6 Nisan 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

6 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURIYE1 «4 6 Nîsan 1938 Küçük HikSye O kadını tanımıyorum ^ Orhan Rahmi Gökçe Gözlerin bir ömrü tazeliyecek kadar canlı ve parlaktı. Dudakların, gene eskisi gibi temiz ve mes'ud, gülüyordu. Şimdi ise, parçalanmış, kolu kanadı kmlmış, kanlı bir külçesin!. Dudaklanndan kan sızıyor Ayten!. Sevgilim, söyle, kalk ta söyle!. Anlıyorum ki, ölümün müthiş oldu ve çok ıstırab çektin.. O dakikada beni aradın, beni çağırdın mı Ayten! Sen uçurumdan yuvarlanırken, ben de evimizde çocuğumuzla oynuyordum. Çocuğumuz, biran için, durdu ve hiç sebeb yokken: Annem! Diye bağırdı... îşte, o dakika, sen, bir uçurum dibindeydin.. Inan Ayten, sevgilim inan, bu, böyle oldu. Darta dört gün evvel: Çok mes'udum! Diyordun. Neden yaptan bunu Ayten, neden?.. Evet, zaman geldi de ben, seni incittim, kırdım. Seni düşünmedim. Fakat senin de ruhunda bir çatlak varmış ki, oradan kaçtın ve kaçısın bir ölüme maloldu. Ben bir kocaydım. Aşıkla koca arasmda elbette bir fark vardır. Âşık, hele evli kadına âşık bir erkek, ancak seviştiği giinler için iyidir, güzeldir, cazibelidir, sevimlidir, zekidir, vefakâr, kahraman ve âlicenabdır. Ah Ayten, bunu hiç düşüneme din ve âsıklann da koca olunca, tıpkı bana benziyeceklerini kavnyamadın.. Ru hunun çatlağı yok mu; işte o çatlak, bugün beni yapayalnız, çocuğunu yetim bıraktı.. Meçhul erkek, gözyaşlan içinde cesede biraz daha iğildi, onu derin derin kokladı. Dibinde kanlann donduğu saçlannı öptü, dudaklannı mermerleşen çehrede gezdirdi ve doğruldu.. Ağır ağır yürüdü, kapıyı açtı.. Başhademe yaklaştı: Bayım dedi tanıdınız mı, bu kadınla alâkanız var mı? Erkek, paltosunun yakasını kaldırdı, derin bir sesle, duyulmıyacak kadar ha fif; Hayır dedi o kadını tanımıyorum. Benim aradığım kadın değil! Ve yürüdü. Hastanenin kapısından çıkınca icini çekti: Çocuğum var. Ve o zavallı yavru, anası kaybolmuş bir bedbaht halinde büyürse, bu insan topluluğu ona birşey demiyecek.. Fakat anasmın, bir aşk yolunda, baskalarile kucak kucağa öldüğünü duvarlarsa, çocuğum, yavrum, ne vaziyette kalacak; ona nasıl bakacaklar?.. Ve birdenbire başını kaldırdı. Adımlannı sertleştirdi: Havır!... Hayır!... Ben o kadını tanımıyorum! Diye mınldandı. POLİSYE Balattaki feci kaza Bir çocuk otobüsün altında kalarak öldü Evvelki gün, Fenerde 16 yaşlarında bir çocuğun ölümile neticelenen feci bir otobüs kazası olmuştur. Vak'a şöyle cereyan etmiştir: Saat 16 raddelerinde Balatta Dibek caddesini takiben Eyübsultana gitmek te olan şoför Rızanm idaresindeki 327 sayıh otobüs, Eyübsultan istikametin den gelmekte olan bir kamyonun ar kasmdan atlıyan 16 yaşmdaki Şoelom isminde bir çocuğa çarpmış ve otobü sün arka tekerleği çocuğun karnının üzerinden geçerek kendisini tamam^le ezmiştir. Çocuk hastaneye kaldırılmağa vakit kalmadan