CUMHURfYET 14 Ağustos 1935 Türklerle Süngu Süngüye No. 276 A. DAVER Çanakkalede Çekoslovakyalı dolandırıcı Şiller Tahliye edilmemesine Mell. Elly Beinhorn dün sabah 10,30 da Yeşilköye Düşmanı kovalıyan Türkler, lâğımların patlamasma karar verildi ve gemi toplarının ateşine rağmen sahile Memleketinde bazı firmaları dolandı inip bir saat sonra havalanarak Almanyaya rarak İstanbula kaçmakla suçlu Çekos döndü ve bu suretle yeni bir rökor yaptı varmağa muvaffak olmuşlardı! lovak tebaasından Aleksandr Herman Kannengisaerin hatıratuıaan Bir Alman kumandammn görüşü «Cephnin Kirte deresinden Çanak kale Boğazna kadar uzanan cenub kısmının ağır tcaçu kumandanı bulunuyo rum. Emrımde iki eski ve on yeni ba tarya var. Bun]ardan biri 24 lük bir Avusturya havan bataryası olup 1200 mermisi var. Diğer bataryaların da mermisi boldur. Sabahtan akşama kadar top atıyoruz ve Alman kumbaralarıle düşmanın çekilmesini kolaylaştırmak istiyoruz. Kırmızı haçlı birçok otomobillerin dolaşması düşman tarafından otomobillerin yalnız mühimmat taşımadığını gösteri yor. Son zamanlarda işler büsbütün yoluna girdi. 15 lik seri ateşli bir obüs bataryasını o kadar ileriye sürdük ki bu sabah erkenden başlıyarak Seddilbahre de iyi cins mermi yapıştırmakta kusur etmiyor. Artık sabahları erkenden ateş etmeğe muvaffak oluyoruz. Açık ve berr«k havada top atışından topçulann ne Resmî Alman görüşü kadar zevk duyduğunu, aziz miralayım Resmi Alman Harb tarihinden siz tasavvuT ediniz. Bu yüzden sabahın Alman vesaik encümeni tarafından yedisinden karanlık basıncıya kadar göyazılan Büyük Harb tarihinin 9 uncu zetleme yerinde şiddetli bir hırsla yerimcildi «1914 ten 1916 senesine kadar den kımıldamıyorum. Balkanlarda ve Türkiyede Büyük Fikrime göre düşman, yavaş yavaş harb» den bahseder. Türkçeye çevrilen lâkin emin bir surette çözülüp çekiliyor. ve askerî mecmuanın 95 inci sayısının Düşmanm bu hareketini her gün batarya tarih kısmı olarak neşredilen bu cildin, lardan gelen haberler ve kendi gözetle tahliye bahsi etrafında mühim gördüğümemle takib ediyorum. Düşman batar müz bazı kısımlannı aynen alıyoruz: yalarmın çoğu bir iki atışla iktifa ediyor. «Ağustos sonunda muhaîebeler sü Zannederim düşman bir iki hafta içinde kunet buldu ve 6 ağustostan yani (Suvve flıtimal daha evvel çekilip gideceklir. la ihracından ve Anafartalar meydan Düşmanın bu defa büsbütün postu muharebesinden evvel) olduğu gibi, kurtaramıyacağını düşünerek müsterihim. mevzi muharebesi şeklini aldı. Kış mevLâkim maatteessüf piyade henüz hücum siminin yaklaşmasile ordunun ikmali bir için hareket etmiyor..» kat daha güçleşmişti. Soğu kve rutubetSeddilbahirden de gidiyorlar ten korunmak için iyi gıda, sıcak elbise 1916 senesi 7 ikincikânununda 12 nci ve mazbut konak lâzımdı. Halbuki memfırka, sağ cenahta düşman cephesinin çı leket kaynaklan tükenmişti. Buna rağ kıntı yaptığı kısma, yapılması tasavvur o men, Türk ordusunun eski harblerde ollunan büyük taarruzda daha iyi şartlar duğu gibi, bulaşıcı hastalıklara tutulmaelde etmek için, hücum etmiştir. Şayanı ması sıhhiye islerine dıkkat edılmesi