Yaşıyan Meçhul Asker! 16 Mayıs 19!5 Cumnurîyet 11 Altnanya intıbalan Krupp Fabrikasında Bu, bir fabrîka degiî, 70,000 amelesile iğneden Iokomotife, çataldan vapura varmcıya kadar her şeyî yapan bir âlemdir Bir akşamüstu Kolonyadan tayyaremize atladık. Kısa bir uçuştan sonra Essen hava limanına indik. Essen meşhur Krupp fabrikasının merke zidir ve burasını, vaktile küçük bir kasaba iken bugün 600 binden fazla nüfuslu kocaman bir sehir haline koyan da Krupp fabrikasıdır. Essende Krupp fabrikasının hususî oteli olan Essenerhof oteline indik. Fabrikarun teşrtfatçısı bizi karşıladı. Birkaç ecnebi dili konuşan ve hakikaten bir Hariciye Bakanlığı teşrifat müdürünü andıran zarif, nüktedan bir zat: Her Hermann von Verschuer. Essende yeni kışlalar yapılryor. Devlet polisi için yapılan bu kışla ların artık yeni Alman ordusuna tahsis edileceği tabiî. îlk vardığımız ak şam Essenin Kazanova ismini taşıyan varyetsüıe ve barına gittik. Burada bepimiz birer kazanova olacaktık ama yorgunluk ve uyku bastırdı. Ertesi gün Krupp fabrikasını gezdik. Krupp öyle bir müessese ki yalnız Essen şehrine sığmamış, dvar şehirlere de dağılarak Almanyanın bu parçası adeta bir Krupp vüâyeti olmuş. Bu vüâyetin nehir ve kanal larla açık denize bağh hususî bir limanı bile var. Kocaman vapurlar buraya kadar gelerek hara maddeler çıkanyor, mamul maddeler yuklü • yorlar. Bütün Krupp müesseselerini gezmek için belki haftalara ihtiyac vardı. Onun için, mihmandanmız, bize yalnız, Essendeki fabrikarun bnn mühim kısımlannı gösterdL Şehrin kömür tozundan ve fabrika düma nından kararmış bütün bir semti doğrudan doğruya Krupp müesseselerile işgal edilmiştir. Bu semtte 37000 kişi çalışır, en az 30,000 aile oturur. Bir otokar bizi otelden aldı, iki tarafı Krupp atelyelerile ve binalarile dolu bir caddeden geçirerek fabrikarun umuml müdürlük merkez binasına götürdü. Kocaman bir saray. Birinci katta geniş bir merasim salonu var ki Kruppa aid abide gibi hey O Krupp fabrî • kanna aid malumatt havi bir broşürün kabtn • dan aldtğtmı* bu Ismîne varmcıya kadar her şeyînî unutan adamınhüviyeti 20 senedenberi anlaşılamadı Büyük Harbde çocuklarmı, babalanni, kocalannı kaybeden 25 aile onun kendi çocuklan, babaları ve kocalan olduğunu iddia ediyorlar Büyük Harbin mirast olan bu hazin ot mülhif tergüztiu Pariste münlcfir ınteranügeanl gaztlesindcn nakledıyoruz: Kayıblar ve onlan bekliyenler «Fransa, Cihan Harbinde 1.600.000 kurban verdi. Bu olülerin dörtte üçü cephelerdeki mezarhklann beyaz sa • Iibleri altında yatıyor, bir kısmı da doğduklan şehirlerin mezarlıklanna gömüldü. 400,000 inin ya mezan belli değil, yahud da isimsiz mezarlara konuldular. Obüsle parçalanan, yıkılan siperlerin altında can veren, bir çukurun dıbinde unutulup kalan, nehirlerin bulanık sulannda boğulup giden bu biçareler, günün birinde kaybolanIar Üstesine yazıldılar. Bunlann analan, kanlarî, harbin tonuna kadar, hatta mütarekenin imzasından sonra dahi bitip tükenmiyen bir sabır ve ümidle istasyonlarda, yol kenarlannda, ıssız kalan evlerinin kapılannda günlerce, aylarca beklediler. Sonra artık yıllar geçmeğe başladı. her birisi ümidsizlik, ıshrab. bezginlik getiren uzun yıllar. Buna rağmen şimdi bile, öyle aileler, öyle insanlar var ki, büyük babalan ve nineleri hâlâ: «Kimbilir, belki sağdır!» diye avunuyorlar. Bu ailelerden yalnız birisi, ümidlenmekte haklıdır. Bu matemlerden bir tanesi beyhude tutuluyor. Takı zaferin altında yatan meçhul askerin yaşıyan bir arkadaşı var ve harbin asıl n'msali işte bu yaşıyan meçhul »skerdir. 