CUMHURIYET in HIKAYESI Ya annesi, ya babası! Sevim. kiiçük tahta karyolasmda «çrıyaralc doğruldu: Bir güriiitü du varak uyAnmıştu Uzun gömle&i altında kalbi çarptyorduı Korkudan. Kulak "»erdi. V« bemen dudaklanna bir tehe*sum gelmişti. Çimkii uykusunu sar»srv gürüîtünÜT» ne olduğunu anladı: Bitüilc odada biı ses yükseLrçi var. Kendi kendine: «Ha... dedi, birşey değil: Annetnle babam kavffa ediyorlar.» Ve gönlü ferahlıyarak, güzel kiiçük tahîa tkaryolasma gene uzandı. Allah vere d« bugün fazla kavga etmeseler! Saat kaç acaba? Perdeler arauadan îfik görimmiiyor: Demek ki H '* gece. Umumiyetle kısa «iiren gündüz kavgalandır: tkisinden biri yan • d'' odanm kapısını vurup çıkar ve k» « v ı bittrir. Geceleri daha fena. Sir crlerrai yahştırmak için sokakta öjle bir druajmağa çıkamaziar; bir birlerinden kaçamazlar; ayni kulübe de tüneyeo 3ti hnçm köpek gibi yatak nmyamalak uyudu. Ve birdenbire, bir çıghk • arkasın dan iki el silâh. Ancak beş yaşmda var. Fakat bu • günön çocuklan silâh sesinin ne olduğanu pek iyi bilirler. Sevim heraen anladı. Ayni zamanda bir babrası uya nıverdi: Birgün uşakla abçınm anne • sile babasmdan bahaettiklerim duy muştu. Abçı diyordu ki: Allah bilir gönün birinde bu kadm ona cavlağı çektirecek... Uşak cevap veriyordu: Eğer efendi onu tahtah köye göndermezse... Bugünün çocuklan «cavlağı çek mek» ve «tahtah köye gitmek» nedir, pek iyi bilirler. O hakie, işte: Sevim yu anda biliyor ki iki el silâh patlryan şu odada, şu kapının arkasmda ya babası cavlağı çekmiştir, ya annesi tahtah köye gitmistir... Sevim bağırmıyor. Ağlamıyor. Güzel kiiçük karyolasında doğrulup o • Yumurtalarımız içîn yeni bir mahreç c 5 Mart 1934 iktısat lsl@ri kumpanyalarla müstahsil arasmda mevzuu olan iskarta meselesi de bu kongrede halledilecektir alan kumpanyalarm dürüst hareketleri takdire şayan olmakla beraber iskarta keyfiyetmi icap ettiren sebepler hak • kında her ki tarafın noktai nazarlan • nı tahlfl etmek faydadan hali değildir. Büyük ahcüarm ifadesine göre, müstahsilden denk halinde alman tütün lerin ekserisi el el tasnif edflmediği gibi iyi tasnif edilmis tütünlerin arasma fena neviden tütünler kanstınlmaktadır. Zürra, yapraklan denk haline koyarken tasnif hususuna fazla ehemmi yet atfeder ve iskartaya tâbi tutulacak tütünleri ayrıca denk koyarsa iskarta meselesi kendiliğinden halledilmis o • lacaktır. Tütün müstahsüleri de iskarta hak • kında şu mütaleayı serdediyorlar: 1 Büyük alıcüann tanzim ettik • leri matbu kuntratlar yalnız bir tarafın hukukunu gözetecek mahiyette kaleme almmışhr. Bu kuntrah imza eden müstahsil ileride herseye razı olmak mecburiyetindedir. 2 Kumpanya memurlan tarafından iskartaya tâbi tutulan tütünleri ayni memurlar kendi hesaplarma ucuz fiatle satın alıyorlar. Kumpanyalann bu muamele ile alâkalan yoktur. Fa kat meraurlann sahsî menfaatleri is • kartanın çoğahnasına sebebiyet verir. 