Inkılâplanmız ve L'Echo de Paris Başvekilimîzin Fransız gazetesine beyanatı (Birind sahifeden mabat) Muharrir makalenin başında İs • met Paşanın Anadolu harekâtı es casında askerlikte ve Lozan müzakeratı esnasında da diplomathkta göstermis olduğu muvaffakiyetleri yadettikten sonra diyor k i : ' «Bafvekil tsmet Paşa Hazretle • rini makamlannda ziyaret ederek yeni Türkiye hakkinda kendileri ne birçok sualler sordum. Bu sualk<rin eevabun aidıkça KemaHzmin ne büyük bir süratle ilerilediğini •e ne büyük inkılâplar yapımş ol duğunu görerek şaşırdım. O vakit Başvekü: Bn inkılâplar, dedî, gayet tabiî, tedrid şekOde re isticale hacet kahna. dan oldu. EG çeıminde sfearasmdan bir iki nefes çeken lsmet Paşa: Bizun zaferimiz, diye ilâve etti, sad« aakeri bir zafer değüdi; yrni zihniyetm, eski zihniyete tefevvüku, n » . tefessm bir idareye karşı bütün bir mülctin Oıtilâli idL Yakın bir ittikbalde bir takım ulahat daha yapmayı taaavvur ediyor ırammuz? Hayır.. Fakat bu, bazı bususlarda icap eden tedbirleri ittihazdan da geri duracsğız demek değildir. Fdrkaımzm esasatı gayet ileri bîr zihniyetle vücude getiriboiftir. Onun için msanlann ve eşyanm tekâmölünü temin edecek veka • yS flızar etmekfrn geri durmamaktayız. Son yaptığımız ıslabsttan bilbassa en mfihimi alfabe inkılâbıdır. Arap harf • lerrai ortadan kaldırarak yerine yeni THrk harflerini ikame ettik. Yeni nesfl Arap harflerini hiç tanmcuyor. Biitün tahsilini, tarbiyesini yeni harflerle al • maktadır. Drger mkılâplar ise zaman gectikçe milletin bünyesinde daha iyi yerleşiyor.» tsmet Paşa Hazretleri hSmyet *serbesti noktasma temas ederek dedi kr kİ: Bizim en «amîmî armlarnnadan bir! memlekette hudutsnz bir serbesti temm etmişti. Fakat inlalâp devresinin şe'ni ve mes'uüyetli vaziyetlrri bizi memle • keti mübalâgah tenkitlere karşı mSda . £aa etmek mecbnriyetrade bırakıyor. S:xi hayrete düşüren seri inkılâplar, eski an'aneleri ve hafaralan kolaybkla ayandırabiiecek avamfiribane eereyanlar karşısmda ilk devrede zâfa düşebflir. Btmun için bazan ciddî tedbirler ahnak lânm geld. Fakat ber fmatta bonlarra kaldtnlmasma da çanstık. Büyük Şef Gazi ve ben biitün kalbimizle demokrahz. Büyük Şefm siste mî terbfyevf vc ihzarî bir sistemdir. A • nrlarca geri kalmış bir memleketi te • rakki ve tekâmuie sevketmek meseîes karşısmdayız. Siyasetînvzin mustakbel esaslan ba hususta elde edeceğimiz neticelere ba&hdır. Maamafîh sfyasetta pratrk bir iş olduğunu anlıyacak kadar kâfi tecrü • belerhnîz var. Hfkflcati görünu'e feda edecek teşebuslerde bnlunmak fikrinde degTîz.» Söz Turk hükâmetinin Ta^sine intlkal etti. Ismet Paşa Hazretleri: '« devleçtüiği leketimize gelmeğe ahşamadı. O halde devletin tavassutuna muhtaç oltnadan memleketin varidat roembalaruu neye istinat ederek arbrabiliriz?» Başvekil Paşaya Rusya He olan münaseb&ta dair bir sual sordum. Ismet Paşa: Bizim inkılâbımızla, Ru* ihtilâli aşağı yukarı ayni zamanda başladı, dedL Müşterek bir gayeleri vardı. tkisi de müstebit bir idaceye yabancılara karşı mücadele ediyor • lar, cumhuriyet için çalısyorlardı. İki ihtilâl harekâtı arasmda daima