S Haziran 1935 CUMHURtYET 3 Adolf Hitlerin Hayatı Beraber çabştıkları ameleler bu bur juva çocuğuna sinirlenmeğe başlamışlardı Fakat Hitler kendini okumaya ve öğrenmeye vermişti, bu yüzden aç kaldığı günler oluyordu Sabahlari, ameleden bazılari, bu aca' nevver, kültüre susamış bir artist halıne yib tabiatli delikanlınm ağzmdan lâf al I geliyordu. Viyanada yaşadığı beş scnc mağa çalışıyorlardı. Fakat Hitler, her zarfmda acaba kaç kisiye bonjurdan ve kes gibi, ekmek parası kazanmak için ça bonsuvardan başka sözle hitab etmiştir? Operaya yalnız gider, şehrin abidelışhğını söylüyor, başka cevab vermiyordu. Fakat, ustabaşı onu gene göz ucilc lerini yalnız dolaşır, sokakta yalnız getarassud etmekten hâli kalmıyor, hiç kim zer, odasında yalnız otururdu. Soğuktan se ile konuşmıyan, üstünü başını temlz titriyerek, açlıktan solup sarararak yaltutmağa çalışan bu dalgın çocuğun, ni nız okuyor, eline geçen eğri doğru her çin amelelik ettiğini bir türlü anlıyamı kitabı ezberlercesine okuyordu. üksek Fakat, işçilere nazaran daha vu yorduseviyede olduğunu göstermek için hiçbıt Yemek zamanı Hitler, bir köşeye çekiliyor, sütle ekmekten ibaret yemeğini fırsatı kaçırmıyan bu çocuğun hali ameyiyor, sonra, yemeğini içine sardığı ga leyi öfkelendiriyordu. Hiç olmazsa onzete parçasını, yukarıdan aşağı yutarca Iarın duygulannı benimsese, amele hukusına okuyordu. îşçiler onu uzaktan sey kunu onların anladığı şekilde anlasa. rediyorlar, biribirlerini diirterek alay edi yurd, haftalık. grev ve proleterlik husuyorlardı. Hitler, başkalan nazannda ken sunda onlarla bir fikirde olsa gene neyse dini acayib bir mahluk haline getiren idi. Sayesinde yaşamasına, birkaç para esrarengizlikten sıynlmak niyetinde de kazanmasına müsaade eden yegâne sınıfa ğildi. Bilâkis onu gözliyenleri o da göz karşı bu hiçbir işe yaramaz burjuva çolüyordu. Gene eserinde kendisi şöyle cuğunun, bu kadarcık olsun bir nezakct söylüyor: «O tarihte, etrafımda bulunan göstermesi icab etmez miydi? Fakat Hitler münakaşa ediyor, çıkıadamlardan büsbütün ümidimi kesmemek için, takındıklan vaziyetlere karşı şıyor, memur çocuğu ve Alman sıfatıle hissiz dunryordum. Yalnız, sukutlannm kendi fikirlerini ameleye kabul ettirmesebebini aramak ve bulmak arzusunda ğe, onlara ders vermeğe kalkıyordu. Süslü gezmeğe yeltenen, arkadaşlarla içki İdim.» Haftahk aldığı günler, arkadaşlan içmiyen, kitabdan başını kaldırmıyan, bu grup grup kahvelere dağıldıklan sırada, sıska tüysüz çocuk ne diye âlemin işine Hitler başını tanyor, üstünü süpürüyor karışıyordu ? Hitler işe girer girmez, ne pahasına ove koşa koşa operaya gidiyor, orada. lursa olsun akıllı, ve münevver bir adam kendi gibi opera meftunu amatörlerin arasmda ayakta, görmeden dinliyordu. olmak gayesini güdmeğe başlamıştı. YaErtesi gün aç kalıyor. Fakat bir gün ev şamak için çalışmak mecburiyetinin kenvelki sahnelerin hatırası açlığa tahammü dine pek çok şey öğretmeğe vesile ola lü için kâfi geliyordu. Mimarlık yahud cağını az zamanda anladı. sosyoloji aşkına aç kaldığı günler de vardı. Müzeye gitmek, cn kuçuk bir albüm yar 'd en kö'tü şekilde basılmış bir