24 Hazİrân 1933 Cumhuriyeİ' SON TELGRAFLAQ Bana kalırsa Başıma gelenlet vvelki gün, Beyoğlunda, Felek Bürhenttin Beyle selâmlaştım ve Galatasaray durak yerinde tstanbula giden bir tramvay beklemeğe başladım. Hava nefis. Fakat ben etrafımı görtnüyorum, dalgınım. Zihnimde bir felsefe meselesi: V. Cousin ekletrik tefekkü rünü Hegele ne derece borçludur? Dalgmhğım arasında gene göre • bildim ki durak yerine ve bana doğru tanıdık bir yüz yaklaşıyor: Uzun boylu ve yaşlıca bir zat. Geniş al • nindan sivrice beyaz sakalının ucuna doğru sevimli bir müsellesi tamamIıyan yüzünde bir bahar sevinci var. Yaklaştı. Iyice tanıdım: Darülfünun müderrislerinden Ferit Bey üstadıtnız. Galiba ikimiz de bir anda gülümsedik. Dediki : Oh, bugün hamdolsun biraz esiyor! Tasdik ettim ve düşündüm: «Ne de olsa şair adam. Söze ne tabii başladı! Nasılsınız ve nereye? Gibi insanı terleten sıkıcı şeyler sormadı.» tkimiz birden caddeye baktık. Karşı kaldınmın güneşten alev alan havası icinden iri vücutlü, büyük başh, ham ipek gibi parhyan betnbeyaz saçları, bembeyaz sakah ve kıpkırmızı vüzünün tezadile ikimizin birden gözlerimizi alan yaşlı ve dinç bir adam, gene yaşlı ve hafif bir kadının koluna girtnis, geçiyordu. Ferit Bey: Bakmız... dedi. Hemen cevap verdim: Tanınm. Dostumuzdur. Muhterem bir adamdir: Nikogosyan Efendi. Cidden yük»ek bir Ermeni mütefekkiridir. Ka ragözyan idadisinin müdüriydi: Ne mükemmel sıhhat! Değil mi? Kendisine çok iyi bakar. İhtiyar mıdır? Sanınm altmışlardadır. Nikogosyan Efendi geçip gitti. Ferit Beyin oğlu, meşhur kemençe üstadı Rusen Ferit, son zamanlar da, Itrinin muasırı olan bestekâr Nazknin hayatına dair tetkikler yapıyor ve kitap hazırlıyordu. Ferit Beye sordum: Ruşen Nazimi bitirdi mi? Muhterem zat, ağır ağır par • maklannı beyaz sakalının arasına soktu: Anlıyamadım? dedi. Rusen, Nazimi bitirdi mi? diy« tekrarladım. Hangi Ruşen? dedi. Ruşen Ferit! Af buyurunuz, tanımıyorutn! Demez mi? Ben de karşımdaki zatın Ferit Bey olmadığını anliyarak: Af buyurunuz, dedim, bana tantvordunuz gibi gelmişti! Kıpkırmızı kesildim. Bir Sişli • Tünel arabasi yaklaşıyordu. Bu cehennemî andan kurtulmak için yolumu değistirmeğe razı oldum. Fakat tanımadığım vaslı zat, belki benden evvel o fedakârlığı göze alarak tramvaya atladı. tkimiz de kurtulmuştuk. Ayni tramvaydan ressam Ra miz indi. Bir saniye de onunla konustuk ve ayrıldık. Hâlâ heyecan içinde idim. (Hâlâ da Tıeyecan icindeyim.) Ah, ah, ah, benim şahıs hafı zam pek zavallıdır. Bir gün gelecek ki aynada kendimi bile tanıyamıvacağım. Kaç defa buna benzer daljrmlıklar yaptım. Bir kere de muailim Cevdet Beyi bestekâr Sedat Bey sanarak: «Şehnaz semai gibi bir eser dalıa ne zaman vereceksiniz?» diye sormustum ve musiki ile biç ülfet< oltnad'ğı cevabını almıştım. f smail Safaya isnat olunan ve benim evvelce de yazdığım bir dalgınlık hikâyesi vardır. Köorü üstünde babama Abmet veya Mehmet Bey isminde birini tak dim etmişler. Ismail Safa bu zata bir müddet sonra Mahtmıtpasa yoku şunda rastlar: «Nerel^r^esiniz efendim? Ne âlemdesmiz? Filân mesele