CUMHURÎYET 10 Mayıs 1936 ıras Lui Marvil, maiyetindeki servis şef lerine verdiği emirleri bitirmek üzere idi ki telefon çaldı. Oda hizmetçisi, baba smın kendisini görmek istediğini haber veriyordu. Marvil bu habere hayret etti. Çünkü son derece hasta ve arnk ebedî yolculuğa çıkmak üzere bulunan ihtiyar, birkaç haftadanberi lâkırdı etmez olmuş, harici âlemin varlığım unutmuştu. Şimdi bir denbıre kendisini istetmesi hakikaten şaşılacak şeydi. Marvil derhal hazırlandı, otomobiline atladı ve hanl harıl çalışan fabrikasının makine gürültülerine bir kere daha kulak verdikten sonra hastayı görmek üzere konağına gitti. Otomobil konağın kapısında durduğu zaman ortalık kararmağa başlamıştı. Marvil, doğruca babasının dairesine çıkM. İhtiyar, şöminenin yanında bir koltu ğa oturmuş, bir battaniyeye sanlı ayaklannı ileri uzatmış, gözlerini kapamış *>nu bekliyordu. Ayak sesini duyunca, basmı güçlükle, ona doğru, sonra bir köşede, eşyadan bir parça imiş gibi hare ketsiz duran hastabakıcı kadına doğru çevirdi. Kadın yerinden kalktı ve odadan dışan çıktı. O zaman, ihtiyar hasta, haftalardanberi bir tek kelime söylemiyen dudaklarını kımıldattı: Bak, yakında kimse olmasın. Kapıları kapa, yanıma gel... dedi. Marvil, ihtiyarm dediğini yaptıktan sonra yanına geldiği zaman, hasta tekrar söze başladı: Dinle. Sana söyliyeceklerim var. Fakat acele etmek lâzım. Lâkırdı söyli yecek kadar kuvvet buldum amma pak muvakkat olduğunu biliyorum... Bun dan istifade etmeliyim... Evvelâ, işler nasıl gidryor, onu söyle. Bu seneki netice nasıl? Lui Marvil, fabrikanm faaliyetine dair bir takım izahat verdi, rakamlar say dı. İhtiyar, hayatının en büyük ihtirası olan iş hakkındaki bu tafsilâtı can kula ğile dinliyordu. Oğlu, sözünü bitirince: Mükemmel, dedi, fakat şimdi yalnız kaldın. Bütün işi idire etmek sana güç gelir değil mi? Amma, ben seni bilirim, azmin, sebatın vardır. Başarırsın. Bana benzersın... Şimdi biraz yaklaş Söy liyeceklerime kulak ver... Hasta bir an gözlerini kapadı, nefsile mücadele eder gibi bir an sustu, sonra halsiz, alçak bir sesle devam etti: 3ana biı »n, buyuk bir »ır levdı edeceğim... Babamı hatırlıyorsun değil mi? Yani büyük babanı... Tabiî hatırlamaz olur muyum. Bugün bizim olan serveti nasıl te darik ettiğini biliyor musun? Hayır, değil mi? Işte onu anlatacağım. Babam, bütün faalivetine, bütün zekâsına rağ men, hayatının yarısını muvaffakiyetsizlik içinde geçirrrmti, yoksulluk içinde yaşamıştı... Vakta ki... Vakti kı, amcazadesi Votyenin üç yüz bin frank mirasına kondu, o zaman, ilk fabrikayı kurmağa muvaffak oldu, evet bunu biliyorum. Tamam, fakat, ş,u var ki, Votyenin mirası babamın hakkı değildi... Babam, bu mırası, kapmış, gasbetmışti. Votyenin başka bir varisi, bir yeğeni vardı. Geçinememisler, bu yüzden Amerikaya hicret etmisti. Votye, yeğenine fena halde Jfkelenmiş, babam lehine bir vasi yetname yaparak, bütün mirasını ken disine bırakmıştı. Fakat sonradan vaz geçii ve ölümünden iki üç gün evvel, başka bir vasiyetname yaptı, bu sefer mi rasını, tamamile yeğenine verdi. İşte babam, Votyenin öldüğü gün bu son vasiyetnameyi bulmu« ve ortadan kaldırmıştı. Marvil, haykırdı: Nasıl olur acanım! Bu imkânsız bir şey. Masal. Düşünsene babacığım, böyle çocukça