19 Âfustos 1935 CUMHUR1YET Geçmiş zaman Abaza Hasan nihayet bir dahilî harb çıkarmıştı Fakat Murtaza Paşa onu gaf il avladı ve bir gün İstanbulda Divana gelen rical Hasan Paşa ile otuz arkadaşınm kellelerîni bir sırıkta gördüler 3 [*] / r | E>ufikirdjt) Yedi akıllı adam Deyli Ekspres yazıyor: «Yedi akıllı adam, üç sene gece gündüz çalıştılar. Bu uzun çalışma sonunda doğum esnasında kadın ölümüne sebeb olan büyük düşmam keşfettiler. Bu büyük düşman rahim hummasıdır. Mikrob rahmin ağzından girer. Katili keşfetti. Artık bunu öldürebilir. Rahim humması lngilterede her sene 700 kadının canını alır. Fakat işte çalışan kadınlar senede 2,300 vefiyat verirler. Bu 2,300 ü öldüren mikrob nedir? Bu mikrobu keşfedecek yedi akıllı adam nerede?» *** İngiliz, Amerikan gazetelerinde ba zan öyle saçma yazılar çıkar ki, gen dedikleri milletlerin ma\buatı bu kadar saçma yazmakta onlann kâbına varamazlar. Deyli Ekspresin muharriri bu saçmayı yazdığı için bu yedi akıllı adamdan biri değıldır. Ben de bu saçmayı mevzu yaptığım için yedi akıllı adamdan biri değilim. Fakat işte çalışan kadınların neden bu kadar çok vefiyât verdıklerini gösteren istatistikler, bu sebebleri tetkik, tahlil, terkib eden ve netice çıkaran âlimler vardır. Bx tetkiklere göre hüküm vermek için yedi akıllı adamdan biri olmağa lüzum yoktur. *** İşte çalışan kadınlann bu kadar çok vefiyat vermelerinin sebebleri şunlardır: Vücudlerinin kabiliyetinden fazla mesai saatleri, ev, çocuk, iş yükünün kadınm sırtına yüklenmesi, az ücret, sıhhî şeraiti bozuk yerlerde, boya, gaz kokuları içinde çalışma, «sınaî hastalıklar» kadının sarfettiği enerjiye karşılık az gıda alması, kalabahk evlerde fena şerait içinde yaşaması, hastalıklarla mücadele için maddî vasıtalardan, kültür vasıtalarından malırum olmsı. fakrü sefalet, cehalet, daha bunun gibi birçok sebebler. Bu scbebler gokyüzündeki güneş kadar açık, yuttuğumuz hava kadar sahih bir hakikat olarak meydanda dururken başka mikrob aramağa bilmem ne lüzum var?.. Brükselde «Çifte evler» IBUGUN DEBU.J Ar yılı değil; kâr yılı! açık hava mektebinde... Bir nahiyenin 2400 çocuğu burada okuyor, dinleniyor ve tabiatin bağrında hem bedeni, hem kafası sağlamlaştırılarak terbiye ediliyor Yolculuk notları Abaza Hasan, bismillâh diye kollarmt sıvarken birkaç pehlivan birdenbire boğazından yakalaytp hançer üşürdüler Girid savaşı bitmek bilmiyordu. Köprülü, vakıâ Boğazı düşman gemilerin den temizlemişti. Fakat ötede, adanm yalçın kaleleri önünde. kanlı uğraşlar da taşa yaslananlar, gözlerini engin denizlere dikmişler, İstanbuldan yar dım, yiyecek ve cepane bekliyorlardL Sefere gelmek için kendilerine emir geldikçe, bunlar düşmandan ziyade hükumetin gözünü korkutmak için asker toplamakla meşgul olurlardı. Maama fih Köprülünün şiddeti de kuvvetlerini bir kat daha artırmağa yaradı. Askerden, halktan, kendisinden şüphesi o lanlar kafıle kafile ^baza Hasanın yanına doldular. Anadoludaki askerin çoğu da bu güruha katıldılar. Yerinden çıkarılmış paşalar da Abaza Hasana can attılar. Nihayet, otuz binden ar tık kuvvetle Konya sahrasında toplan dılar. Bu kuvvet, Sefgrde mühim bîr tş görebilırdi; fakat sefere gitmek istiyen nerede? Abaza Hasan, sık sık mektublar aldıkça, onu daima oyalamak is ter: «Saadetlu sultanım. İşte toplanan askerle bu kulunuz da erişmek üzere yim» diye ihtiyar veziri oyalamağa çalışırdı. Harman vakti oldu. Abaza Hasan tarafmdan ne gelür var ne gider. Köp rülü, işi anladı. Abaza Hasanı bekle meden Erdel seferi için yola çıktı. A baza Hasan için bu, beklenilmiyen bir fırsat oldu. Sefere gitmek işini görüşmek için bütün paşaları, ileri gelenleri topladı. Verdikleri karar şu oldu: «Osmanlı devletinde bu yüksek man sablara ne yollarda irebildiğimiz ma lum. Devleti aliyye tarafından her birimizin hakkmdan gelinmek mühim bir iş. Fakat Girid savaşı başlarında oldu ğu için birşey yapılamıyor. Yoksa hepimizin hakkından gelmeyi padişah i yice zihnine koymuştur. Hele sadaret makammda bulunan devletli nekadar zulüm ve fesad ehli varsa kamusunu kılıcdan geçirdi. Seferi bahane ederek bu kadar kişiyi Rumeline geçirecek olursa, ayağına gelmiş av gibi hepimizi tuzağa düşürerek öldüreceğine hiç şüphe yok. Biz Tayyar oğlunu vezir etti relim. O da vezir oğlu vezirdir. Yoksa mührüşerif Mehmed Paşanm elinde oldukça bir adım atmamızın imkâ nı yoktur.» Bu karar tamamile kabul edildi. Tam o sırada, Abaza Hasanı sefere davet için hattı hümayunla Bostancı Hase kisi geldi. Abaza Hasan Hasekiye tatlı muamele etti. Gecikmelerinin sebebi fazla asker toplamak için olduğunu söyledi: Cümlesi geldikte yüz sürüyüp seferi hümayuna gideriz, dedi. Fakat öteden ağalar söze atıldılar: Hâlâ veziriazam olan devletli ile sefere gıtmemiz imkânsızdır. Ve onunla beraber yola çıkmamızı öne sürmek beyhude hayaldir. Veziriazam olalı bu kadar bin yeniçeri, sipah, ümera ve vüzerayi suçlu suçsuz kılıcdan geçirdi. Hepimiz can korkusuna düşmüşüzdür. Vezaret mührü başka birine verilmedikçe, ne paşalardan birinin gitmesi ne ruhsat veririz, ne de içimizden bi rimizin olcanibe gitmesi mümkündür, dediler. Hatta bu niyette olduklarmı yazıp gelen adamla Dördüncü Mehmede gön. derdiler. Bu defa sarayı büyük bir en dişe aldı. Sefere gelmelerinden vaz geçildi. Bağdad muhafazasına gitme leri için emir gönderildi. Abaza Ha san ve arkadaşları bu emre de karşı geldiler. Veziriazam katlolunmadık ça, bir yere kımıldamıyacaklarını ha ber verdiler. Hatta: «On beş güne ka dar kestirme bir cevab gelirse, ne âlâ. Yoksa bildiğimiz gibi davranacağız» dediler. Cevabı da beklemediler. Bur sa üzerine yürüdüler. Bütün köyleri sıkıştırdılar. Yiyeceklerini, içecekleri ni buyrultular gönderip toplattılar. Bursanm ileri gelenlerini, derdlerini anlatmak için, İstanbula yolladüar. Bunlar Dördüncü Mehmedin huzuru na