ne oldu?» gibi umumî ve hususî »ualler sorar. Nihavet bu adamdan: senetleri bize vereceksiniz. Ben bunu söyleyınce Mollanın başı derece derece iğildi. Hani o demm malını, mülkünü feda edeceğini söyliyen adam? Bu tereddüt nedir? Hemen plânımın tehdit kısmına geçtim: Şayet, dedkn, ümit etmem yaeski bir teannüde tâbi olarak bu evrakı .. vermeği geciktirirseniz. . Belki bu gece, hatta, belki şimdi bir kaç felâket birbirini takip edecek. Hemen, Mollayı hayretlere dü şürecek bir şiddetle yerimden fır ladım, ayağa kalktım, parmakları mı gırtlağımın önünden yakalığımm içine soktum, bir çekişte gömleğiıni paraladım ve bütün kuvvetimle ıkınarak, kıpkırmızı bir suratla ve hailevî bir sesle dedim ki: Molla Bey, Molla Bey! Hic ranı ben çıldırasıya seviyorum Sen evrakı bana vermezsen onlar da kın bana vermiyecekler. Halamm şar« Anadoluda Hitit şehirleri Türklüğün Anadoluda eskiliği Ankara, Hititlerin Ankuvası değil midir acaba? Tarihimizin Türklük noktai nazarından tetkiki önümüze birçok yeni yeni hakikatleri yığmaktadır. Asırlardanberi ihmal edilegelmiş olan bu meslenin bir plân ve bir sistem altında tetkiki tarihimizin sandığı mızdan daha zengin daha eski olduğunu bize daha ilk günlerde göstermiştir. Avrupa bilginlerinin dünya medeniyetini yalnız Yunan ve Roma meden'yeti köşesinden, daha doğ rusu bu medeniyet gözlüğü altın dan tetkik ve mütalea etmesi yalnız Türklüğe ve şark milletlerine za • rarı dokunmakla kalmamış, daha geniş bir mana ile insanlığın fikrî inkişafı üzerine, tarihin umumî seyrine de tesir etmeğe kadar muzır olmuştur. Beş on sene evvel böyle bir fikrin ileri sürülmesi ilim âlemi için affedllmez bir cür'et sayılabilirdi. Lâkin bugün bu sözler geç kalmış bir hakikati ifade etmekten başka birşey değildir. Altı bin senelik malum ve meçhul kalmış vak'aların yüzde sekseni hemen hemen Anadolu ve Mezopotamyada cereyan etmiştir. Orta Asyadan sonra ilk medeniyetler burada ku rulmuş, medeniyet buradan etrafa yayılmış, nihayet burada toprağın derinliklerine gömülmüştür. Şimdi bize düşen vazife toprak altında kalan bu yüksek med'eniyeti ilme ya kışacak bir şekilde meydana çıkarmak, hakikatleri inkişaf ettirmektir. Açıkça söyliyelim ki bugüne kadar tarihimizden tutunuz da şehirlerimizin isimlerine kadar olan birçok asılsız, fakat hakikat gibi görünen ve onlara hakikat süaü verilmek için üzerlerinde asırlarca işlenen şey leri birer birer söküp atmak, yer lerine asıl hakikatleri koymak mecburiyetindeyiz. harfle daha şimdiden şayani dikkat neticeler eld'e ediimeğe başlanmıştır. Pariste, Romada, Londrada ve hele bilhassa Almanyada Berlinde Hitit hiyerogliflerini Dechiffrer etmek için göze çarpan bir çalışma görülmektedir. Berlinde çıkan ve Orientalistische Litterature Zeitung mecmuasınm ihtisar edilmiş baş harflerini taşıyan O. L. Z. mecmuasında bu Hitit harflerinin, hititçilik hareketlerinin en yeni hâdiselerini görmek mümkündür. Soldan sağa ve yukarıdan aşağıya doğru okunan bu (Boustrophedon satırları bir defa sağdan sola, bir defa da soldan sağa yazılan yani öküzün tarlayı sürüşü