6 Kânumısani S ÖN TELGÖ&ELAQ I Bana kalırsa Sinema perdesinde Karagöz Seyrisefainin istikrazı Meclis dün Maliye Vekâletinin idareye kefil olmasını kabul etti Anlcara 5 (Telefonla) M«clis saat ikide Rafet Beyin riyasetinde top landı. Evvelâ bir mün°k»'e lâyP>ası ile Arzuhal encümenine ait bir mazbata okundu, kabal edildi. Bundan sonra Seyrisefaîn idaresinin yapacağı istikraza Maliye Vekâletinm kefil olraası h?kkındaki lâyîhanın müznkeresine geçildi. Ikhsal Vekili Celâl Bey ba müna sebetle beyanatta bu'unarak alınacak para için îtilâf aktedflraek fizere bulu nan müesseseden idareye mühim bir menfaat tenvn edileeesini, Seyrisefa inin ancak Maliye Vekâletinin kefa leti ile para alabiieceğini, baska törlü para almanın mümkün olm»dığmı, Seyrisefain idaresini yakında Mecüse ve rflecek bir lâyiha ile tedivatta bulunacak bir vaziyete getireceğhu, idarede ıslahat ve tasarrufat yapıtacağını söyledi. Celâl Bey Mısır seferlerinin Seyrise faine senede 300,000 lira ziyana ma lolduğtmu bunun ya hükumetten taz • minat almak suretile telâfi edileceğini, veva ba seferlerin ks'dınlması sureHle 300,000 lira tasarmf olunacağım »ozlerine ilâve etti. Ce'âl Beyi müteakm R«fîk Şevket Bey beyanatta bulunarak Vekil Beyin bu beyanatmdan sonra fazla müzakereye lüzum olmadıçmı, yskında ba muesse •enin tekrar flıya edüeceği hakkmdaki •ÖT'erin «avı»ni memnuniyet o'dufrnnu anlatfa. Bir devlet müessesesi olan S e y risefaine Maliye Vekâletinin kefalet et mesî içfn aynca temînat istenmestnm doİTU o?amryacağuu îleri sürerek maddedeki <rtem*n»t mukabflinde» fıkrasınm tavvnı istedi. Refik Şevket Bey bundan sonra dedi ki: « Sevrâefimin borcîan 932 bütçeHalbtıki şhndi tekrar borçlar için 5 0 0 0 0 0 lira istenmektedir. Idsrenin büHm boreo neye bütçede gösterflme mi«tir? Ikbsat VAİ1İ Celâl Bev Miliye Vekâleti kefil olmak kin Sevrisefain den temmat al^nnk mes'eVunde ısrar edivor. Ba maddenin old»*u gibi ka • hulünü rica edenm. B«»n M«l>ve Vekili ile bilâh*re mes'elevi haTlederim. Kemal Zaim Bev Bütce Encümenî namma K«ir»~»»a bulunarak bî*eye Vonan 84,000 liranm o sene tediye ed! • lecek m<ktar olduğvnu. boreun tamarm dem»k olmadübnı söyledi. elesi bir derttir. Ba parayı vereceğiz. Sey dem ki idare işleri düzeltilecek; istikraza ne lüzum var? Miliye Vekâleti borç par* v ' î r . gnnrn »'n\ Refik Şevket Beyin «teminat» kelim«»«'nin tavvı takriri kabul edilmedL Ma'ive VekâleHn'n teminat mokarflinde Seyrisef»^ idares'nrn aktedeceei istikraza kefil olraası lâyibası kabul ve icHnı<» eamartesî gününe t&lik olanda. Sobranyada miitlıiş bir celsenin hikâyesi.. Adliye Nazınnı nasıl sorguya çektiler? Sofya, Kâ^anl 933 Poîitika ve iktidar hırsı Bulgaris • tan'da o dereceye gelmiştir ki her hangi bir fırkanm siyasî birliöîni uzun müddet