23 Şubat l> 3 Camhttriyet '• ŞON TELGRAFLAR Amerika ile Fransa arasında ilk temas Mr. Roosevelt borçlar mes'elesi içîn Fransız sefiri ile de görüştü Nevyo,k 22 (A.A.) M. Roosevelt W CUudel ile göruşınüştür. M. RooseU vejt, bu suretle Fransa ile iik defa olarak müzakereye girifmiş oluyor. Boğaziçi Evliya Çelebi 6 Iste Çubuklu bahçesmdeyiz. Çelebi soruyor: Niçin buraya bu isira konmoş? Niçin konmuş? Masala başhyor: tldnci Beyazıt, oğlu Yavuz Selira'i Trabzon'dan getirttiginde ona sekiz çubuk, vurmuş. Bn sddz çubuk, Çelebi'ye göre, Yavuz'un selriz yıl hüküm süreceğini gösterir. Rümuz bu kadarla kafamyor. Baba, oğhma şu öğüdu vermiş: «Elem çekme, zikreyle!» (Zikir, epcet hesabüe: 920... tşte bir remz daha). Al, bu yediğin kuru çubuğu yere dik. Sekiz sene kadar mey vasını yiyesin. (Bu da ayn bir remz). Bunlan dinliyen Yavuz: «Yarabbt! Bu kuru dal, meyvasmı versin. Ve meyvasını meşhuru afak eyle!» demis. Beyazrtia Kara Şemsettin de: «amin» demişler. Hemen o saat, kızılcık çubuğu yeşermiş. Yaprak ve yemiş vermiş. Kızılcığm her tanesini tartmışlar, beş dirhem gehniş; büvüklüğfl de Medine hurması kadar... tşte Çubuklu'nun admm masah!... ^^ Asil garibi, sonradan gördüğ&me gore Hamemr de Çelebi'den bu masah almış, kendi kitabmda yazıyor. Fakat Hammer şunu da söylfiyor: Bizam'hlar zamamnda borada bir manastır ıranmş, uykusuz kalan smirlîlerin hastahklannı orada sağlarlarmış! Eski Katangion'nn Ahemetler manastın bu olsa gerek... Demek ki bu masal, beDd otedenberi anılagehniş bir yere, fetihten sonra, o günün Hikadma göre yeni bir mana uydunnak, zihinlerde yeni bir bayal oyandırmak içindir. Bu, Syle oka gerek. Çünkü bu köye milâdın beşinci asrmda «tariki dünya» keşîşlerin ve tarikattaşIan ile bir arada yaşıyan keşişlerm hatıralan var. Bunlar putlan ve zincirleri yüklenerek, çıplak tenIeri uzerine kusandıklan lal zönnarlar ve boyunlanna takhklan denur halkalarla nefklerine eza çektirerek dağlarda, tepelerde aylak aylak gezerlerdi, yahut bir sütunun, ya da bir ağacın tepesinde haftalarca, aylarca hareketsiz kaldıklan olurdu. Etraflarmda da prena» ler, askerler, hikimler, papazlar gelip secde eder, perhiz tutar, dua eder, göğüslerini döver, Allahm mayeti olarak bir nasihat, bir hayır dua dilerlerdi. O rnmıtTilffr bu denizlerm bile boyle mucize sahıbi keşiş hayalleri He dolu olduğunu bilenler daha iyi anlarlar, niçin Evliya Çelebi bu civarlarda kesik başh erenler dolashnyor. Maksat, Bizans mistisizmmi Osmanlı mistisizmi ile yenip yıkmak değil miydi acaba? Yoksa tzzet Bey de kitabmda diyor ki: « Burada çubuk lülesi yaparlarmıs. Hatta yakın vakte kadar da çomlekçiler varmış!» Köye at komak için daha yarasık olan bir mana, değil mi? Çubuklu'da kulağtm Çelebi'nin masalında olsa da hayalhn hep dağlarda idi: Eteklerinde, • Çubukra'mm görönusü gibi tatlı ve duru pmar sulan akan yeşü dağlar... Bahar başlangıcmda, göğüslerinde erguvan salkımlan yazma mendüier gibi sallanan, içlerinde bülbuller belki her yerden eoşkun öten dağlar... Ve yanlanndald düzlükte Bakfden sonra Nedim'in de safa surdüğü o çınarlar altmda