1 Suba» 193 SON TELGRAFLAR Hitler'in Başvekilliği nasıl karşılandı? Fransız ve Leh gazeteleri telâşta Italyan'lar memnun görünüyorlar BerBn 31 (A.A.) Wolff ajan mışhr. nndan: Yeni Alman kabinesi, dün M. Hitler'in riyaseti altmda ilk iça'maım Varşova 31 (A.A.) Gazeteler, aktetmiştir. Yeni Başvekil, bugünün milHkler'ra iktidar mevknne gelmesmi sidlî bir temerküz kabmesile mülî kuvvetdetli raütalealarla karşılanmaktadırlar. lerin birleşmesi noktai nazarmdan pek mümm bir gün olduğunu söylemişth*. tllustrovrany Kurjer Codzienny'e naMurnaileyh, müteakıben kabineain uhzaran, dahilî harp hayali, Alnumya'nın düsen siyasî vazifelerdeB v» Ray* ı üzeririe kanat germistir. Gaceta Polska, Hitler'in muvaffak a karsı alacağı hattı hareketten olamıyacağı mütaleasındadır. bahsetmtttsr. Sanayi programımız Sanayiin inkişafı için esaslı bir program lâzımdır ve bu yapılacaktır &ÜHİİH AKiSLERı Bir doktorumuz diyor ki' Biz doktorluğa baçlayınca, doktorlar da yazıcılığa başladılar. Bngün, pek sevdiğim büyük bir hekimimizden bir mektup al dım. lsminin yazılmaımasını ittediği için, adı gizH kalacak. Mektubunun en esaslı parçalannı aynen neşrediyorum: Muhterem kardeşim Yusuf Ziya Beyefendiye: Doktor ve ilâç mes'elesi başlıkli ya« zinızı okudum. Yazılannızı severek takîp ettiğimi bilirsiniz. Bujrönkü yazınızda bazı yanlışhklar var. Hatanız yazida desril, zannediyorum fikirdedir. Btiyuk dediğinîz bir yahut bir kaç doktorun iicret olarak bes lira alması, bir saatte uç hasta muayene ettiği kabul edilîrse bu yekunun on bes lira tutmasi size çok gorönuyor. Bu parayı en büyiit Türk sairinin yazdığı fıkraya mukabil aldıği öcretle mukayese ediyorsunuz. Mukayese ayni neviden olan mesleklerU yapılmahdır. En buyük ismini verdifi' nîz doktorlardan Türkiye'de kaç sah» tanryorsunuz kî muayene öcretîne beş lira ahyor? Zannedersem bujfünkü meşhur denilen doktorlardan da bir kısrmnm hocası olan iki öç zat sayılabilir. Bu mevzuun mukavese kabul etmiyen bir ciheti daha var. Meshur bir dahili» yeci yahut operatör farzedîniz. Bu z4 vat kendilerine teslim edilen bir sev^ili insanı sarfettikleri samimî ve ciddt emeklere .rag^nen derdinden kurtara mazlarsa gözlerini ebediyete kapıyan bu vüeudün ateşli nazarian, ve hayat • lan onun yasamasına merbut olan büyük ve küçük biçare insanlann feryatlan ve gBzyaslan evvela muvaffak olamamış mevkîinde kalan doktorun kalbini yakmaz mi? Bu elemler bazan o kadar siddetli, o derece sümullü olur kî evde oturur çocuklannızla ve refikanızla konuşamazsınız, yahut onlan haksız jrere haşlarsmız. Yatağa yatar, uyuyamazsmız. Diğer sınıf insanlann yorgunluğunu dinlendiren tiyatro ve sinema gibi eğlendirici yerler size haramdır. Ayda, yılda bir defa gîdemezsiniz. Evde oturup çahşacaksmız. Hele hastalarımz sizin, ailenm, jr»hut milletin sevdijri fertler olursa yardım edememek, eli ba6:lı kalmakla hasıl olan acılannız, teemürleriniz hudutsuzdur. Bu nevi elemteri diier mesleklerle nasıl mukayese edebtfrr4imz> Yusuf Ziya Beyefendi! Simdiye kadar günlük gazetelerin mübahase ve münakasalarma kanşmadım. Fikrim sorulursa da soylemem. Esasen fennt isleri ancak fen gazetesinde münakaşaya taraftanm. Fakat sizin açtığuıız bahis fenn! değil. daha