muhafaza edebilmesi imkânsız gibi bir şeydir. Devlet hizmeti ile fırka gayretinin püc ayırt edildî^i bu memlekette her fırkanm zamanla bir kaç parcaya aynlması ve her parçamn da başka baska hizipiere dağılması, adeta, tabiî hâdise hükmünefirirmstir.En eski Bulgar fırkasi olan Demokrat fırkasi, en kuvvetli BuVar fırkası olan Ciftçi fır kası, en milliyetçi Bulgar fırkası olan Zgovor fırkası, hulâsa, çürük, sağ'am, bütün Bulgar fırkalan, ekseriya fikir farkmdan ziyade bas olmak sevdasınm kavgalan icind^ böiünrrıJrfen kurtu Iamamışiardır. Bunun içindir ki içh'ma ha'înde bir Bulgar meclisi, tonlu bir miHet manzarasmdan ziyade. adedî sayılamıyacak kadar güç parçalara dağılmıs kırık bir kâse manzarası gösterir. Bıı'car'ın bas'ır% kuwp*î olan toolanma ve beraber çalmma kabiliyeti vanmda, onun en büyük zâfı olan çözülüp avnlmak s»civ^«min » V a fı=»alj^r kos» >M tu<hmu söylemrk vanlıs bir iddia olmaz. tste, hiç bir BuVar fırka^ının kendisini knrtaramadığı bu bastal'ktan, za va'lı Verbanorun (Adlive NazirO seflerin^en oHoStı nasvonal liberal fırkası da kendisini kurtaramadığı içindir ki, bu fırkan'n biri hükumete eeçerken di5eri hükumete ?ecm*d'$ri için mrbalefete geçen iki hizbi ara smda, bilhassa son ay z»rfmda, sah^î «rarex ve nif»k îtı^n'lmmz derecede olan «Nezavisimos» sühmlanndan Adlive Nazınnın şahsına fırlatılan müthiş ithamiar, nihayet mecli«te bir îstizah m6rakere?inîn »im'ii a^atacaeım korkıın<. ağır, tiksindirici havasun husule getirdi. Söz, Adliye Nazın aievhine takrîr veren Gospodin DumanoPundurl VerbannPun e«k' fırka »rVadaşt, avukat ve m«»Vus Dumanof. k<~'nnun a1f»nda siyab bir çanta, derin bir sessizlik divenleri cıktı. Çanta«m ko"du. Kâ prtlanr»' cArnrdi, sıra'adı ve bawnı kald"<o ellerini kürsünün üzerine dayıyarak: fîusnuda N»rod*>T» ^re'davîtel... Yani «ey millet vekili efendiler...» bir r*»"* Pe d^'" knca »»'onda. crt voVtn. Mîîlet vekili efen'''ler, yukan'^ki mffletle beraber. kul»k kes?mUl«»r, ld'rsünün üzerine çık«n bu Insa bn^lu. tıknaz. tonar'ik ve karanlık yüzlü adamı dinliyorlardı. Go«w^d*n n^^n^nof. evve'â, d«*v'et Maresînde adaletîn e^emmîyetinden, bir memlekette adalet olmazsa o memleke''n behemehal cokecpŞinden ve tefe^'^h ehnis nazırNrm bir vatana verebüeceği mazarratlardan bahse ve paf f < IH>a m»v;ı»in ehemmive 'le m" «îna !'p bir ci^dîvetle konusmus o^wı»V Wn olac»k ki, te'S«sız. V»VK«. »<«nr»V"»ı1i r>îr s*"sle 'ı. Fakat da»»a ür »% . * ". nannn pn»»ce kalab?Mic olduğu görülen arkadaşlan, sıralanndan: Hızlı söyle! Sesini çıkar! Duymuyornz !