12 Haziran 1936 CUMHURtYET Düşünceler Montrö konferansı İngiltere tehirini istemekten vazgeçti Londra I 1 (A.A.) Sanıldığma göre, Londra ile Ankara arasında ya pılan fikir teatisi neticesinde, İngiltere hükumeti 22 haziran için tesbit edilen Montreux konferansmın talikını iste mekten sarfınazar etmiştir. * ** İnkılâb abidesinin yeri' Mükâfat tevzii Yazan : Mehmed Karahasan Bu mevzu umumî münakaşaya konmalı Abidenin denizde mi, karada mı, Cihangirde mi, Harbiyede mi yapılması uzun uzun tetkiklere muhtac çok mühim bir meseledir Opera Eskiden mekteblerimizde çalışmayı \ teyen, hulâsa, bir şahsiyet olacak kimse üz elli yıl evvel Berline giden teşvik ve takdir için bir sual vardı: Haf ile işimiz vardır. gözü açık bir Türk, o devirde ta sonunda, mekteb müdürü muallım ve O artık çocuk değildir. Bu onun kenhenüz Alman devletine merkez talebelerin önünde, çalışanlara, hocala disine en az lâyık gördüğü bir sıfattır. olamayıp Prusyaya payitahtlık yapmakrının lâyık gördüğü aferin, tahsin ve im Bilâkis çocukluktan çıkmak, evden u ta olan bu büyük şehirde neler gördüğütiyazlan dağıtırdı; Bunlar yaldızlı kâ zaklaşmak, kendine bir yol çizmek istenü yazarken Operayı, hatta Opera komiCenevrede tahminler ğıdlardı. Karnelere sınıftaki dereceler ya yen, birisi olmak iddiasındadır. Bir mecliste münakaşa ediliyordu: în luğunda ve tedricen açılması kolay olan ği unutmuyor, kendi yurdunda benzeri Timesin Cenevre muhabiri yazıyor: zılırdı. Bununla ebeveyn çocuklarınm kakılâb abidesi karada mı, yoksa denizde bu bulvarın bir ucunda Cumhuriyet abi olmıyan o san'at müesseselerinden bahsetBaşkalaşmak, benzememek, benlik eBoğazların tekrar tahkimi meselesini mi uygun düşer? Deniz taraftarlan ek desi bulunduğuna göre Harbiye nihayebiliyet vc sây derecesi hakkında bir fikir dinmek: Faaliyetin hedefidir. Kıs meği gerekli bularak şu satırlan yazıyor: edinmif olurdu. Ve nıhayet sene sonunda kanmak, kendini beğenmek, kendini ve müzakere edecek olan devletlerin akde seriyet kazanır gibi göründüğü sırada biri tine doğru çıkacak olan diğer ucunda da«Berlinde on bir ay kadar oturmakh«Tevzii mükâfat» merasiminde, talebeye, diğerlerini aşmak, önde ve herkesin ö decekleri konfrans evvelâ takarrür etti dedi ki: ha büyük bir meydan bırakılabileceğini ğımız icab ettiğinden bu uzun müddet rildiği veçhile 22 haziranda Montreuxde sene içinde elde ettiği neticeye göre, hedi« Fakat mahzurlarını da düşün ve bu meydan ortasına da İnkılâb abidesi içinde bizi eğlendirmek için kış günleri nünde yürümek, ihtıraslarını şahlandıran toplanacaktır. Bu itibarla Milletler Ceyeler verilirdi: Kitab, yazı takımı ve ilâh. meli. Her şeyden evvel denizde inşaat yapılabileceğini düşünmüştüm. kamçılardır. Onu bunlardan mahrum etşehirde ve Kral saraymda baloz tabir oBu usul bugün, mevcud değildir. Yal mek, ondaki hayat dinamizmini öldür miyeti Konseyinin 26 haziranda Cenev karaya nisbetle çok pahalıdır. Sonra deinkılâb abidesinin bu düşündüğüm ci lunur cemiyetlerine ve Opera komedya nız karnelere terfi derecesi kaydedılmek mektir. Tatbik edeceğimiz terbiye siste rede akdedeceği içtimadan evvel Çanak niz ortasında bulunan abidenin halk ta varda yapılmaM fikri kabul edilse bul dedıkleri hayalhanelerine, yaz mevsimintedir. Sınıf derecesi yoktur. Bu an'ane mi, onun bu