1914 senesinde, bir hücum akşamında, arkadaşlarile beraber ileri ablan bir asker, şarkı söyliyerek değil, fakat nisyana dalmıştır. Kendinin kim olduğunu, çocukluk hatıralanm, sevdiklerinin yüzlerini, kendi hulyalannı, ı, herşeyi unutmuş, hepsi zihninden silinmiş, hepsi, patlıyan bir merminin du manlanna kanşarak yoK olmuştur. Bu askerin şahsiycti ölmüştür. Fakat viicudü yaşıyor. Bu asker, harbin so nundanberi, Fransanm bir ucunda Rodez tımarhanesinde bulunuyor. Deli değildir. yaşıyor, konuşuyor, muhakeme ediyor, fakat ismüıe vanncıya kadar herşeyi unutmuştur. lnsana, merhamet hissi veren yalnız bu heyulânm varlığı değildir. Onun yaşaması ve meçhul kalması, kaybol muş dört yüz bin askeri, isimsiz meza nndan ayağa kaldırmış, ismi olmıyan bu adam, kaybolan dört yüz bin askerin ismini almışur. Bundan on beş sene evvel, bu meçhul adamın yaşadıgı haberi etrafa yayılır yayJmaz evlâdı kayıblar arasmda sayılan annelerin hepsinin yüreğinde bir ümid ışığı parUmış, hepsi «oğlum bulundu» diye sevinmişti. On beş •enedenberi, Rodez hastanesine, on binlerce mektub geliyor. Hepsinde kaybolan bir askerin eşkâli yazıhdır. Bütün bu mektub sahibleri, yaşıyan meçhul askerin eşkâlini soruyor. Daha fecii var. Bazılan, ümidlerin<3e ısrar ederek, tekrar ele Recirdikleri bu saadet serabmı elden kaçırmak istemiyor, mucize diye inandıklan bu hâdise karşısmda muhakemelerini, görüş kabiliyetlerini bile kaybediyorlar. Meçhul adamı gelip gören, onunla konuşan ailelerden yirmi beşi onun kendi oğullan, kendi kocalan, kendi babalan olduğunu iddia ettiler, Her biri onu başka bir isimle çağırarak kendilerini tanıması için bu faşkın adama yalvırdılar. Yapılan tahkikat, ekspertizler. karşılaştmnalar neticesinde bunlardan bazısmm iddialanmn yanlış olduğu anlaşıldı. Şimdi iddiasmda ıstar eden on kadar aile kalmıştır. Bunlardan dördü, adeta doğru söylediklerine İ nandıracak bazı deliller ileri sürüyorlar: «Filân ye filân sebeblerdca do « markasile 15000 ton kavvetindm Şahmerdan dm • nilen çekicini gSt termektedir. Fab rikada bundan başka beş bin, dort bin 09 iki bin beş yâz ton kuvvetinde Sç tane daha $ah~ merdan vardtr. O Istasyon boşaldıktan sonra bir jandarma bir direğe yatlanmtş garib bir adam gördü. Fenerini yukart kaldırıp baktu layı onun bana aid olduğuna eminim, bana iade ediniz» diyorlar. Bu acıklı hikiyeyi, bütün tafsilâtfle anlatacağım. Esasen, birkaç gün sonra, son bir ekspertiz daha yapılacak ve bu meçhul adamı, onu isu'yen ailelerden b'rne verecekler. adam gördü. Yanına yaklasarak sor* du: Ne arayorsun burada? Bilmiyorum. Trenden mi çıkon? Bilmiyorum. J Jandarma fenerini yukan kaldırdi. Karşısmda, balmumu sanhğmda bir Meçhul askerle karşt