kaza yerinde ölmüştür. Şoför Rıza yakalanmış ve hakkında kanunî muameleye başlanmıştır. Bu gün Adliyeye teslim edilecektir. KAMYONDAN ATLIYAYIM DER KEN Dün saat 18 de Hürriyetiebe diye tepesi arkasındaki tuğla harma nında oturan bekçi Ahmedin oğlu Ö mer harmandan tuğla yükliyerek Şişbye gitmekte olan ve henüz zabıtaca numarası tesbit edilemiyen bir kamyonun üzerine binmiş fakat, bir müddet sonra şoföre haber vermeden atlamak istemiştir. Ömer kamyondan atlarken muvazenesini kaybederek düşmüş ve muhtelif yerlerinden yaralanmıştır. KARISINI KISKANMIŞ Kumkapıda Düzoğlu sokağında 3 numaralı evde oturan boyacı Bünyan evinde isim gecesini tes'id ettiği sırada davetliler arasuıda bulunan Kumkapı sakinlerin den sıvacı Talagon, karısı Haykohiyi toplantıda bulunan bazı kimselerden kıskanmış ve eğlenti sona ermeden karısını kaldırıp götürmek istemiştir. Bu sırada Bünyan ve arkadaşı Mihran, Talagonun üzerine hücum etmişlerdir. Bünyan yanında taşımakta olduğu bıçakla Talagonu sol bileğinden ağır surette yaralamıştır. Yaralı Cerrahpaşa hastanesine kaldınlmış ve her iki suçlu yakalanmıştır. DELİ BALI YİYEREK ZEHİRLEN MİŞ Bir hafta evvel Cideden gelen Ahmed oğlu Mustafa evvelki gün Me cidiyeköyüne gitmek üzere Şişli cad desinden geçtiği sırada üzerine birdenbire fenalık gelerek yere düşmüştür. Hasta Şişli Etfal hastanesine kaldınl mıştır. Yapılan muayene neticesinde hastanın köyden getirdiği zehirH balı bu bala halk arasmda deli balı denir yiyerek zehirlendiği anlaşılmıştır. AĞAHANIN MARİFETt Evvelki gün Mercanda Valde hanınm 10 numaralı odasında oturan 25 yaşlarında Mehdi ile Ağahan arasında bir alacak me selesinden çıkan kavga neticesinde Ağahan yanında taşımakta olduğu bı çakla Mehdiyi sol böğründen ağır su rette yaralamıştır. Yaralı Cerrahpaşa hastanesine kaldınlmış, suçlu da yakalanmıştır. CAKETtNİ VE PARASINI ÇAL MIŞ Fenerde Tahtaminare mahal • lesinde Durmuşun kahvesinde oturan Abdullah polise müracaat ederek bir caketile 18 lirasının Cemil isminde birisi tarafından çalındığını iddia etmiş ve yakalanarak tahkikata başlanmıştır. Rumen misafirlerimiz Direksiyonda oturan genc erkeğin sırtmda bej renkte bir süveter vardı. Kuvvetli kollarını dirseklerine kadar sıvamıştı. Başı ve ipekli gömleğinin yakası açıktı. Saçlan, hafif hafif uçuşuyordu. Yanında, genc bir kadın oturuyordu. Gözleri açık bir denizin temiz, sonsuz enginlerini andınyordu. Dalgalı, açık kumral saçh başını, erkeğin omzuna daya mışn. Dudaklan, kırmızı, toplu bir çiçek gonçesi gibiydi. Gülüyordu. Bu, yan uykuda, yarı zevkte beliren hayal ve bayılma ile kanşık bir gülüştü! Çok mes'ud görünüyordu. Küçük spor otomobil, tavşan süratile brmanan çelik kabuklu bir mahluku an dınyordu. Dağın tepesine doğru yükseldikçe, rüzgâr başkalaşıyor, göklerin aydınhğı artıyor, yamaçlarda çamlann taze havası dalgalanıyordu. Aşağıda, dereler jarkı söylüyordu... Fehmi! Ayten!. Seni