iş olur mu? Bağırma. Anlattığım tamamile hakikattir. Vasiyetname, orada, kasanın gözünde duruyor, Şu anahtan al. Kasayı aç. Orada gizli bir göz vardır. O gözde, bez kaplı bir zarf bulacaksın. Vasiyet name işte onun içinde. Lui Marvil, titriyen parmakları arasında tuttuğu vasiyetnameyi okurken, odada derin bir sessizlik vardı. İhtiyar, tekrar söze başladı: Gö'rüyorsun ya, dediğim doğru imiş. Bu vasiyetnamenin sahibi, bütün hayatını sefalet içinde geçirdi. Zenginliğe namzedken, düşkün bir adam oldu, kaldı. Hayli zaman evvel öldü. Fakat iki çocuğu var. birisi. fakir bir memurdur, çoluk çocuk sahibidir, yoksulluk içindedir. Öteki kızdır, muallimlik edip geçi niyor. İşte... Bu hatayı tamir etmek lâzım... Anlıyor musun? Babam, bunlan bana, ölüm döseğinde iken anlattı. Vic dan azabı çektiğini söyledi... Fakat, o zaman işlerimiz bu derece mükemmel değildi, elimizdeki para fabrikaya yatırıl mıştı... Ipek fiatları düşmeğe başladı Fiatları tutmak için bir «Birlik» kuruldu Bursa (Hususî) tpek fiatları 15 marttan itibaren tedricen düşmeğe başlamış; 15 martta ipeğin kilosu 15,5 lira iken bugün 13 liraya kadar inmiş bu lunuyor. Hatta alâkadarlarca daha da ineceği tahmin ediliyor. Bunun sebeb lerini araştırdım. Tüccarların birçok larının fikirlerini alarak vâsıl olduğum hakikî neticeyi en sona bırakarak önce bu vaziyet için haricde dönen şayiaları sayayım: Bazılan guya bu vaziyetin pamuklu ve yünlü ipeklerin dokunmasmdan ileri geldiğini iddia ediyorlar. Bazıları ise, Avrupadaki siyasî muvazenesizliğe ham lediyorlar. Halbuki vaziyet ne öyledir, ne de böyle... Evvelâ yeni koza mahsulünün yaklaşmış ve geçen sene gayri tabiî bir şekilde yükselen fiatların tabiî hadde inmeğe yüz tutmuş bulunması buna sebeb olmuştur. İpek ve koza stoklarının bulunduğu şayiaları da bu hali doğurmuştur. Zaten bu aylar piyasada umumiyet itibarile kriz ayları ve kısır aylar sayıldığına göre vaziyetin aldığı son şekil çok tabiidir. Maamafih işte bu satışsızhk karşısmda ipek fiatlarının bisdenbire düşmeğe başlaması kozacılığa her hangi bir darbe vurmak ihtimalini gözönüne getir miş ve kozacılığı ilerlemiş olan mem leketlerden Bursa, Adapazarı, Söğüd ipek fabrikatorlan. Bursada müteaddid içtimalar yapmışlardır. Bu içtimalar ipek fiatının tedricen düşmesine karşı müstahsilin zarar görmemesini temin maksadile muvakkat bir (birlik) teşkiline matuf olmuştur. Birliğin adı (İpek Koruma Birliği) dir. Birliğin müddeti haziran sonunda (yani yeni mahsulün idrakinden sonra) bitecektir. Birliğin gayesi ve iş hedefi mevcud ipek ve kozayı bir elden sata rak piyasanın sukutuna mâni olmak ve böylelikle yaklaşmakta olan yeni mahsul fiatının düşmemesini ve düşürül memesini temine çalışmaktır. Fabrikatorlar bu suretle hem kendilerini, hem de müstahsıli korumuş olacaklardır. Birlik resmen teşekkül etmiş ve fa aliyete geçmiştir. tpek fabrikatorlan müstahsılle kendi menfaatlerinin ve umumî satış durgunluğunun bu noktada birleştiğini görerek işi ehemmiyet ve dikkatle ele almış bulunmaktadırlar. tpeği ve kozayı harice göndermediğimize, yalnız dahilde sarfettiğimize göre şüphesu ki mesele sadece dahilde hal lolunabılecek bır vazlyetten başka blr şey değildir. Bu itibarla ipekçiliğin bu son durumu ile haricî her