28 Nisan 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

28 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

28 Nisan 1936 CUMHURİYET Kaybedilen büyük edib Biz bize Kuyu vergisi Son zamanlarda Istanbulda yeni bir alet moda olmıya başladı: Frijider. Bu frijider, kalörifer vezmnde, fakat onun tamamîle aksine olarak soğukluk dağıtan acayib bir makinedir. Herşeym bir mevsimi vardrr, derîer; yazıa hepimiz soğuğu ararız. Ve sıcaklann yaklaşmasından olacak, son zamanlarda bu buz dolablannın satışı artnuş. Belediyede bir telâş: Istanbulun buz ihtiyacını temin etaek Belediyenin hakkı imiş, bunun İÇİB koskoca bir fabrika varmış. Eğer herkes buzrou evinde keadisi yaparsa Belediyemn varidaü azalırnuş. E.. Netice? Buz dolabı satın alanlar vergi vrrmpj' mişler.. B*ı teşebbüs oUukça komiktir. Bir defa çok pahahya satılan bu dolablardan kaç kişi birer tane edinebüir ve onlann verecekleri vergile Belediye ne kazanabilir> Bu işin amelî tarafı. Bir de nazarî tarafı var: Belediye, şehrin buz ihtiyacını tenıin etmek kakkını elİBde bulundurduğu için evınde buz dolabı olanlaTdan vergi almak isbyor. Peki, o iıalde İstanbulun su ihtiyaoaı karşılamak hakkı da (Terkosun <ievnndenberi) Belediyenin üzerinde oldoğuna göre, bahçelerinde, birer kuyu bulunan vatandaşlardan da vergi isten mek lâzım gelmez mi? Bu iş, hasgi tarafındaa bakılırsa bakılsın koraık oimaktan kurtulanuyor. Sami Paşa zade Sezai Hayatı ve eserleri | Sezai zarif ve ince ruhlu bir f | edibdi. Fakat içinin kudreti f | râ tam verimile befirtme^e 1 | imkân bulamadı f ^•MlllirmnilMIIIIIMMItllllllMIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIinilHIIIIIIIIIIIII^ Avusturyanın silâhlı bulunması zaruridir Çünkü bu hareket yalnız Avusturyanın değil; bütün Orta Avnıpanın sulhunu takviye etmektedir Yazan : Avustıırya Baçvekffi ^|liıiıımııııınıımmımııııııtıııııııımuınııııııiMiıııııııııııııııtınıi|U = = Hortlıyan masal irmi yıl evvel İstanbul kaldırımlarmda yuvarlanan bir dedikodu vardı. Bir tek çakıltaşı kadar kıymet taşımıyaıı bu dedikodu o devrin kadın haraamlannda kurna hacmi aldı ve köpüre köpüre dudaklara geçti, kuyruklu bir masal oldu: Artık herkes veliahd Yusuf İzzettinin Harbiye Nazın Enver tara:ından öldürüldüğünü fısıldıyordu. Her masal gibi bu da tamamile asılsızdu Fakat sinsi bir melâaetin tezgâhuıda işlenilerek piyasaya aüldığı ve boyuna besiendiği için hayatiyet taşıyordu, ağızarda canlı canlı dolaşıyordu. Tezgâhı işleten, Yusuf îzzettinin 51mesi üzerine, veliahdliğe geçen Vahidettindi. .Abdülhamidin bütün kötü huylanna, bütün fasid ihtiraslanna sahib olan bu alçak ruhlu adam, ilk fırsatta ikinci bir Mithat Paşa muhakemesi yaratmak düşüncesme düşmüştü, zu'münce şimdiden zemin hazırlıyordu. Malum olduğu üzere Abdülhamid, 1677 78 deki Rus Osmanlı harbinin acıklı neticelerinden istifade ederek meşrutiyeti kökünden yîkmış olmak için Abdülâzızin ölümünü cinayet şeklinde göstermış, velveleli bir muhakeme yaptırarak Mrthat Paşayı ve onun şahsında meşrutiyeti idama mahkum ettirmişti. Vahidettin de kısa aklınca ayni rolü oynamak, Umumî Harbin