CUMHURtYEl Z3 Brrıncıteştın 1935 Selânikte üçüncü ordu müşiri merhum General Haci Mehmed Hayri damadı erkânıharb mirlivalığmdan mütekaid General Ahmed Galib Ezgü kısa Yazan: Ercümend Ekrem Talu süren bir hastalıktan sonra irtihal ej Birdenbire Nazan Hanım davrandı. lemiştir. Mahir! Sandalla gezmeğe çıkıyoCenazesi bugün Göztepedeki köşk Siması, tavn değişmişti. ruz, değil mi? lerinden kaldırılarak Göztepe camisin Adnan Bey! dedi; bulduro Bulde öğle namazı kılındıktan sonra Sahra Haydisene! Bak, ben hazırım. dum çaresini! yicedid mezarlığına defnedilecektir. Ne buldunuz, bakayım? Cici esvabımı giydim. Mevlâ rahmet eyliye. Mahiri kendime yakınlaştırmanm, Mahir Bey sinirli sinirli omuzlanm silkti. Kansmın, bir demet çiçek gibi du bağlamanm yolunu buldum. Ah, daha Osmanlı Bankas? ran güzel elbisesine dönüp, bakmamıştı evvel nasıl da akltma gelmemişti? Ko İ L Â N cam hürriyetini mi seviyor? Alsm hürribile. Osmanlı Bankasının Galata, Yenica Sandalla gezmenin sırası mı? dedi. yetini! Ben onu kendisbe iade ediyo mi ve Beyoğlu daireleri, Cumhuriyetin Demin, bunu teklif eden, sen de rum. İstediği gibi, tam olarak. Hem de ilânmın yıldönümü münasebetile ilk şimdi! Lutfen kendisini bana çağırır mı teşrinin 28 (öğleden sonra) 29 ve 30 ungil miydin? smız? cu günleri kapalı bulunacaktır. Bendim ama.. Vazgeçtim. Rica ederim, Nazan Hanım, biraz Seninle gelmek istedim diye mi? Mahir Bey sesinin perdesini yükseltti: düşününüz! Öyle birdenbire verilen kaNereden nereye? însanın fikir değiş rarlar sonra pişmanlıgı mucib olur. Ihtiyar baba dostu, ne olduğunu biltirmeğe, herhang birşeyden vazgeçemeğ mediği bu anî karardan temiz bir endişe hakkı yok mu? Pekâlâ! Mademki öyle ile korkuyordu. Lâkin Nazan Hanım arzu ediyorsun, gidip giyineyim. Kapıyı hızla vurup odadan çıktı. Bi ısrar etti: Hayır, Adnan Bey! Ben karanraz sonra, üst katta, asabiyetle gezinen mı verdim. Bahtiyarlığımı daha uzun zaayak sesleri duyuldu. Saadetten başka birşey barındırmaması iktıza eden bu şi man geciktiremem. Şu dakikada o bahtiyarhğı ben elimin altında görüyorum. rın yuvada fena bir hava esiyordu. Nazan Hanım, güzel fakat hüzün do Müsaade ediniz de kaçırmıyayım. Siz lu bakışlannı, ailenin eski ve vefakâr bana Mahiri çağınn.. Çabuk!. Şimdi!. Mahir Bey kapmın eşiğinde, mütereddostu Adnan Beye çevirdi. did, durdu. Görüyorsunuz ya? dedi; bana ne Beni mi istemişsin? Ne var? türlü n\uamele ediyor! Benden nefret e Evet Mahir; dinle beni! Sözümü diyor... Bu, muhakkakl de hiç kesme, e mi? Sana söyliyeceğim Yok, a canım! şeyler, çok ciddî.. Çok mühim. Ne vakıt Yok değil.. Öyle. Ben biliyonım. tir söylemek istediğim halde tereddüd eVe bu neden ileri geliyor, biliyor musu diyorum. Fakat daha ziyade saklıyamı nuz? Bundan!. yacağun. Sana, içimi kemiren bir hakikaZarif parmaklarile, şakağınm hizasın ti itirafa mecburum. Seni ben sevmiyorum da, kapanmış bir kurşun yarasının izini değil.. Seviyorum. Aama hiçbir zaman, gösteriyordu. O yara, iki yıl evvel, Ma zannettiğin, tahmin ettiğin gibi sana karşı hirin, kendisine karşı gene böyle soğuk şiddetli bir aşk beslemedim. davrandığı bir günün yadigân idi. Mahir Bey gözlerini açmış, hayretle