• * Divet dular ve a'tr»da kalarak se*'"' bîraz daba «k»rma<ra sa^a^h^nı göriince, bu sefer de gene avrti sesler: Sen^en ada'et dersi »TaraV «?ASÎ. 1>Z! Ne «öyliyeceksen onu söyle! Masalı kı»a kesîrDive havlnr^tlar. Kür*u ile v a l a r arasında «adalet dersi alırsmız! Hayır [•] Ök mafeale evvelM gunfeü (Ctımhur'vef» te lntisar etmistir. Arkamdan. kulı>klannnn di^inde ince bir se<. i«l'k >«'ik îî*Hi. Tercüme kalemindeki Halid'in sesi: Bir yere k»'"'»nm««tır: sö"'«r, haber verir mi hiç? Bu mi^stan biz, bir sev anlıyamadık, Macit Bey! Beni aralanna aldıiar, sürüWer gibi tercüme ka'emine götürdüler. Sofadakî gürültüvü Huvanlar da gelmişlerdi; etrafımı sardılar: Yeni mi camm, eski âdetidir. Günlerce kaoanır. Allah versin, şimdi serde mirasyedilik te var... Doeru! Sen, ben dü^one'im. Eski arkadaşlan da bu kadar unutmak olur mu? Bir gece, bizi de davet ediver. Ferit Hikmet, kaşlannı çattı; sînirli sinirli gözlerini kırpıştınyor: Macit. senin saçiann a&armıs... Aynaya bağtığım, yüzümü muayene ett'ğ'm yok ki... Omuzlarımı kaldınyorum: Hiç dikkat etmedim... Vur abalıya! Eskiden, her futbol mağlubiyetinin sayılı sebepleri vardı: tlkbaharsa, nizgârın altına düşmek; yazsa, giineşe karsı oyna mak; güzse, çamura batmak; mevsim müsaitse hakemin hak • sızlığı; hakem âdilse, şanssızlık! Bu beş gizli düsmandan biri, muhakkak her yaptiğımız millî maçta bizim on bir oyuncumuzun ayn ayn ayaklanna dolaşır, ne • feslerini tıkar, hucumlarını keser. şutlerini çelerdi. Fakat, bu beş düsmandan uçü, rüzgâr, günes, yağmur, tabiatin korkunç kuvvetleri olduğu için kolay kolay basa çıkılmaz. Dördüncüsu, hakem denen münferit hâkimdir ki, ona söz sovlemeğe kimsenin hakkı yoktur. Beşincisi olan şansa gelince, bu gizli sihirbazin, yer yüzünde oyuncağı ol mıvan kim var?. Bundan dolayıdır ki, galip gelmek için, yalnız on bir rakibini deçil, rüzgârı, güneşi, yağmuru, hakemi, şansı da mağlup etmeğe mecbur olan takimlarımız, ekse • riya sahadan başlan önlerine dufük çıkıyorlardı. Son cünlerde, bu yenilme salgınina Sarı Kırmızılıiar tutul • dular: Be*iktaş'a yenildiler, 1 * * tanbulsnor'a yenildiler, Süley maniye've yenildiler... Sebep?.. Bunu, Galatasaray idaresi uzun uzun düsünmüs, aramış ve bul • muş: Günes değil, rüzeâr değil, yağmur degil, hakem devil, şans değil..s Ya kim?... Sovliyeyim: Esref Sefik Bevin tenkitleri! Ve Esref Şefik Beyi kulüpten ihraç etmişler... Bu âdilâne kararlarile Gaiatasaray'ı gelecek ma^lubiyetler • den kurtaran idare heyetini teb rik ederiz! YUSUF Z1YA Hayal içinde hayal, diyeceksiniz. Fakat, hayır! Elhamra perdesinde evvelki gece seyrettiğim bu sesli Türk filrainin hayal kadar giizel taraflan olduğa gibi, hakikat kadar doğru parçalan da var: tlkönce, Darülbedayi san'atkârlanndan Hazım Bey karşuııza çılayor, tatlı ve kısa bir mukaddeme yapıyor, kılavuz vazifesini ustüne alarak sizi çocukluk hayahnıza götüreceğini, eski ramazan ve kış gecelerinin Türk mahallelerinde gezdireceğini, sonra da size Karagöz sey • rettirecegini söylüyor. Hava karhdır. Uşümemeniz için paltonuza biraz sıkıca sanlmanızı da tavsiye ediyor. Bu raonoloğunda Karagöz oynatmağa karsı iptilâsı yüzünden annesinin elile kendisine savrulan tekdirleri de anlatan Hazım Bey, karsmızda, bir Türk Maurice Chevalier'sidir; onun gibi az kunıldıyarak, tesirli ve cazip bir «gest» tasamıfu içinde ve cazibesinin bütfin snlarmı yüzünün, gözlerinin manasmda toplıyarak, gür, fasih ve sevimli bir sesle konusuşu var. Fakat, maruf Fransız aktörünün dikliğine ve çevikliğine karsıiık, Hazım Beyde bize daha yakın, daha munis ve sokulgan bir kendini bıraku, cevvaliyetini gizliyen bir tevekkül görünüyor. Hazım Beyin arkasından çoeuklugomuza doğra yürüyoraz. Artık filmin operatörü ve ses mühendisi, makinenin objektifini hafızamizın içine çevirmisler, büyük bir meharetle eski hatıralanmızuı fotoğrafilerini ve seslerini zaptetmisler dir: Lapa Iapa yagan karlar altında bekçisile, fenerüe, mısırbu&daycısı, ketenhelvacısı ve bozacısile, kafes arkasında ut calan basörtülü, cana yakm tazesile, kusüe, kedisile ve biitün zerrelerile ba, ramazanda eski tstanbul mahallesidir. Bes on tab'o içinde biitün mazi nasıl ajraga kalkıvor, perdeden nasıl çüayor ve bize doğru geliyor! Sonra Karagöz oynahlan kahvede yiz. Nargile içen ihtiyanndan sevinç içinde çıldıran boy boy çocuklarma ve çalgıalanna vanncıya kadar o âlemin en eanh yüzlerini, hatta çay Fncanı ve yeni dünya gibi adeta beşerî bir mana alan ansurlannı aerandîsman halinde görB yoruz. Tek tük yenilik gayretleri, f?min tekemmülüne mâni olan ren acelecilikleri, bazı parçalar üstünde fazla ısrarlar istisna edilirse buraya kadar ber sey kusnrsuzdur. Nihayet hayal seyrediyorsunuz. Karagoz'ün yasamıs bir insan o'duğunu iddia eden aümierden fazla ona hayat veren san'atkâr Hazım, gene kahkahalarmıza hâkimdir. Bu filimde yalnız Karagöz değii, bütün bir devir seyrediliyor. tTk defa bir filim çevirten az meçhul rejisöründen bütün mümessillerine ve teknisyenlerine vanncıva kadar hepsi, bize birinci jüzel sesli Türk filmînî sevrettird'klermden dolayı tebrik olunmalıdırlar. Bu filim de zırvadan eser yoktur. Onun yerine zekâ ve neş'e gelmiştir. 2 "[•] Yazan: Ali Nacı nınuiNlHHIIIflltllJlllllinililIHm Denlz üstünde Yanan gemi 19 tayfa kayıp, gemî hâlâ yanıyor T on^ra 3 ( A . A . ) AtUnMc gemisi bâ'.â alevler icmde yanmaktadır. Paris S ( A . A . ) Bahriye nezareti "ift^antik gemisînm u?radı&ı yansrın felAVeti esnasmda kavbolanlar hakkmda flk li'tevi nesretmîstir. Bu l'stede on do* Imz kismin ishnleri yazihdnr. Paris S ( A . A . ) Ticaretî bahrive nevareti tara*ından n««rolunan bir tebliğde, Atlantik vanunma arhk kavTv^lmuş nazarile balnlmak lâzmn geldiği bevan olunmaktadır. Paris 5 ( A . A . ) «Sîerra Nevdan*» va^uru, Atlantik