ziyade içtimaî ve hissidir. Bu" memlekette dahi sermayesiz ve emeksiz para kazanan, hem de çok kazanan insanlar ve uydurma san'at kârlar varken hayatlannı zehirlercesine çalısan ve yaşamanm yalnız elemli cephesini gören ediplerin. şairlerin, doktorlann ve diğer yüksek san'at erbabtnın yekdiğerile uğrasması ve bunlar ara nndan ancak insan gibi yasamak ihtiyaemı tatmin edecek kadar kazancı olan bir kaç sahsın göze batması muvafık olmasa gerektir. Fransa*da Yeni kabine Teşekkül etti Sosyalistler Daladier ka binesine girmediler Paris 31 (A.A.) M. Daladier, sos yaustlerle yapüğı müzakerelerm akim kalmast üzerine, siındi Umamen radikal temayülâta «ahip mütecanis bir kabine teskfline çalışmaktadır. Paris 31 (A.A.) Yeni kabine, şu suretle teşekkül etrnştir: Başvekil ve Harbiye Nazm: M. Daladier, Basvekil muavrâi ve AdKye Nazın M. Penancier, Hariciye Nazm: M. Paul Boncour, Dahiliye Nazın: M. Chautemps, Maliye Nazm: M. Bonnet, Bötçe Nazm: M. Lamoureux, Bahrive Nazın: M. Leygues, Deniz Hcaret Naım: M. Frot. M01! Terbiye Nazın: M. de Monrie, Mesai Nazm: M. François Albert, MüstemTekât Nazm: M. Albert Sarrant, Hava isleri Nazm: M. Cot, Tekaik Nazm: M. Miellet, Sıbhiye Nazm: M. Danielou, Posta, telgraf ve telefon Nazm: M. Eynac, Ticaret Nazın: M. Serre, Nafıa Nazm: M. Paganon, Ztraat Nazm: M. Queflie. Paris 31 (A.A.) Yeni kabine yarm Basvekilrn riyaseti ve cuma günii de Reisicumhurun riyaseti altmda topla nacnktır. Leh gazetelerinin mötaleaları M. Hitler'in beyannamesi Berlm 31 (A.A.) M. Hftler, Nazi Fırkasına hitaben, bir beyanname nes retmiştir. Başvekil beyannamesmde millî gruplara mensup fırkalann Almanya'nm ıtflası maksadile yapılacak müş terek bir mücadele için birleşeceklerini beyan etmektedir. Mumaileyh, müfrit m3Kyetperverlerin bu muazzam işi başa çıkarmağa muvaffak olacaklarmı teyft etmektedir. Mumaileyh, netice olarak, taraftarlanndan Almanya'nm şeref, hürrıjflt va4UUiac nıln esaalama ısttnaden tekrar çanlanmaaı ıçm kendisfne ftfmat eboeierini istemcktedir. Fransız gazetelernin mutaleaları Alman Dahiliye Nazırının beyanatı BerRn 31 (A.A.) Matbuat mü messillerine beysnatta bulunan Dahfl'ye Nazm M. Frick, yeni hükumetm fikir hürriyetme taraftar olduğunu ve komüntst ntkasmm raaliyetine hiç bir veçhile rnâni ofaruyaceğını söylemistir. Hükumet M. Von Papen'in kanunu esasî nlahatı projelerini tekrar el« almıyacak ve ahvali fevkalâde hali ilân et miyecektir. Hitler'cüerin nOmayiş'eri Berlin 31 (A.A.) Wolff Ajansi bildiriyor: Dün akşam saat 18 den kibaren Wilhemstrasse, Brandenburg kapm, Unter' der Lmden HH • ler*cîlerin nümayişlerfni bekKyen bin • lerce Irişi 3e dolmuştu. Geçit, saaf 2 0 de başlamışhr. 15.000 Hftlerd Başvekâlet dairesnin onünden geçmişlerdir. Bu geçit saatlerce devam etmiştir. Hiç bir hâdne oknamîşta. M. Hkler, bir balkondan geçit resmini seyretmiştir. Halk yeni Başveküi ştddetle alkışla Paris 31 (A.A.) Yevmî gazete ler, Alman buhranının halli hakkmda uzun mütalealar dermeyan etmektedir ler. Echo de Paris gazetesi şu tesadüfu ehemmiyetle kaydeylemektedir: «Hudutlarm bir tarannda milliyet perverlerinin sağ cenahı ve intikam hissi besliyenler, diğer tarafında beynelmilel tesanüt ve silâhların hemen bırakılması