ruhî temayüllerine tahakkuk kile konferansmın hiç olmazsa birinci rafmdan ziyareti o kadar kolay değildir. var kendi kendine ortaya çıkardı. Dol de ise şehrin içinde ve dışında bulunan nin terkine umumiyetle şu sebebler gös imkânlan hazırlamalıdır. Yoksa, şahsi cehesi açılmış olacaktır. Ziyaret değil; karadan görünmesi bile mabahçeye ve denize doğru uzanan bahçelerine davet edip hatırımızı hoş et26 hazirana kadar Montreux konfe güçtür. lşte Kızkulesi. Deniz kenarına bostanların da park haline (gene tedriteriliyor: mek çarelerini aramkta müsaiaka gösteyetten ve hamle yapacak enerjiden mahDerece tayini, talebeyi tasnif, onlar rum, sene sonunda, elinde tavsiyelerle, ransı teknik komitelere ayrılmış olacaktır inmeden şehrin bir tarafından görünmez cen ve zamanla) getirilmesi ihtimali ha riyorlardı.» kikat haline gelebilirdi. arasında kısckanclık, birbirini çekeme hocalarına etek öpen veya en iptidaî hak ki burada da esas isi mütehassıslar göre dense mübalâğa sayılmaz... Gene o tarihte Parise giden açık gözlü ceklerdir. Bu e^nada Konsey ve AsambBulvar açmak, park yapmak fikrimi bir başka Türk te ilk Fransız Cumhurimezlik duyguları doğuruyor. Müşterek mefhumuna bigâne kimseler gibi tehdidHerkesin kendisini dikkatle dinlediğini le vazifelerile uğraşacaklar ve islerini bibeğenenler arasında bile İnkılâb abide yetinin, heyecan kasırgalarile, buhran bir cemiyet yerine birbirini sevmemezlik lerle muvaffak olmak isteyenleri müte görünce ilâve etti: tirdikten sonra Montreux konferansı tekkaim oluyor. Mükâfat alanlar şımank essir etmemek için onu takdirden çekin lşte bu mahzurlarından olacak ki sinin denizden bu kadar uzak düşmesini boralarile dolu \e pek gürültülü bir hayat rar mesaisine başhyacaktır. ve iddiakâr, diğerleri mahcup ve müte memelidir. Belediye abideyi denizde değil, karada doğru bulmıyanlar vardı. Meclisteki rey arasında san'ata verdıği değerı şu cüm*** essir oluyor. Yüksek bir ideal için değil, yapmağı düşünmüştür, denizden de gö ler ve fikirler bu sefer üçe ayrıldı. Benim lelerle anlatmağa savaşıyor: Meseleyi ferdî ve ruhî bakımdan tetbasit bir mükâfat için çalışan talebe ego kik ettikten sonra içtimaî cepheden de Boğazlar komisyonunda rünsün diye Cihangir gibi bir yeri seç teklif ettiğim yerdeki abidenin karada «Şehri dılârayi Parıs mamur ve âbaaranan bütün iyilikleri ile beraber uzak dan ve envai hadayıkı ferehnışanla gıpta ist oluyor. Asıl ahlâkî bir sebeb de, onmiştir... gözden geçirelim: Japon murahhası tan olsun denizden görünebileceğini ileri fermayi frengistan olmakla her gece bin lar arasına musavatsızlık ve imtiyaz hisDeniz fikrini müdafaa edenlerden biri Cemiyet bir kıymetler âlemdir. Burada Ayın 22 sinde Montröde toplanacak sürerek bana iltihak edenler oldu. Bir sinin aşılanmış olmasıdır. Bazı pedagoferdler kıymetlerle tarif edilmektedir. olan Boğazlar koonferansında Japonya sabredemedi. Haklı gözüken bu müta kısmı Cihangir gibi denize yakın yerlere bahçede sazende ve hanendeler halkı jik sebebler de ilâve ediliyor: Mekteb, Tabiat nazarında ayni olan ferdler, bu yı Ankaradaki Japon büyük elçisi M. leanın sonunu beklemeden söze karıştı: taraftar kaldı. Bir kısım ise en doğrusu eğlendırıp durmaktadır. Kadınları mutetalebenin, gerek zihnî ve gerek cismanî ber \e serbesttir. Hatta