gibi) yazı elbette bir gün halledilecektir. Şayialar devam ediyor Avusturya ile Macaristanın birleşmesine İngiltere razı iıniş Macarlar tekzip ediyorlar Londra 23 (A.A.) Avusturya i!e Macaristan arasında siyasî mahiyette bir birleşme yapılması hakkında ortada dolaşan şayialar münasebetile Royter Ajansının aldığı malumata göre böyle bir birleşme Avusturyanın Avrupada bir tehlike noktası teşkil eden vaziyetinden endişeye düşen İngiltere tarafından kabule şayan görülecektir. Bununla beraber Ingiltereden bu hu • susta bir istimzaçta buiunulmuş değildir. Salâhiyettar mehafil, Başvekilin bu mütaleasına bütün memleketin iştirak etmekte olduğunu beyan eylemektedir. Kırşehirde irfan Sahası genişliyor Yeni bir ilk mektep daha açtldı Kırsehir «Hususî» Çicekdağı ka» zasır^a. Kırsehir Valisi Naztm Be ym himmetile infa edilen Hk mektep beyin maarif sahasında gösterdiği den bir heyet huzurunda ve Çicekdağı memurlarile haHcsnm iştirakile reami küsadı yapılmifhr. Samimi sözlerle bo merasim uğurlanmış ve bu suretle vaü beyin maarif sahasında gösterdikleri yüksek alâka hürmetle tebcil edilmiş • tir. Fransa küçük itilâfa cevap veriyor Paris 23 (A.A.) Yakmda Fransa ile ttalya arasında yapılacak mii zakerelerde Avusturya ile Macaristanın birleşmesine ait muhayyel projenin mevzuu bahsedileceği haberine karşı ya pılan tekzibi tekrar eden Le Journal gazetesi diyor ki: c Fransanın merkezî Avrupaya karşı takip etmekte olduğu siyaset herMacarlar tekzip ediyorlar kesçe malumdur. Küçük itiiâf ile A Budapeşte 23 (A.A.) Son za vusturya, Macaristan ve Bulgaristan amanlarda ecnebi gazetelerinde Habsrasındaki rekabete nihayet verecek o • burglann tekrar saltanat makamına lan ve gerek Pariste, gerek Romada getirileceği ve Avusturya ile Macaris biran evvel bulunması temenni edilen tanın bir hükümdann şahsmda birleş bir formüle varmak için Fransa siya • tirileceği hakkında heyecan tevlit e sî birlikleri ve arazi değişikliklerini deden bir takım haberler iı^işar etmiş ğil, yalnız iktısadî uzlaşmalan iltizam tir. Bütün bu haberlere karşı salâhiyettar Macar mehafili, M. Gömbasm parlâ etmektedir. Küçük itilâf dostlanmız tamamen ementoda söylemiş olduğu nutku ileri min ve mutmain olabilirler. M. Pol sürüyorlar. M. Gömbös bu nutkunda Boncur, Fransa ile İtalya arasında dekrallık meselesmin hali hazırda mevvamlı bir uzlaşma teminine çahşmakzuu bahsolmadığmı ve bir hükümdann tadır. Gerek merkezî Avrupa ve ge şahsmda iki memleketin birleşmesinin rek Balkanlarda sulhu temin edebilearzu edilmemekte bulunduğunu söylemiftir. < cek yegâne âmil bu itilâftır.» Mr. Ruzveltin halan Son yağmurlar Kastamonu havalisinde epey zararlar yaptı Kastamonu 23 (A.A.) Burada havalar açılmıştır. İki gün evveline kadar yağan yağmurlardan vilâyet dahilinde gene bir hayli hasar olmuştur. Dadayın bazı köylerme dolu düsmüştür. Dadayın bereketli köyünden iki, Devrekânın Başpınar köyünden bir, Kürenin Ahmetpaşa köyünden gene bir kişi olmak üzere dört kişi yıldınmdan ölmüşlerdir. Hitlerin beyanatı Almanya müstemleke istemiyor! Kopenhag 23 (A.A.) Alman Başvekfli M. Hitler, Danimarka gazetelerinden birinin muhabirine şu beyanatta bulunmuştur: « Almanya Avusturyadan hiçbir şey istememekte ve bir Avrupa me selesi olan Avusturya Alman ittiha • dını aklına getirmemektedir.» M. Hitler müstemleke meselesi hakkında da şunlan söyiemiştir: « Almanya şimdiki halde halli lâzım gelen çok daha mühim islerle karşılaşmış bulunuyor. Almanlar müstemleke meselesini andıklan zaman bilhassa islenip sürülmege muhtaç olan Şarkî Prusyayı düşünürler.» H'ndistanda Yeni karışıklıklar Simla 23 (A.A.) Hükumete gelen haberler Keşmir eyaletinde Mirpurda bir tafcrm kargaşahklar çıktığım bildirmektedir. 3 caminin ateşe verilip yakıldığı söylenmektedir. istanbul oazetecileri Utudağda Brsa 23 (Hususî) Şebrimizde misafir bulunan İstanbul gazetecfleri bugün Ulndağda bir gezinti yapmışlardır. Gazet<»eiler, dağuı karlı mıntakasma kadar cıktıktan sonra Uludağ oteline dönmüşUvdir. Burada kendflerme bir ziyafet vrilmistir. Z;yafetten sonra, otelde bulunan Türk ve ecnebi misafirlerle beraber civarda gezinti yapmıslardır. Romadaki dörtler içtimaı Londra 23 (A.A.) tktııat konferansı mahfellerinde hiç kimse M. Makdonalt, M. Daladiye ve M. Hitlerin 4 ler misakmı imzalamak için Romava davet edildikleri hakkındaki şayiayı teyit etmektedir. Şanghay 23 (A.A.) Messageries kumpanyannm 17,000 tonilâtoluk A rami* vapuru Şanghayın 50 nril ce • nubunda lularm altında kalmış bir kayaya çarpmıştır. Vapurun teknesinde biiyük bir delik açılmıştır. Bununla beraber geminin batması tehlikesi yoktur. Vapurdaki 100 yolcuyu Şanghaya getirmek için bir romörkör gonderümi»tir. Loyl kumpanyası vapurun kendi vatıtaiarile Şanghaya varacağını bildirm*ktedir. Bir deniz kazası Bükreş elçimize nişan vehldi Bükreş 22 (A.A.) Ziraat sergisi münasebetile, Bükreş elçimiz Hamdullah Suphi Beye Romanya tacı büyük salip nişam verilmiştir. Hariciye Nazırı M. Titülesco bu nişanı elçimi ze verirken şöyle demiştir: « Nişan taşımıyacağınızı biKyoruz, fakat bunu size bir hatıra olarak sak layınız diye veriyoruz.» 1tfaiye mütehassısı Bulgari»tamn Mestanlı sanca ğında son zamanlarda birbirmi ta kip eden bir takım cinayetler olmustur. Bundan baska, hususî bir teş kilât tarafından Türk zenginlerinden cebren para toplanmıya teşebbüs edilmiştir. Bulgar hükumeti bu ka nunsuzluklann önünü almak içm reketle alâkadar görülen bir kmm harekete gecmistir. İlk olarak, bu haTrakyah Bulgarlar Nebolu, Teteven ve Troyan taraflarma sürülmüşler dir. Bulgaristan Törkleri artık rahat edecekler mi? Ahşap evli, dar sokaklı mahallelere şaşıp kaldı! Birkaç gun evvel şehrimize gelen Kolonyalı itfaiyecilik mütehassuı M. Vaynmar *ehirdeki ahşap binalann çoklugUTvien bahsederek demistir ki: Ahsap evler sehri herzaman için tehdk etmektedir. Istanbulda rüzgâr lar da mubteüftir. Hele dar, çıkmaz sokaklardan, stkısık ahşap evlerden mütesekkil mahallelerde şapkayı çıkanp Allaha dua etmekten baska çare yok • tur.r Bu suretle bulunacak Hitit kitabeleri okunacaktır, ve biz yeni yeni tarihî hakikatler karşısında kala • Gazi mektebinin