25 Haziran 1936 Küçük Hikâye Ilk aşk Bîblîyoğrafya Ankara (Çajınlar, konferanslar, kongreleP) Eminönü Halkevinden: 26/6/936 cuma günü saat (18,30) da Evimizin Cağaloğlundaki merkez salonunda Tokyo İslâm Türk Enstitüsü direktörü profesör Koji Okuba tarafından (Japon iklimi, âdetlerl ve harsı) hakkında türkçe bir konferans verUecek, plâklarla Japon h^ralan çalınacak ve projeksiyonla re sinıler gösterilecektir. Bu konferans için davetiye yoktur. Her istiyen gelebilir. Halkevinde konferans RADYO akşamki program^ İSTANBUL: 18 dans musikisi (plâk) 19 haberler 19,15 muhtelif plâklar 20 sıhhî konfe * rans: Operatör Dr. Kâzım İsmail Gürkan, 20,30 stüdyo orkestraları 21,30 son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansmın] gazetelere mahsus havadis servisi verila a cektir. VİYANA: 18,05 konuşmalar 18,40 şarkılar ve opera havaları . 19,10 coğrafya haberlerl, san'at haberler, hava raporu, haberler 20,15 kalp paralar nasıl anlaşılır? 20,35 gitara konseri 20,55 komedi 23,05 haberler, hava raporu . 23,15 askerî konser, konuşma 24,50 dans musikisi. BERLİN: 18,35 konuşma . 19,05 gramofon 20,05 karısık yaym, lirik musiki 20,35 İsveç dlli 20,50 günün akisleri, haberler 21,15 opera yaymı 23,05 hava raporu, havadis, spor . 23,35 Alman merkez istasyonu23,50 dans musikisi. BUDAPEŞTE: 18,35 konser, konferans 20,20 Şan ve piyano konseri 20,50 piyes . 22,50 opera orkestrasının konseri 23,10 haberler 24.05 konferans 24,25 Çingene musikisi 1,05 son haberler. BÜKREŞ: 18,05 kıraat . 18,20 konser, havadis 19,20 konserin devamı, konferans 20,25 keman konseri, konferans 21,15 konser, piyano konseri, haberler, spor 22,50 pi . yano konseri, gramofon, almanca ve fransızca haberler 24 haberler. LONDRA: 20.35 eğlenceli musiki 21,20 dans or kestrası . 22,05 çifte piyano ile konser 22,35 ağızdan üfleme âletler orkestrası 23.05 spor, havadis 23.35 dans musikisi 24,35 havadis, konferans. PARİS [P. T. T.]: 19,35 havadis, konferans 20,40 şarkılar21,05 moda konuşması . 21,20 genclerin zamanı 21,30 tayyarecilik haberleri 21,35 eski Fransız musikisi 23,35 havadis. ROMA: 18,05 havadis, eğlenceli musiki, yabancı dillerde yayın 20,10 Polonya dilinde se yahat haberleri, eğlenceli musiki . 20,50 fransızca haberler, Yunanistan için yayın21,10 havadis, konuşma 21,40 operakomik yayını, istirahat esnasmda konuşma, sonra haberler. daha sonra dans musikisi seri kendi de beğendi. Fakat, bu mektu Türkiyede yeni oluşun bir izahı ba imza koymamağı ve hatta onu kendi Ulus Basımevi 1936 Fiatı 150 kuruş el yazısile göndermemeği ihtiyata daha muvafık buluyordu. Bir arkadaşmın yazı Bir müddettenberi «Ulus» gazetesi makinesinde temize çekip, imzasız, ad gencliğin ve halkın zevkini terbiye ederessiz göndermek daha doğru olacaktı. cek ve onlara günün başlıca fikir cereEsasen bu, randevu istiyen bir mektub yanlarını öğretecek mahiyette kitablar değil, bir kuldan bir mabuda giden ta tercüme ve tefrika etmekte ve bunlan zarruname idi. Janin, nasıl olsa bu fer gazete sütunlanndan daha geniş dizdi yadın onun yarah yüreğinden koptuğu rerek kitab halinde de basmakta, bu suretle de irfan âlemimize kıymetli esernu anlıyacaktı. Buna zerre kadar