hangi bir münasebet ve alâka yoktur. Tekirdağmda Kooperatif muhasibliği imtihanını kazanan gencler RADVO Bn aksamki progratn J İSTANBUL: 12,30 muhtelif plâklar ve halk musikisi18 dans musikisi 18.30 «Ambasado» gazinosundan nakil 20 haberler 20,30 stüdyo orkestraları 21.15 Eminonü Halkevl gösterit kolu ve son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansınıa gazetelere mahsus havadls servisi verilecektir. VİYANA: 18,50 konser 20,05 haberler ve salre 20.15 konserin devamı 21,05 edebi yayın21.10 piyes . 23,05 haberler, spor 23,25 konser 24,20 dans musikisi. BERLİN: 19.05 karışık eğlenceli yayın 20,05 an. nelerin gtinü 20.45 spor haberleri . 21,05 karışık yayın 23,05 haberler, spor, hava raporu . 23,35 gece musikisi 1,05 dans musikisi. BUDAPEŞTE: 18.05 gramofon . 18,45 konferans 19.45 röportaj 20.35 hikâyeler ve salre 21,25 orkestra konseri . 22,40 spor ve haberler 23.05 Çingene musikisi . 24,05 cazband takımı 1.05 son haberler. BÜKREŞ: 17.05 köylülerin zamanı 18.05 konser • 19,05 zirai yayın 19,25 konserin devamı . 20,05 konferans 20,25 koro konseri . 21,10 piyes 22,15 Şan konseri . 22.35 haberler 22.45 spor . 23 konser 24 haberler. LONDRA: 18.35 ağızdan ufleme âletler orkestrası 19.50 orkestra konseri . 21 national merkezi 21,50 hatıralar . 21.55 havadis22,05 edebî yayın 22.25 konser . 23,50 son. PARTS [P. T T ]: 18.20 gramofon 19.35 havadis 20.40 konusma 20,50 Şan konseri . 21,20 spor 21,30 opera yayını: Karmen 23,35 havadis. ROMA: 17 futbol . 17,50 spor 18,05 eğlencell Içonaer . 19,50 spor ve gramofon 21.10 konuşma 21.20 havadis . 21.40 operet yayını, dinlenmeler esnasında: Edebi yayın ve sinema haberleri. Tekirdağ (Hususi) Vilâyetimizde ve köylerde iş görecek kooperatiflere muha5İb yetiştirmek üzere açılan kurs bu hafta bitmiştir. Ziraat Bankası müfettişi Sabri Sabit Sağıroğlu tarafından kursa devam e denler imtihan edilmiş ve 30 gence kooperatif muhasibliği tasdiknamesi veril miştir. Resim, kursa devam ederek muvaffak olan gencleri göstermektedir. Beyşehir gölünün su seviyesi yükseltildi Şimdi olduğu gibi! . Hayır. Şimdi artık tehlike yok. O zaman vardı, ben bir türlü karar ve remedim. Fazla olarak seni de düşünü yordum, s»ıin istikbalini düşünüyordum. Babamm vasiyetini hep ileriye bırakı yordum... Seneler geçti, ben mütema diyen tereddüd ettim, cesaretim yoktu. Çünkü fakirliğin ne olduğunu biliyor dum, yoksulluğu ben de çekmiştim... Fakat sen öyle değilsin Marvil, bunu tamir etmelisin... Bu para... O çocukla nn hakkıdır... Haklarını vermelisin... Ihtiyarın sesi yavaş yavaş azalarak nihayet birdenbire söndü, gözlerinin par laklığı kayboldu, oturduğu yerde büsbütün çöker gibi yığıldı ve haricî âlemle teması tekrar kesildi. Lui Marvil, vasiyetnameyi alelâcele kasaya kilidledi, sonra zili çaldı. Ha» tabakıcı kadın odaya girdi. Marvil şöminenin karşısına geçti oturdu. Kendinde bir halsizlik, bir ümidsizlik hissediyordu. Ateşe bakıyor, pencereden, üstü karlarla dolu ağaç dallarına bakıyor, hastaya ilâç hazırhyan hastabakıcı kadına bakıyor, hareketsiz ihtiyara bakıyordu. Baktığı seyleri göremiyor, anlıyamıyordu, ıstırab içindeydi. Üç yüz bin frangı düşündü, sonra, bu paranın, bunca senedenberi biriken faizini düşündü. Istırabının, kede