3 Büyük alıcı firmalar mahsul senesinde mmtakadan ilk tütün mu bayaasına basladıklan zaman o teski • lâtin eksperierinden bazılan bilvasıta veya bilâvasıta ektirdikleri tütünleri ilk partide yüksek fiatle ahyorlar. Eksperlerin tütün zer'iyatile alâkadar ol • mamalan ve bitaraf hareket etmeleri lâzundu*. Müstahsil ve alıcmin fikir ve kanaatleri bu noktalarda temerküz ettiğine göre nisanın on beşinde açılacak olan tütün kongresmde bu gibi pürüzlerin kolaylıkla hallolunacağını tahmin edi • yoruz. Tacirlerimiz Isviçre piyasasile temasa gecmelidir Ecnebi Yumurta meselesi günün en müihtilâf htm iktısadî hâdisesi sirasina geçtL Her tarafta fiatlerin çok düştüğünd*en, Hıracat yapılamadığından si • kâyet edilip duruyor. Yeni yeni mahreçler taharrisine çalısılıyor. Fakat umumi iktısadî buhran bütün memleketlerin kapılannı sımsıkı kapamıs olduğu için yumurta ihracı cidden müşkül bir iş olmustur. Alâkadar makamlar, memleke tin buna benzer dertlerine çare bulmakla me»guldür. Yumurta meselesi de, süphesiz bu is mensuplarını memnun edecek bir tarzda düzelecektır. Memleketin yüksek iktısadi menfaatlerini çok yakmdan ta • kip etmek mecburiyetinde olduğu • muz için biz bu meseleyi mahreç cephesinden bugün tekrar tetkike Iüzum görüyoruz. Yumurta tüccarlarımızm çoğu şimdiye kadar belli başlı olarak İspanya. Italya ve Fransa ile çalıs • mağı itiyat edinmisler; Merkezî Avrupa ve bilhassa Isviçre piyasalarına hiç yanaşmamtslardır. Halbuki Isviçre her sene hariçten 15 16 milyon kilo yumurta ahyor. 1931 v e 1932 senelerinde 15,300,000 ve 16,850.000 kilo yumurta ithal et miştir. tsviçre yumurtalann yarısuu Bulgaristan ve Yugoslavyadan tedarik etmekted'ir. 1932 senesindeki ithalâtı mem leketlere göre berveçhi atidir: Ton olarak Milyon frank ümum ithalât 16,850 23,1 Bulgaristandan 6,233 8,2 Belçikadan 3,265 44 İtalyadan 2,267 3,3 Yugoslavyadan 1,982 2,6 Lehistandan 1,185 1,4 Fransadan 697 12 Holandadan 557 08 Görülüyor ki, tsviçrenin hariçten aldığı yumurtalar umumiyetle Türk yumurtaları ayannda olan mallar olup ciddî takip edllirse bizim de iyi yumurta sevk ve ihraç etmemiz mümkündür. Bilhassa coğrafî vazîyeti bizim kadar müsait olmıyan Lehistanm bir sene zarfında 1,5 milyon franklik yumurta ihraç edebil diğine bakıhrsa; iyi çalısmak sartile tsviçreye senede hiç olmazsa 1 milyon liralık yumurta îhraç edebile • cek mevkide olduğumuz kendiliğinden tezahur eder. tsviçre piyasası yumurtalann tazeliğine, ambalâjına hususî bir ehemmiyet atfetmektedir. Samsun, yumurta kongresi esasen yarım sandık usulünü kabul etmistir. Evvelâ bu noktaya dikkat etmeli, saniyen gayet iyi tasnif edilmis ve çok iti nah islenmts yumurtalann tsviçre • ye gönderilmesine gayret edilmelidir. Bulgarlar ambalâj isine o kadar ehemmiyet veriyorlar ki, bir iki hafta evvel limanımızdan geçen vapurlara tspanya ve Merkezî Avrupa piyasalan için yüklenmiş Bulgar yumurta sandıklannın soğuktan mu • hafaza için kâğıtlara sarılmıs olduğunu gözlerimizle gördük. Rakip « lerimiz böyle çahştıklan için piyasalarda tutunup muvaffak oluyorlar. Biz de ayni suretle hareket et meğe mecburuz. Muvaffakiyetin sırn