15 Mayıs 1936 CUMHURİYET Gürültü ile mücadele Biz bize Fişek i * Sürgü kolunu açıp kapadıktan sonra mavzeri omuzladı. Nişan alıyor. Tetiği yoklıyan işaret parmağında büyük günlerin, büyük kararlann heyecanı var. Ta.. karşı tepedeki, nokta kadar ufak hedeften uzanan mevhum çizgi, arpacık ve geziyi sıyırarak sağ gözünün bebeğine bir mil gibi saplanıyor. Gürültülü Istanbul şehrinde gerek Nedir bu hedef? kulağa, gerek göze en ziyade çarpan Namlunun oyuğuna yerleşen fişek, şey sokak satıcılarıdır. Bunlann hep birbiran önce ona doğru atılma hırsile yanden bağırarak çıkardıklan gürültü her makta. türlü tahammül hududlarını geçtiği halKüçük fişek, hemen yaklaşıveren bu de bir türlü bu iptidaî ve çirkin âdete nianın biricik kahramanı kendisi olduğunu hayet veremiyoruz. biliyor: Karşısındaki nokta varlığının gaIstanbulda böylc yerleşmiş ve bir türyesi değil mi? lü kaldırılamıyan çirkin âdetlcrden biri j Kendi uğrunda harcanan emekleri hadaha vardı: Zilli, çanlı eşeklcr... Beletırlıyor ve kurşun kalbinde ağır basan bir diyenin bir kararile bir gün bu âdet I ödeme duygusile titriyor. kökünden kaldırıldı ve maziye kanştı. Barut, çelik, bakır fabrikalan, kurşun dökümhaneleri ve adamlar, adamlar, aSokakta bağıra, bağıra mal satmak damlar. âdetini de böyle kökünden kazıp atamaz mıyız? Bunun kaldırılmasından kımOnu yaratmak, bu boya getirmek için seye zarar gelmez; hatta satıcılara bile. gece gündüz çahşan, uykusuz, aç kalan Istanbulun yiyeceği sebze, zeytin, pey adamlar. nir, yumurta, meyva.. ve saire sokaklarda Ve ödemek. Bütün bunlan hemen şimbağıra bağıra satılmadan da alınıp yenedi, biran içinde ödiyebilmek. bilir. Ta.. uzaklardakı kara noktayı, namSabah sabah halkı yatağından fırlatan lunun derin kuyusu içinden hesablamıya «Seyyar satıcılık» ortadan kaldırılırsa satıcılardan bıri!.. çalışıyor. Avına saldırmak için geriliyen bugünkü seyyar satıcıların büyük bir kısmı dükkân sahibi olur, dükkân sahibi ol lundurmak imkânsızlığı karşısında bekçi bir kaplanınki kadar hırslı bakışı var. mak istemiyenler de bu dükkânlara ve lerden istifade yolunu aradım. KendileriKarar. mahalle aralannda daha sık kurulabile le konuşurken sabah yedide işlerine ni Tetiği yoklıyan işaret parmağı sinirli cek pazar yerlerine mallarını bağırmadan hayet verdiklerini ve yatmağa çekildiklennı anladım. Satıcı derdini izah ettım. bir hareketle birden büküldü. ve gürültü yapmadan satmak suretile de Boşluğu yaran vahşi, dinamik bir ses! Saat sekize kadar işbaşında kalmak sukazanclarını temin edebilir. Kovanından fırlıyan kurşun, bütün bir retile bunlann bağınnasına mâni olma Hiç olmazsa bağırmasınlar ömrii bir anın içine sığdıran çılgın bir hızGürültülü seyyar satıcılığını ortadan larını rica ettim. Fayda etmedi. Aybaşında, bekçi ellı kuruşunu alma la boşluğa atıldı, yakalamak istediği hekaldırmıyacaksak veya kaldıramıyacak • ğa geldiği zaman vermedım. «Saat se def e doğru uçuyor. sak hiç olmazsa