CUMHURtYET 14 Temmuz 1939 inandırmak için M. Ogüstün, darmadağmık saçlı başını tabağa girecek kadar eğerek, hiç lâkırdı söylemeden, ağzım şapırdata şapırdata bir yemek yiyişi vardı. Evliliklerinin ilk gününden itibaren, karısı onun bu halin<§en iğrenmeğe başlamıştı. Beş senedenberi evli olduklan halde kadm buna bir türlü alışamamış, sofraya otururken işkence masasma yatırılır gibi azab duymak tan kurtulamamıştı. O akşam, M. Ogüst, gene her akşamki gibi kırk dakikahk bir sümürmeden sonra, başını kaldırdı, iskemlesine yaslandı ve yemeğe oturduğundanberi ilk defa olarak kansının yüzüne baktı. Vovon! Kadıncağız, kocasmın, saçına sakalına hiç te yakışmıyao şımank edalarla, rasgeldiği yerde kendisine böyle acayib isimlerle hitab etmesine de alışamamıştı. İsmi İvondu; kocası, bu ismi, Vovon, Vovonet gibi, kendi aklınca guya zarif kılıklara soktukça, çileden çıkıyor, M. Ogüstün üstüne atılıp saçını sakalını yolacağı geliyordu. M. Ogüst, midesini istedıği gibi sişirebilmiş olmaktan mütevellid bir memnuniyetle iskemlesinde geniş genış yayıldı, pıposunu yaktı: Vovon, dedi, bugün tuhaf birşey işittim... Hem öyle tuhaf ki... Hani bizim Verşan yok mu? lvon, lâkayd, sordu: Evet, ne olmuş? Madam Landie ile sevışıyorlarmış.. Hani geçen sene dul kalan Madam Landie. Meğer matem esvabuıı sırtından V türlü çıkarmıyan Madam Landie, V»r şanla mercimeği fırına vereli aylar varmış ta hiç kimse bilmiyormus... lvon, kocasmın sözleri üzerine vücu dünü kaplıyan bir ürpertiyi belli etme mekle beraber, benzi sapsarı kesildı. Bütün gavretine rağmen tamamile tabiileştiremediği bir sesle: Bunu size kım söyledi? diye sordu. Arkadaşiardan biri. Bu otomobilden ınıp, hususî kabıneh bir lokantaya girdüclerini görmüş... Iş apaçık meydan da. Öyle değıl mı Vovon? Gel de namuskârlık tasiıyan dullaıa ınao! Maamafıh kadm pek te haksız sayılmaz. Sîttin sene, kocasmın matemini tutacak değildi ya... Bari evlenseler... İkısinin de parasa var... İkisi de biribirinin dengi.. Ogüst, bu vadide durmadan anlattı. lvon artık dmlemiyordu. Biraz düşün mek, işirtigi haberın heyecanıru dindırmek ihtiyacındaydı. On sekız aydanben V erşanm metresıydı. Yakışıklı, cana yakın bir erkek olan Verşan, ona o kadar uzufl ve ısrarlı bir kur yapmıştı ki, lvon, hayatının bu ilk macerasına atılıvermekten kendını alamamış; Verşana karşı sevgı denilebılecek bir his duymamakla bera ber, adeta, kendi dengî olmıyan kocasından, onu bu uvgunsuz erkeğm hayatına baglıyanlardan ve taiihsiztiğinden öcal mak istercesine, kendini Verşanm kollan arasına bırakmıştı. Şimdi, kocasmın verdiğı haber, yüreğinde sızlatuğı a a ile, ona, sevmedığinı zannettiği Verşana pek kuvvetli manevî bir bağla merbut olduğunu anlatıyordu. Bu haber, onu ta canevinden yaralamış, çok şiddetle sarsaıı^ı. Demek Verşan kendisine ihanet edıyordu. lvon büyük bir yeis iç'uıdeydi; fakat bir taraftan da bu habere inanmak iste miyor, yalan yahud yanlış birşey olması ihtimalini