TELGBAF MABERLERIJİL UGUN DEBU.J KARADEN1Z K1YILARINDAN AVRUPAYA Müthiş bir fırtına Plâjda kadın eykel vücutlü iki üç kadın, bir yaz, Avrupanın en çok rağbet ;ören plâjlarmın birinde açık pijama ve kısa mayo modasım çıkar • dılar. Meydana koyduklan çıplaklığı, yabancı gözler, birrr bedia gibi seyretmekten, ayıplamağa vakit bulanv.yor ; lardı. Herkes b r noktada ittifak etmişti* Bu derece güzel ve mütenasip bir vücude malik olan kadın, onu yabancı naza*lardan saklamayabilir! Gel zaman, git zamsn, bu moda yayıldâ. Her kadm, bu kıyafette gczmeve kendinde hak gördü. Bu da, k«sa saç ; gibi, yüksek ökçe gib , çiçekli kumaf gibi, yanpiri şapka gibi bir moda îdJ. Moda ise bir imtiyaz değildir. Ona herkes, istediği kadar uyabilir. Ve sarkan etlermi türlü askılarla tutturan karta loz yosmalardan, henüz büluğa ermemiş mektep çocuğunu andıran mânasız sıskalara kadar, herkes, anadan doğmaya yakın bir vaziyette plâ.îlara hücum ettL O kadar ki. bugün, dünyanm her tarafındaki plâiiar, denize yakın sayfi • yeler birer nefais meşheri ohnaktan çıktı da, bıVr mezbaha salommu hatırla • tıyor. S'rin bir sima, cazip bir endam arastıran güzellik meftunu nazarlar ok • kalarla, tonilâtolarla kol, but, dös, sırt, göğüs ve kalcaya takılıvor. lnsan, bir • kaç saat böyle bir plâjda kaldunıydı, günlerce etten tiksmiyor. Kadın vücudü ne derece kapalı, ör • Hi'ü olursa o kadar alâka celbeder. Ba zı kadınlar, soyunmakla, güz'lliklerin • den ve cinsî cazibelerinden yüzde elli • sini kaybederler. Fakat bu moda taammüm edip, git • gide bayağılastıkça, şükranla goriiyo • rum ki, zevkiselim sahıbi olduklan ka • dar, akliselim sahibi de olan hannniar, böyle yerlerde, kapalı, zarif tuvaletlerle gezmeğe başladılar. Gecen gün, gene böyle bir plâjda bulunuyordum. öğleye doğru, tam çiğ et yığuılarmın, kızğm güneşin altında birer otomatik ve yekpare dönerkebabı gibi pismeğe koyulduklan sırada, ka pınm önünde duran şık bir otomobilin içinden dört genç hanım indi. Basla • rtnda, yumusak kenarlı genis beyaz fapkalar. arkalannda bahar kadar sen ve renkli birer uztm elbis« vardı, goğusleri hafîf dekolte, kollan çıplaktı ve hassaten dikkat ettim: Ayaklannda ince, zarif ip«»k çoraplar.. Evet, çoraplar gördüm. Bazı sivrisinek ve pire yenikü, kılh, biçimsiz bacaklann manzarumdao bambaska vo can alıcı olan bu çoraplı ayakların nefis manzarasını, müştak nazar lanma arzetmek lutfunda bulundukla nndan dolayı, az kaldı, gidio hassaten teşekkürümü beyan edecektim. Sade ben mi?. Hayır! Plâjda, benim gibi düsünen, benim kanaatimde olan belki yüzlerce kisi vardı. Hepimiz bir den, bu zarif giyimli, dört güzel kadı nın, mermer tezgâbm üz^rinde kasa bm sahnnı bekliyen bütün koyunlter gibi kumlara uzanmış çıplaklardan çok daha müreccah olduğuna, o dakikada zımnan ittifak ettik. ERCÜMENT EKREM Rusçuğu ikinci görüş Yeniden öuralara kadar gelmek, Tunanın ters akışını görmek için bi le değermiş! Ancah şimdi iki kıyıyı yerliyerine koydum ve Tunayı ancak on yıl sonra doğ ru olarak akıtıyorum! • Rusçuklu doktor Hakkı On yıl evvel Pilevne iskelesmden vapura binerek, batıdan