Lâle devri üsluplu çeşmesile, kupkuru havzu ile issız feyzabat!... Halil Beyin beyaz yahsi ÖnSnden, Hidtv köşkünun eteğinden geçerdik. Eskiden Likadion dedikleri Çakal akmhsı burnunu sapardık. Çelebi bunlan değil, Fakat Pasa yalısmm harabesini de, korusunu da görmezdü... Yoğurdu Çelebi gununde de anılmış Kanlıca'da gene Sinan'ın kurduğu bir cami görurdük: İskender Paşa camii... Düşunürdüm ki bu mimar bütün memlekette olduğu gibi Boğaz*m iki yakasma da fener diker gibi minare dikmiş. Yalntz minare mi? Sinan'ın bahçe miman da olduğunu Evtiya'dan duydum: Halkalı bahçesi, İskender Çelebi bahçesi, Siyavış Paşa bahçesi, Kandflli bahçesi, Usküdar bahçesi, Haydarpaşa söylüyorlar. Ne söylediklerini duymu yorum, çehrelerini, şekillerini bfle gözlerim seçmiyor. Müzehher, otomobille uzun bir seyahate çıkacak... Bu otomobîl seyahatini nasıl bulu • yorsun Müzehher?. Şikâyet etme... Bir bar artisti: Ne şık! Ne sık! Dıye el çırpnuştı! Sen, oyle bulmuyor ıııusuıı, Müzeh her? Ne şık, yarabbi! Ne şık! Otomobüin kapısını kaoadılar, motör, homurdanmağa başladı. Bu seyahatmde Müzehher'e refakat etmeliyim... Şoförün yanına bir komsu çocuğu atladı... Otomobil, karlan yararak ilerliyor... Omuzlarnn düştü, kollanm yanmıa sarktı, saşkın şaskm bakıyorum! Tîpi den gözgözü görmüyor... Yol uzak ve uzun.. • Bu tipide ben, nasıl gideceğim? Tipi, dmmiyecek... Varsm, dhnne»in! Beni hayat hpisi boğdu... Kork •ıı» Gafil Avlanmiyacağiz!)) Molotof Yoldaş'ın mühim bir nutku Moskova 22 (A.A.) tcra komiserleri Heyeti Reisi M. Molotof Kol • kozlar kbngresmin kapamş toplantısmda soyledigi nutukta Sovyet Rusya'mn beynehnflel vaziyeti hakkında demiftir ki: « Sovyet Rusya bidayette ecnebi devletlerm tarruzlan ve beyaz Rus'lann ihtilâllerine maroz kabnıstır. Fakat butfin bunlara galebe çalmmısbr. Son on iki sene zarfmda vakıa Rusya kendi dahilî is!erine hiç kimseyi müdahle et tirmemistir. Fakat emperylistler müteşinde kosmuşlardu*. Bütün bunlara rağmen Rusya hükumetinin taldp ettiği madiyen Sovyet arazisinin yagması pedevamlı sulh siyaseti neticelerini ver miştir. Diğer devletlerm dahilî vaziyetlerindeki kansıklıklar onlan halk kütlesinin dikkatini baska taraflara çevirmek için Sovyet Rusya'ya karsı müsellâh bir taarruzda bulunmağa bugiin büe sevke» debilir. Bununla beraber Sovyet Rusya'nm beynelmilel vaziyeti çok kuwet> lenmistir. Bu bizzat düsmanlannuzın tahtı tasdikindedir. Sovyet Rusya sulh istiyor. Fakat bir baskma uğramak ta iştmize gelmez. Gafil avlanmiyacağiz. Geçen seneler bize hariçten ge len tehlikelere. karşı müteyakkız olmak lüzumunu hatırlatmıştmt. Biliyorsunuz ki bir çok devletler ve bu meyanda bir kac komşumuz uzun müddet ademi tecavüz misakları akti tekliflerime karşı koydular. Her halde bu onlarm Sovyet Rusya'ya karsı muslihane düsüncelerine bir delil teUkki edilemezdi. Bizde bazı iktısadî istihsalleri mizden fedakârltk yaparak millî müdafaamızi kuvvetlendirecefc maddeler istihsal etmek zaruretinî duyduk. Biz, iktidar mevkilerinde emelleri Sovyet îdaresini devirmek olan bir çok adamlann bulunduğu düyman memleketlerle