ve dikkattir ki burada düşmanın şiddetli mu Alman ordu başhekimi sayesinde ol kavemetlne tesadüf edildi. Bu hale rağ muştur. men düşmanın boşaltma ve çözülme ha(Türk harb tarihi encümeni, Alman reketi başlamıştı. Londra Harbiye Ne tarihindeki bu haksız mütaleaya şu nozareti, daha 26 birincikânunda, 10 ikin tu yazmıştır. Çanakkale harbini yaşa cikânundan evvel tahliyenin yapılması mış cephedeki bütün ferdler bilirler ki, için emir vermişti. Bu emir, 89 ikincikâ harbin hiçbir safhasmda bir Alman nun gecesi icra edilmiştir. başhekiminin yüzünü ve cephedeki şartBu suretle Gelibolu yarımadası Iti ları görmek üzere gezdiğini kimse görlâf kuvvetleri tarafından kat'î surette bı memiştir. Balkan harbinin büyük fe rakılarak boşaltıldı. Düşman bu işi ça lâketlerinden ibret almış olan Türk hebuk bitirmek için yarımadanın cenub u kimliğinin, binlerce insanın günde ya cunda değil, yan tarafında garb sahili ralanıp hastaneleri doldurduğu bir deboyunda muhtelif noktalarda da yükle virde, daracık bir yanmada içinde, yığm halindeki insanlar içerisinde ve yameler yapmıştır. zın yakıcı güneşi altında, hastalık kayDüşmanın ihtiyatkârane hareketine rağnağı olan kokmuş ve çürümüş cesedler men yüklü bir nakliye gemisi topçumuz arasında yılmadan çalışan, bir elinde tarafından batırılmıştır. Düşmanı kovaneşter, öteki elinde şırmga durmadan lryan Türkler, lâğımlann patlaması ve mücadele eden yüzlerce Türk tabıbinin gemi toplannın şiddetli ateşile durdurul hizmetlerini küçülterek bütün şerefi, bir malanna rağmen sahile varmağa muvaf Alman başhekimine inhisar ettirmenin fak olmuşlardır. Burası da boşaltılan di maksadı, okuyanlarca kolayca anlaşılağer yerlerin manzarasını gösteriyordu. bilir.) Cenub cephesinde alınan ganaim ihtimal bizim cephemizden daha çoktu. Çünkü Düşmanın Gelibolu yarım ada~ cenup ceph*sinde düşman, gemilere bın sından tardt düşünülüyordu mek için çok acele etmişti. Hatta İngilizBu müddet zarfında İstanbulda ce ler yüzlarce beygiri götüremeyip bunları pane imalâtı da çoğalmış ve iyileşmişti. zeminliklerde ya kurşunla öldürmüşler İstanbulda yapılamıyan şeyler eylul bave yahud zehirlemişlerdir. şmdan itibaren Alman denızaltı gemileri tarafından mahdud miktarda geti Sığtndere yolunda 11 ikincikânunda burasını dolaştım. rildi. Diğer taraftan cephelerde iktısad Geçen yaz çok defa gezdiğim Sığındere edilen bütün ağır topçular Çanakkaleye yolunu bu defa İngiliz mevzileri üzerin gönderilmek suretile ağır topçu takviye den denize kadar takib ederken şahsan edildi. "Cumhurlyet,, fn bölemi: 4 büyük bir zevk duydum. Sonra Gelibolu yarımadasmm bütün güney (cenub) köşesine Seddilbahir civarındaki heybetli kaleye kadar gittim. Her tarafta gana im yerlerde yatıyordu. Dolaşan Türkler bunlan toplıyorlardı. îngilizler de bol bol gemi toplarile ateş ederek faaliyette bulunuyorlardı. Hatta bu dolaşmanın sonlarına doğru arkamızda patlıyan bir merminin parçalan yanımda giden binbaşı Velşi yaraladı. Bu esnada havada iki uçak muharebe edıyordu. Bu muharebe İngiliz uçağınm hezimetile bitti. İngiliz pilotunun bir kukla gibi kolları ve