Aşkımn, ebediyyen silinmiyecek olan dinliyordu. Sordu: Bir Fransız matmazeli bu delilini, işaret ederek, devam etti: Ne münasebet? Bana bunları ne Pratik bir metoda malik ve diplomalı A h , Adnan Bey! Ne diye ölmedim diye söylüyorsun, şimdi? bir Fransız matmazeli, fransızcasını o zaman?. Öyle anlıyorum ki, Mahir Ne diye mi söylüyorum? Çünkü süratle takviye etmek istiyenlere ders bana bunu affetmiyor. Ben onun naza bizim kan kocalığımız gibi, hakikî aşk verir. Ailelerde çocuklar için dersler rında «onun için ölmek istiyen kadın» ım. tan mahrum bir karı koca hayatı devam kabul olunur. Gazetede (C) rumuzuna Mahir gibi bir adamın indinde bunun ne ettirmektense, ayrılmak belki her iki taraf yazılması. demek olduğunu siz takdir edemezsiniz. için de hayırlı olur. Sonra, biraz daha O şimdi, benim kendisini hiçbir vakit, hiç vakit geçerse, korkanm ki bu müşterek sin? dedi. Şu birkaç kelimelik itirafınla, bir sebeble terketmiyeceğimden emin. Ö hayatın yükü altında ikimiz de ezilirız. bilsen, beni ne büyük bir azabdan kurlümü göze aldıracak kadar kendisini sev Anlamadım! Bunlan bana sen mi tardın? Bravo! Aşkolsun sana, Nazan! diğimi biliyor da, onun için böyle davra söylüyorsun? Sen ki... Tam modern, aklı başmda, mükemmel nıyor. Emniyet aşkın düşmanıdır, Ad Kıvnlan parmaklarile şakağmı işaret bir kdınsın doğrusu! Senin bu jestıni ömnan Bey! O, benden yana müsterih ol ediyordu. Nazan Hanım: rümde unutmıyacağım, emin ol! dukça, bu hayat böylecene devam ede Evet! dedi; ben. Sana şunu da itiNazan Hanım bu sözlerden birşey ancek. raf etmeliyim ki, o da senin için değildi! lamıyor, yavaş yavaş, içine bir korku gi Lâkin.. Ooh! Hayatını, saadetini zehirliyen riyordu. Ürkek bir tavırla: Hayır, Adnan Bey! Susunuz!. Ba damgadan kurtulmuştu. Artık o, kocası lyi etmedim mi? diye sordu. na ne deseniz, nafiledir. Evet, Mahir de için ölümü göze aldıran kadın değildi. Bilâkis, çok iyi ettin! Ikimizi de, beni seviyor, daima da sevdi. Ancak, Oynadığı komediye devam etti: sahte, tazib edıci, yorucu, yıpratıcı bir Haklısın. Bu itiraf benim için de, vaziyetten kurtardın. İnşallah mes'ud obenim gönlümden emin.. Fazla emin. Bisenin için de acı. Fakat lâzımdı. Ben bu lursun. Ne diye başını önüne iğiyorsun? raz da kendi hürriyetini seven bir adam oldugu için böyle hareket ediyor. Ah, bir sırn gönlümde daha ziyade tutamazdım. Sıkılacak ne var bunda? Alimallah zerre parçacık beni kazanmak lüzumunu his Evet, o kurşunu beynime sıktıysam, senin kadar müteessir olmadım. Hay, Allah setseydi! Bakınız, o zaman nasıl, etra için değildi. Mahir! Ben on sekiz yaşım senden razı olsun! fımda, pervane gibi dönerdi? Bazı er da iken.. Başka birisini sevmiştim. Onun Nazan Hanımın ağzından bir sayha kekler kendi ellerile bağladıklan zincir sevgisi, seninle evlendiğimden sonra da, çıktı: lerden gayrisine tahammül edemezler. yıllarca kalbimde yaşamakta devam etti. Sus, Allahaşkına! Ben şu mel'un kurşun izini oradan mut Derken, bir gün, onun öldüğünü birden Neden susuyormuşum? Uç yıldır laka silmeliyim. Artık, onun uğruna öl bire haber aldım. O anda kendimden geçmek istiyen kadın olmamalıyım. Öyle bir tim; ve hayatta birleşemediğim o adama, evliyiz de, daha bugün ilk defadır anlaşıyoruz. Bu vaziyette hiç susar mıyım? kadın olmalıyım ki, kocam beni hergün, ölümde kavuşmak istedim. Susmuş, ve bekliyordu. Neredeyse, Sayende, ben de hayatın tadmı biraz taher an, elinden kaçırmak korkusile kıv ransın, benim sevgimden daima şüphe et kocası ayaklarına kapanacak, ağlıyacak, dayım. Kimbihr? Belki ben de.. yeniaffedecek, yalvaracaktı. Hayır! Hiç den.. Allahaısmarladık, Nazan! Sakın sin. Anladınız mı, Adnan Bey? böyle olmadı. Mahir Bey alık alık, kan danlma, e mi? Seninle dostça ayrılahm. Evet, ama.. Aması yok! Eminim ben: Mahir, sının yüzüne bakıyor ve muttasıl tekrar Sana, dilediğin kadar saadet temenni ederim! bir lâhza kendisini sevmediğimi diişün ediyordu: se.. Biran, benden şüphe etse.. Başka birini kendisine tercih ederek, ona gidece ğimi aklına getirse, derhal ayaklnma kapanır. Nazan Hanım ıstırabm canlı bir timsali gibi kıvranıyordu. Gözlerinden fışkıran yaş taneleri beyaz iskarpinlerinin ucunu ıslattı. Biçare Adnan Bey de merhamet dolu bakışkrını onun üzerinden ayıramıyordu. "Cumhurlyet,, In bölemi: 67 Benim için değil.. Benim için değil, ha? Öyle mi?. Evet, Mahir! Ben bunu sana söylemeğe borcluydum. Bu suretle, kendini, bana karşı bir takım minnet bağlarile bağlamak mecburiyetinden azade görebilirsin. Birdenbire, Mahir Beyin yüzü aydınlandı; gözleri sevincle parladı. Şimdiye kadar ne diye söylemez Sizsiniz ha! Bu ne demek oluyor? Beni buraya neye çağırdmız? Keşfedemiyor musunuz; Mösyö Lekornel nerede» Onu görmediniz mi? Hayır, onu burada görecektim. Bana telefon etti. Burada yok mu? Hayır. Telefon eden siz miydiniz? Evet! Fakat ben... Ben anlamıyorum. Siz benim nerede bulunduğumu nasıl bildiniz ? Mösyö Lekornel söyledi. O size bunu söyledi ha? Bunu dünyada ummazdım. Müsterih olunuz, istiyerek söylemedi. Şimdi kendisi nerededir? Bunu size söyliyemem. Belki bazı tehlikeli evrakı yakmakla meşguldür. Niçin? Hâlâ anhyamadımz mı? Lâkin siz ne sebebden <*»layı bi zim işlerimize müdahale edıyorsunuz? Ben neredeyım? Kımın evinde? Sadece benim evimde. Sizi burada gördüğümden dolayı mes'ud o mu söylememe müsaade ediniz. Sevincinden, odanm içinde, ihtiyar baba dostu ile başbaşa bıraktığı zavallı kadının birdenbire yüzü solarak, nasıl sendelediğini görmeden sokağa fırlıyan Mahir Beyin arkasından, Nazan Hanım, iki hıçkırık arasında, Adnan Beye sordu: Ne dersiniz, Adnan Bey? Gene gelecek, bana dönecek, değil mi?.. Fena mı ettim yoksa?. Ercümend Ekrem TALU Bu bir tuzak mı? Hayır. Sizinle görüşmeğe çok ihtiyacım vardı. Buna muvaffak olmak için bazı vasıtalara müraacate mecbur kal dım. Kadın bu sözlere mukabele etti: Neden benimle konuşmak istiyorsunuz? Eski şeyler mi? Hem eski, hem de yeni şeyler.. Evvelâ sizi çoktanberi tanımak istiyen bir zatı takdim etmekligime müsaade ediniz. İşte bu koltukta gördüğümüz zat Kont dö Sanjaktır. Drumond bundan sonra Konta hitab ederek: İşte Matmazel Valden, dedi. Zevcenizin varisi... Vasiyetnamede bahsedilen Matmazel. Drumond bu takdim merasimini yapmak için arkasına dayandığı kapıdan kımıldamağa lüzum görmemişti. Matmazel Valden Konta doğru ha fifçe iğildi ve tatlı bir sesle: Sizin yaralandığınızı teessürle haber almıştım, dedi. Umid ederim ki artık tamamile iyileşmisinizdir. İhtiyar hiç cevab vermedi, iki elıle bastonuna dayanmış, kadına dıkkatle bakıvordu. KüçUk hikâye Son pişmanlık I İrtihal Tayyareciliğe daha çok önem vermek zorundayız (Başmakaleden devam) zifelerimizi ona göre yerine getirmeğe çalışacağız. Büyük devletlerin binlerle sayılan tayyarelerile bizim yanşa çıkmak ihtimalimiz yoktur. Bizim kendi müdafaamız için zaten o kadarına ihtiyac da yoktur. Bıze lâzım olacak tayyare miktarını Başbakan îsmet înönü bu yaz açtığı tayyare seferberliğinde 500 olarak tahdid etmişti. Her zaman ve daima faaliyet ve hizmete hazır 500 tayyare. Bu haddi tutmak için elde mevcud olacak 500 tayyareye her yıl bazı yenileri katılmak gerekecektir. Tayyare seferberliği devam ediyor ve her tarafta hava tehlikesini anlıyan yurddaşlarımızm listeleri hergün çoğalıyor ve uzanıyor. Bütün memlekette her yıl hava tehlikesine karşı yalnız yirmi lira verecek iki milyon yurddaş kaydolunduğu zaman Başbakanın hesabladığı tayyare işimiz en güzel ve en mükemmel şeklinde hallolunmuş olacaktır. Yılda yirmi lira ayda 166 kuruş kadar birşey eder. Türkiyemizde tayyare grbi çok önemli bir iş için bu kadar parayı verebilecek kadın erkek, gene ihtiyar iki milyon insanın ferahlıkla ve kolaylıkla çıkabileceğinde bizim hiç sür>hemİ7 voktur. Resmî bütce vergileri haricinde böyle ehemmiyetli bir tayyare bütçesi yaşatabilen bir milletin ulusal müdafaa bakımından arkası asla yere gelmiyecek bir millet olduğuna hükümde ıse hiç kimse tereddüd edemez. İşin manevî şerefi maddî kıymetinden aşağı değildir. Binaenaleyh millet içinde bu sonucu gerçekleştirmek için hepimize düşen anlatma ve yürütme vazifelerimiz asja dur durak bilmemelidir. Başbakanın millete müracaati yılına varmadan, hatta onun istediğini geçen bir miktarda işte böyle bir tekmil cevabile karşılanmahdır. İşin hükumet cephesinde yapılacak vazifelerini de kısaca tekrar hatırlatmış olalım: Biz ayni zamanda tayyarecıliğin millete maledilmiş bir san'at olmasını istiyoruz. Tayyareciliğin her çeşid teknik bilgilerinde bilâhare icad derecelenne varabilecek ölçüde çok iyi yetiştirilmiş genclere malik olmak zorundayız. Nihayet ihtiyacımız olacak tayyarelerin kendi vatanımızda kendi yurddaşlanmız tarafmdan yapılması bu alanda behemehal yetişeceğimiz bir amacımız olacakbr. Hükumetimizden de isin bilhassa bu kısmına çok fazla ve çok ciddî önem verilmesini istiyoruz. RADVO (jBu akşamki program J İSTANBUL: 18 dans musikisi 19 Çocuk EsirgerrK kurumu Istanbul merkezi adına verilecek söylev, çocuklara öğüdler 19,30 İstanbul Belediyesi Şehir Bandosu tara fmdan büyük konser, Dirije: Profesör Cemil Cevdet 20 haberler, Anadolu Ajansı 20,10 Şehir bandosu konserinin devamı 20,30 Gavin kardeşler ve radyo caz ve tango orkestraları 21,35 son haberler, borsalar 21,50 İstanbul Konservatuarı nefesli sazlar profesörleri konseri, (Serenat Blummer). George Ernst: Flüt, Josef Koblinger: Obuva, Cemil Cevdet: Klarinet, Erich Kühn: Fagot, Rudolf Ridler: Korno. > VİYANA: ' 18,05 musiki 19,15 konuşmalar 20,05 haberler, hava raporu 20,40 konser 22,20 konuşma, haftarun bölemi, haberler 23,10 arsıulusal operet musikisi 24 konuşmalar 24,25 operet musikisi nin devamı 24,50 dans musikisü BERLİN: 17,05 hikâye 17,35 daktilolann ha yatı 18,05 Frankfurttan nakil 19.C5 şarkılar ve oda musikisi 20,05 bir bahçeden nakil 20,25 şarkılar 20.45 gü nün akisleri 21.05 haberler 21,20 Kolonyadan 21,50 orkestra konseri 23.05 haberler 23,20 Münihten 23,35 Ko ., lonyadan. BUDAPEŞTE. 18.35 şan konseri 19.05 konferans 19.20 italyanca ders 19,50 gramofon • 20.15 konferans 20.50 opera orkestrası21.35 komedi 22,35 haberler 23,05 Çingene orkestrası 23,55 konferans 24,15 piyano konseri 1,10 haberler. PARİS (Radio Paris): '20,35 senfonik konser 21,35 konfe rans 22,05 piyano konseri 22,35 haberler 22,50 Şiller «Mari Stuart» piyesi 2,20 dans havalan. ROMA: ' ' 18,10 eğlenceli konser 19,35 Bariden yabancı dillerde haberler 20,05 al manca haberler 20.25 konferans 20,40 ingilizce haberler 21,05 italyanca ders21,10 Bariden Yunanistan için yayın 21,25 haberler 21,55 piyes 23.20 konferans 23,30 dans musikisi 24,05 haberler. BÜKREŞ: 18,05 orkestra konseri 19,05 konfe » rans 19,25 konserin devamı 20,05 haberler 20.25 gramofon 20,50 konfe • rans 21,05 org konseri 21,55 şan konseri 22,20 rodyo orkestrası 22,35 ha» berler 22,50 radyo orkestrası 23,50 vabancı dillerde haberler 24 haberler. YUNUS NADİ Bugün J\ L J ^ J\ £^ J\ \\ Sinemasında 17 „ „ . , POLİSOTOMOBİLİ Mümessili : Sergüzeşt filimleri kahramanı Şikago haydudlarile Amerikan polisleri arasında geçen vak'aları bütün çıplaklıgile gösteren fevkalâde heyecanlı film olan T i M Mc K O Y Herkesi Neşelendiren meraklandıran hem ağlatan hem güldüren bir Klm. Içli bir genç kızm romanı BEN SENİN'iM BRiGiTTE HELM T U R K Sinemasında Bugün H A L E, SİNEMASINDA SAYIM VAR ! Çünkü gelenlere yüzlerce kıymetli hediy dağıtılacak bol bol ikramda bu unulacakhr Sinemanın büyük 36 sezonunun ilk SinePartisi olan bugün MUHTEŞEM ve MiSilSiZ PROGRAM ıITALYA H ABEŞ kanh harbine aid hususî ve fevkalâde filim ^ .. BUGUN BAŞLIYOR 1 Nöbetçi eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler §un * lardır: İstanbul cihetindekiler: " ' Ankara caddesinde (Eşref), Bakırkö^ yünde (îstepan), Beyazıdda (Cemil), Fenerde (Hüsamettin), Karagömrükte (Fuad), Kuçükpazarda (Yorgi), Samatyada (Erofilos), Sirkecide (Ali Hıza) ( Şehzadebaşında (Hamdi), Şehreminin • de (Hamdi). Beyoğlu cihetindekilen * * J\ Beşiktaşta (Receb), Haskoyde (Halk)", Karaköyde (Karaköy), Kasımpaşada (Merkez), Şişli Şafak sokağında (Nargileciyan), Taksimde (Ertuğrul ve Del» lasoda), Yenişehirde (S. Baronakyan). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakilerî Büyükadada (Şinasi), Heybelide (Ta« naş), Kadıköy İskele caddesinde (Bü • yük), Kadıköy Yeldeğirmeninde (Üç • ler), Üsküdar Çarşıboyunda (Ömer Ke* nan). 2. ALTIN ZiNCiR Klark Gabte Joan Crawford'un nefis ve misilsiz eseri * DUHULİYE ; 20 FRANSIZ Tiyatrosunda Bu akşam 20,30 da SüREYYA Yakında BAY MI BAYAN MI? OPERETi Yazanlar Mahmud Yesari Necdet Rüştü Mözik Sezai Seyfeddin Asaf kardeşler EMİR SEVİYOR BÜYÜK İHTİLÂL ( Bandera ) öyle bir sadelik, bir heyecan ve bir hakikat sinema şaheseridir ki cidden itiraz ve mukavemet imkânszdır. Pek yakında S U M E R Sinemasında Oynıyanlar : ANNABELLA JEAN GABIN Muhteşem bir füimde muhteşem bir roman ALEXANDRE DUMAS'nın romanından çekUmiş M O N T E Bu Cuma akşamından itibaren S A R A Y Matmazel Valden, Kontun yanındaki iskemlelerden birine oturdu. Ona doğru iğilerek şen bir sesle ilâve etti: Bebenin yapüğı işten dolayı bana gücenmediğinizi ümid ediyorum. Sonra onun gene cevab vermediğini görünce tekrarladı: Ben onu daima Bebe diye çagırırdım. Bunu siz bilirsiniz. Yalnız bu izahat aramızdaki samimiyetin derecesini ve onun niçin böyle hareket etmiş, olduğunu anlatır sanırım. Kont suratını b u n » 1 ^ " ^ ^ mriaİKje etti: Anlamadım. Bu pek basit birşeydir. Biz çocukluk arkadaşıyız. Kendisini tanıdığım zaman o henüz on dokuz yaşmdaydı. Yani validesile beraber henüz hapisten çıkmıştı. Demek bunu siz de biliyorsunuz. Bunu bana Mösyö Drumond söyledi. Kadm Drumonda dönerek sordu: Ona neler söylediniz? Zevcesinin peder ve validesine dair bilmesi lâzım gelen şeyleri. Sizin ona hiçbir jey söylemeğe filmi kadar hiçbirşey bir fikir veremez. K R i S T O Sİnemasinaa hakkınız yoktu. O hiçbir şey bilmeme liydi. Bu fikrinize iştirak edemediğimi teessüfle arzederim. Kont söze karışh^ Ben de keza bu fikre iştirak edemem. Benim karım olan kadına dair bazı şeyler bilmekliğim tabiidir. Bunlan o bana söylemeliydi. Böyle lâzımdı. Kendisini o kadar seviyordum ki böyle şeyler karanma mâni olamazlardı. Bu suretle birbirimizi daha iyi anlamış olurduk. Bir müddet her üçü de sustular. Sonra Kont gene söze başladı: Rica ederim. Bildiklerinizi söyleyiniz. Malum ya siz onun çocukluk arkadaşı idiniz. Evet öyleydi, hem samimî arkadaşı... Ben Bebenin evlenecegini haber alınca birçok sebeblerden dolayı müte essir oldum. O da teehhülünün haftaMnda bu vasiyetnameyi yaptı. Bütün vannı yoğunu bana terkediyor, bu suretle benim gönlümü almış oluyordu. Peki ama Kontes benimle evlendiği zaman hiçbir şeyi yoktu. Bu elbette malumunuzdur. Evet, fakat siz vermiştinii Tercüme eden: ömer Fehmi Başkuî Sonra mütereddid bir sesle sordu: Mösyö Lekornel nerede? Telffuzu ecnebi olduğunu gösteriyordu. Hâlâ arkası kapıya dayalı duran Drumond bu suali işitmemiş görünerek: Matmazel Valden, sizinle biraz görüşelim, dedi. Evvelce isminiz bu de gildi; değil mi? Maamafih biz bu türlü de çağırabiliriz. Evet memnuniyetle Matmazel Valden diyebiliriz. Kadın Drumondu biıdenbire tanıyarak bağırdı; Demek herşeyi ona degil, lize ven mişim. ' Şüphesiz. Mademki onlar artılt sizin değildir. Benim onlardan müsteficl olmama itiraz etmemelisiniz. Kont, gene kadına hiddetle baklî» Sonra avukata dönerek ' Drumond, matmazele ne c«va» vermelıyim? diye sordu. Matmazele oynadığı oyunun nw ticesiz kalabilecegini söyleyiniz! f Kont kadına dönerek seslendi:, îşittiniz ya! Ne demek istiyorsunuı Kont cevab vermedi. Kadın da nefl arkası kapıya dayalı duran Drumonda dönerek tekrarladı: Sualimin cevabmı siz veremez mîi siniz? Oyununuzu bütün teferruatile meydana çıkardığımı anlamıyor musu« nuz? Anlamıyorum. Düşününüz. Düşünmek ne işe yarar? Anlamadım. O halde anlamak istemîyorsunuz, Pekâlâ, ben size jöyliyeyim. (Arkai 9ar)