rinin fazlalığı, ona, bütün servetini mahvolmuş gibi gösterdi. Bu parayı iade etmek, imkânsız bir şey gibi görünüyordu. Çok durtlst, v"k ıidinuakâr ulmasına rnğmen, büyük babasının yeğenlerine karşı şimdi diş bilemeğe başlamıştı. Büyük babası tarafından gasbedilen hakkın, •'mdi kendi tarafından sahibine geri ve rilmesi ve eski bir suçun tamirine kendi Malatyanm yeni plânı yapıldı Malatya (Hususî) Yeni tanzim onin mecbur edilmesi, onu isyana aevke lunan şehir plânı üzerinde hükumet kodiyordu. nağının yeri taayyün etmiştir. Hüku Hitmetçi, yemek hazır olduğunu haber metin tasvib ettiği proje çerçevesi içinverdi. Marvil, bir makine gibi yerinden de büyük bir eser olacak olan binamn kalktı, aşağı indi. Yemek salonunda, ka inşaatına başlanmak üzeredir. Diğer taraftan Malatya Beledivesi de rısı ve iki oğlu kendisini bekliyordu, yeni bir bina yaptırmağa karar vererek Bir düşünce ile birdenbire ürperdi. Çehresindeki tekallüs kayboldu, yerine mükemmel bir proje hazırlatmıştır. Binanın yapılacağı arsalarm istimlâki bir sükunet geldi. Nazarları, çocuklanna meselelerile uğraşılmaktadır. tesadüf ettiği zaman, kendi kendine şöyMalatya şehri hükumet konağı ve Bele düşünmüştü: lediye binasile iki güzel yapıya ktvuş Evet... Bunu onlara anlatırım... muş bulunacaktır. Sonra, sırası geldiği vakit... Onlar bil dikleri gibi hareket etsinlerFakat, için için biliyordu ki, bu itira Kadıköyde Sureyya sineması fm zamanı, ancak kendi^inin bu servetle lalonunda, Havaçan ile yemek v« alâkası kalmadığı, tıpkı babası ve büyük pasta pişirme dersleri verilecektir. babası gibi, dünya ile rabıtasını kesmek Onbeş günde bir, Pazartesi grünüzere bulunduğu vakit gelecektir. leri saat 15 de başhyaea< o an bu Çeviren: derslerde sizin de hazır buluntnaHAMDİ VAROĞLU nızı diler, derin saygılarımm sunaru. Konya (Hususî) Beyşehir gölün den Konya ovasını sulamak için istifa de edilmek üzere bu gölün su seviye sinin yükseltilmesi icab ediyordu. Beyşehir gölünün suyunu çoğaltmak için o civardan geçen Sansu adındakı çay yeni açılan mecra dolayısile göle dökülmeğe başlamıştır. Gönderdiğim resim Sarısu çayının yeni mecradan Beyşehir gölüne döküldüğünü göstermektedir. TURAN Tiyatrosu 12 Mayıs Sah akşaraı • N A Ş İ D V e H A L İ D E tarafından buyük oyun Okuyucu B U R H A N müsameresi Nöbetçi eczaneler Bu «ece nobetçi olan ecsaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Sarun), Alemdarda (Abdül. kadiri, Bakırköyünde (Hilal). Beyazırida (Cemil), Eminbnunde (Hüsnü Haydar), Fenerde (Vitali). Karagumrukte (M. Fuad). Küçükpazarda (Yorgi), Samatya, Ko. camustafapaşada (Rıdvan), Şehremininde (Nazıml. Şehzadebaçmda (HaliD. BeyoSlu cihetindekiler: Oalatada (Hilal', Hasköyde (Yeni Türkiye), Kasımpaşada (Turam, Sanyerde tOsman), Şişlide (Şişli), Taksımde (Oalatasaray), (Vinkopulo). Usküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büjnikadada (Şinasi), Heybelide (Ta, naş), JCadıköy, eskl Iskele cauddesinde (Büyükl, Kadıköy. Yeldeğlrmeninele (Üçler), Usküdar. Ahmediyede (Ahmediyei. San'atkâr okuyucu H A M İ Y E T 'i« iştiraküe Bugün: M E L E K' te 1 RENKLİ PEÇE 2 Y A R A L I KUŞ 2 filim birden B.