bir mecliste en Deniz hakkında ileri sürdüğünüz rada işgal ettikleri vazifelere göre muh Tokugavva temsil edecektir. Japon bü nun tamamile denizde bir abide yapmak haysıyetlı rıcalden biri mevcudken oraya inkişaf çağıdır. teliftir. Kıymetlerin bir silsilesi vardır. yük elçisi pazartesi günü Ankaradan Is mahzurların hepsi, hem de fazlasile Ci olduğunda ısrar etti. «Ekseriyeti âra» haednâ bir zen gelse hemen kalkıp \e yeriÇahşma rekabeti, normal inkişafı bo Cemiyet tekâmül ettikçe bu tehalüf art tanbula gelerek doğruca Montröye gide hangirde de vardır. inşaat pahalıya mal sıi olamadan meclis dağıldı! ni ona verip kendısi ayakta kalır. Şehirde zacaktır. Vaktinden evvel yıpranmış, ki maktadır. Ferdlerin birbirinden ayrılması, olacaktır. Çünkü Cihangirde yapı ile bocektir. yırmı dört aded komedye, yani hayalha*** tablar içerisine gömülmüş, hayata intı başkalaşması, cemiyetin bünyesi icabı zulmamış, açık kalmış bir meydan yokBu münakaşa münasebetile zihnim bir ne \ardır ve halk oralara müdavımdır. bak kabiliyeti olmayan anormal bir nesil dır. İş bölümü cemiyetin uzvileşmesinin tur. tstimlâk lâzımdır. Denizden bakı yetiştirilecektir. Ve sonra geç inkişaf e bir neticesidir. Bugünkü beşeriyetin ide Sıvasta feci bir tren kazası lırken Cihangirde en ziyade göze çar noktaya toplandı: Beş on kışılık hasusî Seyre giden bir adam beş franga kı her den ve bu yüzden sınıfta fcalan talebe al edindiği Demokrat cemiyette, iş bö Sıvas (Hususî) Erzurum tren yolu pan bir nokta vardır: Tam Fındıklı üze bir mecliste İnkılâb abidesi için üç yer biri bizim aikkeye göre yırmi altı paradırnin, mektebden sonra diğerlerinden daha lümü, yani vazife taksimi, irsiyete değil, üzerinde ve Sıvas istasyonuna 43 Km. rine düşen yüksek tepedeki cami. (Bu sa görüşüldü. Ya tarihçi, şair, edıb, mimar, \erir. Bir küçük lımon kat'asında sükkerî iyi muvaffak olduğu çok görülmüştür. liyakat ve meziyete istinad etmektedir. mesafede Tecer istasyonu civarında mal tırlan yazarken caminin ismini bir türlü nıühendıs bu münakaşaya karıssa! Kim dondurmayı bir franga iştıra edip şırınbilir ne orijinal fikirler ortaya çıkardı. mezak olur. Bu tarafta akçe su gıbıdır. Hülâsa, bu veya bizce meçhul olan, başLiyakatin miyarı ise, ferdlerin zekâ ve zeme taşıyan bir tren yoldan çıkarak dev hatırlıyamadım) Bir ihtimalle abide Şimdilik hayal demek olan «asma köp Amma herıfler buluyor ve harcedıyor. ka sebeblerle bu usul kaldırılmıştır. Farilmiş, içerisinde bulunanlardan bir gar burada da olsa, şuraya buraya karmasâyleridir. Böyle bir cemiyete lâzım vakat, buna mukabil birçok mekteblerde düfren raylar altında ezilerek ölmüş, iki karışık bıçımde ve şekılde yapılmış apar rü» hakkında haftalarca münakaşa ya Gece gündüz de eğlenıyor, hayattan kâm tandaşı yetiştirecek bir mektebin ilk işi, tatbik edilmekte, ve bilhassa mükâfat tevgardüfren de ağır yaralanmış ve inşaat tıman çirkinlikleri arasında kaybolacak pıldı. Sütunlar dolusu yazı yazıldı. Bir alıyor.» lâyık olanı takdir, olmıyanı takbih et doktorunun da kolu kırılmıştır. ziine fazla ehemmiyet verilmektedir. tır. Kaybolmaması için bunlardan daha gün evvel hakikat olması için kanun bile Bu yazılar, gelişigüzel seyahate çıkmek olmalıdır. Kendisine faydalı ola çok yüksek olması lâzımdır. Bu da temin neşredilen «inkılâb Abidesi» hakkında mış adamlann kalemınden dökülmüş deŞu halde, mekteblerimizde, çahşma cak elemanları seçmek ve onları istikbalYarahlar derhal tedavi altına alınmak gazetelerde bir tek mütalea yok. Veya ğildir. Berline giden Ahmed Azmı, Panoksanlığından bahsedilen bugünlerde, de işgal edeceği vazifeye elverişli olacak üzere Nümune hastanesine getirilmişler, edılse burada gerek yakından ve gerek ben görmedim. Bu mesele hakkinda mü rise varan da Seyyid Ali Efendi olup her meseleyi tekrar vazedip, yeniden tetkik bir tarzda yetiştirmektir. Bir filozofun vefat eden gardüfren de teessürler içerisin uzaktan güzel görünecek iyi bir şeklin verilebilmesi çok şüphelidir. Cihangirde kâfatlı müsabakalar açılsa bile çok sa ikisi elçi sıfatını taşıyorlardı. Şimdi onlaetmek yerinde olacaktır sanıyoruz: dediği gibi, yeni kıymetler yaratacak a de merasimle defnedilmişrir. Bu hazin kayılmaz! rın yazılarını okurken yurdumuzda heBöyle bir sistemin ilk mekteblerden damlar bulmaktır. Kendisinden üstün bir zadan dolayı Sıvas istasyonundaki bütün yapılacak bir abidenin halk tarafından Iokomotifler matem alâmeti olmak üzere ziyareti denizdeki kadar ve belki de on Dıkkat edılmesıni rica ederim. Anı nüz bir opera bulunmadığını yüreğımız kaldırılması belki bir dereceye kadar yer işgal eden vatandaşın Hyakatini tesdoğru olabilir. Çünkü çocuk akıl ve i lim, zekâ ve kabiliyetini takdir, çalışma acı acı düdük çalmışlardır. Müddeiumu dan daha güçtür. Cihangir yalnız şehrin dın yapılıp yapılmaması hakkında de sızlıya sızlıya düç himemek mümkün radesinden ziyade his ve heyecanına tâ sını mükâfatlandırmayı hakll gö'rmege,' mî ile şube mühendisi kaza yerine gitmiş mejjcezinden değil, fakat herhangi işlek gil, herşeyden evvel yeri hakkında mü mü?.. caddesinden bile çok uzak düşen, yolu, nakaşa ve mütalealar yürütülmesini müDemek ki Azmi \eya Seyyid Ali Ebidir. Egoisttir. Arkadaşlarının mükâ ve bilâkis tenbelliği, vazifeye alâkasız lerdir. nakliye vasıtası olmıyan, gidilmesi gelin nasib görüyorum. Yer düşünmek, seç fer.dılerden herhangisi bugün yattığı yerfatlandırılmasından müteessir olabilir. lığı, lâyık olmadığı vazifeyi işgal etmeği mek ve söylemek bir ihtısas işi değildir. den başını kaldırıp ta kendi devirlerınde Kıskanclık ve çekememezlik gibi kötü takbih etmeğe mekteb sıralarında alış Tepebaşı cinayeti tahkikatı mesi en güç olan bir semttir... Evvelki gün karısı Fatmayı Tepeba Münakaşanın bu safhasında, arkadaş Böyle şeylerin münakaşasında hiçbir olduğu gibi bugün de Türkivenin en bühuylar edinebilir. Evde musavi muame mayan bir münevver vatandaş içtimaî le gördüğü halde mektebdeki musavat bünyeye muzır bir uzuv olacaktır. Çün şında bir otelde bir arkadaşile birlikte lardan biri benim geçen sene İnkılâb Mü mahzur da yoktur. Bilâkis, her Türkün yük şehri olan İstanbula şöyle bir göz sızhğa aklı ermeyebilir. Fakat bunlara kü bugünkü terbiye, cemiyetin inandığı yakalıyarak öldüren ve arkadaşı Yu zesi ve abide hakkındaki fikrimi ortaya ve İstanbulda yapılacağı için bilhassa her gezdırse «eski hamam, eski tas» diyeotobüs şoförü İzzet attı. Cumhuriyet gazetesinin 2 ve 17 ha İstanbullunun candan alâkadar olacağı cek!... Hayır. Böyle de demeyıp belki rağmen, çocukları çahştırmak, derse alâ kıymetlerin hakikat olduğunu ferde