bacakları açık olarak denize düştüğünü ve arkasından uçağı nın dönerek indiğini seyrettik. Düşüş yerine koşan İngiliz muhribleri pilotu aradılar. Uçağın enkazını sürükleyip gölüıdüler. Bu, Gelibolu yarımadasında gördüğüm son muharebe levhasıydı.» Şiller namında birini Çekoslovakya hükumeti; hükumetimizden geri istediği için bu adam yakalanarak adliyeye ve rilmiş ve dün de ikinci ceza mahkeme sinde duruşması yapılmıştır. Suçlu her nekadar bahsedilen firma Iarla ahş veriş etmişse de bunları dolandırmadığını ve fakat parası olmadığı için kendilerine karşı borçlu vaziyette bulunduğunu sövlemış ve tahliye olunmasını istemiştir. İddia makamında bulunan Müddeiumumî muavinlerinden Kâşif ise Suçlunun Çekoslovakya tebaasından bulunduğunu, isnad edilen dolandıncılık suçunun adi suç olduğunu söyliyerek mevkufiyet halinin devamını istemiştir. Mahkeme de müzakere neticesinde şu kararı vermiştir: «Çekoslovak hükumetince geri çev rilmesi istenen Aleksandr Herman Şiller hakkında yapılan tetkikat neticesin de; Eoşiçe kaza mahkemesi beşinci şu besince verilen tevkif müzekkeresinden ve suçlunun mahkemedeki ifade ve ikranna ve evrak arasındaki pasaport münderecatına göre kendisinin Çekoslovak tabiiyetinde bulunduğu; binaenaleyh ec nebi olduğu ve suçunun adi ceraımden bulunduğu anlaşılmaktadır. Ecnebi ol duğuna; suçunun adi suç bulunduğuna ve hakındaki tevkif kararının devamına karar verildi.» Mahkeme bu suretle suçlunun vaziyetini tesbit ermiş olup geri verilip veril memesi hakkında hükumetçe bir karar verilecektir. Almanyadan Türkiyeye RADYO gidip gelme bir günde! Bu akşamki program İSTANBUL: 18,30 fransızca ders 18,50 Bethove üçüncü senfoni (plâk) 19,50 monolc Halide 20,10 İstanbul Kız lisesi felsef öğretmeni Mehpare Tevfik, konferans 20,30 stüdyo caz ve tango orkestralar türkçe sözlü eserler, Birsen 21,35 so haberler, borsalar 21,45 Rozi Ludvinl son, şan piyano ile 22,05 plâk neşri yatı. VTYANA: 17,15 gramofon 18,10 konser 19,1 konuşmalar, haberler, hava raporu 20,35 ağızdan üfleme aletler orkestras 21,50 üç perdelik opera: Edgar, istira hat zamanları esnasında haberler 24,2 gece konseri 1,35 gramofonla dans mı sikisi. BERLÎN: 17,35 konuşma 18.05 Frankfurttan 19.05 konser ve şan 20.05 spor yayın 20.25 eğlenceli musiki oytınları 20,4 günün akisleri 21,05 haberler 21,2 Ştutgarttan 21,50 musikili facia 23,C haberler 23,20 olimpiyad haberleri BUDAPEŞTE: 18,25 gramofon 18,45 konferanslar 20,05 şan ve Çingene orkestrası 21,05 ç debî sayın 21,35 opera orkestrasmı konseri 23,05 haberler 23,35 cazban takımı 24,15 konferans 24,30 Cingen orkestrası 1,10 son haberler. BÜKREŞ: 18.05 orkestra konseri 19,20 konser 20,05 konferans 20,25 gramofon 20,5 mektublara cevablar 21,05 konferans 21,20 musiki 21,50 şan 22,10 radyo oı kestrası 22,35 haberler 22,55 rady orkestrası 23.20 yabancı dillerde ha berler 23,30 radyo orkestrası 24,0 gramofon. VARŞOVA: 17,20 solistlerin konseri 18,05 dan musikisi 19,05 Karakudan: Skeç 19,2 Lembergden: Koro konseri 19,35 kon ferans 19,55 gramofon 20,35 şan kon seri 20,55 röportaj ve konferans 21,1 eğlenceli yayın 