düşünüyordu. Verşamn o kadmla münasebette bulunduğu rıvayetı bir dedikodudan ibaret te olabılirdi ve böyle olması da pek muhterneldi. Sonra aklına başka birşey geldi. Sakın bu onyı tertib ettiği bir hile olmasın diye düşündü. M. OgüsL dedikodudan nefret eden bir adamdı. Verşanın macerasını haber alsa bile bunu hemcn kansma ye tiştirmekten zevkalır gibi görünmesi, İvonun onunla münasebeti hakkında bir şiipheye düşmüş olmasından ileri gelemez miydi? Bu haberi, İvonun ağzından bu lâf almak maksadiie o uydurmuş olamaz mıydı? M. Ogüst hâlâ anlatıyordu. Hayatında, ışten, otomobılden, paradan ve brıcden başka hiçbir şeye kıymet vermiyen bu kabasaba adamın, bu havadisi yağlandıra ballandıra böyle durmadan anlatması, ivonun şüphesini gitgide artınyor, yüreğine halecan vekorku vermeğe başlıyordu. Nihayet dayanamadı, dedi ki: Bu habere şaştım doğrusu. Siz dedikoduya hiç ehemmiyet vermiyen bir adam olduğunuz halde kimbilir hangi münasebetsızın uydurduğu bu yalana nasıl inanıyorsunuz. Madam Dandıe namuslu bir kadmdır. Ondan böyle bir hareket umulmaz. M. Ogüst, canının sıkıldığmı gösteren bir tavırla, cevab verdi: Verşanın metresi olması bu kadar fevkalâde bir şey mıdır yani? Bir tane de olur, birkaç tane de olur, bunda inanıl mıyacak ne var? Ne diye inanmak iste miyo:sı ? İvon gayriihtiyari kızardı. Kendi kendine, Ogüstün mutlaka birşeyler bildiğini, birşeylerden şüphelendiğini, kendisine eziyet etmek istediğini düsündü. Hiç birşey söylemeden yerinden kalktı, odasına çekildi. Yüreği haîecanlıydı. Ertesi gün Verşanı görmeğe, onunla konuşmağa karar verdi. Acaba hakikaten kendisine ihanet etmiş miydi? İvon, kâbuslarla dolu bir gece geçirdi. Hayatında ilk defa olarak, aşk ıstırabı denilen şeyin ne olduğunu öğrenmışti. Ertesi gün Verşandan bir mekrub aldı. Aşıkı, bu mektubda, birkaç gün için ufak bir seyahate çıkacağını, kendisini ziyarete gelemiyeceğini anlatıyordu. A caba bu bir tesadüften ibaret miydi, yoksa Ogüstün verdiği haber doğru muydu? O akşam, sofrada, Ogüst kanımı ükabasa doyurduktan sonra gene ayni lâfı açb: Vovon, dünkü haberi tahkik ettim, doğruymuş. İlk anlatana sordunsa tabiî doğru diyecek. Evet amma ben budala değılım. Doğru ile iğriyi ayırd edecek kadar aklım var. Madam Landie Verşanın bal gibi âsıkıdır. Ben emin olmadığun şey için iddıa etmem. M. Oşüst bu sefer yu'ksek perdeden çıkışıyordu. İvon omuzlannı silkti. Fakat vürep deki aa bir gün evveikinden daha fazlaydı. Aradan iki gün daha geçti. Verşandan hiçbir haber çıkmamıştı. îkinci günü akşamı, karı koca sofraya oturduklan za man. İvon bir lokma bile yemek yıyemıyecek kadar iştahsız, meyus, yarı hasta bir haldeydi. M. Ogüst, ayni iştiha ile ye meğını yiyıp bıtirdıkten sonra: Vovon, dedi, bugün tahkikatı derinlestirdim. İlk verdiğim haber elifi elifine doğru. Verşan ve Madam Landie birlikte seyahate çıkmışlar. Verşanın hiz metçısıni söylettım. Madam Landie bir kaç defa Verşanın apartımanına gelmış. Bir