Türk yurduna felâket getirmesi takdirinde saray istibdadmı yeniden kurmak ve bu uğursuz ifi başarabilmek için de Yusuf İzzettinin öidürüldüğünü ileri sürerek îttihad ve Terakkı liderlerini ortadan kaldırmak istiyordu. Işte Yusuf îzzettinin Enver tarafmdan öldürüMüğünü anlatan masalm kaynağı budur. Hakikate gelince Yusuf İzzettin yıllardanberi hastaydı, fennin kendisine rhhat veremiyeceğine kanaat getirmisti re bu sebeble melânkolik vaziyete düşmöştü. Onu hayattan dileğile göçürten bu halettir, yese kapılmaktan doğan ruh ve fikir buhranıdır. Nitekim babası Abdülâziz de ayni suretle dünyadan yıkılıp gitmişti. V Kurt Schuschnig ^ = Elli yıl evvd Türk edebiyat severlerinin üstüne titrecffideri kıymetli ad iardan hiri idi. Naaaık Kemalle Hâmidtien sonra en çok bu ad anılıyor ve seviliyordu. Sonra o, yurd dışında yurd için ağlıyan bir yürek oidu, vatan se verlerin kalbinde daha kuvvetli bir yer aMı. Fakat edefoî şöhreti geae yaşıyordu. Fakat ba yaşayış, gonca venniyen bir gül fidanı gibi .zarif bir öksüzlük içîndeydi, onu sevenlerin mubayyile sinde öyle bir tesir yapıyordu. Dün karatoprağa verdiğimiz Sami Paşazade Sezayinin edebî portresini çranıek istîyoruz. Edibler karargâhı, âEmler ve şairler deTgâhı olarak tam lan raıuhteşeın bir evde, edib ve şarr Sami Paşanm konağında seksen yıl evvel gözünü dünyaya açan Sezayi, bu ailevî vaziyetin feyzüe tıpkı Hâmid gibi parlak bir tahsil gördü, §ark ve garb edebiyatun miLkemmel surette öğrendi, genc yaştnda adım tanıtacak bir irfan elde etti. Namık Kemal, onda ince bir zevk bu' rayor, Hâmid onunla iftlhar ediyordu. Şüphe yok ki iki büyiik san'atkârın da bu genc kalem hafckmdaki hükümleri doğruydu. Sezayi, gerçekten zarif ve ince ödr rnha malikti. Düşünoelerînde bu rarafet asil bir pınltı alıyorriu, kâğıd üzerine dökiilünce kıvrak ve manah bir tebessüm ohıyordu. Fakat o, ruhunu terennüm ettirmek için dilediği kadar hür bir saha bulamıyordu. Mubit, Na ımk Kemalüı nufuzu altmdaydı. Halk, bu büyük edibin Romantizme nur ver«ı üslubtma hayrancu. Sezayi, garbüı realistterindcn ve natüralistlerinden haz nkhğı ve oııların yolımda yürümek istediği halde Namık Kemalm Türk e debiyaî il^mim^» yaratüğı havadan kendini kurtaramıyordu, muvaffakiyetsizliğe uğramak endişesüe san'atkârlı ğından fedakârlık yapmağa lüzum göruywdu. Sezayiyi bir kaç gonca verdikten sonra zarif bir kısır fidan haline sokan işte ba zarurî fedakârlığıdır. Birçok şeyler vadeden ince ruhlu edib, Namık Kemaün izinde realist bir san'atkâr adımı kuüanmak istedi. Fakat o adnn ne o ize, ne realizme uygun düştiL Bununla beraber verdiği eser beğenüdi. Çünkü bocalıyan bir Ttıymetin ıstırabh ifadesiydi. Sezayi, tecrübesini bir daha ve bir daha tazeledi, gene büyük bir dikkat uyandırdı. Lâkin umduğu muvaffakiyete eremedL Namık Kemalin gölgesi olmaktan üeri geçemiyor, tam bir realist te olamıyordu. Bu vaziyette onun için susmak gerektL Sezayi, bu lüzumu da pek çabuk kavradı, kazandığı şöhreti uzun bir sükut içinde yaşatü. Merhum Sezayi ni eser, eski şöhrete hiçtoir şey katmaBütün ömrüııü marazî bir hassasiyetle geçiren Sezayi yegâne bahtiyarlığıııı Cumhuriyet devrinde idrak etti. Millî hükumet onun vaktile Türk edebiya tına ruhundan kopanp verdîği eserlerin rrürriyet için tahaTnmül ettiği ezi yetlerin bedelini semirwme ödedi, ken dine vatanî hizroet tertibinden aylık bağladı. Bu iyilik oîrnasaydı hasta edib, iki dafaa öoce ölürdü. Mületin mü kâiaü onon ruhuna şiîalı bir serum gibi müessir oldu ve kendisini son yıllarında bahtiyar yaşattı. Adı tarihte, kendi toprakta kalan kıymetli edib, gencliğinde pek seyrek olaralc şiirle de uğraşırdı. Rahmete vesîle olmak üzere iki parça şiirini buraya yazryoruz: Bir Tcızm hini trtthaîinde Ddlaşan h.andeyi «emaltnde AvdzTvr haJLeti zeva&nde Âh, ben Bonhahan çok severvm. **• Derlerdi ona biitün melekler Hakinde senin Sezayi bekler Bekler gibi bir yetimi mader Bekler gibi bir mezan dhter Bekler gibi afitabı Tıaver Bekler gibi ZttTcctâK mahşer N. Kıymetli tayyareci Basri iyileşiyor M.TURHAN TAN Cenaze merasimi Merhum, Sami Paşazade Sezainin cenazesi bu sabah saat 11,45 te, Kadıköyünde Mühürdardaki evinden kaldmlarak cenaze namazı Kadıköyunde Osraanağa camisinde kılınacaktır. Na mazdan sonra cenaze, vapur iskelesin den bir vapurla Köksuya götürülerek aîlesi makberesine defnedilecektir. Ispanyaya gönderilen yumurtalar Geçen hafta İspaayaya 6,000 küsur sandık taze yumurta ihrac edilmi§tir. TelAviv panayırı Bu hafta açılacak olan TelAviv panaysında teşhir edilmek üzere veniden Onun Rümuzüledeble Sergüzeştten ve füme kılıç balığı ile muhtelif neviden Küçük Şeylerden ibaret olan ilk eser Türk elması istenm^tir. leri, yeniliğe pek susamış ve su "bul makta güçlüğe uğramış bir devirde ya AJmanyaya yapılacak teklifler züdıkları için beğanümiş, sevilmiş ve Londra 27 (A.A.) DeyÜ Meyil Sezayi adını dillere düşürmüştü. Bu i gazetesi, Alman barış teklifleri hakkıntibarla taşıdıkları kıymeti, sadece <tadaki İngiliz suallerinin oldukça kısa bir rihî> bulan münakkidler haklıdır. Fabelge teşkil edeceğini ve Avrupada genel kat Namık Kemalm bütün edebiyat ufuklarmı kaplıyan kanadı altında baş bir sureti tesviye müzakerelerini biran ka türlü bir kımüdanış yapılamazdı ve önce temin edebilmek için uzlaşıcı mahiSezayinin bunu anlıyarak şöhretini ta yette olacağuu yazıyor. Almanyanın da ribin himayesine bırakması feragat iştirak edeceği bir Lokarno devletleri hissile karışık büyük bir zekâ hamle konferansı, ingiliz hükumetinin amaclasidir. rından biridir. Milletler Cemiyetinin taZarif edib, edebiyattan siyasete geç diü bu plânda mühim bir yer almaktamişti, Avrupada istibdadla mücadele e dır. diyordu. Meşrutiyetten sonra sarayın Suallerde, Almanyanın müstemleke iğfal ve altmın ızlâl edemediği bir sima talebleri de mevzuu bahsolacaktır. olarak tstanbula döndü, yurd dışında Estonya erkâmharbiye reisi yıllarca çektiği astırabm mükâfatı olaRusyada rak Madride elçi yapıldı. Mütareke yılMoskova 27 (A.A.) Estonya umu larmda tekaüd olundu. Sezayi, hayatı mî erkânıharbiye başkanı General Reek nm bn devresinde İclâli yazdı ve bu ye bugün Moskovaya gelecektir. Mart ayı içinde Er Frans direktöru M. Ame ile bir