ka nusu yaralıyan kalarnı başkalanna iyi muamele edilme bul ettirmektir. Bu da ancak mekteb de hakkındaki tahkikat bitmiş dosya altmcı ziran 1935 tarihli nüshalarında çıkan bir meseledir. Abide etrafında, ne yapsan'at âleminde makus bir değişiklik buyazılanma dair hulâsa olarak şu izahatı mağı, ne tasarlamağı aklından geçırme lup üzülecek. Çünkü onların yaşadığı sini istememesi, kendisnin tercih edilme nilen trasformatör vasıtasile yapılmak istintak dairesine verilmiştir. miş olanların bile İnkılâb ilhamı ile çok gün'.erde Karagözler, ortaoyunları, abî ve vermeğe mecbur oldum: diğindendir. Yoksa musavatı istediğinden tadır. Kıymeti hakikat olarak kabul et Geçen sene, şehir için çok korkunc güzel fikirler beyan etmesi ihtimali vardır. cabî gibi adlar taşıyan sayısız çengü çedeğil. tiren, ve bu kıymetlere mukaddes, mut Hitler bahriyeyi teftiş ediyor Bizim hususî meclisteki münakaşa gane kolları, Kaznovlara taş çıkartan Wilhelmshafen 11 (A.A.) M. Hit rivayetler dolaşmağa başlamıştı. Yalmz Onu yakın bir menfaat görmediği ders lak şeyler gibi hürmeti öğreten mekte mızda İnkılâb Abidesi için sarfedilecek Kokkabazlar filân vardı. Zaman, tabiî lere çalıştıran, istikbalde bir alim, veya bi, tabiileştirmek, onun içtimaî rolünü gör ler, Şimal denizi bahriye istasyonunu Sürpagop arsasının değil, Harbiyenin bile satılıp mahalle haline getirileceği söy para ciheti daha belli değildi. Şimdi me bir ıstıfa ile bunları temizledi, ortadan avukat olacağını bilmesi değil, babasın memektir. En mühim içtimaî bir vazifeyi teftiş etmek üzere buraya gelmiştir. selenin bu «meçhul» tarafı da «malum» kaldırdı. Fakat yerine asrın ihtiyac gösdan alacağı para, anasmdan alacağı bu üzerine alan mekteb, evvelâ bu işe kenM. Hitler, buraya gelince Schleswig leniyordu. Bu mevzu üzerinde gazetelerhaline geldiği için halli daha kolaydır. terdiği müesseseler konulamadı. Berlin sedir. O daha ziyade istikbalde memle disinden baslamalıdır. Aksi halde, ni Holstein zırhlısı mürettebatını teftiş et de birçok yazılar çıktı. Uç yüz bin lira yetişmezse belki Beledi* ve Parısle Istanbul arasındakı fark hâlâ Bu yerlerin bir gün mahalle olabilmekete müfid olmak için değil, ebeveynini zama hürmetkâr, ve terakkiye âşık, her miştir. si ihtimalini şehir için tamir kabul etmez ye başka tahsisat bularak bu miktarı ar yüz elli yıl evvelki kadar büyüktür. memnun etmek için çalışır. Şu halde kesin hakkmı tasdik eden ve en yüksek bir ziyan telâkki ettiğim için ve şehir büt tırabilecektir. Ne kadar? Dörtyüz bin Bu, ne acık'ı bir verinde savıstır?.. tenbslleri müteessir etmemek için, çalı vazifelerin mes'uliyetini üzerine almak ihtili gibi şeylere varıncıya kadar, Mil çesinin darlığına rağmen kendi kısa gö liraya, nihayet beşyüz bin liraya mı çr M. TURHAS TAN şanları sevincten mahrum etmek, ne de tirasını besleyen bir genclik yetiştirmek let Meclislerinden geçiren en demokrat rüşlerime göre düşünebildiğim çareler a karacak? Eşsiz, büyük Atatürk İnkılâreceye kadar doğrudur?.. Bilhassa ço istemek, çölde yağmur duasına çıkmak memleketlerde bile, bu sistem, ilk mek rasmda Halk Partisi programındaki b:nı sembolize edecek abide bu kadar az cuğu ana şefkatile değil, memleket dü olur. İzmir Halk Partisi reisi para ile nerede ve nasıl yapılacak? Metebden, yüksek