bu noktalara dikkat etmektedir. Yukariki rakamlar tüccarlanmızı tsviçrede yumurta ticareti yapan firmalarla temasa geçmelerind'e medari tesvik olacakhr. Esasen tsviçre ile aranuzda mevcut bir ticaret anlasmasma nazaran Türk mallan için bir guna tahdidat mevzu degildir. Bulgaristan yalnız tsviçreye se • nevî 3 3,5 milyon liralık yumurta sattıktan sonra bizim de hiç olmazsa bunun üçte birini satabilmemiz pekâlâ mümkündür. Elverir ki ria yet edilmesine siddetle Iüzum olan şartlara dikkat ve itina gösterilsin. Ankara tütün kongresi RADVO Bu akşamki prograüT ANKARA: 12,30 bir saat Ankarapalaatan nakleıi hafıf konaer 18 alaturka saz 18,45 dans musikisi 19,20 alaturka saz devam ediyor 20 havadteler. İSTANBUL: 18 plâk neşrlyatı 18,30 fransızca ders19 muhtelll progranı, havadisler 1950 alaturka konser 20,30 Münlr Nurettin Bey ve arkada?ları saz 21,20 havadisler 21,30 radyo orkestrası. tzmir «Hususî» Türkiyenin en mühim servet kaynaklanndan biri o • lan tütünlerin ziraî ve ticari vaziyetlerinde görülen bazı noksanlan ıslah ve müstahsille alıcı arasmda husule gelen ihtilâflan izale maksadile önümüzdeki ntsan ayı içinde Ankarada bir tütiin kongresmin akti kararlasonlnrıstır. Kongrenin müzakere mevzuunu, tütün sabflanndaki örf ve teamül, iskonto ve iskarta muameleleri, müstahsille alıcı beynindeki ihtilâfların sebepleri ve her iki tarafın dilekteri teskil edecektir. Eğe mıntakası tütüncülük noktai na • zanndan memleketin birinci derecede istihsal mahalli olduğu için tütün kongresi gene birinci derecede olmak üzere nuntakanuı tütün müstahsfllerini ve tüccannı siddetle alâkadar edecek mahiyeti haizdir. tktısat Vekilimiz Celâl Beyin son seyahatleri esnasında yakmdan tetk3c buyurduklan tütün mesele> sinin kökünden halli için açüması mu karrer olan kongrede satıcı ve ahcıyı memnun edecek bir tarzı hal bulunacağuıa kani bulunduğumuzu söylerken mıntakamn tütün ticaretindeki örf ve âdet, iskonto ve iskarta muamelelerine dair bir nebze malumat venneği fay daJı addeybyoruz: Yüz seneye yakın bir mazisi olan Eğe nuntakası tütüncülüğü yanm asn mütecaviz zamandanberi ticari sahada büyük bir ehemmiyet ihrazına muvaffak olmustur. Mıntakamn tütünleri renk ve rayiha itibarile ecnebi memle ketlerin sigara sanayünde fevkalâde makbul sayüdığı için diğer âdi tütün lerin kaütelermi düaeltmek suretile harmanlarda kullanıhyor. Umumî Harbin hitamından sonraki senelerde ci han sigara istihlâkinin artması, Ame rika ve Avrupada sigara sanayünin in kisafına amil olduğu cihetle memleketimizde yerleşmis olan büyük senna yeli Amerikan ve diğer ecnebi tütün kumpanyalan Ege nuntakasında senevî tstihsal olunan vasatî on milyon kilo dan ibaret rekoltenin, müstabsUleri teşvik ve zürram ehndeki ttitünleri iskarta yapmamak ve yüksek fiatlerle muba • yaa suretile 25 30 milyona yükselmesine sebebiyet verdiler. Büyük alıcılar tzmirin istirdadmı müteakm senelerde ihtiyaçlannı tzmirdeki mutavassıt fir malardan yapıyorlardı. BUâhare teski • lâtlannı tevsi ederek müstahsillerle doğrudan doğruya temasa gelerek tütün mubayaasına basladılar. Büyük ahcüar mubayaalarutı teşki lâtlan vasıtasile müstahsüden yapmağa basladıklan andan itibaren en nefis tütünleri almak maksadile yekdiğer Ierine rekabet ederek tütünlerin bir kısmı henüz tarlada ve bir kwmı da kurumakta iken pey vererek mubayaada bulunurlar ve tesellüm esnasında tütünlerin vaziyetlerine göre vasatî yüzde bes nkbetinde iskonto yaparlardı. 