^Cumhariyet 'll Kanunuevvel!>>*.= Musikimiz hangi gola girmeli? Tasarruf haftası * Ç Yarın başlıyor! Cemiyet muhteîif müsa bakalar tertip etti fBlrincf tahifeden mabaiti meyvalardan tatlı müsabakan Mfllî tktisat ve Tasarnrf Cemiyeti, tasarruf ve yerli malı haftastnda yerli mahsulümüz irzüm, ftndık, badçtn, ceviz, portakaldan yapılacakl pastalar, gatoiar, kekler ve saire yapanlar arasmda bir müsabaka açmişhr. Tatlıcı, muhallebici, he'vacı, şekercî, pastacı, Iokantacı, asçılar ile erbebı merak ve aîie hanımlan işbu müsabakaya istirak edebilirler, Müsabaka ikîye aynlmıstır. 1 Esnaf arasmda birinciye ma dalva, ikinciye diploma. 2 Halk arasmda birfnci ve ikinciye birer kostümlük kumaş veya yerli malmdan birer hedive verilecektir. Müsabakaya istirak edenler 15 kâ nunuevvel perşembe günü saat dokuz buçuktan itıbaren hazırladıklan şeyleri Cağaloğlu'nda Halkevi merkezine ge tireceklerdir. Saat tam ücte jüri heyeti tarafmdan birinci ve ikinci intihap ve tefrik ed'lecektir. Milli Kitaplar!.. tki güzel eser ) Rauf Yekta Beye göre (Birinci sahifeden mabait) garp musikisi tedrisine baslandı. Böyle bir müesseseden Türk bestekân yeti eebüir miydi? Şüphesiz yetsşemezdi. O halde Mozar'm, Şopen'in musikismi ögretmek icm tstanbul Belediyesinhı saıfeltiği paralara yazık değfl miydi? Konservatuvann tuttuğu yolun bir çıkmazdan ibaret olduğunu anlarmyan kahnadi. Lâkm bizhn alafrangacı do»tlanımz, efkân o kadar kanstırmıs idiler kî masikisınas olmıyan idare adamlarnrnzm zihinlermde kucük bir istif bam noktası husule gelmirti. Bunun içindir ki muhterem Vali ve Belediye Reisimiz Muhittm Beyefendi, Konser vatuvanmızm tedrisabnda nasıl btr program takip etmesi lâzım geleceği mes'elesmi bir kere de profesör Markt gibi bitaraf bir mufiki âliminden K>r içinde değildir. Kaybolmak istidadı gö«mak istedi. Profesör tstanbul'a geldi. teren yegâne unsur «makam» lardır. Konservatovann halmi, bina»ıiM, progMes'elenin merkez noktası iste buradaramlannı gördü. Bizim tasnif heyetinîn dır. Onlar da aslî hallerile muhafaza tesbit ettii»i tarihî eserlerden Haeı Saedildikleri takdİTde, garbin her türlü dullah Aa»antn (Arazbar puselik) matesirleri imkânsız kalır. Fakat şekilleri k»mmd»ki «ğır semaisini ve daha b«r zorla bizim majör ve minör makamlatakun güzide Türk eserlermi icra h«nmıza benzetilir«e, i?te o zaman Türk yetimize çaldırarak profesore dmlettik. san'atının vücudü ortadan kalkar; AvMvtikimizm lâh'n ve ika itibarile haiz olduğu zençinlijje hayran o!du ve saatrupa san'atmın merhamete şayan bir lerce dir«.J«dîkten »onra: subesi olmaktan başka bir hususiyeti Çok kıymetli bir mu»ikiniz var, I kalmaz. Kat'î surette önüne geçilmesi tefcrik ve te»ekktir ederim... ! lâzım gelen felâketli netice iste budur » Diycrek odarmzdan çtktı. Sonra ha«Türk ezgisi fakir değildir, sadeber aldık ki profesör cenaplan bir gtin dir. Hem de e«as itibarile öyle bir sanKonservatuvara geimk, alafranga mu atk&rane sadelik ki insana. teşebbüs »liimlerini nezdine çafcırarak bir içtima zahmetine katiansam, ben