24 Ağustos 1935 CUMHURÎYET KlfA Önce ders, sonra futbol!... ı Futbol meraklısıyım, delisiyim her maçın, Stadyom sahiblerü... Bana kapıyı açın!.. Ben meydana çıkarken, siz korkunuzdan kaçın, Futbol meraklısıyım, delisiyim her maçın!.. Ç Başka memleketlerde çocuklar^J FAVDAÜ BTLGtLER | Leylekler azalıyor Birkaç senedenberi her tarafta leyleklerin azaldığı, yazları artık eskisi gibi katarlarla gelip bacalarımızın üzerinde yuva kurmadıkları görülü yor. Hele memleketimiz neyse, fakat Avrupanın kuzey (şimal) indeki memleketlere hiç uğradıkları yok muş. Bu işin sebebini araştıran bil ' ginlerden bazıları leyleklerin itiyat larını değiştirdiklerine, bir kısmı da Avrupanın ikliminin tebeddülâta uğradığına hükmediyorlarmış. Fakat en nihayet hakikatin şu şe i kilde olduğu meydana çıkmıştır. Leyleklerin kışı geçirdikleri Mısırda çe i kirge ne kadar çok olursa yazın Av İKAY FiLE TAPANLAR Vaktile Hin cüstandaki Bom bay konsolosu nun oğlu Raifin avcılığa ve es rarlı ormanlarda gezmeğe olan merakını bili yorsunuz. Birkaç macerasını ev velce yazdık. Bugün bunlardan bir tanesini da ha size anlataca ğım. Bir gün gene Raifin avcılık f^ve gezgincilik damarlan ka barmıştı. Tabiî yalnız başma bu geziye çıkacak değil ya... Doğru arkadaşı In görsün.. Bir takım insan kemikleri giliz konsolosunun oğlu Papesona ve kafaları değil mi? gitti. Onun da böyle bir dolaşmaya Papeson soğukkanlılığını elden bıniyeti olup olmadığını sordu. Pape rakmadan: son: Mabuda kurban edilenlerîn ke Memnuniyetle, diye cevab ver mikleri, dedi, malum ya, her sene birdi, hem seni bak bir yere götüreyim kaç adamın hayatı onun uğruna feda olunur. ki şaşırıp kalacaksın! Bunları konuşurken kısa vadiden Nereye götüreceksin? aşağı inmişlerdi. O sırada kapıdaki Kuzey taraflarında file tapanmuhafızm içeri girip meydandaki kuların köylerine... File tapanlar mı? Ben onların lübelerden birine daldığını farkettiyalnız «Siyam» da bulunduklarını ler. Raif hafifçe mırıldandı: zannediyordum. Artık mabudu görmemize mâ Hayır... Onlardan bırada da ni kalmadı! vardır. Hem taptıkları fil yalnız tek Papeson: dişlidir. Orrayt! diye cevab verdi. A.. Doğrusu çok mer<dk ettim. Kimseye görünmeden çite yaklaşŞu fili gidip yakından görsek.. tılar. Fakat muhafız giderken kapıyı Yakından pek göremeyiz zankapamıştı. Iki kanadı birbirine per nederim, çünkü bu cahil insanların kiştiren ince kalası kaldıriD vürüdümabudlarına fazla yaklaşanlan öl ler. dürmeleri muhtemeldir. Raif sordu. Vay, o fena işte.. Ne yapalırn, Mabud hiddetli ise halimiz yabiz de fazla yaklaşmayız.. Yarın samandır. bah hareket ederiz değıl mi? Papeson cevab verdi: Hay hay... Hayır!... Bilâkis her zaman us*** ludur. İşte bak!. Ertesi sabah güneş doğarken iki Şimdiye kadar onu görmelerine arkadaş şehirden dışarı çıktılar. Cok mâni olan büyük kulübenin arkasınsıcak bir gündü. Kayalıklar, çalılık | dan dolaşınca güzel ve sevimli bir lar arasından yürümek bir müddet fil meydana cıkmıştı. Neşeli neşeli sonra ikisini de yormuştu. Raif sor geziniyordu. Iki genci görünce dos du: tane bir surette hortumunu uzattı. Gideceğimiz yer çok uzakta Nasıl, ben sana demedim mi? mı? yalnız tek dişi var, diye! Öteki dişi Bu yürüyüşle ancak öğleyin o de suraya takılı!.. radayız. Bu vadiyi daima kuzeye Raif duvardaki dişe doğru ilerledoğru takib edeceğiz. yince ucunda kurumuş kan lekeleri Iki genc sükut ve sükun içerisinde gördü ve korku ile geri çekildi. yol alıyorlardı. Papeson daima ileriO zaman Papeson: de gidiyor. Firenklerin jungl dedik Ne korkuyorsun, dedi, mabuleri sık ormanlarda geziye alışmış inda verilen kurbanların karınlarını busanlara mahsus hareketlerle daima etnunla deşerler!. rafını kontrol ediyor, Raif te arka Tam o sırada etrafta müthiş bir smda yürüyor, altı senedir Hindis tanda olmasma rağmen gördüğü man gürültü başladı ve bir kurşun vızlızaralar onu hâlâ şaşkınhğa düşür varak iki delikanlının ortasından geçti. mekten geri bırakmıyordu. Bizi gördüler galiba! r Sıcak müthişti. Iki delikanh arası Ona ne şüphe! ra durarak terlerini siliyorlardı. Saat Kapıya doğru koştular. Fakat geç onda bir mola verdiler. Torbalarındaki termostan birer fincan çay iç kalmışlardı. Yirmi kadar Hindli eltiler. Ondan sonra gene yürümeğe lerinde sopadan kılıca varıncıya kabaşladılar. Papeson daha fazla ihti dar muhtelif silâhlarla orayı kuşat yatkârane davranıyordu. Anlaşılıyor mışlardı. Papeson: Bunlar mabud filin hizmetine du ki file tapanların köylerine yak bakan rahıbler, dedi. laşmışlardı. Bizi ona kurban etmek istiyecekRaif sabırsızlıkla sordu: leri muhakkak.. Kafataslarımız de Geldik mi dersin? min ayağımıza çarpanların arasına Papesonun cevab vermesine meykarışacak... dan kalmadan müthiş bir böğürtü orRaif bu sözlerden büsbütün heyetalığı sarstı. İngiliz genci: canlandı. Ne olursa olsun tarzmda Işte, dedi, mabudun sesi! Iki genc, etraflarına daha fazla rüververile ateş etti. Kurşun sesini dikkat etmeğe başladılar. En küçük takib eden feryad ve Hindlilerden bibir gürültü duyar duymaz, çalıların rinin yere yıkılışı darbenin boşa gitarkasma gizlenme hareketi yapıyor mediğini anlatıyordu. Kurşun sesi ve Hindlilerin gürüllardı. Bu yürüyüşle çıktıkları tepenin üstündcn dürbünle baktıkları vakit tüsü mabud fili asabileştirmişti. Yirileride etrafı çitle çevrilmiş büyük mi kişiyi yarıp geçerek kurtulacak bir meydan gördüler. Kapısmın ö larını her iki gencin de aklı kesmi nünde aksi suratlı bir Hindli oturu yordu. Buna ya başka bir çare bul mak, yahud da kahramanca ölmek yordu. gerekti. Raif dürbünle mümkün olduğu Papesonun aklma bir çare gelmiş kadar fazla şey görmek, mabud fili gibiydi. Filin yanına giderek hintçe seçebilmek amacı (gayesi) ile eğilip bükülürken az kaldı yardan aşağı yu bir şeyler söyledi. Fil en uysal bir varlanıyordu. O sırada ayağına takır kuzu gibi diz çöktü. İki delikanh vatukur bir şeyler takıldı. Bir de ne kit kaybetmeden hayvanın sırtına at İşte ben geliyorum: Kollar çıplak, bas açık, tyi ekzersiz yaptım, falsom yoktur azıcık, Kendine güvenirsen, stadda karşıma çık, Futbol meraklısıyım, meraklısıyım maçın!. 