mayıs CUMHURİYET Yunan donanmasının son Yapılan ıslahat muameiendine Serasker Sultan Iecileri memnun bıraktı manevralan nasıl oldu? Kuvvetlice bir muhrib filotillâsı halinde bulunan dedirten Ibrahim Paşa donanma, mürettebat itibarile kıymetlidir Geçmiş Zamanlar J Gumruk ışlerı ırretn Sultanın kinile bir gece boğuluvermiş alelâcele Galataya geçirilerek gömülmüştü abası öldükten sonra, Kanunî en ği îbrahimi Veziriâzam etmek ı. Ona şehzadeliği zamanında Mala rastgelmişti. îbrahim, genc, gü 'e san'atkâr ruhlu bir Rum çocuğu Vlanisa sarayında onu bir dakika ıdan ayırmadı. Babası Yavuz, gözdünyaya kapadığı zaman, «Muhı Süleyman» îstanbulda tahta çık brahim Ağayı derhal Hasodabaşı . Arası çok gcçmedi. Manisada dul adının yctiştirmesi olan Ibrahim, Osı saltanatmda birdenbire vczaret sine kadar yiikscldi. Fakat Yavuzkalan Veziriâzam, Piri Paşa idi. ri Paşa takdir edilmcz adam de Onu Yavuz bilc beğenmişti. Fa kanunî, daha ziyade, hissine mcc Jİdu. Sadarete bilc îbrahim Paşayı nek istedi. r gün, Piri Paşa ile görüşürken: benim. Benim her yaptığım, kanun de mektir. Diye meydan okumaktan çekinmezdi. Hele serveti, tantanası ve ihtişamı! Haslannın geliri üç milyon akçe, atının eğerleri yüz elli bin altın kıymetinde idi. Mihrimah Sultanın dünyaya gelişi, Ibrahim Paşa için bir felâket oldu. Hurrem Sultan rakibinden artık intikam alaBu suretle evvelce bir iki saat süren işbilirdi. Kızını birine vererek onu sada lerin on beş, yirmi dakikada ikmali temin ret makamına getirmek, Ibrahim Paşanın dilmiştîr. nüfuzunu ve satvetini, hatta bütün var Muamele takibinde haksızlık yapılmaIığını bile ortadan kaldırmak güç bir iş ması için sıra usulü de ihdas olunmuştur. değildi. Türkler Macaristan ovalannda ne Sıra usulü şu suretle tatbik edilmektedir. Gümrüklere ambar dahili ve ambar harici eşyaya mahsus olmak üzere iki sıra kutusu konulmuştur. Herkes kutuya koyduğu evrakın sırasma göre muamele görecektir. Ambar harici eşyaların beyan nameleri tercihan yapılacaktır. Îstanbul gümrüklennde ıslahata baş landığını yazmıştık. Bu ıslahat cümlesinden olarak Galata ve îstanbul ithalât gümrükleri manifesto kontenjan kısımlan birleştirilmiştir. Muamele sahiblerinin şikâyetlerini tetkik etmek üzere bir büro kuruhnuş, buraya manifesto kısmı şeflerinden Sadık memur edilmiştir. Evvelce i? sahibleri muameleleri için masa masa dolaşmakta, birçok memurlarla temas etmekteydiler. Şimdi muamele takibi işi çok basitleşririlmiştir. Muameleci beyannamesini manifesto kısmma verecek ve işi bittikten sonra kontenjan servijinden evrakını alacaktır. Azdrobalın karısı 2082 yıl evvel bir gündü, Afrikamn Akdenize bakan bir köşesinde yaman bir facia oynanıyordu. Roma, o günün genc ve dinc Roması, demir bir çizme gibi hissizleşmiş ve ateşten mahmuzlarile Kartacanın çıplak bağrını delikdeşik etmeğe kalkışmıştı. Romanın sözüne inanıp bütün silâhlannı atmış olan Kartaca, neden sonra, aldatıldığını ve ölüme mahkum edildiğini anladı, mabedlerini silâh fabrikası yaptı, ip bulamayınca kadınlannın saçlanni kesip kullandı, inanılmaz fedakârlıklarla yeni baştan silâhlandı, düşmanla çırpışmıya girişti. Fakat