tahsile kadar her yerde «inkılâb müzesi» müjdesinin buralarda şüncesile terbiye eden mektebde... Hülâsa, gerek ferdî ve gerek içtimaî şehrimizde tatbikini ileri sürmüştüm. Harbiyede İn rak edilmez mi? Orta mekteb, ve bilhassa lisede mese bakımdan, çalışkan talebeyi takdir, ve tatbik edilmektedir. Ve bunda bir de İzmir Halk Partisi reisi Avni Doğan kılâb Müzesi bana çok uygun görünmüşV. BİRSON le tamamen başka türlü tetkik edilmek mükâfatlandırmak bugün, her zamandan mokrasi prensipinin tatbikı görülmekte tü ve hâlâ görünüyor. dün şehrimize gelmiştir. Avni Doğan budaha fazla lâzımdır. Bunun aleyhinde dir. rada okumakta olan İzmirli genclerle teicab eder: Taksim meydanmdan Harbiyeye doğBir şahid tevkif edildi bulunanların hatası, talebeyi daima çomasta bulunacaktır. Demokrat bir rejimle idare edilen bir ru giden cadde Sürpagop arsası hizasına Burada çocukla değil, kâhille, ve hatcuk görmek, onun içtimaî mevkiini naza cemiyette, vatandaşlara öğretilecek ilk kadar doğru gider ve sonra sola kıvrılmaTavukpazannda Ganiyi öldürmekten ta aile visayesinden medenî kanunun hiBuz sarfiyatı azaldı rı itibara almamaktan gelmektedir. Çasuçlu Alinin muhakemesine dün de Ağırhakikat: Herkesin ayni hakka malik ol ğa başlar. İşte eğrilmeğe başladığı bu mayesine giren vatandaşla karşı karşı lışkanları takdir ederken, tenbelleri u noktadan cadde boş olan Sürpagop ar cezada devam edilmiştir. Havaların müsaid gitmemesinden doyayız. Akıl ve irade ile hareket eden, ge tandıracağımızın farkına varamamaktır. duğu, fakat lâyık olduğu vazifeyi ifa sası üzerinden uzatılırsa Harbiye arka Evvelce, bu davada dinlenen şahid layı bu sene İst?^öul buz fabrikasımn çici, heyecanlardan ziyade devamlı ih Mektebi bir millet meselesi telâkki eden, ettiğidir. Saltanatın Cumhuriyete yerini sından geçerek ta Vah konağı hizalarına lerden Şakirin dünkü ifadesile ilk ifadesi imalâtı günde bin tonu geçmemektedir. tirasların arkasından koşan, aile ve mek ilk, orta ve yüksek tahsili tamamen dev terketmesî, irsiyetin liyakat önünde bo kadar uzanan ve dosdoğru giden güzel arasında başkalık olduğu nazan dikkati Bazı ev ve müesseselerin de buz ihtitebdeki otomatizmden, cemiyetten ala letin kontroiuna tâbi kılan, en ufak bir yun eğmesi edğil midir?.. bir bulvar elde edilebilir. celbetmiş ve Şakirin bildiğini gizlediği yaclarım buz dolablarıle temin etmeleri cağı utonomiye (autonomie) geçmek is maarif işini, ders programı, mekteb ta MEHMED KARAHASAN Takriben bir buçuk kilometro uzun anlaşıldığından tevkif edilmiştir. buz fabrikasımn varidatını azaltmıştır. Cumhuriyetin tefrikası: 31 SERSERI Yazan: Server Bedi Bugün kız gelecek. Şadi gittikçe artan nefretini gizlemeğe çalıştıkça arzusu çoğalan Suzan, bir Üst tarafmı sen anla artık. gece evvel sarhoşken yaptığı sululuklara yakın bir eda takınıyordu. Onun her ha Bunu söylerken Suzanın sesi titriyorreketi, Şadide Sabahatin saflığına karşı du. Şadi kendi kendine: «Çaktı galiba... yeni bir sevgi uyandırıyordu. dedi, şu kadın kısmı ne yaman barometÖğle yemeğini bahçede yediler. Şadinin soğuk tavırları devam ediyor rodur be!» Allah akıl versin! dedi, senin hiç du. böyle huylarm yoktu. Suzan dedi ki: Suz:an dleminki sululugunu tamamile Ben senin niçin böyle durduğunu bırakarak, tam bir ciddiyet içinde sor