seviyorum.. Kalbim o kadar dolu ve o kadar mes'ud ki... Beni şımartıyorsun Ayten.. Beni delirtiyorsun... Kadın ona biraz daha sokuldu. Güneş, nihayetsiz görünen bir uzaklığın eteklerinde kıpkırmızı bir daire haline gelmişti. Yavaş yavaş. alçalıyordu. Bak Fehmi, güneşe bak!. Sivri bir dağ tepesine ateşten bir elma gibi kondu.. Geri dönelim. Vakit geçiyor. Kocam gelmedeu» evde bulunmak ısterim.. Delikanlı kaşlarını çattı: Kocan dedi gene kocan, hep kocan!.. Onun admı benim yanımda anma Ayten... Kadın içini çekti ve güldü: Ansam da, anmasam da ne çıkar, o, bir hakikattir.. Erkek onu profilden seyrediyordu. Koyu kumral kirpiklerinin altındaki gözleri, ışık, ısık, sade ışıkh. Dudaklan yanıyor gibiydi.. Yavaş yavaş sokuldu. Ka dın: Fehmi, dikkat! Diye bağırdı. Sözünji Litiremedi. Genc erkeğin dudakları, dudaklanna yaklaş mıştı. Bir virajı geçiyorlardı. Aşağıda uçu rum, korkunc bir mezar ağzı gibi açıl mıştı. Bir arıza, bir sallantı hissedildi, Sağdaki tskerlekler boşa kaçmıştı. Acı iki çığhk duyuldu ve otomobil, boşlukta takla ata ata, bazan kayalara çarpa çarpa, uçurumun dıbini buldu.. *** Gazeteler bu müthiş faciaya aid haberlerle doluydu. Erkek çabucak tanınmıştı. Portföyünde kartviziti vardı. Esasen buna lüzum yoktu, bu otomobili herkes tanıyordu. Fakat kadın kimdi?. Neyin nesiydi?.. Çantasında, hüviyetini tesbit edebilecek en küçük birşey bulunmanyştı. Cesed, hastanenin altkatmda, alçak tavanlı, loş, duvarlanndan rutubet sızan bir odacığa konulmuştu. Bekleniyordu: Belki biri gelir, arar, hüviyeti anlaşılır, diye! *** Üçüncü gün bir erkek geldi. Cesedi görebilir miyim? dedi Bakalım benim aradığım kadm mıdır? Sertabib, onu başhademeye gönderdi. Hademe de, cesedin bulunduğu odayı gösterdi: Girip bakabilirsiniz!. Ve uzaklaştı. Erkek içeriye girince kapıyı yavaşça kapadı. Yorgun, birkaç gün içinde saçlan ağarmış bir gencdi bu!. Uykusuzluktan kızarmış ve etrafı gölge lenmiş gözlerini cesede dikti, yaklaştı ve iğildi. Derin, içten gelen bir inilti halinde ölü ile konuşmağa başladı: Ayten, kancığım, sana ne oldu, nedir btı korkunc ve kanlı akıbet?.. Dün bir bahar kadar, bir hayat kadar güzeldin. Dün Bükreşten 30 saylav ve 73 Üniversit talebesi Ç Bu akşamki program J geldi, büyük tezahüratla karşılandı İSTANBUL: . ' RADYO Dün şehrimize gelen Romanyalı tcdebeler karşıltyanlarla bir arada Dün öğleden sonra Romanya vapurile şehrimize 30 Rumen saylavile 73 Ru men talebesi gelmiştir. Bu kafileye ayrıca 30 kişilik bir Rumen turist kafilesi de iltihak etmiş bulunmaktadır. Hususî mahiyette olarak seyahat e den Rumen saylavları Rumen Meb'u san meclisi direktörü Dirağolineskonun riyasetinde seyahat etmektedirler. Rumen talebesinin başkanı da, Bükreşteki Türk Rumen Dostluk cemiyeti reisi Donikodur. Romanyalı gencler, Galata rıhtımın da Millî Türk Talebe Birliği mümessilleri tarafından karşılanmışlardır. Ta