karstya çehre, on beş günlük bir sakal, tabit Bu sessîz kasaba hastancsinin sakin bakışlı bir çift göz vardı. Adamın sırbahçesinin bir köşesindeyim. Sırnndaki kaba kumaştan elbisesile, meçhul a tında lime lime bir kaput, onun altında bir sivil pantalonu, ayağında kaloşlar dam yanımda duruyor. Gün kavuş vardı. mak üzere. tkimiz de, karşımızdaki Adın ne> Rauergue vadisini seyrediyoruz. Ona Bilmiyorum. ' elimle dokunmadığım halde, hiç kımılJandarma bir adım geri çekildî, bîr damıyan bu adamın ıshrablı bir ürpersaniye düşündü. Dört sene sevkiyatta me içinde bulunduğunu hissediyorum. çahşa çalışa büyük bir tecrübe sahibi Yirmi senedenberi, bir tünelden çıolmur, hassasiyeti çok artmıştı. kar gibi yaşıyor; karş«ında güneş ışı Anlaşıldı, dedi. Arkamdan gel ğı ve mavi gök, arkasmda sir?.siyah bir bakalım. gece! Bu adamın hüviyetini meydana Sevkiyat kalem odasına girdiler. çıkannağa uğraşmak bence bir hataJandarma zabit vekili muavinile iki nedır. fer oturmuşlar, yemek yiyorlardı. Takı zaferin meçhul askeri nasıl bir Ne haber, nedir bu? habranın remzi ise, bu meçhul asker de lşi aptallığa vuruyor, ismini $öyümidin remzi değil midir? Binlerce ihlemiyor, tuttum gen'rdim. tiyar nincnin yüreğinde yaşıyan bu za Kimsin sen? yıf ümid ışığım niçin söndünneğe uğ Bilmiyorum. raşıyoruz? Kaybolmuş dört yüz bin Hangi bölüktensin? Nereüen geaskeri yaşatan bu zayıf fakat ulvî ümid liyorsun? ışığını niçin olduğu gibi muhafaza etmiyelim? Bilmiyorum. 1918 senesi gubatında Nöbetçi zabiti öfkeden kıpkırmrzî oldu. Yumruklannı kalçasına dayaya1918 senesi şubatınm birinci günü. rak, adamın karşısma dikildL Harbin en kara günlerinden biri. Alay mı ediyorsun? Memleket bıkmış, usanmış bir vaziyet Mangin. te. Almanlar ümidsizlik içinde yaptıkIan son hamle ile gene Marna kadar Nasıl Mangin? Adın Mangin gelmişler. Her iki cephede de sağlam mi? nesii kalmamış. îhtiyarlardan ve çocuk Hayır. lardan ibaret iki ordu karşı karşıya. Niçin Mangin diyorsun oyle ise? Şiddetli bir kış var. Isviçreden Lyon Bilmiyorum... Mangin. istasyonuna muntazaman gelen trenlsr, Öteki jandarmalar da işe kanştı. şekilsiz paçavralar içinde, verem, saAskeri tartaklıyorlardı. O biçare, hiç kat, boğucu gazden ciğerleri kavralsesini çıkarmryor, yalnız başını sallı muş askerleri durmadan taşıyorlar. yordu. Şubann on birinci günü akşamı, öfkeden bogulacak hale gelen zayağmurlu bir havada, Bottereaux is bit vekili haykırdı: tasyonuna bir tren geldi. Tren Kons Divanıharbe gidince aklın başıtanstan geliyordu. Arük usanc getir na gelir! miş hastabakıcılar ayaklannı sürüye Zabit vekilinin bu sözü söylemesile rek ilerliyor, vagon kapılannı açıyor, beraber, jandarmalann neferi bırak cepheden gelen heyulâlann inmcsine malan bir oldu ve sustular. Adamın bayardım ediyorlardı. Jandarmalar, as şı yere doğru iğilmiş. omuzlan düş ker gruplannın arasmda dolaşıyor. onmüş, alız, soluk elleri paçavradan kalan sıraya koymağa uğraşıyor. bağıra putunun üstünde iki yanına sarkıyor, bağıra emirler veriyorlardı. Bir başcagözlerinden dökülen iri yaşlar sakallavuş. elindeki listeye bakarak askerleri nnın arasından