aydır beraber yasıyorlarmış. Yakında da evleniyorlar. Verşan kendi elile kuzenine yazdığı mektubda olanı biteni bir bir anlatmış, mektubu kendi gözümle gördüm. İvon dayanamadı. Hiddetten sapsan benzile yerinden fırfadı ve bütün sinirleri boşanmıs gibi titriyerek haykırdı: Evet budalasın, hem de sinsi, alçak bir adamsın. Dört gündenberi bana işkence ediyorsun, bundan da zevkalıyorsun. Evleniyormus... Evet, anladım. Fakat ben de senden nefret edıyorum. Şımdi bu Bibliyoğrafya Yaşıyan Mısralar Türkiye Basımevi 1936 fvaXx 40 kuruş Raif Necdet Kestelli cYaşıyan Mıs ralar» adh bu eseri için: «Ölen şairlerin yaşıyan mısralarını bir araya toplamak, bu seçilmiş ve süzülmüş man zum satırlarla komprime n*linde bir nevi edebiyat tarihi yapmak istedim» diyor. Yalnız mısraları yaşıyan şairle re ölen tabirlerini lâyık bulmadık. Onlar bu yaşıyan mısralarda yaşamıyor lar mı? Kitabda Yunus Emreden Ahmed Haşime kadar geçen şairlerin şiirleri var. Bir defada çok okunamıyor. Fakat hepsi de istifade ile okunuyor. Bu şiirlerin seçilişinde iptida şeklin sadeliği sonra da mananın içtimaî ve ahlâkî kıymeti araştınlmış, ifade ve ruh itibarile bugünkü zevke çok uzak kalmış mısralar, anlaşılması ve hazmedilmesi güçleşmiş beyitler azçok es tetik bir güzelliğe malik bile olsalar feda edilmiş. Bu şiirlerin az estetik olanlarını bilmem amma, çok estetik bir guzelliğe malık olanlannı fedaya gönül nasıl rıza gösterir? Bereket versin bu gibi e serlerin müelliflerinin şahsî kıymetleri malum olursa. edebî zevkleri bilinirse. seçilen parçalan bu malum cephenin, zevkin akisleri olur. Ve insan bunun haricmde de birçok gürelliklerin mevcudiyetini bu vesile ile hatırlar. Bu sebebden Raif Necdet Kestelli nin: «Ben burada cemiyetin yaşattığı mısralara öyle sanıyorum ki çok birşey ilâve etmedim» sözünü bitaraflığına bir sened olarak alır ve eserinin başındaki seçiş tarzım büdiren satırlara rağmen kitabı huzurla okuyabiliriz. Bu tarz bir eser için şiirler seçmenin nekadar güç bir iş olduğunu pek ko laylıkla takdir ettiğimizden herşeye rağmen bize bu eseri hediye ettiği ve On üçüncü asırdan başhyarak On do kuzuncu asra kadar geçen şairlerin güzel parçalarını bize hatırlatmağa veya tanıtmağa delâlet eylediği için Raif Necdet Kestelliyi tebrik edeliın. Kitab On üçüncü asır şairlerinden dört. On dördüncü asırdakilerden yedi, On beşinci asırdakilerden on sekiz, On altıncı asırdakilerden yirmi iki, On yedinci asırdakilerden yirmi üç. On se kizinci asırdakilerden yirmi dokuz. On dokuzuncu asırdakilerden elli yedi ve Yırminci asırdakilerden on dört şairin seçme şıirlerini taşıyor. Kitabı takdim için yalnız bu küçük liste kifayet eder. Çünkü büyük bir mana ifade etmektedir. Burada yalnız Raif Necdet Kestellinin ön sözünün son cümlesini tekrar edelim: «Şu küçük kitabımla 51en şairlerimizin yaşıyan mısralannı bir araya toplıyabilmiş. memlekete o sönen ruhlardan birer ışık getirebilmişsem benim için ne mutlu.» jRaif