Kartaca bir kaleydi, Roma bir ülke. Kartaca cılız bir su birikintisi idi, Roma bir deniz. Müteamzın mazluma aldınşmda korkunc bir dağın kuru bir ağaca ağması gibi ezici, yok edici bir savlet seziliyordu. Kartaca bu dayanıl • » maz savlet altına düştü, lâkin yıkılmadı. Okları ağzile tutarak, kılıcı dişile ısıra rak, ateşi avucile yakalıyarak tam bir yıl ;arpıştı ve sonunda yiyecek ölü eti, içe:ek deniz suyu bulamadı, fersiz gözlerini îapadı, ölüme boyun iğdi. Bununla beraber Roma ordusu Kartacaya girebilmek için bir hain elinin u zanmasını bekledi ve ancak o elin açtığı kapıdan şehre sokuldu, sarmaşdolaş bir durumda can çekişen halkı çiğniyerek ilerledi. Kuvvet hakkı ve hamiyeti yen * mişti! Bir milletin ortadan kalkmak üzere bulunduğu o tarihî dakikada Kartaca diktatörü Azdrobal, bin kişile bir mabede sığınmıştı. Roma kumandanı kendisine haber gönderdi, teslim olmasını teklif etti. O da mukavemetin imkânsızlığını düşünerek bu teklife muvafakat gösterdi, fakat yanındakiler mabedi ateşlediler ve alevler içinde yandılar. Azdrobal, arkasında yükselen yangina gözlerini kapıyarak Romahlar karar * gâhına giderken karısı iki oğluyla bir * likte önüne çıktı: Dur, dedi, bir saniye dur! Ve ilkin çocuklannı ateşe fırlath, sonra kendini attı. Azdrobal, sersem bir hayret içinde bu sahneye bakarken vatanseverlik tarihine asil bir sahife ilâve eden kansının son sözlerini duyuyordu: Şimdi galiblerin zafer alaymı süsliyebilirsin. Çünkü çocuklann o alayı görmiyecek!.. r~ Manevralardan evvel Faler önüne demirliyen donanmasını selâmlıyan çocuklar Atina 1 mayıs (Hususî) Yunan donanması; ilk defa olarak bugün umumî br manevra yaptı. Aylardanberi devam eden hazırlıklardan sonra 28 gemiden mürekkeb olan filo seferî vaziyete girerek iki gündenberi Faler önünde topanmıstı. Alay bayraklarile donanan ve iki sıra olarak demirliyen donanmayı Yunan Kralı teftiş etmiştir. Kral ve Veliahd Kidoniya torpidobotuna binerek Yunan harb gemilerinin önünden geçti. Bütün gemilerin efradı güvertelere dizilmişti. Kra lı hâmil bulunan Kidoniya torpidobo:u her gemımn önünden geçtıkçe efrad ve abitler yedişer defa «Yaşasın Kral» avazelerile filonun Başkumandanını se lâmlıyorlardı. Bu merasimden sonra Kral Averofa çıktı. Averofta bütün gemilerin süvarileri, büyük deniz erkânıharbiyesi ve filotilâların mülhak erkânıharbiye heyetleri oplanmışlardı. Kral Averofun kıç gü ertesinde sıralanmış ve vaziyet almış oan kumandanlara ve diğer bahrî erkân e ümeraya hitaben bir nutuk irad ederek Yunan donanmasının yüksek şerefinden, Yunan denizcilerinin kahramanlığından bahsetti ve onu, vatanın en şanlı müdafaa ilâhı olarak tavsif etti, filoyu selâmladı. Donanmada bu merasim devam ederken yeni ve eski Faler sahillerinde top lanan binlerce halk «yaşasın Kral» ve «yasasm donanma» diye bağırıyorlardı. Yunan kanlar döküyorlar, ne zaferler kazanı yorlardı! Hurrem Sultanın düşündüğü kendi hırsı, kendi saltanatı, kendi zevki ve kendi zaferi idi. îstanbul sokaklarını sabahlara kadar çınlatan zafer alaylan onun ruhunda bir acı uyandırıyordu: îb Hizmetinden kemali mertebe şük rahim Paşanın bu zaferlerle