Kurultayda güzel bir tez (Birind aahifeden mabat) Biraz sonra Gazi Hazretleri salonu fereflendirerek mevkOerini işgal etti • ler ve aza tarafmdan ihtiramla karşı • landılar. Bafvekü Ismet Paşa ile Dahiliye Vekfli Şükrü Kaya Bey de Reisicumhur Hazrelerinin localannda yer almışlar dL Yazgan Müştak Bey bundan evvelki toplanh labıt hulâsasmı okudu. Zaptm üçüncü celseye a*t kısmında Cafer oğluAhmet Beyîn «Rus dilinde ilk Türk ~duî yadigârlan» mevzulu tezini okur ken dil fle hiç alâkası olmıyan bir takım yersiz sözler sövlediği, bunun üzerine Gazi Hazretlerinin salomı terkettik leri ve Reis Pa«anm hatihi sözüne devamdan menettı^i yazılı îdi. Zalvt kabul olundu. Kezim Paşa: «cZabıt hulâsa • sımn sonunda Caferoğlu Ahmet Beyin tezinin dil mevzu'le alfkası bulunmamasmdan okumasına nihayet verild'^ yazılıdır. Bfnaenalevh artık o tezin devamı mevzuu bahaolamaz. Bundan sonra tezinî izah etmek sırası Naim Hazım Beyindir.» dedi. 21Ağustos 1934 ; Cttrnhttriyet I Profesyoneller amana düstüler Kiyefteki maçta hâdiseler oldu f l Milletimizin büyük hamiyeti Orduya 26 tayyare daha hediye ediyoruz (Birinci aahifeden mabat) şimdiden hazırlamağa sevked'i yoc. Bizde de bu mühim vatan hizmetinkı ifası için tftihara lâyık bir himmetle çalısan Tayyare cemiyetimiz senelerdir bize parlak neticeler vermekte ve büyük milletimiz hamiyeti ve vatan sevecliğile cemiyete bu muvaffakiyet imkânlarmı vermektedir. Ifte bu sayededir ki bu sene de kahraman ordumuza 26 tayyare hediye ediyoruz. Türkiye hava filolarına iitihak edecek yeni demir kactallarımızd'an 13 tanesi ne 30 ağustosta at konma merasimi yaptlacak ve bunlar Bafra, Bartın, Zonguldak, Ereğli (Zonguldak) Akdağ Madeni, Ayancık, Bolvadin, Çarşamba, Orhangazi, Kadıköy (Istanbul) Kartal, Beykoz, ve Alpullu isimlertni a lacaklardır. Diğer 13 tayyarenin atlanması merasimi bilâhare ic ra olunacaktır. Bir senede 26 tayyare daha almak bilhassa bu buhran yıllannda • büyük bir ittir. Fakat ayni sıkkınlığın nefes aldırmaz havası içinde daha fena şartlara rağmen daha ileri fedakârlıkla ra katlanan memleketler de var dır. Çünkü onlann her dakikası barut fıçısı üstünde geçen her dakikanın tıpkısıdır. Vaziyetimiz daha kuvvetli olmakla beraber. bizim, mevcudun birkaç misli neticeler verecek fedakârlıklan esirgemememizi de icap eden kat'î bir zaruret te göstermiyor değildir. Şunu bilsek kâfidir: Yeni bir tayyare bir şehri, hiç değilse bir mahalleyi ölüm ve afetten korumağa bir siper demektir. Yokluk içinde varlıklar yaratan Türk milleti elbette hava filolarını, hud'utlarımızı adeta demir ve ateşten bir çem • ber gibi çevirecek kadar genis ve kudretli bir mertebeye erişti recektir ve bugünler hiç te uzak sayılamaz. Filolarrmıza 26 tayyare ilâve eden büyük milletimize sortsuz şükranlari •• « i ı^ : Bu aksam müsabakalara Futbo'cularımız hakem n tarafgirliginden yenîldi! tekrar başlanıyor Profesyonel güreşçlerin, buradı ki organizatörlere gösterdikleri müşkülât. tan