doğuya doğru, Rusçuğa gidiyorduk. Tabiî Bul • gar sahili sağım'»la, Rumen kıyıları solumuzdaydı. Yeni basan gecenin alaca karanlığı içinde bol ısıklı Rusçu ğa geldik. Esyamı hazırlamak için kamaraya inmiştim. Güverteye çıkınca baktım ki iskelesine yanastığımu Rusçuk solda, Romanya sahili cenuptadır, ve Tuna sarktan garbe akıyor! Meğer, bağlanacağı iskelede akın tıya karşı durabilmek için, vapur tersine dönerek yanaşmış. Sağ sol, simal cenup,hep kendi kuruntumuz; bütün kâmatı dünya etrafmda dönüyor sa nan insanlarm o harikulâde yanlışını Kopernik sadece bir sağ sol kuman das>le düzeltmisti! Ben de ertesi sabah, guneşin saye • smde, garp ve şarkımı bulacakhm. Halbuki uç gün kaldığımız Rusçukta boyuna y»ğmur yağdı, ve hava mütemadiyen kapalı kaldı; ne güne» ne yıldız, ne doğu ne batı; üç gün orada, ve ondan sonra da on yıl, muhayyi • lemi o kadar corlamama ragmen, ne Rusçuk aşağı indi, ne Yergöku yerine gitti, ne de Tuna ters akısmı bıraktı: Yeniden buralara kadar gelmek bu • nun için bfle değermiş, ancak «imdi iki kıyıyı yerliyernıe koydum ve Tu nayı ancak on yıl sonra doğru olarak akıtıyorum! Rumenlerm «Corcîu» dedWerî bin • ve Yergökü iskelesinden vapura Beye göremiyorum. Yalnız Tuna boyunda kilometrelerce uzayan ışıklardan an Iaşılıyor ki on sene içinde şehir biraz daha büyümüş olacak. Evvelki ziya retten en çok hatırladığım Zarifi ö mer Efendmin Tombul camündeki mezarıdır. Bir buruk asır evvel ölen ve «Pentname» sile meşhur bu hem : şeyh, hem şa r Türkün kitabından bir mısra dilime dolanıp duruyor: Ulu kadrm fehmeden olur ulu! Galiba Emil Fage «bir milletin medeniyetini anlamak için en doğru ölçü yetistirdiği büyük adamlann kıy • metini takdirde gösterdiğî seviyedir» mealinde bir söz söyler. Zaten büvügü medenî olan yetiştiriyor, ve büvük te büyüklerin kıymeti bil'nen memie kette yeti^ir. F'enk mütefekkîrHe Tombul camündeki Rusçuklu Türk avni şey' anlatmaktadır; akıl için yol bir dem'fler! Evliyanın hikâvesme göre ilk Fmeviler zamanında bu sehri kuran Krsl «Uru«cuk», bir kış, ba<tanbasa don • mus Tuna üzerinde zevkler safalar yaparken buzlarm birden çözii'üverme • sile boğulmus. Böyle masallar Tuna buzlarının tek : n olmavısmdan cıkmış olsa gerek. Nitekim (Naîma) nın anlattı^ı vak'a ı?österiyor ki o buzlar çözülmeden bile bir TSrk serdarınm ba?mı yıvebilmiştir! Dramla biten vak'a önce komedHe başlamıstı: Köprulü zamanında Fazlı Pasa Eflak seferine serdar oluyor. Rusçuğa geidikleri zaman Tuna çoktan buz tiTtmustur, ordu yürüyerek geci yor, Rusçuk kadısı biîe buz üsHînde at ovnatarak serdar a hunerler gö*te rir; lâkin kumandan korku içinde, ya buzlar çözülüverirse ? Genvnin yalnız suda yüzmek için yamlmadı^ım Fatih t^tanbul alınışmda, Turgut Re is te Cezayir kıyısında ispat etm'sti: Fazlı Pasa dahî buz üstünde ayni diraveti gösterecek! Büyfikçe bir gemi donanır; çifte çifte düzünelerle hamlacı küreklerinin başmdadnr. Kayığn 3d tarnfında, yüzlerle askerden birer d<zi uzavor, heosi halatlan omuzlamılar; kayığın geri sindeki taht gibi yere kurulan serdar çok guç de, heybetli, başındaki turnatelli