ihata edilmiş olduğn* muru biliyoruz. Tehdit bizi korkut. maz. Bîz kudret ve kuvvetsiz bkr memleket değiliz. Ordumuzu icap «ftigî şekilde kuvvetlendirdik. Düsmaniarımız Sovyet topraklanna gîrmekten çekinsinler. tktidan ellerine geçirebilecek her hangi bîr sergü zestcu harp yapmaya ve Sovyet Rusya'ya karşı yeni müdahalelerde bulunmağa tesebbüs edebilir. Bunu hiç bir vakit unutmamak lâz^mdır. Hiç unutmamalıdır ki, düsmanlannuz safında kuvvetimizi denemek istiyen bir çok amatörler vardır. Memleket müteyakkız ohnahdır. Bilhassa garp ve uzak sark ordulanmız hodutlanmızm masuniyetine azamî derecede itina gösterme* lidir. Sovyet Rusya'ya karşı ilk müdahalede bulunup ta muvaffak olamıyanIara sunu ihtar ederim ki, Sovyet Rusya'ya karsı yeni her hangi bir taarruz ilk seferki gibi basit bir şekilde bitmiyecektir.» Tayyare ile kaçınlan kıza dair... Gazeteler, dündenberi mühim bir kız kaçırma me«'ele»ile meşguller. Mfihim, çünkü: Kaçıran bir aktör. Kaçınlan bir milyo ner. Kaçırma vasıtası da tayyare! Genç aktörü tebrik ederim: öy* le sanrnm ki, hayatla oynadığı en iyi oyun bu olacaktır! Kaçırma vasıtası olarak, vapur, simendifer, otomobil yerine tayyareyi secmelerini de pek be ğendim: Bu sayede kızın tam manasile başı havalanmış oluyor Gazetelerin sütun tütun ver • dikleri tafsilâta göre, milyoner matmazel, yalnız kasası dolu değil, kafasi da dolu bir kızmış: Ingilizce, fransızca, almanca, rumca bilirmiş. Tiyatroyu, edebiyatı pek severmiş. Çok kitap okurmus. Hasılı gayet malumath imiş... Fakat anlaçılıyor ki, dünyanm bütün ilimleri, şair Fuzu H'nin dedigi gibi, a»km karçumda iflâs ediyor: Aşk imiş her ne var âlemde. llm bir kıylü kal imiş ancak! Yazan: RUŞEN ESREF f îngiliz Hariciye Nazırtnin bir natka Londra 22 ( A . A . ) Bir riyafette nutuk söyliyen Str John Simon, ezcümle şöyle demiştir: « Sir Lindsay, bana pazartesi gSnu M. Roosevelt ile cfaydalı» bir mülâkatta bulunmus olduğunu bildirdi. Hali hazırda, mükâlemeler, ilk safha • smda re ancak tmramî mahiyettedir. Fakat, tngihere ile Amerika arastnda samhnî ve ancak açık bir turette mevcut bötün ikfasadi mes'eleler sahasında yapılacak bir noktai nazar teatmnm ei hanra kalkınması için botSn dünya railletlerinin beraberce sarfetmeleri lazrnı gelen gayretm yoltnra hazırlamam Hibarfle en iyi çare olduğuna kaniiz.» Franttz sefirinin beyanatt Nevyork 22 (A.A.) M. Claudel, M. Roosevelt ile 45 dakika süren bir tpâkâlematta bulunduktan sonra şöyle demiıtir: « Bir çok mes'eleleri müzakere ve roanakasa ettüc. Hemcn bemen her seyden bahsetmiş olduğmuzu »SyBye • bJSrim.» M. Roosevelt'in beyanatt Nevyork 22 ( A . A . ) M. Roosevelt, ftfagıdaki beyanatta bulunmuştur: « Fransız sefiri 20 fiıbaita Vaşington'da M. Stimson ile görüştukten sonra dtin beni görmeğe geldi. Gayri resım olarak dhan îşierinde Amerika ile Fransa'mn teşriki mesaisine müteallik olan bütün mes'elelerden bahsettik. Bu mes'eleler meyanında bittabi cihan iktısat konferansı ile hükumetler a* rasındaki borçlar mes'eleleri de vardı. Bu mükâlemelere devam edilecek ve yeni bariciye nazın tayin edOir