kazazedeierinden 7 0 kiyiyi almtş, Brest'e çıkarmışhr. Atlantik vapuru vGVarisi kantan Schoofs'm beyanabna göre, gece nöbetçisi saat 3/30 da birinci sm»f karaaralardan birinde bir yangm baslangıcı haberin! vermiştir. Hemen imdat isaretieri verilmîs ve gemtde mevcnt biitün itfa vesaiti faaliyete geçmiştir. Bidayette atesin s8ndSrülebî1*reÇî zannniunmuşsa da oek riyade kabili iştial olan vemik, elektrik te!lertni takip ederek ve birinci smıf yolcvlarma ait kompartımam sur'atle yakarak etrafa sirayete ve tevessue başlamıshr. Telsiz memuru imdat isareti vermek Istemisse de kamarası dumanla dolmuf ve emisyon yapmak mümkün olama • mıştır. Saat 6 da bir düduk çalınarak tayfaya sandallan indirmeleri emri veril • mistir. Fakat, bunlardan birisinm îpleri yanmif olduğrmdan devriinıîf ve içindekıler denize dökülmuştür. Kazan dairesinde bulnnan tayfalar inzibat fikrinm kurbanı olmuşlar ve boğularak ölmüslerdir. Kurtulanlar, ayaklannnı bir takim cesetlere çarpıroş olduğunu söylemislerdir. En nihayet kantan Schoofs ve 8 kisi denize atlamışlardnr. Şanghay Kuan'da 3000 Cin'li öldü îki taraf ta ileri hareke tîne haznr vaziyette... Pekin S ( A . A . ) Şangbay Kuan sehrinîn bombardmnan edîlmesi neticesinde Çmii sivfl ahaliden öienlerin mik> tan 8ç bin tahmin edümektedir. Yüz bme yakm kimse de cenuba doğm çekîlip kaçmaktadır. Bunlann bir ço?u Cbin Wang Tao'ya doğra gitmektedir. Şanghay Kuan mmtakasında sükun hükiim sürmektedir. Fakat vazîvet hâlâ gergindir. Ciinkü naevzilerini kuvvetlendiren Çin'liler Janon'lar<n yeni bir ileri hareketlerine ait emeMerin belir mesine büyük bir uyan'klıkla intizar etmektedirler. SuDı mükâlemeleri benüz baslamamıshr. Japon heyetinln bir b"^ *ncrrrt"sî Cenevre 6 (A.A.) Mületier Cemiveti nezdindeki Jaoon heyeti, ChanarHa'Kouan hâdisesmin tamamen mevzii telâkki edilmesi ve ne bir gerginlik husu'üne sebebiyet vereeek ve ne de asıl Çin topraklarm^a askerî harekât icrasma bais olacak bir mahivette addedflmemesi lâznn geldiğini blldirmektedir. Japon komandanî, mes'eienm sur'atle halli maksadüe Jeneral Hochukouo ile müzakerata girifmistir. Şehre civar kasabalarda sükîm bukum sürmekte olduğu haber veriliyor. Tokyo hükumeti, bu hâdise yüzim den vaziyetin vahamet peyda etmesinin onüne geçmeği şiddetle arxu etmekte dir. /1r PEYAMİ SAFA Efgan Kralının Biraderi geliyor Ankara 5 (Telefonla) F.fgan Kralının biraderinin yakında Ankara'ya geleceiji anlanılmaktadır. Prens Ankarada üç gün kalacaktır. M. Kuliç vefat etti Nevyork 5 (Hususî) SaVık Reîsicumhur M Knlic vefat etmistir. UtanbuVdahi Japon atagemiliterinin bir tebliği tstanbul S ( A . A . ) Japon erkâni harbıyesinden buradaki ataçemiliterliğîne pelen ikinci resmî tebliğin met • ni şudur: Çin askerlerinin taamız hareketleri 