lebe Birliğinden Faruk, Rumen talebelerine karşı kısa bir nutuk söyliyerek (hoş geldiniz) demiş, buna talebe kafilesinin reisi samimî sözlerle mukabele etmiştir. Bu kısa merasim, iki memle ket gencliği arasmda çok samimî tezahürata vesile teşkil etmis. Türk ve Ru kendilerini men gencleri iki memleket dostluğu ve gencliği şerefine (yaşa ve horra) diye bağırmışlardır. Romanyalı talebeler vapurdan çık tıktan sonra yaya olarak İstanbul tarafına geçmişlerdir. Süleymaniye, Beyazıd, Sultanahmed camilerile başta Ayasofya olduğu halde müzeleri gezmiş lerdir. Rumen meb'usları da gene bir kafile halinde şehirde gezintiler yapmışlardır. Belediye tarafından, Romanyalı gencler şerefine dün akşam bir ziyafet ve rilmiştir. Rumen meb'usları ve talebeleri bu sabah ayni vapurla Pireye gidecekler dir. Rumen talebeleri iki grup halin dedir. Bunlardan bir kısmı Yunanistan dönüşünde şehrimize resmî ziyaretler yapacaklar ve burada bir gün kalarak Üniversite ile diğer kültür müesseslerimizi gezeceklerdir. 17 Üniversiteden nakil. İnkılâb dersL Esad Bozkurd . 18 dans musikisi 19 haber ler . 19,15 oda musikisi (plâk) . 19,45 konferans: Halkevi tetkiklerlnln kültür bakımından ehemmiyetl. İstanbul Konservatuarı Direktörü Yusuf Ziya Demircioğlu 20.30 stüdyo orkestraları . 21,30 son haber. ler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansınm gazetelcre mahsus havadLs servisi verilecektir. VİYANA: 18,30 piyano 18,50 muhtelif 20 haberler ve saire . 21.05 nakil (Grazdan) . 22,25 eğlencell musiki . 23 haberler konserln devamı. BERLİN: 19 marş ve opera parçalan 20,15 plyano . 20.45 aktüalite 21.10 ilkbahar şarkıları (Lauta) 22,20 Lirik piyes: «Eslr Kus» . 23 haberler 23 30 piyano keman (Şubert, Şuman. Brahms). BTOAPEŞTE: 18.30 Macar sarkılan 20 plâk 21.10 Stüdyo pivesl 22.50 Konf 22,30 orkestra CHavdn, Glazunov, Rozsa). BÜKRES: 13 . 15.10 plâk ve haberler . 18 15 plâk 19.15 hafif musiki 20,20 konserin devamı 21,25 oda musikisi fBrahms) 22.15 sarkılar 22.45 mandolin orkestrası . 23 konser nakli 24 konserin devamı. LONDRA [Regional]: 17 05 orkestra konseri 18.05 konser 18.35 Cingene musikisi 19.20 çocuklarm zamanı . 20.05 havadis . 20,35 konser 21.20 musiki 22.05 Kalvopun hikâyesi 22 20 dans musikiol . 23 05 orkestra kon seri . 24,05 karışık konser. ROMAr 19,05 piyasa 19,15 inşad 20,05 gramofon 21.10 fransızca yayın 20.25 ingilizce haberler . 20.50 Yunanlstan için yayın 21.40 orkestra konseri 22.20 konusma . 22.35 karışık yayın 23.50 dans musikisi. Bu gece nöbetrl olan eczaneler şunlardır? İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Zlya Nuri), Alemdarda (Sırrı Rasim), Bakırköyünde (Hilâl), Beyazıdda (Sıtkı), Eminönünde (Mehmed Kâzım), Fenerde (Arif), Karagümrükte fArif), Küçükpazarda (Hikmet Cemil), Samatyada (Teofilos), Şehremininde (Nâzam), Şehzadebaşmda (Ismail Hakkı). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Merkez), Hasköyde (Yenl Türkiy*»). Kasımpasada (Turan), Sarıyer. de fAsaf), Sislide fMerkez), Taksimde (Matkovlç), (Kemal Rebül). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Merkez), Heybelide (Yu suf), Kadıköy, Altıyolda (Merkez), Modada (Moda). Üsküdar, Selimiyede (Selimiye). Nöbetçi eczaneler Fransızca dersleri Eğer kendinize kolayca bir iş bulmak isterseniz, eğer bulduğunuz işte süratle yükselmek isterseniz bir ecnebi lisanı öğreniniz. Bir Fransız bayanı çabuk ve emin bir surette fransızca öğretir. Gazetede F. D. adresine müracaat. Romanyalı miaafirlerimizden diğer bir grup Çocuk Esirgeme Kurumunun kutlulama telgrafnameleri 23 nisan ulusal bayramı yaklaşıyor. Bu bayramda da tebriklerinizi büyükleriniz ve dostlarmız Çocuk Esirgeme Kurumunun «Lüks» telgraf kâğıdı üzerinde okumalarını isterseniz, cekeceçiniz telgraf müsveddesinin üzerine «Lüks» kelimesini yazmanız ve 15 kurus fazla vermeniz kâfidlr. Bu kâğıdların geliri tamamen Yurdumuzun yoksul yavrulanmn bakımına aynlmıstır. «Lüks> telgraf kâğıdı kullanmakla hem muhatabmıza karşı fazla hürmet ve hem dr zarafetinizi eöstermis olursunuz. \ J A N D A RK MevsimİD en büyük harikasını görmeğe hazırlanınız. Büyük teroaşalı bir film • • • i ^ ^ ^ ^ ^ * Bir muhasib aranıyor Ambar muamelâtma vâkıf bir muhasibe ihtiyac vardır. Kefil dahi gösterebilecek olanlarm İstanbul «610» numaralı postaTuıtusu M. N. adresine el yazılarile ve mektubla müracaatleri. Fransız tiyatrosu Önümüzdeki perşembe akşamından itibaren SARAY ve SUMER Sinemalarında bir den : Filim krallarının kralı JULES VERNES'in ölmez şaheseri Halk Opereti r YFNI J MİCHEL STROGOFF Emsalsiz filmin ilk iraesi şerefine Y\Y\ Bu akşam saat 20,45 te FLORYA Senenin son büyük opereti Zozo Dalmas türkçe olarak rol al * mıştır. Yazan: Nezihe Muhiddin. Müzik: Sezai ve Seyfeddin Asaf. Muallim, zabitan ve talebeye tenzi * lâth. Aylık fikir ve san'at mecmuası olan Yücelin nisan sayısı cok zengin bir mündericatla çıktı. İclndeki otuzdan fazla yazı 1rinde bilhassa Prof Ali Fuad, Prof. Röpke, Doçent Sadl Anadolunun Üniversite ve talebe hayatını alâkadar eden yazılan Hilmi Ziyanm, Smaî inkılâb ve felsefesi Doçent Galib Gültekinin Standhahn ha. yatı ve eserleri, Edebl eser ve münekklt, Leylâ ile Mecnun kimin için yazıldı, Mekteblerde yabancı dil meselesi vardır. Bunlardan başka (Tagore, Oscar Wiled, A. Pope, Alphonse Daudet, Blasco İbanez v.s. den tercümeler) vardır. Bu zengin ve kıymetli mecmuayı bütün okuyucularımıza tavsiye ederiz. hiç kimse yaklaşmadı. Adamlanm da tarassud yerlerinde bekliyorlar. Mırıldanan Paddy Milsti; bir çalılığın arkasma büzülmüş, kendisinin orada olduğunu göstermek istiyordu. Cedric Lacy alçak sesle ona son direktifleri verdi; şu esas nokta üzerinde ısrar ediyordu: Eve girmeğe müsaid hiçbir yol muhafaza edilmiyecektir! Paddy Mills onu temin etti: Bu hususta endişeye