şüphe ler hediye eylemektedir. etmiyordu. Ankara bu tercümeler kütübhanesi Delikanlı o gün yalnız başma çalıştı, serisinin dokuzuncusudur. Diğer kitabvalnız başma yemek yedi ve akşamüstü, lardan da fırsat düştükçe bahsedeceğiz. evine giderken, salonda, madamla mös «Ulus» taki kitab halinde çıkmıya yönün mektublannı koymağa mahsus namzed bu tefrikaların büyük bir metepsilerden birine kendi mektubunu bı ziyeti de tercüme edilirken lisana çok M. Divyer, zenginliğin lâzımı gayrirakıverdi. itina edilmesi oluyor. Şimdiye kadar umüfarikı dfcın işsizliğini örtmck için, a Eve gidinciye kadar, içinde türlü tür mumiyetle tefrikalar, bilhassa tercüme rasıra, kitabcı dükkânlannda tozlan maktan başka bir işe yaramıyan sosyo lü hisler çarpışıyordu. Kâh mektubun o tefrikalar, biraz aceleye geldiği anlaşıgece mabudesinin eline geçeceğini düşü lan, gelişigüzel bir lisanla yazılıyordu. loji eserleri yazardı. tıerek tatlı heyecanlar geçiriyor, kâh he Şimdi ise büyük bir itina göze çarpıyor. Julien, M. Divyeri, bu sanşın, iriyan, «Ankara» yı karilere tavsiye etme men dönüp zarfı tepsiden almak ve yırthem haşin hem mültefit dev yavrusunu den evvel onu çok güzel tercüme eden mak arzusuna kapıhyordu. ilk gördüğü gün adeta ürktü. Fakat, biraz Bürhan Belgenin bu muvaffakiyetini O geceyi, bin türlü tatlı, acı heyecansonra odaya giren Madam Divyerin ilâtebarüz ettirmek bir borcdur. Çünkü lar, yürek üzüntüleri içinde geçirdi. A tercüme kokan telifler gördüğümüz bir hi bakışlı gözleri, en aklı başında insan caba Janin şimdi mektubu almış, oku sırada telif kokan bir tercümeye de lan çileden çıkaracak kadar nefis endamuş muydu? Acaba ne düşünüyordu? hakkı verilmelidir. mı, o zamana kadar gördüğü kadınla Ne diyecekti? Ertesi gün kendisini na nn hiçbisile kıyas edemediği güzel yüzü «Ankara» yı Falih Rıfkı Atay şu cümsıl karşılıyacaktı? karşısında şaşırdı. Madam Divyerin o lelerile bize pek güzel anlatmaktadır: Sabahleyin, konağın kapısmı açan hiz «Şimdiye kadar Türk inkılâbı ve Türk daya girmesile beraber, Julienin genc kalbine de ilk aşk sokulmuş bulunuyor metçinin yüzüne bakınca, Julienin kalbi, milletinin tarih içindeki ilerileyişi hakdu. M. Divyer, lâkayd bir tavırla kan gayriihtiyarî çarptı. Hizmetçi, yavaş fa kında yabancılar tarafından yazılan kitablar arasında bunun kadar değer tasım takdim ettiği zaman; Julien kıpkır kat telâşh bir sesle: Çabuk kütübhanenize koşun ve şıyanları azdır. kesilmiş, ne söylediğini bilmeden bir sakın ses çıkarmayın, demişti. îçeride kıBischoffun Avusturyanın Ankara elıki kelime mırıldanmıştı. yamet kopuyor. Mösyö, madamın tep çiliği müsteşan iken yazdığı bu kitab, O günden sonra, Julienle Madam sisinde bir mektub bulmuş, etrafı kasıp tarih felsefesi bakımından, gerek batı, Divyer hergün görüşüyorlardı. Delikan kavuruyor. Madam inkâr ediyor amma, gerek doğu kitabhaneleri için üzerinde birçok nesillerin duracağı bir kazanc lı, öğle yemeklerini orada yiyordu. İlk mösyö küplere bindi. dır.» gündenberi kalbinde yerleşen aşk gün Julienin ilk aklına gelen şey, taban geçtikçe artıyor, büyüyor; Julien, Ma Kitab, Bürhan Belgenin bir ön sözile lan kaldırıp kaçmak oldu. Fakat gurubaşlıyor. Buradan