1928 senesinde mıntaka tütünlerine ânz olan akdamar hastalığı yüzünden büyük tütün kumpanyalan, tesellüm esnasında balyeler içinde Amerikan partisine dahil olan tütünleri mubayaa ettiler ve diğerlerini hariç bıraktılar. İşte iskarta denilen muameleye bu tarihten itiba ren baslanddı. O esnada iskartaya tâ • bi olan tütünler Almanyaya ve vasatî Avrupaya kolaylıkla satıldığı içm bu gibi tütünlere müsteri bolmak imkânı vardı. Son seneler zarfında bu imkan da ortadan kalktığı ve esasen nefis tütünlerimiz pek ucuz fiatle satıldığı i • çin müstahsilin şikâyeti bir kat daha artmıs oldu. Memleketmizin mühim bir istihsal maddesini birçok senelerdenberi satın VtYANA: 18,25 plyano refakatile kadın ve erke». seslerüe sarküar 19,10 kdnferans, Mtaplar, lngilizce ders 20,05 haflf muslkl konseri 22,05 havadisler ve bir konfe « rans 23,05 dans plâklarL BUDAPEŞTE: 17,05 salon orkestrası 19,05 almanctf ders 19,35 Grieg'den şarküar 20,05 konferans 20,35 orkestra konseri 21,55 havadisler müteakiben: Piyano koa • seri . daha sonra: Bir lokantadan nak len Tsigan havaları 24,25 hailf muaikl parçalan (orkestra ile). VARŞOVA: 18,30 plâklarla fransızca bir revfl 19,5) plâklarla orkestra musıkisi • 21,05 hafif konser 22,05 tefrika scmra: Halk havaları . 23,05 plâklar 23 35 dansing. BÜKREŞ: 18,05 radyo orkestrası 19,20 halk şarküarı 19,35 orkestra devam ediyor 20,05 konferans ve plâk neşriyatı 21,05 oda musikisi 21,35 konferans sonra:1 Şarkı konseri 22,20 piyano solo: Sonate (Beethoven) op:53; iki Rapsodi (Brahms). TULUZ: 21,30 orkestra ile operet havaları 22.CS Viyana musikisi 22,35 operalardan parçalar, askeri musiki 23,05 Offenbach • 23,35 muhtellf sololar . 24,20 havadisler ve Balalayka ile Rus sarkıları 1,05 muhtelif . 2,05 havadisler, radyo fantezileri ve Viyana orkestrası. PRAG: 18,10 konferans, plâk neşriyatı ve Batislavadan nakil; (ders) 18,55 şarkı konseri . 19,30 konferanslar 20,10 plâk nesriyatı müteakiben: Askeri orkestra konseri 21,10 evvelâ Bruno'dan sonra Mor. Ostrava'dan nakiller 22 Fransız şarkılan 23,05 havadisler ve almanca konferanslar. Sevim bir guraltu duyarak nyanmıstı. Kulak verdi... dasma kapamrlar; soyunurken de, yıkanırken de, yatakta yanyana uza • nrrken de lâkırdılan birbirini ısanr... Sevim bilhassa perde arasından safağuı solgun ısığuu gördügü zamanlar kavga uzun sürer: Gece yemek yemişlerdir, danıetmişlerdir ve tiyatrodan döndükleri için faxla müteheyyiçtir ler. ...Duvar »aati ikiyi vuruyor. Ah! Gene tiyatrodan, sinemadan gelmis olacaklar. Evet. Hem de sesleri kuru. Sevim işıtiyor: «Ben svuı