kitab satın almak bir amele kesesi için çok ağır bir yük olmakla beraber Hitler L BÎDflkCA Ay tutulmuş! ıı Ünlü Türk ozam «Nabi» nin bîrçok tuhaf fıkraları vardır. Ezcümle, bir gün, Nabi, Vezir Ibrahim Paşanın konağına misafir gider. Konuşurlarken, ihtiyar, abus suratlı, arab bir kble kahve getirir. Nabi herıfin yüzünü görünce, istikrah ederekr Orucluyum.. Diye, kahveyi reddeder. Işin içyüzünü hisseden Paşa, bir bahane ile yerinden kalkıp hareme gider, gelir. Biraz sonra, verdiği talimat dairesinde, gene ve güzel yüzlü bir cariye, başı örtülü olarak tekrar bir kahve getirir. Bu sefer, Nabi hemen kahveyi alıp içmeğe başlayınca, Paşa sorar: Nabi Efendi! Haniya, demin, orucluyum, diyordun? Ya, şimdi nasıl oldu da, kahveyi içiyorsun? Hazırcevab ozan: Efendim! der; bayram hilâlini gördüm.. Orucu bozmak vacib oldu.. Nabi, kahveyi içip bitirince, fincanı almağa gene mahud arab gelmez mi? Ozan, derhal, fincanı bir eline, zarfı da b'bür eline alıp biribirine vurmağa başlar. Ibrahim Paşa: Hocam! Ne yapiyorsun? diye sorunca, Nabi: Efendim! Ay tutuldu.. Zil çalı yorum Cevab ını venr. HEKİM H A C I P A Ş A VE MISIRDA KALAVUN HASTANESİ Yazan: Dr. A. Mısirda bir Türk emirinin yaptırmış olduğu hastanede yetişip çalışan ve oranın bir aralık başhekimi olan bu büyük Türkün kabrine konan bir hatıra taşı vesilesile öldüğü yer olan Birgide yapılan merasimi gazetelerde büyük memnuni yetle okuduk. Bu işe ön olanlan candan tebrik ederiz. Hacı Paşa hakkında bu kısa malumatı verdikten sonra asıl çalışmış olduğu Kalavun hastanesinden bahsetmek istiyorum. Bursah Tahir Bey 324 te neşrettiği Aydın vilâyetine tâbi ulema, şuara, etıbba... Tercümeihalleri eserinde Hacı Paşayı Aydınlı diye yazmıştır. Bilâhare tertib ettiği Osmanlı müellîfleri eserinde de Konyalı olduğunu zıkreder. Kendisi de Konyalı olduğunu bir eserinin sonundaki haşiyede bahsetmiştir. Bu yanlışlığa da sebeb Istanbul kütübhanelerinde mevcud eserleri fihristinde (Hızır bin Ali Elmaruf Hacı Paşa el Aydinî) künyesinin mevcudiyetidir. Lâkin kendisi bir eserinin snnunda (Celâleddin Hızır bin Hoca Ali El Konevi) edemektedir. Gazetelerin Hızır Ali diye bahsetmeleri doğrudur. Lâkin Türkiyede bu zatı gerek hekimler ve gerek tarihçiler Hacı Paşa diye bilirler. İlk tahsilini doğduğu yerde yapmış. Tahsilini ikmal için Mısıra gitmiş, orada (Mubarek şahı mantıkî) den, o zamanda Mısirda bulunan Simavh Bedreddin, ve Kcmalettinden çok istifadeler etmiştir. Hastalanması kendisinin tıb tahsil etmesine sebeb ol muştur, mükemmel bir hekim olmuştur. Doktorasını (Tıb vücudün sayısıdır ve insanın mustar kaldığı bir ilimdir) namındaki tezle yapmış, buna mükâfat olarak Kalavun hastanesine başhekim olmuş tur. Bir müddet burada vazifesini yapmış, ders vermiş, hekim yetiştirmiş ve sonra vatanı olan Konyaya dönmüştür. Aydın oğlu Mehmed Beyin 1395 tarihlerinde olan ricası üzerine Aydına gel miş ve Birgide oturmus, burada tıbbî eserler yazmış ve hekim yetiştirmiştir. 