sorhaşmetle dalgalanmaktadır: SerDördüncü Mehmedm cellâdına Oünttn Meselesi Türeme sanayi! Diinkü Cumhuriyette bir habecı vardı: Millî bir servet olan dericiliği himaye için hukumetin lâstdğe koy • duğu 150 kurus resim; 11 lâstik fabrikasuıın kapanması ve 2000 Türk ifçisinin açıkta kahnası tehlikesine yol açıyormuş.. İktısat Vekilimiz geçenlerde Yerfl Mallar sergismi gezerken hemen her firma sahibine soruyordu: « Nasd) muafiyetleri ve kontenjanı kaldtrdı ğunız zaman ecnebi malma karşı da • yanacak, rekabet edebilecek misiniz?» Galiba bu sualin topyekun cevabı, sükutun boynu bükük belâgatine bıra« kılmıştı! 5 haziran tarihli nüshamızın «Kendi kendünizi tenkit» sütununda, memlekette şasılacak bir zihniyetin türediği bahse mevzu oluyordu. Şu, A* merikan sakızı denilen, çikletleri deve> de kulak kabilinden yapmağa başh • yanlar Amerikan ithalâhnuı men'ini istemişler!.. Bu «millî sanayii!» korumak Iâzımnruş!. M^kalem'z bilhassa aktif bulunduğumuz koca bir dış pi • yasaya karsı bövle bir hareket isteği a nin ırünavebetsizlipile, «tahdit tedbîr» lerinde çok ısrar eden zihniyetin naza» n dikkati celbedecek kadar ileri ve garip bir roahiyet almasına» işaret ediyordu. Türedi sanayün tevazuuna mütesekkir olalım. Ya birisi külüstür bir makine yapıp ta memlekete gaz ve buharh motör ithalâtınm men'ini isteseydi! Cünkü millî sanayün tarifi, hariçten parça halinde gelip burada birîestîrilen eşyaya kadar genişlemistir. Yerli sanayi, zannederim, üç kısma ayrılıyor: tptidaî roaddeleri bizde ye tisen, iptidaî maddeleri hariçten ham olarak gelen, iptidaî maddeleri ma mul olarak gelen sanayi... Bımlardan asıl yerli ve millisi şüphesiz ilkidir. Diğerleri şu ve bu sermayenin mutlaka ve şahsî gayeler üzerinde isletilmesi için devleti muafiyet ve tahdit himayeleri almak yolunda mütemadiven müşkü'âta sokan tercüme ve mel»z sanayidir. Yalnız lisanı türkçelestiri • len tercüme ecnebi eserleri gibi .. Merr>'°ket*e dericil'k gibi eti kemiği millî bir sanayi varken ille Afrika, Amerika kütaperk^an ve kauçuklarile Türk'yede «nullî bir lâstik sanayii!» kurmağa uğrasmak ilertu • tar yeri olmıyan bir tesebbüs ve gay • ret olsa gerek.. Yann bir fabrika, Ka« liforniya meyvalanndan konserve ya>maea kalkisırsa o da millî rrvi olacak? Hükumet. fabrikalann teeıtsvs kül • fetleri hafiflevinciye kadar; isçi ke miyeti değil, isçi mehareti ve binnetice randrmanı temin olununcuya ka • dar sanayii muafiyetler, ve konten janlarla himaye kararmdadır. Maksat bunları ileride muafivetler ve kontenjan kalktirı vak : t ecnebi mallarile ve tabiî sartlar içinde rekabet edebf*ck kudrete eristirmektir, ve mliK fabri kalarm Inalettavin ber eııyavi ne oahasına olursa olsun yaomalan memlekette yeti^en iot'daî kullanarak b;zi o mamulâtra vaban • cısından kurtarması şarttır. Yoksa bü tün işlenecek madde'.eri ya bancı ülkelerden gelip yalnız Türk v*an^a«larınm kol eme p!ni kendine s'per ve kalkan edinmiş iğreti sanayi değil... Telâkki böyl olduktan sonra sehrimizde Türk işçisi elile yapılan Ford mamulâhnı da mi'lî sayıvermekte, hatta şoförü Türk o'an bütün otomobilleri