yekdiğecine hoş görünen noktalar ve sıkı münasebetler vardu Fakat her ikisi yekdiğerinden daima ayrı ve miistakil kalmışlardır. lktısadî siyasetinıizde esas ve mevz u olarak daima Türkiye ile meş gul olduk. Biz, dünya iktısadiyatı içîn mnayyen bir şekli hal aramıyoruz. Buhranın rptidasındanberi devrî bir buhran karşısında değil, derin bir değişiklik müvacehesinde bulunduğumuzu düşündük. Dünya, yeni nizam ve ihtiyaçlara uymaya alıştıgı gün düzelecektkr. Yeni nizam ve rhtiyaçlardan biri meselâ bazı memleketlere mütemadiyen eşya satnvak istemek ve onlarm hiçbir şey yapmasını, kazanmasmı arzu etmemek fikrinden vazgeçmektir. Bunun aksmi düşümnek en müthiş inkisari hayallere doğru jürü mek demektir.» Basvekil tsmet Paşaya son bir sual sordum: « Ekselâns, dedim, son nutkunuzda Fransa b?kkmda çok mohab • betkârane sözler söylediniz. Tür • kiye • Fransa münasebatınm ne şekilde daha ziyade sıkılaşıp samhnileşecegini zannediyorsunoz ? tsmet Paşa tehalükle cevap verdiler: Zannediyorum ki, o celsede siz de hazırdmız. Millet Meclisinin beyanatum ne derece kuvvctle tas • vip ettiğinî gördünüz. Türkiye ve Fransanın samimî surette aolaşma • lan meselesini gayet vazıh ve dik • katli bir surette tanlil ettim. Fransa ricalinden birçoğunun hakkımızda gösterdikleri dostluk eserlerinden çok mütehassu olduk. M. Herriotnun ziyareti bizi teshir etti. Ne iyi kalpli adam, ne açık konuşuyor! Uzun zaman Fransanın yenî Türkiyeyi anlamadığinı zannederek müteessir ve muztarip olduk. Fakat artık mazideki müşkülât tamamile bertaraf oldu. Fransa ile çok sıkı bir ittibat ve teşriki mesai arzu edîyoruz. Siyasî sahada sulh ve emıaiyet ten başka birşey istediğimiz yok. Görüyoruz ki Fransa da ayni siyaseti takip ediyor. Bu zeminde elimizden geldiği kadar kendisile birlikte hareket etmeğe çahşacağız.> tsmet Paşa ayağa kalktı. Samimane elini uzattı: Nasıl, dedi, suallerinize iyi cevap verdim mi? Bundan fazla kendisinden ne istiyebilirdim ? Benimle konuşan zat Türk ihtilâl ve inkılâbmda yaşa • mış, onu bizzat vücude getirmek için çalışmış olaeılardan biriydi. Maziye memnunîyetle, istikbale emniyet ve sükunetle baktığı biitün sözlerinden belli idi. Dil (Birinci sahifeden Comhanvef Kurultayının ikinci günü Kurultayda mevzu ha ricine çıkan bir hatip tstanbul 19 (AA.) Dünkü Dil Kurultayı toplantasında söz alan Cafer oğlu Ahmet Bey Türk • Rus dilleri arasmdaki münasebetlere dair olan tezini o kurken sözlerme teztnin mevzuu ve dil tetkiklecile alâkası olmı yan yersiz ve gayrinnrvafık be yanat karıştırması üzerine mü • zakereleri takip buyuran Gazi Mustafa Ketnal Hazretleri sa • lonu terketmişler ve Kurultay Reisi Kâzım Paşa Hazretleri de hatibin sözünü keserek devam dan menetmistir. Aldığımız malumata zöre Cafer oğlu Ahmet Beyin Üniversitedeki doçentlik vazifesîne nihayet verilmiş ve dil çahşmalarile alâkası kesilmrstir. ehemmiyeti» bahsile giren Saim Ali B. ba millî bilgilerde eski dil mefhumu • Bun hakikî mahıyeti nazan dikkate a lın""z yalmz milletlerin ülku terbiyesinde pratik kıymeti nazan itibare alınır. Diyerek Michel Brealin millî lengüsitik meseleler hakkmdaki «Bunlar her memlekette vatan meselesidir, ve şahsiyetin muhafazası içindir.» Dediğini hahrlabyor. Elsld dil mefhumunun hakîkî mahiyeti hakkmda «bu bir bioloji meselesidir» diyen Saim Ali Bey bu noktayı izahtan sonra ilâve ediyor: «Mütekâmfl ve gayri mütekâmil diller hep. sinnen bırdirler. Birbirinin temadisidirler.» Saim Ali Bey, dillerin eksikliği ye niliği hakkmda da şöyle diyor: «Eksiklik yenilik yoktur. Ancak şekil tebeddülleri vardır. Meselâ Japonca tonğuz dilîdir. Bu ikî dil en yakın akrabadırlar. Biri çok îptidai diğeri çok muh:m bîr medeniyet dilidir. Es kîlik morat oldukta japon dilme ye nhni diyeceğcr? Bu, gayet aldahcı bîr mülâhazadır.» 2 Ağustos 1934 Ahmet Ceoat Beyin tezi mabat) Kürsüye Ahmet Cevat Bey geldi. Dün baş tarahnı okududğu tezine de vam etti. Mevzu (Türk dilinin yapılışı kararkterleri ve türkçenin Hint Av rupa dillerile mukayesesi) idi. Ahmet Cevat Bey dünkü kumı beş on kelime ile hulâsa ederek dedi ki: « Düimizin yapılış karakterlerfle ekleme cihetlerinden ve Hint Avru pa d'lile mukayeselerinden bahsetmiş • tik. Türkçe Hint Avrupa dili gibi ulama yolile ürüm ve tfirüm kazanmış bir düdir. Hint • Avrupa dilmde ön den ekleme yoktur. Bu şekil Orta Asyada diller gruplara aynldığı zaman • larda teşekküle başlarmşhr. Bilhassa Hint grupu aynldıktan sonra... Birçok kök ve eklerin bolunması, ve karsılaştınlmasile H ; nt Dilinin de Altaylardan kopup geldiği merhaleyi buIabiliyoruz. Kök ve söz karşıla^hrümadan dil • lerde görülen benzerlik, akrabalık is pat edemez. Rasgele benzeyişler olab'lir. Ve her benzeyiş bir münasebeti icap ettirmez. Ancak bunları binbrr olçüden geçirip köklü olanları ayırabiliyoruz. Meselâ İngüterede (hatalı) mana sına gelen Tcol (Tkol) kelinves'' var dır. Grekçede Tioldor. Bu kelimenin Grek veya Lâtin aslından olduğu zannedilirken uzun boylu tetkikatla bunun Hint Avrupa menşeinden geld'ği kabul edilmiştir. Bunun için de bir kelimenin menşei seri halmde takip ve tatbik edilir ve ondan sonra asliyeti ka bol edilir. Bizim metodumuz şudur: Buldugumuz kelimeleri ses ve mana ile kontrol yolu. Her iki taraftan yapılan arajtırroalar müspet çıkarsa esas anlajılır. Kelimelerin tenasulî manasına olan Çolisenu tabiri vardır ki biz buna Bolçemlik diyoruz. Bol, çok, cem de mana demektir. Pekçok kelimeler böyledir. Ana kökten aynlan bir kelime tena sül eder, çağdan çağa kültürel değiş • meler geçîrîr, yeni manalı ve muhtelif kelimeler doğurur. Bununla beraber hepsinde bir akrabalık alâmeti kalır. Bu akrabalığı meydana çıkarmak bazan güçtür. Çünkü bizim serpme dedişrmiz kanşık değişimler oluyor. Büyük kavim ve mTletler bir araya geld'ği veya harp, muhaceret ve saire sebeplerile dağıidıklan zaman ba ke limeler karısiyor, serpme hâdiseleri m»ydana geliyor. Meselâ Çagatayca da ii, i, y ile başliyan gelimeler bizde başkala;ıyor. Çagataycada ilân, üz, üskek kel:msleri bizim dilimizde yılan, yüz, yüksek olmuçtur. Bazan da ter sinedir: Çagataycamn yip, yırak, yu ku kelimeieti bizde ip, ırak, uyku ola rak kullanılır. Bu hâdiseler o kadar çok kî türele • rini buimak kabil değ'Idir. Kamusu Türkinin «rnsan bedenindeki kıHarı manasında kaydett'ği ük, Çagatayca ü?ı Uygurcada yüğ, Azeri lisanında ve bizim dil'm'zde bild'ğimiz yün olmuştur. Türk, tüğ, tüüğ, tüy misali ve ay nidh" ve bunlar, muhtelif lehçelerin bJr araya gelmesi veya dtğıîmasnıdan ileri : gelm ştir. Altavda Büz, kırgızca^a Büüı. bizde de bugün kullandıgımız boynuz olmuştur. Ses değ'şmeleri telâffuz güçlüğünden ileri gelir. Muhtelif ırklar daha kolay söylemek için kelimelerde degişiklncler yaptnışardır. Manada değ'şmeleri ise psikoiojik sebeplerden neşet eder. Baş Kamusu Türkide insan ve hayvanın üst kısmı diye yazılıdn*. Bu su • retle dağın başı, çıban başi, soğan başı olarak kullanılır. bir (Vahit) manasi ne attı. Lâkayt bir eda ile: * Bunlar sahtedir! dedi. Flit tekrar pacladı: Ne demek istiyorsun. Şuradan buradan sahte banknot tophyacak, sonra bacıa bunu değiştirteceksin, öyle mi? Yağma yok. Ben sana sahte para vermedim. Goldi Loks ayni yumuşak tavırla cevap verdi: Bir sürü içinde uyuz koyunlar da bulunabilir, Mister Flit. Bu paralar geçende bana verdiğiniz paralardandır ve hepsi sahtedir. Marküs Flit müstehzi müstehzi gülerek bağırdı: İstediğmizi yapamam. Arzu ederseniz polise benim sahte para sürdüğümü haber veriniz. Mister Flit, siz kurnaz bir adamsınız Fakat şunu haber vereyim ki ben de sizfn kadar, belki sizden biraz daha fazla kurnazım. Ne o, parmağınızdaki yüzük ne güzel sey öyle... Şu Avustralya taşlan emaslsiz şeyler vesselâm» Narin elinıze nekadar da yakışmış. Marküs Flit cevap vermedi. Yalnız rieiye Komiser vekili M. Kresirakynm dün Kurafcaym açıbnan münasebcıüe ğönderdiği telgrafa su cevabı vermiflir Haridye Komiser vekili M. Kresinsky Hazretlerine Moskova Gondermrk Intfünde buhmduguntız tebrik telgrafı dolayısüe zabâlilerine hararetle teşekkürabmı takdim ederim» Telgrafmızı Dil Kurultayı riyaaeUue iblâğ ettim. Reis umumî heyete bfldir* di. Büyük dost memleketten gelen ba selâm Kurultay heyeti umumiyesince müttefik alkışlarla karşdandu Kurultay Reisi beni heyeti umumiye namı na zatıâlinize derin minnettarlığım v« samimî dostluk hislerini arza memut etti. Tevfik Rüştü Komisyonlar ise başlıyor T. D. T. C. Umumî Kâtipliğinden: 1 Nizamname, takrir ve teklif ler ve bütçe komisyonlan bugün (pa zartesi) saat on buçukta toplanacak Jardır. 2 tlmî komisyonlar yann (salı) saat on buçukta ilk toplanhlannı yapa. caklardır. Komisyonlara seçilm'ş olan saygı değer azanın bu saatte Türk Dfli Tet k3c Cemiyeti merkezine gelmelerini dileriz. Niçin devletçiyiz, dedfler onu dr Izah edeyrm. Devletçiyiz. Çünkü halihazırda TSrkyenin içtimaî ve ikısadî sahada terakki ve tekâmöl edebümesi çarelerini ancak o yolda bulduk. Hususî »ermayenitt az, ecnebi •ennayesi de henfiz eski zihnryetten, kapitSlâsyonlar esasatmdan muarra bir şekOde mem • Böbrek ve mesane hastalıklanna, romatizma, ve diz ağnlanna bir'ıbirdir. Kum ve taşlan atar, böbrek sancı lannı keser, mafsallardaki birikinti leri, vasidavriki eririr. DİUROL le de şöyle almıyor: Bir baş soğan, bir baş hayvan. Zaman manasuıa: Aybaşı, Yılbaşı; iş üstunlüğünde ahçıbaşı, kahveci başı olarak kuüamlıyor. «Eski dil mefhumu ve dil gruplan» Başka manalar isteniimce de baş kebahsinde tez sa.hibi tsolant, Aggluti limes<nden çok istifade ediliyor: Başnant, Flexonnel gruplarmı kısaca izah başa, bir işi başetmek, baştan çıkmaE, ettikten sonra, «medeniyet ihtiyaca göbaşa çıkmak, başını bağlamak, başı boş re ileriler, dil daima sanayii takip e • olmak, başı hoş olmak, başa ge'vsk. der. Onunla büyür, ona tâb'dir. tnti • bastn geçmek ve sairedir. Bu kelimeyi şanna vasıta olur. Fakat dil, sanayün ipb'da manasma dahi kuDanabiliriz. anası değildir.» diyor Türkçe menşeleri araşhrırken Su • Saim Ali Bey ana dü bahsinde de mer yazısını ve Iisanını tetkik çok fay«Ana d;l bir nazariyedir. Şundan eıkdalıdır. 92 numaralı Pinoçramda ka • mışhr: 20 30 dil hep Flexonnel, ötemış işareti 51 yerde muhtelf manalar • de 70 80 dil hep Agglutinant bu neda kullamlmıştır. Buniarda meselâ hem den?» diverek izahmı yapıyor: sarhoş, hem zeki olmak manalarnu, «Eski dil mefhumuna verilen diğer dolu boş, hizmetci kumandan manahassalan» bahsinde «Bugün eski d*l larmı buluyorzu. Bunun sebepleri *u mefhumu zevkli bîr bilgi, bir fennî dur: Karruş boştur, narindir, iğr'dir, Curiosite basit bir ilim merakı ol ama ayni zamanda yazı yazmafa, birmaktan çıkmış bulunuyor. Bu mevzuu çok şeyler sarmağa, metanet vermeğe bugün kaynak, yani origine meselesiyarar ve binaenaleyh zekâva, kuman • ne tahavvül etti ve hatta eski dil eski da ve saireye alâmet olabilir. medeniyet oldu, ve biitün eski dil mevDerleme fifJerim;zde zamanla inkişazuunun ruhî ve içitmaî ve pedagork fa misaller vardır. tkli kelimesinin makuvveti şakaya Kelmez bir şek^l al • rasmı Kamusu Türkî davetsiz ziyafete nvfltar.» diyerek kısa izahmı yapmakgiden, dalkavuk, Radlof ise hıfevîî ve tadır. pisboğaz minalannda kiydederler. «Eski turanî aristokrasiler ve tski FişlerJe bu manalar ihtiyar. köturüm, dil mefhumu» bahsinin de bir yerinde besleme, hirntetçi, obur, yetim, arsie, diyor ki: «Eski Türk aristokrasPeri a yuzsüz, anası ölmüş kuzn ve saireye rastınlırsa, saltanatlarile umomî dil • " kadar genfsiemiştir. Bu vesîle ile şunu c'l;çin miinasebetleri arasmda nereye söyleyîm ki ihtiyar (yani koearmş m • kadar göz atabilniz ve şnnn brr daha san) türkçedir. Burada ih, yukanda arzedeyim ki Avrupada âdet boyle yazdığımız kelimenin ik'nden aimmış • dir; eski dil mefhumu e»ki saltanat tır. Anasız kuzu başka koyundan süt ve aristokrasi mefhumu tetkikleri be emeceğine ve diğer kuznlarm sitdünü raber yfirur». içeceğme ve bu sebeolerle vüzsüzi&k Sahn Ali Bey üste çıkarmak, arta te edeceğine gore tufevlî, pisbo?az, arkoymak, yana çekmek gibi prefîk sız, obur da olabilir. Ve bu netice ikli sasiyen ayni olduktan başka Prefek kel:mesmin mkîşafuıı gosterir. sen'n hangi Türk sözlerinden kopmuş Sonra ayni ırkın muhtelif kollan bir olduğunu m:sal'erle gösterdikten son mefhum için birçok manalar kullanı ra mevzuuna nihayet veriyor. yorlar. Bu suretie Bol koklük hâdisesi İbrahim Necmi Beyin bir izahı meydana geliyor. Bu ySzden, bîr memDoktor Saim Ali Bevden sonra Dil badan çıkan iki dil ayn kelime kulla • Cemiyet Umumî kâtibi tbrahim Nec nıyor. Meselâ türkçede ark Azeri lisami Bey kürsüye gelerek talimahn bir nmda dal, bokmak, Azericede tanmak maddesine bazı arkadaşlarca Kurul göz Azericede karakhr.» tayda hiçbir kritTc yapılmıyacağı maAhmet Cevat Bey, bundan sonra tenası verildiğini duyduğundan bahis'e vatür kaidelerine istinaden de kelimeböyle birşey düşünülmem'ş olduğunu, lerin menşelerini göstermeğe çalışbk her hangi bir teze karsı ît'raz ve ten • lanm, il ve dil aileleri bir kökten olan kelimeler karşılaşhnlmca ayniyete de , kit için kürsünün açık bulunduğunu ancak bu gH>i tenkMatta bulumnak is* lâlet eden neticeler bulundnğunu ilâve tiyen arkadaşlann hîç olmazsa ten • ederek, «Büyük Şefm dahiyane baş • kidin esasını yazı ile tesbit ederek Rebuğluklarile yapılan araştırmalar ne • isliğe vermesî lâzım geleceğini bildir ticesinde meden'yet ve dil menşeinm di ve idari koTnisyonlarm yann saat Altay olduğu anlaşdmıştar.» dedi ve on buçukta, ilmî komisyonlarm da saalkışlandı. Iı günü ayni saatte tonianacaklanm söy Saim Ali Beyin tezi liyerek azanın gelmelerini rica etti. Ahmet Cevat Bey den sonra 10 dak'lca istîrahat veri'di. Sıra Dr. Saim Ali Beye gelnuştL Zaman zaman alkışlarla kesilen ve umumî b'r alâka ile dinlenen tezine: «Eski dil mefhumunun elini derhal cebine sokmakla iktifa etti. Bu hareketi gözden kaçırroıyan Goldi Loks ilâve etti: Bu nevt yüzükleri çok seven biri ni tanıyorum, Adı neydi bakayım... Ha Kenton... ö y l e ya Kenton... O da bizlerdendir. Bugün zabıta erkânından birile ona dair uzun boylu konuştuk. Bu sözleri duyan Marküs Flit birden sapsan oldu. Goldi Loks hikâyesine tatlı tatlı devam ediyordu: Kenton denen bu adam adi bir haydur değildir. Bilâkis pek kibar, pek nazik ve bilhassa pek cÖmerttir. Onunla birçok isler yaptun. Hiçbir defasında bana sahte banknot vermeğe kalkışmadı. Hatta «Goldi, hakkınızı yemiş olmıyayım, alınız size 200 dolar» dediği çok oldu. Flit kurumuş dudaklarnu dilfle u • latarak kekeledi: thtimal ki aldanıyorum. korkmaym, tamir ederim. Fakal KuTultayda bnlanmak ittiyenlere tstanbul 19 (A.A.) T. D. T. C. Umumî Kâtrpüğfnden: Yalnrz bir gün Kurultayda bu lunraak üzere müracaat edenlere sarı renkli kartlar verilecektir. Bu kartlar ellermde bulımanlar Kurultay salonuna girecekler Te girerken kactlan alınacaktır. Bir gün için kart saat 12 ye ka • dar başkâtipliğe müracaat etmelidirler. Ye«il, beyaz ve pem.be kartlar hergünlüktiir. Ve bunlarla da ikisi gibi Kurultay salonuna girilir. Kırmızı kartlar büyük merasim salonunda radyodan dmliyecek olan lara mahsustujr. Almanyada reyiâma dün müracaat edildi (Birinci tahifeden mabat) serîyetle tasvip ettiğini gösteriyor. Umumî netice şu dakikaya kadar alımnamış olmakla beraber, rey lerm buyiik bir ekseriyetle müspet oMuğu anlaşılıyor. Saat 21 buçuktafn vaziyet Berlin 19 (A.A.) Reyiamın saat 21,30 daki vazîyeti şudur: 13,168,208 evet. 1,520,356 hayır. 250,000 boş. Şehrimizdeki Aln anların reyler Dün, şehrimizdeki Ahnanlar da, Almanyada yapılan reyiâma iştirak etmişlerdir. 500 Alman, dün aabah Sirketi Hayriyeden kiralanan 60 nuroaralı vapurla Kavağa gitmişlerdir. Ka radenizde seferde bulunan Alman bandıralı Atto isnundekî şilep saat dokuz buçukta Kavağa gelmiş va Alman müntehipler bu vapura nakledilmişlerdir. Muntazam pasaportlan bâmil bulunan ve seyahate çıkmak için bü tün muamelelerini ikmal ettirmiş olan bu beş yüz kişilik kafile tama men Alman vapuruna geçtikten sonra Atto vapuru haceket etmiş ve karasulanmızdan (3) mil açığa git • miştir. Sert bir deniz olmasma rağmen Alman vapuru açıklarda dur muş, yolcular vapurda bulunan resmî heyet huzurunda reylerini knl lanmışlardır. Atto vapuru bilâhare Boğaza dan mü« ve Kavaklarda demirliyerek Al man tebaasını tekrar Şirketi Hay riye vapuruna teslim etmiştir. Al man müntehipler dün akşam üzen Istanbula dönmüşlerdir. 15 Tevfik Rn;tu Beyin Sovyet Harieiye Vekiline cevabt ts»anbul 19 (A.A.) Haridye Veküi Dr. Tevfik Rüştu Bey Sovyet Ha Goldi Loks sevinçle bağırdı: Ne görüyorum, 600 dolar, ha?.. oh, oh Kenton bu kadar cömert değildi. Siz onu da bastırdınız. Bana bir daha bu Kentondan bahsetmeyiniz. Sizm dostlannızı tanımak istemem. Onlarla mukayese olunmak ta hiç hoşuma gitmez. Goldi, an lıyor musunuz? Sonra ben bahseltiğinfz şekilde bir yüzüğe de sahip değilim. Marküs Flit bu sözleri söyliyerek elini gösterdi. Filhakika parmaklannda yüzük yoktu. Kasadan parayı alır ken yüzüŞü de usulcacık sıyırmış, orada bırakmısh. Haydi, artık gidin. Benîm yapacak işlerim var. Mâni olmayın. Sizin bir daha buraya gelmenfzi de istemem. Goldi Loks kalktı, ağır ağır kapıya doğru giderken Marküs arkasından seslendi: Goldi, ben darılmadım. Gene es: kisi g bi dost olalım. Ha, durun durun size bir teklifim var. Goldi Loks tekrar geri döndü. Başbaşa vererek uzun müddet konuştular. Cellâtlar Şirketi Yazan: Edgar Vaüas Tercüme eden: Ömer Fehmi Doktorun ugradıgı taarruz Givenda ile Billi beraberce çok hoş birgün geçirmişlerdi. Billi yatak odası • nm kapısında «geceniz hayrolsun» diyerek ondan aynldıkan sonra yapıla • cak bir hayli işleri olduğunu hahrladı. Yeni basılacak ron»anını biran evvel bitirmek lâzımdı. Tâbi sıkıştmp du ruyordu. Kendisine Sci gün sonrası için : söz verm şti. Halbuki yazılacak daha bir hayli yazı vardı. Masanm başma gererek çlışmağa başladı. tşini bıtirdiği zaman saat iki buçuğa gelmişti. Odanm bir köşesmdeki koltuga rahatça kurularak sigara içen Selbiye döndü: Çok şükür, tamamladım, dedî. Artık yann hep beraber Londra kuleSHIİ ziyarete gidebiliriz. Kim, biz mi? Anlamamazlıktan gelme, vadet 20 Loks müstehzi bir eda ile yal • vardı: Kuzum çok rica ederim, ken • disine haber veriaiz. O beni kabul edecektir. Çok mühim bir mesele var. Marküs Flit kâtibesi tarafından ister istemez içeri alınan Loksu gö rünce hiddetle bağırdı: Buraya ne yapmağrf geldin, gene. Sen budalanın birisin. Geçen gün az kaldı kendini de, beni de yakalatıyordun. Goldi Loks, Marküsün lâkırdısını bitirmesini sükunetle bekledi. Sonra cebinden yüz dolarlık bir banknot paketi çıkararak yazıhanenir. iistü MUter Fliti bu saatte göre mezsiniz. Hem o size bk daha bu raya ttğramamanızı söylemlştL Kasasuu açtı, bir deste banknot çıkararak yazıhanesinin üstüne attı. roedin mi? Hatırlamıyor rousun? (Mabadi var)