yükselmesi izre olduğum bir kulum taşra çı onun hiç hazzetmediği bir şeydi. ak isterin. Bilmem ne mansıb ile çıIbrahim Paşa çok zeki idi. Atmey m, dedi. danında, kendi sarayında muazzam ve tiyar vezir işi sezdi, ve çok nazi bir cevabla mukabele etti: Öyle makbul ve mukarrib kulunuendenizin yeri tevcih olunmak ge ", dedi. günden itibaren, Osmanlı împara ijunda bütün kuvvet ve nüfuz Par Ibrahim Paşanın elinde kaldı. Elçina boyun eğiyorlardı. Budinden alıHerkül, Apollon ve Diyana hey ri Atmeydanına, Ibrahim Paşanın ı karşısında, Platee zaferi namına aya takdim edilen üç başlı yılan sünın karşısma dikildiği zaman, Türk bu cür'ete karşı isyan ettı. Şair aî ilk feryadı çıkardı: ü Ibrahim âmed bedeyrî cihan eği bütşikeni yeği bütnişan. edi. Fakat zavallı şair darağacına' dı. Ibrahim Paşanın satvet ve haş gene artmakta devam etti. Kanunî lünasebeti o kadar arttı ki, onu H u r Sultan bıle çekemedi. Onun sarayda niyetini nüfuzuna karşı bir tecavüz ki etti. Nıhayet bir oğlu dünyaya i: Şehzade Selim... Müstakbelin 5ş Selimi! 1 gün şehzadenin doğmasına şenlik yapıhrken, Atmeydanında Ibrahim ı ile Hatice Sultanın da düğün me ni icra edıldi. Bu merasim gayet par: Bütün meydan, kadife ve atlas li taklarla doldu. Her birinde ha i âmirenın altınlan ve gümüşleri, rüdleri ve firuzeleri teşhir edildi. Bümisafirlere piruze kâselerle şerbetler ıluyordu. Bu muhteşem kalabalık orıda İbni Kemal de hazırdı. Ulema jsmda yığınlarla helva dolu idi... lurrem Sultanın kıskançlığı bir kat i arttı. Kanunınin Ibrahim Paşaya 3utiyetini bir türlü hazmedemiyordu. ıl etsin? Ibrahim Paşa, lodoslu bir ıda, Mısır isyanım bastırmak için, nbuldan kalkıyor, Kanuni de onun nden Kızıl adalara kadar koşuyordu. daamafıh, Ibrahim Paşanın da devardı: Top sakalı, minkârî burnu, yuak beyaz kavuğu, ipekler ve elmas ı gözler kamaştıran kıyafetile elçi Nihayet îbrahim Paşanın Defterdar Iskender Çelebiyi öldürtmesi, Hurrem Sultanın tezvirleri îbrahim Paşanın mevkiini iyice sarstı. Kanunî bile sevgili vezirini öldürtmek için fırsat kolladı. Ibrahim Paşa geceleri ekseriya sarayda kalırdı. Bir ramazan gecesi gene sa raya davet edildi. Geceyarılarına kadar eğlenildi. îbrahim Paşa odasına çekildi. Geceyarısı, her taraf sükun ve sükunet içinde idi. Boynuz başlıklı bir cel lâd çinili koridorlann karanlık du varları arasından geçerek îbrahim Paşanın yattığı odaya girdi. îbrahim Paşa derin bir uykuya dalmıştı. Birdenbire üzerine atıldı. Veziriâzamı bir hamlede yatağında boğuverdi... huzuruna kabur ettiği zaman, öyle aazzımane sözler söylerdi ki, Nemîbrahim Paşanın ölüsü gün doğmadan rt Franca vilâyetlerinin elçileri karşr ve kimse duymadan, arka kapıdan Saraya tir tir titrerlerdi. O devirler, Türk burnuna, deniz kenanna indirildi. Çar ı Budin ve Bağdad eyaletlerine hâ çabuk Galataya geçirildi ve alelâcele oldukları devirlerdi. îbrahim Paşa topraklara gömüldü. Ertesi sabah ortalıkta hiçbir şey yok lere karşı gözlerini magrurane süzer: Bu geniş ülkeleri idare eden hep gibiydi: Hurrem Sultan ihtişam için Eskiden vapurlardaki eşyalann beyannameleri, eşyalann ambara girmesinden sonra kabul