manav Ahmet veya Mehmet Efendinin sattıjh m«s temleke muzlannı da yerli malı addetmekte bir beis görülmemelidir! Madem ki onlarda da Türk eli ve em«*fi var! îsimleri büe yabancı olan bir k«' çikolata, diş macımu ve mümasili sanayi de ayni vazivettedir. Ecnebi mevat kullanırlar, yerliliğe nisbetleri bazısının Türk sermayesi ve üç beş Türk iw~:si kullanmalarmdan ibarettir. Daba buna benzer birçok fuzulî ve tufeylîj sanayi var ki bugün, eski devrin pasazadeleri gibi yaşıyorlar, lâkin Celâl Beyefendinin telmih ettikleri gibi, kontenjan ve muafiyetler kalktığı gün gümrük kapılannın arkalanna devri leceklerdir. Çünkü senelerdir alabildiğine bol muafiyetlerle beslenmeleri; yerli malı ve tabiî sanayi olmadıkları için daima çürük kalan ve gümrük himayes:ne dayanan hayatiyetlerini düzeltmeğe kâfi gelmiş veya gelecek ] değildir. Rölleri ecnebi malma Tür kiyede bir şekil ve renk vermekten ibaret olan bu fabıikalar yarın dumanını kestiği gün, üs telik açıkta binlerce vatandaş bnaka caklar ve onlaruı boğaz hakkını bu gün lastikçilerin yaptığı gibi milletin ve devletin başına kakacaklardır. Amerikada çıkan bir kasırga 12 şehri karanlıkta bıraktı, milyonlarca zarar iras etti Detroit «Mişigan» 3 (A.A.) Şiddetli bir rüzgârla karışık bir fırtına dün akşam Mişiganın şarkında 12 kadar şehri kaıranhklar icinde bırakmıştır. Fırtına, Flintden Detroitya kadar ağaçları, ev leri devirerek, münakalâtı keserek her tarafı berbat etmiştir. Flintde 10 yaralı, hastanede cep elektriklerinin ziyaları altında ted&vi alttna alınmıçtır. Üç kisi ölmüştür. Zararlar bir milyon tahmin edilmektedir. Rüz gâr bir vapuru karaya sürüklemiş, vapur karaya oturmuştur. Uzak Şarkta yeni bir hâdise 20 Rus memuru tevkif edildi 5000 Japon komünistî Japon jandarmaîarı Çinde neler yapıyor? Ooochov üzerine yürüyor Tokyo 3 (A.A.) 5000 komü • nist Doochovr üzerine yürümektedir. Maksatlan aylardanberi Nankin ve Kanton kıtaahnın cenubî «Kiangsi» : deki muhasara ederek zaptederoed klerî bir komünist kalesine tuz ve pi • rinç gönderilememesi için Nank'n hii kumetinin koyduğu ambargoyu kır maktır. Bugün öğleden sonra Foochowa bir tngiliz muhribi gelmesi bekleniyor. Tokyo 3 (A.A.) Reuter ajan smdan: Foochowdan 12 mil uzakta olan Faishayı işgal etmis bulunpn dahili komünist kuvvetlerine karşı bir tedV hareketi olmak uzere Foochowa ecnebi harp gemileri gelmi»tir. Cm hükumeti tarafından gö«der î len kıtaat Foochowa gelmistir. Bir Japon harp gemisi de bugiht gelrr»:ı:Moskova 3 (A.A.) Kabarowsktan bildirildiğine göre, şark Çin de miryolları istasyonlarmda son za • manlarda yirmiden fazla Sovyet memuru Japon jandarmaîarı tarafından tevkif edilmiş ve yeniden kütle ha • linde Sovyet memuru ve amelesinîn tevk'fine de hazırlanılmaktadır. Bu tevkifatın sebebi meçhuldür. Ancak, bu tevkifatm Çin sark demiryollarmın muamelelerini bozmak için tertip e • diimiş olan umumî Dİâna dahil bulunduğu zannedilmektedir. Lehista.mil iktısadî prosramı Sağlam para ve mütevazin bir bütçe isteniyor Varsova 3 (A.A.) Basvekil M. Kozlovrski hükumet blokunun içtimaında Lehistanm iktısat