sabah erken bağırmalaNeydi o hedef? nnın önüne geçelim. Bunun için yeni ni kize kadar kalır ve bağıranları polise haN. .zamname, yeni teşkilât yapılmasını bek ber vermezseniz ben aylığınızı vermiyecelemeden mücadeleye girişmeliyiz. Fik ğim, dedim. Bir hafta geçmeden bizim rimce, Belediye bugünkü teşkilâtını iki sokağın hali değişti. Saat sekizden evvel Sabık vatandaşlanmız limanımızdan geçerlerken... üç hafta «seferber» hale koymak suretile ne gazeteci, ne sütçü, ne ekmekçı ne de yumurtacı sesi işitilmez oldu. bu yolda çok büyük işler görebilir Türkiyeden Fransaya gitmiş olan Bu tecrübeden sonra fikrim bir nok 2000 Ermeni muhaciri dün sabah FranMerak «ttirn. Sabah erken, saat sekizden evvel bağırmağa başlıyan sütçü, taya saplandı: Acaba bekçilere «res sız bandırah Sinaya vapurile limanımızgazeteci, lâhnacı, ilâh.. satıcılan tetkik men» bu vazifeyi vermek ve onları sa dan geçerek Batum yolile Erivana git ettim. Mal alacakmışım gibi bunları bah saat sekize kadar iş basında tutmak mişlerdir. Vapur limanımızdan geçerken apartımanıma kadar çıkarttıktan sonra imkânı yok mudur? Bekçileri dinlemek muhacirler vapurun güvertesine çıkarak sordum: «Sabah sekizden evvel bağır istemiyecek olanları, bekçiler o sırada «yaşasın Türkiye Cumhuriyeti» diye bamak yasak olduğunu bilmez misiniz?» vazife başında bulunan polis noktalarına ğırmıslar ve türkçe şarkılar söylemişler6 u suale aldığım cevablar hemen hemen haber veremezler mi? dir. Vapur limanımızdan transit geçtiği istisnasız diyebilirim «saat sekizi geçi Bugünkü kanun ve nizamlara uydu için durmamış ve doğru Karadenize gityor» veya «bende laat yok» tarzında rulmak suretile, bu veya buna benzer mistir. Muhacirler uzaktan mendil ve dır. îşin fenalığı saatin kaç olduğunu bir tarzda Belediye ve halk elbirliği ya şapka sallamak suretile aynca tezahü onlara «resmen» gösterecek bir Belediye parak bıVde bu kadar köklesmış sanılan ratta bulunmuşlardır. memurunu o sırada görmek imkânını bu «bağırarak mal satmak» âdetini az za Münferid olarak gelmiş lamadım. manda maziye maletmek kabil olacağınSabah vaktinden evvel bağırmağa baş da kanaatım kuvvetlidir. Bütün bir sehrı göçmenler lıyan satıcılardan Zabıtai belediye ni «sinır hastası» haline koyan bağırma güGöçmen olarak münferiden gelenle zamnamesi mucibince nekadar para ce rültüsü kesilirse diğerleri daha ziyade rin veya iltica edenlerin kabul ve tesçi'r zası alınabileceğini bilmiyorum, fakat kulağımızı tahriş eder. Mücadele sırası leri gibi esasa taalluk eden işlerde Vekâbilhassa sabah erken yapılacak enerjik onlara gelır. En cetin mücadele otomo letten sorulmadıkça ve direktif alınma ve metodik kontrollar neticesinde birkaç bil ve kamyon korna ve düHüklerini bos dıkça resen hiçbir muamele yapılmamayere öttürmek «cakasile» olacaktır. Bu sı alâkadarlara bildirilmiştir. bin lira toplanabileceğini zannederim. nun sebeblerini anlamak icin baslıbasına Bekçilerden istifade