da bir cümle okuya dam Divyer için, en delice hareketleri, ru ve aşkı buna mânidi. Kütübhaneye lım: «Norbert Bischoff, şüphesiz büyük 9 ^ ^ en büyük fedakârlıkları yapmağı göze agirdi ve bir koltuğa, yığılır gibi oturdu. bir Türk dostudur. Fakat Lotiler gibi 0 lacak kadar büyük bir iptilâya tutulmuş, Korkudan, halecandan harab bir hal değil. Bu filozof diplomat, Türk inkılâgünden güne iradesini kaybediyordu. de idi. Içeriki odadan, M. Divyerin or bının hidayetine ermiş bir adamdır. BuBu kadını düşünmediği dakika yok tahğı çın çın öttüren gür, hiddetli sesi işi nu o kadar içinden görebilmek için tu. Divyerlerin konağındaki kütübhane tiliyor; Madam Divyer, bu öfke tufa Türkün derisinin içinde imiş gibi dü de çalışırken yazdığı satırlann arasında nına, zayıf, titrek mukabelelerde bulu şünmek ve duymak gerçekten lâzımdır. hep onun hayalini görüyor, akşamlan, nuyordu. Bischoff bunu yapmış, gene de Avru eve geldiği zaman odasına kapanıyor, palı kalmıştır.» Julien, sevdiği, belki de tarafından segözlerinin önünde gene onun hayali, Türk entellektüelinin önüne bir yığın vildiği kadınm, kimbilir kaç saattenberi bitmez tükenmez, çocukça şiirlerle sahidava koyan bu eser bizde her halde bir çektiği bu işkenceyi bir an evvel durdurfeler dolduruyor, ağzından Janin.. Ja çok okunacak, birçok akisler uyandıramak, müdahale etmek Iüzumunu hissetti. cak ve bu suretle karşılaşan fikirlerden nin... diye hep onun ismi dökülüyordu. !! Janinin kendi yüzünden böyle ağır, ha de birçok hakikatler doğacaktır. '••"'""' Böyle böyle, aradan Kaftalar, aylar karetli bir muameleye maruz kalmasına, Kitab iki bölüm üzerine tertib edil geçmiş; Julien azar azar cesaretlenmeğe vicdanı razı olmuyordu. miş. başlamıştı. Şimdi, Madam Divyer ken Anî bir müdahale kararile yerinden Birinci bölüm: Olmuş olan. Anadoludisine hitab ettikçe cevab verebiliyor, eskalktı. Fakat tam bu sırada, kapı şid nun tr.rihine, Türklerin hayatına ve iskisi gibi kızarmadan, yere bakmadan kodetle açıldı, M. Divyer içeri girdi. Juli lâm dinine, Osmanlı Imparatorluğunun nuşabiliyordu. Bazan, kadın, onun ça eni görmemişti; yazı masasma doğru i sonuna dair. Iıstığı kütübhaneye girer, raftan bir ki lerledi, elinde tuttuğu mektubu masanın İkinci bölüm: Olmakta olan. Türk intab alır, kendisine bazı şeyler sorar, beş üstüne fırlattı, yumruklan sıkılmış, göz kılâbına, Türk inşa davasına, Türki on dakika konuşurdu... yenin ilerisine dair. leri sabit, bir müddet durdu. (0 Bir gün, Julien, Madam Divyeri ke Karilerimize bu kıymetli eseri oku Julien, gırtlağını kurutan halecanı dinderli, somortgan gördü. Mutlaka koca dirmeğe çalışarak ona doğru ilerledi, bü malarını tavsiye ederiz. smın gene her zamanki haşin, kaba, ha tün cesaretini toplıyarak, su gibi ezber 9N in muamelelerinden birine maruz kal lediği dersini okuyan bir talebe edasile: beyhude yere bağırıp çağırmışsın dese mış olacaktı. Onun, bu hoyrat erkeğin Mösyö, dedi, o mektubu ben yaz ne! yanında mes'ud olmadığını, olamadığını dım... Evet... Madam Divyeri seviyo Tam bu sırada oda kapısı açıldı ve düşündü ve o dakikada, aylardanberi rum... Hissiyatımı daha fazla gizliyemeJanin içeri girdi. Arkasında