Ş rolde: GRETA GARBO Oynıyan: PAULA VESSELY Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine Bugün Bu Şehzadebaşı H İ L A^L 2 büyük filim birden «înemasında Bugün 1 S İ L Â H 2 A Ş K I M B A Ş I N A S E N İ N D İ R SÜMER sinemasında 2 büyük filim birden NOAH BERRY Jr. ve JEAN ROGGERS tarafından temsil edilen Fransızca harb ve heyecan filmi Almanca neş'e ve musiki filmi Duhuliye 20, Paradi 15 kurustur. Devamlı matineler saat 11 den itibaren baslar ESRARENGİZ ha f u 2 TAYYARE Görülmemiş büyük tayyarecilik filmini göreceksiniz. Ayrıca Gedikpa.a A Z A K Çarşıkapı D1CK sinemasmda ?" . . . MENJU G N E Y fılım birden POWEL ADOLF YİYANA GECELERİ 1 1936 ALTIN TOPLIYAN KIZLAR 2HER J A M SAYIN BAYAN PAUL HORB1GER tarafından Güzel musiki filmi. Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine B U G Ü N ŞEY E S KAZANANIN K A Bu hafta F E R A H Sinemada İstanbulda ilk defa olarak 2 büyük filim NOVOTNİ BAHÇESİ AÇIUYOR EN İYİ YEMEKLER VEFAT KadıKöy Havagazı şirketi MASKEL! BALO Donanmada Cinayet Kütahyada Tavşanh krom madertle ri tabibi doktor miralaylığmdan rnütekaid Sadık duçar olduğu hastahktan kurtulamıyarak Tavşanlıda vefat etmiş ve orada defneidümiştir. Ailesine be yanı taziyet ederiz. terbury polis merkezinde bulursunuz. Yirmi dakika sonra, Cedric Lacy, çavuş. Paddy Mills ve otomobili kulla nan polis memuru Willy Coster ile beraber Skotland Yarddan çıkarak Kent ve Canterbury istikametinde ilerliyordu. Seyahat hâdisesiz geçmişti. Eski şair Chaucer ile ondan sonra gelen birçok şairlerin ölmez bir hale getirdikleri ve bir sürü san'at ve tarih hatıralarının zenginleştirdiği bu eski şehre saat yedide giriyorlardı. Cedric Lacy meşhur Vincheap kapı sını, kuleye, Satoya, Sainte Margaret sokaklarına dikkat etmedi, tarihî binalara bakmadı bile. Polis merkezinin bu lunduğu yokuşa tırmanıyordu. Paddy Mills ile beraber merdivenleri çıkarak nöbetçi odasmdan geçtıkten sonra müfettişin yazıhanesine doğru ilerlediler. Bir polis memuru yolunu kesmek istediyse de, delikanlının söylediği bir kelime üzerine elini şapkasına götürerek hemen kapıyı açtı. Müfettis yazıhanesine oturmuş bir ra Gelecek ders, 1 1 5 3 6 Pazartesi günüdGr. Robert Taylor Jean Parker GÜSTAV FROHLİCH İlâveten: Paramount dünya haberleri ve MİKE MAVS BİRA 2 0 K U R U Ş Mükemmel müzik ve sarkılar matınelerde por yazıyordu. Gelen adamm kim olduğunu hemen sezerek ayağa kalkıp elini uzattı. Scotland Yarddan M. Cedric Lacy, değil mi? Genc polis âmiri tasdik etti: Evet. Müfettis Albert Hodges, göreceksiniz ki Sir, Sir Basil Hamptonun vermiş olduğu talimat harfiyen yerine getiril miştir. Eğer benimle gelmek isterseniz... Karşı tarafta bir kapıya doğru ilerledi. Sir Walter Stanleye lâzım gelen hürmette kusur edilmedi ya inşallah? Bunu bizzat siz de göreceksiniz, Sir. Sir Walter Stanley, benim salonumda bulunmaktadır. Biraz evvel kendisine akşam yemeği getirilmiştir. Eğer girmek isterseniz? Müfettis kapıyı açarak, Cedric Lacynin geçmesi için geri çekildi. Delikanh odad? bır adım ilerlcdikten sonra etrafına bakındı. Oda boştu. Yemek masanın üstünde duruyordu, fakat dokunulmamı$tı. Arka Buglln FERNAND GRAVEY SOPR v« GENÇLiK A Ş K B A N D O S U v e Rusyada yapılan büyük spor filmı sinemasında Bugiin saat 11 de tenzilâtlı matine •••••••••••••••••••••••••••• sokaklardan birine bakan pencere de açıktı. Sir