edilmekteydi. Şimdi bu usul de kaldırılmış, bu gibi eşyaya aid manifesto kb'ğıdlarının gümrüğe verilmiş ol mutantan bir sünnet düğünü yapıldığı zaman, düğüne Kanunî de geldi. Sarayın ması beyannamelerin tesçili için kâfi göpenceresinden halka gümüş tepsilerle al rülmüştür. tınlar ve akçeler serpildi. îzmirin iktısadî ihtiyacları Ibrahim Paşa muhteşem misafirini îzmir (Hususî) Şehrimizde bulu izaz etti. Kanunî memnundu. Ibrahim nan İktısad Vekâleti Başmüşaviri von Paşaya sordu: Der Portenle diğer zevat, îzmir Liman Senin düğününle benim düğünüm nicedir? Kangisi mükelleftir. Nice anlar Umum müdürile birlikte, tetkikata de vam etmektedirler. Ticaret Odasında, sın? bazı alâkadarların da iştirakile İzmir îbrahim Paşa gayet zarifane cevab limanmın vaziyeti, ihtiyaclan ve mo verdi: dern bir hale konulması esasları üzerin Devri Âdemden bugüne gelinciye de bir konuşma yapılmıştır. değin benim düğünüm gibisi görülmüş Bu tetkiklerde bilhassa, ihracatı ko değildir. laylaştırmak esası göze alınmaktadır. Kanunî biraz düşündü. Sebebini an Ticaret Odası, bu mevzu üzerinde yaplamak istedi. îbrahim Paşanın son ce tığı etüdlerin neticelerini, heyete bil dirmiştir. İzmirin, gelip geçecek vapurvabı daha kibarane oldu: lara kömür veremediği malumdur. Bu Çünkü benim düğünümü Halifei nun da temini düşünülüyor. bülendi âsitan şereflendirdiler. Sizin düğününüze böyle bir zatın geldiği görül İki Hüseyin de ölmüş memiştir. tBartın > gazetesinin yazdığına göre, Kanunî çok memnun oldu: Bartında garib bir cinayet olmuştur. îbrahim, sana hezar tahsin ve aKutlubey köyünde araları açık olan ferin! Bizi bu tevilinle ilzam ettin, dedi. Pirbaşoğlu Hasan ve Hüseyinle ayni Fakat Kanunî ile îbrahim Paşa ara köyden Cıvakoğlu Hasan ve damadı sındaki bu samimiyet çok sürmedi: Ibra Hüseyin, köy içinde karşılaşarak dö him Paşanın düşmanlan gittikçe arttı. üşmeğe başlamışlar. İki Hasanla iki Ibrahim Paşa kendisine guya Serasker Hüseyin arasındaki bu kavga pek az Sultan diye hitab edilmesini istiyor diye sonra müthiş bir şekilde kızışmış ve ortaya bir dedikodu çıkardılar. Fakat Hasanın damadı Hüseyin tabanca ile Ibrahim Paşa kendisine Serasker Sul Pirbaşoğlu Hüseyni öldürmüştür. Bu nu gören Pirbaşoğlu Hasan da taban tan mı, yoksa Seraskeri Sultan mı dedirtcasını çekerek o da katil Hüseyni yere mek istiyordu? Orası anlaşılamadı... sermiştir. Hüseyin biraz sonra ölmüştür. ki Hasan yakalanmışlardır. «Bu manevraların umumî bir ehemmiyeti vardır. Dost Türkiye tarafından Yavuz tamir edilinciye kadar Akdenizin şark havzasındaki hakimiyet Yunanista nın elinde bulunuyordu. Yavuzun tami rinden sonra donanmamızda bir muharebe kruvazörünün bulunmamasından Balkan devletleri arasındaki deniz hakimiyetimizi kaybetmiştik. Fakat, bugün, mevcud olan filomuz ve yeni sipariş ettiğimiz dört muhrible beraber kaybettiğimiz te fevvuku bize tekrar kazandırmış bulunuyor. Bu suretle Balkan paktının bir rüknü olan Yunanistan, müdafaa noktasın dan deniz hakimiyet ve faikiyetine malik bulunmaktadır.» Bugünkü Yunan donanmasıntn mahiyet ve kıymeti Toplu bir halde manevralara giren 28 gemiden müteşekkil Yunan