taraftarlan.» Petit Parisien, yeni Alman kabinesinin teşekkül tarzına hayret etmekte ve kabinenin Almanya'nm cumhuriyet aleyhtan olan bütün unsurlarmı mtiva etmekte bulundo&unu vazmaktadır. Sağ cenahm ffltfrlerfni yazan Figaro gazetesi diyor ki: «Haricî noktai nazardan Hftler, vahim bir tehlike teskil etmektedrr.» Bu gazete, Nazi programına tevfflcan şark hııdutlarında fSrültülü nümayişler yapı'masmdan kormaktadır. Sol cenah gazeteleri, Hîtler'm mua nedelerİD yeniden tdkfldne ve diğer hususata müteaüik mücadeleyi velev muvakkaten olsun yeniden şvddetlen dirmek tehKkesfni göze almasından korkmakta sağ cenah gazeteleri ile beraberdir. Ere Nouvelle gazetesi de dfyor ki: «Almanya'da tahaddüs eden vakayi, eskisinin 3d misii uyanık olmarrazı âmirdir ve bu hal, beynelmilel vazfyet kâfi derecede karışık olduğu bir sırada hiç te iyi bir alâmet değildir.» Harp borçları Roosevelt Lîndsay mü Iâkatı nasıl oldu? Vasington 31 (A.A.) fngiliz se firi Sir Lmdsay, M. Roosevelt ile muhtelif mes'eleler hakkuıda göruşmüs olduğuna beyan etna'ştir. Mükâleme, açA ve serbest ba surette cereyan etmiştir. VVarnnprings'den gelen bir telgrafnameye nazaran tngrltere ile Amerika arasmda yapılacak müzakerata ,mart ayuun ilk haftasmda baflanacaktır. Roosevelt Lmdsay mülâkatı, bu konfer,ansa ait hazn'Iıklar hakkında. cerevan etmiştir. ^ NewYork Sun, tngiltere ile Amerîka' nın henöz bir îtflâf elde etmekten pek uzak oldııklannı yazmaldadır. Londra 31 (A.A.) Dünku kabine îçtfmamda harp borçlan mes'elesi gö riisülmüştür. Bu içtimada umumî siyasî vaziyetin de gözden geçiriimif olduğu bevan olunmaktadır. Vasington'daki tngiliz sefirinin Londra'ya gehneden evvel vaziyette yeni bir inkisaf ve değişiklik beklenmiyor. M. Ltndsay'ın M. Rooseveh'le yapüğı mSlâkata dair telgrafla gondermif olduğu malumat ve mütaleat dünkü kabine içu'maı aktedildiği zaman henüz Londra'ya gelmemişti. citıı evvel 13u labnkamız vardı, Cumnurıypt id?resının sarvayiı teşvık sıyasetı »ayesinde 1932 de 2200 fabrikamız oldu Memleketin iktısadî hayah üzerinde nen, daha doğmadan öbnös olmalan, sanayiin haiz olduğu biiyük ehemmiyeti bunlarm yanlıs olduklannı gosterir ki takdir eden Cumhuriyet idaresi, sanayi iste şimdi programh sanayi siyaseti bu işlerimize yeni bir veçhe vermeğe az hatayı da tamir edecektir. metmistir. Celâl Bey gibi, iktısadî islerIe yakından ve bilfiil meşgul oknus, tç Türkiye'de makine sanayii 1850 tariBankan gibi bir miiesseseyi kurmus ve o hinden sonra baslar. Evveli askerî silâh muesseseye memleketin malî, tuccarî, ve mensucat fabrikalaruun tesisile do smaî sahalannda çok faydalı işler gör ğan fabrikacdık hayatı, Sultan Hamit dörmuş, bir zahn tktısat VekMetrnin badevrinde hiç bir canlıhk gösteremetnif • sına getirflmif obnası, devletin sanayitir. açılan bazı fabrikalar (Paşabahçe*imize ne kadar ehemmiyet verdiğini îsdeki kâğıt, şişe, rmun fabrikalan) birer bata kâfi bir delildir. Celâl Bey de, samüddet işledikten sonra, kapitülâsyonlar nayihnizi inkisaf ettirmek için her seyyüzünden himaye edilemediği içm Av den evvel bir «sanayi proeramı» çizrupa fabrikalannm rekabeti karşısmda meğe tesebbüs etmek suretile bu işi ne kapantrmtn. 