1417 de ölünce Birgide yüksek bir yerde olan Hızırlık kabristanına defnolunmuştur. Cürcanlı Seyid Şerif Hacı Paşanln ilim ve fazlını çok methetmiştir. Eserleri pek çoktur. El yazması halinde nadıde nüshalardır. Kütübhanelerimizde durur. Aydın oğlu Mehmed Bey namına türkçe (Şifa) diye bir eser yazmıştır. Bu eser hıfzıssıhha, tedavi ve hastalık lardan bahis 3 kısımdır. Bir nüshası Tirede (İbni Melik), bir nüshası da Ma nisada (Muradiye) kütübhanelerinde vardır. (Teshil) dive diğer bir eser yazmıştır. Bu da tıbbidir. Niçin okumalı? Orta yaşlı bir baba anlatıyor: «iki çocuğum var. Biri kız biri oğlaa. Biri on sekiz, biri yirmi yaşında. Ikisi de Süheyl Ünver bu sene liseyi bitirdiler. Takkemi başıma koydum, düşündüm. Bu çocuklara yük| sek tahsil lâzım mı? Oğluma sordum: Ne olmak istiyorsun?.. Oğlan henuz terlemeğe başlıyan bıyıklannm al • tından gülümsedi: Senin gibi memur olmıyacağım, dedi. Yaşım gene ama, sizin tecrübelerinizi mihektaşına vurdum. Baktım ki o* kumuşlar memur, muharrir, şair, edib, hepsi bir kuru ekmek için hayat tükeüyorlar. Ben fabrikator olacağım. Hm... Dudaklarımı büktüm ve sustum. Oğlan haklı... Kızıma sordum: Ben avukat olacağım, dedi. Sebe'uini sordum: Annem gibi, bir kuru ekmek hatın J tçin bir erkeğe esir olmak istemiyorum.. Hm... Dudaklarımı büktüm ve sustum. Kız haksız. i Niçin mi dıyeceksiniz?.. Kızım avukat KaJurede Kalavun hastanesi camisı [ olacak... Alâ... Fakat evlenmiyecek mi?. Mansure hastanesinin bir kısmmı teşkil Evlenirse hem ev, hem iş. İki karpuz bir eder. Eski halile durmaktadır. Bir de koltuğa sığmaz.. Evlenmemesi mümkün mü?.. Bu memleket için değil.. O halde içinde camisi vardır. yüksek tahsile ne lüzum var?..» Makriziye göre Kalavun emir iken ÖTÜKÇÜ Izmirde kapanacak ecnebi mektebler lzmir (Hususi) îzmirdeki ecnebi mekteblerinden Dam Dö S'von ve İ>en Polikarp mekteb idareleri, uu yıl mekteblerini kapıyacaklannı alâkadarlara haber verdiler. Izmir iiziim rekoltesi fazta lzmir (Hususî) Bu yıl bağ mın takamız rekoltesinde fazlalık görüldü ğünden mahsulü tamamen elden çıkarabümek ıçın hükumetının yeni bir tedbir bulması lüzumundan bahsedilmektedir. Ayni zamanda üzüm yetiştiren diğer memleketlerde de rekoltenin % 30 fazla olduğu haberleri gelmektedir. Bölge üzüm mikdan geçen yıl 55 bin tondu. Bu yıl 7580 bin ton tahmin ediliyor. Alâkadarlar, esaslı bir tetkik yapmağa basladılar. Amelelerın el sıkışlan, temizlığe dık kat etmiyen adamlann üstünün başınm kokusu, yersiz yurdsuz adamlann konuşuşları, ona sosyalizm hakkında fikir edin mek sendikalist hareketlerini yerinde mü £^r«nmekT« yemelc arasmda bir tercih talea etmek ve Marks nazariyelerinin yapmak mecburiyetinde kalıyordu. pratik tesirlerini ölçmek hususunda mü Harikulâde Başvekil yavaş yavaş ye kemmel birer vasıta oluyordu. tişiyordu. Hitler için, okumak, bir nevı Karannı çabucak verdi. Topraklara hareketti. Kitablar, başlıklar, basılmış çimentolara bulanan ellerini ekseriya çeşharfler ve kâğıd hışırtısı ona ekmek ka melerde yıkamağa, ekseriya toprakta yatAçık teşekkür dar, hava kadar likumlu idi. Can yoldaşımın üzerinde muvaffakimağa mecbur olan Hitler, her şeye rağIşten sonra, elbisesınin tozlarını silkip men yarı kalmış bir münevver, muvakkat yetle ufak bir cerrahî ameliye yapan ve temizliyen Hitler