de aynini aktetmis ve onlara demis ki: yapanm hissini verir. Denilebîlir ki büOkuttuçumıı dersler âlâ! Yalnız yük san'atın mümeyyiz vasıflanndan bitedrisatın mühim bir eksiği var; burada ri iste bu nevi sadeliktir. O sadeliği arTürk musikui tedris edilmiyor. Bu moninin veenstrümantasyonun aldatıcı program takip ediidikçe bu möetseveparlakiarile zengilestirmeğe kalkış den bir Türk bestekân yetişmesine immak, Boğaziçi'ni gümüi beyazı ve altın kaa yoktur. Binaenaleyh tstanbul Konsan« kâğıt taçiarla ve adi bezlerle süs»ervatuvannda Türk musikismin ma lemegi istemek demektir. Hulustan ifas*al nazariyat ve tarihi ve btrde Törk leri gelen bu hata, ekseriya bir çok aletlerinden biri üzerinde bu musikinin âkîl Türk'lerin esas zühuliinü vücude iera tekniği de talebeye ögretflmeli getiriyor. Bu manzaranın heyeti mecdir... muasına tek bir bediiyat prensipi na Profesörün bu beyanatmdan haber kimdir: Bir san'at eseri ne ise o diır, dar olduğum vakit ne kadar memnun ve onu giinün modasma veya hâkim olduğumu söylemeğe hacet yoktur. Şu zevkine uzlaştırmakta hiç bir mecbu • kadar ki (Marks) m bazı gazetelerde riyet yoktur. Manzarasını gençleştir intisar eden fikirlerine bakılırsa ba mek bahanetile (Ayasofya) keskin zatm da musiki vaziyethnizi hakkile renklerle boyan»a ne denirdi?» kavnyamamış olduğunu zannediyo rum. Çünkn bbi'Ras'lann gittiği musiki (Borel) in mühim bazı fıkralannın yoluna sevkediyor ki Ttirk musikisinm naklilc iktifa ettiğimiz bu makalesin . tamamile zararlı eıkmasmı mucip ola den anlafilmiftır ki bu mcs'eled* h«r cak bir yoldur. ththnal bu fikrin de garpli mütehassu aynen M. (Mark«) yanlışlığım anlamak içîn altı sene bekgibi dUcOnmemektedir. Bunun içindir ki Kons«rvahrvanrrazuı ulahı hımtsunda liyeceğiz. Maamafih bu yolun bizi nealacagimtz kararlarda bizlcr çok «traflı relere götÜreceğini simdiden söyliyendüşünmeliyn; ak*i takdirda g«n« sararlı ler de var. Geçen gtin kıymetli mualÜçıkar ve gene bir çok «eneler yerimizJe mimiz Nimet Vahit Hanımefendi büyük sayanz. lşitildiğine göre (Marks) Konbir vnzuh ve isabetle asil ruhunun ken«ervatuvarda muallimlerden mürckktp disine îlrıam ettiği hakikatleri ortaya bir tneclu teşkilini teklif etmistir. Bekoydu. nim kanaatime nazaran bu meclisin riBöyle içine yfizde doksan nisbetmde yasetine muhterem üstat Hüseyin 5agarp nağmesi kanşmıs, melez ve gayridettin Beyefendi gibi her iki musiktnin gavamızına vâkıf bir zat tayin olunm*lı miüî bir musiki yaratmak istiyenler varve arkadaşlannm mtihabmı tımamflc •mlar kendi mesleklerinde devam et kendi reyine bırakmalıdır. Böyle yapJftml«r; lâkm halfa Türk musikismrn kenmaz da bütün isler, genç üstatlarm elidi vadisinde, hakikî ve *af üslubunda ne bırakılırsa memleket için gene faymkişafına çalışmak istiyenleri de ser • dah neticeler hâtıl olmaz; çünkü Konbest bıraksmlar. Konservatuvanmu • servatuvann tedrisabna sabit ve muay dan mfllî musikimizrn tedrismî kaldırtyen îlmî bir Utikamet verebiimek için mak gibi tahakkümlere bir daha kal evvel emirde aranmzda