çıktıkları zaman, Dördüncü Meh med sordu: Sızi kim gönderdi? Abaza Hasan Paşa kulunuzla yanında olan kullarınız gönderdi. Dördüncü Mehmed birdenbire par ladı: Hâşâ. Anlar benim kullanm de ğildir. Anlar şeytan kullarıdır. L.eh Kralı kâfir iken bu gazaya yardım et ti. Bunlar islâm padişahı kuluyuz derler. îslâma lâyık bu mudur ki, başı korkusuna düşüp bu kadar adamı ken duye uydurup yediği ekmeğe haıııhk ede? Vezir azlolunacak zaman değil dir, dedim. Allah ile ahdım olsun. Bundan sonra kamusunu kılıcdan geçi rip birini bu dünyada sağ komayım. Sizleri de katlettirirdim. Lâkin elçiye zeval yoktur. Varın, yıkılın, gidin, de di. Abaza Hasanın sözü bir türlü din lenmedi. Köprülü, Abaza Hasanın yaz dıklarını saraydan haber alınca, büs bütün köpürdü. Kendisine asker tara fından bir kâğıd yazdırdı. Bu vaziyet, Abaza Hasanı bir kat daha galeyana getırdi. İstanbuldan ümidini kesti: Bundan sonra bizi dahi Acem Şahı gibi bir kavi düşman bilsünler. Ru meli anlarm ve Anadolu bizim olsun, bildiklerinden kalmasunlar, dedi. Etraftan harıl harıl adam toplama ğa başladı. Nihayet, Abaza Kasanın bir türlü yola gelmiyeceği anlaşılınca, üzerine yürümek için bir fetva çıkarıldı. Dördüncü Mehmed, bütün zorluk lara karşı Köprülüden vazgeçmedi. Köprülü aleyhinde kimseye ağız aç tırmadı. Abaza Hasan da bildiğinden şaşmadı. Kuvvetini günden güne ar tırdı. Şerlerinden bütün yollar kesıldi. Bursadan Üsküdara bütün köyler ahalisi İstanbula göç etmeğe başladılar. Bağlarını bozdular. Bu yüzden büyük zararlara uğradılar. Köprülüden mem nun olmıyanlar hep Abaza Hasanın galebe çalmasım istemeğe başladılar. Vaızlar ve şeyhler bile: «Hasan Paşa sa hibi zuhurdur. On birinci asırda dini yeniliyecek odur. Onun yüzündeıı ne işler görülecektir» demeğe kadar vardılar. Devlet adamları da Abaza Ha sanm galebesini Allahtan ister oldu lar. Dördüncü Mehmed, bu vaziyet karşısında Köprülüyü seferden çağırmaktan başka çare bulamadı. Herşeyi et rafile yazdıktan sonra: «Bir gün evvel irişesin» dedi. Yağmurlu günlerJe, dersanede ders, ve açık havada voleybol maçlart ortamekteb talebeleri on beş günde bir buraya sınıf, sınıf muallimlerile gelir ler, derslerini açık havada yaparlar. Programlar ona göre tertib edilir. Ba zan beş altı sınıf birden burada bulu nur. Bu açık hava dersleri ilkbaharın birinci günü başlar, sonbaharm soıı günü biter. Bu sene komün kış terti batı da yaptıracak, ondan sonra mek tebler kışın da açık hava mektebin den istifade edecektir. Bu mekteb gündüzlüktür. Sekiz sı nıflıktır. Sabahleyin her ilkmektebden doktorun tavsiyesile tramvaylar ço cukları 8,30 da bir muallim refakatin de buraya getirir, akşam 7 de evlerine dönerler. Biz bu çelimsiz çocuklara nahiye hesabma öğle vakti sıcak yemek ve tereyağı veririz. Akşam üstü de gene tereyağlı ekmekle sütlâç veya ka kao veririz: Hergün burada açık hava dersanelerinde dört saat ders, üç saat terbiyevî oyun