anlamışım. Şadi onun yüzüne hayretle baktı. A du: caba sahiden bu pişkin kadın Şadinin iki Ne huyu? saattir Sabahati düşündüğünü çakmış Ne bileyim ben... Kıskanıyor mumıydı? sun, nedir? Suzan şaşırmıştı: Niçin? diye sordu. Hiç!.. dedi, gözüm çıksın ki ak lımdan böyle şeyler geçtiyse... Nesini kıskanacakmışım... Sen benim kocamsın? Erkeğimsin? Sevdahmsın? Neden kıs kanacakmışun?.. Gözümün önünde... Fakat Şadinin bu sözü Suzanda kıs kanclığa benzer bir hissi yeni uyandırı yormuş gibi cümlesini tamamlamasına mâni oldu. Şadi lâkayd bir tavırla: Öyle ise, neden kızdan bahsettin? dedi. Kızdan para alacaksın. Ey?.. Belki bana vermek istemiyorsun. Senin olsun. Ben gözü tok bir kanyım. Şadi parladı: Ulan beni o kadar soysuz, cibil liyetsiz mi sandın be? Nekadar hovarda olduğumu bilmez misin? Ne biçim lâf bu yahu... Böyle şey bir saniye aklımdan geçtiyse yedi ced ervahıma yuf olsun... Şadi ayakta ellerini arkasına koyarak: Beni amma da kötü tamyormuş sun, dedi. Suzan için para meselesi daha ehven di; böyle olmayınca Şadinin soğuk duruşuna daha fena sebebler aramak lâzımdı; hep konuşurken düşünmeye alışık olan Ermeni kadını: Demek başka birşey var! dedi. Şadi artık bu nevi «kan dırdır» larını uzatmamak için: Haydi çıkalım, sen eve git, gene o kıyafete gir, dedi, ben kızı sana gönde receğim. Parayı alırsm ve üç gün sonra gelmesini söylersin. Akşamüstü saat yedi buçukta lokantada buluşalım. Saat ikiyi geçiyordu. Bahçeden çıktılar. Şadi tam saat üçte mağazaya gitti. Nail Bey odasmda idi. Şadiyi görünce başmı kaldırdı ve tekrar önöne iğdi: Oturunuz! bile dememişti. Şadi böyle bir işarete lüzum görme den köşedeki koltuğa oturdu ve ayak ayak üstüne attı. Ticaret âleminde terbiyeden ziyade pişkinliğin bir kıymet olduğunu biliyordu. Nitekim Nail Bey ancak bu nareketinden sonra Şadinin orada bu lunduğunun farkında olmuş gibi başmı ona çevirdi: Mukaveleye lüzum var mı? dedi, yarm başlarsınız. Ben garaja telefon ederim. Orada Fettah usta vardır. Onu görürsün. Gömleği sırtma geçirirsin. Sadi cebinden bir sigara çıkarıp yakarak: Yarın başlıyamam, dedi. Ne zaman? Tam bir hafta sonra. Iş adamı düşündü ve mırıldandı: «Bir hafta...» Fakat müddet meselesinden ziyade Şadinin edasma canı sıkılmış gibi bir hali vardı: Pekâlâ, dedi. Bu söz Şadinin huzurundan kurtulmak için bir fidyei necat gibiydi. Nail Bey tane tane söyliyerek ilâve etti: Aylık yirmi beş. îşi öğrendikten sonra her satışta yüzde iki. Sadi tashih etti: Üç. Üç mü dedim dün? Biraz fazla gihnişiz amma... pekâlâ... Mademki ag zımızdan çıkmış... Bir de... mağazanm bazı perakende işleri olur. Bazı evrakm takibi lâzım gelir, bankalara, şuraya buraya gitmek icab eder, bunu da üstünüze alacaksınız. Dün bundan bahsetmemiştiniz. Unuttum. Siz müessesenin adamı olacaksınız. Sabahleyin saat sekizden akşam yediye kadar ayrılmıyacaksınız. Günde on üç saat. Nail Bey ciddî bir eda ile başını sal ladı: Evet. Şadi: «Peki» diye mınldanarak dışarı çıktı. Saat dörde kadar caddede dolaşü. Sabahatle buluştukları zaman kızı çok neşeli görmüştü. Bu sevinc ona da sirayet etti. Kendi bahtile onunki arasında uzak, yakın bir alâka tasavvur ettiği için «hayırh bir haber var!» diye içine bir his gelmişti. Sormadı. Gene bir otomobile bindiler. Kız yeni aldığı bir çantayı açarken: lArkası varl *