If A HİKÂY Demiryollarımız Cammıza yetmişti padişahların cevri; O, asırlarca sürer tmparatorluk devri Bu güzel yurdumuzu ihmal etti ne kadar: Ne binecek bir tren, ne de geçecek yol vardı Sarayda para çoktan halka zulmedilirdi: Usküdardan Sıvasa kervanla gidüirdi! Eskiden yapılsaydt bir parça demiryolu, Şimdi cennet olurdu vatanın sağı, soluf.. * Başta Gazi olarak, çalıştı tsmet Paşa, Gayretle göğüs gerdi yıllarca dağa, taşa: Ağ gibi donatıldt demiryolile her yer, Bir günlük menzil olda bir ayltk mesafeler^. El elden üstün! Dağlar bana dediki: Bulutlar yoldaşımız, Bize kim tırmamrsa, göğü yakından seçer! Tan yerine değiyor hatta yüksek başımız, Amtna: Türk piyadesi bizi çiğneyip geçer!.. * Rüzgâr bana dediki: Hızlı eserim gerçe, Harpte beni geçiyor Türk süvarisi fakat! Ytldırtm da dediki: Yakarım ben düşünce, Amtna: Türk topçuları eder beni de takat!.. O dakika yükteldi almm göklere kadar, Çok derin bir tat duydum iftiharla karışık! Güneş bana dediki: Benden Yüee Gazi var, Dünyaya veremedim ben onun gibi tştk!.. |meraklt şeyler| Kıymetli bir kelebek kolleksiyonu fngiltere müstemlekelerinden Trinidat adasında son günlerde Jonson isminde bir adam ölmüş ve bulunduğu «ehrin belediyesi Fazîa menfaatçiligîn sonu. Geçen cuma hava pek güzel di. Kim derdi ki onun arkasın dan şu üç gün evvelki fırtma ve yağmurlar gelecek? Işte o havatıın güzelliğinden herkes gibi is tifade etmek istiyen iki genç kız, Hâle ile Jale Erenköyündeki teyzelerini ziyarete karar verdiler. Nişantaşmdaki evlerinden çı kıp tramvay, vapur, tren ve ni hayet Erenköy.. Jale her zamanki gibi gene müthis hodbinlik ve menfaatperestlik gösteriyordu. Tramvayda boş tek yer vardı. Hemen oraya çöküverdi. Ta Karaköye gelinciye kadar kılını biIe kıpırdatmadı. Hâleye: Kardeşim, belki yorulmu çsundur. Gel biraz da sen otur! Demedi. Vapurda da hemen pencerenin önünü o kaptı. Hâ lenin canı lıtnon şekeri istemış ti. Beş kuruş verip iki külâh aldı. Bir tanesini ablasına uzattı. Jale kendi hissesini bir ande yalayıp yuttuktan sonra kardeşi ninkine de el attı. Ne ise tren tenhaydı. Hâle de bir oturacak yer bulabilmişti. Istasyonda halalan talika arabasile onlan bekliyordu. Jale hemen kadınm boynuna sarılıp yanaklarım öpmeğe başlamıştı. Ayni zamanda en müraiyane lâkırdılarla kadınm gönlünü kendi •ine celbe çahşıyordu. Bundan maksat evde hazırlanaı* yemek lerden ona çok pay çıkmasmı ve ertesi gün aynlırken çok para verilmesini temin etmekti. Hâle ise kemali ciddiyetle gelip te; zesinin elini öpmüş, son ETAHATLER Afrikada Kongo arazisi BÎLGILER Arılar vadisi Hindistanda Bombay Kal kutta aimendifer yolu üzerindeki Jupolbor ismindeki 100 bin nüfuslu sehir dünyanın hiçbir ta rafında mevcut olmıyan garip bir meziyetle ovünmektedir. O da bu şehrin yakininde kayalık bir noktada (Avlar vadi si) isminde bir mahallin mevcut olmasıdır. Burası Nerbuda nehrinin temadisinden teşekkül e den bir bataklıktır. Bataklıkta binlerce timsah yaşamakta ve civardaki kayalann üzerinde yüz binlerce güvercinin