dolayı ewelk : gece müs'baka'arm tatil edildiğini ve bu trubım kuntratı nm feshedildiğini yazmışttk. diğini yazmıştık. Profcyonel güreşç'lerfn meneceri ve Naim Rozım Bsyin tezr Dil cenrveti umumî merkez heyeti azasmdan Naim Hazım Bey bitabet kürsüsüne geldi. Tezin mevzuu «Türk diünin sam! dillerle miinasebeti» idi. Naim Hazun Bey heyecanla şöyle aoze basladı: c En büyüğümüz! Çok değetli arGenç ve ünlü cnmhuriyetimizin ge • çen on yılı bize sayılarruyacak kadar çok eser verdi. Birbirin^en deâerli ve üstfin olan bu verimlerdea bir t»»" T* en büyüğü bize millî benliğimizi vermiftir. Eskiden büvük varlıŞımızı tanımıyorduk. Dünya meden«yetlerine n>»ya ol muş medeniyetimizi. dünya dillerine kaynak olrouş ozlü dilimîzi bflmiyor • duk; başkelanna malediyorduk. Kendimizi beceriksiz görüyorduk. Soy atIanmızın bir kısmını kabahğın tnüra difi sanacak kadar kendimizden geçmiştik. Yabancı dillerin baskısı altmda yanlış yol gösterenlerin kör nazarlarile oçurumun kenanna gelmiştik. Bu n • çurumdan bizi kurtaran en büvüksümüz bize millî varlığımızı verdi, taribimizi aydınlattı; mHlî dil'rnizi yükseltti. Hiç hatmma gelmezdi ki mükemınel «an • dığım arapça; türkçeden doğmuş ol • sun! Şimdi bu, açık bir hakikat oldu.» Bundan sonra hatip tezini izah içm samî kavimlerm anayurdile bunlann dillerine kaynak olan anadilini ve yafiyan diüerden hangisinin ana dile daha yakın olduğuna temas ederek fikrrlerini çok güzel ve beliğ bir şekflde söyledi.' Talnız samî dillerin değil, bütün dillerin bir mensei çıkmtş olabileceğmi iaaret ederek samî dilleri araştıran müsteşriklerin Türk diline yabancı kalma lan yüzünden hakikati göremediklerini fleri sürdü ve hulâsaten şöyle devam etti. c Bir Frannz âlimî, bütün dünya dülerinin sümerceye merbut olduğunu rneydana çıkaran bir ihata göstermis • tir. Maksadımı misallerle anlatacağım. Araplar, türkçe kökleri almıslar, altüst ederek arapçalaşhrmışlar ve kullan • nuşlardır. Hatta Umumî Harp esnasında o vakitler de bizden aynlmamı» bulunan bir memlekette bir Arap muharriri yazdığı makalede Türklere hitaben: «Dinini • si de, dilmizi de bizden aldılar!» diyorduŞimdi bu adama cevap verebilirim v diyeceğim ki: «Ey Arap muharriri! Bizden aldığınız kelimeleri, kökleri dilinizden çıkarmanız sizde ne kala cak?.» (ŞiddeUi alk.slar) Dil köklerimiz bütün dünyaya yayılmıştır.» Naim Hazım Bey bazı misallerle, iddialarmı ispat etti. Gazi Hazretleri bu misalleri alâka ile takip buyuruyorlardı. Saat on beşte on dakika ittirahat içrâ celse tatil edildi. Naim Hazım. Bey dün harfî ilâve etmek suretüe türkçe keli meleri nasıl kullandıklannı kuvvetli tahlillerle gözönüne koydu ve bilhassa şunlara isaret etti: « ö z kelimesi arapçaya üs ola • rak geçmif. Arapçada görülen sulh kelimesinin kökü türkçeden alınmış • tır ve aslı (uslu) dur. Arap, kelimeye sulh seküni verdik • ten so^ra salâh kelimesini de yapmıy • tır. Bir lugat kitabında biraz kelimesinin arapça borazdan