mahal yok Sir. Willy Kooter ve Pumpkins kat'î talimatlarını aldılar, bizzat ben de avluda öyle bir sütrede gizleniyorum ki burasını yalnız şeytan bulabilir! Birkaç cümle daha konujtular. Çavu§un bahçedeki yerine doğru uzaklaşhğını gören Cedric Lacy de pencereyi kapıyarak perdeyi indirdi. Saat birdi, ve bütün ihtimallere göre tehdid mektubu sahibinin cinayeti tayin edilen saatte tatbika koyacağını gösteriyordu. Yalnız tab>. daha evvelden kurbanı ile temizlenecek hesabı yoksa... Fakat önceki vak'a bu telâkkiyi ber Yücel mecmuası Afyondan gelen ilk tren Denizlide tezahüratla karşılandı Denizli (Hususî) Buraya gelen ilk Afyon postası büyük tezahüratla karşılandı. Günlerden pazar olduğu için halk bu mes'ud hâdisede bulunmak için is tasyonu ve civarını hıncahınç doldur muştu. Afyon postası, şimdiye kadar deve ve hayvanlarla yapılan hububat ve bilhassa mensucat nakliyatı üzerine büyük tesirler yapacak ve maliyet fiatını müs tehlik lehine olarak hayli miktarda u cuzlatmış olacaktır. taraf etmeğe imkân veriyordu. Henri Marcus Templetonun gözlerinde hâlâ dehşet okunuyordu. Bu adam, beklen medik bir zamanda darbe yemişti. Cedric Lacy yatağm yanındaki koltuğa yerleşti ve bir »igara yaktı.. Zamanı öldürmek için evvelâ evde taharriyat yapmağı düşünmüştü. Bu, bilâhare onun, babacanın söz^lerini kontrol etmesini kolaylaştıracaktı. Fakat şimdi tam yerinde iken bazı şeyler onu tutuyordu: Taharriyat ona emniyet ve itimadı suiistimal gibi geliyordu. Ihtiyar kendini müdafaa için Cedrice *vini açmış ve bütün anahtarlannı teslim etmişti. Daha ileriye girmeğe hakkı yoktu. Fakat bununla beraber, belki de bu taharriyat müspet bir netice verir ve belki de halline çalıştığı meselenin anahtannıhiç olmazsa kısmen elde etmesine yardım ederdi. Cedric Lacy koltuğuna gömülmüş ve gözleri tam karşısında duvara asıh eski bir resme dalmış; sigarasını bitirdi ve bir ikincisini yakmağa hazırlandı. Tabakası Oynıyanlar : ADOLF WOHLBRUCK COLETTE DARFEUlL CHARLES VANEL İMTİHANLARA HAZIRLIK ÇABUK, İYİ ve EHVEN ASRt L1SANLARI BUyük Gala Suvareleri B E R L i T Z d e öğreniniz, Yeni kurslar açılıyor KAYİD BAŞLAMIŞTIR. BİR MECCANI TECRÜBE DERSİ ALINIZ Ankara: Konya caddesi tstanbul: 373> îstiklâl caddesî nı açarken, önce görmeden baktığı bu resmi dikkatle tetkik etti. Tablo bir Holanda manzarasıydı ve derhal zihnine tehdid mektubundaki cümle geldi: «Yarm da, nasıl Holandadan döner ken olmuşda, her zamanki gibi saat be$i kırk iki geçe olacak.» Demek ki bütün red ve inkârlanna ragmen ihtiyann bu memlekete pekâlâ gitmiş olduğu ve yahud orada oturup ta evine gidip gelen tanıdıklan bulunduğu muhakkaktı. lyice kani olabilmek için Cedric Lacy yerinden kalktı ve resme doğru gitti. Bu Deftte seyyahlara satmak üzere binlercesi yapılan porselen üzerine işlenmiş bir levhaydı. Onu evirip çevirince, oraya senelerce evvel mürekkeble yazılmış bazı satırlar