veda cağız. müaamereri Bundan asıl istifademiz, »ehirleriGizi ilk mektebinin son smrf talebeti, mizin asıl hakikî isimlerini öğrenmek mekteplermin müsamere salonunda bir olacaktır. veda mö«an»eresi vermişlerdir. Musa • Milâttan 14, 15 asır evvel başlıyan mere çok temiz, ne»h, samimi ve mtiHitit hiyeroğlifi çok mükemmel bir zamlı olmustur. şekilde yazılan bir çivi yazısı CuneiYangın forme olmasma rağmen sırf yüksek Mustafa Kemal Pa»a cadde«ndeki ve millî bir düşünüş mahsulü olarak bitifik iki fwın bir kaza eseri olarak tokabul edilmiş ve yazılmağa başlan tutmuş ve bu iki moessif hâdise, üri fı mıştır. Çivi yazisile yazılmış Hitit nnla bir dükkânın yanmasile neticelen* kitabelerini bugün okuyan ilim âmiatir. Memlekete yanguı söndürme v«limi henüz bu milletin hakikî ma • saki tefnini için bu yangm mühim bir hiyetini anlıyamamıştır. Çünkü hiâmil olmustur. yeroglif yazısı Hititlerce mukadde* Ytldtrımdan b'len adam millî bir yazı olduğu için en mühim Cuma günkü bora esnacmda düşen vesikalar, hep bu yazı ile yazılıyor bir yıldınm Cemele köyünden yaflıca ve saklamyordu. Büyük Kral Hatbir adama kabct «d«rek öldürmöftür. tuşilin zamanında en güzel bir ş«Tongue kil alan bu yazının bazı nümuneleri kendisini en müşkülpesentlere be ğendirecek bir güzelliktedir. Boğazköyde çıkan çivi yazısile Bizi bizden çok iyi anlamış sanyazılmış tabletlerd'e, yani pişmiş kil dığımız âlimler ancak hakikati ifalevhalar üzerinde kanunlardan baş Dün gelmediler, seyahat deye en çok yaklaşmış olanlardır. ka bazı şehir isimlerine de tesadüf Asıl hakikati yetişecek Türk âlim etmekteyiz. 20 ağustosa kaldı leri, Türk filologları, Türk arkeologMeselâ Hugo Winekler ve Hrozni lan ifade edecekler, ortaya koyacakMmrm en maruf gazeted ve dok • tarafından okunan bu tabletlerden lardır. torlarmdan mürekkep bir kafilenm Eg« birinde Ankuva şehrine tesadüf • » 1840 senesindenberi Sumer med'evapurüe dün şebrimize gelecekleri yadilmektedir. Bu Ankuva şehrinin ilniyetinin inkişafı, Sumer yazısının kin bize verdiği intiba bugünkü Anzrimıştı. Bu müna»ebetl« gasetedler v« okunuşu arkeoloji âlimi için birçok kara şehri olması ihtimalidir. Belki kendâerini İstanbul maıtbuatı namtn» yeni yeni hakikatlerin öğrenilmesine bu çok doğrudur. Şimdiye kadar, isticbal edecek olan heyet nhtimda vanaul âmil olduysa beş on seneden Ankuva, Ankyra, Ankura, Galatlar puru v« muafirleri beklemisl«r»e de beri şuurlu ve ehemmiyetli bir şekilzamanınd'a Antyre ve nihayet bizde Muırda münteşir türkçe Muhad«nrt gade başlıyan hititçiliğin de inkişafı Engüri, Ankara israini alan bu şehir zetesi sahibi Rermj Beyden başka kimTıele Hitit hiyerogliflerinin tamamile geçmiş asırların da en büyük şehir • se cıkmamutv. halledilerek okunuşu tarihimizin aylerinden birisiydi. dınlanmasına mühim bir âmil olaRemd B*y beyetm niçm gelmedijH Büyük Hitit Kralı Hattuşilin'yapcaktır. Bu suretle Anadoluda bulu hakkmda br maharrinmize demistir tdı tığı fakat henüz nerede olduğunu bunan birçok şehirlerin hakikî isimle« Buraya gekneleri takarrör •den gün bihnediğimiz Hakpissas şehri rini bulmak, öğrenmek kabil ola Mısır gaze+edleri Londra konferancNMi acaba bu isim midir? Ankara kaleti caktır. gitmek mecburiyetinde kalduar v« omm alhnda bugün muhakkak ki büyük Bugüne kadar Hitit hiyeroglifleiçin geUmedüer. Gelecek doktorlarm dı bir medeniyet gömülü bulunmak rinden okuyabildiğimiz otuza yakın hemen h^psi âyan azast olduklanndan tadır. henâz Âvan Medisi tatil edümediği içm Ankaranın Hititler zamanındaki «Ben sizin bildiğiniz Mehmet Bey gelemedilc Maamafih heyet bu s«ya< halini öğrenmek için her halde her değilim!» cevabını alır. Aradan bir hati 2 ftğmtosa talik etmiatir.» yerden evvel Ankara kale*inde hafmüddet daha geçer, tsmail Safa niriyatta bulunmak lâzımdır. Oradan havet tanıdığı Mehmet Beye rastlar: çıkacak bir tablet veya kitabe üze«Birader, der, başıma gelenleri sorEdirnede yapılacak asrl rinde: ma, Geçen gün Mahmutpaşada tıpkı hapisane sana benzer bir herife tesadüf ettim, sen zannederek adamcağıza bir Edirnedeki Yanıkkışlanm asrî bir O O sürü lâkırdı söyledim, fakat sen olhapisane haline ifrağına karar veril. madığını anlayınca utancımdan yemişti. tnşaat münakasaya konmuş va rin dibine geçtim.» Babama bu zat SeAu 244 bm liraya bir grupa ihale edil • An ne cevap verse beğenirsiniz? «Ben tniş olduğundan, Yanıkkışla yaz niDemek olan Hitit hiyerogliflerini »«e o Mabnnutoasada rastladığınız bulduğumuz gün vaziyet aydınlan hayetme kadar asrî bir hapisane adatnım!» demez mi? mış olacaktır. haline gettrilecektir. Simdi ben de korkuyorum ki gene Ankarada bulunan veya AakaraFerit Bey zannile Galatasarayda ya gelen asari atikaya dahr neşriyat rastladığım zata bir daha tesadüf yapılmadığı için, ilim âlemi lâyıkile edeyim ve ona gene soravım: «Ru istifade edememektedir. şen Nazimi bitirdi mi?» Tabiî «hay Her şeyden evvel yukarıda da arbitirmez olsun!» divio kaçacaktır. zettiğim gibi millî tarihimizi ve hele Nüshaaı 5 Kuruştur PEYAMİ SAFA Ankaranın tarihî vaziyet ve ehemHamiş: Galatatarayda rattîadığtm | Jürkiye Htriç miyetini aydınlatmak için Ankara zatın aabık medisi meb'uaan reft içîn kalesinde hafriyatta bulunmak icap Hact Adit Bey olduğunu »anıyorum şeraiti) ^ eder. f ama,bin kere af dilerîm, gene pek eSenelik 140^ Kr. /700 Kr. Yalnız bizim için değil, bütün bir min değilim; hatta o gün rastladığım Albayhk 750 1450 medeniyet dünyası için çok mühim Nikogosyan Efendi Ue Felek Bür olan bu mevzu üzerinde devam edeÜç aylık 400 80 hanettin ve ressam Ramiz Beylerin ceğiz. Bir ayhk 150 yoktur de kendileri olduklarından şuphe Dağhoğlu etmeğe başladım! HİKMET TVRHAN Otomobille Türkiyeden gecerek Smgapora gitmekte olan M. Ruzveltin halası Belçikalı Madam yamndaki kadm arkadasüe ve kendi otomobrllerue boraya gelmişler ve bir geee yattıktan »oıı» ra yollanna devam etmişlerdir. Mısır gazetecileri Cumhuriyet P.S. Yazan: SERVER REDt Hep Senin İçin! Göndeririz, alsın, tek iyi ola yım, ben bu uğurda bütün malımı, mülkümü feda e<lerim! diye bağırdi. Bu sözlerî yatağının içinde dikilerek, boynunu gererek ve başını uzatarak, ellerini dua eder gibi kaldırarak, yüzünü