edilmez hemen M. Claudel üe tnüzakerata girişecektir.» Yeni Amertkan naztrlarile mülâkat Vasington 22 (A.A.) Müstakbel Hariciye Nazm Âyandan M. Hull 3e müstakbel Hazine Nazın M. Wülîam Woodm'm yakında harp borçlan ve cihan ikbsat konferansı bakkmda Fran stz ve tngfliz sefirleri ile görüşecekleri zannolunmaktadır. „ M. Hull, kendisine teklif edilmi* olan vazifeyi epey bir müddet evvel kabul ve o andanberi dbana sât mes'eleleri tetkik ile iştigal etmiş olduğunu söylemiştır. bahçesi, Fener bahçesi, ne bileyira kırk kadar bahçe daha hep Sinan yapm imiş! Bir çok yerinde ağaa bol BoğaaçTnde bahçe yapmak, toprağı bir düşünüşün, bir görüşün emri alnna alarak mimarileştirmek demek değil midir? Cömert dehasmm bu fashnı da Sinan, Tezkeretülbeyanı'nm bir koşesine yazmış olsaydı onun beyaz taş mimarhğınm yanında bir de yeşfl ağaç mimarhğım görmüş olacakbk. Taşla hamur gibi oynayıp ona binbir şekil vermiş olan zekâsı, nebatlaıia kim bilir ne imrenilecek çjzgfler çizmtştL Baktığunız topraklarda onlardan bir iz bfle kalmadıysa bümiyor muyuz, duymuyor muyuz ki, ey Sinan, eski Turk peyizajmda senin eşsiz bir yerin var!... Evliya Çelebi! Sen de zamanındaki Türk dSnyasım en incelüclerine kadar öyle gSrmüssün, oyle yazıyorsun ki! Sana da kalemi ile âlemler kuran bir baska Sinan dense yeridir! Kanhca'nm raaaalı yok mu? Hayır. Çelebi, ne bu köye eskiden Nafsimakîon körfezine de önce Kikonikos, sonra Kormios dediklermi söy lerdi; ne de fetihten son • ra buraya Anadolu'dan gehne halk yerleşti&mi, onlar burada kağnı yaptıklan için k8ye Kağnıhca dendigini, bunun da gitgide Kanhca olduğunu... O, yalmz Kanhca hamamındaki bir kumayı beğenîrdi: Çevresîne bir mermer Sstadı, gorenleri hayrete düsürür bir ffl yontmuş!... Eskiden Botamonyon dedikleri Anadoluhisanna doğru yürürdük. Yolda içerilek bir yamaç oyuntusu vardı. Babai körfezine karada eş gibiydi. Sanki yan devrflmiş bir kubbeydi. tnsan, yollarda çıkardığı ayak seslerinin orada büyöltübnSş, gürleşmiş yankulannı duyuyordu. Koyu da, yamacı da duygulu Kanhca! Bağrmda hangi dînmiyen ılıkbk var ki manolvalan teşrin ortalarma kadar bile hâlâ bembeyaz, hop kokuhı tutuyor!... Çelebi, Goksu'nnn, eski Aretas'm denize kavuşhığu yerde Yıldınm Beyazıt gunünden kalma Güzelcehisar'ı ölçe biçe gezdirirdi. Dursun Beyin Yenicehisar dediği o kale ki Venedik'lOerin eski kalesi Szerine kuruhnuştur derler. Çelebi orada ve crvarmda bir çok yalı sayardı; birinîn resmine Aüom'on albSmunde Hkırendiğimiz Türk yahlan... Bir tanesi, bugün bile destekler Sstünde dısının çüruk kırmızı rengini de içinin bütün solgun incelikleri üe beraber sendeliye mildiye hâlâ ayakta tutabilen Köprülü'ler yaluı... Çelebi, kendi günunde gördüklerinden en çok Bahai Efendmm «kâşu Çin» ile süslü yalısmı beğenirdi. Toprağmdan o zaman da «kuzekâr ustatlar gunagun sifal ve kuzeler yapıp satan» Göksu'ya giderdik. Kıyılarmda eğlenenlere bir göz atıp Kandflli has bahcesine doğru yollanırdık. Kücuksu köşkünun nefti çadırlar gibi şimsirlerine yanmdaki zarif çesmeye bakardım. Rasih Mehmed'in: abu havada binazir elhak Ne