gene bir doktor yekıl bir amele olarak kaldı. İşçi hareketleriL kendisini çok büyük bir hazakat ve dikkatle tedavi eden, Haseki Kadın hasoluveriyor, gizli ve sakin bir hayat ya hiç alâkadar olmuyordu. tanesi jinekoloji mütehassısı profesör şamağa başlıyordu. Amele, ateşli bir mü(Arkaaı vat) doktor Tevfik Remziye candan teşek kürlerimi sunarım. Tedavi altmda kal dığı müddetçe, hastama gdsterdikleri şefkat ve ihtimamdan dolayı da, baş tan aşağıya kadar, bütün hastane erkân ve memurlarına da ayrıca teşekkür etYunanistanda Kalamosta tuhaf bir hırYeni istihlâk vergisi kanunu, gümrükmeyi borç bilirim. sız türemistir. Bu adam dinamitle balık lere gelmesi geciktiğinden, filen pazarErcümend Ekrem Taîu avlarken iki eli birden kopan Papapos tesi ırününden itibaren tatbik edilebilmiştulo adında elli yasında bir değirmenci tir. Yeni kanuna göre kilo basına kah dir. Civar değirmenlerden birinde hırsız veye 30, çaya 60, kakauya 60, kaucuk lık olmuş, bu adamdan şüphe edilmiştir. mamulâtına (ham veya temizlenmiş) 100, Refikamın doğumunda büyük liyakaTevkif edilen değirmenci kendisini: dahilde yapılacak lâstik ayakkabılara tini gördüğüm Aksaray Horhor Simidci Yahu görmüyor musunuz, elsizim. 150, hariçten gelenlere 195, lâstik çiz sokağında 29 numaralı ljanede ebe BaEli olmıyan adam hırsızlık edebilir mi? me, potin ve kaloslara 50 kuruş resim ko yan Şekureye alenen teşekkür ederim. nulmustur. Yazı kâğıdı ve mukavvadan Cumhuriyet dizmenlerinden diye müdafaa etmiştir. 50 kuruş, derilerden 10, 15, 30 kuruş, Hüsnii Bu iddiası üzerine değirmenci serbest pamuk ipliklerden 24, îngiliz numarasma bırakılmışsa da, evinde, çalınan eşyadan kadar 13,5, daha yukansından 24 kuruş LLOYD EXPRESS bazılari bulunması üzerine tekrar derdest alınacaktır. Postasını yapan vapurlanmız, 6 Ayrıca demircilik ve bakır malzeme edilmiştir. haziran perşembe giinü hareket ede Sorguya çekilen iki küçük işçi nihayet için iki liste kanuna eklenmistir. cek «PILSANA» vapurundan baslı Listede tarifenin A 553, B 545 ve A îşin doğrusunu anlatmışlardır. Çolak deyarak limanımızdan sabah 10 yerine 535 numaralarına giden madenî eşyanm ğirmenci, küskütük bileklerine birer uzun resmi 750 kuruştur. Hurda ve enkaz ha 9 da hareket edeceklerini muhterem çatal bağlıyarak çalmak istediği eşyaya lindeki bakır ve demir resme tâbi değil halka bildirirler. LLOYD TRİESTİNO ACENTASI batınyor, bu suretle aşırıyormus. dir. Yunanistanda elsiz bir hırsız yakalandı! Yeni istihlâk vergisi esasları TEŞEKKÜR 1276 da Bay Pars zamanında Rum gaYüksek tahsile karşı isyan, harb so zasına giderken Şamda kendsine şiddetli bir kulunc geliyor. Orada Türk emiri nunda doğdu. Makine medeniyeti, konNurettin Şehidin yaptırdığı hastaneden for ve lüks zihniyeti ferdleri para ve seralınan ilâçlarla iyi olunca gezdiği bu vetin kölesi yaptı.. Hayatın gayesi servet hastaneyi beğeniyor ve böyle bir hastane ve konfor olunca, ferdler, bu gayeye yaptırmağı ahdediyor. 