likte Büyükdere ye gitmekte olan emektar ve kıymetli tayyarecilerimizden Basrinin bulundu ğu otomobüe baş ka bir otomobil çarpnu§ ve bu tayyarecimizin sağ ayağının kalça kıs Basri ından kjrılması aa, sol ayağıle vücudünün muhtelif yerlerinden yaralanmasına sebeb olmuştu. Basrinin iyüeşmekte olduğunu ve ya kında hastaneden çıkacağını memnu niyetle haber aldık. Bu kıymetli tay yarecimiz on bir sene cepheden cepheye koşmuş, Kürd isyanında tayyareden düşerçk sol kalçası parçalanmış, üç bin lira mükâfat ve muhtelif takdirname ve mükâfatlar alarak ordudan ayrümıştL Fakat mesleğine olan muhabbeti onu gene bu işten ayırmamış, Parise gide rek tedavi edüdikten sonra Sidna tayyare şirketine müracaat etmiş ve şir ketin gösterdiği lüzum üzerine Pariste beynelmüel bir tayyareci heyeti huzurunda on iki tip tayyare üzerinde mu • vaffakiyetli imtihan vermiş ve beynelmilel tayyarecilik diplomasmı alarak 929 danberi İstanbul Paris hava yo lunda çalışmıştır. Bu güzide tayyare cimiz bize gönderdiği bir mektubda iki aydanberi yattığı hastanede ararulmadığından şikâyet etmektedir. Kendisine şifayi âcü temenni ederiz. istinad etmektedir. Italyan«Memleketimizin gerek Avusturya Macar aalaşdahilî, gerek haricî vaziyeti malarının, siyasî ve ekonohakkuıda, geçenlerde, Amik asıillerin elbirliği imvusturya Millet Medisinkinmı ispat etauş olduğude, mufassal malumat vernu mübalâğa etmekten mek fnsatını elde etmiştim. korkmıyarak söyliyebiliBu malumattan da anlaşılırim. Roma paktmın iki seordu ki meraleketimizde nelik ö'mründen sonra el mecburi askerh'k hizraetinin de edilen neticeleri gözden ekrar ihdası sadece lüzumgeçirmek faydalı olur, çünlu değıi, ayni zamanda kü bu tetkik, tecriibe edifaydah olacaktır. len elbirliği metocflannı Hükumetin, mecburi asDr. K. Schuschnig tevsi etmek imkânını vereterlik hizmetinin fhyasma dair olan kanun projesmi, tekmil Avus cektir. turya milleti büyük bir heyecan ve mem Tuna havzası ve mecburi nuniyetle karşılamıştır. Ekonomik sahaatkerlik meseleleri da kalkınma mevzuu bahsolduğu için bu heyecan ve raem&uniyet pek raakuldü. Avusturya siyasetinin Tuna havzası meselelerinin kat*î ve müslihane bir tarzı Bütün Avrupa gibi, biz de ekonomik buhrandan çok sıkıntı çekük. Buna rağ halle bağlanmasını icab ettiren nazarimen cesaretmrİzi kaybetmedık, her sa yeye bütün samimiyetüe iştirak etmiş olhada iyi iş gördük ve bugün öyle bir masının sırf idarei maslahat sebeblerinden noktaya geldik ki, yalmz devlet değil, ileri germediğini herkes kabul etmelidir. hususî şahıslarda sâyimiziıı semeresinden Avjısturya hükumeti, imar işinde menfaistifade edeceklerdir. Bu kanaat, günde at endişesinden mutlak surette uzak kallik hayatın heaiiz mevcud güçlüklerini mak emelindedir. Eski Avusturya Mayenmek hususuoda bize yeni kuvvetler car Krallıgına tevarüs eden devletler arasmda, memleketimizde mecburî asker bahsetmektedir. lik hizmetinin ihyasına karşı itiraz sesKooperatif sistentinin neticeleri leri yükselmiştir. Hükumetimizin ahiren Eionamiraizin ve kanuou esasîmizin aldığı bu tedbiri tenkid edenler, Avusturkorporatif fikir