Necdet müsterih olabilir. Belki birkaç ruhun gönlü münkesir olmuşsa da bu eserlerle birçoğunun ruhu şadolmuştur. evden çıkıp gidiyonmı ve senden aynla cağrm. Verdiğin haber doğru çıktı diye gülüp sevineceğine şimdi kendi halini düşün de ağla! îvan, kapıyı hızla vurdu, çıkb. M. Ogüst. iskemlesiftin üstünde, hayretten donakalmışu: Tuhaf şey! Buna da ne oluyor? Verşanın evlenmesinden ona ne? Diye söyleniyordu. İvonun bu hareketine hiçbir mana veremiyordu. Çünkü, karısının Verşanla münasebeite bulunmasından hiçbir zaman şüphelenmemiştL Dört gündenberi, her akşam Verşanın yeni macerasından bahsetmesi, sırf verdiğı haberin doğruluğunu ispat etmek, bu habere bir türlü inanmak istemiyetı kanstnı inandırmak içindi. Çeviren: HAMDİ VAROĞLU memeliyiz. Ihtiyat, eyrallah. Bunun üzerine küçük bir odanın kapısmı açarak: Şımdi artık çıkabilirsin, dedi. Herifin söylediklerini duydun yal Deliligini anladın ınşallah! Odadan çıkan kadın Doria Lambtondu. Muriel Smith devam etti: Budala! Seni aldığım yere mi atsam daha iyi, bunu istiyorsun galiba! Fakat dikkat et! Bu vazifeyi galiba aynasız üzerine alacak. Kadının aynasızdan mak&adı polis başmüfettişi idi. Ochille Bastien komiserliğe girince sordu: Nerede o adam? Başmüfettiş yanılmamıştı. K.arşısına çıkanlan adam, sokak sıralarında gazete okumağa bayılan ihtiyardı. Herif hemen ahlarak: Ben de sizi görmek istfyordum, dedi, herşeyden evvel sizi görmek istiyor dum. Neye? Mazarinc sokağından geçiyordum. Kafama birdenbire bir yumruk yedim. Şehid itfaiye çavuşunun RADVO cenazesi diin defnedildi Bu akşamki program J Vazife kurbanına büyük bir cenaze merasimi yapıldı ve gözyaşları arasında Şehidliğe gömüldü Cenaze cdayı Tepebaşında \Ba$tarafı 1 Inct sahifede] Cenaze alayınm en önünde atlı polis müfrezesı yer almıştı. Alaym her iki tarafında asker, jandarma ve polısler sıralanmışlardı. Atlı polislerin arkasmda itfaiye bandosu Te müfrezesi bulunuyor, bir çok yerlerden yollanan elliye yakın çelenk ile şehidin cenazesi götürülüyordu. Bunlann arkasmda Vali Muhıddın Ustündağ, Vılâyet, Beledıye, Cumhurıyet Halk Partisi erkân ve memurları, esnaf cemiyetleri mümessilleri ve kala balık bir halk kütiesi de vazife şehidinin cenazesini takib ediyordu. İtfaiye bandosu matem havasmı çalı yordu. Tepebaşından hareket eden ce naze alayı, Perapalas, Beyoğlu kaymakamlığı, Şişhane yokuşu, Bankalar caddesi, Karaköy köprüsünü takiben Yenicami arkasındaki meydanlığa gelmiş ve bu vazife kurbanınm cenaze namazı Yenicamıde kıhnmıştır. Namazdan sonra cenaze, otomobıle konmuş merasimde hazır bulunanlar, Belediyenin hazırladığı otobüslere binerek Beyazıd, Şehzadebaşı yolundan Edirnekapıdakı Şehidliğe gitmislerdir. Şehıd likte, Şükrünün tabutu, mezarı başına gebrıldiği zaman Vali Muhıddın Ustündağ, gözyaşları arasında şu hıtabede bulun * muştur: « Arkadaşlar, Bu kahraman Şükrü çavuşu aramızdan ayıran acı felâkete ne yapmah? Vazife bağlılığını dünya varlıklarının en