1279 da Mısıra giden yollara düştüler... Okumuşların sultan olunca işte bu hastaneyi yaptın açlığı. Bu gene gibi bütün makine medeyor ve zengin bir vakıf ilâve ediyor. Ay niyeti «enclerine bu zihniyeti verdi... Orıca bir de bimarhane vücude getiriyor. kumuşlann açlığı, okumanın değil, okuHastanenin resmi küşadında şerbet içerek <nus amelenin iş şartlarının kötü olduğuna bu hastane milletin en büyüğünden en delildir. ••• küçüğüne kadar açıktır diyor. îlimsiz fabrika kuracak gene. FabriHastaneyi 4 kısım yaptınyor. Buraka yalnız teknikle ve para ile mi db'ner ları hummalı ve sair ateşli hastalıklar, göz hastalıklan, cerrahî hastalıklar ve sanıyorsun?.. Kuru nazariye on dokuzunbir koğuşu da ishallilere tahsis ediyor. cu asrın, kuru teknik ortaçağındır. BuHastanesinde kadın hastalara ve bir de gün teknik'iz nazarive, nazarivesiz tekkısmen Baras denilen mıskın illetıne mah nik yürümez... Tenekecinın bıle nazariyeye ihtiyacı var. sus ayrı bir yer tahsis ediyor. Bashekimin ders vermesı ıçın ayn bir Annesine benzemekren korkan gene yer tahsis oluntnuştur. Hastanenin başına Hacı Pasa gibi çok yüksek tıb âlimleri kız... Bu korku, bugünkü havatın bir ıfagetirilmiştir. Burada dersleri nazarî ve desidir. Baban anlamamış. Sen ona anlatıver... Bugün artık aile. kadın için bir amelî olarak göstermişlerdir. Kalavun hastanede yatak adedini tah maişet vasıtası olmaktan çıkıyor. Yeni did etmemiştir. Nekadar hasta müracaat hayat erkeğin bu yükü taşımasma meyetse yatırılırdı. Evmde olanlara da ay dan bırakmıyor, yarın da imkân bırakmırıca teskilât yapmıştır. Bugünkü (Service yacak. Evlenecek kızların adedi, günden güne artıyor. Baban şu içtimaî şartlan sociale) lere benzer. parmağınm ucuyla karıstırsa, bir faciayla İşte bu hastanede bizim Konyalı Hacı Pa?a başhekimlık etmiştir. 1638 de b'len karşılaşır. Gene kızların evlenebilmek diğer bir Türk hekimi meşhur Emir çele için katlandıkları kücüklükler gönüller bi de İstanbulda hekimbaşı olmadan ev acısıdır. Yüksek tahsil kadınm evlenmevel Kalavun hastanesinde başhekim ol sine engel değıldir. Okumuş kadın, eğer Balâdaki kütübhanelerde ve el yazısı muş ve 700 sa hife Enmuzeci tıb namında evlendikten sonra evinde kalırsa, herhalile olan kıymetli bir nüshası da Beyazıd türkçe olarak 1624 te bir eser yazmıştır. de cahil kadından daha iyi ev kadını, da umumî kütübhanededir. Bu eseri Unkapanında muayenehanesi olup daha daha iyi anne olur.. Eğer hayata girerse, 1465 senelerinde Türk hekimi Sabuncu birçok tıbbî eserler vücude getiren bu zat sırtı yere gelmez. *** oğlu Şerefeddinin tavsivesile Mehi Mah ta uzun seneler Kalavun hastanesinde Bugüne bakıp yarın için hüküm verenlâsh Muhittin isminde bir zat 1467 de o başhekimlık ettiğini Enmuzeç mukaddeler aldanıyorlar. Hayat, ictimaî şartlar, zaman Amasya valisi olan Beyazıd II mesinde yazar. namına nazmetmiştim. Bu her iki eserin Bunlarla görüyoruz ki Türk hekimleri bir akar su gibi mütemadiyen değışir.. lâtinceye tercüme edildiğini Alman müs İslâm tababetinin itilâsında büyük hiz Bugünkü akış, kadını eve değil, hayata teşriklerinden Dr. Hans Bart ifade et metler etmişlerdir. Lâkin bunlar unutul çekiyor... Kadmın iktısadî sartlar karşımiştir. muş ve hep Arab tababetine maledilmiş sında bir zaman eve dönmesi lâzım gelse Şifaül eskam ve