21,50 haberler 22,0 konser: Şopenin eserleri 22,35 eğlen celi yayın 22.50 Pozenden musiki Bir ihracat bankasına ihtiyacımız vardır (Baçmakaleden devam) metler etmiş olur. İhracatı artırmak hfdefini kovalıyan Türkofisin işte bu yanı açık ve eksiktir. Bu eksikliğin böyle bir banka kurumu ile ortadan ka'.dırılması bir zarurettir, ve böyle bir kurum memleketin en büyük ihtiyaclarından birine cevab vermış olacaktır. Böyle bir banka ihracat mallanmızın standardize edilmesi üzerinde de çok dokunaklı olabılir. Çünkü banka diğerlerine üstün olarak daha ziyade standardize edılmiş mallara kredi yardımı yapmakla ihracat işlerinde çalışanları en doğru yola götürmüş olur. Standardizasyon işi, mallann belli çeşidlere aynlması işidir. Giderek bu iş ürünlerin yetiştirümesi devrine kadar geri götürülecektir. Avrupada standardizasyon tecimin, başka türlüsü düşünülmiyecek kadar, bellibaşlı bir temeli olmuştur. Bir sandık portakal, bir sandık domates, bir sandık şeftaîi şekilleri ve hatta adeta ağırlıklan biribirinin ayni mallarla dolmuş olacaktır. Bir çeşidden bir sandık mal nasılsa 'bunun binbir sandığı da hep biribirinin aynı çıkacak ve bunların ambalâjlarında hep aynı önem gösterilmiş bulunacaktır. Stan dardizasypn budur. gidip gelmek rekoru kurmak istedim. Bu denemede muvaffak olursam, Berlinle İstanbul arasında bir günde gidip gelme hava postası servisi tesis edilecektir. Bu sabah Glei\vitzden saat 3,36 da kalktım ve saatte vasatî olarak 250 kilometro yol yaparak yedi saat 6 dakikada 1450 kilometro yol keserek buraya geldım. Hava fevkalâde müsaid olduğu için yolculuğum çok zevkli oldu ve katiyyen yorulmadım. Eğer Almanyaya dönmek mecburiyetinde olmasaydım, bu güzel havadan istifade ederek yoluma devamla daha uzaklara gitmek isterdim. Havanm güzelliği hakkında size bir fikir verebilmek için 7 saatlik yolculuğum esnasında uçağımın kanadlarını kullanmağa bir sefer bile ihtiyac duymadığımı söyliyebilirim. Yalnız Karadenizde biraz fazla sis vardı. Bununla beraber evvelce hesab ettiğim vakitte îstanbula gelebildim. Rekor kurmak istediğim için ma alesef güzel şehrinizde bir saatten fazla kalamıyacağım. Fakat yakında tekrar gelerek bir hafta kadar kalmak istiyo rum.» Bundan evvel uçakla birçok ülkelerde yolculuk yapan Frönlein, vaktile başın dan geçen maceralardan bahsederek demiştir ki: « Afrikada geçirdiğim macerayı hiç unutmıyacağım. Uç yıl önce Afrikada bir tur yapıyordum. Uçağım birden bire bozulduğundan yere inmek mecbu riyetinde kaldım. İlk işim makineyi muayene etmek oldu. Ben bu işle meşgulken Mell. Elly Beinhorn Yeşilköye muvasalat anında karşılayıcıların ellerini sıkıyor t'Baftarafı 1 inci tahifede) arkamda müthiş bir gürültü 5şrttim Ba şımı çevirince vahşilerin etrafımı sardık lannı büyük bir korku ile gördüm.. Bereket versin yamyamlarda benden ve uçağımdan korktukları için bize yanaşmak cesaretini gösteremiyorlardı. Fakat u zaklaşmıyorlardı da... Adeta beni ab loka etmişlerdi... Bana yaklaşmıyacak lannı anladığım için makineyi tamire başladım. Birdenbire vahşilerin büyüğü olduğunu tahmin ettiğim iriyarı bir a