ve jimnastik gösteri riz. Öğle yemeğinden sonra şezlonglarda siest yaptırırız. Çelimsiz çocuklar burada on beş günden üç aya kadar kalırlar. Cıddi bir rahatsızlığı olanları yani fazla zayıf olanları ya sahile ve ya prevantoryomlara yollarız. Bun lardan başka tatıl servislerimiz vardır. Tatillerde tebdılihavaya gidemiyen aileler çocuklarmı bize yollarlar. Sabahları tramvay bu çocukları toplar, 8.30 da bize getirir, akşam saat 6 da evle rine dönerler. Tabiî tatillerde ders o kutmayız. Sinema, oyun, jimnastik, gezinti ve saire. Tatilden gelen çocuklara da sabahleyin bir çorba, Öğleyin gene bir sebze ve et çorbası veriyoruz. Evlerinden getırdıkleri ekmek peyniri veya yemişleri beraber yiyorlar. Pek fakir olanlara bunları mekteb veriyor. Saat dörtte hepsine birer kâse sütiâç veriyoruz. Bütun bu masraflar nahi yenin hesabmadır. Hatta tramvay pa raları bile. Pazar günleri burası kapalıdır. Faiat bazı çocuklar pazarları öğleden sonra gelip kendi kendilerine oynarlar. Burada bir doktor, 10 kadın mual lim, bir kâtib, bir hastabakıcı. bir ahçı, bir de hademe vardır. Şimdi haydi gi dip mektebi gezelim.» Etrafı ağaclıklı on dönüm bir arazi. Kapıdan girince solda mekteb idare sinin paviyonu, onun yanında mutfak, onun yanmda duş yerleri. Ondan sonra üç yani kapalı, üstü örtülü, ön ta rafı açık sıra ile dersaneler, yemek o daları, projeksiyon ve konferans salonu. Hepsi camekânlı bölmelerle ayrılmış. Ortada geniş oyun meydanı, onun ilerisinde üstü kapalı bir jimnastik salonu, portatif iskemleler ve sınıf levazımı. Daha ileride kum havuzları ve Amerikan sistemi salmcaklar, sırklar ve biraz ötede suyu mütemadiyen de ğişen yarım metro derinliğinde bir sun'î çay. Her nahiyede böyle bir açık hava mektebi yapmışlar ve memleketin zenginleri de buna yardım etmişler. Ayrılırken profesör mektebin hatı ra defterine birşey yazmak istemez misiniz? dedi. Ben de şu satırları yaz dım: «Belçikada gördüğüm çocuklarm yüzlerinden okunan sağlık ve güzelli ğinin sebeblerini araştırıyordum. Açık hava mektebi bunu bana öğretti. Bu rada yaşıyan çocuklar elbet sağlam, gürbüz ve güzel olur.» Köprülü, bu haberi alır almaz dön dü. İstanbulda büyük bir divan kuruldu. Abaza Hasanın cemiyetini dağıt madıkça kılıclarmı bellerinden çıkartmıyacaklarına dair askerden söz alın dı. Dördüncü Mehmed, Abaza Hasan üzerine kendi de gitmek istedi. Muvafık görmediler. Hatta asker arasmda de dikodu başladığı için Köprülü de git medi. Murtaza Paşayı gönderdi. Abaza Hasan, Murtaza Paşavı IlgınI [*] Birinci ve ikinci yazılar 17 ve 18 da büyük bir bozgunluğa uğrattı. O kış ağustos tarihli sayılarımızdadır. boylece geçti. Hazırlıklar tamamlan Brüksel Brüksel açık hava mektebleri genel direktörü Profesör (F. Demasure) den şu mektubu aldım: «Aziz meslek arkadaş.