Devaül alâm diye tir. İslâm tababeti Arab olduğu kadar bile bu geçicidir. Hayatın bugünkü akı1397 de yazdığı 663 sahifeden ibaret da Türktür. İşte bir Türk emirinin Ka sında önüne eecilemivecek birsey vardır: olan büvük ve arabca eseri Nuruosmani hirede yaptırdiğı bu hastane gene büyük A i l e ' a r t l k t ' . ' ^ 1 1 >'ük tasıyamıyacak haye kütübhanesinde mevcuddur. Ayrıca Türk hekimlerinin feyiz ocağı olmuş ve le gelmiştir. Ilimle teknik kavgasında herhalde biri üstün gelmiyecek, ikisi elele müfid gıdalar hakkında ve ayrıca tıbbî sonra bunun başına da geçmişlerdir. mevzuda 2 eser daha yazan Koca Hacı Hacı Paşaya yapılan bu kadırşınaslık beraber yürüyeceklerdir. Paşa Kur'an tefsiri ve kelâm ilmi üzerine çok yerindedir. Memleketimizde daha SABlHA ZEKERİYYA mühim eserler yazmış ve zamanın âüm tekrime lâyık ilim âleminde şark ve garleri hayrette kalmıslardır. be kendılerini tanıtmış olanlar pek çok Beyoğlu hastanesi genişletiliyor Hacı Paşanın çalıştığı Kalavun has tur. Istanbul Universitesi Tıb tarihi EnsBelediye, duyulan ihtiyaca binaen, tanesi 1284 te Mısirda Türk Sultanı, ilk titüsü namına bu gibi kadirşinaslık göstekölemenlerin ikincisi Seyfettin Kalavun ren zatlar ve meslektaşları tebrik ederim, Beyoğlu hastanesinin Sıraselvilere trsa • düf eden cephesini 9826 lira sarfile ge • tarafından yaptırılmıştır. Bu hastane Ka cümlesi var olsunlar. hirede Bakırcılar sokaeındadır ve veni Dr. A. SÜHEYL ÜNVER nişletmeğe karar vermistir. diliyor gibiydi. Şüphesiz! Yemeğe başlandı. Bay Kadri, müdürFerdi: lük sıfatından sıyrılmıştı. Ferdi, kendini, Bizim evi hatırlarsm, değil mi, memlekette tasavvur ediyordu. Ayşe ise, Kadri? diye sordu. ağzını açmıyor, fakat menjnuniyetini ı Nasıl hatırlamam? Hele kuyu bahissettiriyordu. i şındaki erik ağaq.. Hiç unutulur mu? Yavaş yavaş benliğine nüfuz eden saMüşterek hatıralar, iki dost hemşeriyi mimiyet havasınm tesiri alhnda kalan biribirlerine daha çok yakmlaşürıyordu. Bay Kadri: Yemek odasına, mazi, bütün bir yığın hatıratla girivermişti. Artık hep ondan Oh! dedi. Ne iyi burası! Bunun üzerine konuşma başladı. Fer bahseder oldular. Ferdi mektebdeki yaramazlıklannı, di sordu: bevvab Hacıbabaya yaptığı muziblik Nerede oturuyorsun, sen? Ben mi? Sorma. Bekâr adamın leri, ağacdan düşüp te, bir hafta upuzun nasıl yattığını, sanki olamıyacak şeyler evi mi olur? mis gibi, ballandıra ballandıra, anlabAyse lâkırdıya karıştı: Memlekette, eviniz duruyor, tabiî? yordu. Bir dirseğini sofranın kenarına Ne olacak? Gittiğim, aradığım dayamış olan Bay Kadri de, hayalini, hatıratın sonsuz enginine salıvermiş, kenyok ki! Ama, kimbilir, kendi öz yurdun di evini, kendi gencliğini, kendi mes'ud da, doğulduğu yerde oturmak, etraftnda s?