halli icap eden kışamasmlar. Bizim bütün istediğimit bir çok mes'eleler vardır ve (sistem bn serbestHğfn temininden îbarettir. tonal) mes'elesi bu mes'elelerin baş.nHangi tarafın muvaffak olacağmı is da olanea azametfle dnrmaktadır. Bu tikbal gösterecektir. mes'eleler müsbet karariara istinat etTSrk musikisinin hususiyetini muhatirtlmeden programa Türk musikisinin fazada çok itinalı ve kıskanç davrannazariyat ve tarihi derslerinin iiave mamızm ehemmiyetinden bahsedecek sinden büyük bîr sey çıkmaz. obam gene münakaşa çıkar korkusile Konservatuvanmızda küçük bir fimdilik ba mcs'eleye dair bir şey »öy(musiki akademisi) vazifesmi gSrecek lerniyeceğim ve sözü bu bahUt« şüpböyle ılmî bir teşekküle çok ihtiyacı • beas (Marks) tan ziyade «alahiyattar rmz vardır. Muhittin Beyefendinin Lu olan (Borel) gibi bir Fransız muzikonokta tizerine bütün samimiyetle nazan logtraa bırakacağım. Kaviyyen 8mit dikkatlerini celbetmeği b«r hamiyet ve ederim ki mnsikîmitin kıymetini ve Kon vicdan borcu addederim. . »ervahrvarırmzda tedrisi lürnmunu an* lamak için bir ecnebi mütehassısın celbine mecburiy«t hâsıl olduğu bir sırada ba mühim •öıler alikadarlar tarafm dan lâyık olduğu ibret gözile okunur. Borel musikimiz hakkmda yazdıgı gayet vftkıfanc bir makalede diyor ki: «Türk musikisi her şeyden evvel Avrupa'lılaşmaktan sakmmağa mecbur dur. BSyle bir tesirin ne gibi bir şekil altında vukua gelebileceğini biraz tetkik edelim: Lohin noktai nazarından «kantilen> in kendine mahsua tekerrürlü nağ meleri ve çarpmalan He pek hususî bir manzarası vardır. Bu cihtten an'anesine devamden başka yapacak bir iş yok tur. İka noktamndan ise «usuller» tarzı pek mükemmeldir ve iki veya üç /amanh Avrupa vezinleri ile temas neticesinde tahavvülâta uğramak tehlikeai Gemi Abıdln Daver (Kanaat kütüpanest1 Deniz Abidin Daver (Kanaat kütüpanesl^ Arkadaşımız Abidin Daver Bey muharrirlik hayatında gemilerle, denizlerle uzun müddet meşgul olmu*, bir çok Garp eserlerinî lisanımıza kâh tercüme kâh nakletmiftir. Bu işte (Amiral) lâkabile marırf olacak kadar ihtısas sahibi olan Daver Beyin (on zamanda iki eserî intişar etmistir. Biri: Gemi; diğeri: Deniz. 1 Gemi: Daver Bey Gemi isimli eserinde gemiciliğin tarihini, yelkenli ve kürekli gemilerden başlıyarak bu • harh gemilere kadar mufassalan anlatmıstır. Kitabın ikinci faslı zırhldara ahtir. Bu kısimda zırhlı gemilerin 19 uncn asır »onlannda nasıl yapıldığı ve son ra sonra zamanımua kadar nasıl te • rakki ettiği yanlıdır. Cçüncü fasılda da (Ticaret filolan) nın tarihi izah edil mistir. Abidin Daver Bey eserinin »onuna Osmanlı donanmasma dair mu • fassal tarihî malumat ilâve etmistir. 