dahilinde tahavvüle ug yanm umumî vaziyeti siyasiyesinden müramaa, bittabi, birçok tenkidlere uğradı. tevellid olan hayatî vazifeyi iyi bflmi Bir takım kimseler, ancak demokrasinin yenlerdir. Tarihî vazifemiz bize, taarruz iyi neticeler verebfleceğini iddia ediyor ve tehdid yollanna sapmak mecburiyeti lar, diğer bir takımlan da yeni kanunu yüklememektedir. Rolümüz, bilâkis, devesasîmizin tezadL olduğunu, çünkü oto letler arasındaki müslihane elbirliği merite prensipbe dayanan hükumet sis saisine müzahir olmak ve bunu kolayteminin korporasyonlann demokrasisine laştırmak hususunda her türlü fikre hizmuhalif olduğunu söylüyorlar. Bu iki met etmektir. Maamafih, bu işe iştirak noktai nazann ikisi de hatahdır. Kanunu edebilmek için, memleketimizin müdafaa esasî işi henSz bitirilmemiştir; maamafih, kuvvetlerini tanzim ve tensik etmek lüzudaha şnndiden elde edilen pratik netice mu anlaşılmıçtır. Bütün samimiyetimizle lere bakarak, fazla nikbin olmadaa di son defa olarak şunu söylemek mecbu yebiliriz ki, bugün takib ettiğimiz yol riyetindeyiz: Bu tanzim ve tensik yalnız beklediğimiz gayeye dogru gitmektedir. Avusturyanın değil, bütün Orta AvruKanunu esasînin bazı meseleleri hakkon panın sulhunu takviye etmektedir. Umid da vazıı kanunlarımız arasında çıkan ediyoruz ki, yakında, eski Avusturya noktai nazar ihtilâfları şimdiye kadar her Macaristam istihlâf eden devletler de Adefasında bertaraf edilmiş ve bunun için vusturyanm Orta Avrupadaki vazifesini de, ölen Şefimiz Dollfüsün büyük idea takdir edeceklerdir. Çünkü gayemiz ve linden ayrılmağa lüzum görülmemiştir. mesaimiz uzun müddet meçhul kalamı yacaktır. • • * Haricî manatebetler 3u anda, bütün dünyada kendini gösteren büyük endişe içinde, biz Avusturyalılar, soğukkanlıhğrmızı muhafaza ettik. Kaderin bize ayırdığı büyük tarihî vazifeyi takdir ettik. Bu vazifeyi bir yük değil, bir şeref telâkki ediyoruz. Rolümüzü zevkle deruhde ediyoruz ve vazifemizi idrak ettiğimizi sükunetimiz ispat etmektedir. «Normandi» tamirden çıktı Havre 27 (A.A.) Normandie yolcu vapuru bugün tamirden çıkacaktır., Bu tamir, en ziyade geminin fazla süratle hareket ettiği zaman yaptığı şiddetl sarsıntılann izalesi içindir. Gemi At lantik denizinde tecrübeler yapmak ü zere salı akşamı hareket edecektir. Irlandada bir hâdise Dublen 27 (A.A.) Polis, Belfastda Cumhuriyetçi Ordu bürosuna zorla girmiş ve salonda gayrikanunî bir harb divanının toplanmış olduğunu görmüştür. Avukat, suçlu ve şahid olarak 1* kişi tevkif edilmiş, birçok mühim vesika ele geçirilmiştir. Tarihî mukadderimiz, haricî siyaset hakkındaki görüşlerhnizi tayin etmektedir. Bu siyasetin sarsılmaz temeli, Avusturya devletinin, dahilde ve haricde, kayidsiz ve şartsız tam istiklâlidir. Siyasetimiz, bizzarur ve tabiî olarak sulh siyasetidir. Maamafih, istiklâlimizi muhafaza etmek için, yabancı devletlerle dostane münasebetler idamesi kâfi değildir. Bu hedefe ulaşmak için, hududlarımız daKürt Schuschnig hilinde, ekonomik bir kalkınmaya da ihtiyacmıız vardır. Biz bütün devletlerle Türk Alman ticaret dostca münasebetler idamesine