ünlerini gözönüne getiriyordu. Kırk sehep munis eşya görmek ne iyi şeydir? kiz saat evveline gelinciye kadar, bu taInsan burada, bu şehırde, nereye gıtse. hatturu düsünmek bile kendisini ürkütü vorken, bütün o hatırat şimdi yığınla karkendini yabancı hissediyor. Kirada oturulunca, her yerde öy sısına çıktığı halde, bundan hiçbir ıstırab duymuyor, bilâkis mahzuz oluyordu. ledir. Fakat, Ferdinin evine gitmek zamanı dı. Anlaşılan, bizim yemeklerle mideni' rekkeb değil mi? gelince, içinde gene tereddüd ve halecan bozmıyacağına kanaat getirdin. Âlâ! Allaha ısmarladık, bayan! Şimdi, büyük sefa geldin!. İçeriye geç, başladı. Düşünüyordu. Güle güle, bay! Bu işe ne diye atıldım? Ferdiyi bakalım. Sokağa adım atar atmaz, Bay Kadri himaye etmek.. Güzel, amma, nesini ve Bay Kadri, bir şeyler kekelemeğe hadurdu. zırlanıyorken, Ferdinin karısı Bayan Ne halt ettim, ben?. diye söylen ne diye himaye edecek mişim?. Bu eski arkadaş hakkında ne biliyor Ayşe de göründü. di. Hiç şüphesiz, benden alacağı bu paMüdür, kadını karşısında görür görrayı kan, âşıkma yedirecek. Fakat aca du? Hiç! Simasından birşey mi anlamışYazan: tı? O da, hayır. O halde, içindeki, gıt mez, fazla heyecan duyacağını sanmıştı. ba Bayan Lemanın âşıkı kim ola? Bunu Ercümend Ekrem Talu gide artmakta olan merak ne idi? Bil Halbuki, bu telâki hiç bir fevkalâde tebilmeyi çok isterdim. Bu garib tabiatli adama, zihninde şe hassa, atmakta olduğu adımların kendisi sir yapmadı. Bazı demler olur ki, hayat ni behemehal üzücü bazı vak'alara sü ta tıpkı insanlar gibi dinlenmeğe teşnedir. kil vermeye çabalıyordu. Ah! Mümkünse bugün, bay!. SeYepyeni heyecanlar bekliyorken, böyle Bayan Lemana da gönül verilir rükliyeceğini nereden kestiriyordu? nedi, siz istediğiniz gibi yazınız; ben imBu kadar korku ve endışe ederekten demlerde, zamanın tabiî seyrıle karşılamiş, zahir?. Ne midesiz adamlar var, zalanm. gittiği Ferdinin evinde, hiçbir fevkalâde şınz. Bugün takdim ederim. Başka bir dünyada!. Bu sefer de böyle oldu. Maamafih, O anda, gözlerinin önüne başka bir hkle karşılaşmadı. Bilâkis, eşyanın, i'k emriniz var mı? ziyaretinde, kendi üzerinde yapmış oldu yemek odasına geçildiği vakit, Bay Kadsima geldi, dikildi.. Ayağa kalkmış. veda için iğiliyordu. Bay Kadri, ömründe ilk defa olarak ğu tesirin mübalâğalı olduğunu farketti. ri, garib bir huzur duydu. Sakız gibi beBayan Leman: Hayır, istağfurullah! dedi. Size hükumet konağından içeriye güler yüzle Eşyadaki en büyük kıymet, temiz bakıl yaz bir örtünün üzerine dizilmiş bembemış ve iyi tanzim edilmiş olmalarında idi. yaz tabaklar, sofranın etrafına hemen minnettarlığırm arzetmek için de kelıme girdi. Muvakketen yardım için bir kadın ça dizilip, tatlı tatlı konuşmak hevesini uyan 7 bulamıyorum. Cuma günü sabahı. Bay Kadri, uyku ğırmışlardı. Bay Kadriye kapıyı bu aç dınyordu. Masanm ortasına, camdan bir Bay Kadri, bir daha iğildi. Doğrusu, bayan, tanışhğımıza dan, güneş doğar gibi uyandı. Çehresin mıştı. Antreye adımını atar atmaz, mü çicekliğin içerisinde birkac tane kırmızı gül konmuştu. Bunlar, öyle güzel bir memnun oldum.. Fakat bu taaıjmanuz de o derece nur vardı. Tıraş oldu.. Temiz dürü karşılıyan Ferdı oldu. Çok şükür, gelebildin.. dedi. Bu tarzda tanzim edilmişti ki, duruşlarında çamaşır ve yeni elbise giydi. Saatlerce da biraz tuhaf oWu.. sefer gene cayacaksın, diye ödüm patla bir samimiyet, bir mısafirperverlik his'seaynanın önünden ayrılmadı. Hayat, esasen, tuhafhklardan mü «*ı Cumhuriyst,, in tofrikatı: 19 Bu Gönül Böyle Sevdî