2Hocam dedi: Bu futbol seni deli ederse, Gol.. Stadyom.. Maç.. Diye, aklın böyle giderse, Sınıfında dönersin, çalışimazsm derse. Şimdi sırası değil ne top, ne saklâmbacın!.. Kendi kendime dedim: Ben mutlaka kaçırdım!.. Çalıştım, sınıf geçtim, ders rekorunu kırdım.. «Şimdi oyna!...y> Dediler.. Ben şb'yle hayktrdım: Futbol meraklısıyım, delisiyim her maçın!.. Bebeğile birlikte ekinler ve otlar arasında yaz keyfi yapan şu yavruya bakın; ne masum ve nes'eli bir yüzü var! Faydalı eşya Kalem kutusu FIK R ALA R Onlar nasıl çocuk? Annesi soruyor: Oğlum, mektebde hangi çocuk arkadaşlarınla daha iyi geçiniyorsun? Yaramazlarla mı, yaramaz olmıyanlarla mı? Oğlu cevab veriyor: Yaramaz olmıyanlar mı? Dünyada öyle çocuk var mı annecığim? |merakh şeyler Dünyanın en sıcak ve en soğuk yeri rupaya gelen leylekler o kadar yormuş. Şimdi siz birden şaşıracak,< «leyleklerle çekirgeler arasında ne' münasebet var?» diyeceksiniz. Hala buki kazın ayağı başka türlü.. Mısırda çekirge çok olduğu senej bütün tarlalara arsinik döküyorlar mış. Çekirgeler arsiniği yiyince birer birer ölüyorlarmış. Leylekler de çe kirgeyi çok severler. Onlar da arsij nikli çekirgelerle karınlarını doyuj runca öbür dünyayı boyluyorlarmış. Anladınız mı, leyleklerle çekirgeler1 arasındaki münasebatı! Kalemde Mukavva veya tahtadan şu nü munesini gördüğünüz kalem kutu sunu vücude getirmek gayet kolaydır. Bu suretle hemen hemen hiç para sarfetmeden bu ihtiyacmızı sağlamış (temin etmiş) olursunuz. Tabiî gözleri size lâzım olduğu kadar yaparsınız. Kimisine yazı kalemi, kimisine kurşunkalemi, kimisine boyalı kalemler konabilir. Istediğiniz zaman arzu ettiğiniz kalemi birbir lerine karışmalarına meydan bırak madan bulabilirsiniz. ladılar. Papeson şiddetli bir feryad koparınca mabud kalktı. Hindliler müthiş gürültülerle kapıya doğru giden hayvanı önlemek istediler. Bu hal mabudun hiç hoşuna gitmedi. Uzerlerine doğru yürüdü. Bir kısmı kaçabildiler; fakat bir kısmı da iri ayakları altında ezildiler. Birkaç saat sonra Raifle Papeson mabud filin sırtında şehre giriyor lardı. Şehrin kapısmda hayvanı okşayıp severek geri döndürdüler. Çünkü hayvanı alakoymak, kendilerinden intikam almıya kalkacak olan Hindlilere kolayca yol göstermek ve ad res vermek olacaktı. Artık mabud, gene mabedine mi döndü, yoksa ormandaki arkadaşlarına mı kavuştu, orasını sorup araştırmıya lüzum görMümeyyiz çıkışıyor: O, Bay Müfid, çalışırken arada sırada hafiften şekerleme yapıyor sun? Ne yapayım, bay mümeyyiz, yeni bir