Walter Stanley ortadan kay bolmuştu. Polis |efi gözlerine inannııyarak: Gitmiş mi? diye taaccüb etti. Fa kat daha on dakika evvel... Cedric Lacy cevab vermedi. Pence • reden iğilmiş, sokağa bakıyordu. Birdenbire yumuk dudaklarile ıslık çalmağa başladı. Bir otomobil sokağm köşesinde sanki bırakılmış, duruyordu. Bu arabayı bir başkasile kanştırmağa imkân yoktu. Bu, Thaisanın en çok sevdiği küçük ve kırmızı spor otomobili idi. Yalnız genc kız da o civarda yoktu. Sir Walter Stanley gibi o da kayıbUra karışmıştı. len müessif hâdisenin alınan emirlerin neticesi olduğunu iddia ediyordu. Sir, Basil Hampton bana bizzat telefon ederek kendisine son derecede hürmet göstermemizi ve nezaret alhnda bulunduğunu hiçbir zaman hissettirmeme mizi emretti. Bu şartlar dairesinde, kendisinin yanına bir tane, kapısına bir tane, penceresinin altına da bir tane polis memuru koymama imkân olamazdı ki. Cedric Lacy bir jestle bütün bu itirazları silip süpürdü. Olan olmustu. Bunu münakasa edecek değillerdi. Mes'ul kim olursa olsun, bir nokta vardı Sağ ve salim olarak Londraya götürmek emrini aldığı adam ortadan kaybolmuştu. Fakat birşey delikanlının merakına dokunuvordu: Bu firarın sebebi acaba ne olabilirdi? Polisin yaklastiEinı gören bir hırsız. tabanları kaldırabilir, bu, tabiidir, Fa kat tam ımdadına koşulduğu zaman Sir Walter niçin kaçmıştı? Bunun tek bir manası olabilirdi: Mü fettisin Sir Basil Hamptona da söylemiş olduğu gibi, firari bütün aklî melekesine sahib değildi. Son günlerde tekerrür eden dehşetli korkulann verdiği aksülâ melinin tesiri altında bulunuyordu. Bu fikir daha evvel, Sir Walteri hergün gören Cedric Lacynin aklından geçmiş, fakat delikanh bunu bir türlü kabul etmek istememişti. Polis hafiyesi nişanlısının üvey bab»n hakkında şu şekli kabul ediyordu: Gizli bir tehdidin tesiri altında ne yapacağmı bilmiyen bir adam, evet; aklını kaçınnış bir adam... Cedric Lacy pencereye dayandı, kendini tamamen, zihnini kurcalıyan meseleye bırakarak birkaç dakika tahayyül etti. Delikanlının haline bakıp aldanan ve polis hafiyesinin, kaçış izlerini aradığıtu sanan müfettiş, yaklaşıp dışarıya sarkarak: Şüphesiz, Sir, dedi, bir ayağmı burava koyarak öbürünü şuradan geçirdi. Bundan sonra pancura yapısarak asağıya kayıverdi. Kayarken ayağının duvarın sıvasında bıraktığı iz iste orada. lArkası ıaıj T URK Besi kırk iki eeçe *Cumhuriyety> in zabtta Yazan: Charles de Richter Güzel bir kadından ve bilhassa iyi bir aileye mensub bi. genc kızdan hiçbir şey esirgemesini bilmiyen Sir Basil Hampton müşkülât çıkarmadan muvafakat etti. Pekâlâ Miss Strafford. Cedric Lacyye Canterburyye gitmesini söyliyeceğim. Eğer isterseniz on dakika sonra Lambton Housea uğnyarak sizi ahr, olmaz mı? Thaisa Straffordun bu teklifi kabul etmemesi Sir Basil Hamptonu hayretlere düşürdü. Herbirimiz ayn ayn taraflardan gitsek daha doğru olmaz mı, dersiniz? Bu red cevabını, genc kızm o kadar Ukdir ettiği çekingenliğinc atfeden Scotland Yardın büyük şefi: Nasıl isterseniz, dedi. M. Lacy şimdi hareket edeccktir. Kendisini Can 11 Cedric Lacy, dudağınm ucuna gelen daha kuvvetli bir kelimeyi tutarak sadece: Gitti ha! diye bağırdı. Son derece taaccüb etmis olan müfettis, özür üstüne özür diliyor ve vukua ge