ım Brüksel civarındaki açık hava mek teblerini görmek istemiştiniz. Vaktiniz varsa yarın size Saint İfosse açık hava mektebini gezdirebilirim. Size bir plân gönderiyorum. Saat 14 te şimal garı önünden geçen 596061 numaralı tramvaylardan birine binersiniz. (Place Daılly) de kışlanın önünde iner, 5 numaralı tramvaya aktarma edersi niz. O sizi doğru «Çifte Evlere» götü rür. İnince sormağa hacet yok, büyak levhayı göreceksiniz, zaten ben sizi kapıda bekliyeceğim. Yol yarım saat sü Yedi akıllı adama bu mikrobu keşfetrer. Gelemiyecekseniz (154260) a te mek içm değil, fakat gün gibi açık hakilefon ediniz.» katleri görmemek için gözlerini yumanlaDediği saatte tramvaya bindim. Kışnn gözlerini acmak icin ihtiyac var lamn önünde indim. Aktarma ettim. SABtHA ZEKERtYYA Çifteevlerde açık hava mektebini elimdı. Abaza Hasan, daha kuvvetli bulun le koymuş gibi buldum. Profesör elimak için, Anteb üzerine çekildi. Mur mi sıktı, koluma girdi ve beni sol taraftaza Paşa da Haleb yolunu tuttu. O ta ta bir paviyona soktu. «Buyurunuz, oraflarda Arabları, Kürdleri ve Tüık turunuz, size önce biraz izahat vere menleri kâmilen elde etti. Abaza Ha yim. Sonra beraber her yeri gezelım. san, her taraftan kuşatılmış gibiydi. Hem bugün hava çok sıcak, buz gibi biKış bastırdı. Abaza Hasan yiyecek ve ramız var, reddetmezsiniz değil mi?» içecek sıkıntısı çekmeye başladı. Mar dedi ve memleketlerimizin saadetine taza Paşa, Abaza Hasanı hile ıle tuzağa karşıhklı birer bira içtik. O yazı masadüşürmeğe çalıştı. Araya Anteb müf . smın başına geçti. ben de not defteri tisini soktu. Yeminler, andlar, Kur'ana mi çıkardım, o söyledi. ben yazdım. « Önce size bazı genel bilgiler veel basmaklarla Abaza Hasanı kandır reyim, dedi, Belçika on vilâyete ayrıldı. Abaza Hasan, bütün bu hileleıe i nandı. Yanında olan beyler ve paşalarla mıştır. 7,700,000 nüfusu vardır. Brük Halebe geldi. Murtaza Paşa, Abaza sel ve onun civarındaki yırmi bir ko Hasanı büyük bir alayla birkaç saatlık münün nüfusu 850,000 dir. yoldan karşılattı. Hatta kendi de kar ~ Her vilâyet üç arondismana, bunlar şıladı. Abaza Hasanla candan esenlîs kantonlara, kantonlar da komünlere ti. Abaza Hasan, Halebdeki saraya ayrılmıştır. Bizım (Saint Josse) na konduruldu. Lüzumundan fa7İa ağır hiyesi dahilinde 2,400 çocuk vardır. landı. Dördüncü Mehmede affı için kâ Bunlar için de biri kız, öbürü erkek olğıdlar yazıldı. Abaza Hasan, Murtıza mak üzere iki ortamekteb. 8 de ilkmekPaşanın sarayma misafir edildi. Obür tebimiz var. Bazı ilk mektebler altı sıpaşalar da birer konağa misafir edil nıf, bazıları sekiz sımftır. Fakat sekiz diler. yıllık ilk tahsil mecburidir. Yani 14 yaşmı bitirinciye kadar şehirde ve köy Murtaza Paşa, hepsini de öldürtme de her çocuk mutlak ilkmektebe gi ye karar vermişti. Konak sahiblerine der. Üç devreli ve altı sınıflı ilkmek haberler gönderildi. Gece, ka'eden top tebi bitirenler ya san'at mekteblerine atıhr atılmaz herkes konağındaki mi veya ortamekteblere giderler. Bundan safirini hizmetkârlarile