2 Deniz: Daver Bevin bu e«eri 5 fasıldan mürekkeptir. Birinci faml denizlerin ehemmiyetine, karalarla taksimine, Okyanos'lann ve denizlerin haritalarda gösterilmesi usul'erine dairdir. tkinci fasılda denirierin derinliği ve ölçülmeleri yazılıdır. Uçüncü fasılda deniz sularmın kimyevî terkibi hakkmda doğru ve mufassal malumat vardır. Dördüncü fasılda denizlerin hararetine ve buzlanmasına tenv* edilmistir. Be şinci ve son fasıl da dalgalara, Solugan'ara, meddi cezirlere dairdir. Daver Beyin her iki kitabı da gerek ecnebi e<erlerine, gerek sahsî brgîle'e müracaatle elde edîlmis ans>klopedik malumatla doludur. Resimler ve şemalarla deniz ve gemi hakkmda edinflmesi icap eden malumat talebesine ders öğreten bir hoca ağırbaslılığı ve sogıık kanhlığı ile teker teker en ufak noktaIara kadar izah edilmiftir. Kitaplar Kanaat kütüphanesinin Ansiklopedik nesriyat kısmı tarafmdan cıkanlmıshr; baskısı, resimleri, formasi her itibarla mükemmeldir. Umumî malumatı takviye içm (Deniz) ve (Gemi) den iyi bir hazine bulmanm şimdilik imkânı yoktur. Emniyet İşleri Umum Müdürlüğünden: 1 Yerli kumartan olmak üzere zabıta memurlarina numunesî veçhile 1290 adet kaput imal edilecektir. 2 Münakaşa karah zarf usulile yapılacak ve ihalesi de münakasa müddettnin hitamı olan 25 kânunuevvel 932 pazar günü saat 14 te Emniyet İşleri Umum Müdürlüğünde mün'akit komisyonda icra edi • lecektir. 3 Teminntı muvakkate «10f4» lira «25» kuruştut. Şartnameyi görmek ve izahat a!mak istiyenler Umum Mvidürlüktelu komisyona ve tntanbtı' Emniyet Müdürlüğüne müracaat edebi • lirler. Ankara Meslek Muallim Mektebi Müdürîüğünden: Mektebimiz için masa, dolap, kütüphane ve saire münakasaî aleniye suretile satın alinacağından talip olanlann 27/12/932 salı günü saat 15 te mektepler Tnvhasebecüigine Tr 7,5 pey akçelrrile müracaatleri ve çartnameyi görmek istiyenlerin mezkur mektep müdürlüğüne müracaatleri ilân olunur. Yüksek Mühendis Mektebi Mubayaat Komisyonu Riyasetindien: Mektebin 932 933 tedris senesi için lüzumu olup sartn?»mesînde muharrer (16) kalem levazımi tedrisiye (61) gün müddetle atideki şerait dairesinde münakasaya konulmuştur. Mubayaa olunacak işbu mevat ecnebi malı olup memlekete ithali için (11940) mımaralı kararname ve buna müteferri mevzuata tevfikan takasa tâbidir. Şartnamesindeki abkâm dairesinde münakasası 14 şubat 933 tarihine musadif salı günü saat (14) te icra edilecektir. Taliplerin bu husustaki şartnameyi görmek ve malumat hasıl eylemek Üzere mektebe müracaatleri ilân olunur. Halkevinde konferans Tasarruf haftası münasebetile 12/ 12/932 pazartesi günü saat 18 de Halkevi merkezinde Muhl's Etem Beve fendi tarafmdan (Yerli mallar ve 3r • lı«a!) hakkmda bir konferans verile • Konferansiar Yerli mah haftası olan 12 18 kâ nunuevvel 1932 zarfında saat 18,45 ten 19 a kadar her akşam radyoda sıra • sile, müderris tbrahim Fazıl Bey, A liye Esat Hanım, Muhlis Etem Bey, Mediha Muzaffer Hanım, Rıza Haliı Bey (yalnız Rıza Halis Bey saat 19 19,45 e kadar) Meliha Avni Hanım taraflanndan tasarruf ve irtisat mev • zulan haktnda birer konferant veri lecektir. Yüksek Mühendis Mektebi Mubayaat Komisyonu Riyasetinden: Bir şartname ile 60 Kilc Çay 800 Incir 400 Kuru üzüm Kus üzümü 50 30 Çam fıstığı Elma 1300 Bir »artname derunünde Ayva 500 Kuru üryeni erigi 300 Kuru kayu 100 300 Sarmısak 8000 Adet Portakal Mandalin' 4000 600 Demet Maydanoi Mayıs 933 gayesine kadar mektebin ihtiyacı olan yukarıda rrnk • tar ve cinsleri yazılı iaşe mevaddı alenî münakıtsaya vazedilmiştir. Münakasası 3 kânunusani 933 tarihine musadif salı günü saat «14» te icra edileceğinden taliplerin bu husustaki şartnameleri görmek üzere mektebe müracaatleri ve münakasada Ticaret Odası vesaiki ibraz eylemeleri ilân olunur. Aydın Belediye Reisi define bulmuş! tımir'de çıkan Hizmet gazetesine verilen malumata göre Aydın Bclediye Reisi Raif Feyzi Bey Aydın'da 300^KH) Ura kıymetinde bir define bulmuş v« bununla Izmir'de LâJe sineması'ile Istanbırl'da 45,000 liralık emlâk ar|tıış imiş. Bu sayia Ankara'ya bildirflmlf ve tahkikata baslanmışhr. Raif Feyzi B. rivayeti tekzip ettiği gibi kendisini define buldu diye ihbar edenleri de dava etmistir. Yunanistan'dan bazı kimse lerin evvelce buraya geierek define a radddarı ve bulamadan döndüklari de söylenilmektedir. YoYo yözönden yangın Kumkapı'da Madam Zaruhi'nin lnzı 9 yaşlannda Velânti gece odada Yo • Yosunu kaybetmistir. Çocuğun karanlıkta YoYoyu aramak Uzere yaktığı bir kibrit yerdeki kâğıt sepetmi tutuştur • muf ve yangın bütün odayı yaktıktan sonra söndürülebilmistir. HimayeUtfalin bir tişekk&rü Himayeietfal cemlyetinden: tstanbul Emtaönü'nde Oünes mağazam terafındAn Heybellada'da faklr çocuklar İçin evrelki sene on yedl takım elblse T<? bu «ene de fakir kızlar İçin sekiz adet Tfianto vberrü edilmlştlr. Mezkur maftafa mOiiriyetlne teşekkür ederlz. Ereğli'de azgın manda 4 kişiyi yaraladı Er«ğli'de köyden mezbahaya ke silmek üzere getirilen bir manda, tam mezbahanm önünde kan koku•unu duyunca kuduTnus ve ipinden çeken küçük bir çocuğu •ürüklemeğe başlamıştır. Hayvanla beraFer biraz »ürüklenen çocuk, eline doladığı ipi güç halle çözmtğe muvaf fak olarak baygın bir hale düşmüştür. Serbest kalan azgın manda, Hk rasgeldiği adamı bir kafa darbesî'e bir demirci dükkânına tıkmış ve xr« kasından kendisi de içeriye hüciım etmistir. Fakat bu ande .isılı duran bir semer hayvanın üzerine dü«*nöş; bundan daha ziyade ürken azgın manda, önüne gelenîeri yere vurarak pazar yerine doğru kosmaga başlamıstır. Bu sırada, h'ç bh* ş*ydon haberi olmıyarak yüriiy#n, Tayyare muhasipliği hademesi Seyit *ğa, ne olduğunu anlamadan bir kafa almıştı. Kollarım uzatarak taşı îh tiyarın tam bası hizasında tuttu. Cingöz, «vay hergele.. » dîye mırıldanarak dişlerini gıcırdattı. Bu cinayetin önüne geçmek için avazı çıkhğı kadar haykırmak, bütün a damlarını çağırmak, mahalleüyi ayaklandırmak, ihtiyan kurtarmak ve daldaki mel'un herifi yakalatmak için vücudü, sinirleri kiriş gibi ge rildi. Fakat, Cingöz, hUlerirnn *nî köpürüşlerine kolayca yenilen bîr adam değildi. Belki bir genç kız kadar hastasti; fakat sinirlerine kapı • larak hesapsız bir hareket yapmasına imkân yoktu. Bir anda muhteîif vaziyetleri şöyle bir hesapladı. Za ten evvelce de bir kaç ihtimale göre hazırlanmıştı. Bu vaziyeti de tah min etmemis değildi. Soğuk'kanlı Iığmı ele aldı. Gözlerini ağaçtan ayırmiyordu. Daldaki adamın kolları aşağı doğru biraz daha uzanmıştı. Büyük tasla ihtiyarm basını nişar» »ldı*ı belli Jdi. Çok geçmedi ve herif elindeki ağrr maddeyi boşluğa doğru bıra kıverdi. Büyük tas, dosdoğru, ihtiyarın takkeli başmın üstüne inmisti. Ayak Genç şairlerimizden Feridun Pazıl jfîey s<m seneler İçinde yasdıgı çiirlerlnl bu güzel ve manldar Islm altında topladı. Edeblyatımızda hiç kuJlanılmamıa baklr mevzulan t«rennum eden bu ooeri bütün edebiyat sever okuyuculanmıza tAvaiye* ederiz. 33 kurus flatla İkal vr Muallün Halit kitaphanelerinde satılmaktadır. vurusuna maruz kalmış ve bu darbe ile kendini hayvanın srrtmda bt'l* mustur. Bu ağır cisimJen daha zfyade huylanan manda, Seyit ağ?yı boynuzlarına alarak tekrar y««*e vurmuş ve ayni kudurmufiukla ko sarken on bes yasında bir çocukla bir köylüyü d e tehlikeli »urette yaraladılrtan sonra köy yolunu tutmuştur. Yaralılar tedavi altında alm mıslardır. ta duran Hacı Zihni Efendi biraz sallandı, sendeledi ve yere yuvarlandı. Herif derhal ağaçtan yere atla mıştı. İhtiyarın karnı üstüne bir di zini bastırdı ve boğazını sıkmağa basladı. Hic bir ses duyulmuyordu. Yalnız, İhtiyarın deprendiği, çırpındiğı, ayaklarile toprağı eselediği görülüyordu. Cingöz hiç kımıldamadan bakı • yordu. Herif, ihtiyan iki ayağından da yakaladı ve tek öküzle sürülen bİr sapan gibi, Zihni Efendinin vü • cudünü bahçenin arka tarafına doğru hızla sürükledl. Cingöz, daha uzakta karartılan gene seçiyordu. Fakat bir anda ihtiyarın vücudünü göremez oldu. Belki herif onu bir kuyuya atmıştı. Sonra tekrar ağa cin önüne geldi, ağacm Üstüne bir kâğıt astı, feneri söndUrdü ve arka duvar tarafına kaçtı. Cingöz hemen cebinden elektrik fenerini çıkararak bütün adamla nna «derhal ve ıtrarla takip> u>areti verdi. Sonra ayağım yere vurdu, arkasmda peyda olan adamına sü kunetle döndü: Şükrü'nün postasmdan başka bütün kollar takibe çıkacak. Sabahfan bir saat evvel Konya Memleket Hastanesi Baştabipliğînden Hastanemîzin «1695» lira «20» kuruş kıymeti muhammeneli ecza ihtiyacı 25/12/932 tarihine kadar atenî münakasaya vazedilmiştir. Şeraiti ve listeyi görmek istiyen taliplerin hastanemize müracaatleri. Zayî 8987 numarali Fatih Mal müdürlüğünden aldığım maas cüzdanımla zatî mührümü zayi eyledim. Yenisfni alacağımdan eskisinin hükmü olmadığı ilân olunur. Beyoğhı'nda Ağahamamı'nda Altıpatlar sokağmda 25 numarah hanede mükim Hüseyin Nazmi Biliyoruz usta. tşareti aldılar. Zaten sosede boş bir otomobil du ruyormus. Galiba o ağaçtaki herifin. Bizim otomobili ona göre hazırladık. «Pandomim yürüyüst yapıla • cak. Biliyoruz usta. Pekâlâ. Sen su perdelerı kapa, lâmbayi yak ve bana makyaj takı • mırm getir. Adam perdeleri indirirken Cingöz bir koltuğa uzandı, bir cigara yakti v« basını arkaya dayadı. Biraz ev velki dehşetli sahne gözünün önün den gitmiyordu. «Tam da vak'anın üstüne düstük. Böyle tesadüfler nadirdir. Fakat insan gazetedeki za bıta haberlerini bütün dikkatile ta kip etse daha böyle ne catallı islere ra»t gelir. Hımm... Haydi bakalım, biraz sükunet ve daha fazla mik • tarda