gayret diyoruz, ve ekonomik imkânlanmızı gemuahedesi müzakeresi nişletmeğe çalışıyoruz. Üç tarafh anlaşAnkarada cereyan etmekte olan Türkmalarla ahiren itmam edilen Roma pak Alman ticaret muahedesi müzakeratın, tı, yabancı devlet dostluklarile dahilî iştirak, eden heyet dün akşamki ekspresle konomik kalkınmanın istiklâlleri esasına Ankaraya dönmüştür. gülümsüyordu: Eh, işte, elimizden geldiği kadar çalıştık... Hususî motör olduğu, zaten belliydi. Liman kaydmi araştırttım, şunu buldum. Cebinden defterini çıkardı, okudu: «Lazar Kopiç», Tünel başında bir apartımanda oturuyor. Ali Tunc, yerinden sıçramıştı: Tünel başmda bir apartımanda mı? Evet... Tanıyor musun? Ali Tunc, istemiye istemiye güldü: Tanıyorum... Dışandan gördüm, kapıcısı ile konuştum. Fakat Ali Tunc, devam edemedi, birden elini alnına vurdu: Kapıcı, aksi, ters herifin biriydi. Gündüzleri, bir sefarethanede bahçivanlık mı ediyormuş, neymiş? Karışık, şüpheli bir adamdı. Peki, o Lazar dediğin, Tünel başındaki apartımanın kaçıncı katında oturuyormuş? Kaptan, kayidsiz bir tavırla elini salladı: Elimizde demektir. Sorup anlaması kolay ... Ali Tunc durgun durgun baktı: Pek kolay değil, kaptan... îş, sanabileceğinden de çetindir. Neden? Kapıcıdan gözüm yıldı. Onun ağ zmdan lâf almmaz. Kaptan, gene umursamryordu: Canım, geç, Ali Tunc usta... Bu kapıcr parçasından ne olur? Herif, ne kadar çetin olsa, ne kadar dirense, onu mantara bashnnz. Ali Tunc, kapıcıyı düşünürken; Galatasarayda sokak içindeki apartıman, siyah otomobil, Tarabyada kahvedeki kıranta adam, Metrdotel, Zülfü Şahin, kendi apartımanındaki yabancı izler, hepsi bir bir gözlerbin önüne geliyordu; kaptanın keyfini kaçırmamak için: Peki, dedi. Sonra? Kaptan, kuvvetine inanışının keyfile anlatıyordu: Şimdi o, Tünel başındaki aparn man işini hallederiz. Kapıcıyı, ben, yola getiririm... Avusturya milleti, memleketimizin hürriyetinin ve istiklâlinin icab ettirdiği bütün hakimiyet haklarına sahib olmak iddiasındadır; bu arzu, arsıulusal bakımdan, olduğundan başka türlü tefsir edilmemelidir. Avusturya milleti ve hükumeti, kendileri için Orta Avrupada sulhu temin ermeğe elverişli kanunlar yapmak emelindedir. Sathî görüşlülerin ümidsiz telâkki et tikleri şu sıralarda, memleketimizin ve milletimizin giriştiği mücadele ve mesaiyi yukanda kısaca izah ettim.. Maamafih, tekrar ediyorum ki, biz Avusturyalılar, bedbin hislere kapılmaktan nefsimizi alıkoymaktayız. Herşeye rağmen itimad besliyoruz ve nikbiniz. Bütün kuvvetimizi istikbali imar etmek yolundaki hizmete tahsis edi yoruz. Gazeteler, yanık Adliye konagmın enkazı arasında bulunan bir çantada Yusuf îzzettinin ölümünü aydmlatan vesikalar bulunduğunu yazıyoriar. Biz, çoktan unutulan ve tarih baknnından hiçbir değeri olmıyan o hâdisede esrar namma bir zerre dahi bulmadığımız için şu çanta hikâyesinde ancak vaktile dillere düşmüş bir masalın hortladığını görüyoruz. Fakat hortlak efsaneleri gibi hortlryan masal da bugünün zevkine çok aykırı düşüyor. M.TURHAN TAN Saraçlar kooperatifi Kooperatifin yeniden kurulmasna karar verildi 1925 senesinde