katledecekti. başka her kız mektebinde üç yaşmdan Bütün konaklarda hazırlıkUr başla altı yaşına kadar çocuklar için ana sı dı. O gece akşam namazı kıhndı. Murnıfları vardır. İlkmekteblerin birinci, taza Paşa, Abaza Hasan Pasa, Kenan ikinci ve üçüncü sınıflarında oyun ve Paşa, Tayyar oğlu Ahmed Pasa bir jimnastik derslerini fikir dersleri ho birlerine geçmiş şeyleri anlatarak vacaları idare eder. Dördüncüden seki kit geçirdiler. Murtaza Paşa, misafir ze kadar her smıfın muallimi ayrıdır. lerine meyvalar, helvalar ikram etti. Dördüncü sınıfa kadar her sınıfta 45 Yatsı vakti geldi. Murtaza Paşa aptes dakikalık, haftada beş jimnastik der almak için kolunu çimredi. Hizmetkârsi vardır. Beşinciden sekizinciye kadar larına: haftada dört ders jimnastik, bir ders Paşa kardaşlarımıza da su getirin. nahiyenin kapalı havuzanda yüzme Diye tenbih etti. Kendi, saraymm dersi verilir. hamamma doğru ilerledi. İçağaları tenKomün dahilinde bulunan 8 ilkmekbihli idi: Hepsi de. dal hançer, hazır duruyorlardı. Paşalarm eline su dök teb talebeleri haftanın bir gününü, mek için içeriye irivarı, güclü ıcuvvetli otuz kişi girdi. Öbürküler, ellerm firini kurban etmeğe başladı. Hatta içde hançerler, odanın kapısında perde lerinden, misafirini kendi elile boğaz arkasına saklandılar. Abaza Hasan, hiç lıyanlar bile oldu. bir şeyin farkma varmadı. Bismillâh diAbaza Hasanın ve diğer paşalarm ye kolunu çimrerken, birkaç pehlivan kellelerini kestiler. Üzerlerine yaftalar Hasan Paşanın kolunu sıvama£a yar yapıştırdılar. İçlerine saman doldurup dım için koluna yapıştılar. Birdenbire İstanbula yolladılar. boğazından yakalıyarak hançer uşür Köprülünün zevalini istiyen devlet düler. Kenan Paşayı, Tayyar oğlunu da ricali, bir sabah divana gelirken, Ba kimler öldüreceklerse, üzerlerine atı bıhümayun önünde birdenbire irgil larak üçünü de boğazladılar. Murtaza diler. Her biri, üzerlerinde yaftalar, Paşanın odası kan deryasma dondü. birer sırık üzerine saplanmış otuz bir Kale dizdarına çarçabuk haber u aded kellenin arasından, mebhut ve çurdular. Gece karanlıkta, Hal^b ufuk mutehayyır, Kubbealtına doğru iler larma bir top sadası aksetti. Top sesi ledıler... ni işitir işitmez, herkes evindeki misaAHMED REFİK uhran devam edıp şiddetlendikçe, alışveriş azaldıkça, insanlar sürüm yolu bulmakta biribirlerile yanş ediyorlar. Fiat kırmak, rekiâm yapmak, satışa çıkanlan malın kalitesini yükseltmek gibi meşru yolların ipliği pazara çıktı. Bunlar bayağılaştı. Tenezzül eden yok. Anomal durumda, tecim nazariyeleri de elbet anomal olmak gerektir. Bugünkü günde verimi en önemli bir maden varsa, o da insanlann saflığı, inanma ve aldanma kabiliyetleri değil mi? Bunlan kolayca istismar etmek varken, masraf ve emek sarfını icab ettiren köhne usuliere başvurmak aptallık olur! işte, bu türlü muhakeme eden bazı bayan evlâdlan yeni bir usul bulmuşlar, tatbik ediyorlar. Bir