1908 senesinde nearolunan kadar iyi anladığmı ve kavradığmı gosTesviki Sanayi kanunu, ba ölü hayata termiftir. Fflvaki, her sey gibi sanayi de biraz can verir gibi olmuşsa da gene kagelişi güzel değil; ancak muayyen bir pitülâsyon belâsı, dahüî «aüelar, hariei programla terakki ve inkişaf eder. Memharpler, Türkiye'de fabrikacıhğm btiyfilekete ancak programh sanayiden fayda mesine mâni olmostur. Türkrye'de haldve hayır gelir. Programsız sanayiden ise fcî sanayi faalryeti, Cumhuriyet idaresisarfedilen emek ve para nisbetinde is • nin 1927 de vazettiği TeşvBd Sanayi w tifade edilemedikten baska, hatta ba • 1929 da tatbik eyledigi gBmrSk tarife zan zarar bile gelir. ttiraf etmek Iâzun kanunlannm teşvSc ve himayesüe bas gelir ki, şimdiye kadar sanayi siyasetilamıtşir. Bu ıtibarla memlekette miDî mizin hedefî, sadece: sanayii yaratmak şerefi tamamen ve kâSınaî himaye idi, mflen Cumhuriyet idaresine aittir. CumFakat muayyen bir sanayi programı yoktu. Program olmaymca da tabiatile bu himayenin neticesi, sarfedilen gayret Ierle mutenasip olmadı. Çünku hedefe dosdoğru yurtinecek yerde bazı zîkzaklar" y»nlır?ı, meselâ. Tevşîki Sanayi kanunul942 senesine kadar ahkâmı cari olmak üzere on beş sene müddetle konul duğu halde, bes sene tatbikten sonra; bu kanundan vazseçildi, Sanayi ve Maadin Bankası, gunden giine terakki ve inkisaf ederek tam sanayie krediler açmağa başlıyacağı zaman, adeta sebepsiz bir surette ikive bölündü. Eskiden devletin uzun müddet bizzat isletmeğe çahstığı halde kat'iyyen muvaffak olamadığı millî fabrikalar, Sanayi ve Ma adin Bankası tarafından fabrika denilebilecek bir hale konulduktan sonra, tekrar «Sanayi Ofisi» ismi altmda ve resmî bir daire halinde devlet idaresine verildi. Yani yedi sene evveline kadar tecrübe edflmiş ve fenalığı yüzde yüz tahakkuk etmis bir sekle, durup dururken tekrar avdet edildi. İşte zikzaklar dediğimiz bunlardır. Biitun bunlar, hiç şüphe yok ki sanayi sîyasefimiz'n, va'mz c<«»»'»«»ii himave» prensibine bağlanarak bu himayeyi programh bir surette vapm?.yısından ileri gelmîştir. Maam^fih sanayii himaye siyaseti, sflmullü bir Droeram dairesinde tatmin edilmemiş olmasma rağmen, çok ivi neticeler vermistir. Filvaki Teşviki Sanayi kanunu yapılmadan evvel mem'ekette yalnız 120130 kadar fabrika varken bugün fabrika^ann adedi 2200 e baliğ obnuştur. Halbuki Tesviki Sanayi kanunu, ever değistirilmemis olsav^^ on fvti* «J»hi m»»'i«ofte l">'?c<*k ve hiç şuphesiz bu 2200 rakamı hem daha artacak, hem de mevcut fabrikalar daha biiyüyecek ve sağlamlaşacaktı. Esaslı bir programa istinat etmeden bile bu kadar ivi neticeîer veren bir kanunun ilgası değil; programh ve daha istifadeli bir hale konulması lâzım gelirdi. Teş viki Sanayi kanununun yerine konulan kanunlann maddeten deeilse bile ma Bey, sana, şöyle iki odah bir ev, yeter mi? Başımı iğiyorum! Hatta, kabil olsa, tek oda bile yeter... Yalnız açıkta, sokak ortasında kalmıyalım! Bunu söylemiyorum, çünkü söylemeğe lüzum yok! O, grözlerime bakmadan da, kalbimdekileri okuyor: Fazlasını ne yapacaksm ? Kaç kişisiniz ? Büyük evin hizmeb', zahmeti de büyük, zor olur. Hemşire hanun, ev hizmetine alıskm değillerdir! Bir ev, süinip süprülmek, temizlenmek ister... Her zaman gündelikle birini caeınp sildirip temizletmek kolay mı? Gelecek el kadını, hırlı mı, hırsız mı, nereden bile ceksin? tç camaşırlanndan, mendilden tutun da, eski çoraba Uadar aşınrlar... Siz bövle görmemis, böyle ahşmamışsınız. Hiç bir şeyin farkında olmazsınız! Gülüyorum: Az zamanda, hayli şeyler gördüm öğrendim. O anda, süthala Ayşe Hanım, elle rini göbeğinin ustünde kavuşturmus, yan utanır, yan acır gibi gülumsiyerek huriyet idaresi, kendi kurduğu miHî sanayii, buyutmek, genişletmek azmm • dedir. Bunun için de, beyhude vakrt, para ve emek kaybetmeden en kısa ve en doğru yoldan hedefe yüriimeği, sana yiin hhnayesini programlandırmağı dflşönüyor. Ancak bu suretledir ki siste • matik bir tarzda çalışmak kabfl olacaknr. tktısaden henüz inkişaf edememiş memhedef, ıktısadî kuvvetlerini sistematSc bir tarzda işletmek, bu kuvvetlerden sistematik bir surette istifadeler temin eylemek oldu^una göre biz de ayni hedefî takip edeceğiz. Arasıra ortaya ahlan ziraat mi, sana* yi mi sualinin münakasasma bile liizum yoktur. Çünku iktısadî istihsal siyaseti mizin inldşafı, muhtelif istihsal şubelerine sarfedeceğimiz faaliyetlerin mütevazi bir surette mkişafı ile mümkündür. Böyle olunca da ziraatin de, sanayiin de himayesi icap eder. Sanayi de ziraatle beraber yürihnelidir. tktısadiyah bir arabaya benzetirsek ziraat ve sanayi de bu arabayı çeken havvan'ardır. Arabanm muntazam ve hızlı gitmesi için her iki hayvanın da çekmesi lâzım gelir. tkbsadî hayatta, milletlerm birbirini takiben dört roerhale kstettikleri yahut dort devreden geçtikleri görülür. Bu merhalelerin her biri diğerinden daha müte kâmil, daha fleri olmak üzere söyledir: 1 Ziraatin inkişafı merhalesi veya devresi: Bu de\Tede, memleket kendi ziraî mahsulâtını ihraç ve mukabilinde ecnebi masnuah ithal eder. 2 Ziraatle sanayi muhtelit bir fa aliyet sarfederler. Yani memleket ye • tiştirdiği mahsulâtm bir kumını işliyerek dahilde kullanır. fakat gene ecnebi masnuatına muhtaçtn*. 3 Bu devrede ziraat devam et • mekle beraber, millî sanayi, memleketin ekseri ihfivaclarmı temine kifayet eder. 4 Millî sanayi, kendi istihsalâtını dünva piyasalarma ihraç ve buna ma • kabil artık mamul değil ham madde ithal eder. Bugün Türkiye bu dört merhale veya devreden henüz ikinckindedir. Sanayi gözlerimin içine bakıyor; ahlar, vahIar, hicranlarla dolu yanık bir gazel, Sultanselim'Ii Kerim Efendinin arasıra peltekleşen, tutuk sarhoş sesi kulaklanmda zonkluyor; sanduka örtüsü gibi uzun ve genîş beyaz örtüsile odalajdan kaçan ve. kapı arkalanna saklanırken görebildiğim Nurnîgâr kalfanm enta • nsınm eteği altından kol gibi bir şey sarkıvor ve bu, cibinliğe de benziyor... Koltukçu, ke*ndini tutamıyor, bıyık altından gülüyor: Ne cıkar. a beyim! görseniz de, nezaketiniz elvermez, yuzliyemezsmiz ki... Hiç sesîmi çıkarmadan, durgun durgun vüzüne bakıyorum. Tevekkülüm, onun hüznüne dokundu; içini çekti: Allah kimseyi gördüğünden ayırmasın... Varhk içinde büyüdünüz, candan adamlarmız vardı, evi, çekio çevirîrierdî... Simdi size RUÇ gelir! G3ç gelir ama biraz yüzünüz nek olmah! Eski mahalleden cıkarken bir yığın borç odedmiz! Her alacağrm var! diyene îtalyan gazetelerinin mütalealart Roma 31 (A.A.) Gazeteler, Hitler'in