programı • nı anlatarak demistir ki: « Bu program şu esasa istinat etmektedir: Buhrandan evvelki sartl a n n avdetine îhtimal olmadığın • dan yeni şartlara uymak lâzımdır. Ve halkı geçindirmek için de ye • gâne çare dahilî kapitallestirmedir. Bundan dolayıdır ki Lehistanın e saslı ve sasmaz sivas"'' sa*lam oara ve mü'evazin bü^V teminidir. Diğer esash bir prensip te memleke' i müdafaasıni temin edebilecek bir ordunun idamesidir.» Basvekil döviz ticaretinin serbest bırakılacağını bildirmistir. dik. Düşundüm ki henüz Sç nesil ev • vel burada kaymakamimız vardı: bir kaymakam terfi için Abdülâzize Erzurumda 300 fakir çocuk sünnet ettirildi Erzurum 3 (A.A.) Halkevi ve hayır cemiyetlerinin yardımile dün 300 fakir çocuk sünnet edil • mistir. Bu münasebetle gece Millet bahçesinde muhtelif eğlenceler yayapılmsıtır. istida gönderdiği zaman, gururu bü yük bir dağ, cehaleti heybetli bir abide olan o padişah nasılsa lâtiVi yap • mağa kaOcarak «ben yalnız yerin hükümdanyrm, o ise yerin ve gökün kaymakamıdır» diye bir de nükte savurmuf I Jübiter admı taşıyan Avusturya vapuru çok güzel. Bizim Kadıköy »a • purlarmı kız gibi beyazlatınız, perva neyi yan çarklara alarak, vapura bir kat daha ilâve ediniz; buradan kal • kınca yirmi dakika kalkıp Kadıköyüne sonra varmış karşidaki sandun; gibi ve aahilm gözile Rusçuğa yanaştık; kendimi KöprBden hakikat Tuna burada denra iki kıymın ışıklan oradald iki pınlhlannı andınyor. Yazık ki Rusçuğu gündüz Bolu Halkevinde bir konferans Bolu 3 (A.A.) tstanbul Üni versitesi son sınıf hukuk talebesinden Mediha Hanım dün gece Hal kevi salonunda kadın ve erkek çok kalabalık bir dinleyici huzurunda memleket davasmda tnedenî vazi felerimiz hakkında bir konferans vermis ve şiddetle alkışianmıştır. dar, korkaklığının bu keyfini Edirnekellesini vererek ödedi! Tuna, Jübiter vapuru Ereğlide yapılacak mensucat fabrikası Ereğlİ 3 (A.A.) Mensucat fabrikasmm yerin! istîmlâk için kay makamhğa emir ve talimat gelmiştin Her tarafta cabucak yayılan bu haber üzerine halk »ürur ve heyecan icindedir. Meksikadaki grevler bitti Şikago 3 (A.A.) Hayvan üze rinde muamele yapanlar, grevcilere meydan okuyarak, bugünden itibaren islerine başlıyacaklannı bildirmisler dir. tSMAlL HABtP Dün Büyükadada yapılan çiçek bayramı Zongulıfakta bir Yunan vapuru yandı Zonguldak 3 (A.A.) Romanya için Kozlu mıntakasından kömür yükliyen Yunan bandıralı 2,000 tonhık mazotla muteharrik Arko şile binin makine dairesinden yangın çıkmış iki makinist yanarak ağır yaralanmıştır. Yangra söndürül müş ise de beniiz hasar miktan an • laşılamaımştır. Müsabakadan evvel Cevdet Kerim Beyin beyanatı Moskova 3 (A.A.) Tas ajansının bir muharririne beyanatta bulunan Cevdet Kerim Bey söyle demistir : « Kısa bir inkıtadan sonra tekrar Sovyet Rusyaya geldiğimizden dolayı bahtiyanz. tnkılâpçı ve mflliyetçi Türk gençliğinin ve bütün Türk milletinin selâmlarını getiri yoruz. Tas ajansından bu dostluk hislerini, inkılâpçı Rus gençliğine ve Rus mille» tine iblâğ etmesini rica ederiz. Türk ef k â n umumiyesi ve Türk devlet adamlan bizim Rusya seyahatimize büyük