dam, arkasmda iki kişi daha olduğu halde bana doğru üç dört adım üeriledi.. Ben de işimi bırakıp büyük bir korku ile beklemeğe başladım. İri adam iki adım daha yaklaşarak yüzüstü yere kapan dı... Bunu gören diğer vahşiler hep birden yere kapandılar... Sonra hep birden olduklan yerde oturdular.. Vahşilerin benden korktukları artık muhakkaktı. Isime devam ederek makineyi tamir et tim. Bir müddet sonra motörü işlettiğim zaman motörün gürültüsünü işiten vahşiler bir saniyede çilyavrusu gibi ormana dağıldılar, ortadan kayboldular.. Ben de işimi bitirerek yoluma devam ettim!..» Alman elçiliği ile Türkiye Turing kulübü Yeşil Palasta Matmazel Beinhorn şerefine bir öğle ziyafeti hazırlamışiar dı, fakat ucman, ziyafete iştirak edemiyeceğini söylemiş, yalnız iki salkım ü zümle bir sandöviç yemiştir. Bundan sonra Matmazel Beinhorn yikanmış ve motörnü muayene ederek saat 11,15 te kendisini karşılıyanların alkışlan arasında havalanarak Almanyaya dönmüştür. Nöbetçi eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şun lardır: Mehmed (Büyükada), Tanaş (Key • beli), Ali Rıza (Sirkeci), Cağaloğlı (Cağaloğlu), Sıtkı (Lâleli), Ahmed KTo. cati (Cibali), Hamdi (Şehzadebaşı) Ziya Nuri (Aksaray), Teofilos (Samatya) Hamdi (Şehremini), Arif (Karagüm • rtık), Merkez (Bakırköy), Emilyadi (Fener), Halk (Hasköy), Yeni Turan (Kasımpaşa), Rıza (Beşiktaş), Karaköy (Karaköy), Nargileciyan (Şişli, Şafah sokağı), Dellâsuda (Taksim), Ertuğ • rul (Taksim), S. Barunakyan (Yeni şehir), Faik İskenden (Moda), Mahmud (Kadıköy, Altıyol), Ahmediye (Üskü« dar). (Arkan var) Nankin 13 (A.A.) Nankin hükumeti Sü Bakanhğı, Tashangmin adınMoskova 13 (A.A.) Anadoîu adaki bir Çin işyarının hapsedilmesini Jajansının genel direktörü Muvaffak Mepon büyük elçiliği nezdinde protesto etnecioğlu bugün Moskovaya gelmiş, ıs miştir. tasyonda Tas ajansı direktörü Doletzky Italyada bir facia ve yabancı memleketlerle kültür münaseRoma 13 (A.A.) Gazeteler betleri sosyetesi mümessillerile, Türkiye Grosette yakininde su baskınına uğnyan elçiliği ve sovyet gazeteleri mümessilleri Ribola Linit madeninde 14 amelenin İste bu iş bizde yetiştiriciye kadar getarafından karşılanmıştır. öldüğünü yazıyorlar. Sular, temizleme ri götürülerek yavaş yavaş o zamandan işine engel olduğundan işe iki üç gün sonbaslamak yöntemile böyle yapılması temin edilecektir. Filhakıka standardizas nem görmüş değildir. Bu alanda her iş ra baslanacaktır. yon ilk yetiştiriciden başlıyacak surette adeta baştanbaşa yeniden yapılacak hal İngilterede büyük manevralar ileri götürülmek zorundadır. Bu işte ilk de bulujjuyor. Eksikliği sezdik, onu düLondra 13 (A.A.) Birçok arduyetiştirici tarımcıya doğru yol gösterme zeltmek yolundayız, fakat henüz onu dü ların iştiraklerile büyük îngiliz manev ğe kadar ileri gideceğiz. Bir ihracat ban zeltmekten uzakta bulunduğumuzu da iti raları dün başlamıştır. Bu manevralar, kası işte bütün bu işler üzerinde çok do raf etmekliğimiz lâzımdır. Dediğimiz ih altı hafta devam edecektir. Manevrala kunaklı ödevler görür. racat bankası yapılmadıkça bu yolda en ra birçok süvari alaylarile