süzülüyordu. Yüzünde isimlerile çağınyor, yoklama yapıyor. müthiş bir ıshrab ifadesi dalgalanıyorYavaş yavaş, kafile sıraya dizildi. du ötekiler de onun gibi birer askerIsimleri kaydedilen, puslası eline veridi, onlar da harbde dö&üşmüşler, onlen askerler, kamyonlarla, kışlaya yaIar da acı çekmişlerdi. Bu manzara hud hastaneye gönderiliyorlar. Artık karşısmda öfkeleri birdenbire geçtL nhbm Szerinde kimse kalmamıştı. O Zabit vekili: sırada, elinde bir fenerle oradan geçen Yarabbi sen bilirsin. dedi. Şimbir jandaraa, bir direğe yaslaomi} bir çember yapıyor. Demir haricden getıriliyor. Kömür ise fabrikanın altından çıkarüıyor. Merkez müdürlük bi : Bu resmin ortamdaki kuçueuk ev Krupp tabrikatmın ilk kurulduğu binadtr ki aynen muhafaza edilmekttdir. keller, Krupp ailesine aid büstler, fabrika mensublarından harbde ölenlere mahsus şeref salonu da loş bir mabed gibi süslenmi heykelleri, sütunlarile buradadır. Sütunlann üs tünde olülerin isimleri yazılı. Şu garb memleketlerinin, kendi harb ölülerine ve kahramanlanna karşı gösterdik leri bağlıhk, kadirşinashk, hürmet ve minnet, ne büyük şeydir. Mihmandanmız, burada büyük bir erkânıharbiye haritası üstünde bize Kruppun muhtelif şehirlere nasıl yayümış olduğun uve Essende gezeceğimiz fabrika kısımlarını gösterdi. Sonra, aşağıdaki izahat ve malumaü verdi. Essendeki f abrikalar 8 kilometro uzunluğunda, 1,5 kilometro genişliğinde bir yer işgal ediyor ve en ziyade çelik, lokomotif, yekpare tekerlek ve di bu adamı ne yapacağız? Kışlaya göndersek almazlar. Hastane hiç kabul etmez, fişi yok. Insan enkazı halindeki adam, masanra üstündeki tabaklara, ekmeğe, kurmızı şaraba yutkunarak bakıyordu. Jandarma onu iterek: Haydi otur da ye, dedi. Nihayet zabit vekili kararmı verdl Masanın başına geçerek bir kâğıda şunlan yazmağa başladı: «Bran haslancsi başhekimliğine: Baftboş dolaştığt görülen bir nefer. meocudlu olarak hasianctüze gönderilmifur...» Jandarmalar, bu ismi, mazisi olmıyan. fakat kamı acıktığına ve yemek yiyebildiğine göre hâlâ bir insan olduğu anlaşılan mahluka, acıyarak bakıyorlardu nasmm, Hatta oturduğumuz otelin alü bile harıl hanl işliyen kömür madenleridir. Kömür kuyularmm lçine çökmesin diye, buralarda bütün bi nalar beton kaideler üzerine yapılmıştır. Kruppun ilk temeli 1811 de atılmış. Müessisi bir ustabaşı imiş ve bugün 70,000 ameleyi çalıştıran bu muazzam müessese ilkönce bir demird dükkânından ibaretmiş. 1822 de işleri o kadar fene gitmiş ki evini bırakıp dükkânında oturmak mecburiyetin de kalmış. Frederih Krupp ismini taşıyan ilk Krupp 1826 da 39 yaşında ölmüş, 14 buçuk yaşındaki oğlu Alfred Krupp anasını ve kızkardeşini beslemeğe mecbur olmuş. Krupp fabrikasını Krupp fabrikası yapan adam, işte bu Alfred Krupptur. Bu adam 61 sene müddetle 1887 ye kadar fabrikayı idare etmiş. Frederih Kruppun resmi yok, onun namma merkez müdürlük binasında bir abide yapmışlar ve bu abideye hem atöliye, hem ev olarak kullandığı ilk binanuı kabartma resmini koymuşlar... Bu bina hâlâ olduğu gibi muhafaza ediliyor. Krupp (Lutfen tahifeyi çeviriniz) (Arkam var) Krupp fabrikaundaki büyük demirhanelerden biri