donanması, bir filodan ziyade, kuvvetlice bir muhrib filotillâsıdır. Bu filotillâlan yeni ve eski olarak iki kısma rvırmak lâzımdır. Konduryotis tipinde olan en yeni dört muhrible, «Leon» tipinde olan eskice dört muhrib ve dört denizaltı gemisinden maada, diğer gemilerin harb kıymetleri pek azdır. Tira Niki tipinde olan muhriblerle torpidobotlar, bugün için kıymetli bir harb unsuru sayılamazlar. Averof gerek sürati ve gerek ateş kudreti noktasından karşısma çıkacak bir gemiye karşı müessir olamaz. Bu itibarla Averofun bugiinkü deniz harbleri sahnesinde rolü kalmamıştır. Yunanistanın îngiltereye siparişini kararlaştırdığı dört muhrible, beş senelik deniz programile yaptırmak tasavvurun da bulunduğu denizaltı gemileri Yunan filosuna iltihak ederse iki üç sene sonrahafif, fakat hatırı sayılır özlü bir filonun meydana geleceğine şüphe yoktur. Bu izahattan sonra Yunan donanmasında sevk ve idare noktasından kıymetli unsurlar bulunduğunu, ve Yunan gemicilerinin yüksek denizcilik hasletlerine malik bu lunduklarını kaydedebiliriz. Salamin körfezi içindeki Nastatmos deniz üssünde Yunan donanmasının ta mirini bihakkin başaracak pek kıymetli bir müessese vardır. Deniz fabrikaların daki Yunan mühendis ve makinistleri Avrupalı mütehassısları aratmıyacak meziyetlere maliktirler. Yunan donanma sında mayincilik te çok inkişaf etmiş bir şubedir. Manevraya iftirak eden gemiler ve filotillâlar Manevralara işrirak eden Yunan donanması ?u suretle birliklere taksim edilmiştir: Sancak gemisi Donanma kumandanı Sakilariunun rakib olduğu Averof Birinci filotillâ îdra, Psara, Kunduryotis, Speça torpido muhribleri. îkinci filotillâ Panter, Leon, Ayos, îteraks muhribleri. Üçüncü filotillâ Eski Tira, Sfen doni, Niki, Aspis muhribleri. Dördüncü filotillâ Bergamos, Kios, Bnısa, Kizikos, Kidonya torpidobot »** Ateşten mahmuzlarile Kartacanın bağrını delen demir çizme şimdi Adis Ababanın böğründe. Lâkin Azdrobalm karısı gibi kadınların menkıbelerini duymuyoruz. Demek ki koca bir millet, tarihe hiçbir hatıra bırakmadan ölüyor. Hazin, çok hazin bir yıkılış!.. M. TURHAN TAN lâlan için bir hedef rolünü oynamışür. Filotillâlar da iki esas üzerine talimler yapmışlardır. Çünkü bir harb halinde süratleri noksan ve harb kıymetleri hayli düşük olan gemileri ikinci derecede hiz * metlerde kullanmaktan başka çare yok « tur. Yunan donanmasının ihtiyat ve mua« vin kısmmı teşkil eden bu tekneler adalarla Yunanistan arasındaki muvasalayı temin etmek, tahtelbahirlere karşı karakol yapmak ve posta vapurlarına refakat et* mek gibi hizmetlerde faydalı olabilırler. Donanmanın yeni ve modern parçalarile denizaltı gemileri adalar arasında pusu kurmak, gece hücumları yapmak, bilhassa münferid düşman gemilerine saldırmak gibi işlerde mühim roller oynıyacak un < surlardır. Yunan tayyareciliği ileride lüzumu kadar tekâmül ederse ve donanma modern deniz tayarelerile ikmal edilirsc Yunan sulan içine girecek bir düşman filosunun vaziyeti hayli tehlikeli olacak •> Süveyş kanalı ve Mısır Londradan bildirildiğine göre, Kral Fuad vefatmdan biraz evvel, Mısır hükumetile Süveyş kanalı kumpanyası arasmda uzun