Bütün Istanbul sokaklarında, sabah, ayrı bir tetkik lâzımdır. erken Belediye zabıta memurlarını bu V. BİRSON Sokak satıcılığını pekâlâ kaldırabilirizî Maliye teşkilâtımız Bugün Mecliste müzakere edilecek olan lâyihaya göre bir müsteşarlık daha ihdas edilecek ve kadro takviye olunacak [Baş tarajt 1 ıncı sahıjedet Hiç değilse satıcıların sabahleyin erkenden bağırmalarını bertaraf için Belediyenin bir kaç hafta çalışması kâfidir hibi zatlar tarafından göriilmesi zarureti, bu Vekâlette iki müsteşarlık ihdasına sebeb olmuştur. Maliye encümeni bu za rureti kabul ve teklifi tasvib etmekle beraber, bunlann vazife ve salâhiyetlerine aid hükümlerde bazı tadiller yapmıştır. Kadastro işlerinin mahiyeti Hükumetin teklihnde tapu ve kadas tro teşkilâtı Maliye Vekâletinin muha sebe ve tahakkuk daireleri içinde tama men kaynaştmlarak. bu hizmet Vekâletin tabiî vazifeleri arasına konulmuştu. Gene teklifte, bu umum müdürlüğün memur lan vasıf ve liyakat itibarile tahakkuk, tahsil ve muhasebe memurlarında aranacak kayid ve şartlara tâbi tutulmuştur. Meclis maliye encümenınin bu husustaki noktai nazarı da şudur: «Tapu ve kadastro hizmeti, malî ol maktan ziyade hukukî ve adlî mahiyette olup tatbik ve icrası da meslekî bir ihti sasa muhtacdır.» Bu itibarladır ki, ma lıye encümeni, bu teşkilâtın malî mak sadlara göre kurulan maliye kademeleri içinde yer almasını muvafık bulmamıştır. Tapu ve kadastro taşra teşkilâtı ta sarruflan, hukukî esaslar içinde tesbit etmekle muvazzaftır. Bunların mafevk makamlarla irtibatı bilhassa taalluk eden mevzular üzerinde müşküllerini hallet meğe yarar. Bunlann teftiş ve murakabesi de ancak ihtısasla yapılacağuıdan mahallî maliye âmirlerine bağlılıkta bir fayda görülmemiştir. Bu itibarladır ki encümen, tapu ve kadastro için hususî mahiyetine göre ayrı bir teşkilât kanunu yapılmasına karar vererek lâyiha içindeki bütün maddeleri çıkarmıştır. kurulmakta olan bu teşekküle kıymet ve salâhiyet vermek istemiştir. Encümene göre: «Maliyemizde muhasebe usulleri nin baaitleştirilmesi, işlerin halk ve Hazine cephesinden birçok füzulî emekler sarfına hacet kalmadan süratle görüle bilmesi matlub olup bunu temin edecek yolların tetkik ve tesbiti zaruret hükmündedir. Bilhassa varidat kanunlarınm her tatbik sahasına geçişinden doğan güçlük, bunlann etraflı bir tetkike tâbi tutulma dan hazırlanmış olmasından ileri geldi ğı gibi, nizamname ve talimatnamelerin de esaslı bir tetkik yapılmadan çıkanlmış olmasından doğmaktadır. Tetkik bürosu geniş ve ihtısasa dayanan çahşmasile bunlann önüne geçeceği gibi, bütün malî tedbirlerin zamanında ve derhal alınması için Vekâlet nezdinde kuvvetli bir yardımcı olacaktır.» Kuru çalım, monşer. kuru çalııtı! arihçi Şanizade anlatıyor: Bir mecliste bulunuyordum. Yerim hemen hemen eşiğin yanmdaydı. Çünkü mecliste bulunanlann hepsi benden üstün kimselerdi. Kimi üstadlardan üstad geçiniyordu, kimi ilim deryasını bir içim suya