bir alâka Türkiyeye göstermislerdir. avdetimizde orada Rus Feld Mareşal Fon Hindenburgun ölümii (Basmakaleden mabat) yaç duyan milleti onu tekrar Alman • yanm en yüksek vazifesine davet etti. Bu son vazifevi de kabulde tereddüt etmiyen Feld Maresal, hayatının son nefesine kadar onun üzerinde de karakol bekliyen b;r neferin pürüzsüz sadakatini fösterdi. Hindenburgun Cumhur • reisliği Umumî Harp kumandanlıgı ka dar mükemmeldir ve kahramancadır. MiIletin'K temayüllorini kendi itidal ve basiretile tadil ederek hüsnü idare et miş ve ezcümle bütün dünyanın kabul ve teslim edoceği bir hakikat olarak sulha hizmet eylemiştir. Feld Maresalm vofatı Almanyamn hudutlannı geçen bir hâdisedir. Bu zıya m dünyada bıraktığı boşluğu şüpbesiz Almanya heryerden daha fazla hisse Hinden • decektir. Kuvvetli ölüler dirilerin ha yatında yasayıp giderlermis. burgun hep fazil'it olan hayatının ken • di memleketinde ölümünden sonra dahi hep düstur hahralar gibi doğru yo İj göstermekte devam etmesi temenni olunur. Umumî Harpte baslıca silâh arkadasımız olan büyük askr.rin ölümü önünde bütün Türk nr'lletinin hürmetle iğil • mekte olduğuna süphe yoktur. Müsabakaya gtren arabalar geçerken Tuluzda bUyük bir yangın Tuluz 3 (A.A.) Büyük bir yangın, bir antrepo ile bir eczak ambarmı yakmıştır. Hasarat, birkaç milyon tahmin edilmektedir. Alman Ikısat nazırı hasta Berün 3 (A.A.) Alman tktısat Nazın M. Schmitt, ciddi surette hasta ve istirahate muhtaç olduğundan Rayşbank mudürü M. Schacbt altı ay miid detle Alman tktısat Naznlığı ile Prns • ya tktısat ve Mesai Nazırlığı islerini tedvire memur edilmiştir. sportmenlerini selâmlamakla bahtiyar olmak isteriz. Bizim sporcu larımız, bu telâkilerin iki memleket arsındaki dostluğu takviye etmekte olmasından dolayı bahtiyardırlar. Bundan başka bu, senelik mülâkatlar, ayni zamanda spor sahasındaki tecrübelerimizi zenginleştirmekte • dir. Her tarafta bize karşı gösterilmiş olan iyi kabulden dolayı teşekkür ederiz.» Cevdet Kerim Bey ve beraberindeki Türk sporculan, son günlerde ileride yapılacak telâkileri hazır • lamakla meşgul olmuşlardır. 2 ağustos akşamı 150 Türk misafiri Gündüzün Gorki ismini taşıyan kültür parkını ziyaret etmislerdir. Türk sporculan, başlarında Cevdet Kerim Bey olduğu halde, atletizm müsabakalrında lerdir. hazır bulunmuş • larve Dynamo stadyomunu gezmis Müsabakayt alâka île takip eden halk Muhafız Gücü bisikletçileri Fatsada Ordu 3 (A.A.) Muhafızgücü bisikletçileri bu sabah saat sekiz d e haHnn samimî tezahUrleri ara•uıda Fatsaya hareket etmişlerdir. Fatsa 3 (A.A.) Muhafızgücü bisîkletçileei çetin bir yürüyüş • ten sonra saat 17 de Fatsaya geldiler. Uzaktan bisikletçiler ve Fatsa «porculan tarafından, sehre girer • ken de kaymakam, belediye, C. H. Fırkası şube reislerile kaza memur» ları ve halk tarafından karsılan • mışlardır. YUNUS NADİ Adalan Güzelleştinne Cemiyeti tarafından dün Büyükadada* bir çiçek bayramı tertip edilmistir. Çiçek bayramı güzel olmuş ve alâka ile takip edilmistir. Yapılan müsabakada birinciliği Arabacılar Cemiyetinin arabasi kazanmiftır. FERlDUN OSMAN