alındıgı iddiasını görmüştüm.. Halbuki (biraz) öz türkçedir. Araplar bunu boraz şeklinde kuUannnslardır. Biraz insaf! (Alkış lar) Soldu kelimesini sül halme koy • rauslar ve hatta süllürree (reenin zayıflaması) terkibmi yapnuşlar. Şürde kuilandıklan rvezn» in aslı ozan kökün • dendh*. R» 1» e, v, y, m, d zait harflerinin flft. vesüe arapçalaştınlmıs yüzlerce türkçe kelime buldum. Meselâ dilcemen keli • mesini tercüman yapnvslardır. Araplar, türkçe kelimelerini, yalnız zait harfler ilâvesile biraz defiştirerek kullanmakla kalmamışlar, bircok kelimelerimizi tersine çevirip sözde arapça yapnvslardır. Misal: Kıhç cılıg, boğut segab, Kur'antn başmdaki Harad eski türkçedeki «mata» dan almmışhr. Din keh'mesinin aslı da türkçe idi. Yanut çevrüerek din yapılmıştır. Araplann, Sümerceden de birçok kelimelr aldığına dair misaller vardır. Sümerce aslan man'sma gelen ur keKmesnıi hür, urva şeklinde ve ayni mânada kullanmıslardır. Zaten gerek kablrlislâm, gerek şimdi yaşıyan A raplar Türk dil'ni bencnsemişlerd'r. Dünyada çok konuşulan bir dil o • lan arapça bizitn dilimizden çıkmısTır. Biz bunnnJa oğünmekte haklıyız. Çünkü dünyaya dil vermişiz, medeniyet vermişiz! (Ş:ddetli alkıslar) Gazi Hazretlerinin irsatlarilo pek yakm bîr za . manda düîmizi, dünyanm en yüksek dili olarak ortaya çdcaracağınuza btanım vardır.» Hatip bu sozlerle tezini bitirdi ve alkışlar arasmda kürsüden indi. Saat bese gehnişfa'. 10 dakika aralık verildi. t?zini izah Yusuf Ziya Bey Karultay hitabet hüraüsünde br ve Londrada bulonmaktadır. Yusuf Ziya Bey, izahabna devam e derek türkçeden diğer lisanlara geçen kelimelerin nasd fonetik tesirlrr altmda değişb'gini, bu değişikliklerin, bütün milletleri birbirinden ayırdığını, her millete ayrı kan ve dilden olduğu kanaa • türi verdiğini derin bir vükufla ortaya koydu. Ve şu sozlerle alkıslar arasında tezini tamsmladı: « Fonetik değişiklikler, dncîl'ğin esasıdır. Dil araştırmalan için bunlara vâkıf olmak lâzımdır. Büyük Gar'mizın de^ftsınm nıvile parlıyan bu yol üz^rinde yürüyen gençler elbette muvaffak olacaklardır. Bü • tün dünya bunu görecektir. Hakikat yü. rüyor ve yürüyecektir.» Saat on sekizi yirmi geçiyordu. Baskan Paşa cels"nin hitam bulduğunu, bugün saat on dörtte Kurultayın müzakerelerine devam edileceğini büdirerek içtimaı tatil etti. Kurultayın bugünkü toplanttsında Dr. Reşit Rahmeti Beyin Uygurca Tahsin ö m e r Beyin «Maya dili hakkında» isimli tezleri izah olu nacak, bu suretle Türk dilinin dünya dillrei arasindaki yerine dair tezler tamamlanmış olacaktır. Bu • nu müteakip Türk dilinm tarüıi akışı ve filolonsine geçilecektir. Haliçte bir f acia oldu (Birind aahifeden mabat) yavrusile beraber boğulmuştur. Boğulanlar Denizyollan i*let mesine ait Kocaeli vapuru serdü • meni Mehmet Efendile kızı Halidedir. Mehmet Efendi 45 yaşlarradadır. Halide, Yılmaz ve Feridun isimle • rind'e üç çocuğu vardır. Kocaeli vapuru birkaç günden • beri Haliçte, Tersane camii önle rinde birçok vapurlann bulunduğu yerde demirli bulunmaktadu*. Mehmet Ef. serdümen olduğu için gemide yatıp kalkmakta, kaı.ısı ara sıra çocuklarile beraber gemiye, kocasım görmeğe gelmekte, o günü beraberce geçirmektedirler. Hâdise mahallinde geç vakit tahkikatta bulunan bâr muharririmize Mehmet Efendinin büyük oğlu Feridun facıayı şu şekilde anlatmış • tır: « Saat dort buçuk kadar var dı. Babam Kocaelinin yanındaki (Ihsan) vapurunun kenarmda ba • ltk tutuyordu. Kardesim Halide de onun yanında yüksek bh* Ukemle • de ouruyoc ve onu seyrediyordu. Ne oldu bilmem, birdenbire Halide sandalyeden kaydı ve denize düştü. Düştükten soora birdenbire battı. Fakat gene suyun yüzüne çıktı. Babam hemen kendini elbiaelerle suya atarak Halideyi kurtarmak istedi. Fakat Halide dibe gitmişti. Ben bağırmağa basladım. Bâr çok adamlar gelidiler, ip uzattılar, fakat ne Ha]ide, ne de babacığım suyun yüzüne bir daha çıkmadılar.. Denizin dibind'eki çamurlara saplandılar. tşte şurada gözümüzün önünde..» Facıa kurbanmın büyük oğlu Feridun bunları anlatırken yanm • da bulunan annesi Leman Hanım ağlamağa ba$lamıştır. Facıa şahit lerinin anlattıklaırına göre Mehmet Ef. 13 senelik gemicidir. Mükem • mel yüzmek bilmektedir, hatta geceleri vapur açık deni«de seyrederken dümende bir aırıza vukuunda kendisini denize atarak bunu tamir ettiği görülmüştür. Küçük Halid'e denizin dibine inmiş ve çamurlara kanşmıştır. Yavrusunu kurtarmak isteyen Mehmet Efendi de çamurlardan yavrusunu uyırmağa çah?ırken batmış ve bütün gayretine rağmen keodisini kur Evvelki geceki hâdise hakkında bir mektun Evvelki gece Taksirn stadyomunda yapı'makta olan profesyonel güreş müsabakalan esnasında iki güf*çinin ba şmdan yaralanması üzerine hoparlörün başmda buhman Türkiye Idman Cemiyetteri tttifakı futbol fed ıtnısyonuna mensup b'r zahn, bu yaralanma key • fryeti üzerine halka hitaben «bu müsabakalar, işte görüldüğü üzere ciddidir, öyle yazüdıgı ve soylendiği gibi degil; d r» d'dğ'ni kavdetnrş ve amatör teş ki'âta mensup bir za*ın, profesvonelle rin hi'esine kapıîdığını yazmıştık. Dün bu rmsele h«kkmda bir mek« tuo aldık. Bu mektupta, hâdisede ismi g e ç n zat vk'amn şu şek'lde olduğunu beyan etmektedir. Kivef 20 (A.A.) Anadolu ajansı spor muhabiri büdiriyor: Bugün futbol atkımımız Rusyada dör> düncü müsabakasmı Ukrayna takımına karşı oyn~dı. Havanın bozuk ve kapah olmasına rağmen şehrin güzel stadı gene çok büyük b'r kalabahkla dolmuştu. ı Takımımız son seklmi muhafaza ederek reisleri dün buradaki organizatörlere I sahaya çıkhğı vakit ahali tarafmdan şid* müracat ederek Türk hakem hoyetinin detle alkışlandı. Ukrayna takımı güzel tesb't edeceği bütün mukarreratı kabul bir büket hediye ederek Türk sporcu • edeceklerini bildirmişler vr yeniden larnı selâmladı. Öizimkîler mukabele etmüzakere kapısı açmışlardır. Bunun ütilr ve oyun Ukraynalı bir hakemin ida. zcr'ne dün aksam bir içtima aktedilmiş resi altında başladı. ve uzun müzakerelerd'n sonra atide • tlk 15 dakikada büyük bir durgunlab ki mukarrerat kabul ve tasv'p edilmîşnazan dikkati celbediyordu. İki takım iir: da a?ır işlyor ve paslar yorgun bir hal1 Güreşler iki grup üzerine yapıde yüriiyordu. Fakat brrdenbire bu valacaktır. ziyet degişti. Tarafryn mütekabil akuı2 Türk güreşcileri ik<nci grupta lara başladılar. Oyun yavaş yavaş seri güres^cekler ve bu mü^abaka'ar tamave şiddetli bir şekü ahyordu. Bu esradı men serbest o'acak^ir. Türk güreşçile • Ukrayna solacığı ayağmda bulunan torinden istiyen olursa grako romen de pu bizim beklerden daha ileri v« yaoabileceklerdV. trmamen ofsayt bir hald« olan sagaçık3 Müsabakaiarda brabere yok . larına gönderdi. Ofsayt o derece bariz tur, her müsabaka mutlakı bir mağ idi ki oyuncullar yerlerinden harfckete : lubiyetle ret celenecektir. bile lüzum görmedil^r. Fakat hakem ba 4 Müsabakalar saat 23 e kadar na ehemmiyet vermedi, dudük çahna • devam edecektfr. dı ve açığrn ayağmda OerHyen top ka5 Bugüne kadar yapılan müsa • Ieye girerrk gol oldu. bakalann neticeleri keenlemvekündür. 17 nci dakikada Honci bir hâdise ol6 Her gece her iki gruptan da müdu. Ukrayna muavin hattmdan gelen sabakalar yapılacaktır. topu Ukraynalı muhac'm evvelâ elfle 7 Müsabakalan tamamen Türk durdurdu ve ondan sonra bir şütle kahakemleri idare edecektir. leye sokhı. Takımıranzın Hirazatma ha 8 Müsabaka kur'alannı Türk hakem kulak asmadığından takım kap kemleri çek'cektır. tanı Fikret oyunu durdurarak o hent • Güreşçiler gruplara şu sek;lde aynlbolu ileri sürdü ve bunu müteakıp ya • mıstır: pılan gole itiraz etti. Gene Ukraynalı BVnci grup Hohtaren, Marun olan yan hakemi bu hentbolu tasdik ettlj ge, Gebenkep, Kravze, Nagi, Fişer, ise de hakem kararmdaa vaz geçmedi. OI:vrra, Rsgo, Sabo. Bizim takım oynamamakta ısrar edi tkinci grup Dracîano, Vavra, yordu. Nihayet Kemal Halhn Beyin Fübişko, Deiamont, Sovari, Kırtof, muslihane raüdahalesile oyun tekrar Tekirdağh Hüseyin, Kara Ali, R'fat, başladu Mn'iyim.^^»v «&*'» . \ *mHakem bîr turlü düdük çauuyarak Dütn gece müsabaka yapılamamış bu devreyi 50 dakika olarak oynattı. tır. Bu gece müsabakalara saat dokuz • Ve Ukraynaklann 50 nci dakikada da T*V*'m s'adyomunda baslan^caktır. yaptıklan üçüncü golle devreye nihayet verdi. Takımlar ittirahat odalanna çekUdikleri vakit bizhnkilerin son derece asabî olduklan göriilüyordu. Heyet reisi ve Ukrayna Icra komitesi reisi odaya geldiler, takım hakem degiştirilmedikçe o« yuna devam etmemek mütaleasuıda ol» duğu için nihayet yeni bir hakem bulunarak ikinci devreye başlandı. Maamafih bu yeni hakem de futbol kavaidine âşina ve oyun üzerinde müessir değil di. Bu hal ikinci devrenin de pek sinirli bir halde devam etmesine sebebiyet verdi. Niyazi ve Muzaffer yaralana • rak sahadan çeküdfler, yerlerme Necı det ve Rasih geçti ve oyunun sonlannaj doğru Rasih çok güzel bir eşape il«' hafları ve bekleri atlattıktan sonra ü çüncü golümüzü kaydetti. Maçm bitmesme 3 dakika kala kalemiz önündeki bir kargaşalıktan istifade ederek Ukraynalılar 4 üncü gali: biyet sayılannı da kaydetmiş oldular. Bu gece takımımız hükumet tara • fmdan verilen ziyafete davetlidir. YaI rın aksam saat 18 de ve ayni stadyorrHa «rüres müsabakalan yanılacakhr. 22 ağuftosta Odesaya hareket ediyoruz. Orad?ki müsabakalarunızı yaptıktan SORrn vapunm hareketine göre 28 veva 30 ap"«tosta tstanbula hareket edececriz. Kurultay encümenleri azalarım davet T. D. T. C. Umumî Kâtpl'ğinden: Îkinci Türk Dili Kurultay dil karşı laştırmalan, ıstılahlar, filoloji, gramer komisyonlan bugün (salı) saat on buçukta Türk Dili Tetkik Cemiyetinde otplanacaktır. Bu komisyonlara aynlmış olan Fuat Pş. ve Saim Ali, Kemal Cenap, Dr. Süheyl, Dr. Mahmut Sadi, Ihsan, Refet, Ahmet Cevat, Besim Atalay, Fuat Raif, Hıfzı Tevfik, İbrahm Necmi, M. Baha, M. Behçet, profesör Gize, Hâmit Zübeyr, Martayan, profesör Mesaninof. Naim H^zım, Yusuf Ziya, Ali Canip, Hasan Âli, Ragıp Hulusi, profesör Samoiloviç, profesör Zayenkofeski ve Abdülkadir Süleyman Beylerin bu saatle Dolmabahçe sarayında Türk Dili Tetkik Cemiyetine gelmeleri rica olunur. Yusuf Ziya Beyin tezi Saat 5,15 te üçüncü celse açıldı. Kâzıtn Paşa Hazretleri, tez sırası gelen Eskişehir meb'usu Yusuf Ziya Beyi kürsüye çağırdu Yusuf Ziya Beyin t'zi, Oral Altay dülerile türkçenin münasebeti mev zuu üzerinde idi. Hatip dedi ki: « Reisicunahur Hazretleri, hanım • lar, ef^ndüer! Oral Altay lisanlan bakkında görüş ve duyuslanmdan bahsedıeceğim. Bu diDer içinde en hâkimi türkçe dir. Diğerleri akraba dillerd<r. Oral • Altay dillerinden Hint • Av • ; rupa dillerine geçmiş kel meleri araş • hrmakla genç lisanalar meşgul olma • lıdırlar.» Yusuf Ziya Bey Altay lisanH^rile H:nt Avrupa dilleri arasında çok kıymetli mukayeseler yaparak Avrupa dillerine geçen türkçe k^limelere dair ksvvetli ve inandıncı misaller gösterdi. B'lhassa lâtince ve yunancada da yer alan türkçe kelimelere ait izahatı çok alâka ile karşılandı. Yusuf Ziya Bey^n anlattıklp'grıa gö • re, ses manasına gelen moğolca ön kelimesi fransızcada son, lâtincede sonius, yunancada fon şeklini alnvş, gramofon da bu kelime ile yapılmıştır. Mançu dili bugün ölü dü sayılmakla beraber en mazbut bir lisandır. Çine hâ. kim Mançu sülâlesi tmparatorları on yedinci ve on dokuzuncu asıriarda Mançu dilinin öğrenihrK«ini umum Çin memurlan için şart koymuşlardı. Mançu hükümdarlarmdan biri yir • mi dokuz ciltlik bir kamus yazdırnmş • ü. Bu kamusta mançucadan başka türkîe ve mogolca kelimeler de vardı. Şiradi bu mühim eserin bir nüshası kalnuf Bulgaristanda bandrol usulü kaldınlıyor Sofya «Hususî» Yeni Bulgar hükumeti şrmdiye kadar Bulgaris tanda bandrol usulile idare edil • mekte olan tütün fabrikacılığını kaldırıp yerine devlet inhisan yapmağa karar vermiştir. Bulgaristanda adedi yehnişe çıkan bütün tütün fabrikalan uzun vadelerle ödenmek şartile devlet taı.afından satın ali • nacaktır. Bu fabrikaların ancak 10, 15 tanesi devlet hesabına çalışacak mütebakisi kapalı duracak ve makineleri harice satılacaktır. Devlet ayni zamanda yaıprak tütün ticareti > ve ihracatı da yapacakt r. Bulga • ( ristan ispirtoyu da inhisar altına alacaktır. Bu hususta hazırlanmakta olan lâyihalar henüz daha heyeti vekileden çıkmamıştır. Devlet bu tütij» ve ispirto inhisarılarından bütçeye büyük vatrklatlar bekle • mektedir. îkinci celse Naim Hazım Bey ikincî celsede de Izahatma devam ederek Türk dili köklerinra Arap diline nasıl geçtiklerine dair birçok misaller gösterdi ve artık Araplann da bu hakikati anladıklannı söyledi. Hatip bflhassa şu misaller üzerinde •hemmlyetle durdu: ı « Araplar aşkm kelimesini almışlar, Eleskin şekline koymuşlardır. Kazmayı elazma, sürgün: sirgene, başla • mak: başara, konaklamak: kannene, dizgin: tezgin, değisb': dakeşe, burgu: feirgi, bashk: besluka, tokmak: dakma, kılavuz: elkalavüz şekline sokmuşlar dır.» | Müteakıben hatip, yazıtahtasında mi saHerini izah ederek türkçe mukabillerile karyüastırdı. Ve Araplarm 11 zait « 19/8/1934 gecesi Taksimde ya pılan güreş müsabakalannda hakem heyeti meyanmda bulundum. Maçlardan biri pek ş'dit devam ettiğinden müsa bıklardan her ik'sinm de inat ve csa • : : b veti yüzünden b risinin basından ya • ralanmasını mucio oldu. Bu fena vazi yete, halk ve hakem<n müdahales:ne rağmen daha şd't bir surette hücum • lanna devam eden yrralının tedavisi içm sahaya bir doktor celbine lüzum görüldü ve hopar'Krie şu sözler söylendi: Ba maçta her iki musari de çok sert gür*tigr'nden bun'ardan birisi fena hal de varalanmıstır. Görüyoruz ki bu maç «rddı bir sekilde devam etti. Yarah nın ted^Arsi iç/n anmrzda mevcutsa lutfen bir doktorun sahaya tesrifi rica o IUT"^.» Deniz yarışlarını kazandık Kiyef 20 (A.A.) Hususi spor muhabirimiz bildiriyor: Dün Dinyeper nehri üzerindeki su istasyonunda deniz müsabaka • lan yapıldı, neticeler şunlardır: 100 metroda: Halil 7 dakika 9 saniye ile birinci. 200 metro kurbağalamada: Alp birinci. 200 metro serbestte: Halil bi rinci. Atlamada: Suat birinci geldi. Su topunda: 32 kazandık. 200 metro kurbağalamada: Leylâ Hanım ikinci. 500 metroda: ikinci. Cavidan Hanım Zagrebe nidecek atletlere tebliqat Türk atletizm fçderasyonundan: Besinci Balkan oyununa iştirak için (Zagreb) e gitmek üzere seçilmiş olan aşağıda isimleri yazdı on yedi atletin eşofman ve müsabaka takımlannt mil • lî spor mağazasından bizzat alarak a ğustosun 22 nci çarşamba günü akşa müstü saat sekizde Sirkeci istasyonu bekleme salonunda esyalarile birlikte hazır bulunmaları tebliğ olunur. Atletlerin is;mleri: Mehmet Ali, Besim, Haydar, Aslan Haydar, Fethi, SeKm, Teoharidi. Karakaş. Pulyos. Sedat. Raşit, Veysi, Irfan, Tevfik. Raif, Mufahham, Cihat Muhafızgücü bisikletçilerine Meclism hediyesi Türkiye bisiklet turnuvasını yapan Muhafız Gücü sporcularma Büyük Millet Meclisi aaımniı bıfcr saat hediye edilmistir J