2 kânunusanmin gece yansma kadar devam ederek gittikçe siddet kesbetmege başladığından, Japon kuvvetleri buna raukabfle eJmîs ve 3 kânunusani saat 14 te Shanhaikan'ı isgal evlemislerdir. Elyevna orada bulunan jeneral Ho Ev gailesi, Basri Efendi, bir yere çjktığıro yoktu. Basri Efendi, süpheli süphelî yüzüme bakıyor: Basmız sağ ol'un beyim... AHah kaianlara ömür versin... Hem söylüyor, hem de beni dikkatle süzüyor: Dünya, efendim... Ne denir? Dünya, Basri Efendi... Yürüdüm; koridorda bir arkadaşa rasgeldim: Neredesîn yahu? Vallahi merak edivorduk. Koridorda arkadaşımla konuşurken, kapıcı Basri Efendinin sesini duyuyorum: Nasıl, tammadm mı Saban Efendi? Bizim Macit Bey... Babası ümîtsiz yatıyordu; sirketten i<tifa edi^inden anladınHı ben zaten... Şhndi mîrasa kondu... Paravt görüyor musun, sen? Adamı adam edivor; adamı a^amlktan çıkanvor... Şirkette çaiışırken bir gün giydiği esvabı ertev ıjün eiymezdi! Hademe Şaban Efendi, tasdik edi • Anlcara 4 Sabık Paris »efiri Fethi Bey Vasington büvük elçi JîftiTje tavînî tnkarrür «»tm'«tir. kukao ile Japon'iar Brasınf'a bir uzlaşma müzakeresi ilerlemektedir. Piepin, Shmuantao, Tîenshîn nrrmtaka'vında bali hazırda sükun muhafaza edilmektedir. Fethi Bevin fayîni Amerrhrfmn te^i^i Vaşina^on R (A.A .^ H>"Vne Ne. zaretî, Amerika'nm Shanbaikuan muharebeleri münasebetile Jipon hükA • meti nezdinde protestoda b"'unmuş oldueu haberini tekzip etmistir. yorduî Eli anktır... Neme lâznn, çok bahşiîîni aldim. O gönler ?ecti artık... tn«an zenginleşince tamakâr oluyor... Üstündeki elbisevi görme; leke, toz içinde... ArV^da«ıniTn kolundan sıynldım: tsini bitir, iceri gel. konmal'm. Eskiden çalistığıra odava girer'^^ı, yandaki od»nm kapısı açıldı; Ferit Hikmet, pöründü: Bravo Macit, bizi bu kadar unutmak olur mu? Güimeğe çabalıvorum: Bu adam, öldü mü, kaldı mı? dive bir kere bile aramadınız! Ferit Hikmet, kurnaz komaz göz kırpıyor: Sen, bu a^ızlan bırak... Ne yapryorsun? Nere'ere cıkıyorsun? Arkadaslarla seni aramad'^nnız yer kalmadı; birinde yoksun... Sorduk; Reimiyor dediler... Inzivaya mı cekildin? B'r ve. re dadandm ama, keşfedemedik. Yok. sa, vallahi baskın verecektik... efendim, almayız!» tarzında başhyan bu karşılıkh Iâf düeTIosu, ilk dakikalann t?m»m»n sahte st"kâne*;nî vırfan bir sim^ek tesiri yapmakta gecikmedi. Dumanof, politikada ahlâk ve devlet idaresinde adaletin ehemmiyeti hakkındaki konferansmı kısa keserek sadede, yani nazırm şabsına ait mes'eleve frelmege davet edilince, zaten asıl istedisri de bu olduîru için o zamana kadar lüzumsuz bir sakız gibi ciğnedi^î fazüet mukaddimesmi aŞzmdan çıkanp bir tarafa fırlatarak, kollannı srvadı ve bir aydanberi mahkemelerden, icra dairelerinden, hâkîmlerden, mahkAmlardan, bilhassa avukatlardan topladığı