manto, bayüreğini kavuran aşk bir hayal, boş bir dim, aşkıma mağlub oldum, yazdım... şında şapka vardı. Halinden, kat'î birşeümid olmaktan çıktı, hakikatleşti. Bu Bundan evvel, kendisine asla bir kelime ye karar vermiş olduğu anlaşlıyordu. Kobedbaht kadının aşka, okşanmağa muh söylemiş değilim... Mektubu tepsiye kocasına baktı ve sert, soğuk bir tavırla: tac olduğu fikri, Julieni cesaretlendirmiş, yan da benim... Yegâne suçlu benim mös Gidiyorum, dedi. Gastonla sevişaşkının, mukabele görmesi ümidini uyan yö... Ne isterseniz yapınız, emrinize ariğim doğrudur. Şimdiye kadar tereddüd dırmıştı. madeyim... ediyordum, fakat artık bugünkü muameFakat, bu sevgi ve bu ümid nekadar Julien sustu. Mösyö Divyerin biraz leden sonra bir dakika durmıyacağım, kuvvetli olursa olsun, Julien, gıyabında evvel öfkeyle kıpkırmızı kesilen yüzü şimdi gidip âşıkımla buluşacağım. Esasen tapındığı kadına, derdini şifahen anlat şimdi şaşkınlık ifade ediyordu. Birdenbi bugünkü hakaretli muameleniz tamamen mak cüretini bulamıyordu. Mektub yaz re, müthiş bir kahkaha attı, elini Julienin haksız. O deli saçması mektub Gastonnıağa karar verdi. omzuna koydu ve biraz evvelki öfkesile dan gelmemiştir. Hangi sersemin yazdığıJanine mektub yazmak... Bu, başlı taban tabana zıd neşeli bir tavırla: nı bilmiyorum, belki de bizzat sizin kurbaşma bir iş, koskoca bir hâdise, bir dö Vay çapkın vay! diye haykırdı, duğunuz bir tuzaktır. Artık haşin muamenüm noktasıydı. Bu mektub, onun aşkile, demek bu mektubu sen yazdın ha? Olur lelerinize bundan fazla tahammül edemiJaninin ilâhî güzelliğile mütenasib ol şey değil. Beni ne büyük bir ağırhktan yeceğim, gidiyorum. Tekrar ediyorum ınah, yanık yüreğinin bütün samimiyeti kurtardın biliyor musun? Haydi, zarar Gastonun metresiyim, şimdi doğru onunla ni, içini kemiren ateşin şiddetini sevgiliye yok. Bacak kadar çocuğun aşk mektu buluşmağa gidiyorum. bütün kuvvetile duyurmah, anlatmahy bundan birşey çıkmaz. Affediyorum. Janin çıktı; Mösyö Divyer, alık alık dı. Ben de onu Gaston yazdı zannediyor * bakıyor, Julien, bir iskemleye yığılmış, Eski Zaptiye Nazırı Hamdinin torunu Julien o gece uyumadı. Sekiz defa dum. Altı aydanberi peşine düştüğüm o hüngür hüngür ağlıyordu. ve Dr. Abdullah Cevdetin kızı Gül başlayıp sekiz defa bozduğu mektubu maskaranın nihayet mektubunu yakala Çeviren: Karhdağ ile kıymetli bankacılarımız bitirdiği zaman, ortaya çıkan şairane e dım diye sevıniyordum. Zavallı Janine HAMDİ VAROĞLV dan Emel Tacar dün evlenmişlerdir. Julien, bir senedenberi M. Divyerin Iıususî kâtibi idi ve bir senedenberi de Madam Divyeri seviyordu. Bu aşk, o nu ilk gördüğü günden itibaren yüre ğinde yer tutmuştu. Julien, on sekiz yaşmda idi; sert bir adam olan babası iflâs ederek ölmiiş, Julieni yetiştiremeden, hayatı ona öğretemedejı bu dünyadan elini eteğini çekmişti. Delikanlı, babasından miras ola raka müntekil bir yığın borcun ortasmda eli boğründe kalmıştı. Yaşamak, tahsi line devam edebilmek için biraz para kazanmağa muhtac olduğunu gören bir aile dostu, kendisini zengin bir adam o lan Divyere takdim etti. Ç YENİ ESEBLEB Profesör Dr. Nüzhet Şakir Dirisunun neşretmekte olduğu bu çok güzel sıhhî mecmuanın son sayısı Bursada kükurtlü banyo var mıdır, kısa mevceli elektrik ce. reyanı, yürüyücülük ve dagcılık, sinir te nebbühiyeti ile uzviyette husule gelen fizik ve şimik hâdiseler, Edremidde Bos . tancı ilçesi mevzularına dair faydalı mündericatla çıkmıştır. Tavsiye ederiz. Her hafta artan bir nefasetle çıkan Perşembenin 65 inci sayısı çıkmıştır Tavsiye ederiz. Perşembe Gazetesi Tütün ikramiyesi veriliyor Eminönü Askerlik Şubesi Başkanlığın dan: Şubemizde kayidli malul sübay ve eratın ve çehid yetimlerinin 936 yılı tütün ikramiyeleri 3/7/936 gününden itibaren haf tanın salı ve cuma günleri Enünönü ilçesi Malsandığında dağıtılacagından ikramiyeye hakkı olan kimselerin yanlannda bu lunan resmî sened, maluliyet raporu, ma aş ve nüfus cüzdanlan ve ikişer aded kop. yasız resimle birlikte yukanda yazılı gün. lerde şubemlze gelmeleri ilân olunur. ölüm E «4 e C o O o> M Evienme Beşi kırk iki geçe «Cumhuriyet» in zabıta romam: 8 9 Büyük erkânıhabriye ikinci reisi Korgeneral Asımın kayınpederi ve Âyan azasından topçu birinci feriki Ali Rıza Paşanın ve Balıkesir meb'usu merhum Bay Şefiğin büyük biraderi, înhisarlar Taksim müdürü Feridun Pekcanın büyük babası, Mahkemei Temyiz azalığından mütekaid Bay Ali Haydar Atbey kısa bir hastahktan sonra vefat etmiş tir. Cenazesi bugünkü perşembe günü saat on bir buçukta Kadıköy Bahariye caddesindeki hanesinden kaldırılacak tır. Merhum kırk beş senelik memuri yet hayatında memleket ve vazifesine sadakat ve istikametle hizmet etmiş fezaili ahlâkiye sahibi kıymetli bir Adli Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlaryeci idi. Allah rahmet eyliye. dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Ziya Nuri), Alemdarda (Sırn Rasim), Bakırköyde (İstepan), BeyazıdEski erkânıharb miralaylarmdan Bay da (Sıtkı), Eminönünde (Benason), Fe Yusuf Ziya Sönmez dünkü gün nezfi nerde (Arif), Karagümrükte (Arif), Kü çükpazarda (Hikmet Cemil), Samatya'ia dimağiden müteessiren vefat etmiştir. (Erofilos), Şehremininde (A. Hamdi), Şeh. Cenazesi bugün Kadıköyünde Ceviz« zadebaşında (İsmail Hakkı). Beyoğlu cihetindekiler: likteki (80) numaralı hanesinden kaldı» Galatada (Asrî İttihad), Haaköyde rılarak Sahrayicedidde ailesi makbere(Halk), Kasımpaşada (Merkez), Sarıyerde sine defnedilecektir. '° "Î (Nuri), Şişlide (Kurtuluş), Taksimde (Garlh), (Limonciyan). Allah rahmet eylesin Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Merkez), Heybelide (Yu VETTT" suf), Kadıköy, Altıyolda (Merkez), Mo . îstanbul Defterdarlığı sabik tetkik dada rModa), Üsküdar, Çarşıboyunda (Ömemurlarından Bay Selâminin, Bele mer Kenan). diye esbak kontrollarından Bay Abidinin pederleri ve Danca alay kumandanı Soy adı bürosu miralay Kemalin amcası mütekaidini C. H. P. Küçükpazar Kamunyönku • askeriyeden Bay Mustafa dün sabah rulundan: vefat etmiştir. Cenazesi bugün Etye Soy adı almamış çevremiz yurddaş mezde Samatya caddesindeki 155 nu larına bir kolaylık ve yardım olmak ümaralı haneden saat on bir buçukta kal zere kamunumuz kurağında (Soy adladırılarak namazı Sünbülefendi camisin rı yazma bürosu) açılmış ve ötedende kılındıktan sonra Edirnekapı Şehid beri bu yolda çalışmakta