yuvası bu • lunmaktadn*. ve kurabiyelerden bir tanesinin ra nezaketle hatırını sormustu. Köşke kadar tıngır mıngır, sal daha büyük olduğunu görünce: lana sallana ve koşuşa koşusa git Ben yasça büyüğüm. Onun tiler. Sıdıka Hanım yeğenlerini için büyiik benim hakkımdır! çoktanberi görmediği için gel Diye elini uzatmıştı. Bu hare» diklerine çok sevinmişti. Onlara ket karşısında Sıdıka Hanım manasıl ikram edeceğini şaşırmıştı. nalı manalı gülmüş, fakat Hâle hiç sesini, çıkarmıyarak kısme Daha kapıdan içeri girer gir • tine razı olmuştu. O vakit Sıdıka mez mantosunu, şapkasını bir taHanım gülmeği bırakarak: rafa fırlattı: Çocuklar size yemeği ben biz Kızım Hâle, dedi, ağırlı zat kendi elimle hazırlıyacağım! gm ve nezaketin sana bir mükâfat diyerek önlüğünü takip mutfa kazandırdı. Açgözlülük ve men • ğa koştu. Fakat bir dakika son • faatçilik te ablanı bundan mah • ra elinde bir tabakla tekrar gö rum etti. Dikkat et; kurabiyeni rtinmüstü. iyi çiğne! Yavrular, dedi, şu un kuraBir iki saniye sonra Hâlenin biyesini yemeniz için yemeğin dişlerine tırak diye birşey takılsonuna kadar beklemenize gön • dı. Bu çok şık bir yüzüktü. Hem lüm razı olmadı. Şimdiden tat de altın. manızı istedim. Bana doğru yakJale ancak o zaman daima lasm bakayım!.. menfaatciliçin iyi netice verme Tabiî Jale daha evvel kosmus anladı. Dünyanın muhtelif taraflannda medeniyetin fevkalâde terakki etmiş olmasına rağmen Afri • kanın ekseri taraflarındaki in sanların hayatı eskisi gibi devam etmektedir. Meselâ Kongo havalisi de işte bunlardan biridir. O • rada yoldan eser yoktur. Her noktada uyku hastalığı çe çe de nilen sineklerle insanlara geç mekte ve senede binlerce hayatı sö ndürmekted ir. Kongoluların ikamet ettikleri kulübeler iki kısımdan mürekkeptir. Bir kısmı oturmağa, yatma ğa, diğer kısmı da eşya ve zahire koymağa tahsis edilmektedir. Orada oturan Avrupahlann ihtiyaçlarım temin için acılmış ekmekçi, kasap, bakkal dükkân larındaki muavinlerin çoğu yerlilerden intihap edilmektedir. Kongo ahalisi elde ettikleri fildişi, zamk, kauçuk, araşit gibi maddeleri Avrupahlann getir dikleri içki, çakar almaz tüfek ler, eski üniformalar ve saire mukabilinde onlara vermektedirler. Yerliler bu eşyayi ayni zamanda yüzlerce kilometre uzak sa * hillere sırtlannda götürmeğe de tahammül ediyorlar. Bazan yamyamlann bulunduğu araziye dü şüyorlar. Sade mallar elden gitmekle kalmıyor. Kendileride kebap edilip o vahşilere mükemmel bir gıda teşkil ediyorlar. Görü yorsunuz ki bu iptidaî memleket lerde yaşamak çok güctür. Onun için oranın ahalisi de çok defa biraz para tophyarak medenî memleketlere gidip yasamağı kendilerine gaye ittihaz etmektedirler. ne uunya üzerinde bir misii daha mevcut olmıyan bir kelebek kolleksiyonu terkeylemiştir. Mister Jonson bu kelebekleri toplamak için tam kırk sene çalıs* mıs ve yüz binlerce tngiliz Iirası masraf etmiştir. Bu kolleksiyon 71987 kelebekten mürekkeptir. Hayvanlardan çoğunun cihanda misli nadir, bir kısmının hiçbir eşi yoktur. Her kelebek