bütün kirlî çamas'rlan birer birer ortnya dökmeğe başladı. Nasyonal liberallerin gittikce artan müthiş gürüUüIeri arasında doğrudan dn^ruya nazınn namusuna taarruz *<J<»rek onu. mahous'aHan para almak, hâkimler üzerinde tesir yap • mak, işme gelmiven memnrian cıkar mak ve ict>maî adaleti tütün ve buŞday nev*inden bir ticaret malı Haline koyarak, kâh ucuza, kâh pahalıya satmak gibi en ağır cürümlerle itnama giristi. Fakat her SÖ7Ü, dnsyasmdan nkanp irtikâp vesiVası gibi saüadıeı her kâğıt, nasyonal liberai sıralarından kooan: «Yalancı! Alçak! Müfteri!» hücumlarile kesPmekte ve buna rağmen o, kâğıtlannı bayrak gibi saüamakta devam ederek: «tste Adliye Nazınnın aldığı yirmi bin levan'n mahkumun avukabndan aldığım makbuzunun sureti!» dedîk^e: «Bu senin yapfağm alçaklıkür! tn asaği!» Mukabelesi görmekte idi. Dumanof, her yanlış sözünü yakaladıkça «srarez kâr!» diye bağıran, isbat edemediği bir iddiasım tutunca «müfteri!» diye haykıran ve Vddet tezvif, b»kare» seslerinden mürekkep korkunç bir meb'us cazbandı içinde kendisine okuvacağı kâ • ğıtlan sasırtarak kahkaha fırlatan nasyonal Iiberallerin toplu ve ustal'klı söz kesmeleri arasında, sunu anlatmak is • tiyordu ki: 1 Plevne'de hükmü verümis bir davanın icraya konmasi, nazırm arkadatı olan bir nasyonal liberal meb'usun müdahalesi neticesinde geri kalmıştır. Icra memurun'» rr»'»''lmm% göndermemesi sovleTimiş, srö takdîr'ie azled''<»ceşfi ilâve edilerek tehdit edümiştir. Memur, buna rağmen, hâl'tnin emrile •hbarname'H gönderince. mahkumun avukatı bu sefer nezaret vasıtasile harekete gecmi* ve dava dosyası maW<emeden getirtilerek mes'ele örtî^as edilmiştîr. Kapak sesleri arasmda Yalan söylüvorsun! Hangi dava? Hangi avukat? Hangi memnur? Hangi dosya?» gu • rültüleri... Dumanof, hiddetle suratma fıriab lan suallere aldıns etmiyerek, devam ediyor: 2 Nazrnn hususî kalem müdirintn dostu olan biri. sahte banknot vsomaktan maMrum olmuştor. Devlet Bankası bir icra ilAmna davanarak, mahkrimün emvnline haciz vaz'mı i<temi«tir. Fakat icra karan nazınn emrile geri bırakıl m's ve dosya, rn^kem^den almmıstır. Sesler: «tftira ediyorsun! Dosya ma^kemededir!» Dumanof «E^et ama, on gündenben maKk^mededir!» Ve güniltü a<a«'n''a. devam edivor: 3 Nazır büyük bir fabrika davası hî»kt'nda vp»îlen hüVrnün nakzı irin temviz reîo'n'n ürerinde tesir yanmak istemistir. Reis kabul etmemiş ve kabul p*meyince kendisine işten el çektirilmiştir. Sesler Gene v>»l«n sö^învortnn! Hâk'm 67 yaşında îdi. MMddetini bitirDumanof aldırmıyor, ayaklannı yere vuran meb'i'«'»nn hakaretleri ara sında s'^vor. HHIrîîvor: Bir sulh h^lcîmi. nasvonal liberal ( Mabafii 7 inri Matbuat balosu Bayramın ikinci günü akşamı verilecek Mabbuat Cemriyetinm senelik muazzam balosu kânunusaninîn yirmi sekizine musadif cumartesi günü aksamt Maksim salonlarında veri " lecektir. Bu tarih ayni zamarufa bayramın îkisine tesadüf etmektedir. Bu suretle balo gecesi eğlenenler ertesi günü istirahate fırsat bula caklar ve bayramı hoşca ve eğlen celi geçirmis olacaklardır. Aynd zajnanda tatil dolayısile Ankara'dan gelenler de balomuza i«tirak fırsatını bulmtış olacaklar dir. Matbuat Cemiyeti beyeti ida * resi dünkü tçthnamda balonun mükemmeliyetini temin için lâzım ge len tedabiri ittihaz etmistir. O geceve mahsus olmak üzere mühim miktarda kotiyon tevzi edilecektir. Bunlann içinde çok kıymetlileri v a r dir. Bunlardan başka cemiyet mü him sürpirizler hazırlamaktadır. Davetiye!«rin Matbuat Ceıniyetine müracaatle ahnması lâzımdır. Elba Cumhuriyet Nüshası 5 Kuruştur şeraiti Senelik A!tı avlık Üç aylık Bir Türkiye için 1400 Kr. 750 400 1R0 Hariç için • • 2700 Kr. 1450 800 Yotrtor TipiJDindi! Yaran: MAHMUT YESAtl Durgun durgun ellerimi oğusturuyonnn: Bugun sirkete uğnyacağan... Müzehher, cevap vermedi... Ne söylesin zavalh! Eminim ki onun gözleri • nin önünden de, koltukçularm hayali •gecmistir!... Halbuki NiyazTnin de, Müzehher'in de, balaslanndan, duruslanndan anlıyorum; daha yeni eve, yeni vaziyete alısamadılar! Bir kaç günlük, bir kaç haftalık bir misafirlikten sonra gene eski evimize döneceğiz, gene eski esyalarursiTa kavusacağız!... Şirkette kapıcı Basri Ffendi, benî gorür görmez ayağa kalkb: Nerelerde«miz Macit Bey? S i â kaybettik efendim. CUMHURlYETtn tefrihaai? 39 Hem adamakıOı ağarmıs... Gülüvorum: thtiyarlıyoruz... Yaş, kırka geldi... Ferit Hikm**t ile beraber. dîSer arkadaslar da alâkadar o^muslardı: tMiyar'ık de&il. Daha gencsm... Vücudünü yınratıyorsun, azizim. Genç'ik, bir daha ele gecmez. Sonra pi»man olursun... Yüzümün cizerilerme, esvabona, potinlerime bakıvorlar: Kendini iyice saivermissin... Rengin soluk... Yorgunsun, azizim! EHerinden kurhıimak, buradan kaçmak istiyorum: Bana nrihaade. . Ferit Hikmet'i kolundan çektim: Seninle biraz konuşmak istiyo • rum. Etrafımı saran'ar, heo birden sikâyete basladılar, isyan ettiler: Gizli davet yok... Biz de isteriz... Ferit Bey size söylerl Söz ama? Tabiî soz... Ferit Hikmet, kapıya kadar beni gStürdü: Sahi, nerelerdesm > tcimi dökeceğhn, fakat kapıd Basri Efendi ile gözgöze pe'dim; yutkundum, bir sey söyliyemedim' . Sonra anlabnm. Bir gün buluşalnn... tstersen bu akşam... Peki... Sirkeci'de, oturduğumaz bir gazino vardı. Seni, orada beklerim. Vakit, çok erken... Akşama kadar ne yapmalı? Eve mi donsem? Yalnız kalmağa, düsunmeğe de îhtî•yacım var. Ferit Hikmet'e derdimi açayım mı? Ya o da inanmazsa, süphelenirse, gülerse?. Şirkette, beni karsıfayışlarmdan da korktım! Bir mirasyedi, memuriyet kter mi?... Alay edecekler... iMabadi var)