bulunmuşsa da liğindeki aile mezarhğma defnoluna bundan sonra da her gün saat 8,30 dan caktır. Cenabı Hak gariki rahmet eyle 12 ye ve öğleden sonra 14 ten 21 e kasin, amin. dar kamunumuzca hazırlanmış kâğıdlara yazılmakHOLANTSE BANKU Ni N.V. ta, parasız ve tezce soy adları adı seçme soy adı bulamıyanlara soy Mezkâr bankanın, 1 temmuz 1936 da kolaylığı gösterilmektedir. •Oranjestad (Aruba, tndes Occidentale Soy adlarını almamış ve seçmemiş 0Neerlandaises)» de yeni bir şube aça lanlarla bu işlerde zora düşenlerin yalcağını haber aldık. Böyle bir kararın nız nüfus kâğıdlarile (Zeyrekte Vefa verilmesine Aruba adasında tesis edi caddesindeki C. H. P. Küçükpazar) mer len petrol tasfiyehanelerinden dolayı kezine başvurmalarını sayın halkımızbu adanm daimî bir surette inkişaf et dan dileriz. mekte olması sebeb olmuştur. Bu su retle mezkur bankanın on tane şubesi bulunmuş oluyor ki, bunlar da şunlarA K S1 M dır: bahçesinde Türkiyede: İstanbul Holandada: Bu akşam Amsterdam Arjantiade: BuenosAires 21,45 te Rio de Janero BAY BAYAN Brezilyada: Santos, Sao Paulo Yarın akşam Venezuelada: Caracas TELL1 TURNA Filistinde: Hayfa Curacaoda: Willemstad Pek yakında yeni operet Arubada: Oranjestad RAHMET EFENDî Nöbetçi Eczaneler VE"F AT HALK Yazan; Charles de Richter İşte böyle, diyordu, kendilerine (polise) iş çıktı. Bu suretle taşı gediğine koyuyor ve geçen gün bir adamıma oynadıkları şapka oyununa aynen muka bele ediyorum! Ve bir dosya alarak günlük çalışma larına başladı. Dosya Irakta bir kabilenin isyanına dairdi. îngiltere gizli diplomasi teşkilâtınm faaliyeti malum seyrini takib ediyordu. ketle değiştirmişti. Polise işaretle selâm verdikten sonra nehrin kenarına indi. Ayakları dibinde Taymisin bulanık suları hışıltı ile akıyor, herşeyi donduran buzlu bir sis içinde Londra limanındaki fenerin ziyası uzaklan aydmlatıyordu. Dışarıda kalanlar için ne berbad hava! diye söylendi. Bizi tam yaban kazı avlamıya yolhyacak geceyi buldular. Fakat, ne yaparsın, emir emirdir! Nehrin ortasından ihtimal Avustralya timanlanna hareket eden bir posta vapuru geçiyordu. Gemi bütün lâmbalannı yakmış; nehirde akıp gidiyordu. Çavuş; yolcu vapurunun arkasında, gözden kaybolan şileplere bakh. birbirlerine sarılarak uyuyorlardı. Hiç birisi çavuşun geldiğinden haberdar olmadı ve ona dikkat etmedi. Nehrin bu rıhtımı üzerinde sanki sef alet kendi evinde idi ve kendi hududu dışındakilerle alâkadar bile olmuyordu. Çavuş manzaradan müteessir olarak, tekrar nöbet yerine döndü Paddy Mills maiyetindeki memura batı şeyler sorarken Tovver Bridge tarafından parhyan bir ışık nazan dikkatini celbetti. Işık nehir üzerinde sağa sola ziktaklar yaptıktan sonra bir sürii yük getnisi arasında kaybolmuştu. Bir çatana, çavuşun bulunduğu sahili bir müddet lâmbasile aydınlattıktan sonra gelip kıyıda durdu. Ünformalı bir polisin kullandığı çatanadan sivil, ve kasketli birisi fırladı. Paddy Millse elini uzatarak: Tam zamanı! dedi. Yeni ne var, ne yok? Paddy Mills, kendisi gibi Scotland Yard zabitlerinden biri olan zatın koluna girdi. Beraberce nhtımda birkaç adım Kıyılarda hiçbir hareket yoktu. Eğer arasıra havhyan köpek sesleri de duyulmasa hayatın