ve yorucu müzakereler den sonra akdolunan yeni mukaveleyi imzalamıştır. Yeni mukavele mucibince Kanal idaresi her sene Mısır hazinesi ne 200.000 Mısır lirası tediye edecektir. İdare meclisinde iki I^jsırlı aza bulu nacaktır. Muayyen bir müddete kadar Kanal idaresindeki Mısırlı memurların mik tan yüzde yirmi beşi bulacaktır. an. Beşinci filotillâ Eski Anethosa, Alkeoni, Donis, Egli torpidobotlan. Müstakbel denizaltı filotillâsı Kaçoni, Parinikolis, Nirefs, Protevs denizItı gemileri ve îfestos tamir gemisi. Tamir edildiği söylenilen fakat kullanılacak halde bulunmıyan Tniton denizaltı geınisile üzerinde bazı tadilât yapıldığından tamirine devam edilen Elli kruvazörü manevralara iştirak edememişlerdir. Donanmanın diğer 28 parçası her türlü noksanlannı ikmal etmiş ve bütün de memnundu Hangi vezir gelirse, sefer hazırhklannı tamamlamış bir vaziattıracak, kızmı mutlaka bir vezire vere yettedir. rek onu sadaret mevkiine getirtecek, sa Bir Yunan gazetesinin neşriyatı Yunan donanmasmın Akdenizde marayda istediği gibi saltanat sürecekti. Bu saadet, nihayet, Rüstem Paşaya nasib nevralara başlaması münasebetile Ktimerini gazetesi uzun bir makale neşrederek Oİdu.. a diyor ki: AHMED REFİK mıyan cüzzamlılar gibi, aşkm, sevginin, cinsî ihtiraslarm ateşini duymıyan bir kadın! «Kalbi cüzzamlı kadın! «îşte, o kadın, bendim! îki yıldan fazla, Lâzarla birlikte yaşıyordum, fakat onun kansı değildim, sevgilisi değildim; Annemin sağlığındaki nişanlılığı bile unutmuştuk. Ben, o kadar soğuk, o kadar donuktum ki Lâzar bile, artık, kadın olduğumu hatırlamıyordu. «Nereye gidersem, kiminle konuşur sam, çok geçmeden ayni havayı yaratı yordum. Benim kadınlığıma yaklaşmak istiyenler, kadın tarafı bırakıyor, arka daşlık tarafıma ısınıyorlardı. «Şebeke, beni ağı içine alınca, hayatım, masallardaki perilerin değneği değmiş gibi, birden değişiverdi. «Beni, îstanbuldan Parise götürdüler. Pariste, bana, ingilizce, almanca, fran sızca öğreten üç kadın mürebbiye tuttu lar. Bu kadınlann da şebekeden olduk Iarı muhakkaktı. îki sene, benim terbi yemle uğraştılar. Gittikçe açılan, beliren güzelliğime, ben de şaşıyordum. Yunan donanmasının mürettabtı Yunan donanması kısmen eski gemi lerden mürekkeb olmasına rağmen, personel (müretebat) hususî bir kıymeti haizdir. Donanmada çok pişkin ve çekirdekten yetişmiş gemiciler, deniz harb bilgilerini iyi kavnyan ve mütemadiyen takib eden yüksek meziyetli zabitler vardır. Manevralarda filoyu teşkil eden teknelerin seyir ve manevra kabiliyetlerinde mühim farklar olduğu için filotillâlara iki esas üzerine vazifeler verilmiştir. Manevralarda, Averof gemisi hücum filotil tir. «Paristen, İsviçreye geçtim. İsviçreden Almanyaya... Ve artık, Avrupanm büyük şehirleri arasında mekik dokuyor dum. «Arasıra Lâzarı görüyordum. O da, istediği hayata kavuşmuştu. Bir kukla gibi oynatılmaktan memnun, hesabsız para sarfederek, zevk, sefahet içinde yaşıyordu. «Şebekede onun vazifesi neydi? O na, ne iş gördürüyorlardı? Bilmiyorum. «Benim yaptığım işlere gelince... «Mektubumu buraya kadar okudun ve ihtimal ki her satınnda, içinden taşan bir kinle, bir