denlu iltifat olsa seza en der seza oidu. Ukusu sebzezan bahn berre eylemiş hemhal, Vunır mevci letafet yemyeşil derya feza oldu. Eder âram gülbuyü çemen her bir neşimetıde Küşayişkâr revzenler güzergâhı saba oldu Diye bir buçuk asn* önceki KuçBksuyu öğen beyitlermi hahriardım. Yakm vakte kadar yazmalan ile anilan Kandilli, Dördüncu Murat Revan'a giderken bnrada bir köşk kurdurduğu, dönüşte de oğlu Mehmed'in doğduğunu haber ahnca burada yedi gun şenlik ettiği, yedi gece de kandillerle donanma yaptırdığı için Kandilli adı ahnış. Ahmet Mithat Efendiye göre de ora • ma, Macit, yürü... Mutlaka, senin vücudün lâzım mi?... Müzehher'i, sen öldürmedin ki... Mezarhğı karlar örtmuş... Taze mezariar değil, kavuklu taşlar bfle görunmüyor... Muzehher, meıann nerede?... Yerini bflmeğe lüzum var mi? Seni bedaba ne kadar zaman evvel kalbhne gömmüştüm. Ondan sıcak, ondan âşina yer mi bulacaksmız? Annem, babam, sen, hatta Niyazi'nin annesi, hephuz kalbimde, yanyana, kucakkucağa yabyorsunuz... tğreti cami tabutfle sarsıla sarsıla götürülüp, yabancı kemiklerle dolu bir çukura atıldm! Mezannın yerini gösterseler de: Burası! Deseler, ben, orasının, senm mezarm olduğuna inamr mıyım? tnanabilir miyim? Yerini bilmiyorum! Fakat boyle otduğu daha iyi oldu! Çünkü hayalimde size daiba fasla sahibim! Ferahta misli yok, Almanya'da Arbedeler Sabık Mesai Nazirî yaralandı Berlin 22 (A.A.) Merkez fırkasıom bir içtunaı dolayısfle Erfeld'te bir acbede olmuştur. NaziHer bir içtiroa salaoooa ginriefe ve içtimaı dağıtmağa rnuvaffak olmuşlardır. Şabjt mesai nazm M. Steferwald, X*ralanmı?hr. Bazı kimseler hazrr bu faman bir takım papaslan htrpalamı* • lardor. ^ Berlin 22 (A.A.) Dün aksam Grefeld'de Hitler'cilerle merkezciler araaındaki hâdUede sabık nazir M. Stegerwaldjn yaralı düsmesi üzerine Prusy» komUeri M. Fon Papen nimresmî bfr teblig neşrederek bu hareketleri takbih etraistir. F.on Papen'in emri 5xerine Prusya komiserlik hükumeti tahkikaU başla mıştır. Bizzat Basvekil M. Hitler, furkasina hitaben nesrettigi bir beyannamede bu hftdiaelerin mes'ulivetini, merkez hr fenmn içtimalanm ihlâl ebnek suretüe Naalarin faaliyetini teşvise uğraşan «tahrikâtçı unsurlar!» a yükletmektedir. Mumafleyb, NazTIeri inzfcet kaidele rine harfiyen riayete davet etmekte ve 5 martta ezflecek olan düsmanm Mark•izm olduğunu habrlatmaktad*. Hitler üâve ediyor: «Eğer ba mücadelede merkez, bizim ıareketimize karşı taarruzlarda bulun,na suretile Marksizmi totacak olursa ba mes'eleleri bizzat kendhn onlarla halledecegım. t Adana'daki gizli Cemiyet azası 53 maznunun muhakemesi dün başladı Adana 21 (A.A.) Babai Urikati namı altımU efkâr ve hiwiyata roüstentt ghli cemiyet teşkil etmekten suçlu Ve mevkuf elli uç kiftnm muhaketnelerine bugiia Agırcezada çok kalabalık bir dinleyici kütlesi muvacehesinde başlanrnıstır. Maz nunlarm hüviyetleri buer birer tesbit edild&ten sonra naklarmda tevkif kararı verilmiş ve bu karar in faz edfltnişth. Biri Antep'te, diğeri Halfeti'de bulunan iki suçlu hak kındaki tevkif karaırımn infaz ediIip edilmediğinm yerlerinden sorulmasina karar verilerek muhakeme 8 mart 933 salı giinüne btrakıîmıstır. Rivayete gore, Matmazel Ti • na'nın babası M. Şor kızıru kurtarmak için Atina'ya gitmek üzeri imiş. Ne yanlif hareket... M. Şor acaba kızını vermek için nasıl bir damat anyor?... Kendui zengin bir tüccar, pifkin bir iş adamı ohifuna gore, her halde aradığı damat ta zeki, becerikli bir genç olacak... Eğer boyle ise, bir milyonerin kızını kandınp kaçıra cak kadar zekâ ve beceriklilifc gosteren bu aktorden daha iyisinf bulmasma imkân var mı? Benim bu işte yalnız bir şey canımı sıkıyor: Memlekete dışarıdan para «olcmaga çalıştığımut bir devirde bir milyonerin eli • mizden uçması... Yazıklar olsun genç aktörlerl mize! ..., YUSUF ZtYA dan hfikumdar, akşamlan sandaüa her geçişte, bir daficavuk papaz, kandiiier yakarnuş ta onun için Kandilli demia. Eğer Çelebi'nin dediği gibi Kandilli bahçesini Sinan yapfa ise bu isim o köye Murat gunünden önce konmuş olmak gerek. Esasen kendi, KandOli'dekî köşklerden başka bir şey söylemezdiYürurdük. Şhndi üzerinde geceleri kırmızı fener yanıp sönen kulenin arkasındaki o dar sokakh, eski kaldınmlı tepeden, m çagılhsı duyulduğu için eskiden Rizuse akre (mırdtıh tepeler) dedikleri tepeden bir yanına bakardnn: Tarabya ve Çubuklu önlerine kadar suyunun bir knrnı düz, bir kısmı da hareü, yan gölgeli yan aydmlık Boğaziçi... öbflr yanma bakardnn; Şetnsipaşa'ya kadar göneş icinde Boğaziçi... Ayaklarmm akmda ise, ufarak köpüklerle çağıl çağıl koşusan sular: Karstda, korular ön&nde dizi dizi kışlalar gibi yayvanlasroış Bebek yalılannm bhişigindeki sıra gazinolu bumunda bfle oynaştıklan görSIen sular... Sanayi kredi bankası mfldflrlGğO Ankara 22 (Teîefonla) Sanayi Kredi Bankası mudttrlügüne Sadettin Bey 700 lira maaşla asaleten tayin olunmustur. Maarif müdOrleri arasında Ankara 22 (Teîefonla) Sam sun Maarif miidürü Cetnal Bey Diyarbekir Maarif müdürlügüne, BurM erkek lisesi edebiyat muallimi Rifat Bey Samsun Maarif müdür lüfüne tayin olunmuslardır. Yunan maliye nazırının bir nutku Atina 21 (Hususî) Mafiye nazın M. Kafandaris yeni intihabat münasebetile dün Atina'da kalaba lık bir halk kütlesi onünde bir nu tuk söylemiştir. Maliye nazın hü * kumetin ahaliye bar olmadan mfi* tevazin bir bütçe yapacağını, Yunan parasının istîlorannı temin edece " ğini, Yunanistan'ın harîcî borçlan için de alacaklı devletler ile bir itilâf aktine uğraşacağmı söylemiştir. Uludağda imdadı sıhhî evi Bursa 22 (Teîefonla) Bugün Vali Fatîn Beyden aldığım malu mata nazaran vilâyet meclisi son zamanlarda fevkalâde ehemmiyet veriknege baslamlmı? olan Uloctai kıs sporlan için Uludag zirvesi fi»«rinde bir imdadı sıhhî evi yapılmasına karar vermiştir. RUŞEN EŞREF Halk Fırkası Umumî idare Heyeti toplandı Cumhuriyet Nüshası 5 Kuruştur Turlriye Ankara 22 (A.A.) C. H. Fırkası umumî idare beyetî bugün toplanmıs, muhtelif mes'eleler uıerinde müzakerede bulunduktan sonra Aydra ve Ordu Vilâyet idare heyetlerüe, Ordu, Konya, Adana, kaza idare heyetleri reislerînm yeni intihaplannı tetkik ve tasdik etmistir. Hariç 2700 Kr. 1450 800 Yoktur Asrî