iktidar mevknne gelmesmi fasiz min inkisafuun bir ifadesi addederek dostane bir surette selâmlamaktadırlar. öiiâhlan bırakma Konferansında Cenevre 31 (A.A.) Silâîıîan bırakma konferansi divanı mukabele bilmisiller ve kimyevî ve bakteriyolojik harbe mfiteallik müeyyideler mes'elesfni urrrumî komisyona gön Divan fngiliz'lerin silahları bı rafcmaga mdtealMc tekliflermin Franm plânmdan sonra müzakere edilmesine karar vermiatir. Bekir Lutfi Bey Dün defnedildi Ankara 31 (Telefonla) Ankara'ya gelirken trende vefat eden Tokat mebosa Beldr Lutfi Beyin cenazesi merasimle kaldmldı. Merasime veküler, meb uslar, hükumet erkânı hazır bulundu. Bir asker müfrezesi selâm resmini ifa etti. Şflpheli bir adam yaValandı Vekâletlerin taVassız itha'âtı Ankara 31 (Telefonla) Yeni çıkan bir karamameye göre takas tali • matnamesinin 11 inci maddesile muhtelif Vekâletlere verilmîş olan takassız ecnebi malı mubayaa mezuniyeti bir mart 933 tarihine kadar olan ihtîyaç lar için M'Jj Müdafaaya 400,000, Giimrük ve tnhisarlar Vekâletme 60,000, Nfıaya 100,000 ve diğer Vekâletlerin beherine 10,000 ner lira olarak aynlmıştn*. Silâh kaçakçılığı mes'eleri Rotna 31 (A.A.) H a v u Ajansı bildBryor: M. de Jouvenel, Hir tenberg mes'elesi hakkmda tnsriliz sefirinîn Haricfye Nezareti nezdin de yapmış olduğu tesebbüse istirak etjniştir. , Ankatm 31 (TdefonU) Brezilya Sefiri bu aksam Istanbul'a hareket edecektâ*. Ankara 31 (Telefonla) Bu ayîn 15 inden sonra kânunusani varidat netieeleri de belK olacak ve subahn on besme doğru 933 senesi bütçesinfn tanzimme başlaııacaktır. trmir 30 Suriye'den pasaport* suz gelip hudoıttan çıkarılması lâ zım g«len bir ÇeHces, ManJsa'dan Kasaba'ya gönderilmistir. Oradan (»tanbul'a sevkedilecektir. Kendîsi şüpheli görülmü?tür. Bayramdan evvel yolda jandarmanın yüzüne ansızın ateş fırlatarak tüfeğini al * rrnş, diğer bir jandarmaya ateş açarak kaçmış, Kemalpaşa kazası civarında ormanda yakalanmıstır. Muhterem profesörün bw puzel, sıcak mektubuna yarın cevabınaı YUSUF ZİYA vereceehn faaliyeti başlanuş olmakla beraber; fabracalarmuz, bizi Avrupa masnuatana muhtaç btrakmıyacak kadar tekemmül ve inkişaf etmemiştir. Gerçi, dünya sanavü makineleşmeden evvel, Türki • ye'de kendi mamulât ve masnunatile kendini idare eden sanayii Deri bir memleketti. Fakat, sanayi makineleşince, biz makinenin terakkiyatmı takip edemi yerek ger! kaldık ve bu yüzden yıkardaki dört devreden birincisine avdet ettik, ziraat memleketi haline düstük. Şimdi ıkinci devreden üçüncüye geçmemiz, millî sanayii, milK îhtiyaçlan temine kifayet edecek bir hale getirmemi» lâzımdır ve işte devletin saoayi prog ramı bu esasa göre tanzim edPfcektir. Bu propramın ana hatlarmı ikmci bir yazımizda izah edeceğiz. Brezilya Sefiri geliyor Yeni bOtçe Emlâk Bankasınm taksitleri uzatılacak Ankara 31 Emlâk ve Eytam bankası heyet! UTnumiyesi 6 şubatta toplanarak taksrtlerin 15 sene daha temdidine dair idare heyetmin hazırladıği teklifi tetkik ed*ecektir. cendin... Lâzım olduğu kadannı sa • tacakhn, sonra kendinize münasip, küçük bir eve çıkacaktmız! Uste o kadar da göç parası verdiniz... Elinize de toplu para geçmiş olacaktı... Kapısmm eşiği çökük, basık tavanh, duvarlan zifirle badanalanmış bir kabvenin önünde durdu: Bey, haddim olmiyarak bir kahvemi içer misiniz? Cevabunı beklemedi, kapıyı açb, sol •ÜBİ göğsöne bashrdı: Buyurunuz bey! Kahvenin tüt&n, tömbeki, marsık, ter kokan havası midemi bulandırmadı; her kapı açıhşta kalm bir sis gibi ağnr ağrr dalgalanan sigara, nagfle duman • lan gozlerimi yasarhnadı; bu kokulu ve dumanlı ılıklık, mangalda ısıtılmış bir havlu, bir harmani fibi yüzümfi, vücudümü sanyordu! Dipte, kahve ocağma yakm masalar boştu; köşedekine oturduk. Koltukçu, uzamış faraşını kaşıya kaşrya gelen kahveci çırağma, beni işaret etti: Ankara 31 Malî senenin haziran yerme martta baslaması ve bütçelerin marttan ittbaren tatbik edilmesi lehinde bir cereyan vardır. Ma~ ahaza meb'uslardan bir kısmı buna muarızdır. Malî sene başlanjjıcı Tayyareci Bert Hinkler hayatta mı? Londra 31 (A.A.) Alplar'dan gelen bir takım haberlere göre tayyareci Bert Hfnkler, yasamaktadır. Bak, bey, ne emrediyor? Bir çay... Fakat sıcak olsun... Çırak, koltukçuya soruyor: Size? Bana da bir çay... Koltukçu, cebinden sigara paketini çıkardı: Soğuk, gene zehir gibi... Bu sene kış siddetli olacağa benziyor... Ayva bolluğunu görmuyor musun, bey? Hava, bir yağıyor, bir açıyor... Kış, bir» den basfaracak... Ayva, çok olduğu seneler, kış sürekli olur... Sigara uzatryor, kibritle yakıyor: Bey, hani, seni sevdiğim için açık konuşuyorum... Benim bu işte istifadem yok, sanma... Biz de esnafız, çoluk çocuk sahibiyiz... Ve lâkrn rahmetli beybabanın hatırası var. Seni de yabancı tutmuyoruz. Ah, bu ağızlan kullanmasa; hürmet, iltifat etmese, daha memnun, daha minnettar kalacağım!... Kendisine minnettar olmaklığım lâzım geldiğini hatırlatır gibi söylemesinden kuşkulanıyorum! Kendi sigarasını da yakıyor: A. D. para verilir mi? Veresiye veren esnaf, alacağa kanmaz... Dörtte bîr yekun tenzil etseydiniz, gene, biri ziyanlı çıkmazdı... Durdu, iki elini inkâr vaziyetinde geriye doğru açtı: Seni sevdiğim içm soylüyorum. Bütun bn bildiğim şeyleri, bu ada • mın ağzmdan duymak, bana garip b < *> teseüi veriyor: Teşekkür ederim, hakhsınız! ElOe koluma vurdu: Birer çay daha içefim mi? Hemen çırağa sesleruyor: İki çay daha... Bana dönüyor: On, on iki Iiraya bir ev bulabiliriz. Sen, hiç merak etme... Ben, bu akşamdan tembih ederim... Başını önüne iğdi, sigara paketile oynuyor: Zanmm, bu mahaOeye yeni taşntdığm için, eve, koltukçulan çağırmağa çekiniyontUB ? CUMHURlYET'in tefrtkan:^3 Tipi Dindi! Yazan: MAHMUT YESARİ Evat, o, durgun göl rengindeki gözlere balap enginlere dalmadı, bilmiyor!. Evet, o, uzun boylu, ince geyik bdH, siyah zülüfleri yanaklanna yapışık kesik saçb, uzun etekli daracık siyah kadife kostümü içinde süzüle süzüle dolasan Macar lazını görmedi, bilmiyor!. Evet, o, bir garsona üç lira, bes lira, bn lira bahfiş verildiğini, verflebilece • fini, dört, beş kadeh içkinin hesabı otuz kırk Iîra tutabileceğini, bir gecede yuzlerle lira yenebflceeğini, ertesi gün faizle para aramlacağmı, bilmiyor!... I O, kanaatlermde direnir, kararla > rîndan şaşmaz, hükümlermden emin bir (s adatm ağır başlılığı ile »öylüyordu: • Bey, şu bir kaç ay içinde, az para Becmedi ehne... O esyalar fazjadn, jel, fonlan toptan sat, ded&. Bjze gö