şimdiden söyleyün ki bu hayat böyle devam edemez!» (Annesi söylüyor), arka sradan: «Ne? Bunu bana söylemek küstahlığında bulunan sen misin?» (Bu da babasımn cevabı). Kavga devam ediyor. Sevim duymak istemedi: Buna benzer nder dinlemişti. Gözlerini kapadı. Bazi kere onlar kavgalan m bitirmeden Sevim uyumağa mu vaffak olurdu. Bazı kere de kapı açılır ve ikisinden biri yatağa yaklajır. Annesi ise ço cuğunu sımsıkı kucaklar, lâvanta, ci • gara ve ispirto kokan öpüciiklere boğar, der ki: «Ah! Sen de olmasay dın!...» Babası ise, yalnız elini alnı • na koyar, yastıklanm düzeltir ve ka • rısına der ki: «Buyurun bakalım! Küçüğü uyandırdtn işte! Çocuğun önünde de utanman yok mu?» Giizel bir adam, nefis bir kadın; biiyük bir servet: Yüksek ticaret; ve bu kadar sevimli bir kız çocuğu! İnsan bundan daha azile bahtiyar olabilir. Rahatlannı bozan nedir? Zevk, belki. Saadetin en fena düsmanı zevktir. Eğer Sevim kapı aralığından gelen sözleri kendi kendine tekrar ehniş olsaydı, pek çirkin şeyler öğrenirdi. Fakat Sevim böyle kulağma gelen şeyleri tekrarlamaz. Çirkm olduğunu anladığı için değil, duyulan şeyleri tekrarla mamak lâzım geldiğini bildiği için. Beş yaşında bir kız çpcuğunun böyle sezisleri vardır. Hem de annesini, babasını çok se ver, çok. tkisini de. Bazan onlar, sa • kact, mütecessis, endişeli, sorarlar: Hangimizi daha çok seversin? Anneni mi, babanı mı? Sevim onlara bakar. Görür ki bunu »orarken annesinin gülüşü biraz yap • macık, babasımn bakısı biraz katıdır. Bunım üzerine cevap verir: îkinizi de bir seviyorum. Anncsi war eder: Anneni biraz daha fazla sev • .11» misin? Babac, »inirlenir: İctedıgin gibi cevap vermezse bir tokat •Ueagını söyte bari. Hakikat şudar ki bb ku daima babasmı tercih «der. Mnlftmd» bu. Ann«*i ter* cevap verir. Bir kavga azak degildir. Sevim hemen söylemekte acel« «derelc Arfnizi d* bir »• tiyotum, diye ıe3u arıar. . . Dwar «aat) gene vurdu. tki bu • ;uk. H«p kavga ediyorlar. Sevnm jr*. mus, bv kargaşalıkta unutulmuş, kii • çük pembe ve sansm bebek, ağzı açık, yüreciği durmus gibi, simdilik yalnız birşey dösünüyor: Şarada, kapnun arka sınd a, hangisi, babası mı, annesi mi ölüdiir? Yaşı henüz bes, fakat bir biiyük babası ölmüştti, bir biiyük annesi öl müstü, bir amcası ölmüstü. Biliyor ki insan ölenleri bir daha göremes. Şu nu da biliyor ki insan onları sağken sevdiği kadar bile »ev*e g«ne çabuk unutur. ... Kapmın arkasmda belîrsiz bir inilti. Yatağında doğrulup oturan sa rıştn küçük bebek haykırmak istiyor. Fakat «baba» diye mi bagvsm, «anne» diye mi? Bilmiyor. Cesareti yok. Evet, cesaret edemiyor: tntihap etmek olacak. Oh! Bunu müphem bir surette his sediyor! (Fakat büyük bir adam daha sarih bir surette mi hisseder?) Ona öyle geliyor ki adeta karan verecek olan kendisidir. «Babamın, yahut an nemm ölmüs olmasmı tercih ederim.» derse, sanki öyle olacak. Zihnine müthîş bir mukayese gibi bin bayal hiicum ediyor: Annesinin oksamalan, babasının gülüsleri, bîrinin sesi, öbürünün kahkahası, annesinin verdiği