teşekkül eden ve altı yıldanberi de faaliyette bulunmıyan Saraçlar Kooperatifi heyeti umumiyesi dün Dördüncü Vakıf handa toplanmış tır. Bu toplantı ayni zamanda bir yeniden kuruluş toplantısı olmuştur. Toplantıya iştirak eden hissedarlar, kooperatifin bugünkü hale düşmesin r den müteessir olduklarmdan kurumun tekrar ihyası arzusunu göstermişlerdir. Bunun üzerine kooperatifin yeniden faaliyete geçmesine karar verilmiş ve yeni bir idare heyeti seçilmiştir. Yeni idare heyeti şu zevattan mürekkebdir: Hakkı Saraç, Abdülvahid, Avni, Hasan, Sadık, Hüsnü, Kemal ve Veysi. Yeni heyet evvelce hissedarlara iade edilmiş olan hisse bedellerini tekrar toplıyarak kooperatifi faaliyete geçirecektir. Ali Tunc, piposunu doldurmuş, bajparmağile tütünü bastırıyordu: • Peki, kaptan, söylePiposunu yakacaktı, kapının zili ça lınmışb; Ali Tunc, canı sıkılarak yüzünü buruşturdu: Eğer bir münasebetsiz misafirse, konuşamayız. Hemen ayağa kalktı: Kalfaya söyliyeyim; benim için evde yok! Desin. Dışan çıktı, sofada Arzmiyaz kalfa ile karşılaştı: Aman kalfacığım, bir mİEafirse; evde kimse yok! de, sav! îhtiyar kadm: Peki! dedi, kapıya doğru yürüdü. Ali Tunc, odaya girmedi, bekledi; kapıdan kunuşulanları, pek iyi duyamıyordu. Kapı, kapandı, ihtiyar kalfa, e linde bir zarfla döndü: r Bir çocuk geldi, sizi sordu; bu mektubu verdi. [Arktm sağa sola başvuruyor, gözüme kestirdiklerimin ağzını anyordum. Liman, nekaAşk ve macera romanı dar büyük, geniş olsa, açık engin değil ya... On kişi görmese, bir kişinin gözüne ilişir elbette... Kırmızı motörü, tanıyan lar çıktı... Lâkin, aşağı yukan, hep göz aşnalığı! Fazlasını bilen yok... O gün, böyle geçti... Ertesi gün, Boğaza açıl dım... Motörün Büyükdereden kalktığını görmüştüm. Büyükderede bir ipucu yakahyabilirdim... Kıyı kıyı dolaştım, sonra Yazan: MAHMUD YESARt karaya çıkhm. Tanıdıklar çok... Birin 84 den öğrendiğim şu: Kırmızı motör, bir seyecek çok şey var; gelgelelim, telefonda faret kâtibininmiş... Kaptan, nerelerdesin ? Kaptan, ayağa kalkmıştı; gülüyordu: anlatmakla olmıyacak! Ali Tuncun gözleri açılmıştı: Ali Tunc, onun karşısına oturmuştu: Çok mu merak ettin, Ali Tunc us Bir sefaret kâtibinin mi? Hangi se Günlerce, öyle bekledim ki... ta? f aretin ? Kaptan, yorgun bir gülüşle başmı salAli Tunc, onun elini sıktı: Kaptan, yüzünü buruşturdu: Merak etmek te söz mü?.. Haydi, hyordu: Ben, önce, Büyükderedeki sefaret Çetin işe çattık, Ali Tunc usta... otur da anlat. lerden biri sanndun. Hayır! Orada, bir Kaptan, oturmuştu; Ali Tunc bir si Ben, fırtınalar atlatmışımdır. Olur olmaz dalgada bocalamam... Sana, işi, başından Rum evine misafir geliyormuş! gara uzattı: Ali Tunc, koltuğunu, onun oturduğu Belki telefon edersin, diye o kadar anlatayım. O gece, senden aynldım, doğkoltuğa yaklaşhrmışta:* ru eve gidip yatum. Sabahısı, erkenden da bekl ettin beni.. Sende, mühim havadisler varmış! Telefon etmeği düşünmedim değil.. kalktım, iskeleye yollandım... Motörle, Kaptan, hiraktığı tesirden memnun, Amma, neyi telefon edeceğun?.. Söyü lünanı taradım... Bin bahane bulıryor,

Bu sayıdan diğer sayfalar: