14 Eylul 1935 CUMHURÎYET Bunlar ne için?. Bilmeceyi çözenler merakh şeyler Açık hava hapisaneleri Ingilterenin bir Dominyonu olan A vustralyadaki âlimler birçok inceleme Ier (tetkikler) neticesi açık havanıı mücrimler üzerinde çok iyi tesiri oldu ğunu meydana çıkarmışlar. Bu incele meler şu suretle yapılmış. Bir müddı açık hava hayatı yaşıyan mahbusla huylannı, ahlâklannı değiştirdikleri, çol haluk ve itaatkâr olduklan görülmüş. îşte bunun üzerine Avustralya hükumeti, cenubî yeni Gal ormanlarının or i tasında mahpuslara mahsus dört kamp kurdurmuş. Mahpuslar orada gündüz leri ağac kesmek, yol yapmak ve saire gibi işlerle meşgul olmakta, geceleyin de çadırlar içinde uyumaktadırlar. Sonuc (netice) hakikaten âlimlerin dediği gibi çıkmış. Mahpuslar saf havanın ve ağacların güzel kokularının tesirile âdeta birer evliya şekline girmişler. 1 Avustralya gazeteleri bu haberi yaz dıktan sonra diğer hükumetlere de bu HİKAYB BILETSİZ YOLCU.. 1895 senesinin güzel bir günü idi. Hindistandaki Ganj nehri üzerinde «Kalküta» feribo tu Benarese doğru yol alıyordu. Bi zim o zamanki Bombay konso losu Fahri ile mu avini Şakir de bu feribotun yolculan arasmda idiler. Hındıstanda u zun zaman kalmış olmalan dolayısile avcıhğa merak sarmış olduklanndan avlanmağa gidiyor lardı. Her ikisi de biran evvel Jubal pora vararak tüfekleri sallasırt edıp or manlara dalmak için sabırsızlanıyorlar dı. Fakat inadına feribot ta hızını gittikçe azaltıyordu. Derken birdenbire «küt!» diye duruvermesin mi? Işte o zaman sade FahrJ ile Şakir degil, diğer yolcular da bir karış suratla güverteye fırladılar. Sorup soruşturma neticesi makinenin silindirlerinden biri nin kınldığı anlaşıldı. Evvelâ, yedek silindirin akşama kadar takılacağı tahmin edılmişti. Fakat sonra bu haber doğru çıkmadı. Feribotun ertesi sabahtan evvel hareket edemiyeceğini kaptan açıkça söyledi ve gemiyi suların cereyanına uydurarak bir kenara kadar götürdü. Kı yıdaki kuvvetli ağaclara bağlattı. Yolcuların duyduklan teessür çabuk geçmekte gecikmemişth Akşam yemeği neş'e i!e yenildi ve herkes kamarasına çekildi. Fahri ile Şakir karşıkarşıya yataklanna oturmuşlar Jubalporda yapacakları gezinti ve avın programını hazırlıyorlar dı. Lâkırdıya o kadar dalmışlardı ki feribot, bütün yolcular sanki bir saniye i çinde bir tarafına hücqm etmişler gibi birdenbire kara cihetine doğru yalpa vurunca uykudan uyanmağa benziyen bir şaşkınlıkla yerlerinden sıçradılar. Fahri: O mahud şişko yolcu, dedi, karaya çıkmıştı. Gemiye yeni geliyor galiba.. Bu feribotlar da amma hassas. Yüz kilo hemen müvazenelerini şaşırtıyor.. Şakir başmı kaşıyarak cevab verdi: Bu iş, pek şişkonun gemiye gelişine benzemiyor.. Söziinü henüz bitirmişti ki feribot aksi cihete yalpa yaptı. Bu defa Şakir kendini tutamıyarak Fahrinin yatağına doğru hızla düştü. Hemen kapının tokmağına yapışıp dışarı fırlamak istediler. Kapı açılınca kendileri gibi telâşa düşmüş yolcuların da koridoru doldurduğunu gördüler. Gürültü arasmda bazıları: Tasma köpek içindir! Beşik bebek içindir! Baca leylek içindir! Düğme yelek içindir! Tatlı b'ârek içindir! Kahve dibek içindir! Bakıp gülmek içindir t Bu sahife sizlerin!.. * Duruşu ne güzeldir Şu engin denizlerin!.. Bir zümrüde benziyor Rengi şu filizlerin!.. Ey çocuk!.. Durma, yürü Sağlam olsun dizlerin!.. Peşini hiç bırakma Ormandaki izlerin /,. Küçük okuyucular; Bu sahife sizlerin: Bu yazılar, resimler Bilmek, gülmek içindir!. * Bilmeceyi doğru çözenlerden bize fooğraf gönderenlerin resimlerini bas mıya devam ediyoruz. Fakat burada resmi çıkmak mutlaka hedive kazan mış olmaya delâlet etmez. Mükâfat kazananlann resimleri her av başındaki büvük listede neşrolunur. Soldan sağa sıra ile: 1 Ortaköyde Leylâ Barış. 2 îstiklâl lisesinde 17 numaralı P. Güneş. 3 Yalova. Elmalıkta Cihan Kocal. 4 Kandılli kız lisesi, 526 Müşfıka Huseyin. 5 Bevoğlu 17 numarada Krepen. 6 Cize orta okul 32 numaralı Nes rin Enver. 7 Bolu orta okul 37 numaralı İh san Apman. 8 Beyoğlu Musevi lisesi 169 numaralı îbrahim Baru. 9 , Kütahya Vilâyet Başkâtibi İhsan Güzey kardeşi Orhan Güzey. Eski Romahlar birçok işlerde oldu ğu gibi muhakkak ki yol yapmakta da üstaddılar. Onların yaptıkları yollardan aradan iki bin sene geçtiği halde bazı Şu şekil bir resim sergisinin içi ni göstermektedir Kapıdan gırerek bütün salonları zi yaret etmemiz ge rektir. Yani butün odalara girıp çık mamız, fakat bir kapıdan iki defr gecmemeklığımiz ı cab etmektedır. Bu yolu bularak her hangı bir renkl kalemle çizip gös termenızi diliyoruz Fil! Fil! Diye bağınyorlardı. Önce bu feryada bir mâna veremediler. Fakat bir dakika sonra Fahri Şakire: Bak! Dedi. Şakir feribotun arka tarafın daki geniş kısımdan bir hortumun uzanmakta olduğunu hayretle gördü. Kadın, çoluk çocuk, genc ihtiyar bütün yolcu lar zangır zangır titriyorlar ve ban^r bangır bağınyorlardı. Yüzme bilenler nehre atılıp karayr çıkıyorlardı. Bilmivenler de hep bir o'uı iskeleyi kıyıya dayamışlardı. Or?^an kaçıyorlardı. Fakat bir kısmı da saş.ı mış, oldukları yerde put gibi kalırmlar dı. Hakikaten durum pek tehlikeli idi Çünkü sürüden ayrılıp tek gezen f11 leı çok canavar olurlardı. Bu da şüphesi/ onlardan biriydi. İçgüdü (sevkitabiî) sünün emrine tâbi olarak ormandan kenara gelmiş, sonra da feribota binmişti. Dev cüssesi, müthış ağırlığıle gemiyi batırabilirdi. Fakat tehlıke sade bu değildi ki... Hortumile önüne ne tesadüf ederse sağa sola fırlatıyordu. Vakıâ, şimdilik bunların hepsi nehre düşüyordu amma, biraz sonra başlarına inmiyeceği ne malumdu? Fahri ile Şakir: Tüfeklerimizi alalım! Diye kamaralarına koştular. Gemide kendileri gibi avcı iki kişi daha, İngiliz zabitleri Diksonla Paterson da vardı. Onlar da tüfeklerini, tabancalarını giıc halle kavrayıp meydana çıkmışlardı. Kaptan soyunup yatmak üzere iken bu iş olduğu için o da pijamasile dışarı fır lamıştı. Fakat fil vurmak, malum ya, o kadar kolay değildir. Mutlaka kafasına, oradan da kulağına veya gözüne isabet edecek kurşun atmak lâzımdır. Halbuki feribotun sönük fenerlerinin hayal meyal aydınlattığı bu karanlık gecede mükemmel nişan almanın imkânı var mıydı ? Buna rağmen dört avcı saf olup hep birden tüfeklerini boşalttılar. Kurşun lar hayvanı sendeletmek ve müthiş su rette bağırtmakla beraber savaştan dı şarı atacak kadar bir tesir göstermemiş ti. Bilâkis onu kızdırmıştı. O zamana kadar hortumile öteberi atmakla iktifa eden fil bu sefer vücudile demir direk lere, kamara duvarlarına dayanarak bunları çatırçatır aşağıya indirmeğe başIamıştı. Kurşunla iş görmek kabil değildi. Şimdi ne yapacaklardı? Eğer feribotta kalmış olan çocuklarla kadınların hayatını düşünmeselerdi gerek Fahri ve Şa kir, gerekse iki îngil« için kendilerinı kurtarmak pek kolyadı. Diğer yüzme bilen yolcular gibi nehre atılıp oradan sahile çıkarlardı. Fakat onların asıl dü şüncesi o zavallılardı. Şakir, zeki ve çevik bir gencdi. Biran bütün dimağını faaliyete getirerek bu tehlikeye karşı kat'î bir çare düşünmek istedi. Bırkaç dakika içinde de emeline muvaffak olmuş gibi göründü. Fahriye köşedeki küçük katran fıçılarını göste rerek: Azizim, dedi, şunlardan birini delmeme yardım et! Şakirin bu teklifini sade Fahri değil, iki İngiliz zabiti de hayretle karşıladı lar. Fakat «sonu bakalım ne çıkacak?» düşüncesile dediğini yaptılar. Dört dibcik darbesini birden yeyince katran fıçısının kapağı fırladı. Şakir cebinden kibrit kutusunu çıkarıp katranı tutuşturdu ve arkadaşlarının yardımile fıçıyı sallayıp sallayıp «filin sırtı budur!» diye fırlattı. Bir iki saniye sonra müthiş bir homurtu ve hırıltı ortalığı kapladı. Sırtında alev alev yanan katran fili berbad etmişti. Hayvan bir müddet sağa sola bocala dıktan sonra biraz evvel yolcuların kaçmak için kıyıya attıklan iskeleden geçer ek ormana daldı. Biletsiz ve tacizkâr yolcudan kurtulan c eribota hakikî yolculan döndüler. He nen hemen sabah ta olmağa yaklasmış >e silindirin tamiri bitmişti. Gemi güneş Joiarken Ganjin mavi sulannda tekrar "ol almağa koyuldu. Sandal kürek içindir! tlik gömlek içindir! Saman eşek içindir! Pamuk döşek içindir! Sakst çiçek içindir! Çiçek böcek içindir! An petek içindir! Çember deynek içindir! Deynek kötek içindir! Koza ipek içindir! Tabak yemek içindir! Ağd inek içindir! Buğday ekmek içindir! Her hafta okuyunuz; Rilmek, gülmek içindir, Bu sahife sizlerin!.. 10 Daimî Encümen azasından Reşad Erin oğlu Selim Er. 11 Doktor Fethi Aktay kızı Han dan Aktay. 12 Göztepe Kayışdağı caddesi 125 numarada Hüseyin. 13 Keşan Büyükcami Hersek caddesi 18 numarada Osman Çetintaş. 14 Bafra, Süleyman Bozacoğlu. 15 Orta okul sınıf 1 de Nurdoğan. Yaralı kol.. Doktor küçük Necdetin yaralı kolu nu sarıyordu. Necdet: Aman doktor, dedi, öteki kolumu sar!. Oteki kolunda yara yok ki.. Bu koluna çarpan olursa acımasın diye bağladım! Bay doktor sen bizim mahallenin çocuklarını bilmezsin, yaralı olup ol madığuna baknjazlar, bağlı kola çar parlar. çeşid hapisaneler kurmalarını tavsiye ediyorlar. Tecrübesi pek güc ve paha lya mal olmıyacağına göre her hükumetin böyle bir teşebbüste bulunmasına hiçbir mâni yoktur. FAYDALI BıLGÎLER .... Tecrübe yolları En pahalı kitab Avustralya meraklı ve garib işler hu susunda Amerikayı geçmeğe başladı. çık hava hapisanelerinden maada zamanlarda orada göz çekecek diğe önemli bir hâdise daha olmuş, dünyanı en pahalı kitabı Sidney şehrinde sahl mıştır. Bu kitab 1622 de basılan ve şu' sırada hernen hemen dünya yüzünde hiç bir nüshası bulunmıyan «Virjininin son defa kurban edilişi» isminde manzum bir eserdir. Bu eser Amerikadaki ilk İngiliz sömürgeci (müstemlekeci) Ier den bahsetmektedir. Kitab 5860 îngiliz lirasına satıldığına göre içindeki beher c I Eylul bîlmecesî j Çocuk portreler yerlerde hâlâ istıfade edilmektedir. Z a ten betonu da ilk defa Romahlar icad etmişlerdi. Fakat şunu da ilâve edelim ki Romahların o sağlam yolları bugü nün nakliye vasıtalan altında eski za manda olduğu gibi dayanacak bir du rum gösteremezdi. Çünkü zamanımızda bütün yollardan hergün binlerce otomobil gelip geçmekte, bunların ağırlığı ba zan 15 tona kadar balığ olmaktadır. Bınaenaleyh bazı hükumetler daya nıkh yol yapmak için herhangi madde olursa olsun ondan ıstıfadeyı düşünmektedirler. Çelik, demir, hatta yün ve pamuk. İngilizler daha baska birşey yapmışlar KastleBromwichle Birmingam arasında on metro genisliğinde ve 500 metro uzunluğunda bir deneç (tecrübe) yolu vücude getirmislerdır. Bu yolun mu ayyen kısımları İngiltere İmparatorluğu çevresinde yetişen ve yapılan muhtelif İ maddelerden, meselâ, tuğla, odun, kau çuk, beton ve saireden yapılacaktır. Bir müddet sonra bakacaklar, hangi maddeden yvılan kısım daha çok da yanıyor ve d?.ha az masrafı icab ettiri yorsa İngikerenin bütün yolları bu maddeden vücude getirilecektir. Şu İngilizler akıllı adamlar doğru«(i! Bu bulmacayı doğru çözenlerden birinciye beş lıra, ikincive iki lira, üçün cüye munasıb bir hedıye takdim olu nacak, diğer yüz kişiye muhtelif mu kâfatlar verilecektir. Bulmaca3rı doğru çözenlerden bize fotoğraf gönderenlerin resimleri de gazeteye basılır. Cevab lar eylulün son gününe kadar gazetede çıkan şekil üzerine çizilerek «Cumhuriyet Çocuk Sahifesi> adresine yollanmahdır. Geç kalanlar ve bu şartlara riayet etmiyenler mükâfat kazanamazlar. YAZISIZ HIKÂYE manzum satır aşağı yukarı 10 İngiliz lirasına gelmektedir. Çünku kitab 572 satırdır. Bu fiate acaba zamanımızın hangi meşhur şairi eserini satabilir? Fakat malum ya, bu çeşid eserlerin kıymeti çok defa böyle üç asır sonra takdir olunur! Çocuk portreleri Baba nasihati Yavrum, bu dünyada insanın hayatım alnının terile kazanması kadar büyük bir zevk yoktur. lyi amma, babacığım bütün mahmızın, mülkümüzün büyük babamdan kaldığını, senin o hazır malı yemekten başka bir şey yapmadığını söylüyorlar. Yok sanki, ben de ondan dinlediklerimi sana tekrar ediyorum. Ankara Atatürk ilk kız mektebinden Yılmaz Alev Baba ve oğlun yeni maceraları Küçük «Ayşe» nin güzel bir pozu