durduğu zannedilebilirdi. Elektrik lâmbalarının ışığını bile kör Yukanda şehır hâlâ uyanıktı. Lâkin nehleten sisli gece içinden bir siluet belirdi. re ve sahillerine esrarlı bir sükut çökmüştü. •\rkasmdan bir gölge daha çıktı: 19 Akşamlar hayrolsun Sir, dedi. Paddy Mills biraz yürüdü, bir köprüPmöâf İvîiüt çâvm kesUac renkii, e nün altında durdu. Burada yırtık elbiseli, oedî şapkasını bu akşam nasıîsa bîr İLM parça parça ayakkabılı sefil dilenciler, yürüdüler. Paddy Mills karanlıkta bir heyulâya işaret ederek: İşte, dedi, Dahiliye Nazırmın kâtibinin bize afyon kaçakçılığı yaptığını Böylediği yük gemisi... İki gündenberi gemiyi göz hapsine aldık. Fakat şu dakikaya kadar şüpheyi celbedecek hiç birşey olmadı. Bu mahallede mahşer gibi kaynaşan Çinlilerden gemiye hiçbir tanesinin geldiği görülmedi. Bu şerait içinde ben bir afyon kaçakçılığı karşısında bulun duğumuza pek te ihtimal vermiyorum. Lâkin Dahiliye Nazırı bu işte şüphesi olmadığını temin ediyor ve Sir Basil Hampton takib ve tahkikatta sonuna kadar gidilmesini emretti. Bugün Scotland Yarda verilen son malumata göre de afyonlar gemiden bu akşam çıkanlacakmış. Bize müteyakkız olmaktan başka birşey kalmıyor! Bütün tedbirler alındı mı? Hepsi de alındı. Willy Koster ve iki arkadaşı dilencilerin yattığı köprünün altında gözcüdür. Üç kişi merdivenler tarafmda nöbet bekliyor. Kara yollan za ten tutuldu. Yalnız nehir kalıyor ki bunun için de çatanamız var. Binaenaleyh gelecek olanlara karşı faik vaziyetteyiz. Tamam! O halde beklemekten başka yapacağımız bir iş yok... Yeni gelen zabitin bu sözlerinden sonra çatananın motörü istop etti, ve lâmbalan söndürüldü. Şimdi sahilde ne bir ses, ne bir nefes vardı. Polisler sükutu ve sükuneti muhafaza için çok ihtiyatlı olmağa çahşıyorlar, hiçbir ışık göstermemek maksadile sigara bile içmiyorlardı. Gecenin simsiyah perdesi üzerinde kızıl bir nokta, onların mevcudiyetini ihbar edebilirdi. Şüpheli geminin üzerine çöken sessizlik ve hareketsizliği bir saat hiç birşey ihlâl etmedi. Paddy Millsle arkadaşı, kendi kendilerine, yanlış bir ihbarın kurbanı olup olmadıklarını sorarlarken bazı şeyler onlan ikaz etti. Dikkat kesildiler. Yakın bir kilisenin saati çalıyordu. Paddy Mills arkadaşına doğru iğildi: Duydunuz mu? Diğeri de kulak verdi. Bu; nehir sularında ilerh'yen bir ka yığın çıkardığı gürültü idi. Kayık bir yere yaklaşıyordu. Bekledikleri avın ayaklarına geldiği kanaatile büsbütün heyecanlanan iki adam; karanhklar içinden birşeyler sezmeğe uğraştılar; önce birşey göremediler. Lâkin sesin rehberliğile; intiI&T edilenlerin yaklaştığını anlıyorlardı. Bu düşüncelere cevab verir gibi, sahile yakın duran şüpheli geminin köprüsü üzerinde bir ayak sesi işitildi. Paddy Mills ve arkadaşı, geminin kenarına doğru yürüyen bir adam farkettiler. Adam parmaklıktaki feneri alarak kaldırdı ve onulna uzaklara birkaç işaret yaptı. Ayni dakikada bir ses işitildi. Fakat bu; ne söylendiği anlaşılamıyacak kadar hafif bir sesti. Paddy Mills köprünün alhna ve rıhtımın üzerine seri bir göz attı. Orada iki sigara yandı, söndü. Paddy Mills tak dirkâr sözler mırıldandı. Adamları; hü cuma hazır ve müteyakkız duruyorlardı. [Arkası var]