çevirip kafasına geçirmis olmak iddiasındaydı. Hasılı orada şöhretlerin en yükseği, kıymetlerin en tanılmışı, rütbelerin en büyüğü, nüfuzun ve kudretin en sunturlusu toplc»nmışh. Ben devler arasına kanşmış bir cüce gibiydim, yerimi de bu miskin varhğıma uygun olarak seçmiştim, kapı dibindeydim. Musahabeye kanşmak haddim değildi, yalnız dinliyordum. Neler konuşulmuyordu neler?.. Aristottan, Bakrattan lbni Sinaya, Farabiye, Kmalızadeye kadar bütün hlozoflar, Hassandan Hayyama, Hakaniye, Ürfiye kadar bütün şairler haddeden geçirilip ılmî ve edebî haysiyetlerine göre tasnif olunuyordu. Bir aralık kapı açıldı, içeriye kerliferli bir adam girdi. Kerrüfer de söz mü ya? Herif, tepeden tırnağa kadar haşmetti. Dört İbni Kemale başlık çıkacak kadar büyük bir kavuğu, bir o kadar İbnissüudu içine alacak derecede geniş cübbesi, kısa boylu olduğu söylenen İmamı Azamı arşın gibi miniminileştirçcek mertebt de uzun boyu vardı. Sürmeli iri gözlerul göbeğini okşayıp duran sakalı da bu he4 yetle mütenasibdi. Bu kerliferli hoca, ayaklanmış bir' medrese kubbesi gibi, yürüdü, yürüdü.' en başköşeye vanp çöktü. Meclisin sadnnı bölüşemiyen âlimler, tepelerine bağdaş kuran adamm ağırlığı altında ezilmişlerdi, nefes bile alamıyorlardı. İlk şaşkınlık geçtikten sonra en şöhretli, en kudretli ve en nüfuzlu alimimiz korkuyla karışık bir saygı ile kerliferli adama sordu: Efendi hazretleri fukahadan mısınız.J Lâ!.. Muhaddisinden misiniz? Lâ! Nahviyyundan mısınız? La! Sarfiyyundan mısınız? Lâ! Kelâmiyyundan mısınız? Lâ! Alimimiz, hep hayır diyen adamm hiç birşey bilmediğini ve hatta birşeyler bilmek iddiasında bile bulunmadığını gorünce davanamadı, bağırdı: O halde bu kavuk ne, bu sarık ne?; Cahil herif geniş bir tebessümle cevab^ verdi: Mehabe ya şeyh, mehabe!.. (Heybetli görünmek demek) * * * Milletler Cemiyeti de tıpkı böyle. Son haile münasebetile sorguya çekilip te mahiyeti meydana çıkıncıya kadar muhteşem görünüyordu. Medeniyet ?'emînin lisanı halle yaptığı soruya: «Kuruçalım monşer, kuruçalım» cevabını verdikten sonra o ihti«amdan eser kalmad'. Atalanmızın: Dışına değil, içine; sözüne değil, özüne bak, demeleri nekadar doğruymus!.. T Taşra teşkilâtı Maliye encümeni, defterdarlan, lâyihaya göre, daha çok nazifelendirmiştir. Defterdarların, işi çok vilâyetlerde doğrudan doğruya mes'ul olmıyarak bütün malî işlerin nâzımlığı vazifesini yapmaları tabiidir. Ancak işi az olan vilâyetlerde muhasibi mes'ullüğün aynlması lüzumsuz masraf doğuracağmdan ve defterdarlar işsiz kalacağından bu vazifenin defterdara verilmesinde maliye encümeni bir fayda görmemişrir. Maliye encümeni, malmüdürlüklerini de, mutlak surette «mas raf muhasibi» olarak kabul etmiştir. Mühim kazalarda bunlara muavinler verilecektir. Kazalardaki emlâki milliye memurluklanna gelince, maliye encümeni hususî emlâkin bir an evvel tasfiyesi esas olmakTapu Umum Müdürlüğü 1« beraber, bilhassa kazalardakinin he Kanunu medenî ile arazi üzerinde mülmen tasfiyesine gidilmesi arzusunu izhar kiyet esası kabul edildiğine ve eski Reetmiştir. kabe ve devlete riicu rejimi kalktığma tstanbul Maliye teşkilâtı göre tapunun Maliye Vekâletine olan bağlılığı şimdilik bir itiyad mahiyetinde Lâyihada, Istanbul içinde kaza adedir. Bu teşkilâtın, Büyük Millet Meclisin dince tediye muhasibliği teşkili teklif ecc mercii tabiisine bağlanması kararı ve dılmiştir. Istanbul içinde kaza adedine rilinciye kadar, hâlen olduğu gibi, bir göre teşkil edilen muhasiblikler kendi umum müdürün idaresı altında doğrudan hududları içindeki eytam ve aramil madoğruya Vekâlete bağlı kâlması encü aşlarını dağıtmakta ve kazanın mahdud mence de tasvib edilmiştir. memurlannın maaşlannı vermektedir. Tetkik büront genifletildi Eytam ve eramilin her kazada müsavi Maliye encümeni, tetkik bürosunun miktarda olmadığını gören maliye encüvazife ve salâhiyetlerini genişleuniş ve meni, mühim miktarda eytam ve eramil bir reis muavinliği de ilâve ederek, büro bulunmıyan kazalarda, fazla masraftan nun icabında üçer kişilik iki grup halinde içtinab için, bu teşkilâattan vazgeçilmeçalışmasını temin etmiştir. sini ve buradaki eytam ve eramilin en Gruplardan biri varidat işleri, diğeri yakın kaza muhasibliğine bağlanmasını Hazine işleri üzerinde ihtısası olanlardan muvafık görmüştür. Bu kazalann me teşkil edilecektir. Ancak büyük mevzu murları ise maaşlannı defterdarlık mu lar üzerinde müştereken toplanmalan da hasebe müdürlüğünden alabilirler.» ayrıca düşünülmüştür. Maliye encümeni, lâyihanın memurine Maliye encümeni, tetkik bürosunun aid hükümlerinde de bazı tadil ve ilâvevazife ve kadrosunu genişletirken yeniden ler yapmıştır. Üniversite talim taburu bu hafta faaliyetini tatil ediyor Avrupadaki karışık durum henüz durulmadı IBastaraft 1 ınct sahıfede) men. Bir cemiyet ki hak fikrine riayette itinanın en yüksek derecesini göstermesi itibarile bütün milletleri kendi sinesinde toplıyacak ve haksızlığın kafasını ise elbirliğile ezmeğe daima hazır ve muktedir olacaktır. Büyük devletlerin cemiyeti değil, büyük küçük bütün milletlerin cemiyeti. Bir cemiyet ki onda şimdiye kadar ileri sürülmüş iddialar hilâfına olarak belki küçük ve orta milletlerin menfaatleri gıbi rolleri de daima birinci ehemmiyet derecesini haiz olacaktır, ve bu ince noktayı bilhassa orta ve küçük milletlerin takdir etmeleri lâzım gelmektedir. Küçük «nillet ne demek? Bunlann üçü beşi bir araya gelince herhangi büyük milletle omuz öpüşecek vaziyeti iktisab etmiş olur. Hele milletlerarası münasebetleri için kendi aralannda ona göre de teski lât ta yaparlarsa. Siyasî düşüncelerle herhangi bir prensip davasını kolayca feda eden büyük devletlerin Mılletler Cemiyeti gıbi esası prensip teşkilâtı olacak bir müessesede faydalıdan ziyade muzır bile oldukları işte ayan beyan görülmüyor mu? Ortadaki manzara öyledir ki orada büyükler gidilecek yolu bilmiyorlar, bulmuyorlar, bulamıyorlar. Küçükler ise büyüklere bakmak itiyadile kendilerince yapılacak hiç birşey yok neticesine varmış görünüyorlar. Buna en doğru tabirile hezeyanın son kertesi demek caizdir. İşte zaten karmakarışık Avrupa şimdi bu hezeyan derecesine kadar ilerilemiş bulunmakta ve ortada yapılacak vazifeler Üniversite talim taburu, Fakülte ve varken şimdi orada herkes pusuya çekil yüksek mekteblerde imtihanların yak meği en büyük marifet saymaktadır. laşması üzerine, bu hafta faaliyetini tatil edecektir. Bu sene talim taburunun YUNUS NADI ğe benzer bir şey, gözlerinde parıltıya benzer bir şey, halinde bir şey, bir $eyler var. Ablasma doğru koştu: İyisin be, değil mi? dedi. Ablası, biraz evvel minderin üstüııden yorganını katlıyarak dışan çıkan komşu kadmın duymasından çekinerek: Sahi mi? diye sordu, bir iş bu'dun ha? Evet. Sen hiç meraklanma. Bir şey de sorma. Namusumla kazanacağim. Gönlün rahat olsun. Al sana iki lira. Akşama gene getiririm. Öyle ise şu reçeteyi de yaptır. Doktor kan dindikten sonra bu ilâcı al, dedi. Peki, şimdi. Şadi liranın tekini alarak sokağa çıkh. Yakın eczanelere borclu idi. Aksaraya kadar gitti. Midesi hâlâ bulanıyordu. Evvelâ bir işkembe çorbası içti. Sonra eczaneye girerek reçeteyi verdi. Yirmi dakıka kadar beklemesi lâzımmış. Oturdu. Eczacı reçeteyi içeri gotür M. TVRHAN Yerli Mallar sergisi nerede kurulacak? Millî Sanayi Birliği idare heyeti pazartesi günü toplanacak, bu toplantıda, Birlik reisi Vasıf tarafından muameie vergisinin yeni alınma şekli hakkında ka j nunda yapılacak tadilât üzerinde Malıy Vekâletile yaptığı temaslar etrafında iza* hat verilecektir. Bu seneki yedinci Yerli Mallar ser gisinin kuruluş yeri de tesbit edilecektir. Bundan sonra sergi hazırhklan başlıya caktır. ni bir kuvvetle hızını artırdı. Beş dakika kadar hiç durmadan koştu. Yolda önüne kimse çıkmadığı gibî' arkasmdan gelen de olmamıştı. Tehli keden çok uzaklaştığını anlaymca durdu ve nefes aldı. İleride, yeni başlanmış, fakat yanda kalmış bir yapının içinde saklanmağı düşünmüştü; birkaç derin soluk; aldıktan sonra, yorgunluğun verdiği bir fikirle kendi kendini tuzağa düşürmek ten korkarak, tehlike sahasından tamamile çıkmak için büvük bir gayret daha yapmağa karar verdi, geniş adımlarla yürüdü ve Yenikapıya giden caddeye^ çıktı. Biraz daha ilerliyecek olsa kendi1 ni dün yattığı karakolun önünde bula j caktı. Bir kahveye girdi ve en karanlık ta! rafa oturarak eline bir gazete aldı, yü : züne doğru tutarak, büyük serlevha satırlarını okumağa çalıştı. Kelimeler ona bilmediği bir dild«nmişler gibi manasız ve yabancı birer lâfız halinde görünü j yordu. İArkası var] Üniversıtenın arkasına taşınması çok faydah olmuş ve Üniversiteliler dersten çıkarak hemen telimlere başlamak im kânını bulmuşlardır. Yukarıki resim, düğü zaman dükkân boş kalmıştı. Şadinin oturduğu yerle para çekmecesi arasmdaki mesafeyi gözleri yiyemedi. Eczacı hemen gelmişti. Dükkâna bir asker girdi, bir reçete bıraktı ve yarım saat sonra gelip almak üzere çıktı. Biraz sonra, içeriye zayıf, kısa boylu, ufaktefek bir kadın giı"di. Krem istedi. Beş on dakika bir sürü kremleri muayene etti, nihayetH bir tanesini seçti: Bunu sarınız amma elli lira bozar mısınız? diye sordu. Eczacı, kadmın uzattığı parayı almadan, «zannetmem» diyerek tezgâhır. arkasına gitti ve çekmecesini açarak: «Zannetmem ki çıksın!» dedi. $adi, kapıya çok yakın oturuyordu. Birdenbire ve hiç düşünmeden kararını verdi: Ben bozanm! dedi. Ayağa kalktı. Elini cebine doğru götürür gibi yaparak kadmın kendısine doğru gelmesini bekledi. Kadın biran tereddüd etmişti. Scn Yüksek muhendıs ve Güzel San'atlar Akademisine devam eden talebelerle tabur kumandanı binbaşı Sıtkıyı ve diğer zabitanı istirahat halinde göstermektedir ra yaklaştı: Var mı sizde? diye mırıldandı. Parayı tutan sol eli göğsünün üsfdnde duruyordu. Şadi de ona yarım adım kadar yaklaşarak: Evet, dedi, fakat bir bakayım, şimdi çok sahte ellilik var. Kadın daima biraz tereddüdle parayı uzattı. Sadi parayı alınca ışıkta muayene etmek istiyormuş gibi iki tarafından tuttu, biraz yukarı kaldırdı ve kapıya doğru iki adım attıktan sonra, birdenbire dışarı fırladı, önüne gelen bir çocuğu ıterek olanca hızile karşı kaldırıma geçti ve koşmaya başladı. Ayağını karşı kaldırıma basarken arkasına bakabilmişti. Eczanenin önüne biriken dört beş kişilik bir kalabahğın içinde, kadın, iki kolunu birden ona doğru uzatarak, yaklaşan bir tramvaym çan sesine karışan keskin çığlıklar koparıyordu. Şadı sonu vangın yerlerine cıkan bir sokağa sapdı ve tenhalığın verdiği ye Cumhuriyetin tefrikası 4 SERSERİ Yazan: Server Bedl nin kunduralarını boyatmaya götüren beslemenin yüzüne tokadı aşkedip elin den ayakkabılan mı alacak, böyle zamanlarda bir saniye düşünürse cesareti kırılıyordu, beyninden oyluk yerlerine doğru afyon ruhu gibi bir şey akıyor ve her tarafı tutuluyordu. Zaten içinden kuvvetli bir his dürtükleyip te ona: «Yap!» dediği zaman, muhtac olduğu kuvveti de beraber verir, düşünmesine !üzum bırakmazdı. Kıyıda kendisini denize kapıp koyuverdiği zaman da bu duygu ona kuvvet vermişti. Yataktan kalktı. Acele giyindi. Saatten haberi yoktu. Ablasının odasına girince bir sevinc duydu: Nazmiye bugün çok iyi göriinüyordu. Yanaklarında r:n Şilte sabaha kadar bir deniz gibi sal landı ve yorgan bar dalga gibi inip kalktı. Sabahleyin, bütün vücudü bir beze sürülmüş merhem gibi ezikti ve yatağa yapışmıştı. Fakat uyanır uyanmaz beyninin içine yıldırim gibi bir fikir indi: «Kalk, fırla, yarat!» Beylik nasihat olmakla beraber komiserin sözü canlanıyordu: «Gencsin, taştan ekmek çıkarırsın!» Tuhaf şey! îçinde bir his vardı. Yeni bir güne, yeni bir devre, yeni bir dünyaya giriyormuş gibi ruhunda bir tazelik duyuyordu. Büyük bir iş yapmak istediği zamanlarda hiçbir şey düşünmemeği âdet edinmişti: Meselâ, helvacınm çekmecesindeki parayı mı avuçlıyacak, efendisi