gördü. Yazının okunması müşküldü. Fakat Cedric Lacy dikkatli bir tetkikten geçirince satırların esrarını çözmeğe muvaffak oldu. Yazı $uydu: ric Lacy bunlan okumaktan ziyade keşfetti: Henri Marcus, Isaak ve Stan. Dördüncü isim çizilmiş ve hatta çakı ile kazılmıştı. Henry Marcus, Regent Parktaki apartımanda öldürülen adamdan başkası değildi. tsaak ise evin sahibiydi. Meçhul kalan bu Stan ve imzası itina ile kazınmış adamın ismiydi. Cedric Lacy iki meseleyi birbirine bağlıyan ve bunlann mazilerindeki imtidadını gösteren bu vesika önünde bir dakika düşünceye daldı. Onun için hiç şüphe yoktu ki esrann anahtan elleri arasındaydı. Fakat bu Stan ve bilhassa isminin görülmesi istenilmiyen dördüncü adam kimdi? Porseleni tekrar aldı ve daima yanında taşıdığı pertavsızla inceden inceye muayene ederek bu es rar perdesini kaldırmağa teşebbüs etti. Yeni birşey öğrenmeğe muvaffak olamadı. Bu hususta ona belki Scotland Yard mü«Dört adamın bir dostluk ahdini mü tehassıslan yardım edebilir diye düşündü. hürledikleri güzel bir günün hatırası» Bundan sonra imzalar geliyordu. CedOnların kimya terkibatile, bu dercce Bugün TüRK Sinemasında Ilâhlar Eğleniyor Henry Garat Armand Bernard Jean Boitel Florelle Margfuerite Moreno itina ile silinmesi istenen şeyi, tekrar vücude getirerek meydana koymıyacaklannı kim temin edebilirdi? Kitabı Mukaddes sözlerini tekrarlamağı oldukça seven Cedric Lacy kendi kendine söylendi: Ve ölüler dirileri itham için kabirlerinden kalkacaklar! Porselen plâkayı yerine götürerek çiviye lakmak üzere iken o zamana kadar görmediği bir teferruat nazarı dikkatini celbetti. Plâkanın altında hemen hemen çerçevenin altında bir tarih vardı. Cedric porseleni yavaşça kenara iterek iğildi ve şu tarihi okuyabildi: 17 mart 1917. Tarih te ayni mürekkeble yazılmıştî. Unutmamak için tekrarladı ve daha emin bir hareket olarak not defterine kaydetti. Şimdi, dört arkadaşın Holandada ne zaman buluştuklarını biliyordu. Ergeç bu malumat çok kıymetli olabilirdi. Plâkayi yerine taktı, tekrar koltuğuna dönerek oturdu ve tabancasını da çıkarıp, yanına, masanın üzerine koydu. Besi kırk iki gece *Cumhuriyetr> in zabıta romam 1 3 Yazan: Gharles de Richfer Aydmlık, boşluk ve sefalet intıbaını kaybettirmekten uzaktı ve bu inhbaı daha fazla belli etmekten başka bir işe yaramı yordu. Yatak odasma giderken bir güriiltü Cedricin tüylerini ürpertti. Güriiltü pen cereden geliyordu. Sanki birisi bir dalla pencere çerçevesini dürterek açmağa çalışıyordu. Bir saniye kadar; gürültünün oradan geldiğini zannetti lâkin sebatı önünde, bunu anlamağı tercih etti. Yavaşça pencereye yanaştı, perde bezini kaldırarak, silâh elde, aşağı camı kaldırdı. Ses, çabuk ve hayret edilecek şekilde kesiliverdi. Pencere yan açıktı ve araljktan bir mınltı Cedricin kulaklarına doldu: fşaret edilecek birşey yok Sîr, eve (Arkası var).

Bu sayıdan diğer sayfalar: