu. Bes dakika evveline gelincive kadar ayyaslığına ayyaş, fakat namuslu, kendi halinde bir adamken şımdi kanlı katiller sırasma girdiğini düşündiikçe kafasının içinde birşeyin lâstik top gibi zıpladığını hissediyordu. Basını iki ellerile tuttu: «Galiba deli oluyorum!» Bu ıfade, gerek heyeti hâkime üzerindiye söylendi. de, gerek dınlıyenler üzerinde büyük bir Ve «deli» kelimesi, beyninde, bütün tesir yapmıştı. Fakat tam o esnada, «şamuhakeme kabiliyetini aydınlatan bir şim yanı dikkat insan» ı, koluna girip salonşek gibi çakıverdi. Jerom, delilerin gayrı dan cıkarmak ve oturduğu yeri temizlemes ul sayıldığım hatırlamış ve birden mek icab etti. Jerom, doktorun, hazırunu heyecana sürüklıyen ateşli hıtabesı esnaürpermisti. Fakat, o esnada merdivende ayak ses sında, oturduğu yerde altıni kirletmiş, leri işıtıldi, kapı vumruk darbelerile sar jandarmaların koluna takılı bir torba gibi sılmağa başladı. Odanın döşeme tahtası sarsak sarsak geldıği mahkeme salonuıaralıklarından aşağı katın tavanına sızıp dan gene b'ylece gb'türülmüstü. Nıhayet, muhakemenın son günü gelorada pembe, yuvarlak bir leke halinde yavtlan kan otelcinin nazan dikkatini di cattı. O gün, maznun vekili müdafaasıcelbetmis, karakola haber göndermisti. nı yapacaktı. Bu müdafaa cıdden pek Polisler kapıyı kırıp içeri girdikleri va parlak oldu. Avukat Kabrol, müdafaasıkit, yerde, al kanlar içinde vatan bir ka nı deruhde ettiği iş çok kolay birşeymiş dın cesedi, karyolanın üstünde de, mana gibi son derece sakin bîr tavırla söze başsiz suratı, a^zını kulaklarına kadar vırtan lıyarak, her biri, müekkilinin aleyhindeki apta] bir tebessümle sırıtmış. bacaklarını ıddıalan cürütmeğe matuf olan sözleri sallava sallava elindeki bıçakla oynıyan sıraya dizdi. Cinayetin sebebi anlasılamabir adam buldular. Adam, içeri girenleri dığına gbre maznunun bunaklığından görmemış, vakalanıp RÖtürüldüğünü hisbaşka bir sebeb aramak lüzumsuzdu; prosetmemis eıbi davranıyordu. fesör Kav müşahedesinde yanılmış ve teşJerom, istintak hâkiminin huzuruna hisini yan!ı$ koymus olabilirdi ve nıhayet, cıktığı zaman tam manasile bir bunaktan feromun, tekbaşına bütün bir idare meibaretri. Ne lâkırdı sövlüvor, ne sövlenikanizmasına karşı aylardanberi mukavelen lâkırdıyı anlıyor. ne birsey hatırlıyormet edecek kadar sağlam iradeli olduğudu. Katil diye sorguya çekilen bu yarı nu iddia etmek te, ona fevkalâbeşer bir hayvan haline gelmis mahlukun durma ludret izafe etmek demekti. Müdafaa vedan salyası akıyor. vüzünde, hiç silinmi kili bu vadide belki bir saat söz jöyledi. yen budala bir tebessüm dolasıvordu. Ve Jerom, bütün bu müddet zarfında, raYem<'e;ini ağzma veriyorlar. elini yüzü hat rahat salyalannı akıttı. durdu. nü yıkıyorlar, üstünü givdiriyorlar, altıni Heyeti hâkime müzakere salonundan desistirivorlardı. Kundaktaki çocuktan db'nüp te maznunun ademi mes'uliyetine farkı voktu. dair verilen kararı okuduğu zaman, Je * Ana kucaSma sısçınan bir cocuk gibi rom, jandarmaların kolunda önce yere yıbunaklığa iltica eden Jeromla. zabıta. ğılır gibi oldu; sonra gözleri büyüdü, A y adliye doktorlan ve heyeti hâkime arasın* lardanberi, canı çekilmiş gibi renksiz duda müthiş bir mücadele başladı. Onlar, ran \üzüne kıpkırmızı bir kan dalgası hütemaruzu meydana çıkarmağa calı«tıkça cum etti ve «sayanı dikkat adam» coş • Jerom bunaklıkta ısrar ediyor, yapılan kun bir sevinc içinde ayağa kalkarak avabütün fennî tecrübeler suya düsüyordu. zı çıktığı kadar haykırdı: Yalnız. doktorlara ümid veren bir nokta vardı ki, o da, Jeromun, tıpki bütün mele* kâtt akliyesine sahib bir insan gibi uyku uyumasıvdı. Fen adamları, akıl hastaları* nin, korkunc rüyalar, kâbuslar, hevecanlı sıçramalarla dolu uyku uyumasına imkân olmadığını bildikleri için, bu temaruzu, günün birinde rnutlaka meydana çıkar maktân ümidlerini kesmiyorlar, Jeromu devamh ve kurna2ca bir müşahede altm* da tutuyorlardı. Uyku uyuması onun aleyhinde erı Yaşa ulan Jerom, nihayet kovdun! kafese Üsttekı resım: Şirketihayriyenin Hasköydeki tezgâhlannda bir vapur kı.akta. Boş olan kızakta yeni vajrur insa edilecek. Alttakı resım: Şırketın fabrıkasında yeni vapurun omurgası hazırlamrken Vapurun sistemi 7273 numaralı va Şirketi Hayriyenin Hasköydeki fabrıkasında inşa etmeğe başladığı yeni va purların aynidir. Gemi, tamamen Türk purun sürati on iki mil olacaktır. Boğa mühendis ve işçileri tarafından on ayda zın uzak mıntakalarını şehre mümkün • ınşa edilecektir. mertebe yaklaştırmak için süratin daha Bundan sonra 76 numaralı vapurun fazla olması matlub ise de çok süratli va inşasına başlanacaktır. Bu vapur da 75 purların Boğazda fazla dalga yaparak numaralı vapurun sisteminde olacaktır. sandallan devirdiği ve bazı kazalara se 75 numaralı vapur 50 bin liraya çıka bebiyet verdiği ileri sürülmektedir. caktır. Halbuki böyle bir vapurun Av Serinin on birinci kitabı Trahom Mücadele Hastanesi Hekimi Dr. İzzet Bilgenin «GÖzlerimizi Trahomdan Koru valım» adlı bir risaledir. İsmi mevzuu 75 numaralı yeni vapurun boyu 33 rupa tezgâhlarına 100 bin liradan aşağı nu kâfi derecede izah ettiğinden daha metro olacak ve 400 yolcu alacaktır. siparişi kabil olamıyacağı anlaşılmıstır. bir şey ilâveye lüzum görmüyorum. Serinin on ikinci kitabı Mithat Ene çin «Tedavili Terbiye ve Körler> adlı bir risalesidir. Bu, Halkevi konferan sının kitab şeklinde de neşri kıymeti hakkında bize bir fikir verebilir. Serinin on üçüncü kitabı Ziraat Müdürü Fazlı Danışmanın «Pamuk Ziraati» adlı bir risalesidir. O havalinin ne kat'î bir ihtiyacına tekabül ettiğini ilâveye lüzum yok. Serinin on dördüncü kitabı, ömer Asım Aksoyun <Gazianteb Ağzında Sentaks Araştırmaları> dır. Türk Aili Araştırma kurumu için yapılan Sentaks toplamalannın basılma sile vücude gelen bu küçük kitab dil ile uğraşanların çok işine yarayacaktır. tçinde çok güzel ve düşündürücü şözler ve buluşlar vardır. Geçen gün başka bir vesile ile kay'dettiği bir noktayı burada tekrarlamak isterim: Gazianteb Halkevinin bu güzel te şebbüsünden belkenen neticenin ta Romanyadan gelecek meşhur sporculardan maada ilk Türk boksörlerinden mam olması, bu risalelerin meraklıları tarafından da elde edilebilmesile kabil Fethiye ve Şaziye 9 ağustos 936 pazar günü sabahleyin Taksim bah dir. Halbuki üstlerinde fiat yazılı ol çesinde saat 10 da Kermes spor müsabakalarına iştirak edecek ve aralarında Lir madığı gibi nasıl tedarik edilebileceği maç yapacaklarını Kızılay cemiyeti Kermes Program komitesine bildirmişler de belli değil. Bunlar yalnız propagan dir. Resmimiz kadm boksörleri gösterm ektedir. da için bile olsa bir miktannı fiatlan dırarak mukannen bir yerde satışa çı karmak çok yerinde bir hareket ola * caktır. İlk Türk boksörleri Fethiye ve Şaziye Bu gece nöbetçi eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Etem Pertev), Alemdarda (Sırn Rasim), Bakırkoyde (Merkez), Beyazıdda (Belkis>, Eminönünde (A. Minasyant, Fenerde «Emilyadi), Karagümrükta ıSuadı, Küçukpazarda (Hasan Hulusl), Samatya Kocamustafapaşada (Rıdvan), ' Şehremininde (Nazım), Şehzadebaşında (İsmail Hakkı). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Ismet), Hasköyde (Barbutı, Kasımpaşada fVasıf), Merkez nahlyede (Kanzuk>, (Baronakyan), (Itimad), Şiş • lide (N€cdet>, Taksimde (Taksim). Usküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyukadada fŞinası), Heybelide (Ta . naş>, Kadıköy Pazaryolunda (RifatK Mo dada (Sıhhat), Üsküdar Iskelebasmds (Merkez). Nöbetçi Eczaneler Vefat Mütekaid doktor miralay Osmanın kızı, Amerikan lisesi muallimlerinden Bülend Nejadın annesi ve Ertuğrul yatı mülâzim kaptan Kemal Nejadın annesi Baj'an Saime dün Büyukadada Haskalfa sokağındaki hanesinde vefat etmiş tir. Bugün cenazesi Adadan motörle kaldınlarak saat dörtte Çengelköy aılesi mezarlığına defnedilecektir. Teşekkür Çoktanberi rahatsız bulunan refika* mı önemli bir operasyonla tehlikeden kurtarıp yeni baştan hayata kavuştu • ran operator Bay Feridun Şevketle ameliyat sırasında kendisine yardım cden Dr. Bay Raufa ve eli altındaki müesseseyi hastalar için ana baba ocağı kadar şefkatli bir vaziyete sokmuş olan Haydarpaşa hastanesi Başhekimi Bay Kâzıma alenen teşekkür etmeği insan lık borcu sayiyorum. Sıvash Fevzi Yüce kat hakikî bir çağlıytn halinde eski Ka manm hatırası zihninde canlandı. Cedric iğildi, yerden eldiveni kaldır dıktnn sonra gözlerini havaya kaldırdı, fakat Muriel Smithi boşuboşuna aramış oldu. O zaman kalbini garib bir his sardı. EIdi\ieni elinde sıkarken hatırladı ki bir zamanlar bir eldiven hem vaid yerine kn\lanılmış, hem de habercilik etmişti. Kimbilir belki bu da... Delikanlı bir saniye kadar tereddüd etti, fakat sonunda hiç şüphesi kalmadı. Bu kadından şüphelenmekle ne büyük delilik etmişti! Genc kız kendisini itham etse de gene ona inanması ve onu kolları arasına alması lâzım değil miydi? Çünkü Thaisa belki de kendisini, delikanhyı imtihan etmek için, itham ediyordu. Cedricin tanımış olduğu Thaisanın ölmesıne imkân var mıydı? Delikanlı eldiveni ağzına götürerek Öptü. Eğer kalbini dinlemiş olsaydı otele dönerdi, fakat buna cür'et edemedi. Bununla beraber gene böyle gitmek istemedi. Bir kahvehaneye girerek telefon aradı ve az sonra Atlas otelmi buldu. Matmazel Muriel Smithin odası. Jandarmalar, bir dakika evvel sıranın üs'îinde yiğılmış oturan Jeromu. şimdi güclükle zaptedebiliyorlardı. Mahke * menın müjdeli kararı, aylardanberi bunaklığa allştırdığl aklını zıvanadan çıkenvermiş, bunak, zırdeli olmuştu. Ve Jeromu bu sefer, altt jandarmânın refakatinde tımarhaneye yolladılar. Resmî devairin nazarı dikkatine: Taksim Rahçesinde HALK OPERETi Gazetemizde neşredilecek resmî ilânlar için yegâne merci «Resmî İlânlar Türk Limited Şirketi» dir. Şirketin merkezi Ankara cadde•inde Kahramanzade hanının üçüncü katıdır. Telefon numarası 20960 dır. İlânların bu tarikle gönderilmesi rica olunur. Çevirtn: HAMD1 VAROGLU rahna geçti, Fakat yatağımn yanından gecerken karyolanın üstünde eldivenlerini zoidü. Derhal kafasında eski bir hatır« canlandı. Graveseuddan kaçtığı gün, kendisini Holandaya götürecek olan vapurdan Cedric Lacyyi görmüştü. Delikanlı nişanlısını ölmüş sanıyor ve bu kederden aglıyordu. Birdenbire önüne bir eldiven düş* mü:tü. Bunu atan kadınm yüzünü Cedric görememişti. Eğer genc kız ayni jesti yapa'sa. delikanlı, bütün zavahire rağmen, hakıkî Thaisanın daima yaşadığını anlardı, Muriel Smith pencereye koşarak açtı. Sabah olmuştu, şubat avının solgun bir sabahı. Fakat yoldan gelen geçenler azdı. Şuradan buradan tektük işçiler geçerek ıslerine gidiyorlardı. Bunlardan bazıl»rı da acele acele yürüyorlardı. Genc kız gördü, delikanlı basamakları inmış ve ondan sonra birkaç saniyelık te* reddüd anı geçirdikten sonra kaldırımı takib etmisti. Thaisa mesafeyi ölçerek eldiveni asağı bıraktı. H A L K OPERETİ Bu akfam 21.45 te D E N İZ HA VAS I Büyük operet 3 perde Pek yakında BABALIK Fiatlar: 75, 50, 30 meşrubatla beraber Pazartesi Kadıköy Süreyya bahçesinde BAYBAYAN Beşi kırk iki geçe «Camhanyet» ın tabttct tomantt 120 Yazan: Charleı de Richter Muriel Smith, benzi uçuk, uzaklasan ayak seslerini dinledi. Elini ağzma gö türmüş etini ısırıyordu. AsansÖrün se * sini duydu: Cedric L«cy aşağıya inmişti. O zaman, kalbinde zaptettiği bütün açkı coştu. Genc kız, kendini kapıya ataıak yumruklannı tahtaya indirdi, indirdi. Ka pıyı «çtnak, bile bile aldattığı adamın arkasmdan koşarak ona hakikati söylemek istedi. Fakat Cedric Lacy niçin her?e yin yalan olduğunu anhyamamıştı, niçin görememişti ki yalnız bir kalb vardı: Thaisa Straffordun temiz ve sadık kalbi. Bogazmı hıçkınklar boğdu. AğUmağa baçladı. Sonunda kendisine hâkim olarak kapıdan kurtuldu. Bırakacak mıvdı. delikanlı böyle gitsin? Cedric birkaç saniye sonra otelden dışan cıkacak ve gcnc kız dft onu