kaplıcanın tefrişi Bursa 22 (Teîefonla) Bursadaki asrî kaplıcanın tefrisinin bu sene ikmaline şirket heyeti idare since karar verilmistir. ani ozleyiş niçin? «Yarm» çok geç olursa, demek, demek ki ölüm yakın!... Hayır... Bu, bir hastalık vehmi... Muzehher, öksürüyor... Birdenbire ağzından kanlar boşandı! Ellerim, butun vücudum titrîyor? bir şeye dokunamıyomm, bir sey totamıyorum, Bir sey duyamıyorum... Agebey, artık dayanamıyaea ğun... Sana bir doktor getireyim, Mfi zehher! Nereden, nasıl ve ne üe doktor bulup getireceğhn? Fakat bu suallerin birinia cevabını düsnStnüyorura... Bir tek sey dusünüyoruro; gece yarâı Müzehher'i bu ağır hasta halinde, evde yalnız başma nasıl bırakacağım? Korkmaz ma? Komsulara haber versem mi? Ne ham füdr! Evden çıkmalı, kosa kosa bir doktor aramalı... Sen, biraz difini sık Müzehher... Bea, şimdj bir doktor bulur, getiririm.. ispanya'da şiddetli bir kış var Madrît 22 (A.A.) Bütün İs panya'da fena havalar devam et " mektednr. Şarkî tspanya'da müÜıiş bir soğuk ve çok şiddetli fırtinalar hüküm sürmektedir. Tipiden gözgözü görmüyor... Zifiri karanhk içinde savruntulu beyaz bir buğu... Ne tarafa gitmeli? Bir adım flerisini gormüyorum... Ayaklanm karlara gömülüyor, gözlerim yanıyor... Kendimi talflıe, tesadüfe terkettim, yürüyorum, yuryorom • • • » Taş kesüdim... Taş kesfldim... Zaman zaman kulaklanmda Müzehher'in öksüruğü çmhyor; vakit vakit lâmbanın muztarip cızırtısmı duyar gibı oluyorum, o kadar... Kafamm içi bomboş... Hiç bir şey hatırlamıyorum... Gözlerimin önünde tanımadığım ve anlamadığım bir kalabalık kaynasıyor. Evin içrai dolduran bu msan kala balığı neden, niçin? Kapının önünde belediyenin san ototnobili duruyor... Anlıyorum... Müzehher, otomobille uzun bir seyahate çıkacak! Arasıra koluma giriyor, bir şeyler şeraiti Senelik Altı aylık Üç ayhk Bir aylık 1400 Kr. 750 400 150 CUMHURtYET'in tefnkau: 83 TipiJDindi! Yazan: MAHMUT YESARİ Zorla, boğulur gibi içtigi iki yndum sa da gıcıgmı kesmedi... öksürüyor, kan tüküre tâkure öksüröyor... (.BmHfı ntarapla azıldıyor... "Mnsi, moztarip cızırtı, smirlerhni tahriş ediyor... Lâmbayı tutup yere at • mak, larmak, parcalamak istiyorum... Ağebey, Niyazfyi gormek »tiyoBoğazım bkanıverdi: Şhndi... Ba saatte... Nasıl okır, Muzebher? MGzebher, cevap vermiyor; gozlerinm hasta ateşi favılcımlanıyor. Yarm gider, alır, getiririm, MS • zehher! Yarm, çok geç.. • Geç mi? Neden? Muzehher, ne de rnek istivor? Neye acele ediyor? Bu, Mezanm beyaz, bembeyaz karlar örttü... Ben, buna sevindim, Müzehherl Beyaz gelmuk esvabtn, beyaz geKnUk tülün, duvağm gibi kabrini beyaz karlar örttü. Boyle olduğu daha iyi!... Allah sana acıdı Muzehher! Kabrine bundan beyaz, bundan lekesiz, bundan temiz bir çelenk öremezdim ki!... * Cerrahpafa haatanesinin Karantina kovuştmdaki hasta bakıct hemşire, sertabiple konaşan nobetçi doktoruna koştu: Evvelki gece, yan den • muş getirilen hatta, fenalaştt doktor bey! Sertabip Rüştü Bey. atâka Ue başım kaldtrdt: Macit Bey thi? Evet, beyifendi... Rüştü Bey, bana dönm&ştü: Y*tari Bey, siz de gâr • mek iater muiniz?