gün, şöyle sabahın saat onuna doğru, kapınız çalmıyor. Küfeciye benzer bir adam: Bunlan bay gönderdi.. Diyip, aralıktan içeriye on tane karpuz bırakıyor, ve gidiyor. O saatte, siz evde yoksunuz. Akşamüstü gec vakit gelıyorsunuz. Sofranızda âlâ bir karpuz. Eşiniz: Hay Allah razı olsun! diyor. Iyi ki bu karpuzları gönderdin! Fatcat on tane birden almağa ne lüzum vardı? Ağzınız bir kraşj açılıyor, ağzımza lokma ileten eliniz havada kalıyor. Ben karpuz, marpuz gönderme dim!. Sakın başka yere gidecekti de, herif yanlışlıkla bize mi getirdi? Eyvah! Üç tanesini de kesmiş bulunduk.. Öğleyin Haci teyze bizde idj, torunlarıle yemeğe alıkoydum.. Ikisini o zaman doğradık.. Elin malıymış meğer.. Bari ötekilere ilismeyin. Aradan bir gün, iki gün geçtiği haide, gelen giden yok. Durup ta çürüyeceğıne, kalan karpuzlan da hakhyorsunuz. Derken, gene bir sabah, çat kapı! Geçen gün on tane karpuz bıraktıydım.. Ey? Parasını almağa geldim.. iki lira. Ayol, sana karpuz getir dıyen oldu mu? Ne bileyim? Nasıl, ne bileyim? Yemedinizse, verin geriye! Bugüne kadar durur mu? Elbet yedik! Öyleyse, iki lira vereceksiniz!. Sesin perdesi de gitgide yükseldiği, konukomşu kulak kabarttığı için, parayı verip kurtuluyorsunuz. Herif memnun! Yirmi kapıya, ayrı ayrı bırakmış olduğu onar tane karpuzun paralarını topladı mıydı, kırk lira eder. Allah bin bereket versin! Ar yılı değil, kâr yılı!.. Bu suretle, evlerine tepsi ile baklava, küfe ile patlıcan, ve daha muhtelif şcyler bırakılıp ta, paralan bu suretle tahsil edilen bircok kimseler tanıyorum. Onnn icin, benden size nasihat olsun: Evir>ize birşey zöndereceğiniz zaman, btıpünlerde, görüerecek adamın eline bir de pusulacık sıkıştırmavı ihmal etmeyin. Ercümend Ekrem TALU Bakanlar Kurulu toplanıyor (Bastarafı 1 inci sahifede) Başbakan îsmet İnönü İzmir ser gisini açtıktan sonra, Dış îşleri ve E konomi Bakanları beraber Nazilliye giderek, oradaki büyuk mensucat fabrikasınm açılış törenine başkan'ık edecek, bu önemli sanayi merkezimizdeki tetkiklerini bitirdikten sonra îstanbU' la dönecektir. Ekonomi Bakam geldi Sovyet Rusyada bir tetkik gezisi yapan Ekonomi Bakanı Celâl Bayar dün saat 13,30 da Romanya vapurile İs tanbula dönmüstür. Celâl Bayar Galata rıhtımından doğru Ayazpaşadaki evine giderek bir müddet istirahat ettikten sonra Dolmabahçede Cumhur Başkammızı ziyaretle arzı tazimat etmiş tir. Bekçinin karısını dövmüşîer Kariye camisi civannda oturan Hekci Osmanın karısı Fatma, Leman isminde biri tarafından dövüldüğünü ve evinin taşlandığını polıse haber vermiştir. Yapılan incelemede Fatma ile Osmanüi da Lemana bıçak çektiği anlaşılmıştır. Suçlular hakkında kanunî takibata ba§lanmıştır. Balondan uçan plânör Moskova 18 (A.A.) Moskova yakınlannda ilk kere bir plânb'r çeken balo nun uçuş sınaması yapılmıştır. Plânör 3000 metro yükseklikte balondan ayrı!mış ve nomal olarak yere inmiştir. SELtM SIRRI TARCAN