görebilecekti. Thaisanm kalbi bu hayali laklıyacakh. diys anlattı, numara 424. Bekledi ve birdenbire fenalaştı. Santraldeki genc kız, Matmazel Muriel Smithin odasından cevab verilmediğini söyiedi. Delikanlı: Imkânjız, diye münakaşa etti, şimdi dairesinden çıkıyorum, lutfen bİr daha çalıverin. Gene sabırsızlıkla bekledi, fakat daha inkisara uğradı. Telefoncu kız; bir ı I ! ' Cevab vermiyorlar, dedi. Durmadan zili çalıyorum, fakat telefonu açmıyorlar. Cedric Lacy, bir kelime soylemeden dışan çıktı. Solda, havaya yükselen Atlas otelinin muazzam binasını bir müddet seyrettikten sonra, geri dönerek uzak Iaştı. Bilmiyordu ki Muriel Smith neye cevab vermemişti, çünkü bunun bir sebebi vardı. Genc kız, acı ve sıkıntıya mağlub ola* rak, sırtüsrü odasının halısına düşüp ba yilmışh. Kel adam sordu: Peki sonra? Eldiven evvelâ biraz uçtuktan sonra, Cedric Lacynin iki adım ilerisine düştü. Delikanlı, yere düşen şeyi allp almaHemen odanın bir tarafından bbür ta makta tereddüd ederek duraklamıştı; fa tçeri girmiş olan memur topuklannı topladı ve cevab vermekten âciz olduğunu gösterir bir hal ldı. Kel adam yumruğunu masaya indir * dikten sonra odada dolaşmağa başladı. Yüzü, bir tuğla kırmızılığı kesbetmişti. Onun kızgınlığmı goren küçük memur sesini çıkarmadı. Kel adam, sonunda, sandalyenİn biri* ne bir tekme fırlatarak köpürdü: Peki sonra, bütün taharriyat ne neticeye erişti? Birşey elde edilemedi mi ki? Sonra da bu, Berlinde başımıza geliyor öyle mi, Berlinde ki herşey bizim emrimizde? İnsan çıldırır vallahi, havsalam almıyor doğrusu. Küçük memura doğru ileriledi: Peki, siyahlı kadm ne oldu? Doria nerede? Ortadan kayboldu. Conard Sanvagea kadar izini takib ettik, fakat oraya geiince gözden kayboldu. Adamlarımıza haber verilmişti amma, değil mi? Içlerinden ikisine. Onlar da olan biten karşısında afallayıp kaldılar. Sahi mi? Ne diyorsun? Siyahlı kadınm, randevu veren adanıla beraber çıkmalarını beklerken he rif yaimzbaşına sivişip gitti. Onu eldea kaçırmak istemediklerinden adamlardan biri onun arkasından gitti. Fakat ne ya« pıhr ki adam, iki kapıh bir eve girerek kayboldu. Ya Doria? Arkadaşım, bir serseri tarafından taarruza uğradı. Kafasına ağır birşey indirerek onu yere yıktılar. Kendisine ancak yanm saat sonra gelebildi. Evet, kuş elden uçtuktan sonra, değil mi? Kadınm ne olduğunu, nereye gittiğini kimse bilmiyor tabiî? Küçük memur biraz kendisini toparlı • yarak vaziyetini değiştirdi. Bazı müphem malumat elde etmek' mümkün oldu, şef Conard Saudgeda sıkı bir tahkikat yaptıktan sonra şunlarî öğrendim. lstirahatte olan çalgıcılardan biri, siyahlı kadınm sokağa çıktığını gor • düğünü pek iyi hatırlıyor. Çalgıcılann kapısından çıkmış ve caddede, bir havagazi lâmbasma kadar ilerlemiş, orada durarak bir tezkere okumuş... Az önce kendisine verilen talimat olsa gerek bu, öyle mi? Arkasından, gene Conard Sau * vagedan bir adam çıkarak kadına iltihak' etmiş. lArkası var]