iki yüzden fazTürkiyemizin ekonomik hayatında ih lüzumlu adımı atmamış sayılacağız. la tank ve zırhlı otomobiller iştirak edeYUNUS NADİ racat işleri henüz dörtelle tutulan bir öcektir. geçirmişsinizdir. Fakat artık o eski günleri unutmanız lâzım geleceğinden korkuyorum. Nihayet polis merkezine geldiler. Genc kızdan ismi ve yaşı soruldu. Yaşının on yedi olduğunu söyleyince odanın içindekiler birbirlerine bakıştılar. Kler parası olup olmadığı sualine de bir meteliği bile bulunmadığı cevabım verdi. Bu cevab da hayret uyandırdı. Sonra onu dar ve karanlık bir odaya götürdüler. Eşik üstünde duran bir kadın genc kızı içeri aldı. Arkasından kapıyı güzelce kapattı. Bu kırklık, şismanca, erkek tavırlı bir kadındı. Kalın bir sesle emretti: Soyunun! Kler o kadar dalgındı ki kadının kendisine lâkırdı söylediğinin bile farkına varmadı. Sadece yüzüne bakmakla iktifa etti. Kadın bu bakışa onun soyunmaktan imtina ettiği manasmı verdi. Daha sert bir eda ile tekrarladı: Haydi, soyunun diyorum, size. Üstünüzde ne var ne yoksa çıkaracaksınız. Kler kıpkırmızı oldu. Titriyeıek bir adım geri çekildi. Çırılçıplak soyunmak ha! Bu inanılmıyacak birşeydi! Çabuk.. Çabuk! Kaybedecek vaktim yok. Yoksa benim sizi zorla soymarru mı istiyorsunuz? Arkanızda ne varsa hepsini çıkarın. Genc kız üstündekileri birer birer çıkardı. Kadın her parçayı koparacak gibi çekip alıyordu. Kler nihayet çırılçıplak kaldı. Bundan sonra tekrar giyinmek faslı başladı. Kadın her parçayı dikkatle gözden geçiriyor, birşey bulamaymca genc kıza uzatıyordu. Siyah elbisenin muayenesi biraz uzunca sürdü. Kolunda ve eteğindeki bazı lekeler nazan dikkatini celbetmişti. Nihayet sordu: Başka bir elbiseniz var mı? Hayır! O halde size ben başka bir elbise vereceğim. Bunu iade edemem. Anlıyorsunuz ya bu mahkemeye lâzım olacak. Üzerinde kan lekeleri var. Ellerinizi gösterin bana bakayım. Kler ellerini uzattı. Sonra korkarak çekti. Kadın kapattığı kapıyı açtı ve bir memur çağırdı. Gelen memura sordu: Bunun sağ elini görmediniz mi? Haydi, elinizi bir daha gösteriniz! Kler gardiyan kadının vermediği el biseden maada nesi var nesi yoksa hepsini giymişti. Buna rağmen memurun önünde durmaktan son derecede sıkıldı. Fakat yapılacak birşey yoktu. Onlar vücudünü değil, elini görmek istiyorlardı. Sağ elini uzattı. Adam onun elini kendi avucu içine alarak evirdi, çevirdi. Sonra: Bunlar kan lekeleri, dedi, elinizde kan lekeleri ne geziyor? Kler hiç sesini çıkarmadı. Bu koyu kırmızı lekeleri nasıl olmuş ta göreme mişti. Memur kadına sordu: Daha başka yerinde de var mı? Evet elbisesinin üzerinde var. Ona baska bir elbise vermek lâzım geliyor. Memur tekrar gene kıza döndü: Duydunuz, ya! Elbisenizde de kan lekeleri varmış. Bunların nasıl olduğunu bana söyler misiniz? Klerin dıli sanki damağına yapişmiştı. Nefes bile alamıyordu. Memur devam etti: Tevkifiniz esnasında elinizde ve elbisenizde kan lekeleri bulunması çok ağır bir delildir. Eğer bunların nasıl olduğu hakkında anlatacak bir şeyiniz varsa mümkün olduğu kadar çabuk söyle meniz sizin hesabınıza iyi olur. Kler hâlâ susuyordu, Memur