zekâ ile bu isin hakkından geIebiliriz.» İçeriye Iâmba girerken Cingöz; geyik gibi yerinden sıçradı, ellerini uğuşturdu, büyük makyaj kutusunu alarak eskî biçimde bir knnsolun ay~ nası önünde açtı. Cingöz bu eve mütekıtit bmbast • I • lardan Vasıf Bey ismile gelmif v« i tstanbul Altıncı İcra Daîresinden: Bir borçtan doîayı mehçuz ve füruhtu mukarrer 30 adet eğer 14/12/932 tarihli çarşamba günü sapt 12 den 13 e kadar Beyaz't'ta Tivatro caddesinde saraciye evi t»mail H^kkı Bey fabrikasında satılacağır.dan taliplerin mahallinde buîunacak merr.uruna müracaatleri ilân oîunur. mahalleye söyle bir şekilde göriin müftü: Uzun bir boy üstünde hâlâ biraz dinç, fakat yorgun bir baş. Srrtmda hafif bir kambur. Kır saçlar ve Vilhemvari, uçları yukanya kıvrık kır bıyıklar. Sözde harbi uftiu mide bir gözünü kaybettiği için si yah gözlük takıyor. Cingöz adamına dedi ki: Ben işimi bitirinciye kadar pencerenin önünde otur. Bahçede bh sey olursa haber ver. Her halde biraz sonra ev halkı bahçeye çıka caklardır. Dikkat. Telâs istemem. Basüstüne, usta. CingÖz büyük bir sükunetle, fa kat çabucak yiîzünü ve kıyafetini değistirmeğe başlamıştı. Perukasını taktı. Sol gözünü kapıyarak üstüne bir seyler sürdü. Artık o gözünü uzun müddet kapalı tutacaktı. Kır bıyığı ve siyah gözlüğü taktı. İki ince yastıkla sırtını biraz kamburlaştır dı v« çabucak giyindi. Bu islere o kadar »lışmıstı ki her dakika synaya bakmıya bile lüzutn görmüyordvr (Mabadi var) RAUF YEKTA Cingöz Recai'nin harikulâde maceraları Yazan: SERVER BEDt 4 thtiyann bİraz uzaklasmasmdan istifade •tmek ütiyen daldaki adam krmıldadı, vanyetrni değiştirdi, belki ağrrmıya baslıyan bazı azatına rahatlık ver mak istemifti. Zayıf ve ufarak bir mabluk olduğu muhakkaktı. Dalın üstünde küçük bir siyah kabarık yapaîı vücudü kolayca hareket edebi CingÖz bu herifi beğenmeğe basladı «Hetaplı çalişıyorl» diye dti • sünüyordu. Sonra, kendi kendine: «Efendi! dedi, »enin tanımadiğm daha ne istidatlar var.» Fakat bu daldaki adam cîdden mel'un bir seydi. Hacı Zihni Efendi bahçenin dört yanını dolaştı, her tarafa iyice baktı ve düşünceli, fakat biraz evvel kînden daha rahat bir yiizle geriye döndU. Artık Cingöz onun yüzünü iyice görttyordu. «Bu adamin kân şık bir hayatı ve zengin hatıraları var gibi, Gözler sayani dikkat. Alm da.» diye mınldandı. thtiyar, bu sefer, ağaca doğru isttkamet almış, daha emfn adımlarla, serbest ve dosdoğru yürüyordu. Ağaca iki adım kala bir daha durdu, feneri yukarı kaldırdı ve etrafa baktı. Hatta, bir aralık, bakis lannm istikameti ağaç dalının hizasından geçmisti CingÖz: «Görür mü acaba? diye düşimdü. Zannetmem. Havaya doğru biraz daha şakulî bakması lâzım.» Ihtiyar ağacm dibine geldi. Fe neri sağ elile yere koydu ve sol elile tutruğu bıçağı sağ eline aldı, bir kere daha iki tarafına baktı. Cingöz Recai, gözlerini daldaki adama öyle bir dikmifti ki en küçük hareketini görmemesine imkân yoktu. Herifin kolları kımıldadı. Büyük bfr taşa benziyen şeyi, iki dalm bi tiştiği nokta Uzerinden elleri araaina