tiksinişle titredin, burkul dun, Ali Tunc! «Bir casusmuş! diyorsun kendi kendi ne! «Bunu, saklıyacak olsaydım, sana, bu mektubu yazmazdım, değil mi? «Fakat benim, temiz insanım; benim merd, erkek Ali Tuncum, hayır, benden şüphelenme... Ben, senin memleketinin felâketi için çalışmadım. Memleketini, seni sevdiğim kadar severim, dersem, inan! «Beni, ağma düşüren ve kör bir alet M. Reşad Turgây ken, yüzümden, kendim korkuyordum. «Benim, güzelliğime nasıl dikkat et mişlerdi? Bunu, keşfetmek için, benimle Aşk ve macera romam meşgul olmak lâzımdı. Benimle, ne za man meşgul olmuşlardı? «Kumar masasında sabahlıyor, sigara içiyor, kokain çekiyordum. Güzelliğimi değil, kadınlığımı bile unutmuştum. Hem öyle bir unutuş ki, etrafımdakilere bile, benim kadınlığımı unutturmuştu. «Bu şebekenin, en müthiş, en şeytanî Yazan: MAHMUD YESAR1 noktasına dokunuyorum, Ali Tunc!.. 9 0 Onlar, bunu da keşfebnişlerdi ;ve bunu cSana, anlatayım. Lâzar, becerikli, kenin aradığ bir adamdı. Lâzar, giyin da gayet inceden inceye tahkik etmişler, gibi bir gencdi. Fakat eski Rus aris mesini, konuşmasını biliyordu. Kibar mec ve tam hakikati öğrenmişlerdi. «Onlara, kadın olmıyan; genc ve güratlarile düşe kalka, onların huylarile lislerinde, istenilen rolü oynıyabilirdi. zel kadın lâzımdı! «Onu, iyi seçtikleri muhakkaktı. lanmış; zevke, sefahete, ve tembelli«Anlamıyorsun değil mi? Anhyamaz«Bana gelince... Hele bende, hiç yaalışmıştı. Çok haristi. Felâketler bile, sın, Ali Tunc! Hele senin gibi, merd, telâlarından onu vazgeçiremiyordu. nılmamışlardı. Onların zekâlarına ve inmar ve kokain, onun iradesini, ener sanların içlerini; gizli, örtülü kalan kıy miz insanlar, bunu, anlıyamaz, kavrıyaıi öldürmüştü. Lâkin, ipleri başkalan metlerini, değerlerini görüşlerine, buluşla mazlar. elinde olursa, başkalan tarafından rına bugün bile, hâlâ • şaşmaktan ken «Bu, öyle şeytanî birşey! Düşün; etile, kemiğile, rengi ile, kokusu ile, kıntışı, re edilirse, ondan pek çok istifade edi dimi alamam. i. «Ben, güzel bir genc kızdım. Fakat kırılışı, nazı, süzülüşü ile kadın! Fakat sGencdi, yakışıklıydı; birkaç lisan bi açhk, yoksulluk, kokain, beni öyle sol duygusu yok! «Ateşin sıcaklığını ve yaktığını duy ırdu. Böyle bir canh kukla, tam §ebe durmuş, yıpratmıştı ki aynaya bakar gibi i; gördüren şebeke, politikada bir « birini atlatmağı kurmuş iki ecnebi dev * letten biri hesabma çalışır. «Ben, iyi türkçe bildiğim; Türk ka • dmı rolünü çok ustaca oynıyabileceğim için, îstanbula gönderildim. «Salonlarda, kibar yerlerde, daha iyî tesir yapabilmekliğim için, bir Alman Kontu ile evlendim. Onların bana, koca olarak seçtikleri adam, hakikaten Alman mıydı? Hakikaten Kont muydu? îzdi vaç mukavelemizde de bir dalavere var mıydı, yok muydu? Bunu da bilmiyo rum. «Alman Kont, resmen kocamdı. O kadar... Birbirimizin yüzünü, pek sey « rek görüyorduk. Bazan Dorilde, Montekarloda; bazan Pariste, Berlinde, birbirimize raslryorduk. «Günün birinde, ölüm haberini, duydum. Hiç şaşmadım! «Bu, bizim mukadder akıbetimizdir.Ya, ele geçti, düşman taraf kurşuna dizdiler ;yahud, bizimkiler, ortadan yok p diverdiler. [Arlcası vr"