çocuğumuz oldu, geceleri imkânı yok, ne annesini, ne de beni Bir takım bilginlerin şimdiye ka uyutmuyor. dar yaptıklan incelemeler (tetkikler) Oyle ise, onu gündüzleri de bue göre eğer dünyamızın vasatî hararaya getir ! reti birkaç derece fazlalaşır veya eksilirse onun üzerindeki insan, hay van ve nebatların hayatının devam Çocuk portreleri etmesi kabil olmıyacaktır. İhtimal gene bu iş için Fenlândiyanın merkezi Helsigfors şehri üniversitesi profesörlerinden Magnus Svelfut dünyanın en soğuk ve en sıcak yerlerinin neresi olduğu hakkında incelemelere girişmiştir. Dünyanın en soğuk yeri Sebiryada Verkoyansk şehridir. Çünkü orada hararet sıfırın altında 70 dereceye kadar düşmektedir. En sıcak yeri ise gene Asyada Gobi çölüdür. Çünkü orada hararet sı fırın üstünde 76 dereceve çıkmaktadır. Fakat Avusturalya adasında Kuktavn şehri ahalisi dünyanın en sıcak yerinin kendi yurdları olduğunu iddia etmektedirler. Hatta aralarmda şöyle bir fıkra meşhurdur: Kuktavn ahalisinden ölüp te cehenneme gi denler zebanilere yalvarırlarmış: Aman şu ocağa biraz daha köFenerbahçe plâjının küçük mür atın, yoksa soğuk alıp nezle o«i4yşe» si lacağız! Yeniden meydana çıkan şehir Avrupa gazetelerinin yazdıklarma göre komşumuz «Iran» ın meşhur şehirlerinden «Şiraz» ın yakmlarmda tarihsel kiymeti haiz eski bir şehir meydana çıkarılmıştır. Orada mevcud bir gölün suları çekilmeğe başlayınca uzaktan bir takım duvarlar, kubbeler ve damlar görünmüştür. Bazıları bunun eski Iran hükümdarlarından «Serhas» zamanmda birdenbire çökerek yere batmış bir şehir olduğunu söylüyorlar. Eski eserler meraklısı bilginler bu şehri senelerdenberi aramakta imişler. Iran hükumeti Şiraz şehri bilginlerinden bir heyeti orada incelemeler yapmıya memur etmiş. Sular gittikçe çekildiğine göre bu yeniden meyda na çıkan şehirde yakında daha kolay ve daha rahat tetkikler yapılacak ve hakikati örten esrar perdesi tamamile yırtılacakmıs! Ağustos bilniecesi j KÜCÜKLERE YAZISIZ HİKÂYE Baba ve oğul Ben Türkiyenin ilbaylık (vılâyet) larmdan birıyim. Birinci, ıkinci, üçüncü harflerım kilisede çalınır. İkincı, üçüncü harflerim kısa zamanı ıfade eder. İkinci, dördüncü harflerim beyaz mâ nasma gelir. Dördüncü, yedınci, altıncı harflerim dağlık ve ormanlık yerler mânasına gelir. Dördüncü, ıkinci, ü çüncü harflerim vücudde dolaşan sulu maddeyı gösterir. Altıncı, ikinci, dör düncü ve beşinci harflerim alkollu bir içkidir. Ben neyım, bilin bakayım"' Bu bulmacayı doğru çözenlerden birincıye beş lira, ikinciye ıki lira, üçüncüye münasıb bir hediye takdim olu nacak, dığer yüz kışıye muhtelif mü kâfatlar verılecektır. Bulmacayı doğru çözenlerden bize fotoğraf gönderenlerin resimlerı de gazeteye basılır. Cevab lar ağustosun son gunüne kadar «Cumhuriyet Çocuk sahifesı» adresme yol lanmalıdır. Geç kalanlar ve bu şart lara riayet etmiyenler mükâfat kazanamazlar.