dışari Anadolu Ajansı Direktörü Moskovada Çinin Japonyayı protestosu Eşim Zahirenin doğumunda fevkalâde bir gayret ve şefkat gösterereli oğlumun ve anasının hayatını kurta • ran Alman hastanesi doğutn mütehas. sı»ı yüksek d'oktor Bay Hadi lhsana sonsuz »aygılanmı sunar ve kendile • rine alenî teşekkürü vecibe sayanm. By. binbaşı O. Erkurt Mimar ve müteahhid Arîf ve ormarl amanazman mühen<îisi Lutfinin baba. ları Orman Nezareti mümeyyîzliğin * den mütekaid Bay Siileyman ölmüş * tür. Cenazesi bugün Emirgândaki e • vinden kaldırılarak Emirgân aile mezarına defnedilecektir. çıktı. Kadın da genc kızm elbisesi elindç olduğu halde onu takib etti. Kler on dakika ayakta bekledi. On dakika sonra kapı aralanarak içeri çuval gibi bir kumaştan yapılmış koyu renkli bir entari atıldı. Maamafih kenc kız buna hiç dikkat etmedi. Yorgun kafası elindeki kan lekelerile meşguldü. Gözleri dehşetten büyümüş, mütemadiyen sağ eline bakıyordu. Kan lekeleri.. Gözü önünde ölen kadının kanı... Ah şu menhuS lekeleri çıkarmak için bir parçacık su olsa... Fakat bunu istemeğe cesaret edemiyordu. Ya vermezlerse.. Ya onu bu lekeleri ilelebed saklamağa icbar eder i lerse... Ellerini birbirine sürtüyor, kurumuş kanı bu suretle çıkarmağa çalışıyor i du. Fakat nafıle! Demek bütün gece bu lekeler elinde duracaktı. Yarabbi.. Nasıl olmuş ta ellerini o kadınm kanile pisletmisiti. Demek sabahtanberi çektiklerf yetismemişti. Daha çekeceği ve göreceğı vardı. ( Kan lekeleri aleyhinde çok ağır bîref delilmiş... Evet anlıyordu. Onu artık bir mucize bile kurtaramazdı. Mademki ihtiyara ateş etmişti mademki onu yaralının yamnda yakajajmişlardı.. (Arkan Alenî Teşekkür IRTIHAL £• *. Tercüme eden: Ömer Fehmi Başkut Genc kız cevab vermedi. Bir tek kelime söyliyecek hali yoktu. Yalnız derin derin içini çekmekle iktifa etti. Bu polis memurları onun içinde çırpındığı heyecanı anlıyacak kabiliyette insanlar değil lerdi. Öteki polis arkadaşına sordu: Demek siz onu daha evvel gördünüz, ha! ^ Evet... Büyük caddedeki sıralar|3an birine oturmuştu. «Orada ne yapıLyorsan?» dedim. Suratım asarak dik dtk, yüzüme baktı. Sonra «dinleniyorum» dedi. Onun bir hâdise çıkaracağından şüphelenmiştim. Fakat doğrusu ya böyle bir şey yapacağı aklıma gelmemişti. Gel seydi hiç peşini bırakır mıydım? Böylesi sizin için de iyi olurdu, öyle değil mi güzelim? Bu «güzelim» sözü Kleri titretti. İlk lâkırdıya başlıyan polis devam etti: Arkadaş ben şunu bunu bilmem, böyle bir vak'a sizin hakkınızda çok hayırlı olacaktır. İsminiz gazete'.ere geçecek... Belki resminizi bile basacaklar. Fakat benim için ne faydası olacak? Hiç! On, on beş dakikaya kadar işim bitecek. Simdi polis merkezinde boşu boşuna vakit kaybedeceğim. Karım da evde beni bekleyip duracak. Zaten bir adam talihsiz olmayagörsün. Hiçbir za man muvaffakiyet kazanamaz. Bu sözleri dinliyen memur arkadaşı nm fikrine iştirak etmedi. Klere döne rek: Arkadaşımın neler söylediğini duydunuz mu? dedi. Bana kalırsa bu dünyada herkes azçok talihlıdir. İş bundan istifade etmesini bilmektedir. Elbette siz d« talihinizin yaver olduğu birçok günler