kanlandıran kes km bir beyecan içinde söyletnişti. Henüz, daha on beş yirmi dakika evvel, ilk şeklini muhafaza etmiye rek sokakta ve kahvede tasarladı ğım oyunun bu tesirini görünce, hastanın zâf anından lıemen istif ade etmek utedim ve en ciddî tavrımı takinarak dedim ki: Molla Bey, müsterih olunuz, bötün malınızı, mülkünüzü feda etmege lOzum yoktur. Yalnız ben »if hakikati söylemek isterim: Esasen ben de sizinle buraya bunu konuş mağa geldim. Eğer aramızda itilâf hasıl olursa, yarın, benim bir doktor arkadaşım Parise gidiyor, sizin için bu ilâçtan tedarik eder ve buraya gönderir. Masrafı pek cüz'idir, bir kaç lira içinde dir; hatta biz doktorlara nümunelik olarak bedava bile... Molla bir daha yerinden sıçrıyarak sözümü kesti: Zararı yok efendim, masrafını veririz. O cihet kolay, fakat siz de buna mukabil bize bir iyilikte bulunacaksınız, daha doğrusu halama karşı vazifenizi yapacaksınız, yanı .. Şu vakıf me>elesindeki ilâmlan v« bulda o arkadaşı bulayım. Haydi t tı bu. Onun içm şimdi, hemen şimdi Molla soluyordu. Boğazından sert kâğıtlan teslim ««tmez^eTi senin oe, hırıltılar fışkınyordu. Birdenbire kendimin de canla»nmı«a kıyaca kalbi durur diye korktum. Yusyuvarğım! lak vücudile, sanki, ümit ve korku Ve cebimden kılıflı kâğıt kesehisleri arasında, tıklım tiklım dolu ceği çıkardım. bfr çuval gibi yuvarlanıyordu. Epey Molla yatağ^n duvar taraf ır«a doğtereddüt etti, nihayet kalktı, yata ru çekilerek sevkitıbiî ile f lini kal ğınm baş ucundaki dolabın alt göbinin üstüne gö^ürmüstu. Çıldırdı zünü titrek ellerile açtı ve bir ıürü ğıma hükmediyordu. Bağırması îh kâğıt tomarları arasından bir tanetimalini düşünerek: sini seçti. Sakın sesini çıkarma, dedim, * ** öte tarafa gittiğin gündür. Hiç şaBen, evrakı hâmilen, bir otomo kam yok. Hicranı ölesiye, gebere bile atlıyarak soluğu derhal Şehza»iye seviyorum! debaşında aldım. Bu söylediğ'T» söz docrru olduğu Kalbim sevinçten patlıyacak gibi için beni rol yapmağa tnecbur etmiçarpıyordu. yecek bir samimiyetle ağzımdan çıkHalamın kapısını yıkarcasına çalmıştı. İlâve ettim: Evrakı verirsen ben de senı ba dım ve açılır açılmaz kanadı iterek bir obüs gibi içeri daldım, merdivenbam gibi tedavi ederim, ilâç on beş leri dörder dörder çıktım, bir kaç güne kadar gelir. Bir aya kadar bir şeyciğin kalmaz. Haydi hocam. Dav odanın kapısını yumruklıyarak açttm ve Hala Hanımı, Hioranı, babaran. Vakit «eçirme de be« d« İsta». mı, hatta, hatta avukatı, büyük meraskn odasında heyecanla konuşur larken buldum. Arkamdan merakla koşan hizmet çilerle beraber odadan içeri girince her ağızdan bir «evinç ve hayret nidası koptu. Hepsi ayağa kalkmişti. Evvelâ Hala Hamma doğru koş • tum ve cebimden kâğıtlan çıkara • rak: Buyur, dedim, Molla Beyden ilâmı ve senetleri aldım. Davaya ma vaya lüzum kalmadı. Herkes bana hayretle bakarken: Şimdi hepiniz oturunuz, bir kelkne söylemeyiniz ve beni dinleyi • niz. Size büyük bir aşkın msana neler öğrettiğini anlatacağım. Herkea bu dersten istifade edecektir. Otu • runuz. Fakat ben Hicrana hitap deceğim. Sonu yann