bir he diye, babasile bir gezinti... Ve o anda, seziyor ki, ta içinde bir tercih var... Ve bu tercih ayıpmış gibi, birme ötekini öldürtecekmiş gibi dehşete dü • şiiyor .. Bunun üzerine, zavallı yav • rucak, birdenbire gözlerini dolduran yaşlar arasmda mırıldanıyor: İkisini de bir seviyorum... tkisini de bir seviyorum... Ve kapı açılmca, ikisinden hangisini bir daha hiç görmiyeceğmi mümkün olduğu kadar geç anlamak için, gözlerini kapıyor... *** PARtS (Poste Parisien): 21,15 havadisler ve piyano konseri (plâklarla) 22,10 moda musahabesi müteakiben: Neş'eli progranı 23 plâklaı 24,15 havadisler. ZEKİ DOĞANOĞLU istnini Türkçe bir isimle degiştirmek üzre vaki olan müracaatımjza h3İkıınizın gosterdikleri büyuk alâkaya teşekkürler ederiz. Binlerce gelen mektuplar uasında eksenyet sinemamıza isminin verilmesıni istiyorlar. Ba arzu tarafımızdan da maaliftihar kabul oluntnuştur. 15 Mart 19.34 tanhinden itibaren sinemamızın ismi S U M E R dir. bu ısmi teklif eden ler arasmda yakında kur'a çekilecek ismine isabct edecek zevata vadımiz olan bir senelik davetıyemızi taktim edecegız. su ER • Göstermekte olduğumuz H A R P filmi Şehzadebaşı sinemalanna verılmemiştir. Orada bu isimle bir film göstereceklerini iştdiyoruz. Muhterem halkımızın ald nmamasinı bildırirız Müdirıyet / • l l " «SAR1Ş1N ARZU» tesmiye edilen cincî cazibe kraliçesi J E A N N E HARLOW Sevimli Jönprömye CLARK GABLE ile beraber Bu perşembe akşamı SARAY (Eski Glorya) sinemasmda A Ş K P E N Ç E L E R İ Metro Goldwyn Mayerin fransızca sözlü aşk ve ihtiraı filminde görüneceklerdir. Bu çarsamba akşamı hepiniz MELEK SİNEMASINDA A Ş K I İraesine başlanacak olan sen, parlak ve musikisile mizanseni herkesin nazarı takdirlerini celbedecek olan AŞK FIRTINALARI Oyrıvanlar: 6 A R Y C O O P E R H E L E N E H A Y E S PEKFiLM Studyosunda lisanımıza çevrilmiştir Tamamen TÜRKÇE SÖZLÜ muazzam bir lilim G E N Ç L İ K Filmini alkıslıyacaksınız. Oynıyan «Kahirede Aşk Geceleri» filminin kahramanı GEORGES RIGAUD Bugün M i L L î sntmada Sinema dünyasında şimdiye kadar görülmiyen bir zafeı Pek yakında i P E K s nemasında Ben Fahişe Miyim ? RUT CHATTERTON tarafından ternsil edilen ba film bajtan romamnı butun canlılıgı ile tasvır etmektedır Sinerrasında A L E M D A R Ayrıca : Istanbullular: Eugllnden itibaren HAYATIM SENİN İÇİN ((BACK STREET» Film âleminde bir mucize Gene, ihtiyar bütün dünya halkı bu film için sinemalara koçu yor. Bu müstesna çaheseri yaratan 2 büyük san'atkâr: son derece heyecanlı ve hi«sî bir şaheser başlnor İRENE D U N N E J O H A N E BOLES başa bir aşk Ayrıca programa ilâveten: V O L G A V O L G A y e n i sesli kopyesi Ru akşam \snleck bııvu^ gala ş ereiıne bı'ei'erınız' ew.1den tedaıık edımz. \1atıne1er. Q.°Q 5 gece 8 O haşlar Tet 2596"1 KADINLAR 3 kısımlık musikıli fevkalâde komedi POLiS OLUNCA r/atine'er 2,30 5 qece 9 | O da Bir zamanmış Çılgın ve esrarengiz bir muhıtte cere\en eden bir aşk ve heyecan fılmidır. 8 mart perşembe akjamı % Bu filmi kaçırmayımz. ^^^^^^^