üstüne çıkaran Şükrü çavuşun aramızdan aynlması hepımızi derecesiz surette müteessır etmıştır. En büyük düşmanlanmızdan biri de yangındır. Fedakâr ıtfaiyemiz, küçük büyük bütün yangınlarda daima canla basla çalışmış, birçok kereler de ateşi kanile söndürmüştür. Şükrü Çavuş, bunlardan biridir. Burada itfaiyemizin bir daha acı görmemesini temenni ederken şehide rahmet dilerim.» Valinin bu kısa hitabesi merasimde hazjr bulunanlar arasmda büyük hiı tesir vapmış, herkesi hüngür hüngür ağlaünışhr. Cenaze mezara konduktan sonra son dua yapılmış ve merasime nihayet veril miştir. Bu vazife şehidine Allahtan rahmet diler, meslektaşlarına ve ailesine taziyetlerimizi bildıririz. İSTANBTJL: 18 opera rrmsilcisi fplâk) 19 haberler m 19.15 muhteüf plâklar 20 viyolonist Bayan Faize İzzet Nezih Albayrak (kemari solo) . 20,30 stüdyo orkestraları . 21,30 son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansının şazetelere mahsus havadis servisi verilecektir. VİYANA: 18,30 konser 19,05 konuşmalar 20,05 haberler, hava raporu. konuşmalar 21,05 musiki . 22.40 haftanm makaiesl . 23,05 haberler . 23,15 musiki, konuşma 24 daos musikisi. BERLIN: 17,35 karışık eğlenceli yayın 18,35 san'at bahısleri 19 tarihi konuşma19.05 Munihten naklen musiki, amek orkestrası ve Şan konseri . 20,35 mgilizce ders « 20.50 gunün akisleri, haberler 21,15 afc, şam konseri 23.0S hava raporu, havadis, spor . 23.35 Hamburgdan eğlenceli hava • lar ve halk musikisi. BUDAPEŞTE: 1S.05 konferans 18.35 Çingene musikisi 19.35 eğlenceli konuşma 20,05 Har. pa konseri. konferans . 21,05 gramofon • 22,15 haberler 22.35 orkestra konseri . 23.50 mülâkat 24.05 Çingene musikisi, son haberler. LONDRA: 17,35 askerî konser. havadis . 18.80 ço. cutclarm zamanı. havadis 19.35 Kational istasj'onu, Mılânodan nakil 21,35 orkestra konseri 22 35 musiki ve Şan . 23.15 spor. havadls . 23.35 dans musikisi, havadis 24,45 gramofon. PARIS [P. T. T.]: 18,05 facia 19,35 havadis. piyes 21.20 spor 21.35 milli şenlikler 23,35 havadis. 23 50 dans musikisi. ROMA: 18,05 havadis. gramofon 19,25 yaban. cı dillerde konuşma 20,05 eğlenceli mu . sıki 20,50 fransızca haberler, havadis, konuşma 21.45 komedi: Muallim . 23.25 daas musikisi, istırahat •esnasmda haradis . 2420 intrilizce haberler Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: Istanbul cihetindeldler: Aksarayda (Etem Pertev), Alemdarda (Abduikadır), Bakirköydfi (Hilâl), Beya zıdda (Belkis), Eminönünde (Salih Necati), Fenerde fEmilyadı), Karagümrükte (Suad). Küçükpazarda (Hasan Hulusi), Samatyada (TeofUos), Şehremınind€ (Nâzım), Şehzadebaşında (Halilj. Beyoğlu cihetindekıler: Galatada (Hüseyin Hüsnül, Hasköyde 'Barbutı, KsLsımpaşada ıVasıf). Merkezde (Dslla Sudaı, Taksimde fLimonciyan), Barıyerde (Nuri). ŞıslıdeıNargileciyan). TJskudar, Kaducöy ve Adalardakiler: Büyükadada <Şinası^, Heybelide (Ta naş), Kadıkoy, Pazaryolunda fRifat), Modada (Sıhhat), Usküdar, Çarşıboyunda (İttihad). ( ASKERLİK İSLERİ Ihtiyat zabitanı staja çağınlıyor ) Cenaze merasiminde bulunan erkân 16 Temmuz Perşembe saat 22 de TAKSİM BAHÇESi G A L A S U V A R E S i R ö v ü Fatih A£kerlik Şnbesi Başkanlığından: 1 Şubemizde kayıdlı bulunan ve taf. rada kayidli olup ta şubemiz mıntakasmda aturan pivade sınıfma m' ^ub ihtiyat jrarsubaylardan 313 dahil 32ı Jahil doğtanlu lar 1 a^ustos 936 da pıyade kıtaatına ilti . hak edılmek uzere sevkedilecekl'inden nmameleleri yapılmak üsere 30 '7 93S gününe kadar Fatıa Askeriik Şubesrne mu . racaatleri. 2 Pıyade sınıf ına mensub gumrük muhafaza teşküâtına mensub üniformalı olarak çalışanlar getaiyeceklerdir. 3 Hariciye memurlanndan olup ta memleket hududu dısında bulunanlar da gelmiyeceklerdır. 4 Tahsil maksadite yabancı ellerde bulunanlar da gelmiyecekleri gibi stajını bitırip terhis edılnus olanlar da sevkedil. miyeceklerinden bu gibilerm de müracaatterîne lüzum olmadığı ilân olunur. Paris'in Paramount Gomont Palas London Coloseum, Scala Beriin tiyatroları jnldızlanndan mürekkeb 35 kişilik büyük Tütün ikramiyesi dağitılıyor Üsiüdar Askerlık Şubesinden: Malül subaylarla erat ve şehid yetimlerinin 936 senesi tütün ikramiyesinin tevziatına temmuzun 21 inci gunti başlanacaktır. 21 temmuz 936 salı günü malul subaylara ve 23 teromuz perşembe günü malül erata re 26 temmuz salı günü on senelikleri aiınarak alâkaları kesilmiş olan şehid yetimlerine ve 30 temmuz perşembe günü de elyevm maaş almakta bulunmuş olaa şeaid yetimierine terziat yapılacağından mezkur günlerde ikramiye alacaklar y«dle. rinde bulunan vesaik ve hüviyet cüzdan ve vesika fotoğraflarüe biriilcte Üsküdar Kaymakamlığmdakı tavzı komteyonuna muracaat etmeleri, yukanda yazılı günlerde gelmiyenlerin ıkramiyeleri tevziat hi tammdan sonraya kalacağmdan alâkada. ranuı muayyen grinlerde muracaat etmeleri ilân olunur. TAMARA BECK 60 dekor, 400 kostüm. 5eTsem olup yere yuvarlandım. Üzerime çullandılar. Karşı koymağa kuv^etun kalmamıstı. Beni götürüp bir mahzene attı lar. Orada bayıldım. Kendıme geldiğim vakit küçük, pencere gibi bir deiikten haykırmağa başladım. AUah razı olsun, bir polis memuru gelip beni kurtardı. Ne gününde olduğumuzu söyleyince üç gün kapalı kaldığımı aniadım. Başmüfettiş, bunun manasmı düşün dü: Mesele bir seyahat olsa gerek, dedi, ve birisinin bu seyahate çıkmasına mânı olunmak isteniyor galiba. Acaba bu birisi, sözde intihar etmiş olan adam olmasın. OcTiille Bastien ayağa kalktı ve ev sahibine veda etti. Sokağa çıktığı vakit bir polis memuru aCumhuriyet» in zabıta romant: 104 yanına gelerek: Sizi komıserlikte bir adam aramış, dedi. İhtiyar ve kalın gözlüklü bir adam. Mesele şu: Hizmetçinizin asıl ismi Kendisini bir mahzende bulmuşlar. Marie Gordondur. Kendisi 10 kânunuBaşmüfettiş birdenbire, sokak sıralarınevvel 1929 senesinde on seneye mahkum , da gazete okuyan ihtiyarı düşündü. Sorolmuştur. Bu itibarla şimdi böyle serbest du: kalmıs bulunmasına hayret edıyorum. Mahzende ne yapıyonnuş? Peki niçin bunları bana söylemek Üç gündür orada kapalı kalmış. istiyor&»ınuz? Fakat kendisinden daha fazla malumat Sizi korumak için, Matmazel. Ya alınamadı. bancısınız ve zannederim yalnız oturuyorBaşmüfettiş polis memurunu takib etsunuz, ti. Acele acele giderken bir çocuğa çarp Evet, yalnızım. Buraya, tahsilimi tı. Yaramaz duvara tebeşirle bir takım bitirmeğe geldim. «Hukuku beşer beyan işaretler çiziyordu. Bastien bunlara yazık namesi» ni tanzim eden bu memleketi son ki dikkat etmedi. Çünkü bunlar bir taderece severim. Metnini ezbere bildiğim kım oklardı. Avustralya yerlileri arasınbu beyanname daima gözümün önünde da bunun manası: «Daha ileri gidilmemedurur, bakın. si rica olunur» dur. Hakikaten karşıda, bunun bir fotoğ Muriel Smith, müfettişin uzaklaştığını rafisi vardı. pencereden görünce telefonu açtı. Gene kız devam etti: Allo! Aynasız, izimizi buldu. Fa Bana kahrsa Doria hayatmı değiş kat çok nazik davrandı. Yalnız hiçbirşey tirmiş ve halini ısîah etmiştir. Fakat gene söylemedi. Şimdi çabuk hareket etmenin irşadlannızı gözönünde bulunduraca^ım. Jsırası. Artık telefonla hiçbir haber ver Beşi kırk iki geçe Yazan: Charles te RicMer niz? Çünkü evvelâ sizi görmek istiyordum. Yaptığınız ışleri her zaman büyük bîr alâka ile takib ederim. Hatta hücuma uğradığım günlerde sizi takib etmiştim. Peki öyleyse, şimdi sizi hastaneye götürsünler de. Ochille Bastien yalnız kahnca, siyahlı kadının düşürdugü kâğıdı cebinden çıkararak okudu: «Acele etmek elzem. Gönderilen a damdan şüphe ediliyor. Muhakkak X ten önce hareket etmeli. Bu hususta bütün kırvvetimizle çalışmahyız. İstihbarattan, Berne veya Berlinin işaret edildiği anlaşılıyor gibi. C34 u haberdar edeceğim.» Bunda şüphe yoktu. Fakat bütün bu işlerm AbdelMesin ile alâkası neydi> Neden bunu size yaptılar dersiniz? Ochille Bastien bunlan düşünürken, Vallahi hiçbir sebeb göremiyorum. halı tüccarının evinde bir delıkte buldu Neden hastaneye gitmek istemedi ğu zarf gözünün önünde canlandı: On His Majesties Serrice. Vefat Merhum Ahmed Cevdet Paşa kerimesi, Faik Paşa haremi muharrire Bayan Fatma Aliye vefat etmiştir. Cenazesi Taksim Şehidmuhtar caddesi No. 13 Tan aparhmanından saat 11 de kaldı nlarak namazı Teşvikiye camisinde Ayni zamanda karşısma bir gölge dikıiuıdıktan sonra Ferıköy kabristanma kildi: İngıliz gizli servisi. defnolunacaktır. Müfettis kendi kendine meseleyi halle çalıştı: Siyahlı kadın gece gelerek defterini almak istemişti. Niçin? Çünkü H A L K tezkerenin bir suretini isüyemezdı. Zira 0PERET1 onu dikte eden adam mahzene kapatılmışBu akşam tı. Demek bu gözlüklü ihtiyar ya C34 tü 21.45 te veya onun adamı. Muhakkak Bastieni Yeni operet görmek istemişti. Çünkü biliyordu Iri müilk defa fettiş takib ediliyordu. Bu suretle kendiRAHMET sınin karakolda olduğunu arkadaşlanna E FENDİ Yakmda B A B A L I K göstermiş olacaktı. lArkası var] Masalarımzı ayırıgu Tel. 43703 RAHÇESİNDE