hususî bir küçük torba içinde hali aslisinde mu • hafaza edilmis ve torbanın ü zerine kelebeklerin tutulduğu tarih ve hangi cinse mensup olduğu yazılmıstır. Bu kolleksiyon gene Mister Jonsonun malı olan konaklanndan birinde muhafa • za edilmektedir. Para jâyen beygir Romanyada Sulina kasabasinda Bulesko isminde bir beygir taciri varmış. Bu adam çok hasismiş. Atlannı gayet ucuz yedirip içiriyor, sonra da gayet pahalı fiatle satmağa muvaffak oluyor • muş. Geçenlerde Bükrese getirdiği iki atı nasılsa satamamıs. Çünkü hayvanlar son derece zayıfmıslar. Bulesko da hayvanlan yedeğine alıp kasabasına gitmek üzere yola düzülmüş. Fakat aradaki köylerden birine yakın bir noktada ÇMcktepli Yazıları) Balinalar Balinalar suda yaşarlar ve memeli hayvanlar cinsindendir. Derin denizlerde dolaşıp kannla rmı balıklarla doyururlar. Ba • lina nefes alabilmek için suyun üzerine çıkmak mecburiyetinde dir. Denizden suyu alıp dışan fışkınr. Kendisi bütün bahkların ve kendisme benziyen hayvan • lann en büyüğüdür. Ekseriya boyu 30 metre uzunluğunu bulur. Bu hayvanlann avlanmalan çok müthiştir. Bazan bu av uğrunda birçok kimseler hayatlannı feda ederler. Büyük denizlerde bir taraftan dalgalara, diğer taraftan bu müthiş hayvanlara karşı tahta bir kayığın içinde ellerinde zıpkınlar olduğu halde mücadele eden fedakâr balıkçılar pek çok emekten sonra nadiren bi > rini öldürüp sanayide kullanı mılyonidica a n kovam tct v dır. Yerli, ecnebi oradan kim geçerse gürültü etmemeleri kendilerin* ihtar olunmaktadır. Geçenlerde bu adetten haberi olmıyan iki yabancı timsahlan vurmak için arılar geçidin • de silâh atmışlar, bu hareketle rinin cezasını hükumetten değil, baska taraftan görmüslerdir. İki seyyahm üzerine hücum eden milyonlarca an onlan zehirli iğnelerile soka soka öldürmüş lerdir. Ama garip ve ama teh • likeli yer! lan içyağile balina denilen diş lerini alıp fabrikalara satarlar. Sm Jozef Frannz Lisesi nntf 6 Orhan Alâettin otunıp dinlenmiş. O sırada satfağı diğer atlann parasını cebin den çıkanp saymış, sonra da paket yapıp tekrar cebine koymak üzere yanına bıralaiki.. Cüzdanını çıkarmağa uğraşırken bir de bakmış ki para paketi yanında yok. Aman nerede? demeğe vakit kalmadan elli bir bin leyi beygirlerden birinin çiğnemekte olduğunu görmesin mi? Sararmış, kızarmış, bozarmış. Derken birden karannı vermiş: Kabahatli atın üzerine atlayıp dört nala sürerek en yakın mezbahaya koşmuş. Beygiri kestirip karnını deştirmiş. Fakat Ieyleri, ancak hazmolmağa yakın bir şekilde bulmaktan başka bir ne tice elde edememiş. Bu tuhaf haberi yazan Bük • reş gazeteleri Büleskonun ken disine bir ibret dersi teşkil eden bu felâketten sonra beygirlerini aç bırakmamağa ahdettiğini ilâve ediyorlar. Cumhuriyet Bayramınm i • kinci pazartesi günü çıkacak Çocuk Sahifesinde hediye ICA KananLtnn isimlerini ba«ac« • Gergedan avının bu türlüsünü ve ondan istifadenin bu feklüü hiç gördünüz mü? <<erlın hayvanat bahçestnı ztyaret eden küçük yavrular minimini ayıtarla ahbapltk ediyorlar.